Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 12 / 12
  • Öğe
    Cemal Şakar'ın öykücülüğü üzerine bir inceleme
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Uzunlu, Cüneyt; Harmancı, Abdullah
    Bu çalışmada Türk öykücülerinden Cemal Şakar’ın kırk yıla yaklaşan öykücülüğü incelenmeye çalışılmıştır. İslamcı Akım içerisinde Şakar’ın nerede durduğu, öykü poetikasının temel dinamiklerinin neler olduğu irdelenmiş ve öykücülüğü dört döneme ayrılarak araştırmaya konu edilmiştir. Şakar, varoluşçuluk ve 1950 Kuşağı’nın tesirinde öykü yazmaya başlamış; bu ilk döneminde yol, yolculuk ve arayış izleklerini yoğun bir şekilde kullanmıştır. 1980’lerde modernist etkiyle bireyin merkezde olduğu bir yapı barındıran Şakar öykücülüğü, o dönemden sonra birçok durağa da uğramıştır. Yazar; 2000’lerden itibaren deneysel öyküler yazmayı ve biçimi öncelemiş, Kur’an-ı Kerim etkisiyle küçürek öyküler kaleme almış, son döneminde ise insani ve toplumsal duyarlığın ön plana çıktığı, postmodernist izler taşıyan öyküler yazmıştır. Şakar; bütün edebî hayatında dinî duyarlıkla hareket etmeye çalışmış, temel referansını “İslam” olarak belirlemiştir.
  • Öğe
    Ceyhan ilçesi ağızları (inceleme- metinler- sözlük)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Ayduttu Çevik, Serpil; Özkan, Abdurrahman
    Çalışmanın amacı, Adana’nın Ceyhan ilçesi sınırları içerisinde yaşayan halkın konuştuğu ağzın derlenmesi, yapılan derlemelerden hareketle Adana ili Ceyhan ilçesi ağızlarının dil bilgisi özelliklerinin tespit edilmesi ve Ceyhan ilçesi ağızlarına ait söz varlığının ortaya çıkarılmasıdır. Çalışmamız Giriş, İnceleme, Metinler ve Sözlük olarak dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde tezin amacı ve önemi açıklanırken, coğrafi ve etnik yapı gibi Ceyhan ’ı tanıtan bilgilere de yer verilmiştir. İkinci bölümde Ceyhan ilçesi ağızlarından derlenen metinlerin ses ve şekil bilgisi detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ses bilgisi bölümünde Ceyhan ağızlarının ses özellikleri ve bu ağızlarda görülen ses olayları ortaya konmuştur. Şekil bilgisi bölümünde kelime türleri ele alınmış ve isim ve fiil çekimleri detaylı bir şekilde incelenmiştir. Sonuç bölümünde Ceyhan ilçesi ağızlarının ortak özellikleri, ağız bölgelerinin karakteristik ses ve şekil özellikleri de belirtilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde sahadan derlenen ve çeviri yazı işaretlerine aktarılan 40 metin bulunmaktadır. Metinlerde yer alan ama Standart Türkiye Türkçesinden farklılık gösteren kelimelerle, metinlerde yer almayan fakat bölge ağzının karakteristik özelliklerini taşıyan bazı sözcüklerin karşılıkları da herhangi bir numaralandırma yapılmadan Sözlük bölümünde verilmiştir.
