Sağlık Yönetimi Anabilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 44
  • Öğe
    Sağlık çalışanlarının sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Demir, Hüseyin; Uludağ, Ayhan
    Yaşamın tüm evrelerinde, sağlıklı bir hayata sahip olmaya yönelik davranışlar bir toplumun bireyleri açısından oldukça elzemdir. Topluma sağlık hizmeti sunan sağlık çalışanlarının kendi sağlıklı yaşam biçimi davranışları da önem arz etmektedir. Yoğun iş temposuyla çalışan sağlık profesyonellerinin kendilerine zaman ayırmakta güçlük çektikleri bilinmektedir. Tanımlayıcı tipte gerçekleştirilen bu araştırmada, sağlık meslek mensubu bireylerin sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını tespit etmek ve incelemek amaçlanmıştır. Çalışmanın örneklemini Karaman il merkezinde bulunan sağlık bakanlığına bağlı kamu kuruluşlarında görev yapan 334 sağlık çalışanı oluşturmaktadır. Çalışmada verilerin toplanması amacıyla sağlık profesyonellerine "Sosyo-demografik Bilgi Formu" ve "Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği-II (SYBDÖ-II)" ölçeklerinden oluşan 2 bölümlük anket uygulanmıştır. Anketlerden elde edilen verilerin istatistiki analizlerini gerçekleştirmek amacıyla SPSS Statistics 26.0 programından yararlanılmıştır. Katılımcıların %64,7'si kadın, %59,9'u lisans mezunu ve %65,9'u evlidir. Çalışmaya katılan bireylerin yaşları 21-64 değer aralığındadır. Çalışmaya sağlık meslek mensubu bireyler arasında %34,1 oranı ile en çok hemşireler katılım sağlamıştır ayrıca çalışmaya katılanların %73,4'ü hastanede görev almaktadır. Tez çalışmasında sağlık meslek mensubu bireylerin SYBDÖ-II puan ortalaması 131,56±20,62 olarak saptanmıştır. Alt faktörlerin puan ortalamasına bakıldığında fiziksel aktivite (16,96±4,85) en az, manevi gelişim (26,58±4,57) ise en fazla puana sahip alt faktörler olmuşlardır. Katılımcıların SYBDÖ-II toplam puanı ortalamaları ile öğrenim durumu ve görev yeri değişkenleri arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı çıkmıştır (p<0,05). Öğrenim durumu düzeyi arttıkça sağlıklı yaşam biçimi davranışları puanının yükseldiği görülmüştür. Görev yerine göre en düşük puan ortalamasına ise Toplum Sağlığı Merkezi çalışanları sahip olmuştur. Katılımcıların SYBD ölçeği toplam puan ortalamaları ile diğer değişkenler arasındaki fark ise istatistiksel olarak anlamlı bulunamamıştır. Bu araştırma ölçek toplam puanı açısından değerlendirildiğinde sağlık profesyonellerinin sağlıklı yaşam biçimi davranış düzeyinin orta seviyede olduğu görülmüştür. Sağlık profesyonellerinin manevi gelişim ve kişilerarası ilişkiler davranışlarında başarılı oldukları, fiziksel aktivite davranışlarında ise yeterince başarılı olamadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın sonuçları doğrultusunda sağlık çalışanlarının sağlıklı yaşam biçimi davranış düzeyleri yapılan birçok çalışmayla benzerlik göstermektedir. Elde edilen verilerin bu çalışmada kullanılan ölçekle yapılacak çalışmalar için literatüre katkı sunacağı düşünülmüştür.
  • Öğe
    Psikolojik sağlamlığın saldırganlık üzerindeki etkileri: Hemşireler üzerinde bir araştırma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yılmaz, Kubilay; Yeşiltaş, Aysun
    Psikolojik sağlamlık, bir kişinin hayatta karşılaştığı zorluklarla başa çıkabilme becerisini içeren bir süreçtir. Hemşireler, sağlık sektöründe önemli bir role sahip olup stresli ve talepkar bir çalışma ortamında hizmet vermektedirler. Bu çalışmanın amacı, hemşirelerin psikolojik sağlamlık düzeyleri ile saldırganlık arasındaki ilişkiyi anlamaktır. Hemşirelerin psikolojik sağlamlık düzeyleri ve saldırganlık düzeyleri, mesleki performansları, motivasyonları, iş tatminleri ve psikolojik refahları üzerinde önemli etkilere sahip olduğu ifade edilebilir. Bununla birlikte, literatürde bu konuya yönelik sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Saldırganlık, fiziksel, sözlü veya psikolojik olarak hemşirelere yönelik agresif davranışları içerebilir ve hemşirelerin güvenliklerini ve psikolojik refahlarını olumsuz etkileyebilir. Araştırma hemşirelerin psikolojik sağlamlık ve saldırganlık düzeyleri arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamamıza ve mesleki destek programları ve müdahalelerin geliştirilmesinde temel bir rol oynamamıza yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Elde edilen sonuçlar, hemşirelerin psikolojik sağlamlık düzeylerini artırmak ve saldırganlık düzeylerini azaltmak için atılabilecek adımların belirlenmesine katkı sağlamaktadır. Araştırmanın evrenini Meram Tıp Fakültesi Hastanesi'nde görev yapan 970 hemşire oluşturmaktadır. Araştırmaya 276 hemşire katılmıştır. Katılımcıların %77,1'i kadınlardan ve % 61,9' u evlilerden oluşmaktadır. Katılımcıların %76,3'ü lisans ve lisansüstü mezunu ve %23,7'si lise ve önlisans mezunlarından oluşmaktadır. Katılımcıların %44,6'sı 18-28 yaş aralığında ve %16,2' si 39 yaş üzerinde katılımcılardan oluşmaktadır. Çalışma yıllarına baktığımızda katılımcıların %62,9'u 1-10 yıllar arasında ve %37,1'i ise 11 yıl ve üzerinde çalışmıştır. Katılımcıların görev yerine bakıldığında %68,3'ü Temel Tıp ve Klinik tıp alanında, % 31,7'si Cerrahi tıp alanında görev yapmaktadır. Elde edilen verilerin bazı değişkenlere göre analizi yapılmadan önce araştırmada kullanılan ölçeklerin ortalama ve standart sapma değerleri alınmıştır. Analiz sonuçlarına göre; Psikolojik Sağlamlık Ölçeğinin ortalama puanı 3,16 olarak bulunmuştur. Saldırganlık Ölçeği için ortalama puan; 2,45, Fiziksel Saldırganlık alt boyutu için 2,04, Öfke alt boyutu için 2,50, Düşmanlık alt boyutu için 2,59 ve Sözel Saldırganlık alt boyutu için 2,71 olarak bulunmuştur. Araştırma sonuçlarına göre; hemşirelerin mesleki deneyimlerinin ve cinsiyetin psikolojik sağlamlık düzeylerini etkilediği görülmektedir. Hemşirelerin mesleki yıl ve tecrübeleri arttıkça, psikolojik sağlamlık düzeylerinin de arttığı saptanmıştır. Bu, mesleki deneyimin psikolojik sağlamlık üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.
  • Öğe
    Kadın yaşam evrelerinin tıbbileştirilmesi: Nitel bir çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kırlı, Gamze; Kaya, Şerife Didem
    Geçmişte bir hastalık olarak görülmeyen durumların şimdi artık bir endişe, sorun ya da bozukluk olarak görmek veya tedavi etmeye çalışmak tıbbileştirme olarak adlandırılmaktadır. Bu çalışmada; uzman hekim (Kadın Hastalıkları ve Doğum, Estetik ve Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Dermatoloji) ve kadın bakış açısı ile tıbbileştirmenin kadının yaşam evrelerine (menstrüasyon, gebelik, doğum, yardımcı üreme teknikleri, kürtaj, menopoz, estetik ve yaşlanma gibi olguların) göre değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda ise kadınların yaşadığı deneyimler ve daha sonra bu deneyimlerin özünü tanımlayan bütüncül bir betimleme ortaya konulmuştur. Yine çalışmaya katılan hekimlerin kendi uzmanlık alanları ve tıbbileştirme süreciyle ilgili görüşlerine yer verilmiştir. Çalışma nitel araştırma şeklinde olup fenomenoloji desenindedir. Türkiye'de kadın yaşam evrelerine müdahil olan 15 uzman hekim (Kadın Hastalıkları ve Doğum uzman hekimi, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzman hekimi, Dermatoloji uzman hekimi) ve 18 yaş üzeri 15 kadın katılımcı (kadın yaşam evrelerinden herhangi bir deneyime sahip) araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Toplanan verilerin içerik analizi sonucunda; katılımcıların tıbbileştirme hakkında görüşleri, ''Tıbbileştirmenin Nedenleri Teması'' şeklinde ele alınmış olup bu temaya ait iki alt tema belirlenmiştir. Bunlar; ''Tıbbileştirmenin İçsel Nedenleri'' ve ''Tıbbileştirmenin Dışsal Nedenleri'' şeklindedir. Kadın yaşamının tıbbileştirilmesine yol açan kadına yönelik etmenler değerlendirilerek, tıbbileştirmenin içsel nedenleri alt teması oluşturulmuştur. Kadın yaşamının tıbbileştirilmesine yol açan etmenler arasında kadınların kendisine bağlı olmayan etmenler değerlendirilerek, tıbbileştirmenin dışsal nedenleri alt teması oluşturulmuştur. Bu çalışmanın sonucunda; hekimler, kadın yaşamının tıbbileştirilmesinin hayati bir gereklilik olduğunu, eğitim, sosyo-kültürel yapı, çevre etkisi, toplumsal güzellik algısı ve sosyal medyanın kadın davranışlarını etkileyen en önemli unsurlar olduğunu ve çoğu kez tıbbileştirmenin asıl nedeninin hekim değil hasta tercihi olduğunu düşünmektedirler. Kadın katılımcılar ise; tıbbileştirmenin en önemli nedenlerinden biri olarak sosyal medyayı işaret etmektedir. Tıbbi endikasyon, toplumsal güzellik algısı, sağlık endişesi, estetik kaygı, hekimlerin gereksiz tetkik tedavi istemi, hekim yönlendirmesi gibi faktörleri tıbbileştirmeye sebep olarak göstermektedirler.
