Hemşirelik Anabilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 100
  • Öğe
    Periferik intravenöz kateter yerleştirme sırasında uygulanan iki farklı yöntemin ağrı ve anksiyete üzerine etkisi: Randomize kontrollü çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Rişvan, Mihriban; Su, Serpil
    Bu araştırmanın amacı periferik intravenöz kateter yerleştirme sırasında kullanılan sanal gerçeklik gözlüğü ve top sıkma yönteminin ağrı ve anksiyete üzerine etkisini belirlemektir. Ön test-son test, paralel grup randomize kontrollü deneysel tipte olan çalışma Konya ili Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Kliniklerinde yatan 111 hasta ile 15 Temmuz 2023-04 Ağustos 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın verileri Hasta Bilgi Formu, Sayısal Ağrı Skalası, Görsel Anksiyete Skalası ve Durumluk Kaygı Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analiz edilmesinde frekans, sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Ki-kare testi, bağımsız gruplarda t-testi, Varyans analizi, Kruskall Walis testi kullanılmıştır. Araştırma öncesi etik kurul onayı, kurum izni ve katılımcılardan bilgilendirilmiş onam alınmıştır. Sanal gerçeklik grubu işlem sonrası ağrı puan ortalamaları 1,94±0,40; top sıkma grubu işlem sonrası ağrı puan ortalamaları 0,85±0,23; kontrol grubu işlem sonrası ağrı puan ortalamaları 2,80±0,36 olarak bulundu. Kontrol grubunda yer alan katılımcıların; sanal gerçeklik ve top sıkma grubunda yer alan katılımcılara göre ağrı puanı istatiksel açıdan anlamlı derecede farklılık gösterdiği belirlendi (p<0,05). Görsel Anksiyete Skalası'na göre sanal gerçeklik grubu işlem öncesi anksiyete puan ortalamaları 89,54±7,19, işlem sonrası anksiyete puan ortalamaları 66,6±19,24; top sıkma grubu işlem öncesi anksiyete puan ortalamaları 68,45±11,47, işlem sonrası anksiyete puan ortalamaları 55,5±10,36; kontrol grubu işlem öncesi anksiyete puan ortalamaları 84,34±16,28 işlem sonrası anksiyete puan ortalamaları 94,67±13,32 olarak saptandı. Durumluluk Kaygı Ölçeği puan ortalamaları sanal gerçeklik grubu işlem öncesi anksiyete puan ortalamaları 66,58±17,6, işlem sonrası anksiyete puan ortalamaları 56,23±9,62; top sıkma grubu işlem öncesi anksiyete puan ortalamaları 75,11±5,92, işlem sonrası anksiyete puan ortalamaları 68,56±5,18; kontrol grubu işlem öncesi anksiyete puan ortalamaları 71,41±2,59 işlem sonrası anksiyete puan ortalamaları 79,19±5,18 olarak belirlendi. Sanal gerçeklik ve top sıkma grubu anksiyete puan ortalamaları işlem sonrasında anlamlı derecede azalırken, kontrol grubunda anlamlı derecede artış gösterdi (p<0,05). Bu çalışmada periferik intravenöz kateter yerleştirme işlemi sırasında kullanılan sanal gerçeklik gözlüğü ve top sıkma yöntemlerinin hastaların ağrı ve anksiyete düzeyini azalttığı bulundu.
  • Öğe
    Epilepsi hastalığı olan çocuklarda nöbet öz-yeterliği ve yaşam kalitesi ilişkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Tekçiftci, Fatma; Köse, Semra
    Bu çalışmanın amacı epilepsi hastalığına sahip çocukların nöbet öz-yeterlikleri ve yaşam kalitesini incelemek ve bu parametreler arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir. Araştırma Kasım 2022- Kasım 2023 tarihleri arasında Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Nöroloji Polikliniği'nde dâhil etme kriterlerine uyan ve araştırmayı kabul eden 9-14 yaş arası 200 çocuk ile yapıldı. Araştırmanın verileri ''Çocuk Tanıtıcı Formu'', ''Epilepsili Çocuklarda Nöbet Öz-Yeterlik Ölçeği'' ve ''KIDSCREEN-27 Sağlıkla İlişkili Yaşam Kalitesi Ölçeği'' ile toplandı. Elde edilen veriler IBM SPSS Statistics Standard Concurrent User V 26 istatistik paket programında değerlendirildi. Verilerin değerlendirilmesinde birim sayısı, yüzde, ortalama -standart sapma, medyan ve minimum, maksimum değerler, Cronbach's Alpha katsayısı, Shapiro Wilk normallik testi, Bağımsız Örneklem t Testi, Varyans Analizi (ANOVA), Bonferroni testi, Pearson korelasyon katsayısı, doğrusal regresyon analizi, Durbin-Watson değeri ve artıkların normalliği Q-Q grafikleri kullanıldı. İstatistiksel olarak p<0,05 değeri anlamlı kabul edildi. Araştırmaya katılan çocukların %53'ünün cinsiyetinin erkek, medyan yaşlarının 12 yıl olduğu belirlendi. Nöbet öz yeterlilik ölçeği toplam skor ortalaması 3,13±1,03 puan; nöbetin bireysel kontrolü boyutu 3,02±1,05 puan ve nöbeti kontrol etmede çevrenin etkisi boyutu 3,43±1,15 puan ortalamaya sahip olduğu belirlendi. Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi ölçeği toplam skor ortalaması 89,83±15,63 puan; bedensel iyilik alt boyutu 16,79±3,12 puan, duygusal iyilik alt boyutu 25,73±5,80 puan, otonomi ve ebeveyn ile ilişkiler alt boyutu 25,73±5,80 puan, sosyal destek ve akran alt boyutu 13,32±4,67 puan ve okul çevresi alt boyutu 14,21±3,89 puan ortalamaya sahip olduğu saptandı. Nöbetin bireysel kontrolü boyutu ile sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi toplam skor ve bedensel iyilik, duygusal iyilik ve sosyal destek ve akran boyutları arasında pozitif yönlü istatistiksel olarak anlamlı ilişki belirlendi (p<0,05). Nöbeti kontrol etmede çevrenin etkisi boyutu ile sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi toplam skoru, bedensel iyilik, sosyal destek ve akran, okul çevresi boyutları arasında pozitif yönlü istatistiksel olarak anlamlı ilişki belirlendi (p<0,05). Nöbet öz yeterlik toplam skoru ile sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi toplam skor ve bedensel iyilik, duygusal iyilik ve sosyal destek ve akran boyutları arasında pozitif yönlü istatistiksel olarak anlamlı ilişki belirlendi (p<0,05). Aynı zamanda epilepsi hastalığına sahip çocukların özyeterlik düzeylerinin yüksek olmasının yaşam kalitesini yükselttiği belirlendi (p<0,05). Bu nedenle pediatri hemşirelerinin epilepsi hastalığına sahip çocukların nöbet özyeterlik ve yaşam kalitesini düzeyini tespit ederek arttırmaya yönelik girişimler yapması önerilebilir.
