Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 112
  • Öğe
    Okulda ruh sağlığı
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1986) Büyükkaragöz, S. Savaş
    Beden sağlığı, vücudu meydana getiren organlardan her birinin normal ve sağlam olması, organların birbirleriyle uyumlu bir bütün halinde çalışması, insanın çevre değişkenlerine uyabilmesi gibi üç ana şartın bir sonucudur. Bunlar var olduğu müddetce insan bedensel bir rahatlık içindedir. Ancak, sadece bedenen sağlıklı olmanın, insanın rahat ve huzur içinde yaşamasına yeterli olmadığı, insanın fizyolojik hayatı yanında onunla karşılıklı etkileşim halinde bir de psikolojik hayatımızın olduğu gerçeği vardır. İnsanın, eksiksiz bir sağlığa yani beden sağlığı yanında ruh sağlığına da erişebilmesi için, hem çevre şartlarının, fiziki ve sosyal yönlerden geliştirilmesi, hem de kişiliğimizin hissi, fikri ve sosyal yönlerden olumlu tavır ve alışkanlıklarla pekiştirilmesi gerekmektedir. Bu pekiştirmenin gerçekleştirilmesinde ruh sağlığı bilgisine ihtiyaç vardır. Çünkü ruh sağlığı bilgisinin konusu, kişinin olumlu olarak hayata uyum sağlaması ile ilgili şartların araştırılması, kişinin iç dünyası ve çevresi ile barış içinde olduğu dengeli bir kişiliğin gerçekleştirilmesidir. Ruh sağlığı nedir? sorusuna Dünya Sağlık Teşkilatı (W.H.O.)'nın tanımıyla cevap verirsek: Ruh sağlığı, insanın öteki insanların ruh sağlığı ile uyuşabilen ölçüde, vücut, zekâ ve duygu bakımından en uygun bir şekilde gelişebilmesinde bir toplumun gerekli ortamı hazırlamasıdır. Bir başka deyişle ruh sağlığı, insanın hayatta rastladığı değişikliklere ve problemlere, tatmin edici bir şekilde uyum sağlatabilme yeteneğidir. Ruh sağlığı ile, iyi bir ruh sağlığını devam ettirme ve besleme kastedilmektedir. Ruh sağlığı açısından, toplumda aileden sonra okul en önemli bir kurumdur. Bu yazıda okulun ruh sağlığına etkileri, okul ortamı öğretmenin kişiliği, programlar ve sınavlar açısından ele alınacaktır.
  • Öğe
    The Profile of Turkish Pre-School Teachers
    (Nesibe Aydın Educational Instutitions, 2023) Yazıcı, Dila Nur; Akman, Berrin; Durmuşoğlu, Mine Canan; Doğan, Nuri; Karaman, Haydar; Soysal, Sümeyra
    The significant technological advances observed in the 21st century and resulting sociological changes require social adaptation. These changes created an essential role for the teachers to instruct the changing qualifications. The present study aimed to determine the profile of preschool teachers in Turkey. Thus, this research was designed as a descriptive study. The study group included 652 teachers. Most of the teachers participating in the research were female participants. Most of the teachers are graduates of pre-school education. However, there are also teachers who have graduated from child development and other fields. The "Turkish Preschool Education Student Profile Questionnaire" developed by Erkan et al. (2001) was adapted by the authors to research the teacher profile. When the findings were examined, it was found that 86% of the teachers participated in educational activities, and these educational activities generally participated in in-service trainings, scientific conferences and cultural events belonging to the ministry; they usually participate in these activities whenever they have the opportunity; the reasons for participating in educational activities are usually due to the lack of time and family situations; It has been determined that the hobbies of teachers are reading books, music, movies, theater and social media. In addition, it was determined that most of the teachers willingly chose pre-school education, as the reason for this, they generally showed that they love children and love to teach. Teachers stated that they volunteered to be a preschool teacher and that they love and care about children. The findings are discussed in the light of the relevant literature. Then recommendations are given.
  • Öğe
    The mediating role of resilience in the relationship between helicopter parenting and several indicators of mental health among emerging adults
    (Wiley, 2023) Seki, Tolga; Haktanır, Abdulkadir; Şimşir Gökalp, Zeynep
    Helicopter parenting has received much attention in thelast decade. The growing literature on this phenomenonillustrates the negative consequences of helicopter parenting. The detrimental effects of helicopter parenting onemerging adults may be especially more present incollectivist cultures. Studies carried out with this population have demonstrated that mental health problemsamong this group are more prevalent than those of othergroups. Hence, an understanding of the factors affectingmental health at this age is critical. The deleterious effectsof helicopter parenting on mental health among emergingadults are well‐documented. However, there is a lack ofliterature investigating the mediating role of resiliencebetween helicopter parenting and mental health issues (i.e.,depression, anxiety, and stress). To bridge this gap, wecollected data from 402 emerging adults (M= 21.31,SD = 2.01). Our results revealed that although helicopterparenting was a risk factor for several indicators of mentalhealth among emerging adults, resilience mitigates thepotential detrimental effect of helicopter parenting.
  • Öğe
    Finlandiya, Japonya, Kore, Çin (Şangay) ve Türkiyedeki İngilizce Dersi Öğretim Programlarının Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi
    (2014) Demir, Yusuf; Yavuz, Mustafa
    Uluslarası ortak dil (lingua f ranca) olarak İngilizce bilimde, teknolojide, ticarette, küresel organizasyonlarda en çok kullanılan dil olarak öne çıkmıştır ve bu bağlamda önemi artık yadsınamaz bir noktadadır. İngilizcenin bu önemini gün geçtikçe daha iyi kavrayan devletler artık eğitim politikalarına da bunu yansıtma ihtiyacı hissetmişlerdir. Bu noktada ülkelerin hazırlamış oldukları İngilizce öğretim programlarının özellikleri, İngilizce öğretimine verdikleri öneme dair bizlere ipuçları vermesi açısından önemlidir ve bu çalışma için bir çıkış noktası olmuştur. Dolayısıyla da İngilizce öğretim programlarına küresel bir bakış açısı kazandırmak bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu amaçla OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) tarafından son olarak 2012de yapılan PISAnın (Uluslarası Öğrenci Değerlendirme Programı) okuma testi sonuçları temel alınmış, İngilizceyi yabancı dil olarak öğreten, PISAdaki okuma testinde en yüksek puanı alan ilk dört ülke olan Çin (Şangay), Kore, Finlandiya ve Japonya ile ortalamanın altında kalan Türkiyenin İngilizce öğretim programları karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. Doküman incelemesi yoluyla elde edilen verilerin çözümlenmesi sonucunda, ülkelerin İngilizce öğretim programlarındaki hedeflerin genellikle benzerlikler gösterdiği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra içerik, eğitim durumları ve sınama durumları bakımından da programlar arasında benzerliklerin ve birtakım farklı uygulamaların söz konusu olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Öğretmen Adaylarının Eğitim Amaçlı Sosyal Ağ ve İnternet Kullanma Öz-Yeterlik Algıları
    (2016) Teke, Aziz; Özkılıç, Rüçhan
    Temel amacı öğretmen adaylarının eğitim amaçlı sosyal ağ ve İnternet kullanma öz-yeterlik algılarını belirlemek olan bu araştırmada betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırma 2014-2015 Öğretim Yılı Bahar Yarıyılında Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesinde; Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi, Türkçe, İngilizce, Resim-İş, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ve Sınıf Öğretmenliği bölümlerinde öğrenim görmekte olan 776 öğretmen adayının katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada "Eğitsel İnternet Kullanım Öz-yeterlik Ölçeği" ve araştırmacı tarafından geliştirilen "Eğitsel Sosyal Ağ Kullanım Öz-yeterlik Ölçeği" kullanılmıştır. Araştırmaya ilişkin veriler araştırmacının kendisi tarafından toplanmıştır. Verilerin çözümlenmesinde frekans, yüzde, t-testi, tek yönlü varyans ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırma bulguları öğretmen adaylarının eğitim amaçlı sosyal ağ ve İnternet kullanma öz-yeterlik algılarının cinsiyetleri ve sınıflarına göre farklılık göstermediğini, ancak öğrenim gördükleri bölümlere göre farklılık gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca öğretmen adaylarının İnternette ve sosyal ağ sitelerinde geçirdikleri zaman ile eğitsel İnternet ve sosyal ağ kullanma özyeterlik algıları arasında düşük düzeyde pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu ortaya çıkarılmıştır.