  • Öğe
    ISO/IEC 27001 kapsamında bilgi güvenliği yönetim farkındalığının değerlendirilmesi: Ankara ili sağlık kurumları bilgi işlem birimi çalışanları örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Soysal, Hadis; İleri, Yusuf Yalçın
    Sağlık kurumları hastaların kişisel bilgilerinin yanı sıra tıbbi ve idari verilerin yoğun bir şekilde kullanıldığı ve bu bilgilerin tanımlaması, değerlendirilmesi, uygulanması, saklanması ve veri paylaşılmasına olanak sağlayan bilgi ve iletişim teknolojilerin yoğun ve etkin kullanıldığı bir sektör olarak yer almaktadır. Sağlık sektörü diğer sektörlere göre elde edilen verilerin önemi gereği daha büyük siber risklerle karşı karşıya kalmakta, karşılaşılabilecek veri ihlallerin kontrolü için de bilgi güvenliği politikalarının uygulanlması zorunlu bir süreç haline gelmektedir. Bilgi güvenliği yalnızca sağlık tesislerinin bilgi sistemlerinin güvenliğini ile ilgili olmadığı, bilgi güvenliği sürecinde insan faktörü, cihazların durumu, personel çeşitliliği, erişim yetkisi, mahremiyet, maliyet, etik, eğitim ve görev düzeyi ile ilgili birçok faktörün etki ettiği karmaşık bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu araştırmanın amacı, sağlık tesislerin bilgi işlem altyapısı anlamında her türlü operasyonel faaliyetlerin süreçlerinden sorumlu bilgi işlem personelinin Sağlık Bakanlığı Bilgi Güvenliği Politikaları Yönergesi kapsamındaki uygulamaların; ISO/IEC 27001 Bilgi Teknolojisi-Güvenlik Teknikleri-Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemleri-Gereksinimler dokümanı EK-A' da yer alan Referans Kontrol Amaçları ve Kontroller paralelinde (Kılıç 2019) tarafından hazırlanan ankete göre kavramsal farkındalık düzeyleri ile cinsiyete, deneyime, eğitim düzeyine, unvana, çalıştığı birime, çalıştığı kurumun türüne ve çalıştığı kurumun kapasitesine göre bilgi güvenliği yönetim farkındalığı arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Ankara İl Sağlık Müdürlüğü ve bağlı tüm sağlık tesislerinde (Merkez Müdürlük, Hastaneler, İlçe Hastaneleri, İlçe Sağlık Müdürlükleri, Entegre Hastaneler) bilgi işlem biriminde çalışan yönetici, mühendis, tekniker ve diğer kamu personeli çalışanlar ile hizmet alım yöntemi ile sağlık tesislerinde istihdam edilen bilgi işlem personelinden gönüllü olarak katılan 268 sağlık çalışanın veri toplama aracına verdiği cevaplar üzerinden çalışmanın amacına yönelik veriler elde edilmiş olup kayıp ve uç değerlere ilişkin ön analizi sonucunda 260 çalışana ait anket verileri SPSS 21 istatistik programı ile incelenmiştir. Çalışmada tanımlayıcı istatistikler ile birlikte bölüm puanları normal dağılmadığı için Mann_Whitney U testi ve grup ortalamalarının karşılaştırılmasında parametrik olmayan yöntemlerden Kruskall-Wallis H testi kullanılmıştır. Her bir araştırma problemi için alt amaç soru gruplarına ait Cronbach Alfa değerleri incelendiğinde sonuçların 0,88 ile 0,98 arasında olduğu görülmüş ve analizlerde kullanılan ölçeklerin güvenilir oldukları gözlenmiştir. Ankete katılan 260 sağlık çalışanın %66,2'si 2.ve 3.basamak sağlık tesisinde çalışmaktadır. Katılımcıların %35'i lisans eğitime sahip olup, %37,7'si 34-41 yaş grubunda olup %72,7'si erkek, ve %80,00'i evlidir. Katılımcıların %25'i 6-10 yıl hizmet süresine sahiptir. Katılımcılardan 163 kişi %62,7'si kamu alımları ile yerleşen tekniker, teknisyen veya hizmet alım yöntemi ile çalışan bilgi işlem/HBYS personelini ve personelin %66,2'sı bilgi işlem biriminde doğrudan çalışırken, %17,3'ü sağlık tesislerinde yönetici unvanında çalışmaktadır. Sağlık çalışanlarının bilgi güvenliği yönetim farkındalığını değerlendirme formunda yer alan her soruya verdikleri evet, kısmen ve hayır cevaplarına karşılık olarak bölümlere verdikleri cevapların en az %95,77'si evet yanıtı verdiği, çalışanların; eğitim durumu, unvan, çalıştığı kurum türü, çalıştığı kurum kapasitesi ile bilgi güvenliği yönetimi politikaları kavramsal farkındalık düzeyi arasında anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Tıp fakültesi öğrencilerinin etik duyarlılık düzeylerinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tekiş, Emel; Uludağ, Ayhan
    Tıp fakülteleri, öğrencilere hekimlik mesleğinin değerlerini, bilgilerini ve becerilerini öğretip aktaran eğitim kurumlarıdır. Gerek teorik dersler gerekse hekimlik mesleğinin uygulanması için gösterilen pratik dersler, tıp öğrencisinin ileride kendisine başvuran hastaları, meslek arkadaşları ve faaliyette olduğu kültürle ilişkilerindeki etik davranışının anlam kazandığı tıp etiği eğitiminin bir parçasıdır. İntörn öğrenciler; tıbbi gizlilik, aydınlatılmış onam, hastalara tanının söylenmesi, ölmekte olan hastanın bakımı gibi birçok konuda tek hekim tek hasta bakış açısı ile karşılaşmış olup hastaya nasıl davranılması gerektiğini uygulamada görmüşlerdir. Tıp eğitimi, toplum için yararlı olan bilgiyi sunmayı amaçlar. Fakat günümüzde hastanın esenliğini sağlamayı hedeflemeyen konularla yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Bu aşamalarda etik ilkelere ihtiyaç duyacak ve öğrencilerin ders döneminde aldıkları eğitiminin aksine uygulamada gördükleri farklılıklar nedeniyle etik ikilem ve değer çatışması yaşayacaklardır. Bu nedenle, öğrencilerin eğitim yıllarında etik duyarlılık düzeylerinin belirlenmesi, anlam kazandırılması ve geliştirilmesi, meslek yaşamları boyunca etik ikilemler ve etik problemler ile karşılaştıkları zaman doğru kararlar verebilmeleri açısından önem taşımaktadır. Tıp fakültesi öğrencilerinin mezun olana kadar kendi değer sistemlerini tanıyarak olumlu kişisel, mesleki ve sosyal değerlerin benimsenmesinde etik ile ilgili dersler almalarının ve hastayla temas kurmalarının etik duyarlılıklarında yaptığı etkinin belirlenmesi önemlidir. NEÜ Tıp Fakültesi öğrencilerine uygulanan çalışmada, sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında yaşanan etik sorunlara öğrencilerin duyarlılıklarının belirlenmesi sağlandı. Çalışmada, tüm sınıflara anket ve ölçek uygulanmış olup toplam 402 öğrenci ile görüşme sağlanmıştır. Öğrencilerin etik duyarlılık düzeyini ölçmek için Ahlaki Duyarlılık (ADA) kullanılmıştır. Öğrencilerin ADA ölçeği toplam puan ortalaması 103,56+/-26,68 olarak saptanmıştır. ADA toplam puanı ile sınıf arasında pozitif düzeyde ve anlamlı (0,00) ilişki elde edilmiştir (p<0.05).