  • Öğe
    Din görevlilerinin ruh sağlığı okuryazarlığı ve ruhsal hastalıklara yönelik damgalama düzeylerinin belirlenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Korkutan, Mahsum; Günay Molu, Nesibe
    Bu çalışma din görevlilerinin ruh sağlığı okuryazarlığı (RSOY) ve ruhsal hastalıklara yönelik damgalama düzeylerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yapıldı. Çalışma, Erzincan il merkezinde imam-hatip- müezzin ve Kur'an kursu öğreticisi kadrosunda görev yapan ve Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak çalışan, gelişigüzel örneklem yöntemi ile seçilen ve çalışmaya katılmayı kabul eden 307 din görevlisi ile yürütüldü. Veriler "Kişisel Bilgi Formu", "Ruh Sağlığı Okuryazarlık Ölçeği"(RSOY ölçeği) ve "Damgalama Ölçeği"(DÖ) kullanılarak toplandı. Verilerin analizi Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis H Testi ile yapıldı. Kruskal Wallis H Testi sonucu anlamlı ise çoklu karşılaştırmalar Bonferroni düzeltmesi testi yapıldı. Sayısal değişkenler arasındaki ilişkiler Spearman korelasyon ve doğrusal regresyon analizi ile değerlendirildi. RSOY ölçeği toplam puan ortalaması 14,91±3,61 olarak belirlendi. Cinsiyet, yaş, meslekte çalışma süresi, eğitim düzeyi, ruhsal hastalığı olan bireyle tanışma durumu ve ruhsal hastalığı olan birinden yardım başvurusu alma değişkenlerinin RSOY puanlarında farklılaşma yaptığı belirlendi. Bu çalışmada, damgalama toplam puan ortalaması 58,22±11,87 puan olarak belirlenerek din görevlilerinin damgalama düzeyi yüksek olarak değerlendirildi. Cinsiyet, görev ve internet erişimi değişkenlerinin damgalama toplam puanı üzerinde farklılaşma yaptığı belirlendi. RSOY puanı ile damgalama toplam puanı arasında negatif yönlü istatistiksel olarak anlamlı ve çok zayıf bir ilişki belirlendi (rho=-0,156 p=0,006). Sonuç olarak; din görevlilerinin RSOY düzeyi orta düzey, damgalama düzeyleri ise yüksek olarak tanımlandı. Din görevlilerinin RSOY düzeyleri arttıkça damgalama düzeylerinin azaldığı ve RSOY puanlarının ise damgalama puanlarını %1,5 oranında açıkladığı belirlendi.
  • Öğe
    Meme kanserli hastaların yorgunluk düzeyleri ile öz bakım davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Çayır, Havva Nur; Türkben Polat, Hilal
    Kemoterapi uygulanan kanser hastalarında yorgunluk düzeyinin yüksek olması hastaların fonksiyonel durumunu olumsuz yönde etkileyerek, öz bakım gereksinimlerini karşılamayı zorlaştırmaktadır. Fiziksel olarak yetersiz hale gelen bireyin bağımlılık düzeyi artmakta, yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu nedenle araştırma meme kanserli hastaların yorgunluk düzeylerini, öz bakım davranışlarını ve yorgunluk düzeyleri ile öz bakım davranışları arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapıldı. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı nitelikteki bu araştırma Kasım 2022-Şubat 2023 tarihleri arasında Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji kliniğinde kanser tedavisi alan 132 meme kanserli birey ile gerçekleştirildi. Araştırmada veri toplama aracı olarak; "Tanıtıcı Bilgi Formu", "Kanser Yorgunluk Skalası" ve "Kemoterapi Uygulanan Hastalarda Öz Bakım Yetersizliği Kuramına Göre Öz Bakım Davranışları Ölçeği" kullanıldı. Veriler yüz yüze görüşme yöntemiyle toplandı. Elde edilen veriler SPSS programı kullanılarak analiz edildi. Veriler sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, en yüksek değerler ve en düşük değerler ile özetlenmiştir. İki grup arasındaki farkın test edilmesi için bağımsız gruplarda t testi, ikiden çok grup arasında farkın test edilmesi için normal dağılım sağlayan verilerde Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), normal dağılım göstermeyen verilerde Kruskall Wallis testi yapılmıştır. Ölçek puanlarının karşılaştırıldığı korelasyon analizlerinde Pearson Korelasyon analizi, kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlenmiştir. Araştırmaya katılan hastaların yaş ortalamasının 54,68±11,86 olduğu, % 97,7' sinin kadın, % 87,9' unun evli, % 66,7' sinin ilköğretim mezunu olduğu, 40,2'sinin ailesinde kanser öyküsü olduğu, 40.2'sinin metastazı olduğu ve en fazla (% 90.9) halsizlik ve yorgunluk şikayetlerinin yaşandığı saptandı. Hastaların "Kanser Yorgunluk Skalası" puan ortalaması 21,29±8,23, "Kemoterapi Uygulanan Hastalarda Öz Bakım Yetersizliği Kuramına Göre Öz Bakım Davranışları Ölçeği" puan ortalaması 76,44±11,19 olarak orta düzeyde bulundu. " Kanser Yorgunluk Skalası" ile "Kemoterapi Uygulanan Hastalarda Öz Bakım Yetersizliği Kuramına Göre Öz Bakım Davranışları Ölçeği" toplam puanları arasında negatif yönlü zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki (r=-0,344, p=0,000) bulundu. Sonuç olarak bu çalışmada hastaların yorgunluk ve öz bakım davranışlarının orta düzeyde olduğu ve yorgunluk düzeylerinin artması ile öz bakım davranışlarının azaldığı bulunmuştur. Kemoterapi ve radyoterapi alan hastaların semptom takibinin yapılması, düzenli aralıklarla öz bakım davranışlarının takibinin yapılması ve öz bakımlarının değerlendirilmesi önerilir.
  • Öğe
    Yönetici hemşirelerin profesyonellik davranışlarının yönetsel stres ile ilişkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Karaden, Ufuk; Batı, Serap
    Bu çalışma yönetici hemşirelerin profesyonellik davranışları ve yönetsel stres ile ilişkisini belirlemek amacıyla tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini Konya ilinde bulunan beş hastanede yönetici pozisyonunda çalışan toplam 154 hemşire oluşturmuştur. Veriler araştırmacılar tarafından hazırlanan Sosyo Demografik Bilgi Formu, Hemşirelikte Profesyonelliğe İlişkin Davranışsal Envanter (HPDE) ve Yönetsel Stres Ölçeği (YSÖ) ile toplanmıştır. Veriler bağımsız gruplarda t-testi, varyans analizi, ANOVA testleri ve pearson korelasyon analizleri ile değerlendirilmiştir. Önemlilik düzeyi p<0,05 kabul edilmiştir. Yönetici hemşirelerin %73,4'ünün kadın, %57,8'inin lisans ve üzeri eğitim almış ve %60,4'ünün 1-5 yıldır yönetici hemşire olarak görev yaptığı tespit edilmiştir. Katılımcıların profesyonel davranış ölçeği toplam puan ortalaması 5,26±3.34, yönetsel stres ölçeği toplam puan ortalaması 103,53±30,11'dir. Profesyonel davranış ölçeği üzerinde etkili olan demografik değişkenler cinsiyet ve yöneticilikteki kıdem süresi olarak bulunmuştur. Kadınlar erkeklere, yöneticilikte kıdem süresi fazla olanlar düşük olanlara göre daha yüksek profesyonel davranış puanları almışlardır. Yönetsel stres ölçeği üzerinde etkili olan faktörler yaş, eğitim durumu ve meslekte kıdem süresidir. Yaş, meslekte kıdem süresi arttıkça yönetsel stres puanı da artmaktadır. Lisans ve üzerinde eğitim almış hemşireler daha yüksek yönetsel stres düzeyine sahiptirler. İki ölçek toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki yoktur. Ancak profesyonel davranış ölçeği alt boyutlarından eğitimsel hazırlık alt boyutu ve toplam yönetsel stres puanları arasında pozitif bir korelasyon mevcuttur. Çalışma sonuçlarına göre, yönetici hemşirelerin profesyonel davranış düzeyleri düşük, yönetsel stres düzeyleri ise orta derecede yüksektir. Aynı zamanda yönetici hemşirelerin profesyonellik davranışı ve yönetsel stres düzeyi birbiri ile ilişkili faktörler değildir. Yönetici hemşirelerin profesyonellik davranışları ve stres durumlarının incelenmesi amacıyla büyük gruplarda çalışmaların yapılması bu konuya daha fazla ışık tutacaktır.