  • Öğe
    Sınıf Öğretmenlerinin Süreç Odaklı Ölçme ve Değerlendirme Yöntemlerine İlişkin Görüşleri
    (2016) Sönmez Ektem, Işıl; Erben Keçici, Saime; Pilten, Gülhiz
    Sınıf öğretmenlerinin süreç odaklı ölçme-değerlendirme yöntemlerine yönelik görüşlerinin belirlendiği bu araştırma betimleyici bir durum çalışması olarak tasarlanmıştır. Yapılan araştırmada, ele alınan tek durum öğretmenlerin süreç odaklı ölçme ve değerlendirme yöntemlerine ilişkin görüşleridir. Çalışmada, belirtilen yaklaşıma ilişkin algıları belirlenen öğretmenler birer analiz birimi olarak ele alınmıştır. Bu çalışmaya 2015-2016 öğretim yılında Konya il merkezinde bulunan 8 farklı ilköğretim okulunda görev yapan 20 sınıf öğretmeni katılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunun belirlenmesinde kolay ulaşılabilirlik örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada öğretmenlerin süreç odaklı ölçme ve değerlendirme yaklaşımına ilişkin görüşlerinin belirlenmesinde "yarı yapılandırılmış görüşme formu" kullanılmıştır. Araştırmada süreç odaklı ölçme değerlendirme yöntemleri konusunda sorun yaşanmasının nedenleri ders saatlerinin yetersizliği, sınıf mevcutlarının fazlalığı, ev ödevlerinin veliler tarafından yapılması, ders araç-gereçlerinin yetersizliği, öğretmenin yükünü artırması, mevcut sınav sistemi olarak ortaya çıkmıştır. Öğretmenler bu konularda iyileştirmeler yapılması gerekliliği üzerinde durmuşlardır.
  • Öğe
    Comparison of Ego Resiliency of Preschool Children According to the Variable of Divorce
    (2015) Süleyman Barbaros, Yalçın; Gülay Ogelman, Hülya; Seçer, Zarife; Önder, Alev; Erten Sarıkaya, Hatice
    Resiliency is described as a successful adjustment outcome, process or capacity despite an environment including challenges and threats (Özcan, 2005). Resiliency is a personal quality and power. It is the successful adjustment and recovery against stressful situations (Henderson and Milstein, 1996; Norman, 2000). Some children and youngsters are able to 'survive' and continue their interaction with the environment successfully despite various negative events. Such kind of people generally are able to be resilient against stressful events, come through very fast and even become more powerful as a result of problems and negative environmental conditions (Öğülmüş, 2001). Purpose of this study is to reveal whether ego resiliency of children attending preschool education institutions differs according to divorced and not divorced family. The study was conducted in survey method. Two groups of children from the province of Konya were included in the sample group of the study. The first group involved 70 children from the age group of 5-6 years, with divorced parents. Children live with their mothers. Mothers in this group are supported by the Dost Eli Association both psychologically and economically. The other group of the study involved 92 children from the age group of 5-6 years, whose parents are not divorced. All of the children attend preschools. 'Children's Ego Resiliency Scale' was used to determine their ego resiliency for data collection. Eisenberg and colleagues adapted Block's Q-Sort method in 1996 to develop the Children's Ego Resiliency Scale, which is a measuring instrument that identifies the resiliency level of children. The 12-item scale is used to assess the resiliency level of preschool-primary school children. Adaptation of the scale into Turkish was conducted by Önder and Gülay Ogelman in 2011. Ego resiliency data of children were obtained from mothers during the study. Collection of data lasted about 3 months. The state of divorce does not have a significant effect on the ego resiliency levels of girls and boys in the sample handled. According to the findings obtained, although children with divorced families have lower mean score than children of undivorced families with respect to resilience, no statistically significant difference was found. The reason for this situation may be thought that divorced mothers included in study group were provided both psychological and economical support by Friend Hand Association, which is a nongovernmental organisation. There are some limitations in this study, as well. In line with these limitations, following points should be considered in future studies on this subject: This study is limited with sampling groups consisting of 70 children with divorced parents and 92 children with undivorced parents. Such numbers may be increased in future studies. In this study, ego resiliency levels of children were determined according to the views of mothers. In other studies, data should be collected by means of different information sources such as peer views, sociometry and observation. Long-term effects of divorce on children should be determined by using relational survey method and conducting longitudinal studies. This study is limited with the variable of divorce. In future studies, effect of different variables (divorce process, how much time is spent with parents after divorce and how, etc.) regarding divorce should be examined. As well as social development, effect of divorce on other development fields should be investigated. It is required to conduct studies that investigate the effects on quality of the relationship of mother-child and father-child and the development of the child during and after the divorce. According to the result of the study, it is recommended that family education programs could be prepared aimed at divorced family children and also psychological counselors can support the children in preschool age about the effects of divorce on child. In addition, to minimise divorce effects on children they can benefit from play therapy. In kindergartens, teachers should guide parents in divorce process, deal with children of such families personally, and observe them regularly and continuously. In addition, they should follow carefully general development of children of divorced families especially their social skills, peer relations, and school adjustment, and should immediately intervene in problems.