  • Öğe
    Türkiye ve Hindistan'ın sağlık turizmi faaliyetlerinin karşılaştırılması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Büyüksırıt, Mehmet Berat; Yüceler, Aydan
    Geleneksel turizmin akabinde çağımızda hızla gelişen sektörlerden biri haline gelen sağlık turizmi dünyada iletişim ve ulaşımın gelişmesi, bireylerin zamanlarını verimli geçirme arzusunun artması ve hem tatil hem de tedavi olma isteği sonucunda ortaya çıkmıştır. Sağlık turizmi sağlığın korunması ve iyileştirilmesi amacıyla belirli bir süreliğine bireylerin bulundukları yeri değiştirerek farklı sağlık hizmetleri alma olayı şeklinde ifade edilmektedir. Sağlık turizmindeki yarışa gelişmekte olan ülkelerinde dahil olması sonucu rekabet artmış̧, sağlık turisti çekme yarışı da hızlanmıştır. Artan turist sayısı ülkelerde yeni ekonomik kazanımlar sağlamaktadır. Bu tez çalışmasının temel amacı Türkiye ve Hindistan ülkelerini sağlık turizmi özelinde karşılaştırmalı olarak incelemektir. Bu amaç doğrultusunda SWOT analizi yöntemi tercih edilmiştir. Çalışma sonucunda, sağlık turizmi kavramı ile medikal turizm olarak ifade edilen tabirin Türkiye ve Hindistan sağlık turizminde farklı anlamları olduğu anlaşılmaktadır. Medikal turizm denildiğinde daha geniş bir perspektif akla gelmektedir. Uluslararası literatürde sağlık turizmi alanlarında daha fazla ilmi bilgiye yer verilmiştir. Türkiye ve Hindistan'ın sağlık sektöründe ve turizminde farklı kriterlerde başarıları, güçlü ve zayıf yönleri analiz edilerek ülkeler arasındaki farklara değinilmiş ve analiz edilmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre Türkiye sağlık turizmi yönünden pek çok avantaja sahip olmanın yanında henüz bu alanda istenilen konuma ulaşamamıştır.
  • Öğe
    Tıp uzmanlık derneklerinin topluma yönelik sağlık tavsiyelerinin içerik analizi yöntemiyle incelenmesi
    (2022-11-01) Avdan, Mehmet; Uludağ, Ayhan
    Sağlığın geliştirilmesi, insanların kendi denetimlerini artırma, bireysel ve toplumsal olarak yapılması gereken işleri daha yukarıya taşıma amacı olan bir süreç olarak tanımlanmıştır. Araştırmanın önemi ve yapılma gerekçesi, kişi ve toplumun sağlıklı olması, koruyucu sağlık hizmetlerine ulaşması, sağlığın geliştirilmesi için bilinçlendirilmesi ve farkındalık oluşturulması zorunludur. Bu alanda uzmanlık derneklerinin yaptığı sağlık bilgilendirme çalışmalarının tutarlı, başarılı ve toplumu etkileyecek şekilde olması, kamu sağlığına yadsınamayacak şekilde fayda sağlayacaktır. Bu konuda yapılacak çalışma ile sağlık tavsiyelerinin daha doğru bir şekilde üretilmesine ve sağlığın geliştirilmesine önemli katkı sunacaktır. Yine uzmanlık derneklerinin bu konudaki, yetkinlik ve önem verme durumlarının tespiti de gelecek için önem teşkil etmektedir. Çalışmanın amacı; ülkemizde bulunan tıp uzmanlık branşlarının kurduğu mesleki derneklerin çeşitli tekniklerle topluma verdiği sağlık tavsiyelerinin neler olduğunun belirlenmesidir. Bireysel sağlık ve toplum sağlığını geliştirici mesajların yayınlanma süreleri, hangi yöntemlerle verildiğinin öğrenilmesi de diğer amaçlardandır. Araştırmanın evreni ve örneklemi, Türk Tabipler Birliği Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (TTB-UDEK) üyesi tıp uzmanlık branşlarının kurduğu mesleki dernekler üzerinde yürütülmüştür. TTB-UDEK'in resmi web sayfasında, dernekler başlığı altında yer alan üç ana başlık altında 103 dernek bulunmaktadır. Araştırmada sağlığın geliştirilmesi konusunda literatür taraması yapılmıştır. İlgili literatür incelenerek TTB-UDEK üyesi tıp uzmanlık branşlarının kurduğu mesleki derneklerin topluma yönelik sağlık tavsiyeleri incelenerek içerik analizi yöntemi uygulanmıştır. Çalışma, 2019 yılı içerisinde derneklerin resmî web sitelerinden ve sosyal medya adreslerinden yapmış oldukları tüm sağlık tavsiyesi içerikli mesajların incelenmesiyle gerçekleştirilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda 1736 mesaj tespit edilerek çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışmada bulgular ışığında, yapılan paylaşımların %52' si web sayfası, %48'i sosyal medya aracılığıyla yapıldığı görülmektedir. Halkı bilgilendirme (%99), toplum sağlığının korunması (%84,2) gibi kriterler çalışmada ön plana çıkmaktadır. Çalışmada uzmanlık derneklerinde, toplum sağlığını geliştirici uygulamalara ağırlık verilmesine rağmen topluma yönelik sağlık tavsiyelerinin belirli gruplar arasında göz ardı edildiği ve yetersiz kaldığı sonucuna varılmıştır. Yapılan sağlık tavsiyelerinin tüm bireyleri kapsamasına rağmen, yaşlılar bakımından sosyal medya kanallarına ek olarak kitle iletişim araçlarında da üzerinde durulması gerektiği görülmektedir. Çalışma sonuçları göz önüne alındığında, 2019 yılı içerisinde 103 derneğin 1736 paylaşım yaptığı sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan paylaşım sayısı dernek başına yaklaşık 17 olarak tespit edilmiştir. Bu bulgular neticesinde, tıp uzmanlık derneklerinin topluma yönelik sağlık tavsiyelerinin yetersiz düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Sağlık hizmetlerinde çalışanların Endüstri 4.0 teknolojileri ile ilgili kavramsal farkındalık düzeyinin belirlenmesi üzerine bir uygulama
    (2022-11-03) Kara, Bestami; İleri, Yusuf Yalçın
    Günümüzde tanı ve tedavi süreçlerinde verimlilik, insanların yaşam kalitesinde artış sağlanması ve toplumun refah düzeyini yükseltmek gibi amaçları gerçekleştirme görevini üstlenen sağlık hizmetleri, teknolojik faaliyetlerin yoğun olarak kullanıldığı bir hizmet sektörüdür. Bu alanda kullanılan çoğu teknoloji, Endüstri 4.0 paradigmasının bileşenlerinden oluşmaktadır. Hizmet sunumunda nesnelerin interneti, yapay zekâ, büyük veri, bulut bilişim ve robotik sistemler gibi teknolojilerin kullanıldığı ve farklı bir hizmet modeli sunan Endüstri 4.0 dönemi artık sağlık hizmetleriyle bütünleşmiş durumdadır. Dolayısıyla Endüstri 4.0 teknolojileri ile tanışan sağlık çalışanlarının bu teknolojiler hakkındaki farkındalık boyutunun belirlenmesi önem arz eden bir konudur. Bu çerçevede tez çalışmasının amacı, sağlık çalışanlarının Endüstri 4.0 teknolojileri hakkındaki kavramsal farkındalık düzeyini belirlemek ve farkındalık düzeyleri ile ilgili olarak sosyodemografik değişkenlerin neler olduğunu ortaya koymaktır. Araştırmanın evrenini Hatay ilinde bulunan Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Mustafa Kemal Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi ve bir de özel hastanede çalışan hekim, hemşire ve diğer sağlık çalışanları oluşturmaktadır. Yapılan hesaplama sonucunda örneklem 355 olarak bulunmuş ve toplamda 448 katılımcı ile çalışma gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri Doğan (2019) tarafından geliştirilen Endüstri 4.0 Kavramsal Farkındalık Ölçeği (KFÖ) kullanılarak yüz yüze anket yoluyla toplanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler ile birlikte değişkenlerin dağılımları dikkate alınarak istatiksel analizlerde Mann Whitney U, Kruskal-Wallis, Kolmogorow Smirnow ve Ki Kare testi kullanılmıştır. Araştırmaya katılanların %33’ü kamu hastanesi, %33,5’i üniversite hastanesinde ve %33,5’i de özel hastanede çalışmaktadır. Katılımcıların %63,4’ü kadınlardan oluşmaktadır. Katılımcıların %60’ı evlidir. Katılımcıların %30,4’ü 26-30 yaş grubundadır. Eğitim durumlarına bakıldığında ise katılımcıların %40,8’i lisans mezunudur. Katılımcıların %50,2’si diğer sağlık çalışanları hizmet grubundan