  • Öğe
    Septoplasti için başvuran bireylerde uyku ile konfor arasındaki ilişki
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kahveci, Aydana; Su, Serpil
    Bu çalışma septoplastı̇ için başvuran bireylerde uyku ile konfor arasındakı̇ ilişkiyi incelemek amacıyla yapıldı. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipteki çalışmanın evrenini İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi'nde bir yıl içerisinde septoplasti ameliyatı olan 507 hasta oluşturdu. Çalışmanın verileri 05 Mayıs 2023-10 Ekim 2023 tarihleri arasında örnekleme alınan 81 bireyden toplandı. Araştırmanın verileri Tanımlayıcı Özellikler Formu, Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi ve Genel Konfor Ölçeği kullanılarak toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde ortalama, standart sapma, medyan, frekans ve oran değerleri, Kolmogorov Simirnov Test, Mann-Whitney U test, Kruskal Wallis test, Spearman Korelasyon analizi kullanıldı. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edildi. Araştırma öncesi etik kurul onayı, kurum izni ve katılımcılardan aydınlatılmış onam alındı. Çalışmaya katılan bireylerin yaş ortalamasının 38,90±12,40, %63,0'ünün erkek, %30,9'unun lise mezunu, %64,2'sinin evli, %65,4'ünün sadece gündüz vardiyalı çalıştığı belirlendi. Uyku alışkanlıkları değerlendirildiğinde bireylerin %76,5'inde uyku bozukluğu olduğu, %65,4'ünde horlama %65,4'ünde nefes alamayarak uyanma şikayeti olduğu, %59,3'ünde gündüz uykululuk hali olduğu belirlendi. Çalışmaya katılan bireylerin Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi toplam puan ortalaması 6,70±2,90, Genel Konfor Ölçeği toplam puanı 133,90±9,40'dır. Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi ile Genel Konfor Ölçeği arasında negatif yönlü orta düzeyde anlamlı bir ilişki gözlendi (r=-0,333, p=0,002). Uykuda horlama ve nefes alamayarak uyanma şikayeti olan bireylerin Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi toplam puan ortalaması arasında orta düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu saptandı (p=0,014, p=0,009). Gündüz uykululuk hali olan bireylerde genel konfor ölçeği rahatlama düzeyi ve fiziksel, psikospiritüel konfor boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı zayıf düzeyde bir ilişki olduğu belirlendi (p<0,05). Bu çalışmanın sonucunda septoplasti için başvuran bireylerin uyku kalitelerinin kötü olduğu, konfor düzeylerinin ortalamanın üzerinde olduğu ve uyku kaliteleri azaldıkça konfor düzeyinin de azaldığı bulundu.
  • Öğe
    Gebelerin e-sağlık okuryazarlığının cinselliğe karşı tutumları ile ilişkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Çini, Elif; Aygör, Hamide
    Teknoloji çağındaki günümüzde, gebeler her türlü bilgi ihtiyaçları için e-sağlık okuryazarlığına yönelmektedir. E-sağlık okuryazarlığı, cinsellik gibi rahatlıkla konuşulamayan alanlarda en kolay ve hızlı bilgi edinme kaynaklarından biridir. Çalışma, gebelerin e-sağlık okuryazarlığının cinselliğe karşı tutumları ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tiptedir. Araştırma, Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Gebe Polikliniği'ne başvuran ve araştırmaya alınma kriterlerini taşıyan 297 gebe ile tamamlanmıştır. Verilerin toplanmasında; anket formu, E-Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği ve Gebelikte Cinselliğe Karşı Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Veriler, araştırmacı tarafından, 01 Haziran 2022-01 Ağustos 2022 tarihleri arasında toplanmıştır. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama, medyan ve standart sapma, t testi, Kruskal Wallis H testi, Mann Whitney U testi, tek yönlü varyans analizi, Pearson korelasyon analizi ve çoklu doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Çalışmaya katılan gebelerin %45,8'i 26-35 yaş aralığında, %42,8'i ilköğretim mezunu ve %89,2'si çalışmamaktadır. Gebelerin %76,4'ünün gebelikte cinsel ilişkisinin devam ettiği ve %81,5'inin cinsellikten memnun olduğu belirlenmiştir. Araştırma sonucuna göre, gebelerin e-sağlık okuryazarlığı ölçeğinden aldıkları toplam puan ortalaması 25,28±7,15 ve gebelikte cinselliğe karşı tutum ölçeğinden aldıkları toplam puan ortalaması 118,87±16,73 bulunmuştur. E-sağlık okuryazarlığı düzeyi ile gebelikte cinselliğe karşı tutum düzeyi arasında düşük düzeyde ve pozitif yönde bir ilişki vardır. Sağlık profesyonelleri prenatal ziyaretler sırasında gebelerin e-sağlık okuryazarlığı düzeyini belirlemeli ve cinselliğe yönelik tutumlarını değerlendirmelidir. Gebelerin durumlarına uygun olan danışmanlık hizmetini planlamalı ve bütüncül bakım sağlamalıdır.
  • Öğe
    Dijital hastaneye geçiş sürecinde olan bir hastanede çalışan hemşire ve doktorların tekno-stres düzeyleri ile değişime karşı tutumları arasındaki ilişki
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Çakır, Melek; Özlük, Bilgen
    Teknoloji alanında yaşanılan değişim ve gelişimin etkisiyle, dijital hastane kavramı son yıllarda ön plana çıkmaktadır. Bu çalışma, dijital hastaneye geçiş sürecinde olan bir hastanede çalışan hemşire ve doktorların tekno-stres düzeyleri ile değişime karşı tutumları arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Tanımlayıcı ilişki arayıcı tipte olan bu çalışma, Ankara ilinde bulunan bir kamu hastanesinde çalışan 120 hemşire ve doktor ile Kasım-Aralık 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Tanımlayıcı Bilgi Formu, Değişime Karşı Tutum Ölçeği ve İş Yerinde Tekno-Stres Ölçeği kullanılmıştır. Veriler, Tanımlayıcı İstatistiksel Analiz, bağımsız gruplarda t-testi, Kruskal Wallis Testi, Pearson korelasyon analizi ve adımsal (forward) regresyon analizi ile değerlendirilmiştir. Bu çalışmada, hemşire ve doktorların iş yerinde tekno-stres düzeylerinin ortalamanın üzerinde (Ort±SS=2,79±0.65), değişime karşı tutum düzeylerinin ise ortalamanın altında (Ort±SS=3,30±0,63) olduğu belirlenmiştir. Hemşire ve doktorların %72,5'inin dijital hastaneye yönelik herhangi bir eğitim almadığı saptanmıştır. Pearson Korelasyon analizi sonucunda hemşire ve doktorların değişime yönelik tutum ve iş yerinde tekno-stres düzeyleri arasında negatif yönde, yüksek düzeyde ve istatistik olarak ileri derecede anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (r= -0,522, p<0,001). Değişime karşı tutum ölçeği alt boyutlarının tekno-stres düzeyini yordamasına ilişkin adımsal (forward) regresyon analizi yapılmış ve sonucunda; Kurumsal politika, değişime direnç, değişimde yönetim tarzı ve değişimin sonuçları alt boyutları, hemşire ve doktorların iş yeri tekno-stres düzeylerini %47 oranında yordadığı tespit edilmiştir. Bu çalışma sonucunda, hemşire ve doktorların işyerinde teknolojiye karşı stres düzeylerinin ortalamanın üzerinde olduğu, değişime karşı tutum düzeylerinin ise olumsuz yönde olduğu bulunmuştur. İşyerinde teknolojiye karşı yaşanılan stres ile değişim yönelik tutum arasında negatif yönde bir ilişki olduğu ve değişimin hemşire ve doktorların işyerinde yaşadığı teknolojik stresi %47 oranında etkilediği belirlenmiştir. Bu çalışma, sağlık kurumlarında dijitalleşme sürecinde yaşanılan stres konusunda önemli sonuçlar barındırmaktadır. Özellikle hastanelerin dijitalleşme sürecinde, değişimin başarısı ve teknolojiye yönelik stresi azaltmak amacıyla konu hakkında sağlık bakım çalışanlarına eğitim planlanması önerilmektedir.