  • Öğe
    Grade Level and Creativity
    (2013) Alacapınar, Füsun Gülderen
    Problem durumu: Eğitimde üst düzey hedeflerin öğrencilere kazandırılması amaçlanır. Bu hedefler Bloom taksonomisinde sentez düzeyinin kapsamı içindedir. Sentez düzeyinde öğrencinin özgün, bilinenin dışında, yeni bir kuram, çözüm önerisi, model vb. ortaya koyması beklenir. Yaratıcılık pek çok bilim adamı, düşünür tarafından ele alınıp incelenmiştir. Bunlardan Guilfort yaratıcılığı yeni düşünceler oluşturma olarak ele alır ve zekayla ilişkili olduğunu ileri sürer. Bunun yanı sıra yaratıcılığı problem çözme yeteneği olarak düşünenler de vardır. Thurstonea göre yaratıcılık düşünsel açıdan kuramsal bir çerçeve oluşturmalı, bu kuramsal çerçeve uygulanmalı ve uygulama sonucunda sorun çözülmelidir. Kuramsal çerçeve düşün, sanat, bilim vb. yaşamın tüm alanlarıyla ilgili olabilir. Torrance, yaratıcılığı bir bilimsel araştırma sürece gibi düşünür. Onun basamaklarını sırasıyla belirler. Önce sorunun fark edilmesini, yani duyarlı olmayı ve eksik yanlarının saptanmasını ister. Sonra denenceler kurulmasını, yani tahmini çözümlerde bulunulmasını, denencelerin test edilmesini, eğer bu denenceler uygun değilse onarılmasını, ya da yenilerinin kurulmasını ve tekrar test edilmesini ve bu işin sorunun çözümüne kadar sürdürülmesini savunur. Bu süreç, bir bakıma Deweyin bilimsel araştırma mantığını içerir, ama Torrance bu sürecin yalnız bilim adamlarıyla ilgili olmadığını, aynı zamanda düşünürlerin, sanatkarların da bu süreci kullandıklarını belirtir. Yaratıcı düşünme sürecini başka türlü ele alanlar da vardır. Yaratıcılığın aşamalarını Mott dört basamak olarak belirler. Birinci basamak hazırlık, ikincisi kuluçka, üçüncüsü buluş (ilham), dördüncüsü ise denetlemedir. Kültürel ortamla yaratıcılık arasındaki ilişki, bazı araştırmacılar ve düşünürler tarafından ele alınmıştır. Ayrıca kişinin zeka düzeyinin, parasal ödüllerin, sıcak esnek ve yaratıcı etkinliklerin yoğun olduğu ortamların kişinin ıraksak (divergent) düşünme ölçümlerindeki yeterliğini yükselttiğini; bazıları ise bunların yaratıcılığı düşürdüğünü ileri sürmüşlerdir. Araştırmanın Amacı: Uygulanmakta olan ilköğretim yetişeği, öğrencilerin yaratıcı düşünme becerisini anlamlı derecede etkilemekte midir? Bu konuda öğrencilerin görüşleri nedir? Türk eğitim Sistemi 2005 yılından itibaren yapılandırmacılık anlayışına göre yetişeklerini düzenledi ve ilköğretimden itibaren uygulamaya koydu. Bu eğitim anlayışının temel amaçlarından biri, bireyleri üst düzey kazanımlarla donatmaktır. Bu üst düzey kazanımlar arasında yaratıcı düşünme de vardır. Araştırmanın Yöntemi: Araştırmada, nicel araştırmanın tarama modeli ile nitel araştırmanın yarı yapılandırılmış odak grup görüşmesi kullanıldı. Nitel veriler üzerinde betimsel veri analizi yapıldı. Öğrencilerin sınıf düzeyine göre Torranceın yaratıcı düşünme testi A formunun akıcılık, esneklik, özgünlük, süsleme bölümlerinden aldıkları puanlarla toplam puanları iki uzmanca belirlendi. Bu puanlar arasında anlamlı bir farkın olup olmadığı t testiyle yoklandı. Bu araştırmada evren ve örneklem saptanmasına gidilmedi. Uygun durum çalışma grubu kullanıldı. Araştırma Ankarada Çankaya ilçesinde bir ilköğretim okulunun üçüncü sınıfından sekizinci sınıfa kadar olan toplam 172 öğrenci üzerinde yapıldı. Araştırmanın Bulguları: Sınıf düzeyi ve cinsiyete göre akıcılık, esneklik, özgünlük, süsleme ve toplam puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Beşinci sınıfların akıcılık, esneklik, özgünlük, süsleme ve toplam puanları, diğer sınıflara göre en yüksektir. Buna karşın tüm alanlarda en düşük puan ise, altıncı sınıf öğrencilerine aittir. Akıcılık, esneklik, özgünlük, süsleme ve toplam puanlar üçüncün sınıftan beşinci sınıfa doğru yükselmekte, altıncı sınıfta en düşük düzeye inmekte, yedide tekrar yükselmekte ve sekizde yeniden düşmektedir. Bu verilere dayanarak uygulanmakta olan ilköğretim yetişeğinin yaratıcılıkla ilgili becerileri istenilen düzeyde gerçekleştirdiği söylenemez; çünkü beşinci sınıfa doğru yükselen yaratıcılık puanları, beşinci sınıftan itibaren anlamlı derecede düşmüştür. Bu konuda en yüksek puan alan beşinci sınıf öğrencileri ve en düşük puanı alan altıncı sınıf öğrencileri arasından şans yoluyla seçilen üçer öğrenciyle odak grup görüşmesi yapılmıştır. Beşinci sınıf öğrencileri Hayal ediyorum. Resimlerden ilham alıyorum. Çok fazla değişiklik yapıyorum. Kafamı kullandım. Beyin fırtınası yaptık. Tartıştık. Merak ettim. Zevk aldım. Hoşuma gitti. gibi düşüncelerini belirtmişledir. Altıncı sınıf öğrencileri ise Yapmayın derler. Hadi canım bu olmaz. Vay canına bu da çok abartılı olmuş. Bunu yapmak çok zor. demişlerdir. Bu yanıtlardan da anlaşılacağı gibi beşinci ve altıncı sınıflar arasındaki anlamlı farkın ailenin, öğretmenlerin tutumlarından, eğitim ortamında kullanılan öğrenme-öğretme yöntemlerinden, öğrencinin duyuşsal alandaki gelişmelerinden kaynaklandığı söylenebilir. Araştırmanın Sonuçları ve Önerileri: Sınıfların akıcılık, esneklik, özgünlük, süsleme ve toplam puan ortalamalı arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Bu bulgular bazı araştırma sonuçlarıyla da desteklenmektedir. Sınıf düzeyi ile yaratıcılık arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu vurgulanmıştır Ayrıca yaş ve cinsiyetle de yaratıcılık arasında anlamlı bir ilişkiden söz edilebilir. Yaratıcılık puanlarının düştüğü dönemlerde heyecanlılık, anlayışlık puanlarında da düşüşler olmaktadır. Yükseldiği dönemlerde de yaratıcılık puanlarının buna paralel olarak arttığı saptanmıştır. Yapılan odak grup görüşmesinde de öğrenciler Zevk alıyorum. Merak ediyorum. Hoşuma gidiyor. Farklı bir şey istiyorlar diyerek, bu görüşleri desteklemişlerdir. Beşinci sınıf öğrencilerinin dört alandaki ve toplam yaratıcılık puanlarındaki anlamlı fark; arkadaşlarının, ailelerinin, öğretmenlerinin yaratıcılıkla ilgili ürünlerini, görüşlerini desteklemeleriyle de açıklanabilir. Nitekim yapılan bazı araştırmalarda ailenin, anne-babanın, öğretmenin, çevrenin yaratıcı davranışlara ödül vermesi, pekiştirmesi, bu tür etkinlikleri artırdığını göstermektedir. Öğretmenlerin, Anne-babaların yaratıcılıkla ilgili bir eğitimden geçirilmeleri gerekli olabilir. Öğrencilerin uçuk düşünceleriyle, görüşleriyle alay edilmemelidir. Ayrıca eğitim ortamında yaratıcılığı geliştirebilen proje tekniğine, beyin fırtınasına, çoklu zeka kuramına, karar verme sürecine, istasyon tekniğine, örnek olaya, problem çözmeğe, dizgeli eğitime daha sık yer verilmeli ve ortam zenginleştirilmelidir. Yaratıcı ürünler ortaya koyan öğrenciler çeşitli biçimde ödüllendirilmelidir.