oluşturmaktadır. Hizmet süresine bakıldığında ise katılımcıların %38,2’si 0-5 yıl arasında çalışmaktadır. Katılımcıların %27,9’u günde ortalama 2 saatten az bilgisayar kullanmakta ve yine katılımcıların %27,9’u da günde ortalama 3-5 saat bilgisayar kullanmaktadır. Katılımcıların %34,8’i günde ortalama 3-5 saat internet kullanmaktadır. Katılımcıların %49,6’sı bilgisayar ile ilgili her hangi bir eğitim almamıştır. Katılımcıların %56,3’ü kendini bilgisayar kullanma konusunda yeterli görmektedir. Katılımcıların %87,1’i Endüstri 4.0 kavramı ile ilgili her hangi bir bilgisinin olmadığını belirtmiştir. Katılımcıların %98,9’u Endüstri 4.0 teknolojileri ile ilgili her hangi bir eğitim almadığını belirtmiştir. Araştırma sonucunda cinsiyet, eğitim durumu, unvan, hastane türü değişkenleri ile Endüstri 4.0 Kavramsal Farkındalık Ölçeği (KFÖ) puan ortalamaları arasında anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Katılımcıların cinsiyet, yaş, eğitim durumu ve unvan değişkenleri ile Endüstri 4.0 kavramı ile ilgili bilgi durumu arasında anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Katılımcıların yaş ve hastane türü değişkenleri ile Endüstri 4.0 teknolojileri ile ilgili eğitim alma isteme durumları arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Bir Devlet Hastanesi Çalışanları ve Hastalarının Tütün Ürünleri Kullanma Durumu ve Tütün Yasası'na Uyumları: Karşılaştırmalı Bir Araştırma
    (12-01-2022) Aycan, Muhammetsamet; Yeşiltaş, Aysun
    Tütün tarım ürünleri içerisinde en hızlı yayılım gösteren tarımsal ürünlerden biridir. Hem coğrafi şartlara kolay uyum sağlaması hem de toplum taleplerinin fazla olması sebebiyle oldukça fazla tercih edilmektedir. Tütün mamullerinin bu özelliklerinin yanı sıra insan sağlığına verdiği zarar inkâr edilemez bir gerçektir. Tütünün sağlığa zarar verme özelliğinin, keyif verme hazzı ile birleşmesi tütün mamullerinden insanoğlunu uzaklaştıramamıştır. Bununla birlikte kısa zamanda bağımlılık yapması ve bu bağımlılığın keyfe dönüşmesi tütün ürünlerini kullanan kişi sayısında her geçen gün artışa sebep olmuştur. Tütün bu nedenlerle küresel mücadele gerektiren bir sorun haline gelmiş ve hükümetler bu sorunla mücadele edebilmek amacıyla birtakım politikalar oluşturmuş ve bu politikalar geliştirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tütün kontrolleri kapsamında MPOWER politikaları oluşturmuş ve tütünle nasıl mücadele edilmesi gerektiğini açıklayarak, ülkeleri bu mücadeleye davet etmiştir. Bu araştırmanın yapılma gerekçesi sağlık sistemi üzerinde uzun yıllardır yük oluşturan böylesine önemli bir konunun sağlık çalışanları ve hasta kişiler arasında karşılaştırılarak çözüm yolları üretilmesi ve bu konuda daha önce yapılmış kapsamlı akademik çalışmanın bulunmamasıdır. Çalışmanın amacı; Ankara iline bağlı bir ilçe devlet hastanesinde çalışmakta olan sağlık çalışanları ile hasta kişilerin tütün konusundaki görüşlerini değerlendirerek, katılımcı gruplar arasında karşılaştırma yapmak ve bu karşılaştırmalardan yola çıkarak çözüm önerilerinde bulunmaktır. Araştırmanın evreni Ankara İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı bir devlet hastanesi çalışanları ve hastaneye başvuran hastalar oluşturmaktadır. Örneklem, yapılan hesaplama sonucunda 119 sağlık çalışanı ve 262 hasta kişi olarak bulunmuş olup 124 sağlık çalışanı 276 hasta kişiye ulaşılmış toplamda 400 katılımcı ile çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışmada tütün konusunda literatür taraması yapılmıştır. İlgili literatür incelenerek katılımcılar için kişisel bilgi ve tütün konusundaki tutumlarını ölçmeye yönelik sorulardan oluşan anket formu oluşturulmuştur. Aritmetik ortalama, standart sapma hesapları yapılmış olup, iki grup veri arasındaki ilişkiyi incelemek için ki kare testi yapılmıştır. Araştırmanın veri analizi sonucunda elde edilen bulgulara göre araştırma gruplarından sağlık çalışanlarının %50'si 31-45 yaş aralığında, %66,1'i üniversite mezunu %51,6s'sı erkek, %66,1'i evli, %54'ü 1-10 yıldır bu görevi yürütmekte, %53'ünün geliri giderine eşit ve %59,7'si ilçede ikamet etmektedir. Hasta kişileri oluşturan grubun %44,9'u 46 yaş ve üstü yaş aralığında, %40,6'sı ilk öğretim mezunu, %85,1'i erkek, %72,2'si evli, %34,1'i herhangi bir mesleki görev üstlenmemekte, %71'inin geliri giderine eşit ve %93,1'ini ikamet adresi il olarak saptanmıştır. Sağlık çalışanlarının sigara kullanma durumu hastalara oranla daha yüksek bulunmuştur. Katılımcıların cinsiyet değişkeni ile sigara veya başka tütün ürünü kullanma; cinsiyet değişkeni ile sigara içme veya içmeme bakımından toplum için rol model olma; medeni durumlarına göre sigara veya başka tütün ürünü kullanma durumu; kronik hastalık bulunma durumuna göre sigara veya başka tütün ürünü kullanma durumu arasında anlamlı ilişki olduğu tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda, sağlık çalışanlarının tütün veya sigara kullanma konusunda topluma rol model olduklarının farkında olduklarını ifade etmelerine rağmen sigara kullanımında gereken hassasiyeti ve özeni göstermedikleri tespit edilmiştir. Bu nedenle sağlık çalışanlarının hastalara oranla daha çok sigara kullanan sağlık çalışanlarına tütün ürünlerinin zararlarına ilişkin düzenli eğitimler x verilmesi, kurumlarda tütün ürünü kullanılmaması için özendirici uygulamalar yapılması, tütün ürünü kullanımının azaltılmasına yönelik caydırıcı kurallar uygulanması önerilmektedir.
  • Öğe
    Ayaktan Hasta Memnuniyeti: Samsun İli Örneği
    (10-02-2022) Atay, Kübra; Kaya, Şerife Didem
    Sağlık kurumlarında kalite dikkat edilmesi gereken önemli bir unsurdur. Kaliteyi etkileyen birçok etken vardır. Sağlık hizmetlerinde ise kaliteyi etkileyen en önemli unsur hasta ve hasta memnuniyetidir. Hastaların, hastane seçimini etkileyen bu durumun hangi faktörlerden oluştuğu önemli bir konudur. Bu çalışma, Samsun merkez ilçelerinde ayaktan hizmet almak için hastane polikliniklerine başvuran hastaların memnuniyet düzeyini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma tanımlayıcı tipte bir çalışmadır. Çalışmanın örneklemi 384 olarak belirlenmiştir. Veri toplama formunda, katılımcıların tanımlayıcı özellikleri sorulmuş ve Kaya ve Maimaiti (2018) tarafından geliştirilen “Ayaktan Hasta Memnuniyeti Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin analizinde AMOS ve SPSS programı kullanılmıştır. AMOS programında ölçeğin Doğrulayıcı Faktör Analizi; SPSS programında ise yüzde, ortalama, standart sapma, t ve ANOVA testi yapılmıştır. Araştırmaya katılan hastaların Ayaktan Hasta Memnuniyeti Ölçeği ortalama puan ve standart sapması 3,54?0,78 şeklinde bulunmuştur. Ölçeğin alt boyutları incelendiğinde en yüksek puan Etkin muayene boyutunda 3,69?0,94, en düşük ortalama puan ise Bekleme Süresi ve danışmanlık boyutunda 2,86?1,09 çıkmıştır. Aylık gelir ile Ayaktan Hasta Memnuniyeti Ölçeği alt boyutlarından bekleme süresi ve danışmanlık ve çalışanların tutumu boyutu arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur (p<0,05). “Muayene olunan hastanenin türü” ile Ayaktan Hasta Memnuniyeti Ölçeği ve boyutları arasında yapılan t testi sonucunda anlamlı farklılıklara ulaşılmıştır(p<0,05). Çalışma sonucunda, en düşük memnuniyetsizlik bekleme süresi ve danışmanlık boyutunda çıkmıştır. Diğer boyutların memnuniyet ortalamalarının orta değerin üzerinde ve birbirine yakın değerler olduğu görülmektedir.