  • Öğe
    Atatürk Kitaplığı Bel Yz K0633 Numarada Kayıtlı Mecmua (İnceleme – Tahlil – Mestap’a Göre Tasnif – Metin)
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Doğan, Hasan; Kırbıyık, Mehmet
    Yazma eser kütüphanelerinde birçok örneklerini bulabileceğimiz mecmualar, sosyal bilimlerin çeşitli dallarında kaynak olarak kullanılabilecek önemli eserlerdir. Özellikle edebiyat ve kültür tarihçiliği açısından önem arz eden bu eserler her ne kadar kişisel zevklere göre derlenmiş olsalar da çeşitli yönlerden araştırmacılara birtakım imkânlar da sunmaktadırlar. Mecmualar; biyografik kaynaklarda kendine yer bulamayan şair yahut müelliflerin tespiti, divanlara veya manzum mensur telif eserlere girmemiş manzume veya metinlerin tespiti, devrin edebî zevkinin tespiti, devrin zihniyetinin tespiti, dönemin tarihi, sosyal ve ekonomik hayatı vb. çeşitli alanlarda araştırmacılar için değerli bilgiler ihtiva etmektedir. Bu düşüncelerle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Atatürk Kitaplığı’nda BEL Yz K0633 demirbaş numarasıyla kayıtlı olan mecmuanın incelendiği bu çalışma ile mecmua literatürüne ve geleneğine katkı sağlamak amaçlanmaktadır. Manzum nasihatnameler, çeşitli şiir parçaları, latifeler, manzum–mensur hikâyeler, alegorik nakiller ve faydalı olduğu düşünülen birtakım bilgilerin kaydedildiği söz konusu mecmuayı çeşitli yönlerden ele aldık. Çalışmamıza konu olan BEL Yz K0633 numaralı mecmua barındırdığı tarih kayıtları ile bizlere bazı olanaklar sunmaktadır. Mecmua, H. 10 Ramazan 1126/M. 19 Eylül 1714 – H. 1 Şaban 1152/M. 3 Kasım 1739 tarih aralığında derlenmiştir. Yirmi beş yıllık bir sürede derlenen mecmua 18. yüzyıl Osmanlı insanının okuma ve yazma sıklığını göstermesi açısından dikkate değerdir. Muhtevası bakımında çok zengin olan ve çeşitli türdeki metinler ihtiva eden mecmuadaki bu seçimler, bahse konu mecmuanın derleyicisinin kişisel zevklerini yansıtsa da günlük mahiyetindeki bu derlemeden hareketle bazı genel çıkarımlar yapılabilir. Mecmuadaki tarihler 18. yüzyıl insanının kış aylarında daha çok okuyup yazdığına işaret etmektedir. Ayrıca elimizdeki mecmua, bir Osmanlı insanının okuma ve yazma çeşitliliğini de göstermesi açısından önemlidir. Mecmuadan edindiğimiz bilgilere göre bir 18. yüzyıl insanı fıkralar, nasihatname türündeki manzumeler, aşk manzumeleri, halk hikâyeleri, alegorik metinler ve manzum falnâmelere ilgi duymaktadır.
  • Öğe
    Bolu ve Düzce Halk Kültüründe Türbeler ve Ziyaret Yerleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2021) Kaplan, Haktan; Peker, Selçuk
    İnsanoğlu tarih sahnesinde kendini gösterdiğinden beri kutsal olan her şeye ilgi duymuş, onunla çeşitli ilişkiler kurmuştur. İnsanoğlunun kutsalla kurduğu bu ilişki, içinde korku ve saygı unsurlarını barındırmaktadır. Ortaya çıkan bu korku ve saygı unsurunun sonucunda içinde kutsal güç olduğunu düşündüğü varlık ve nesneleri memnun etmek için çeşitli ritüeller icra edilmiştir. Bu ritüelleri uygulayanlardan biri de hiç kuşkusuz Türklerdir. Türklerin kadim inançlarında kültler birer kutsallık sembolüdür. Türkler eski dinlerinde hayatlarının her anına kutsallığa konu olan her kültü yansıtmışlardır. Zamanla farklı dinleri kabul etmelerine rağmen eski dinlerinden gelen ve kutsallığın sembolü olan kült varlıkları ve nesneleri terk etmemişler, onları yeni dinleriyle