  • Öğe
    Çoklu kronik hastalığı olan bireylerin hastalığa uyumları ile hastalık yönetimi öz etkililikleri arasındaki ilişki
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Güney, Asude; Basit, Gülden
    Çoklu kronik hastalıklar günümüzde küresel bir sorun oluşturmaktadır. Ortaya çıkan bu sorunda başta bireyleri olmak üzere toplumu olumsuz etkilemektedir. Bu çalışma çoklu kronik hastalığı olan bireylerin hastalığa uyumları ile hastalık yönetimi öz etkililikleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla yapıldı. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde olan araştırma, Konya ili Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde dahili kliniklerde 01-31 Aralık 2022 tarihleri arasında yapıldı. Araştırmanın evrenini, Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yatan çoklu kronik hastalığa sahip olan bireyler, örneklemini ise araştırmaya dahil edilmeleri kriterlerini karşılayan 230 hasta birey oluşturdu. Verilerin toplanmasında Hasta Bilgi Formu, Kronik Hastalıklara Uyumu Değerlendirme Ölçeği ve Kronik Hastalık Yönetimi İçin 6 Maddelik Öz-Etkililik Ölçeği kullanıldı. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiklerin yanısıra Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis H testi ve Dunn testi kullanıldı. Kronik hastalık yönetimi için 6 maddelik öz-etkililik ölçeği puanına etki eden faktörlerin analizinde ise lineer regresyon analizi kullanıldı. Analiz sonuçları nicel veriler için ortalama ± standart sapma ve ortanca (minimum- maksimum) şeklinde, kategorik veriler ise frekans ve yüzde şeklinde sunuldu. Hastaların %64,8'inin kadın, %83'ünün evli, %71,7'sinin ilkokul mezunu, %60,4'ünün il merkezinde yaşadığı, %87,8'inin herhangi bir işte çalışmadığı saptandı. Çalışmamızda kronik hastalıklara uyum düzeyi ortalaması 62,48±9,81; öz etkililik düzeyi ortalaması 4,58 ± 2,01 olarak bulundu. Çalışma sonucunda çoklu kronik hastalığa sahip bireylerin hastalıklara uyum düzeyinin ortalamanın üzerinde olduğu; evlilerin, eğitim düzeyi yüksek olanların, çalışanların, mesleği olanların, gelir durumu iyi olanların, geniş ailede ve kasabada yaşayanların, iki kronik hastalığa sahip olanların kronik hastalığa uyumlarının daha yüksek olduğu saptandı. Kronik hastalıklara uyum ve öz etkililik düzeyleri toplam puanları arasında anlamlı bir ilişki saptandı. Katılımcıların kronik hastalıklara psikolojik uyumları arttıkça öz etkililik düzeylerinin arttığı, saptandı. Kullanılan ilaç sayısı arttıkça psikolojik ve davranışsal öz-etkililik düzeylerinin azaldığı saptandı. Sonuç olarak bireylerin kronik hastalıklara uyum düzeyleri arttıkça kronik hastalık yönetimi öz-etkililik düzeyleri artmaktadır. Hastalık sayısı fazla olan bireylere eğitim hemşireleri öncülüğünde uyum programları ve hastalık süreçlerine yönelik eğitimlerin planlanması önerilmektedir.
  • Öğe
    Pediatrik onkoloji hastalarının anksiyete ile yaşam kalitesi: Ebeveyn ve çocuk bakış açısı
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Temür, Kübra Nur; Köse, Semra
    Bu çalışmanın amacı onkolojik sorunu olan çocukların anksiyete düzeyini, yaşam kalitesini çocuk ve ebeveyn bakış açısıyla incelemek ve bu parametreler arasındaki ilişkiyi değerlenmektir. Araştırma Mart 2022-Nisan 2023 tarihleri arasında, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Kliniği'nde yatan ve Polikliniği'nde tedavi alan 7-12 yaş grubu çocuk ve ebeveyni ile yapıldı. Araştırma evrenini bu hastanedeki kayıtlı olan 158 onkolojik sorunu olan çocuk ve ebeveynini oluşturdu. Örneklemi ise dahil etme kriterlerine uyan 124 çocuk ile oluşturdu. Araştırmanın verileri "Çocuk Tanıtıcı Formu", "Ebeveyn Tanıtıcı Formu", "7-12 Yaş Pediatrik Onkoloji Hastaları Yaşam Kalitesi Ölçeği Çocuk Formu", "7-12 Yaş Pediatrik Onkoloji Hastaları Yaşam Kalitesi Ölçeği Ebeveyn Formu" ve Çocuk Anksiyete Duyarlılığı İndeksi" ile toplandı. Elde edilen veriler IBM SPSS Statistics Standard Concurrent User V 26 istatistik paket programında değerlendirildi. Verilerin değerlendirilmesinde; yüzde, ortalama, min-max. değerler, standart sapma, Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis H testi, Spearman korelasyon katsayısı kullanıldı. İstatistiksel olarak p<0,05 değeri anlamlı kabul edildi. Araştırmaya katılan çocukların cinsiyetinin %54'ü kız, medyan yaşının 9,30±1,65 olduğu, %72,6'sının ALL tanısı aldığı tespit edildi. Yaşam kalitesi çocuk formu ölçeği ortalamasının 106,34±27,15 puan, Yaşam kalitesi ebeveyn formu ölçeği ortalamasının 111,94±22,85 puan, ÇADİ ölçeği ortalamasının 37,53±7,30 puan olduğu belirlendi. Yaşam Kalitesi çocuk formu ile çocuğun cinsiyeti, okula gitme durumu ve aile tipi değişkenleri arasında anlamlı ilişki bulundu. Yaşam Kalitesi ebeveyn formu ile çocuğun tanı alma süresi, sınıf düzeyi ve ebeveyn eş eğitim durumu değişkenlerinde istatistiksel olarak anlamlılık bulundu (p<0,05). ÇADİ ile çocuğun tanı alma süresi ve ebeveyn eş eğitim durumu değişkenlerinde istatistiksel olarak anlamlılık bulundu (p<0,05). Çocuğun yaş ve sınıf ile yaşam kalitesi (ebeveyn formu) ve ÇADİ arasında negatif yönlü; yaşam kalitesi (çocuk formu) arasında ise pozitif yönlü olduğu bulundu. Ebeveyn yaş ve ebeveyn eş yaş ile ÇADİ arasında negatif yönlü ilişki bulundu. Onkolojik sorunu olan çocukların yaşam kalitesi (çocuk formu) ile yaşam kalitesi (ebeveyn formu) arasında negatif yönlü ilişki bulundu. Yaşam kalitesi (ebeveyn formu) ile ÇADİ arasında negatif yönlü ilişki bulundu. Yaşam kalitesi (çocuk formu) ile ÇADİ arasında pozitif yönlü ilişki bulundu. Sonuç olarak anksiyete ve çocuk ve ebeveyn bakış açısı ile yaşam kalitesinin onkolojik sorunu olan çocuklar üzerinde farklı sonuçlarda olduğu görüldü. Bu nedenle pediatri hemşirelerinin; hastanın yaşam kalitesini yükseltici, anksiyete düzeyini azaltıcı uygulamalar yapması önerilebilir.
  • Öğe
    Erken postpartum dönemde doğum hafızası ve hatırlamanın emzirme başarısı ile ilişkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tunalı, Necibe Şeyda; Aygör, Hamide
    Erken postpartum dönemde emzirme başarısı birçok faktörden etkilenmektedir. Emzirme başarısını etkileyen faktörlerden biri ise doğum hafızası ve hatırlamadır. Doğum hafızasının kadınların gelecekteki davranışlarını ve duygusal iyiliğini etkilediği, bu nedenle postpartum dönemdeki süreçleri de etkilemesi beklenebilir. Bu çalışma, COVİD-19 erken postpartum dönemdeki kadınlarda, doğum hafızası ve hatırlamanın emzirme başarısı ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte yapılan çalışma, araştırmaya alınma kriterlerini taşıyan 295 anne ile tamamlanmıştır. Anneler ortalama 27,41±6,18 yaşında, 5,24±4,69 yıldır evli ve 22,17±3,74 yaşında evlenmiştir. LATCH Emzirme Tanılama ve Değerlendirme Ölçeği'nden alınan toplam puan 8,99±1,23 ve Doğum Hafızası ve Hatırlama Ölçeği'nden alınan toplam puan 98-146 aralığında olup ortalaması 126,61±6,65'tir. Verilerin toplanmasında; tanıtıcı bilgi formu, Doğum Hafızası ve Hatırlama Ölçeği ve LATCH Emzirme Tanılama Ölçeği kullanılmıştır. Veriler, araştırmacı tarafından, 8 Kasım 2021-20 Şubat 2022 tarihleri arasında, yüz yüze görüşülerek toplanmıştır. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma, t testi, Kruskal Wallis testi, Mann Whitney U testi, Pearson korelasyon analizi ve çoklu doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucuna göre erken postpartum dönemdeki annelerin LATCH emzirme tanılama ölçeği ve doğum hafızası ve hatırlama ölçeğinden aldıkları puan ortalaması yüksek düzeyde bulunmuştur . Emzirme başarısı ile doğum hafızası ve hatırlama arasında düşük düzeyde, pozitif yönde bir ilişki vardır. Olumsuz doğum hafızası, postpartum dönemde emzirme sürecini etkileyebilir. Bu nedenle doğum hafızasının olumlu olması ve doğumu hatırladıkları zaman olumlu duygular yaşamaları için her kadına özel olarak intrapartum bakım verilmeli ve postpartum süreçte duygusal sağlıkları desteklenmelidir.