  • Öğe
    Deviant Teacher Behaviors and Their Influence on School Rules and Interpersonal Relationships at School
    (2012) Ünal, Ali
    Problem Durumu: İşyerinde istenmeyen davranış, örgüt üyelerinin olumlu örgüt kurallarını bozarak, örgütün ve/veya üyelerinin iyi durumlarını tehdit eden davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Robinson ve Bennett'e göre örgütte istenmeyen davranışlar, örgüte yönelik ve bireylerarası istenmeyen davranış olarak ikiye ayrılmaktadır. Örgüte yönelik istenmeyen davranış kendi içinde, üretime yönelik ve ekipmana yönelik istenmeyen davranış olarak gruplanırken, bireylerarası istenmeyen davranış da politik ve kişisel çatışma olarak gruplanmıştır. İstenmeyen davranışların büyük bölümü olumsuz olarak düşünülmesine rağmen olumlu istenmeyen davranışlar da vardır. Galperin'e göre, istenmeyen davranışın örgüt üzerindeki etkisine bakarak olumlu ya da olumsuz olduğuna karar verilebilir. Örgüt üzerinde olumlu etkisi olanlar olumlu, olumsuz etkisi olanlar olumsuz istenmeyen davranışlardır. Başarılı örgütler, daha fazla görevlerini yapan ve istenmeyen davranışlardan kaçınan çalışanlara sahiptir. Bundan dolayı, başarılı okullarda çalışanlar normlara uygun davranırlar. Açık ya da gizli nasıl olursa olsun, istenmeyen davranışların bütün formları okul ve öğrenciler için zararlıdır. Bu nedenle okullardaki istenmeyen davranışların tespit edilmesi, bu davranışların önlenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması yönüyle önemlidir. Literatür incelendiğinde okullardaki istenmeyen davranışlarla ilgili olarak yapılan araştırmaların yetersiz olduğu görülmektedir. Bu nedenle, öğretmenlerin istenmeyen davranışlarının tespit edilmesi, onların hizmet öncesi ve hizmet içinde yetiştirilmeleri ile okul müdürlerinin uygulamaları ve yasal metinlerde yapılacak düzenlemeler için yararlı olabilir. Çalışmanın Amacı: Bu araştırmanın amacı, eğitim müfettişleri tarafından yapılan soruşturmalara göre öğretmenlerin istenmeyen davranışlarını ve bu davranışların okul müdürü görüşlerine göre okuldaki kuralları ya da kişiler arası ilişkileri bozmadaki etki derecesini tespit etmektir. Yöntem: Bu araştırmada nitel ve nicel araştırma metodlarının birlikte kullanıldığı karma araştırma metodu kullanılmıştır. Veriler, iki aşamada toplanmıştır. Birinci aşamada, öğretmenlerin istenmeyen davranışları listelenmiştir. Bunun için nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. İncelenen dokümanlar, Konya'da görev yapan eğitim müfettişleri tarafından öğretmenler hakkında yapılan soruşturmalara ilişkin soruşturma raporlarıdır. Doküman incelemesinde müfettişler tarafından düzenlenen bir yıllık soruşturma raporlarının tamamı incelenmiştir. Veriler araştırmacı tarafından geliştirilen Soruşturma Bilgi Toplama Formuna kaydedilmiştir. Hakkında soruşturma yapılan öğretmenlerin sayısı 111'dir. Bu öğretmenlerin 82'si ilköğretim okulunda, 18'i lisede, 7'si özel rehabilitasyon merkezinde ve 4'ü dershanede görev yapmaktadır. İkinci aşamada, öğretmenlerin tespit edilen istenmeyen davranışları listelenerek bir soru bir soru formu geliştirilmiştir. Geliştirilen soru formu ile Konya'da görev yapan 46 okul müdüründen öğretmenlerin tespit edilen istenmeyen davranışlarının bir okuldaki kuralları ya da kişiler arası ilişkileri bozmada ne derecede önemli etkisi olduğunu değerlendirmeleri istenmiştir. Müdürler, değerlendirmelerini Hiç önemi yoktan 5 Çok önemli'ye kadar seçeneklerin yer aldığı beşli Likert tipi bir ölçek üzerinde yapmışlardır. Her bir davranış için okul müdürlerinin yaptıkları değerlendirmelerin aritmetik ortalaması hesaplanmıştır. Ortalaması 3'ün altında olan davranışlar, okuldaki kuralları ya da kişiler arası ilişkileri bozmada önemli bir etkiye sahip olmadığı, ortalaması 3'ün üzerinde olan davranışlar önemli bir etkiye sahip olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Öğretmenlerin istenmeyen davranışları, okula yönelik istenmeyen davranışlar ve kişilere yönelik istenmeyen davranışlar olarak iki boyuta ayrılmaktadır. Okula yönelik istenmeyen davranışlar, işe yönelik ve örgüt varlıklarına yönelik istenmeyen davranışlar olarak ikiye ayrılmaktadır. İşe yönelik istenmeyen davranışlar, yapılan işin miktar ve niteliğini etkileme potansiyeline; örgüt varlıklarına yönelik istenmeyen davranışlar, okul varlıkları ile ilişkilerine zarar verme potansiyeline sahip davranışlardır. Kişilere yönelik istenmeyen davranışlar da davranışın yöneldiği birey esas alınarak, çalışma arkadaşlarına, öğrencilere ve velilere yönelik istenmeyen davranışlar olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Öğretmenlerin 24 ayrı istenmeyen davranışı tespit edilmiştir. Öğretmenler bu davranışları 131 kez tekrarlamışlardır. Okul müdürleri öğretmenlerin belirlenen istenmeyen davranışlarının neredeyse tamamını okul kurallarını ya da okulda kişiler arası ilişkileri bozmada önemli olarak görmektedirler. Tartışma ve Öneriler: Öğretmenlerin okula ,ve kişilere yönelik istenmeyen davranışlarının sayısı hemen hemen eşittir. Öğretmenlerin örgüt varlıklarına yönelik istenmeyen davranışları, işe. yönelik olanların iki katından fazladır. Bu oranlara bakarak, öğretmenlerin performansından daha çok, kurallara uygun davranıp davranmadığının gözlendiği söylenebilir. Öğretmenlerin performansı ölçülerek, performansı düşük olduğu için başlatılan soruşturma olmaması da bu yorumu doğrulamaktadır. Öğretmenlerin öğrenciye yönelik istenmeyen davranışları, tüm istenmeyen davranışlarının yaklaşık %25'ini oluşturmaktadır. Tüm davranışlar içinde en fazla tekrarlanan davranış da "öğrenci dövmek" tir. Bu da okullarda fiziksel şiddetin bir sınıf yönetim aracı olarak bazı öğretmenler tarafından kullanıldığını göstermektedir. Bu çalışmada elde edilen bulgular, öğretmenlerin sadece eğitim müfettişleri tarafından soruşturma yapılan istenmeyen davranışlarını kapsamaktadır. Bu nedenle, öğretmenlerin istenmeyen davranışları ve bu davranışların önemini tespit etmeye yönelik olarak yapılan bu çalışmada elde edilen sonuçlar, öğretmenlerin tüm istenmeyen davranışlarını ve bu davranışların sıklığını göstermiyor olabilir. Ancak bu çalışma, eğitim kurumlarındaki istenmeyen davranışların tespit edilmesi yönünde öncü bir çalışmadır. Öğretmenlerin istenmeyen davranışlarının tümünü ve bu davranışlarının sıklığını tespit edebilmek için nicel araştırmalar yapılmalıdır. Bunun yanında öğretmenlerin istenmeyen davranışlarını önleyebilmek için bu davranışlara neden olan faktörlerin tespit edilmesine yönelik araştırmalar da alana katkı sağlayabilir.
  • Öğe
    What are the Affectionate Reactions of Students to Activities by Faculty Members During Courses?