  • Öğe
    Sağlık Bilişim Sistemleri Kapsamında Elektronik Reçete Uygulamasına Yönelik Hekimlerin Görüşlerinin İncelenmesi
    (2021) Yetkin, Hasan; İleri, Yusuf Yalçın
    Dünyada bilişim teknolojisinde yaşanan gelişmeler sağlık alanında daha hızlı kararlar alınmasına imkân sağlamaktadır. Bu nedenle sağlık bilişimindeki gelişmelerden sağlık kurumlarının iyi bir şekilde yararlanabilmesi amacıyla; sağlık kurumlarının, sağlık bilişim sistemleri kapsamında e-reçete uygulamasına bakış açısı büyük önem arz etmektedir. Hekimlerin de ilerleyen meslek hayatlarında daha donanımlı daha verimli olabilmesi için e-reçeteye yöneldiği görülmektedir. Bu çalışmanın amacı Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevli hekimlerin e-reçeteye yönelik bakış açılarını incelemek, e-reçetenin işlerini kolaylaştırıp kolaylaştırmadığını, israfları önleyip önlemediğini, hastalara verilen hizmetin kalitesini arttırıp arttırmadığını belirlemek ve hekimlerin e-reçete uygulamasını ne derece yeterli bulduklarını ortaya koymaktır. Araştırmada sağlık bilişim sistemleri kapsamında e-reçete uygulaması üzerine ülkemizde ve yurt dışında yapılmış çalışmalarla ilgili literatür çalışması yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi dâhili ve cerrahi alanlarında görevli 268 hekim oluşturmaktadır. Araştırmada Aslan (2014) tarafından uyarlanan anket kullanılmıştır. Çalışmada olasılıklı örnekleme yöntemlerinden basit tesadüfî örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Birbirinden bağımsız iki örneklem arasındaki ilişkiyi bulabilmek için t testi (independent samples t test) ve tek yönlü varyans analizi (one way anova) uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre hekimlerin e-reçeteye karşı benzer tutuma sahip oldukları tespit edilmiştir. Hekimlerin büyük bir oranın e-reçeteyi kullanma taraftarı olması teknolojide yaşanan gelişmelere ayak uydurduklarını ve sağlık alanında yaşanan teknolojik gelişmelerden memnun olduklarını göstermektedir. Bilgi kalitesi boyutu puanlarının çalışma şekli ve e-reçete sistemini kullanma taraftarı olup olmamaları gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir şekilde farklılaştığı (p<0,05); cinsiyet, görev, uzmanlık alanı ve medeni durum gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı (p>0,05) saptanmıştır. Sistem kalitesi boyutu puanlarının görev, çalışma şekli, medeni durum ve e-reçete sistemini kullanma taraftarı olup olmamaları gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir şekilde farklılaştığı (p<0,05); cinsiyet ve uzmanlık alanı gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı (p>0,05) saptanmıştır. Toplam sistem etkisi boyutu puanlarının çalışma şekli ve e-reçete sistemini kullanma taraftarı olup olmamaları gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir şekilde farklılaştığı (p<0,05); cinsiyet, görev, uzmanlık alan ve medeni durum gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı (p>0,05) saptanmıştır. Algılanan kullanım kolaylığı boyutu puanlarının görev, medeni durum ve e-reçete sistemini kullanma taraftarı olup olmamaları gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir şekilde farklılaştığı (p<0,05); cinsiyet, uzmanlık alanı ve çalışma şekli değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı (p>0,05) saptanmıştır. Algılanan fayda boyutu puanlarının çalışma şekli, medeni durum ve e-reçete sistemini kullanma taraftarı olup olmamaları gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir şekilde farklılaştığı (p<0,05); cinsiyet, görev ve uzmanlık alanı gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı (p>0,05) saptanmıştır. E-reçete kullanımına yönelik niyetlilik boyutu puanlarının çalışma şekli ve e-reçete sistemini kullanma taraftarı olup olmamaları gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir şekilde farklılaştığı (p<0,05); cinsiyet, görev, uzmanlık alanı ve medeni durum gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı (p>0,05) saptanmıştır. Hizmet kalitesi puanlarının çalışma şekli ve e-reçete sistemini kullanma taraftarı olup olmamaları gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir şekilde farklılaştığı (p<0,05); cinsiyet, görev ve medeni durum gibi değişkenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı (p>0,05) saptanmıştır. Cerrahi birimlerde çalışan hekimler dâhili birimlerde çalışan hekimlere göre e-reçeteyi daha az kullanmaktadırlar. E-reçete sisteminin; hekimlerin işini kolaylaştırdığı, israfları önlediği, hastalara yapılan hizmetin kalitesini artırdığı, hekimlerin işlerini hızlandırdığı gözlemlenmektedir. E-reçete sistemini; genç hekimlerin tecrübeli hekimlere göre daha çok kullandıkları ve benimsedikleri görülmüştür. E-reçete sisteminin ara yüzü daha anlaşılır hale getirilmesi gerektiği gözlemlenmiştir. E-reçete sisteminin; diğer bilgi sistemlerine entegre olabilmesi, kullanırken daha az zihinsel çaba harcanması ve daha sade olması gerektiği saptanmıştır.
  • Öğe
    Obezite Cerrahisinin Maliyet Analizi ve Sağlık Kurumları Üzerindeki Ekonomik Yükü
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Mermer, Dilan; İleri, Yusuf Yalçın
    Sağlık finansmanı, sağlık sektöründe finansal kaynakların harekete geçirilmesi ve kullanılmasını içeren geniş kapsamlı bir kavramdır. Sağlık hizmetlerinin finansman sorunu her ülke için oldukça önemli ve çözümü zor bir konudur. Sağlık hizmetlerinin finansmanında kullanılan yöntemlerden biri olan tanıya dayalı paket fiyat ödeme yöntemi, sık karşılaşılan hastalıkların tanı ve tedavisi sırasında hizmet içeriği bakımından hasta bazında çok fazla değişiklik göstermeyen ve bu nedenle yaklaşık maliyeti önceden tahmin edilebilen tüm işlemler için tek bir fiyat belirlenmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada paket fiyat ödeme kapsamında olan obezite cerrahisinin maliyet analizini yaparak hizmet maliyetinin belirlenmesi ve geri ödeme tutarının maliyeti karşılayıp karşılamadığını belirlemek amaçlanmıştır. Araştırma evrenini Konya ilinde bulunan Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde 01.01.2019-31.12.2019 tarihleri arasında obezite cerrahisi olan tüm hastalar oluşturmaktadır. Çalışmada üniversite hastanelerinde obezite bypass ve obezite sleeve hizmeti alan 70 hasta tespit edilirken ikinci bir ameliyat kodlanan hastalar çalışma kapsamından çıkarılmış ve 66 hasta maliyet analizine dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda demografik özelliklere göre ortalama maliyetin değiştiği tespit edilmiş; erkek, kronik hastalığı olan, yatış günü uzun ve yaşı büyük olan hastaların ortalama maliyetinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ameliyat türüne göre inceleme yapıldığında obezite bypass geçiren hastaların daha fazla maliyete yol açtığı tespit edilmiştir. Maliyet unsurları içerisinde ise malzeme maliyetinin en yüksek paya sahip olduğu bulunmuştur. Yapılan analizler sonucunda obezite cerrahisinin hizmet üretim maliyeti ile geri ödeyici kurumun ödediği tutar karşılaştırıldığında ilgili hizmet için üniversite hastanelerinin zarar ettiği tespit edilmiştir. İleri düzey sağlık bakım hizmeti veren üniversite hastanelerinde hizmet çeşitliliği göz önüne alındığında yalnızca obezite cerrahisi için edilen zarar azımsanamayacak derecede büyüktür. Sağlık kurumlarında tanıya dayalı paket fiyat ödeme yönteminin maliyetleri karşılayamadığı ve SUT fiyatları ile hizmet veren üniversite hastanelerinin mali sürdürülebilirliklerini tehdit eden sonuçlara ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Merhamet Yorgunluğu ve Duygusal Emek İlişkisi: Konya İlinde Bir Uygulama