  • Öğe
    Yoğun bakımda çalışan hemşirelerde alarm yorgunluğu ile profesyonel yaşam kalitesi arasındaki ilişki
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Erdoğan, Hayriye Hilal; Arslan, Selda
    Araştırma yoğun bakımda çalışan hemşirelerde alarm yorgunluğunun profesyonel yaşam kalitesi göstergesi olan merhamet memnuniyeti, merhamet yorgunluğu ve tükenmişlik ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde yapılan araştırma, bir üniversite hastanesinin yoğun bakım ünitelerinde çalışan hemşireler ile yürütülmüştür. Örnekleme hastanenin yoğun bakım ünitelerinde çalışan 224 hemşire dahil edilmiştir. Veri toplama aracı olarak Tanıtıcı Bilgiler Formu, Hemşirelerin Alarm Yorgunluğu Ölçeği ve Profesyonel Yaşam Kalitesi Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın uygulamasında yüz yüze görüşme tekniği kullanılmıştır. Veriler Eylül 2021-Ocak 2022 tarihleri arasında toplanmıştır. Araştırmanın etik izni (Karar: 2021/45) alınmıştır. Verilerin analizinde ortalama, standart sapma, yüzde, tek yönlü ANOVA, bağımsız gruplar için t testi analizi, Tukey çoklu karşılaştırma analizi, korelasyon analizi ve çoklu doğrusal regresyon analizden yararlanılmıştır. Araştırmaya katılan hemşirelerin alarm yorgunluğu puan ortalaması 15,17±5,74 olarak tespit edilmiştir. Alarm yorgunluğunun risk faktörleri, cinsiyet, yaş, çocuk sahibi olma, gelir algısı durumu, meslekte çalışma süresi, yoğun bakımda çalışma süresi ve yoğun bakım seviyesi olarak belirlenmiştir. Merhamet yorgunluğu ve tükenmişliğin alarm yorgunluğunu anlamlı yordadığı bulunmuştur. Araştırmada alarm yorgunluğu ile profesyonel yaşam kalitesi göstergesi olan merhamet memnuniyeti arasında negatif, fakat merhamet yorgunluğu ve tükenmişlik arasında anlamlı pozitif korelasyon olduğu saptanmıştır. Bu konuda daha büyük ve farklı örneklem gruplarıyla çalışma yapılmasının, gelecekteki araştırmalara ve konunun araştırılması gereken diğer yönlerine ışık tutacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Meme kanseri tanısı alan bireylerin manevi iyi oluşları ve destekleyici bakım gereksinimlerinin belirlenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Katı, Gizem Nur; Türkben Polat, Hilal
    Meme kanseri tanısı alan bireyler hastalık sürecinde yaşadıkları sorunlar karşısında kendisini yalnız, amaç ve anlamdan yoksun hissedebilirler ve manevi ihtiyaçları ön plana çıkabilir. Meme kanseri tedavisi sürecinde hastaların destekleyici bakım gereksinimleri artabilir. Bu araştırma meme kanseri tanısı alan bireylerin manevi iyi oluşlarını ve destekleyici bakım gereksinimlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde olup, örneklemini Konya İli Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji kliniğinde Ekim 2022-Ocak 2023 tarihleri arasında yatarak ya da ayaktan kanser tedavisi alan 148 meme kanseri hastası oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından oluşturulan Tanıtıcı Bilgi Formu, Manevi İyi Oluş Ölçeği (FACIT-Sp-12) ve Destekleyici Bakım Gereksinimleri Ölçeği (DeBGÖ-KF 29Tr) kullanılmıştır. Veriler sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, ortanca en yüksek değerler ve en düşük değerler ile özetlenmiştir. İki grup arasındaki farkın test edilmesi için normal dağılım sağlayan verilerde bağımsız gruplarda T testi, normal dağılım sağlamayan verilerde Mann Whitney U testi kullanılmıştır. İkiden çok grup arasında farkın test edilmesi için normal dağılım sağlayan verilerde ve Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), normal dağılım göstermeyen verilerde Kruskall Wallis testi yapılmıştır. Anlamlı farklığın belirlenmesi amacıyla yapılan ileri analizlerde normal dağılım gösteren verilerde Tukey testi kullanılmıştır. Ölçek puanlarının karşılatıldığı korelasyon analizlerinde normal dağılım gösteren verilerde Pearson Korelasyon analizi, normal dağılım göstermeyen verilerde Spearman Korelasyon analizi kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlenmiştir. Bu araştırmada meme kanseri tanısı alan bireylerin manevi iyi oluş ölçeği toplam puan ortalaması 37.50±7.08, destekleyici bakım gereksinimleri ölçeği toplam puan ortalaması 62,75±15,67 olarak bulunmuştur. Çalışma durumu ve hastalık sürecinde destekleyici bakıma ihtiyaç duyma durumu ile manevi iyi oluş arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur (p<0,05). Meme kanserli hastaların manevi iyi oluş düzeyi ile destekleyici bakım gereksinimleri arasında (r=-0,415) negatif yönlü zayıf düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak; meme kanserli bireylerin manevi iyi oluşlarının iyi düzeyde, destekleyici bakım gereksinimlerinin düşük düzeyde olduğu bulunmuştur. Bireylerin manevi iyi oluş düzeyi arttıkça destekleyici bakım gereksinimleri azalmaktadır. Meme kanseri tanısı alan bireylerin manevi ihtiyaçlarının tespit edilerek manevi bakımlarının sağlanması ve manevi iyi oluşlarının arttırılması önerilmektedir.