sentezleyerek yaşatmaya devam etmişlerdir. Müslüman olan Türk milleti İslamiyet’in kabulünden sonra da İslam öncesinde kutsal olduğuna inandığı uygulamaları İslami inanca uygun hâle getirerek yaşamaya devam etmiştir. Bunun en güzel örneklerinden biri, ata mezarlarını ziyaret geleneğidir. Ata mezarını ziyaret etme anlayışı İslamiyet’le birlikte türbe ve yatır ziyaretlerine dönüşmüştür. İslam dininin katı kurallarına ve yasaklarına rağmen atalar kültünün İslami bir şekli olan veli kültü ve bunun neticesinde ortaya çıkan türbe ve yatır inancı, halk arasında oldukça fazla rağbet gören, etrafında çeşitli anlatılar, inançlar ve uygulamalar barındıran kutsal mekânlar hâline dönüşmüştür. Günümüzde en önemli inanç merkezleri arasında gösterilen türbe ve yatırların Bolu ve Düzce illerindeki dağılımı, ziyaret sırasında gerçekleştirilen ritüellerin tespiti, ziyaret amaçları, ziyaret zamanları ve menkıbelerin derlenmesi bu çalışmanın ana hatlarını oluşturmaktadır. Bu çalışmada, doğal gözlem, anket ve mülâkat neticesinde elde edilen verilerle, türbe ve yatırların ortaya çıkışları, mimari durumları, velilerin tarihî ve menkıbevi şahsiyetleri, ziyaretin ferdi ve toplumsal nedenleri, türbe ve yatırlar ilgili yasaklar, türbe ve yatırların adlandırılması, ziyaret zamanları, ritüeller, adak ve adak çeşitleri, keramet motifleri, ziyaretçi profiliyle ilgili değerlendirmelerde bulunulmuştur. Çalışmada, Bolu ve Düzce’nin şehir merkezleri ile birlikte toplam 16 ilçesinde tespit edilen 67 kutsal ziyaret yeri etrafında oluşan inanç ve uygulamaların İslam diniyle, eski Türk inanç sistemleriyle ve büyüsel pratiklerle olan ilişkisi incelenmiştir. Ayrıca kutsal ziyaret yerlerinin işlevleri ziyaret sebeplerine bağlı olarak incelenmiştir. Bolu ve Düzce’deki tüm kutsal ziyaret yerlerinin ilk defa bu çalışmada ele alınması, sözlü kültür içerisinde unutulma riski bulunan anlatıların tespiti ve motifleri bakımından değerlendirilmesi, kutsal ziyaret yerlerinde yatan metfunların adlandırılması ve yeni bir tasnifin oluşturulması ve kutsal ziyaret yerlerinin işlevlerinin kuramsal çerçevede ele alınması, çalışmamızın özgün taraflarını oluşturmaktadır.
  • Öğe
    Tabu ve Mülkiyet İlişkisi Bağlamında Anadolu Sahası Türk Masalları
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2021) Savaş, Hasan; Ayva, Aziz
    Türk halk edebiyatının ana kaynaklarından biri olan masallar, toplumun kültürel gen kodlarını muhtevasında barındırır. Masallar geçmişten günümüze kültürler arası bir köprü vazifesi görerek toplumsal belleğin muhafazasını üstlenir. Genel olarak masallar evrensel bir çerçevede düşünülse de anlatıcılar tarafından masal motifleri toplumun kültürel dokusuna göre yerelleştirilerek aktarılır. Bu durum masalların anlatıldığı toplumun sosyokültürel unsurları ile bütünüyle ayrılmaz bir bağ oluşturduğunu ifade etmek için yeterlidir. Masalların bünyesinde barındırdığı kültürel aktarım unsurlarından biri de tabulardır. Yazısız ilk yasalar olarak tanımlanabilen tabular, toplumsal düzenin sağlanması adına ortaya çıkmıştır. Toplumsal düzlemde kutsal kabul edilen ve mana olarak adlandırılan özel bir gücü bünyesinde barındırdığına inanılan belirli kişi veya nesneler tabu olarak nitelendirilir. Tabulaştırılan bireylerin toplum içinde korkulan ve saygı duyulan kişiler olması erkek-kadın ayrımı ile birlikte ortaya