Necmettin Erbakan Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@Erbakan, Necmettin Erbakan Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.

 

Güncel Gönderiler

Öğe
Öykücü yönüyle Yıldız Ramazanoğlu
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Nazlıgül, Ramazan; Harmancı, Abdullah
Bu çalışmada, günümüz edebiyatının önemli öykücülerinden olan Yıldız Ramazanoğlu'nun eserleri incelenerek yazarın öykücü yönü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, anlatıbilim yönteminin alt birimleri olan anlatıcı, kişi, olay, zaman, mekan gibi unsurlar yazarın öykülerine uygulanmıştır. Yazarın öykülerinde temas ettiği hususlar tespit edilmiş ve hem meseleleri ele alış tarzı hem de öykülerinde ortaya koyduğu yaklaşımlar araştırılmıştır. Ayrıca özellikle modernleşmenin getirdiği yeni şehirli yaşamın, başta kadınlar olmak üzere bireylerin üzerindeki etkisinin de öykülerde bir mesele olarak ele alındığı tespit edilmiştir. Ülkemizde geçmiş dönemlerde yaşanan bireysel hak ve özgürlükleri kısıtlayan uygulamaların Ramazanoğlu öykücülüğünde bir mesele olarak yer aldığı görülür. 1970'lerden itibaren kamusal hayata dahil olan Türk kadınlarının yapısında, görünüşünde, dünya görüşünde değişiklikler yaşanır. Dini referans alan ama aynı zamanda da eğitimli kadınların kamusal hayata dahil oldukları görülür. Ramazanoğlu öykücülüğünün çıkış noktasının bir ölçüde bu yeni kadın tipleri olduğu görülmüş ve çalışmamızda bu durumun sonuçları araştırılmıştır.
Öğe
II. Abdülhamid dönemi devlet-kabile ilişkisi, Aşiret Mektebi örneği
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Güler, Yunus; Ay, Zahide
Osmanlı Devleti modernleşmenin temeli olarak gördüğü eğitimi, XIX. yüzyılın her aşamasında iyi bir seviyeye getirmek için politikalar üretmiştir. Eğitimi geliştirmek için nizamnameler yazılmış bakanlık ve meclis gibi benzeri yapılar icra edilmiştir. Devleti ayakta tutabilmek adına güçlü kurumlar kurulmaya çalışılmış ve merkezin gücünü taşraya iletmeye çalışmışlardır. Tanzimat dönemiyle beraber devletin merkeziyetçi tavrı daha hissedilir hale gelmiş ve faaliyetlerini bu doğrultuda gerçekleştirmiştir. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerde ortaya çıkan "Kürt İsyanları" ve "Arap coğrafyasındaki karışıklıkları" altında yatan sebeplerden birisi de merkeziyetçi politikalardır. Devlet, Diyarbakır, Suriye, Basra, Trablusgarp gibi Kürt ve Arap nüfuslarının yoğun olduğu bölgeleri kontrol altına alabilmek adına buradaki güçlü beyleri merkezin bünyesine almaya çalışmıştır. Daha sonraki süreçte II. Abdülhamid buralarda kontrolü sağlamak için Panislamist politikalar üretmiştir. Devlet, bu politikalar çerçevesinde kurulan "Aşiret Mektebi" ilk etapta Arap Aşiretlerinin önde gelen çocuklarını başkente getirerek okula kaydetmişlerdir. II. Abdülhamid, bu okula ekstra önem vermiş ve okulun işleyişi ile ilgili bilgiler almıştır. Daha sonrasında yine Panislamist politikanın bir ürünü olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Kürtlerden oluşan "Hamidiye Alayları" mensupları da kendi çocuklarının kaydını talep etmişler ve bu talepleri doğrultusunda Kürtlerden de öğrenci alınmıştır. Son olarak da Arnavut çocuklar İstanbul'a getirilerek okula kaydedilmiştir. Bu okulun en büyük amacı, sömürgeci devletleri bu bölgelerdeki faaliyetlerini boşa çıkarmak ve aynı zamanda aşiretlerin ileri gelen çocuklarını eğiterek merkezin bürokratik himayesine almaya çalışmaktır. Aşiret mektebinden mezun olanlar devletin son dönemlerinde orduda ve bürokrasi içinde yer almışlardır.