    (2021) Urnek, Sema; Yüceler, Aydan
    Tüm hizmet sektörlerinde müşteriler ile doğrudan iletişim halinde olan çalışanlardan müşteri ilişkilerinde profesyonel davranmalarını ve duygularını yönetmeleri beklenmektedir. Sağlık sektöründe hastalarla doğrudan ve en uzun süreli iletişim halinde olan meslek grubu hemşirelerdir. Bu bağlamda araştırmamız hemşirelerde tanımlayıcı olarak duygusal emek ve merhamet yorgunluğu ilişkisini belirlemek amacıyla Meram Tıp Fakültesi Hastanesi ve Selçuk Tıp Fakültesi Hastanesinde görev yapan 493 hemşire üzerinde gerçekleştirilmiştir. Veriler araştırmacı tarafından “Hemşirelerin Sosyodemografik Özellikleri Formu”, Adams ve ark (2006) tarafından geliştirilen Merhamet Yorgunluğu Ölçeği -Kısa Form- ve Diefendorff ve arkadaşları (2005) tarafından geliştirilen Duygusal Emek Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Araştırmaya katılanların %47,72si Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde çalışmakta ve %52,3’ü ise Selçuk Tıp Fakültesi hastanesinde çalışmaktadır. Katılımcıların %66,3’ü kadınlardan oluşmaktadır. Katılımcıların %53,3’ü bekardır. Eğitim durumlarına bakıldığında katılımcıların, %55,8’inin lisans mezunu olduğu görülmektedir. Çalıştığı birim açısından bakıldığında katılımcıların %15,8 ‘i dahili servislerinde, %18,7’si poliklinikte çalışmaktadır. Hizmet süresine bakıldığında katılımcıların %50,3’ü 0-5 yıl arasında çalışmaktadır. Katılımcıların %65,7’si vardiyalı çalışmaktadır. Çalışma pozisyonuna bakıldığında katılımcıların %92,9’u servis hemşiresi olarak çalışmaktadır. Çalışma statüsü açısından bakıldığında ise katılımcıların %47,9’u kadrolu ve %52,1’i ise sözleşmeli olarak çalışmaktadır. Verilerin çözümlenmesinde tanımlayıcı istatistiksel analizler, ilişkili ve ilişkisiz örneklemler için Kruskal Wallis testi, Mann Whitney U analizi ve Sperman Korelasyon Katsayısı kullanılmıştır. Araştırmadan geçerli kabul edilen verilerin analiziyle sağlık çalışanlarında duygusal emek ve merhamet yorgunluğu arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Katılımcıların duygusal emek gösterimi ile çalıştığı birim ve çalışma şekli arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Katılımcıların merhamet yorgunluğu ve çalışma pozisyonu arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Merhamet yorgunluğu ve duygusal emek ile yaş, cinsiyet, medeni durum, çocuk sayısı, eğitim durumu, hizmet süresi, çalıştığı kurum ve çalışma statüsü arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
  • Öğe
    Sağlık Kurumlarındaki Satınalma Çalışanlarının E-Eksiltme İhale Usulüne İlişkin Tutumlarının İncelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Şafak, Kerem; Uludağ, Ayhan
    Elektronik eksiltme (E-Eksiltme), tekliflerin değerlendirilmesinin ardından elektronik ortamda eksiltme şeklinde sunulan yeni fiyatların veya belirli teklif unsurlarına ilişkin yeni değerlerin bir elektronik araç marifetiyle otomatik değerlendirme metotları kullanılarak yeniden değerlendirilmesi ve sıralandırılması olarak tanımlanmıştır. Araştırmanın önemi, kamu kaynaklarının daha etkili ve verimli kullanılmasında e-eksiltmenin rolünü belirmek ve satınalma birimlerinde çalışanların e-eksiltmeye karşı tutumlarının belirlenmesini sağlamaktadır. Bu araştırmanın yapılma gerekçesi, kamu kaynaklarının etkili kullanımını sağlayacağı düşünülen e-eksiltme yönteminin kamu alımlarında kullanılması gerekliliği ve bu konuda daha önce yapılmış herhangi bir akademik çalışmanın bulunmamasıdır. Çalışmanın amacı; Türkiye'de sağlık sektöründe yapılan ihalelerde seçilen yöntemlerin elektronik eksiltme açısından incelemek ve satınalma birimlerinde çalışanların elektronik eksiltme konusundaki görüşlerinin değerlendirilerek, e-eksiltme seçiminin kamu kaynaklarının etkili kullanımı ve satınalma konusunda tespit edilen sorunlara çözüm önerileri sunmaktır. Araştırmanın evreni Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlarda çalışan satınalma personelleri oluşturmaktadır. Örneklem, yapılan hesaplama sonucunda 383 olarak bulunmuş ve 641 katılımcı ile çalışma gerçekleştirilmiştir. Araştırmada e-eksiltme konusunda literatür taraması yapılmıştır. İlgili literatür incelenerek Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlarda çalışanlar için kişisel bilgi ve e-eksiltme konusundaki tutumlarını belirlemeye yönelik sorularından oluşan anket formu oluşturulmuştur. Tanımlayıcı istatistikler ve iki kategorik veri arasındaki ilişkiyi incelemek için ki kare testi yapılmıştır. Ayrıca değişkenlerin ilişki düzeyini tespit etmek için Cramer’s V değerleri incelenmiştir. Araştırmaya katılanların %20,8’i Genel İdari Hizmetler Sınıfı (GİHS), %44,2’si Sağlık Hizmetleri Sınıfı (SHS) ve %35’i Yönetici sınıfında çalışmaktadır. Katılımcıların %49,1’i satınalma eğitimi alırken %50,9’u eğitim almamıştır. Araştırmaya katılanların %70,7’si satınalma biriminde isteyerek çalışırken, %29,3’ü ise isteği dışında bu birimde çalışmaktadır. Katılımcıların yaş değişkeni ile zamandan tasarruf sağlama değişkeni arasında, satınalma biriminde isteyerek çalışma ile verimlilik arasında, eğitim durumu ile verilen hizmetin kalite düzeyi arasında, eğitim alma durumu ile saydamlık arasında, memuriyet yılı ile olası çalışan hatalarının azalması arasında, eğitim durumu ile personel tasarrufu sağlama arasında ve unvan ile güvenirlilik düzeyi arasında anlamlı ilişki olduğu tespit edilmiştir (p< ,05).Çalışma sonucunda, satınalma biriminde çalışanların e-eksiltme usulünün ihalelerde saydamlık sağlayacağı, maliyetleri düşüreceği, verimliliği arttıracağı, yolsuzlukları azaltacağı, rekabeti arttıracağı, personel ve zaman tasarrufu sağlayacağını ifade etmelerine rağmen e-eksiltme konusunda yeteri kadar bilgi ve eğitim deneyimine sahip olmadıkları sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Sağlık Kurumlarında Sosyal İklimin Örgütsel Dışlanma Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi: Bir Alan Araştırması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Turgut, Merve; Yüceler, Aydan