çıkmış olan sınıfsal farkları da desteklemiştir. Sınıf farkının tabii sonucu olarak teşekkül etmiş olan toplumsal yapı, kendisini ayakta tutabilmek için ötekilere ihtiyaç duymuştur. Bu bağlamda hukuki paradigmaların temelini oluşturan tabular, ötekileştirme kavramını da desteklemiştir. Bununla birlikte tabular, mülkiyet müessesesinin teşekkülü ile birlikte ortaya çıkmıştır. Kısaca belirli bir mülki unsurun korunması adına teşekkül ettirilmiştir. Varlıklar üzerinde bireylerin sahipliğini belirten mülkiyet, özel ve toplumsal olmak üzere iki ana gruba ayrılır. İlkel dönemlerde ortaklaşa hayatın getirisi olarak sadece toplumsal mülkiyetin bulunduğu varsayılmıştır. Fakat ölü ile birlikte gömülen şahsi eşyalar ve av aletleri gibi unsurlar bireysel sahipliği ifade eder. Çünkü gömülen eşyalar topluma değil bireye aittir. Toplumsal hayatın hemen her safhasında kendine yer bulabilen mülkiyet, masalların muhtevasında da geniş bir yer tutar. Buradan hareketle tabu ve mülkiyet unsurlarının masal metinlerinde tespit edilmesi çalışmanın temel amacını oluşturur. Çalışmada tabu ve mülkiyet ile ilişkili yüz on altı adet masal, örneklem metodu kullanılarak belirlenmiştir. Belirlenen tabular Stith Thompson’un Motif Index of Folk Literature adlı eseri baz alınarak sıralanmıştır. Anadolu sahası Türk masallarında bulunan mülkiyet ile ilgili unsurlar genel itibarı ile tabu motifinin olduğu bölümlerde ortaya çıkmıştır. Masal metinlerinde sıklıkla karşılaşılan yasaklanmış oda motifi genellikle hane mülkiyeti ile ilgilidir. Ev ve özel yaşam, masallarda bu yasak ile koruma altına alınır. Bununla birlikte yasaklanmış bölgeye gidenler, dev tarafından öldürülmek istenir. Nitekim mülki bir unsur olan beden, ortaya çıkan bu yasakla korunmaya çalışılır. Bu minval üzere masalların içerisinde otuz sekiz adet tabu, dokuz adet ise mülki unsur tespit edilmiştir.
  • Öğe
    20. Yüzyıl Türk Edebiyatında Günlük
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2021) Fıstıkçıoğlu, Ferhat Mustafa; Aslan, Hanifi
    Günlük, yapısı gereği tanımlanması ve sınırları çizilmesi zor bir türdür. Bugüne kadar yapılan tanımların birçoğunda eksikler ya da fazlalıklar görülmüştür. Öte yandan Türk edebiyatında günlük üzerine çalışmaların sayısı oldukça azdır. Mevcut çalışmalar bazı edebiyatçıların günlüklerinin incelenmesi ile sınırlı kalmıştır. Bu tez, günlüğün tanımını, özelliklerini ve tarihçesini göstermek ve literatürdeki boşluğu doldurmak amacıyla yazıldı. Batılı anlamda ilk günlük Seyahat Jurnali’nin yayımlandığı 1896’dan 2010’a kadar kitap olarak basılan günlükler tezimizin çalışma çerçevesi olarak belirlendi. Çalışmanın kapsamına giren 46 yazarın 88 günlüğü konularına göre incelendi. Bu konular “Dil Meselesi”, “Edebî ve Sanatsal Konular”, “Kişisel ve Psikolojik Konular”, “Mekânlar”, “Şahsiyetler” ile “Toplumsal ve Siyasi Konular” olarak tespit edildi. Günlükler “Dil ve Üslup” olarak değerlendirildi. Çalışmanın sonucunda Türk edebiyatında basılan günlüklerin sayısında 1990’larda ciddi bir artış olduğu görüldü. Türk edebiyatındaki günlüklerin içe dönük konulardan çok dışa dönük konularda yazıldığı tespit edildi. Sadece günlüklerde bulunan birçok konu açıklandı. Bütünlüğü esas alan bu tezin dışında farklı bakış açılarıyla Türk edebiyatında günlük üzerine yapılacak çalışmalar literatüre katkı sağlayacaktır.