Öğe
Safevi dönemi Tebriz ekolü minyatürlerinde tekstil
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Subaşı Adıbelli, Tuba; Yıldırım, Mustafa; Mohammadzadeh, Mahdi
Safevi devletinin kurucusu Şah İsmail'in on altıncı yüzyılın başında Akkoyunluları hezimete uğratarak 1502'de Tebrizi alması, 1503'de Şiraz'ı ve 1510'da Herat'ın fethedilmesi ile zengin bir sanat okulunun temelleri atılmıştır. Tebriz ilim ve sanat camiasının öne çıkan şehri olmuş ve bir yüzyılı aşkın süre Tebriz sanat okulu kendinden önceki ekollerin harmanlanması ile kendine has bir üslup geliştirmiştir. Tez çalışmamızda Ulusal ve Uluslararası müze kütüphane envanterlerinde bulunan muhtemelen Safevi Dönemi Tebriz üslubu olduğunu tespit ettiğimiz minyatürlü 27 eser içinden 156 minyatürlü sayfanın tekstil tasarım kompozisyonları incelenmiştir. Tezin birinci bölümünde; Safevi Dönemi siyasi tarihi, kültür ve sanat faaliyetleri incelenmiştir. Tezin ikinci bölümünde; Safevi Dönemi Tebriz ekolü minyatür tarihi incelenmiş Safeviler öncesi ve Safeviler Dönemi olarak ele alınmıştır. Üçüncü bölüm; Safevi Dönemi tekstil tarihi incelenmiştir. Dördüncü bölüm; beş farklı müze ve iki kaynak eser ele alınarak yirmi yedi katalog (yüz elli altı minyatür) tekstil tasarım bağlamında detaylı analiz edilmiştir. Tezin beşinci bölümünde; araştırma kapsamında incelenmiş olan minyatürlü sayfaların ayrıntılı değerlendirmesi yapılmıştır. Sonuç olarak tespit edebildiğimiz, muhtemel Safevi Dönemi Tebriz ekolü eserlerinin katalog bölümündeki detaylı incelemesinin ışığında, minyatürlü eserlerin Akkoyunlu Türkmen Dönemi ve Timur sanat anlayışının etkisi altında oluştuğu görülmüştür. Minyatür sanatındaki tasvir gücünün tekstil sanatına yansıdığı, incelenen tekstil unsurlarından kaftan, başlık, çadır ve sayebanların dönemin üslup özelliklerini tamamıyla taşıdığı görülmektedir. Tebriz sanat üslubu, kendine has özellikler ve üstün sanat eserlerinin doğmasını sağlayacak yeni bir ekolün başlangıcı olmuştur.