    (2016) Alacapınar, Füsun Gülderen
    Problem Durumu: Eğitim fakültelerinde görev yapan üniversite öğretim üyelerinin öğretmenlik davranışlarını göstermesi beklenmektedir. Alanyazında öğretmenlik davranışlarına ilişkin olarak bazı araştırmalara rastlanılmaktadır. Yurtdışı alanyazın incelendiğinde de bu alanda yapılmış çalışmalar vardır. Yapılan araştırmalarda üniversitelerde ders veren öğretim üyelerinin öğrenme-öğretme yöntem ve tekniklerini sınıf ortamında etkili bir şekilde kullanmadıkları görülmektedir. Bu etkinlikler, öğretmen ve öğretim üyesince sınıf ortamında sergilenmelidir. Bir ders planı genellikle biçimsel boyut, giriş, geliştirme, sonuç ve değerlendirme bölümlerinden oluşabilir. Biçimsel Boyutta araç-gereçler, içerik, ana ve yardımcı noktalar, kazanımlar yer alır. Giriş bölümünde dikkati çekme, güdüleme, gözden geçirme ve derse geçiş basamakları aşamalı olarak sıralanır. Dikkati çekme basamağında öğretmen kazanımlarla ilgili açık uçlu bir soru sorabilir. Kısa bir drama, film, kukla, örnek olay sunulabilir. Güdüleme basamağında derste öğreneceklerinin yaşamda ne işe yarayacağı belirtilmelidir. Gözden geçirmede ise o derste kazandırılacak en üst düzeydeki kazanım söylenmelidir. Derse geçişte en alt basamaktaki kazanıma göre bir etkinlik düzenlenmelidir. Geliştirme bölümünde dönüt, düzeltme, ipucu, pekiştireç ve öğrencinin etkin katılımı sağlanmalıdır. Ayrıca kazanımlara ve öğrenciye uygun öğrenme strateji, yöntem, teknik ve taktikleri yeri ve zamanı gelince işe koşulmalıdır. Eğitim ortamında değişik ve uygun öğrenme-öğretme yöntem ve teknikleri yeri ve zamanı gelince kullanılmalıdır. Bunlarla öğrenci erişisi arasında anlamlı ilişki olduğu yapılan araştırmalarla gösterilmiştir. Sonuç bölümü ise son özet, tekrar güdüleme ve kapanıştan oluşabilir. Son özette ana nokta, ya da en üst düzeydeki kazanım söylenebilir. Tekrar güdülemede girişteki güdülemenin aynısı yapılabilir. Kapanış ta ise, dikkati çekmedeki soru yeniden sorulabilir. Sınıfın en az %70'i sorunun yanıtını verebiliyorsa, ders planının etkili, kullanışlı ve geçerli olduğu söylenebilir. Değerlendirme bölümünde o derste kazandırılacaklarla ilgili her düzeyde en az bir soru sorulmalıdır. Bu sorular açık uçlu, yazılı, çoktan seçmeli, doğru yanlış, doldurmalı olabilir. Ayrıca rubrik, öğrenci dosyası, öğrenci akran değerlendirmesi, veli değerlendirmesi, öğrencinin kendini değerlendirmesi şeklinde işe koşulabilir. Araştırmanın Amacı: Bu araştırmada, öğretim üyesinin ders planında saptanan temel etkinliklerden hangilerini sergilediğini ve bu konudaki öğrenci görüşlerini saptamak ve çözüm bulmak amaçlanmıştır. Üniversite öğrencilerine göre eğitim dersleri öğretim üyesi ile alandan gelen öğretim üyesinin bir dersi işlerken gereken etkinlikleri yapma düzeyleri arasında anlamlı bir fark var mıdır? Üniversite öğrencilerine göre eğitim dersleri öğretim üyesi ile alandan gelen öğretim üyesinin dersin giriş, geliştirme, sonuç, ders planındaki toplam etkinlikleri yapma düzeyleri arasında anlamlı bir fark var mıdır? Öğrencilerin bu konudaki görüşleri ve değerleri nedir? Araştırmanın Yöntemi: Araştırmada, nicel araştırmanın anket tekniği ile nitel araştırmanın yazılı görüş alma tekniği kullanıldı. Nitel veriler üzerinde betimsel veri analizi yapıldı. Puanları üç uzmanca belirlendi. Bu araştırmada, nicel araştırmanın yirmi iki sorudan oluşan anket formu ve nitel araştırma yönteminin ad belirtmeden yazılı görüş alma tekniği kullanılmıştır. Araştırmada eğitim fakülteleri öğrencilerine dönem sonunda, bitirme sınavlarından sonra, notlar açıklanmadan "öğretim ilke ve yöntemleri ile program geliştirme derslerine bir öğretim üyesinin ders planındaki hangi davranışları sınıf ortamında kullandığını ölçen" güvenirliği.76 bulunan 22 sorudan oluşan bir anketi yanıtlamaları istendi. Araştırmanın iç güvenirliği ve tutarlılığını saptamak için de sorulara verilen yanıtlarla, görüş ve değerler arasındaki anlam ilişkilerine, özeliklerine bakıldı. Bu üç uzmanın görüşleri arasında.80'lik bir ilişki bulundu. Bu ilişki güvenirlik katsayısı olarak kabul edildi. Araştırmada evren ve örneklem tayinine gidilmedi. Bunun yerine uygun durum çalışma grubu seçildi. Araştırmanın Bulguları: Öğrenciler eğitim derslerine giren öğretim üyelerinin büyük bir çoğunluğunun ders planındaki etkinlikleri sınıf ortamında yerine getirmediklerini belirtmişlerdir. Bu durumun bu tür eğitim derslerine ve öğretim üyelerine karşı onlarda olumsuz ilgi ve tutumlarının oluşmasına neden olduğunu vurgulamışlardır. Ders planındaki etkinlikleri yerine getiren öğretim üyesine karşı ise, olumlu duygular oluşturmuşlar ve onu örnek alacaklarını söylemişlerdir. Öğrenci yüzdeleri arasında anlamlı bir farkın olup olmadığı yüzdeler arası farkın test edilmesinde kullanılan t testiyle yoklanmıştır. Hesaplanan t değeri, tablodan okunan t değerinden küçük olduğundan öğrencilerin fen ve sosyal bilimlere dağılımları arasında anlamlı bir fark yoktur. Çalışma grubunda bulunan öğrenciler sosyal ve fen bilimlerine aynı yüzde ile dağıldıkları söylenebilir. Öğretim ilke ve yöntemleri ile program geliştirme ve öğretim derslerine giren eğitim dersleri öğretim üyesinin giriş bölümündeki toplam dört etkinliği toplam yedi üzerinden ortalama 5.11;alandan gelen öğretim üyelerinin giriş bölümündeki toplam dört etkinliği, yedi üzerinden ortalama 2.89 düzeyinde sergiledikleri söylenebilir. Bu verilere dayanarak, öğretim ilke ve yöntemleri ile program geliştirme ve öğretim dersine giren eğitim dersleri öğretim üyesinin, alandan gelen öğretim üyelerine göre dersin giriş bölümündeki etkinlikleri daha üst düzeyde yerine getirdiği söylenebilir. Öğretim ilke ve yöntemleri ile program geliştirme ve öğretim derslerine giren eğitim dersleri öğretim üyesinin geliştirme bölümündeki etkinlikleri yapma ortalaması 4.64; alandan gelen öğretim üyelerinin geliştirme bölümündeki etkinlikleri yapma ortalaması ise 3.43'tür.Bu verilere dayanarak, öğretim ilke ve yöntemleri ile program geliştirme ve öğretim dersine giren eğitim dersleri öğretim üyesinin, alandan gelen öğretim üyelerine göre dersin geliştirme bölümündeki etkinlikleri daha üst düzeyde yerine getirdiği söylenebilir. Öğretim ilke ve yöntemleri ile program geliştirme ve öğretim derslerine giren eğitim dersleri öğretim üyesinin dersin sonuç bölümündeki etkinlikleri yapma ortalaması 4.84; alandan gelen öğretim üyelerinin sonuç bölümündeki etkinlikleri yapma ortalaması ise 2.67'dir. Bu verilere dayanarak, öğretim ilke ve yöntemleri ile program geliştirme ve öğretim dersine giren eğitim dersleri öğretim üyesinin, alandan gelen öğretim üyelerine göre dersin sonuç bölümündeki etkinlikleri daha üst düzeyde yerine getirdiği söylenebilir. Öğretim ilke ve yöntemleri ile program geliştirme ve öğretim derslerine giren eğitim dersleri öğretim üyesinin ders planındaki tüm etkinlikleri yapma ortalaması 4.86; alandan gelen öğretim üyelerinin ise 2.99'dur. Bu verilere dayanarak, öğretim ilke ve yöntemleri ile program geliştirme ve öğretim dersine giren eğitim dersleri öğretim üyesinin, alandan gelen öğretim üyelerine göre ders planındakitüm etkinlikleridaha üst düzeyde yerine getirdiği söylenebilir. Araştırmanın Sonuçları ve Önerileri: Öğrencilerin anlamlı bir çoğunluğu, öğretim üyesinin eğitim ortamında sevgi göstermesini istemişlerdir. Böyle bir öğretmenin öğrencileri küçük görmeme, aşağılamama, hakaret etmeme, taraf tutmama, adil davranma, otoriter ve ciddi olma, dönüt, düzeltme, pekiştireç, ipucu verme, öğrenciyi derse etkin katma etkinliklerini sınıf ortamında sergilemesi gerekir. Buna karşın öğrenciler diğer eğitim derslerine giren öğretim üyelerinde bu tür davranışların çoğunu görmediklerini, derslere ve o öğretim üyelerine karşı olumsuz duygular oluşturduklarını vurgulamışlardır. Öğretim üyesi alanını öğretirken çeşitli ve değişik uygun öğrenme-öğretme yöntem ve tekniklerini sınıf ortamında kullanabilmelidir. Bunu için uygulamalı bir eğitimden geçmelidir. Her okul, sınıf ve ders düzeyinde öğrencilerden öğretmenlerinin hangi davranışlarını beğenip beğenmedikleri nedenleriyle araştırılabilir. Bu verilerden sonra eğitim fakültelerinde öğretmenlik mesleğine ilişkin derslerin programları yeniden düzenlenebilir.