  • Öğe
    Türk Boylarının Destanlarında Kurt
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Kolot, Berna; Peker, Selçuk
    Tarihin karanlık dönemlerinden itibaren yaşamlarını devam ettiren Türkler, dünyanın farklı coğrafyalarına yayılarak bugün dünya üzerinde Türk adıyla varlığını sürdüren iki yüz milyona yakın bir millettir. Kadim dönemlerde göçerevli hayat şartlarının gerektirdiği şekillerde yaşamlarını sürdüren Türkler, bu gereklilikte tabiat unsurlarıyla birlikte yaşamayı öğrenmiştir. Bilhassa yüksek ova ve yaylaların oluşturduğu bozkır yaşantısında ekonomik hayatlarını çobanlık ve hayvancılık üzerine kuran Türkler, pek çok hayvanla iç içe bir yaşam sürmüştür. Ekonomik yaşamın sürdürülmesinin yanında Türklerin sosyo-kültürel hayatlarında da bu hayvanlar önemli bir konuma gelmiş, Türk kültürü, edebiyat ve mitolojisinde kendilerine yer bulmuştur. “Türk Boylarının Destanlarında Kurt” başlıklı bu çalışmada, Türk kültür hayatına etki eden vahşi hayvanlardan biri olan kurdun; Türklerin tarihî serüvenlerini, kahramanlarını ve kahramanlıklarını, başlarına gelen çeşitli savaş, göç, kıtlık gibi afet durumlarını ve aşk hikâyelerini konu edinen destanlardaki varlığı üzerinde durulmuştur. Bu amaç doğrultusunda Türkiye Türkçesine aktarılmış Türk boylarına ait toplamda 274 destan taranmış, bu destanların 147’sinda kurt motifine yer verildiği geri kalan 127 destanda kurt motifinin bulunmadığı görülmüştür. Tarama sonucu elde edilen metinlerden hareketle kurdun destanlardaki varlığının nedenleri işlevsel olarak açıklanmaya çalışılmıştır. Böylelikle Türk destanlarında kurdun varlığı yalnızca türeyişi sağlayan, yol gösteren ve savaş kılavuzluğu yapan kutsal-tanrısal bir hayvan olmasının yanında dokuz farklı işlevinin daha olduğu tespit edilmiştir. Tespit edilen bu işlevlerde kurdun ve kurt uzuvlarının destanın yaratıldığı toplumun mitolojisinde, halk inanışları ve uygulamalarında, günlük araç-gereçlerinde nasıl yer tuttuğu ve destanlara nasıl yansıtıldığı gözler önüne serilmiştir.