    Sosyal iklim kavramı örgütün ve çalışanların etki ve etkileşimleri sonucunda ortaya çıkan ve çalışan ilişkileri temelinde kişiler arası uyum, gruplaşma, dayanışma ve sosyal ilişkilerin iş dışına yansıyan yönlerini içine alan bir süreç şeklinde tanımlanmaktadır. Örgütsel dışlanma kavramı ise bir kişi veya grubun diğer kişi veya gruplar tarafından dışarıda bırakılması, göz ardı ve ihmal edilmesi şeklinde ifade edilmektedir. Her iki kavram da örgütün sosyal boyutuyla ilgili olup birbirleri ile ilişkilendirilebilir. Bu çalışmada sosyal iklim algısının örgütsel dışlanma üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırmada Eren-Bana ve Bekaroğlu (2017) tarafından geliştirilen “Sosyal İklim Ölçeği” ve Ferris ve ark. (2008) tarafından geliştirilen Koşar (2014) tarafından Türkçeye uyarlanan “İş Yerinde Dışlanma Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan ölçekler için doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Araştırma evrenini Burdur Devlet Hastanesi, örneklemini ise bu sağlık kurumunda görev yapan 265 sağlık çalışanı oluşturmaktadır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre sosyal iklim algısı sağlık çalışanlarının mesleğini isteyerek seçme durumlarına göre değişmektedir. Mesleğini isteyerek seçen sağlık çalışanlarının sosyal iklimin kişiler arası uyum, kurumsal destek, grup içi iletişim ve iş dışı ilişkiler boyutlarından daha yüksek puanlar aldığı tespit edilmiştir. Örgütsel dışlanma algısı ise cinsiyet ve medeni duruma göre farklılaşmaktadır. Kadın çalışanların dışlanma düzeyi erkek çalışanlardan daha düşüktür. Bekar çalışanların dışlanma algısının evli çalışanlara göre daha yüksek olması araştırmanın bulguları arasındadır. Sosyal iklimin örgütsel dışlanmaya etkisi regresyon analizi yardımıyla incelenmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre, sosyal iklim örgütsel dışlanma düzeyini negatif ve anlamlı olarak etkilemektedir. Sosyal iklim boyutlarının örgütsel dışlanma üzerindeki etkisi irdelendiğinde ise en etkili boyutun kişiler arası uyum boyutu olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Sağlık bilgi teknolojilerine yönelik tutumların belirlenmesi: Bir üniversite hastanesi örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Kaya, Buğra; İleri, Yusuf Yalçın
    Bilgi teknolojileri tıp ve sağlık alanında gittikçe yaygınlaşmakta ve sağlık bakımı giderek teknolojiye bağımlı hale gelmektedir. Bu çalışma, sağlık hizmetleri ve kurumları alanında önemli bir yere sahip olan sağlık bilgi teknolojileri kullanımına yönelik olarak, hastane çalışanlarının tutumlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma tanımlayıcı tipte bir araştırmadır. Araştırmanın evrenini Konya ilinde bir üniversite hastanesinde bilgi teknolojilerini kullanan 2000 sağlık çalışanı (doktorlar, hemşireler, idari personel, diğer sağlık çalışanları) oluşturmaktadır. Örneklemde ise belirli evrenler için kabul edilebilir örneklem büyüklüğü tablosunda 0,05 güven aralığında 322 örneklemin yeterli olduğu sonucuna ulaşılmıştır ve 363 sağlık çalışanına ulaşılmıştır. Veriler Nisan-Aralık 2017 tarihleri arasında toplanmıştır. Veri toplama aracı olarak anket tekniğinden yararlanmıştır. Anket formunda sağlık çalışanlarının tanımlayıcı özelliklerini belirten sorular ile Hikmet (1999)'in geliştirdiği, Tarcan ve Çelik (2016) tarafından revize edilerek Türkçeye uyarlanan Sağlık Bilgi Teknolojileri Ölçeği kullanılmıştır. Bu çalışmada ölçeğin "İşyerinde sağlık bilgi teknolojileri kullanımları" boyutu kullanılarak sağlık çalışanlarının sağlık bilgi teknolojilerine yönelik tutumları değerlendirilmiştir. Çalışmanın yapılabilmesi için etik kurul ve kurum izni alınmıştır. Katılımcılardan da bilgilendirilmiş sözel onam alınmıştır. Verilerin analizinde normallik, güvenirlilik, yüzde, ortalama, standart sapma, t testi ve ANOVA testi kullanılmıştır. Sağlık Bilgi Teknolojileri (SBT) Ölçeği alfa değeri 0,86 bulunmuştur. Sağlık çalışanlarının mesleki statü değişkeni ile Kullanım Niyeti, Özyeterlilik, SBT Beklentisi alt boyutları ile gruplar arasında bir fark bulunmuştur (p˂0,05).Sağlık çalışanlarının yaş değişkeni ile Bilgi İşlem Personel Desteği ve Bilgisayar Teknolojileri Altyapısı alt boyutları ile gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (p˂0,05). Sağlık çalışanlarının çalışma süresi değişkeni ile "Bilgi İşlem Personel Desteği, Bilgisayar Teknolojileri Altyapısı, Kullanım Niyeti, SBT Seçim ve Tasarım Sürecine Katılım Beklentisi" boyutları ile gruplar arasında bir fark bulunmuştur (p˂0,05). Benzer şekilde sağlık çalışanlarının eğitim değişkeni ile Kullanım Niyeti, Öz Yeterlilik, SBT Beklentisi alt boyutları ile gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (p˂0,05). Diğer boyutlar ile arasında herhangi bir fark saptanmamıştır (p˃0,05). İletişim ve karar almada gerekli bilgilerin erişiminde, saklanmasında, kullanımında ve paylaşılmasında sağlık bilgi teknolojileri kullanım düzeyi sağlık çalışanları açısından önem arz eden bir konudur. Sağlık çalışanlarının sağlık bilgi teknolojilerinin kullanımı konusunda niyetleri ve alt yapı destekleri yüksek olsa da özyeterlikleri ve beklentilerinin düşük olduğu sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Tip 2 diyabet mellitus hastalarının cepten sağlık ödeme maliyetlerinin belirlenmesi üzerine bir araştırma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Kafes, Mustafa; Kaya, Şerife Didem
    Yaşlanan nüfus, sağlıksız ve dengesiz beslenme, sebep olan risk faktörlerini taşıma gibi nedenlerden dolayı dünya genelinde kronik hastaların sayısı her geçen gün artış göstermektedir. Bu kronik hastalıklardan bir tanesi de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ölümlere en çok sebebiyet veren dört ana kronik hastalıktan biri olarak ifade edilen Diyabet Mellitus hastalığıdır. Her hastalıkta olduğu gibi Diyabet de beraberinde bireylere ekonomik bir yük yüklemektedir. Bu sebeple yürütülen bu çalışmada Tip 2 Diyabet hastalarının (servis ve poliklinik) hastalık ve hastalık ilişkili cepten ödeme maliyetlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Nicel bir araştırma olan bu çalışma aynı zamanda ekonomi araştırması niteliği taşımaktadır. Çalışmanın örneklemini ise bir üniversite hastanesine başvuran Tip 2 Diyabet tanılı hastalar oluşturmaktadır. Örneklem seçimi için olasılıksız yöntemden gelişigüzel örneklem yöntemi kullanılmıştır. Çalışma için etik kurul ve kurum izni alındıktan sonra veri toplama Eylül-Aralık 2017 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Cepten ödeme maliyetleri açısından servis ve poliklinik olmak üzere her iki hasta grubu içinde ayrı ayrı ortalama maliyet rakamları, servis hastaları için 350,59 TL iken; poliklinik hastalarında1046,26 TL olduğu görülmektedir. Son bir sene içinde her iki hasta grubu içinde yapılan toplam cepten ödeme maliyeti ise 111,309,442 TL olarak hesaplanmıştır. Ancak bu tutar sadece Konya'nın merkez ilçelerinden (Selçuklu, Karatay, Meram) hastaneye başvuru yapmış hastaların maliyetini kapsamaktadır. Bu açıdan farklı ilçelerden gelen hastaların, en basitinden yapacak oldukları ekstra ulaşım maliyeti gibi ek maliyetler çalışmanın dâhil edilme kriterlerine uygun olmadığı için dâhil edilmemiştir. Hastalar açısından maliyetin büyük kısmını Diyabet komplikasyonlu gelişen Diyabetik Ayak gibi hastalıkların sebep olduğu ve kullanılması gereken özel ayakkabı ve çorap gibi özel eşyaların oluşturduğu görülmektedir. Bunun yanında hastalık için özel olarak kullanılan iğne, şeker ölçüm cihazı ve aparatları gibi kalemler de hastalar açısından maliyet teşkil ettiği ifade edilebilir. Bu açıdan hastaların cepten ödeme maliyetinin azaltılması ile ilgili hastalara devlet desteğinin arttırılması veya kullanılan aletlerde yerli üretime geçilmesi ve hastaların bu yönde teşviki maliyetlerin azaltılmasında önemli rol oynayacaktır.