Öğe
Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğünde bulunan Türk beşikdevri basmalarının kağıt, dikiş ve cild özelliklerinin incelenmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Topcu, Mürşide; Baysal, Ali Fuat
İnsanoğlu yaşadığı coğrafyaların, kurduğu medeniyetlerin ışığı altında yazmak eyleminde kullanılabilecek pek çok yazı çeşidi ve yazı yüzeyi ortaya koymuştur. Yazı için elverişli bir malzeme olan kâğıdın icadı ve yaygınlaşması diğer yazı yüzeylerinin yavaş yavaş ortadan kalkmasına ve kodeks şekliyle bilginin bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya, yazıldığı çağdan gelecek çağlara taşınmasına imkân sağlamıştır. Önceleri bir yazı ya da şekil damga ve blok/krilografi baskı kullanılarak veya yazıcılar tarafından elle çoğaltılmaktaydı. Uygurların hareketli tahta harfli matbaayı icadı, Çinlilerin hareketli harfler üzerinde yaptığı çalışmalar ve nihayet 1450'li yıllarda Gutenberg'in matbaayı geliştirmesi ile yeni bir baskı usulü doğdu. Avrupa'ya hızla yayılan matbaa Osmanlı topraklarına da çok geçmeden ulaştı ve gayrimüslimler tarafından 1490'lı yıllarda kullanılmaya başlandı. Gerek yurt dışında basılıp ülkeye sokulan Arap harfli basma kitaplar ve gerek azınlıkların kurduğu basımevleri sayesinde matbaanın varlığından haberdar olan Türkler çeşitli sebeplerle matbaayı benimsememiş ve ancak Avrupa'dan yaklaşık 270 yıl sonra ilk Türk basımevini kurmuşlardır. İbrahim Müteferrika ve Said Çelebi isimli iki Türk'ün gayreti, Sadrazam İbrahim Paşa'nın himayesi, Şeyhülislâm Abdullah Efendi'nin fetvası ve Sultan III. Ahmed'in fermanıyla kurulan basımevi ilk Türk beşikdevri basmasını 1729'da basmayı başarmıştır. Bu çalışma ilk Türk matbaasının kuruluşundan başlayıp Osmanlı modernleşme hareketi Tanzimat'a kadar yaklaşık 110 yıl süren Türk matbaacılığının beşikdevrinde Türk matbaaları tarafından basılmış Türk beşikdevri basmalarını konu edinmiştir. Bu minvalde Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğünde bulunan Türk beşikdevri basmalarının kâğıt, dikiş ve cild özellikleri incelenerek elde edilen veriler kayıt altına alınmış, görsellerle desteklenerek bir katalog hazırlanmıştır.
Öğe
Sınıraşan nehir havzalarında hidro-hegemonya mücadelesi: Brahmaputra örneği
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Kılıç, Fatih; Kaya, Taylan Özgür
Bu tez, bölgesel ve küresel hedefleri doğrultusunda sınıraşan sular üzerinde hegemonya mücadelesi sürdüren ülkelerin güç kapasitelerini nasıl ve ne ölçüde kullandıklarını tespit ederek Uluslararası İlişkiler (Uİ) disiplinine bir katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Çalışmada sınıraşan nehir havzaları üzerinde hidro-hegemonya (HH) mücadele konusu, Çin ve Hindistan'ı sıcak bir çatışmanın eşiğine sürükleme potansiyeline sahip Brahmaputra Nehir Havzası (BNH) özelinde incelenmiştir. Havza üzerinde başlatılan Çin baraj projelerinin ülkesel ihtiyaçlar doğrultusunda mı yoksa bölgesel hegemonya politikasının bir parçası olarak mı hayata geçirildiğini ortaya çıkarmak tezin temel problemidir. Tez, analizlerini sınıraşan su kaynaklarının yönetimi ve tahsisinde güç ve hegemonyanın rolünü ön plana çıkarmaya odaklanan Hidro-Hegemonya Çerçeve Teorisi (HHT) ve Çember Hidro-Hegemonya Teorisi (ÇHHT) esasları çerçevesinde yapmıştır. Havza çapındaki kıyıdaşın hegemonyasını tesis etmek/sürdürmek veya mevcut hegemona karşı koymak için farklı güç biçimlerini birlikte nasıl kullandığını daha iyi anlamak adına böyle bir analitik çerçeveye ihtiyaç duyulmuştur. Tez spesifik olarak Çin'in; BNH'de HH'sini kaynak ele geçirme stratejisini kullanarak inşa ettiği ve bu süreçte sahip olduğu üstün maddî ve yumuşak güç kapasitesini farklı stratejilerle yoğun oranda kullandığı, Hindistan'a karşı negatif ve Bangladeş'e karşı ise pozitif HH yaklaşımı sergilediği sonuçlarına ulaşmıştır. Bu süreçte Hindistan'ın Çin'in BNH'deki HH girişimlerini engellemek için karşı hegemonya mücadelesi yürüttüğü ancak bu mücadelede Çin'e emeydan okuyacak yeterli kapasiteye henüz ulaşamadığı tespit edilmiştir. Bangladeş'in ise zayıf güç kapasitesi nedeniyle Çin ve Hindistan arasında denge politikası izlemekte olduğu değerlendirilmiştir.