  • Öğe
    Siber Mağdur Olmanın İnsani Değerler ve Sosyode-mografik Değişkenler Açısından İncelenmesi
    (2015) Büyükyıldırım, İshak; Dilmaç, Bülent
    Bu araştırma, siber mağdur olmanın insani değerler ve sosyodemografik değişkenler açısından incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırma genel tarama modelinin bir alt türü olan ilişkisel tarama modeline uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma evreni 2011–2012 eğitim öğretim yılında İstanbul ili Pendik ilçesinde bulunan ortaöğretim okullarındaki farklı sınıflarında öğrenim görmekte olan öğrencilerden tesadüfî yöntemle seçilen 450’si erkek, 578’i kız olmak üzere toplam 1028 öğrenciden oluşmaktadır. Çalışmada araştırmaya katılan öğrencilerin bazı kişisel bilgileri için “Kişisel Bilgi Formu”, öğrencilerin sahip oldukları değerleri belirlemek amacıyla “İnsani Değerler Ölçeği” (İDÖ) (Dilmaç, 2007) ve Siber mağdur olup olmadıklarını belirlemek için de “Siber Mağdurluk Ölçeği” (Arıcak ve diğerleri, 2012), kullanılmıştır. Verilerin analizinde Korelâsyon tekniği ve ANOVA, T-Testi kullanılmıştır. Verilerin istatistiksel analizi SPSS 18. 00 paket programında yapılmıştır. İnsani değerler ve siber kurbanlık ilişkisinde anlamlı bir farklılık görünmektedir. Analiz sonuçları, siber kurbanlık ile sorumluluk, dostluk, barışçı olma, saygı, hoşgörü ve dürüstlük insani değerleri arasında negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkin var olduğunu göstermektedir. Siber kurbanlık puanlarında siber zorbalığa maruz kalma durumu değişkenine göre anlamlı bir farklılaşma görülmektedir. Siber kurbanlık puanlarının dağılımında cinsiyete, yaşa ve sınıf değişkenine göre anlamlı bir farklılaşma görülmemektedir. Barışçı olma insani değer puanlarının siber zorbalığı kaç defa yapma durumu değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermektedir.
  • Öğe
    İlköğretim ikinci kademe öğrencilerinin değerlerini yordayan iki önemli değişken: Siber zorbalık eğilimleri ve okul kültürü arasındaki ilişki
    (2013) Yaman, Erkan; Karakülah, Dalyan; Dilmaç, Bülent
    Bu araştırmanın amacı, ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin siber zorbalık eğilimleri ve okul kültürü arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Araştırma, ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin siber zorbalık eğilimlerini belirlemek için Sakarya ilinde alt, orta ve üst sosyoekonomik düzeydeki okullardan seçilmiş 400 öğrenci üzerinden yürütülmüştür. Araştırma verileri, Siber Mağdur ve Zorbalık Ölçeği ve Okul Kültürü Algısı Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin çözümlenmesinde çoklu regresyon analizi kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular, siber zorbalık ile okul kültürü- nün alt boyutu olan katı kurallara bağlılık arasında pozitif düzeyde ilişki olduğu; kız ve erkek öğrenciler arasında siber zorbalık açısından anlamlı bir farklılık olduğu; haftalık internet kullanım sıklığının siber mağduriyeti yordamadığı fakat haftalık internet kul- lanım sıklığı yüksek olan öğrencilerin daha fazla siber zorbalık yaptıkları; cinsiyet ve sosyoekonomik düzeyin siber zorba ve siber mağduriyeti yordamadığı bulgulanmıştır. Siber zorbalığın önlenmesi için yapılan çalışmaların pozitif okul kültürü oluşturmaya odaklanması gerektiği öneriler arasındadır.
  • Öğe
    Ergenlerin başarı amaç yönelimlerini yordayan değişkenlerden biri olarak: İnsani değerler
    (2014) Karababa, Ali; Oral, Tuncay; Dilmaç, Bülent
    Bu çalışmanın amacı ergenlerde insani değerlerin başarı amaç yönelimlerini yordamadaki rolünü incelemektir. Araştırmanın çalışma grubu, 2012- 2013 eğitim-öğretim yılında Denizli il merkezinde liselere devam eden 421 öğrenciden (162 kız, 259 erkek) oluşmaktadır. Araştırma kapsamında ergenlerin insani değerlerini ölçmek için Dilmaç (2007) tarafından geliştirilen İnsani Değerler Ölçeği, başarı amaç yönelimlerini ölçmek için Akın (2006) tarafından geliştirilen Başarı Yönelimleri Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde, insani değerler ile başarı amaç yönelimleri arasındaki ilişkiyi incelemek için Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon katsayıları; insani değerlerin başarı amaç yönelimleri üzerindeki yordama gücünü öğrenmek için çoklu regresyon analizi kullanılmıştır. Analizler SPSS 16.0 paket programı aracılığıyla .01 anlamlılık düzeyinde test edilmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar, ergenlerde insani değerlerin öğrenme amaç yönelimini anlamlı olarak yordadığını; performans yaklaşma ve performans kaçınma amaç yönelimlerini ise anlamlı şekilde yordamadığını göstermektedir.