  • Öğe
    Pandemi sürecinde hemşirelerin izolasyon önlemlerine uyum düzeyleri ve etkileyen faktörler
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Erpolat, Melike Nur; Faydalı, Saide
    Hemşireler pandemi sürecinde hemşirelerin klinik, yoğun bakım ve ameliyathane gibi hizmet verdikleri tüm alanlarda COVID-19 şüphelisi ya da hastalarına tedavi ve bakım vermek durumunda oldukları için izolasyon önlemlerine uyumları oldukça önemlidir. Bu araştırma; pandemi sürecinde hemşirelerin izolasyon önlemlerine uyum düzeyleri ve etkileyen faktörleri tespit etmek amacı ile gerçekleştirildi. Bu tanımlayıcı, ilişki arayıcı çalışma, 26.11.2020-15.04.2021 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinde çalışan 274 hemşire üzerinde uygulandı. Veriler, "Anket Formu" ve "İzolasyon Önlemlerine Uyum Ölçeği-İÖUÖ" kullanılarak kapalı zarf usulü ve anket tekniği ile toplandı. Verilerin analizinde, bağımsız gruplarda t testi ve tek yönlü varyans analizi, ikiden fazla grupların karşılaştırılmasında Tukey testi ve ilişki arayışında Pearson korelasyon analizi kullanıldı. Araştırma öncesi etik kurul ve ilgili kurumdan izinleri alındı. Katılımcılara bilgilendirilmiş onam formu imzalatıldı. Çalışmaya katılan hemşireler 20-53 yaş aralığında olup, %69,7'si kadındır. Mesleki deneyimleri ortalama 2,19±0,61 yıldır ve pandemi sürecinde %74,8'i hem gece hem gündüz vardiyasında çalışmıştır. Hemşirelerin %86,5'i pandemi sürecinde izolasyon önlemleri konusunda eğitim almışken, %58,4'ü izolasyon önlemlerine uyumda sorun yaşadığını belirtmiştir. Çalışmamıza katılan hemşirelerin özdeğerlendirmelerine göre pandemi öncesi İÖUÖ puan ortalamaları 66,43±7,04 iken, pandemi sonrası 70,44±5,59 olarak artmıştır. Hemşirelerin İÖUÖ ve alt boyut puanları pandemi öncesi ve sonrası anlamlı şekilde farklıdır (p<0,05). Hemşirelerin özelliklerine göre izolasyon önlemlerine uyumlarında fark olup olmadığı incelendiğinde; yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, mesleki deneyim, çalışılan klinik, vardiyalı çalışma, kadrolü ya da sözleşmeli çalışma, fazla mesai yapma, izolasyon önlemlerine ilişkin eğitim alma ve izolasyon önlemlerine uyumda sorun yaşama durumlarına göre farklılıkların bulunduğu, çocuk/yaşlı incinebilir grupla birlikte yaşama ve COVID-19 geçirme durumlarına göre ise fark bulunmamıştır (p>0,05). Hemşirelerin %41,2'si izolasyon önlemlerine uyumda güçlük yaşama nedeni olarak çalışma koşullarının yetersiz olduğunu belirtmişlerdir. %31,8'i bunu şüpheli veya doğrulanmış COVID-19 hastalarının yüksek yoğunluğuna bağladı. Hemşirelerin %30,3'ü kişisel koruyucu ekipman eksikliğini veya yokluğunu etkili bir faktör olarak, %27,4'ü ise pandemi sırasında izolasyon önlemleri konusunda hizmet içi eğitimin olmamasını belirtmiştir. Çalışma sonucunda pandemi sürecinde hemşirelerin izolasyon önlemlerine uyum düzeylerinin arttığı saptanmıştır. İzolasyon önlemlerine uyumu etkilediği tespit edilen faktörler dikkate alınarak iş yaşamı koşullarının düzenlenmesi, denetlenmesi, kurum politikaları ile uygun çalışma koşullarının sağlanması, pandemi yönetimde uygun prosedürlerin oluşturulması ve izolasyon önlemleri konusunda eğitimlerin güncellenmesi önerilmektedir.
  • Öğe
    Hemşirelerin ve kronik hastalığı olan bireylerin bakım odaklı hemşire hasta etkileşimlerinin karşılaştırılması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kılınçer, Şerife Nur; Basit, Gülden
    Bu araştırma, hemşirelerin ve kronik hastalığı olan bireylerin bakım odaklı hemşire-hasta etkileşimlerinin karşılaştırılması amacıyla hemşireler ve kronik hastalık tanısı ile yatan bireylerle yapıldı. Araştırmanın örneklemi Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi'nde çalışan 100 hemşire ve kronik hastalık tanısıyla yatan 149 bireyden oluşmaktadır. Araştırmanın verileri Sosyodemografik Bilgi Formu ve Bakım Odaklı Hemşire Hasta Etkileşimi Ölçeği Kısa Formu (hemşire ve hasta versiyonu) ile Temmuz-Aralık 2022 tarihleri arasında, hemşire ve hastalarla yüz yüze görüşülerek toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra, normallik testi için Shapiro Wilk, grupların karşılaştırılmasında ise Mann Whitney U Testi, Kruskal Wallis Testi, Bonferroni testi ve değişkenler arasındaki ilişki için Spearman korelasyon katsayısı kullanıldı. Hemşirelerin %60'ının kadın, %88'inin lisans mezunu olduğu ve %95'inin vardiyalı çalıştığı bulundu. Hemşirelerin Bakım Odaklı Hemşire-Hasta Etkileşimi Ölçeği önemlilik boyutu toplam puan ortalaması 100,31+/-6,97, yeterlilik boyutu toplam puan ortalaması 92,64+/-8,34 puan ve uygulanabilirlik boyutu toplam puan ortalaması 89,5+/-10,62 puan olarak saptandı. Çalışmaya katılan kronik hastalığı olan bireylerin ise %51,7'sinin erkek, %51'inin üniversite mezunu olduğu, %50.3'ünün çalışmadığı, %56.4'ünün gelirinin giderinden az olduğu saptandı. Kronik hastalığı olan bireylerin Bakım Odaklı Hemşire-Hasta Etkileşimi Ölçeği önemlilik toplam puan ortalamasının 89,28+/-10,70 puan, sıklık toplam puan ortalamasının 81,52+/-9,94 puan ve memnuniyet toplam puan ortalamasının 93,83+/-7,14 olduğu bulundu. Hemşirelerin bakım odaklı hemşire hasta etkileşim düzeyinin olumlu düzeyde olduğu ve hemşirelerin hemşire hasta etkileşimini önemli ve uygulanabilir buldukları saptandı. Kronik hastalığı olan bireylerin hemşire hasta etkileşimini önemli buldukları, etkileşimin sıklığını yeterli buldukları ve bu etkileşimden memnuniyet duydukları saptandı. Sonuç olarak, hemşirelerin ve kronik hastalığı olan bireylerin bakım odaklı hasta hemşire etkileşimlerinin yüksek olduğu saptandı. Bakım odaklı hemşire-hasta etkileşimine yönelik farklı örneklem grupları ile çalışmaların yapılması önerilmektedir.
  • Öğe
    Kanserli hastalarda özgecilik ile stresle başa çıkma arasındaki ilişki
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Güner, Rumeysa; Su, Serpil
    Bu araştırma kanser hastalarında özgecilik ve stresle başa çıkma arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapıldı. Tanımlayıcı türde yapılan araştırma, Konya ilinde Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Kliniğinde 10 Şubat 2023-15 Mart 2023 tarihleri arasında, 188 kanser hastası ile yürütüldü. Araştırmanın verileri Hasta Bilgi Formu, Özgecilik Ölçeği, Stresle Başa Çıkma Ölçeği kullanılarak toplandı. Veriler değerlendirilirken tanımlayıcı istatistikler için sayı, yüzde, min-maks değerleri, ortalama ve standart sapma kullanılmıştır. Ölçeklerin güvenilirliğini test etmek amacıyla güvenilirlik analizi yapıldı. Normal dağılıma sahip verilerde niceliksel verilerin karşılaştırılmasında iki bağımsız grup arasındaki fark için Bağımsız T Testi, ikiden fazla bağımsız grup karşılaştırılmasında ise Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) uygulandı. Numerik değişkenler arasındaki ilişkiyi test etmek için Pearson Korelasyon analizi kullanıldı. Özgecilik Ölçeği toplam puan ortalaması 144,48+/-27,14 Gönüllü Faaliyetlere Katılım alt boyut puan ortalaması 24,56+/-6,25, Maddi Yardım alt boyut puan ortalaması 22,11+/-4,99, Travmatik Durumlarda Yardım alt boyut puan ortalaması 24,61+/-4,59, Yaşlı/hastalara Yardım alt boyut puan ortalaması 15,77+/-3,37, Fiziksel Güce Dayalı Yardım alt boyut puan ortalaması 19,07+/-4,29, Eğitim Sürecinde Yardım alt boyut puan ortalaması 18,85+/-3,91, Yakınlık Duygusundan Kaynaklanan Yardım alt boyut puan ortalaması 19,48+/-4,20 olarak belirlendi. Stresle Başa Çıkma Ölçeği toplam puan ortalaması 82,98+/-18,14 Kaçınma Odaklı Başa Çıkma alt boyut puan ortalaması 28,73+/-7,05, Problem Odaklı Başa Çıkma alt boyut puan ortalaması 30,40+/-7,39 ve Sosyal Destek Odaklı Başa Çıkma alt boyut puan ortalaması 23,84+/-5,60 olarak bulundu. Özgecilik Ölçeği ile Stresle Başa Çıkma Ölçeği toplam ve