  • Öğe
    Türk romanında duygular (1872-1901)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Özkan, Ahmet Ferhat; Engin, Ertan
    Roman türünde verilen ilk eserlerle birlikte Türk edebiyatı bazı temsillerden ve sınırlardan sıyrılıp sosyo-kültürel bir boyut kazanmış ve böylece duyguların kurgusal boyutta deneyimlenmeleri yeni bir düzlemde gerçekleşmeye başlamıştır. Başka bir ifadeyle, kurgu karakterler verili rollerden sıyrılıp toplumsal yönleri de olan duyguların taşıyıcı bireyleri olarak var olmuşlardır. Bu çalışma, Türk romanının ilk örneklerini, sosyo-kültürel ve politik bir boyut kazanan bu duyguların perspektifinden inceleme amacı taşımaktadır. Bu incelemeyi mümkün kılan kuram ise, duyguların sadece içsel değil aynı zamanda toplumsal bir fenomen olduğunu savunan sosyal inşacılık (social constructivism) kuramıdır. Bu kuram, bazı duyguları daha öncelikli gören biyolojik tabanlı yaklaşımların aksine, genelgeçer bir "temel duygular" kavramını reddetmektedir. Bu bağlamda aşk, umut, kıskançlık ve acıma duygularının Tanzimat ve Servet-i Fünûn olarak adlandırılan dönemlerdeki Türk romanının temel meseleleriyle örtüştüğü belirlenmiş ve sözü edilen bu duygular "temel" olarak kabul edilmiştir. Çalışmanın ilk bölümünde "duygu"nun bilimsel bir kavram haline dönüşmesinin kısa tarihi aktarılmış ve roman türünde duygu üzerine yapılacak bir çalışmanın karşılaşacağı sorunlar çözülmeye çalışılmıştır. İkinci bölüm; sırasıyla aşk, umut, kıskançlık ve acıma bölümlerinden oluşmaktadır. 1872-1901 yılları arasında yayımlanan romanların incelenmesi sonucu söz konusu duyguların, Türk romanının sorunsalları için oldukça yararlı perspektifler sundukları ve bir "medeniyet krizi" yaşayan Osmanlı düşüncesinin yaşadığı duygusal travmayı somutlaştırdığı görülmüştür. Her ne kadar roman ve duygular ekseninde yapılsa da, sosyo-kültürel amacı gereği, bu çalışma; iktisat, tarih, sosyoloji, psikoloji gibi disiplinlerden de önemli ölçüde yararlanmıştır. Ayrıca, duyguların, Osmanlı düşüncesindeki sekülerliğin duygusal kökenleri gibi konulara odaklanan önemli sorular ürettiği tespit edilmiş ve tez çalışmasında bu sorular cevaplandırılmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde telaffuz: Bir karma yöntem araştırması ve ünlülerin telaffuz öğretimine yönelik yeni bir teknik
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Koçak, Ahmet; Özkan, Abdurrahman
    Bu çalışmanın amacı Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen öğrencilerin zorlandığı konuşma becerisinde ayırt edici bir özellik olan telaffuz konusunu kapsamlı bir şekilde incelemek ve "Görsel-İşitsel Özdeşliğe Dayalı Çağrışım Tekniği"nin Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen öğrencilerin telaffuz becerisine etkisini belirlemektir. Nicel ve nitel araştırma yöntemlerinin bir arada kullanıldığı bu çalışma, deneysel desenli bir "karma yöntem" araştırmasıdır. Araştırmanın nicel boyutunda tarama modeli ve kontrol gruplu ön test-son test modelli deneysel model kullanılmıştır. Nicel boyutta çalışma grubunu, 2017-2018 ve 2018-2019 öğretim yıllarında Selçuk Üniversitesi Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezinde (SÜ-TÖMER) Türkçe öğrenen 68 ülkeden 510 öğrenci ve aynı yıllarda SÜ-TÖMER'de görev yapan 20 öğretim görevlisi oluşturmaktadır. Ayrıca araştırmanın deneysel kısmında 2017-2018 öğretim yılında SÜ-TÖMER'de kayıtlı A1 seviyesindeki öğrencilerden alt örnekleme yöntemi kullanılarak amaçlı örnekleme modeliyle 28 öğrenciden oluşan deney ve kontrol grupları oluşturulmuştur. Bu çalışma gruplarına telaffuza ilişkin tutum ve ilgiyi, telaffuzu geliştirme kaynaklarını, dil öğrenme ve Türkçe seslerin zorluk algısını ve yabancı öğrencilerin ana dillerinde bulunmayan sesleri belirlemeyi amaçlayan dört anket uygulanmıştır. Deneysel