  • Öğe
    Okuma Eğitimi Üzerine Yapılan Tezlerde Eğilimler: Bir İçerik Analizi Çalışması
    (2018) Ceran, Dilek; Aydın, Mustafa; Onarıcıoğlu, Ahmet Selçuk
    Örgün eğitim sürecinde bireylere kazandırılması hedeflenen temel amaçların başında okuma becerisi ve okuma alışkanlığı gelmektedir. Gelişen dünyada bilgiye farklı kanallardan ulaşmak mümkün olmakla birlikte, bu kanalların pek çoğu iyi bir okuyucu olmaktan geçmektedir. Dolayısıyla lisansüstü çalışmalarda okuma becerisinin çok yönlü ve derinlemesine ele alınması gerekmektedir. Bu çalışmada Türkiye’de 2006-2016 yılları arasında okuma becerisini temel alarak hazırlanmış yüksek lisans ve doktora tezlerinin çeşitli yönlerden değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda Ulusal Tez Merkezinden ulaşılan 317 tez çalışması, “Okuma Becerisi İle İlgili Lisansüstü Tezleri İnceleme Formu” kullanılarak yapıldığı yıl, program türü (yüksek lisans/ doktora), çalışma grubu, kullanılan desen, bölüm, konu ve üniversite bakımından incelenmiştir. İçerik analizinin kullanıldığı çalışmada, elde edilen veriler SPSS programı aracılığıyla kodlanmış, verilerin analizinde nicel betimsel analiz yöntemlerinden frekans ve yüzde kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında en fazla tez yapılan yılın 2013 olduğu (%13,2), tezlerin ağırlıklı olarak yüksek lisans düzeyinde (% 79,8) yapıldığı, çalışma grubu olarak ilk ve ortaokul öğrencilerinin (% 61,5) tercih edildiği, nicel yöntemin (% 69,4) daha çok kullanıldığı, Temel Eğitim bölümlerinde (% 38) okuma becerisi üzerine daha çok tez tamamlandığı, konu olarak en çok “okuma yöntem ve teknikleri”nin (% 16,4) ele alındığı ve Gazi Üniversitesi’nde hazırlanan okumaya yönelik tezlerin (% 16,7) diğer üniversitelere göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Öğretmen Adaylarının Bir Öğretmende Bulunması Gereken Mesleki Etik Değerler Konusundaki Görüşleri
    (2018) Alacapınar, Füsun Gülderen
    Öğretmenlik önemli bir meslektir. Her mesleğin tarihi bir geçmişi ve bununla ilgili toplumca o meslek hakkında oluşturulmuş değerleri vardır. Bu değerler ahlak ve etikle ilgili olabilir. Öğretmende bulunması gerekli mesleki etik değerler konusunda öğretmen adaylarının görüşleri nelerdir? Araştırmada nitel araştırmanın fenomonolojik yaklaşımı kullanılmıştır. Bir üniversitenin eğitim fakültesinde okuyan ve eğitim derslerinden Öğretim İlke ve Yöntemleri dersini alan iki sınıfın tüm öğrencileri araştırma kapsamına alınmıştır. Öğretmende bulunmasını istedikleri etik nitelikler "kişilik ve ahlak, etkili ders işleme, iletişim ve tarafsızlık, liderlik, yenilikçi ve araştırmacı ile giyim" kategorilerinde toplanabilir. Öğrencilerin öğretmende olmasını istedikleri "dürüst ve doğru, güvenilir, adaletli, eşitlik, saygı ve sevgi" gibi ahlaki değerler, genellikle bir insanda bulunması gereken değerler olarak toplumca kabul edilebilir. Toplumun başat kültürel değerleri, çağlar boyunca bunlar olmuştur. Türk töresinde de bunlar savunulur. "Dersi etkin bir şekilde işlemeli, yenilikçi, rol model, lider olmalı, kendini yenilemeli" ifadeleri ise, mesleğin neliğinin gerektirdikleridir; çünkü öğretmen bilgi ve becerisini, sürekli yeni buluş ve icatlara göre yenilemeli, öğrencilere aktarmalı, yenilikleri savunmalı, öğrenciye model ve lider olmalıdır. Bu mesleğin gereğidir. Böyle olmayan öğretmene öğrenciler de saygı duymayabilirler, onun dediklerini yapmayabilirler. Eğitimin hedefleri de gerçekleşmeyebilir. Emek ve zaman boşa gidebilir.
  • Öğe
    Öğretmen adaylarının öğretme-öğrenme anlayışları ve yapılandırmacı öğrenme ortamına ilişkin algıları arasındaki ilişkiler
    (2018) Sönmez Ektem, Işıl
    Öğretme ve öğrenme anlayışları öğretmenlerin tercih ettikleri öğretme ve öğrenme yolları hakkındaki inançlarına işaret etmektedir. Bu inançlar, öğretme ve öğrenmenin anlamını ve öğretmen ve öğrencilerin rollerini kapsamaktadır. Betimsel nitelik taşıyan bu araştırmada, öğretmen adaylarının öğretme ve öğrenme anlayışlarını betimlemek ve öğretme ve öğrenme anlayışları ve yapılandırmacı öğrenme ortamlarına ilişkin değerlendirmeleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırmada ilişkisel tarama modeli esas alınmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2017-2018 öğretim yılında Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesinde öğrenim görmekte olan toplam 227 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Öğretmen adaylarının öğretme-öğrenme anlayışlarını belirlemek amacıyla, Chan ve Elliot (2004) tarafından geliştirilen ve Aypay (2011) tarafından Türkçe’ye uyarlanan “Öğretme-Öğrenme Anlayışları Ölçeği” kullanılmıştır. Öğretmen adaylarının yapılandırmacı öğrenme ortamlarına ilişkin algılarını belirlemek amacıyla da Arkün ve Aşkar (2010) tarafından geliştirilen “Yapılandırmacı Öğrenme Ortamlarını Değerlendirme Ölçeği” kullanılmıştır. Yapılan çalışmada, öğretmen adaylarının öğretme öğrenme anlayışlarını belirlemek amacıyla betimsel istatistikler kullanılmıştır. Verilerin analizinde nanparametrik testler kullanılmıştır. Öğretmen adaylarının öğretme öğrenme anlayışlarının cinsiyete göre karşılaştırılmasında Mann Whitney U testi, öğretme öğrenme anlayışları tercihleri ile yapılandırmacı öğrenme ortamına algıları arasındaki ilişkinin belirlenmesinde ise Spearman Sıra Farkları Korelasyon Katsayısı kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, 1) Öğretmen adayları yapılandırmacı yaklaşımı geleneksel yaklaşıma göre daha fazla ve yüksek düzeyde benimsemektedir. 2) Öğretmen adaylarının öğretme ve öğrenme anlayışları cinsiyetlerine göre farklılaşmamaktadır. 3) Öğretmen adaylarının yapılandırmacı öğretme ve öğrenme anlayışları ile yapılandırmacı öğrenme ortamına ilişkin algıları arasında düşük düzeyde pozitif yönlü ilişki bulunmaktadır.
  • Öğe
    Meslek Lisesi Öğrencilerinin Bilişsel ve Duyuşsal Özellikleri
    (2016) Yavuz, Mustafa; Gülmez, Deniz; Özkaral, Tuğba Cevriye
    Öğrencilerin mevcut potansiyellerinden en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak ve potansiyellerini geliştirmek gerekmektedir. Öğrencilerin sahip olduğu özelliklerine uygun nitelikte verilecek kaliteli bir eğitim başarıyı beraberinde getirecektir. Türkiye'de Fen ve Anadolu liseleri ile kıyaslandığında bazı meslek liselerine merkezi sınavlarda daha düşük puan alan öğrencilerin yerleştiği görülmektedir. Meslek lisesi öğrencileri araştırılması gereken özel bir grubu oluşturmaktadır. Bu araştırmada, meslek lisesi dokuzuncu sınıf öğrencilerinin bilişsel ve duyuşsal özelliklerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırma fenomenolojik yaklaşımla yürütülmüştür. Verilerin analizi sonucu elde edilen temalar şöyledir: Başarısız olunca hissedilen duygular, öğrencilerin keşfedilmemiş, geliştirmedikleri yetenekleri, öğrenme sürecinde sosyal destek, sınava odaklanamama, öğrencilerin değerlendirmelerine göre öğretmen yeterlikleri, tamamlama eğitimleri, öğrencilerin kullandıkları öğrenme strateji, yöntem ve teknikler, matematik; sevilmeyen ve anlaşılmayan ders, Türkçe; en sevilen ders, aile ve öğrencinin hedefleri, geleceğe ilişkin beklentileri: iyi bir meslek sahibi olma, öğrencilerin rol modelleri olarak öne çıkan aile bireyleri, öğrenme motivasyonunu etkileyen değişkenler: okulu bitirmek isteme, hayatını kurtarma isteği, öğretmen tutumları.