alt boyut puan ortalamaları araında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki saptandı (r:0,375; p<0,01). Hastaların yaşı ile Eğitim Sürecinde Yardım alt boyut puanları ve toplam aldığı kür sayısı ile Kaçınma Odaklı Başa Çıkma alt boyut puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif yönlü bir ilişki olduğu saptandı (r:-0,164; p<0,05). Hastaların kronik hastalık durumlarına göre Özgecilik Ölçeği toplam puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görüldü (p<0,05). Hastaların psikolojik destek alma durumlarına göre Travmatik Durumlarda Yardım alt boyutu ve Yaşlı/hastalara Yardım alt boyutu puanları ve hastaların aldıkları tedavilerine göre Eğitim Sürecinde Yardım alt boyutu puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu belirlendi (p<0,05). Çalışmada hastaların özgecilik ve stresle başetme düzeylerinin orta düzeyin üzerinde olduğu, özgecilik düzeyi arttıkça stresle başetme düzeylerininde arttığı sonucuna varılmıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda özgeciliğin kanser hastalarında stresle başetme yöntemi olarak kullanılabileciği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Koroner arter hastalığı güçlendirme ölçeğinin Türkçe geçerlik ve güvenirliği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Uzar, Rüveyda Nur; Arslan, Selda
    Giriş: Koroner Arter Hastalığı (KAH), dünya çapında önde gelen ölüm nedenlerinden biridir ve Türkiye'de de yaygın bir sağlık sorunudur. KAH hastalarının tedavi ve bakımdaki güçlendirilmesinin ölçülmesi için uygun araçların kullanılması gerekir. Türkiye'de koroner arter hastalığında güçlendirmeyi değerlendiren bir ölçek bulunmamaktadır. Amaç: Bu çalışma da Koroner Arter Hastalığı Güçlendirme Ölçeği (KAHGÖ)'nin Türkçe'ye uyarlanarak geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesini amaçlamaktadır. Yöntem: Metadolojik olarak yapılan bu çalışmaya, Konya Şehir Hastanesi kardiyoloji bölümüne 15 Ocak-15 Mayıs 2022 tarihleri arasında koroner arter hastalığı ile başvuran 300 hasta dahil edilmiştir. Ölçeğin Türkçe versiyonu dil uzmanları tarafından çevrilmiş ve daha sonra alanında uzman öğretim üyesi ve araştırmacılar tarafından değerlendirilerek son hali elde edilmiştir. Kapsam geçerliliği için uzman görüşlerinin ardından Kendall Uyuşum Katsayısı (Wa) (Kendall Coefficient of Concordance) korelasyon testi uygulanarak, ölçekteki maddelerin anlaşılır ve uygulanabilir olduğu bulunmuştur. Ölçeğin faktör yapısını belirlemek amacıyla doğrulayıcı faktör analizi, güvenirlilik için Cronbach alfa katsayısı ve yarıya bölme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada veriler, araştırmacı tarafından oluşturulan "Hasta Bilgi Formu" ve "Koroner Arter Hastalığı Güçlendirme Ölçeği" kullanılarak toplanmıştır. Veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences, IBM, v.23) ve AMOS (Analysis of Moment Structures v.25) kullanılarak 0,05 anlamlılık düzeyinde analiz edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler, sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma kullanılmıştır. Grupları karşılaştırmak için parametrik ve paremetrik olmayan istatistiksel yöntemler kullanılmıştır. Hastalardan çalışmanın etik kurul izni ve kurum izni alınmıştır. Bulgular: KAHGÖ faktör analizi sonuçları, ölçeğin orijinal halinde olduğu gibi üç boyutlu bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymuştur. Ölçeğe ait maddelerin faktör yüklerinin bir madde hariç 0,30'un üzerinde olduğu bulunmuştur ve o madde ölçekten çıkarılarak 24 madde ile ölçek oluşturulmuştur (x2/df=2,067 (iyi uyum); SRMR=0,042 (iyi uyum); RMSEA=0,060 (kabul edilebilir uyum); CFI=0,940 (kabul edilebilir uyum); IFI=0,941 (kabul edilebilir uyum)). KAHGÖ Cronbach alfa katsayısı 0,934 bulunmuştur. Alt boyutlarda cronbach alfa değerleri ise özgür İrade (Otonomi) için 0,896, duygusal otokontrol için 0,876 ve hastalık yönetimi algısının kişisel yeterliliği için 0,887 bulunmuştur. Ölçek 24 maddeden oluşan beşli likert titptedir. Ölçeğin toplam puanı 120 olup puan yükseldikçe güçlendirme boyutunun arttığı kabul edilmektedir. Sonuç: Yapılan analiz ve değerlendirmeler ölçeğin Türk toplumu için koroner arter hastalığının güçlendirilmesini ölçmede kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araç olduğunu göstermektedir.
  • Öğe
    Gece uygulanan hemşirelik bakım girişimleri ve gürültünün nöroşirürji yoğun bakım hastalarının uyku kalitesine etkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Dağlı, Ayşenur; Yüksel, Serpil
    Yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) tedavi ve bakım uygulanan hastalar, bilişsel işlevlerini etkileyen ve deliryum riskini artıran ciddi uyku sorunları yaşamaktadır. Nöroşirürji yoğun bakım hastalarının uyku sorunlarına odaklanan sınırlı sayıda çalışmada, gürültünün ve gece uygulanan hemşirelik bakım girişimlerinin uykuyu olumsuz etkilediği belirtilmiş ancak sadece bir çalışmada uyku kalitesi değerlendirilmiştir. Bu çalışmada, gece uygulanan hemşirelik bakım girişimlerinin ve gürültünün nöroşirürji yoğun bakım hastalarının uyku kalitesine etkisini değerlendirmek amaçlandı Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipteki bu çalışma, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahi YBÜ'nde yürütüldü. En az bir gece tedavi ve bakım uygulanan, uyku bozukluğu tanısı olmayan, sedasyon uygulanmayan ve Glasgow Koma Skala puanı 13'ün üzerinde olan 186 hasta araştırmanın örneklemini oluşturdu. Araştırma öncesi etik kurul ve kurum izinleri alındı. Veriler, Nisan 2021- Ocak 2023 tarihleri arasında veri toplama formu ve Richard- Campbell Uyku Ölçeği (RCUÖ) ile toplantı. Hastanın YBÜ'nde kaldığı ilk gece, 20:00-07:00 saatleri arasında, ortamdaki ses düzeyi desibelmetre ile saatlik ölçüldü, ses oluşturan faktörler ve hastanın uyku durumu değerlendirildi. YBÜ'nde kaldığı ilk gece hastaya uygulanan hemşirelik bakım girişimleri ve sıklığı hemşire formlarından kaydedildi. Veri analizinde, tanımlayıcı istatistikler, Bağımsız Örneklem t testi, Tek Yönlü Varyans Analizi, Pearson korelasyon testi ve çoklu lineer regresyon analizi kullanıldı. Hastaların %95,7'si yoğun bakım sürecinde gece uyku düzeninde değişim olduğunu ve en sık yaşadıkları uyku sorunlarının, uykuya dalamama (%46,2) ve uyuyamama (%45,7) olduğunu belirtti. Saat 20:00-07:00 saatleri arasında ses düzeyinin yüksek olduğu tüm saatlerde uyanık olan hastaların oranı uyuyanlardan anlamlı olarak daha yüksekti. Yoğun bakım ünitesinde 20:00-07:00 saatleri arası ortalama ses düzeyi ile RCUÖ toplam puanı arasında anlamlı ve negatif yönlü (r=-0,179; p=0,014) bir ilişki olduğu, ortam ses seviyesi yükseldikçe hastaların uyku kalitesinin düştüğü belirlendi. Araştırmanın birincil analiz sonuçları gece uyku kalitesini etkileyen bakım girişimlerinin pupil kontrol sıklığı, idrar takip sıklığı, ilaç tedavi sıklığı, pozisyon verme sıklığı ve idrar torbası boşaltım sıklığı olduğunu gösterdi. Uyku kalitesine etki eden bağımsız faktörlerin etkisi çoklu lineer regresyon analizi ile değerlendirildiğinde, idrar takip sıklığı, RCUÖ gürültü seviyesi ve hasta üzerinde bulunan tıbbi araç-gereç sayısının uyku kalitesini anlamlı olarak %43 oranında etkilediği belirlendi. Sonuç olarak araştırma bulguları, YBÜ ortamındaki gürültünün, tıbbi-araç gereç sayısının ve gece uygulanan hemşirelik girişimleri sıklığının nöroşirurji yoğun bakım hastalarının gece uykusunu ve uyku kalitesini etkilediğini gösterdi. Bu bulgular doğrultusunda, gece gürültüsünü önlemeye yönelik planlamaların yapılması, acil ve temel bakım ihtiyaçları dışındaki hemşirelik girişimlerinin gündüz saatlerinde uygulanması, girişimlerin ve girişim sıklığının hastanın uykusunu etkilemeyecek şekilde düzenlenmesi önerilir.