uygulamanın yapıldığı deney grubunda "Görsel-İşitsel Özdeşliğe Dayalı Çağrışım Tekniği" kullanılmıştır. Nitel boyutta öğretici çalışma grubunu 2017-2018 ve 2018-2019 öğretim yıllarında SÜ-TÖMER'de görev yapan 23 öğretim görevlisi oluşturmaktadır. Araştırmanın nitel boyutunda ise öğreticilere yapılandırılmış görüşme formu uygulanmış, elde edilen nitel verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Deneysel çalışmada deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin ünlü telaffuzları ön test ve son test olarak kayıt altına alınmıştır. Elde edilen formant frekansları, PRAAT ses analizi programı ile analiz edilmiştir. Öğrencilerden elde edilen formant frekanslarının değerlendirilmesi için ölçüt olarak yine aynı öğretim yılında SÜ-TÖMER'de görev yapan ve yaş ortalaması deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilere yakın olan 15 öğretim görevlisinden alınan ünlü telaffuzlarının ortalaması kullanılmıştır. Öğrencilere ait ünlü telaffuzları formant frekansının öğretici değerlerine yakınlığı veya uzaklığı oranında telaffuzda gelişim olup olmadığı PYTHON programı ile istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Öğrenci telaffuzları nicelik olarak değerlendirilmesinin yanı sıra "İşitsel Kalite Değerlendirme Formu" ile nitelik olarak da değerlendirilmiştir. Araştırmanın bir parçası olarak deneysel bulgularla karşılaştırma amacıyla Türkçe öğretim setlerindeki (İstanbul, Yeni Hitit, Yedi İklim) ünlü telaffuzları da analiz edilmiştir. Ayrıca daha önceki çalışmalarda Türkçe ünlülerin temel frekans ve formant frekansı değerleri ile ilgili elde edilen bulgular da analize dâhil edilmiştir. Araştırmada, yapılan analizler sonucunda elde edilen nicel ve nitel bulgular yabancı öğrencilerin /ğ/ dışındaki ünsüzlerin telaffuzunda bir sorun yaşamadığını ortaya koymuştur. Buna karşılık genel olarak ünlülerde ve özellikle /ı/, /ö/ ve /ü/ ünlülerinin telaffuzunda neredeyse bütün yabancı öğrencilerin sorun yaşadığı belirlenmiştir. Araştırmanın deneysel kısmında deney grubuna uygulanan "Görsel-İşitsel Özdeşliğe Dayalı Çağrışım Tekniği"nin başta /ı/, /ö/ ve /ü/ olmak üzere ünlü telaffuzlarının öğretiminde olumlu etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Mehmet Atilla Maraş'ın şiirleri üzerine bir inceleme
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Gedikli, Özgür; Harmancı, Abdullah
    Mehmet Atilla Maraş, Cumhuriyet Dönemi'nde ortaya çıkan "Yeni İslamcı Akım"ın önemli isimlerindendir. Şiirlerinde bu akımın bütün özelliklerini gösteren şair, kendine özgü üslubu ve dil kullanımlarıyla dikkat çekse de daha çok siyasi yönüyle gündeme gelmiştir. Bu da onun şiirleri üzerine kapsamlı bir çalışma yapılmasının önüne geçmiştir. Kendini ezilen, onuru çiğnenen ve haksızlığa uğrayanın yanında konumlandırmış ve zulme, haksızlığa karşı şiirler yazmıştır. Onun şiirlerine çocukluğu, döneminin toplumsal ve siyasal özellikleri de yansımıştır. Poetikasından şiirlerindeki konu ve temaya, şiirlerindeki tavrını dünya görüşü şekillendirmiş ve şiirlerini görüşünün çizdiği sınırlar çerçevesinde yazmıştır. Yapı olarak serbest tarzı benimseyen şair, bazı şiirlerinde nazım birimi olarak beyit, dörtlük; nazım şekli olarak divan şiirine ait şekilleri kullansa da şiirleri herhangi bir türün özelliklerini tam olarak yansıtmaz. Anlatımı kullandığı imgelere rağmen son derece açıktır. Ritm, anlam, çağrışım vb. açıdan şiirlerine zenginlik katmak için dil üzerinde koşutluklar, yinelemeler, öncelemeler, sapmalarla vb. tasarruflarda bulunması onun şiirlerinin deyiş bilimi açısından incelenmesini elverişli kılmaktadır. Bu çalışmada da Maraş'ın şiirleri; hayatı, edebi görüşleri, şiirlerindeki konu, tema, yapı, dil ve üslup özellikleri bakımından, deyiş biliminden de yararlanılarak kapsamlı bir şekilde incelenmiştir.