  • Öğe
    Eğitim fakültesi öğrencilerinin etkili olarak kabul ettikleri ödevler
    (2018) Ünal, Ali; Yıldırım, Atia; Sürücü, Abdullah
    Ödev, okul saatleri dışında yapılması gereken öğrenci görevleridir. Bu araştırmada, eğitim fakültesinde öğrencilerin etkili olarak kabul ettikleri ödevleri belirlemek amaçlanmıştır. Araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik çalışma olarak desenlenmiştir. Araştırmanın verileri Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesinde farklı anabilim dallarında 4. sınıfta öğrenim gören 310 öğrenciden toplanmıştır. Verilerin toplanması için açık uçlu anket formu kullanılmıştır. Katılımcılara ‗Üniversite öğreniminiz sırasında ödev yapma konusunda sizi motive eden, yaparken en çok öğrendiğiniz, -Hah, ödev dediğin böyle olur dediğiniz ödev hangisidir? Bu ödev sizi niçin motive etmiştir? sorusu sorularak, serbestçe cevaplandırmaları istenmiştir. Bulgular, veriler tümdengelim ve tümevarım analizi birlikte yapılarak elde edilmiştir. Sonuç olarak; eğitim fakültesi öğrencilerinin, gelecekte öğretmen olarak kullanabilecekleri bilgi becerileri kazandırdığını düşündükleri, öğrendiklerini sınıfta uygulamalı olarak gösterebildikleri, uygulama sonucu dönüt alabildikleri, grup olarak -başarı motivasyonu yüksek öğrencilerin bireysel- yaptıkları, kendilerini bir parça zorlayan, yaptıklarında başarı duygusu yaşadıkları ve sınav notu olarak değerlendirilen ödevleri tercih ettikleri tespit edilmiştir. Bu sonuçlara dayalı olarak eğitim fakültesinde görevli öğretim üyelerine, öğrencilerin gelecekte kullanabilecekleri türden bilgi becerilerini geliştirmeye yönelik, zorlayıcı ve grup ödevleri vermeleri ve ödevler hakkında mutlaka dönüt vermeleri önerileri yapılmıştır.
  • Öğe
    Öğretmenlerin istenmeyen öğrenci davranışları ile başa çıkma yöntemleri ve bu yöntemlerin etkililiğine ilişkin görüşleri
    (2018) Yumuşak, Güngör; Balcı, Özgül
    İstenmeyen öğrenci davranışlarının önlenmesi ya da en aza indirilmesi etkili öğretme veöğrenme sürecinin gerçekleşmesi için gerekli olan en önemli koşullardan biridir. Bu nedenleöğretmenlerin istenmeyen öğrenci davranışlarını önlemede kullandıkları yöntemler ve buyöntemlerin etkili olup olmadığının incelenmesi önem taşımaktadır. Bu araştırmada nitelaraştırma desenlerinden durum çalışması deseni kullanılarak öğretmenlerin bu konudakigörüşleri incelenmiştir. Araştırma Konya ili merkez ilçelerinde çalışmakta olan İlkokul 3 ve4. sınıf öğretmenleri ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada 20 öğretmenden yarı yapıladırılmışgörüşme formları kullanılarak görüş alınmıştır. Araştırma sonunda elde edilen bulgularagöre öğretmenlerin ders akışını bozma, derse ilgisizlik gösterme, iletişim bozukluklarıgösterme gibi davranışları istenmeyen öğrenci davranışları olarak niteledikleri, bunlarınnedenlerini çoğunlukla heterojen sınıf yapısına, medya araçlarının aşırı kullanımına veailelerin eğitim seviyelerinin düşük olmasına bağladıkları belirlenmiştir. İstenmeyendavranışı önlemekte, görüşülen öğretmenlerin tamamının sınıf kurallarını öğrencilerlebirlikte oluşturmayı tercih ettikleri belirlenmiştir. Bunun yanında sınıfın fiziki koşullarınındeğiştirilmesi ve aileler ile görüşülmesi en sık alınan önlemler arasında gösterilmektedir.Öğretmenlerin verdikleri tepkiler çeşitlilik göstermekle beraber en sık derste sözle uyarmatepkisinin verildiği bu tepkiyi sırasıyla ceza verme, yüksek sesle kızma ve mimiklerleuyarma, yüz yüze konuşma, kurallara uyunca ödül verme gibi diğer tepkilerin izlediğibelirlenmiştir. Öğretmenlerin kurallara uyunca ödül verme, yüz yüze konuşma ve veli işbirliğinin davranışı değiştirmede etkili olduğu; ceza verme, yüksek sesle kızma ve mimiklerle uyarma gibi diğer tepkilerin etkili olmadığı yönünde görüş bildirdikleri belirlenmiştir. Ayrıcaöğretmenlerin hizmet içi eğitim almak istedikleri ancak hizmet içi eğitim uygulamalarınıyetersiz buldukları belirlenmiştir.
  • Öğe
    Omurilik Felci Geçiren Bireylerin Yaşamında Din ve Maneviyat: Travma ile Başa Çıkmadan Travma Sonrası Manevi Gelişime Yolculuk
    (2017) Şimşir, Zeynep; Boynueğri, Sebahat Tuba; Dilmaç, Bülent
    İnsanların yaşamında derin izler bırakan travmatik deneyimler olumsuz sonuçlar doğurmasının yanı sıra olgunlaşma, büyüme ve gelişim olarak ifade edebileceğimiz olumlu sonuçlara da yol açabilmektedir. Travma sonrası gelişim olarak ifade edilen bu deneyimin gerçekleşmesinde insanların sahip olduğu dini ve manevi eğilimlerin rolü büyüktür. Aynı zamanda geçirilen travmatik deneyimler kişilerin dini ve manevi yaşantısında değişimlere sebep olabilmektedir. Bu araştırmanın amacı omurilik felci geçiren bireylerin dini ve manevi eğilimlerinin travma sonrası gelişim üzerindeki etkisini ve travmatik yaşantının dini ve manevi yaşantıda meydana getirdiği değişimleri ortaya koymaktır. Nitel bir doğaya sahip olan araştırmada fenomenoloji deseni kullanılmıştır. Veriler görüşme yöntemi ile toplanmış ve omurilik felci olan 15 yetişkinle görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi tekniği ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda ortaya çıkan temalar şunlardır: Travma ile başa çıkma yolları, Allah'a dair tutumlarda değişim, dini pratikler, ahiret ve kader inancında değişim, dini katılım. Araştırma sonuçlarına göre omurilik felçli bireylerden bazıları travma yaşantısı ile başa çıkmak için din ve maneviyattan faydalansa da çoğunluğu yaşadığı durumu kabullenerek başa çıkmıştır. Yaşanan olaydan sonraki süreçte ise felçli kişilerin dini ve manevi yaşantısında pozitif yönde pek çok değişim meydana gelmiş; inandıkları din ve Tanrıyla olan bağları güçlenmiştir. Bu durum bize travmatik deneyimlerin ardından dini ve manevi yaşantıda büyük değişimler meydana gelebileceğini göstermiştir.