  • Öğe
    Sağlık çalışanlarında duygusal emek, tükenmişlik ve iş tatmini ilişkisinin incelenmesi: Konya ilinde bir uygulama
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Yağcı Özen, Melek; Yüceler, Aydan
    Günümüzde hizmet sektörünün öneminin artmasıyla birlikte, bu alanda faaliyet gösteren işletmeler için rekabet edebilmek de önemli hale gelmiştir. Dolayısıyla rekabet ortamında başarılı olmak isteyen işletmeler için sahip oldukları insan kaynaklarının sergiledikleri fiziksel ve zihinsel emeklerinin yanı sıra özellikle yüz yüze iletişimin yoğun olduğu mesleklerde insan kaynağının duygusal çaba ve gayretleri, yani duygusal emekleri de önemli hale gelmiştir. Özellikle yüz yüze iletişimin yoğun olduğu, hizmet sektöründe yer alan diğer kurumlar gibi, sağlık hizmeti sunan kuruluşlar için de bahsedilen rekabet ortamında başarılı olabilmek oldukça önemlidir. Bu noktada, örgütlerin sahip olduğu insan kaynağının duygusal çaba ve gayretleri yani duygusal emekleri de başarının sağlanmasında önemli bir etkendir. Duygusal emek davranışının özellikle insanlarla yüz yüze ve birebir iletişim halinde olan sektör çalışanları tarafından daha çok sergilendiği gerçeği göz önünde bulundurulduğunda bu davranışın özellikle sağlık sektörü çalışanları tarafından sergileneceği muhtemeldir. İnsanlarla sürekli olarak yüz yüze etkileşim halinde olan ve bu süreçte de işi gereği birden çok duygu sergilemek zorunda kalan sağlık çalışanlarının duygusal emek davranışlarını yoğun olarak sergileyebileceği, bu davranışları sergilerken tükenmişlik yaşayabileceği ve iş tatminlerinin de bundan etkilenebileceğini düşünerek, bu çalışmada sağlık çalışanlarının duygusal emek davranışlarının tükenmişlik ve iş tatmini ile ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla hazırlanan çalışmada, Konya ilinde yer alan bir kamu hastanesi, bir özel hastane ve bir üniversite hastanesinde görev yapmakta olan sağlık çalışanları araştırmanın evrenin oluşturmaktadır. İlgili kurumlardan gerekli izinler alındıktan sonra sağlık çalışanlarının kişisel ve işleriyle ilgili özelliklerin sorgulandığı ve araştırmacı tarafından hazırlanan bilgi formu, duygusal emek ölçeği, tükenmişlik ölçeği ve iş tatmini ölçeğinden oluşan anket formu ile veriler toplanmıştır. Anket formunun uygulanması esnasında çalışanların sözel onamları alınmış, veriler geçerli 381 anket üzerinden değerlendirilmiştir. Geçerli kabul edilen verilerin analiziyle sağlık çalışanlarında duygusal emek gösterimi ile cinsiyet, yaş, aylık gelir düzeyi, mesleği, istihdam şekli, kurumdaki çalışma yılı arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Bununla birlikte, sağlık çalışanlarının öğrenim durumu, medeni durumları, çalıştıkları kurum ve mesleki deneyimlerine göre duygusal emek gösterimleri farklılık göstermektedir. Duygusal emek ölçeğinden alınan toplam puan ile tükenmişlik ölçeğinden alınan toplam puan arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Duygusal emek stratejilerinden yüzeysel rol yapma ile duygusal tükenme ve duyarsızlaşma arasında pozitif yönde ve anlamlı; derinden rol yapma ile düşük kişisel başarı hissi arasında negatif yönde ve anlamlı; doğal duyguların ifadesi ile tükenmişlik ölçeğinin her üç boyutu arasında negatif yönde ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Duygusal emek ölçeğinden alınan toplam puan ile iş tatmini ölçeğinden alınan toplam puan arasında da tükenmişlik ölçeğinde olduğu gibi anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Duygusal emek stratejilerinden sadece doğal duyguların ifadesi alt boyutu ile iş tatmini arasında anlamlı bir farklılık görülmüştür. Bu farklılık doğal duyguların ifade edilmesi alt boyutu kaynaklı olup, aralarındaki ilişki hem içsel iş tatmini hem de dışsal iş tatmini için pozitif yönde ve anlamlıdır. Bu bağlamda ulaşılan sonuçlar, sağlık çalışanlarının hizmetin doğası gereği duygusal emek davranışlarından daha çok doğal duyguların ifadesini kullandıklarını göstermektedir. Bu sebeple literatürde genellikle farklı sektörlerde çalışılmış olan duygusal emeğin tükenmişliğe neden olduğu ve iş tatminini azalttığı şeklindeki görüşün aksine bir sonuca ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Sağlık çalışanlarının empatik eğilim düzeyinin saldırgan davranış düzeyleri ile ilişkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Kılınç, Mehmet; UIudağ, Ayhan
    Günümüzde bireylerin eğitim seviyelerinin yükselmesi ile birlikte artan kaliteli sağlık hizmetleri talebi, sağlık sektörünü daha fazla rekabete itmektedir. Sağlık sorunlarının neticesinde, içerisinde bulundukları durumu kabullenmeye başlayan hasta ve yakınlarının endişe ve kaygıları yerini öfkeye bırakabilmektedir. Sağlık çalışanlarının bu öfkeyi ele alma biçimi verilen hizmetin kalitesini belirlemektedir. Çalışanların empatik eğilim ve saldırganlık düzeyi bu noktada önem kazanmaktadır. Hasta ve yakınlarının öfkelerine karşı saldırgan davranış sergilemeden empatik iletişime geçebilmek, düşük saldırganlık düzeyi ve yüksek empatik eğilim gerektirmektedir. Saldırgan davranış düzeyi yüksek, empatik eğilim düzeyi düşük sağlık çalışanlarının, öfkeli olmayan hasta ve yakınlarını da öfkelendirme, sağlıkta şiddet olaylarına sebep olma ve verilen hizmetten duyulan memnuniyeti azaltma olasılığı da yüksektir. Araştırma sağlık çalışanlarının empatik eğilim ve saldırganlık düzeyini belirlemek, bunların demografik özelliklerle ve birbirleriyle olan ilişkilerini saptamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini Konya Numune Hastanesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Beyhekim Devlet Hastanesinde çalışan 428 sağlık çalışanı oluşturmaktadır. Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından hazırlanan kişisel bilgi formu, Dökmen tarafından geliştirilen Empatik Eğilim Ölçeği ve Buss ve Perry tarafından geliştirilen saldırganlık ölçeği kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre sağlık çalışanlarının empatik eğilim toplam puan ortalaması 66,71, saldırganlık ortalama madde puanı 2,69 olarak tespit edilmiştir. Empatik eğilimin cinsiyet, yaş, öğrenim düzeyi ile saldırganlık düzeyinin cinsiyet, medeni durum, görev yılı ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Empatik eğilim ile saldırganlık düzeyi arasında negatif yönlü anlamlı ilişki tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Çalışanların bilgi yönetim sistemlerinde değişime karşı direnç, algı ve tutumlarının incelenmesi: Bir üniversite hastanesi örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Arık, Özer; İleri, Yusuf Yalçın
    Bilgi teknolojilerinde yaşanan baş döndürücü gelişmelerin etkisi, sağlık sektöründe de büyük ölçüde hissedilmektedir. Tıbbi alanda gelişen teknoloji ile birlikte sağlık hizmetlerinin türü ve niteliği de değişirken, bu hızlı değişim sürecinde yoğunlaşan işlemlerin ve karmaşıklaşan iş süreçlerinin dikkatlice organize edilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu anlamda, kaliteli sağlık hizmetlerinin sunumu için hastanelerde bilginin optimum fayda ile yönetilmesi gerekmektedir. Özellikle hastane bilgi yönetim sistemlerinde (HBYS) yaşanan gelişim ve değişim süreçlerinde, hizmet sektörünün ana unsuru olan çalışanların alışkanlıkları, teknolojik değişimlere karşı gösterdikleri direnç, geliştirdikleri algı ve tutumlar yeniliğe adaptasyonu olumsuz yönde etkilemekte, dolayısıyla sağlık hizmetlerinin kalitesi düşerken başarılı bir sağlık yönetimi uygulanamamaktadır. Diğer sektörlerde olduğu gibi sağlık alanında yaşanan değişim sürecinde de en önemli faktörün insan, kültür ve alışkanlıklar olduğu dikkate alındığında yeniliğin kabullenilmesi ve benimsenmesi yerine değişime karşı gösterilen direncin altında yatan nedenlerin bulunması, çalışanların algı ve tutumlarına yönelik sorunların ortaya konulması değişimi yönetme bilinci açısından çok önemlidir. Bu doğrultuda yapılan çalışmada, bir üniversite hastanesinde kullanılan eski hastane bilgi yönetim sisteminden yeni hastane bilgi yönetim sistemine geçiş süreci değişim yönetimi yaklaşımıyla incelenmiş, değişim sürecinde çalışanların değişime karşı gösterdikleri direnç, direnç nedenleri, algı ve tutumlarına yönelik problemler ortaya konmuş, sunulan çözüm önerileri ile değişimi ve direnci yönetme bilincinin oluşturulması, bilgi teknolojilerinin getirdiği yeniliklerin kabullenilmesi ve benimsenmesi noktasında çalışanlarda farkındalık oluşturulması amacıyla alınacak önlemler değerlendirilmiştir. Son olarak, değişim sonrası yeni HBYS'nin teknolojik, yönetimsel ve finansal etkileri tartışılmıştır. Çalışma genel olarak dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde çalışmanın amacı, önemi ve sorunsaldan bahsedilmiştir. İkinci bölümde genel bilgiler başlığı altında araştırma ile ilgili literatür taramasında ulaşılan bilgiler, bilgi yönetimi ve bilgi yönetim sistemleri, sağlık bilişimi ve sağlık bilgi sistemleri, hastane bilgi yönetim sistemi (HBYS), değişim yönetimi ve direnç, değişim yönetimi araçları ve safhaları, sağlık bilgi teknolojilerinde değişim ve HBYS boyutu gibi konulardan bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde araştırmada kullanılan gereç ve yöntem ortaya konmuş, dördüncü bölümde ise araştırmada uygulanan anket sonuçları SPSS veri analizi ile incelenmiş, elde edilen bulgular kapsamında değerlendirmeler yapılarak sonuç ve önerilerde bulunulmuştur. Bu çalışmada, elde edilen bulgular doğrultusunda sunulan öneriler ile HBYS'nin değişim ve yenilenmesi sürecinde ortaya çıkan problemlerin en az zararla çözülmesi, en kısa sürede adaptasyonun sağlanarak maksimum fayda ile değişimin yönetilmesi ve sonuç olarak hasta ve çalışan memnuniyeti gözetilerek sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması hedeflenmiştir.