  • Öğe
    Eski Türkçeden Türkiye Türkçesi ve ağızlarına uzanan söz varlığı
    (2019) Mert, Abdullah; Özkan, Abdurrahman
    Çalışmamızda Eski Türkçeden Türkiye Türkçesi ve ağızlarına uzanan söz varlığı tespit edilmiştir. Türkiye Türkçesi ve ağızlarının Eski Türkçe ile ilişkisi önemli ölçüde aynı yöndedir. Ancak bazı ses ve şekil bilgisi ayrılıklarının yanında söz varlığı açısından da farklılıklar vardır. Söz konusu farklıların ortaya konulması çalışmamızın amaçlarından biridir. Çalışmamız üç ana bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm olan Giriş bölümünde çalışmamızda uygulanan yöntem, kapsam, sınırlılıklar ve kullanılan kaynaklara değinilmiştir. İkinci bölümde Eski Türkçe, Türkiye Türkçesi ve ağızlarının karşılaştırılmasından elde edilen verilerden hareketle bazı sözcüklerin ölçünlü dilde bulunmayan/unutulmuş ses ve anlam özelliklerine değinilmiştir. Ayrıca söz varlığı konu başlığı altında ölçünlü dilde olmayan çok sayıda sözcük de incelenmiştir. Üçüncü bölümde Eski Türkçeden Türkiye Türkçesi ve ağızlarına uzanan söz varlığı dört alt başlık altında tablolara dökülmüştür. Birinci alt başlıkta Eski Türkçeden Türkiye Türkçesi ve ağızlarına uzanan sözcükler; ikinci alt başlıkta Eski Türkçeden Türkiye Türkçesi ağızlarına uzanan ve Türkçe Sözlük'e halk ağzından alınan sözcükler; üçüncü alt başlıkta Eski Türkçeden Türkiye Türkçesi ağızlarına uzanan ve Türkçe Sözlük'te eskimiş kaydıyla yer alan sözcükler; dördüncü alt başlıkta Eski Türkçeden Türkiye Türkçesi ağızlarına uzanan sözcükler karşılaştırılmalı tablolara yerleştirilmiştir. Son olarak oluşturulan tabloların kullanılmasını kolaylaştırmak için Eski Türkçe dizini ve ölçünlü Türkiye Türkçesi dizini şeklinde iki ayrı dizin hazırlanmıştır.
  • Öğe
    Ahmet Mithat'ın eserlerinde oksidentalist bakış açısı
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Savaş, Kudret; Engin, Ertan
    Bu çalışmanın ilk bölümünde oksidentalizmin doğuşunu hazırlayan oryantalizmin ve ötekiliğin tarihsel serüvenine yer verildikten sonra oksidentalizmin kapsamı, ortaya çıkmasına neden olan etmenler ve amacına değinilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise Ahmet Mithat'ın edebiyatımızdaki yerine kısaca değindikten sonra onun eserlerinde yer alan oksidentalistik bakış, bazı başlıklar eşliğinde incelenmeye çalışılmıştır. Mithat'ın düşünceleri; din, siyasi meseleler, devlet yönetimi ve askerlik, kadın, aile ve evlilik, kültür ve medeniyet gibi başlıklarda ortaya konmuştur. Ayrıca çalışmanın sonunda Ahmet Mithat'ın düşüncelerinin oksidentalizm bakımından hangi anlamlar içerdiğine değinilmeye çalışılmıştır.