  • Öğe
    Hemşirelerin çatışma çözme stratejileri ve etik liderlik algıları ile iş doyumu arasındaki ilişki
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tut, Yavuz Selim; Özlük, Bilgen
    Bu çalışmanın amacı, hemşirelerin çatışma çözme stratejileri ve etik liderlik algıları ile iş doyumu arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir. Tanımlayıcı ilişki arayıcı türdeki bu çalışma, Ağustos-Eylül 2022 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinde çalışan 316 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Veriler "Tanımlayıcı Bilgiler Soru Formu", "Rahim Örgütsel Çatışma Envanteri (ROCI-II)", "Etik Liderlik Ölçeği" ve "Minnesota İş Doyum Ölçeği" ile toplanmıştır. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama, bağımsız gruplarda t testi, ANOVA, ileri analiz testi Tukey, Pearson korelasyon analizi ve yapısal eşitlik modeli kullanılmıştır. Araştırma için etik kurul onamı, kurum izni, ölçek kullanım izinleri ve hemşirelerden sözel izin alınmıştır. Bu çalışmada hemşirelerin yöneticilerinde algıladıkları etik liderliğin orta düzeyin altında, iş doyumlarının orta düzeyde olduğu, hemşirelerin çatışma çözümünde en çok kullandıkları stratejinin uzlaşım, en az kullandıkları stratejinin ise hükmetme olduğu bulunmuştur. Pearson Korelasyon Analizi sonucunda hemşirelerin etik liderlik algıları ile iş doyumu (r=0,549; p<0,001) arasında pozitif yönde, yüksek düzeyde ve ileri derecede anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Etik liderlik ile çatışma çözme stratejileri arasında; bütünleştirme stratejisi (r=0,309; p<0,001) ve alttan alma stratejisi (r=0,312; p<0,001) ile pozitif yönde, orta düzeyde, kaçınma (r=0,288; p<0,001)), uzlaşım (r=0,185; p<0,001)) ve hükmetme stili (r=0,137; p<0,05) ile pozitif yönde, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. İş doyumu ile çatışma çözme stratejileri arasında ise; bütünleştirme (r=0,359; p<0,001) ve alttan alma stili (r=0,334; p<0,001) ile pozitif yönde ve orta düzeyde, uzlaşım (r=0,285; p<0,001), kaçınma (0,193; p<0,001) ve hükmetme stili (r=0,140; p<0,05) ile pozitif yönde, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Yapısal eşitlik modelinin sonucunda etik liderliğin iş doyumunu (ß=0,430; p<0,001) pozitif yönde anlamlı etkilediği bulunmuştur. Ayrıca etik liderliğin iş doyumuna etkisinde çatışma çözme stratejilerinin aracı rolü yapısal eşitlik analizi ile değerlendirilmiş ve analiz sonucunda; bütünleştirme (ß=0,049; p<0,001), alttan alma (ß=0,044; p<0,001)) ve uzlaşım stilinin (ß=0,027; p<0,001) pozitif yönde anlamlı bir şekilde aracı rollerinin olduğu belirlenmiştir. Bu çalışma sonucunda etik liderliğin iş doyumuna etki eden önemli bir faktör olduğuna ulaşılmıştır. Aynı zamanda etik liderliğin iş doyumuna olan etkisinde bütünleştirme, alttan alma ve uzlaşım stillerinin aracı rolünün olduğu belirlenmiştir. Hemşire yöneticilerin etik liderliği benimsemesi ve çatışma çözümünde uygun stillerin kullanılması ile hemşirelerin iş doyumlarının artacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Doğum sonu anne ve babaların güvenlik hissi ile durumluk kaygı ilişkisinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kapkap, Zehranur; Ege, Emel
    Doğum sonu dönem anne ve babaların fiziksel, duygusal ve sosyal değişikliklerin yaşandığı önemli bir geçiş dönemidir. Doğum sonu dönemdeki anne ve babaların değişikliklerden kaynaklı yeni yaşam koşullarına ve rollerine uyum sağlamaya çalışmaları güvenlik hissini ve durumluk kaygıyı etkilemektedir. Bu çalışma, doğum sonu anne ve babaların güvenlik hissi ile durumluk kaygı ilişkisinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırma, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde yapılmıştır. Araştırmanın örneklemi Konya il merkezinde bulunan bir hastanede doğum yapmış, doğum sonu dönemdeki 88 anne ve 88 babadan oluşmuştur. Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından oluşturulan anneler için anket formu, babalar için anket formu, Annelerin Doğum Sonu Güvenlik Hisleri Ölçeği, Babaların Doğum Sonu Güvenlik Hisleri Ölçeği ve Durumluk Kaygı Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde Mann-Whitney U, Kruskall Wallis H, Pearson Korelasyon analizi, Sperman's rho korelasyon analizi, doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Doğum sonu anne ve babaların %43,2'sinin eğitim durumu ilköğretim mezunudur. Annelerin %35,2'nin ilk gebeliği ve %64,8'inin gebeliği planlı bir gebeliktir. Annelerin Güvenlik Hisleri Ölçeği ile Durumluk Kaygı Ölçeği negatif yönde ve anlamlı düzeyde bir ilişkiye sahip olduğu bulunmuştur (p<.001). Babaların Güvenlik Hisleri Ölçeği ile Durumluk Kaygı Ölçeği negatif yönde ve anlamlı düzeyde bir ilişkiye sahip olduğu bulunmuştur (p<.001). Anne ve babaların güvenlik hisleri arasında pozitif yönde ve anlamlı düzeyde ilişki belirlenmiştir (p<.001). Anne ve babaların durumluk kaygıları arasında da pozitif yönde ve anlamlı düzeyde ilişki belirlenirken (p.<001), güvenlik hisleri ve durumluk kaygı düzeyleri arasında negatif yönde ve anlamlı düzeyde ilişkisi bulunmuştur (p<.001). Annelerin doğum sonu güvenlik hisleri düzeylerin durumluk kaygı düzeylerini negatif yönde ve anlamlı düzeyde yordadığı belirlenmiştir (Beta = -,779, p<,001). Babaların doğum sonu güvenlik hisleri düzeylerinin durumluk kaygı düzeylerini negatif yönde ve anlamlı düzeyde yordadığı belirlenmiştir (Beta = -,466, p<,005). Annelerin güvenlik hissi, durumluk kaygı düzeylerindeki varyansın %52,4'ünü açıkladığı ve babaların güvenlik hissi, durumluk kaygı düzeylerinin %24,3'ünü açıklamaktadır. Sonuç olarak, doğum sonu dönem anne ve babaların güvenlik hissi düzeyleri ile durumluk kaygı düzeyleri arasında negatif yönde ve anlamlı düzeyde ilişki olduğu bulunmuştur. Bu sonuçlar doğrultusunda, doğum sonu dönemde hemşirelerin bakım sürecinde ve eğitimlerinde uyguladıkları güvenlik hissi ve durumluk kaygı taramalarının arttırılması ve taramalar sonucunda durumun değerlendirilmesi ve bakımın aile merkezli planlanması önerilebilir.