Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 9 / 9
  • Öğe
    Otizm ve Zeka Geriliği Olan Bir Ergende Uygunsuz Cinsel Davranışlar İçin Risperidone ve Paroxetine Birlikte Kullanımı
    (2012) Hergüner, Sabri; Hergüner, Arzu; Erdinç, Çiçek
    Uygunsuz hiperseksüel davranışlar otizmi olan bireylerde sıklıkla bildirilmesine rağmen, yazında bu davranışların kontrol altına alınması ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu yazıda otistik bozukluğu ve zekâ geriliği olan bir ergen olguda aşırı uygunsuz cinsel davranışların risperidonparoksetin kombinasyonu ile tedavisi sunulmuştur. Otizmi olan kişilerde aşırı cinsel uğraşlar aile ve çevre için stres kaynağı oluşturabilir, bu nedenle uygun tedavi yaklaşımları önemlidir. (Nöropsikiyatri Arflivi 2012; 49: 311-313)
  • Öğe
    Tedavi Amaçlı Olmayan Erkek Çocuk Sünnetinin Etik Değerlendirmesi
    (2015) İzgi, Cumhur
    Tedavi amaçlı olmayan sünnet uygulaması, tarihsel açıdan çok eskilere dayanan ve en çok uygulanan cerrahi girişim olarak kabul edilir. Bu uygulamanın gerekliliği, genel olarak dini ve geleneksel nedenlere da- yandırılmakla birlikte toplumsal kabulü artırmak için uygulamanın ya- rarlarına yönelik tıbbi temellendirmelere de ağırlık verilmektedir. Tedavi amaçlı olmayan sünnet uygulamasının tıbbi açıdan yararı ve zararı hak- kında ortak bir uzlaşının olmaması, konunun değersel boyutuyla da tar- tışılmasını gerekli hale getirmektedir. Herhangi bir tıbbi uygulamanın hukuksal olarak kabul ölçütleriyle de çelişen sünnet uygulamasındaki temel değer tartışmaları özerklik, vücut bütünlüğünün bozulması, mah- remiyet gibi birey olmanın olanağını sağlayan temel kavramlarla ilinti- lidir. Son yıllarda yaşanan yasal süreçler ile Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin ve Amerikan Pediatri Akademisinin konuyu gündemlerine alması, söz konusu etik değerlendirmelerin gerekliliğini artırmaktadır. Hekimlik mesleğinin değer yükü ve aydın olmayı da içeren hekim kim- liği, hekimlere sünnetin sağlığın geliştirilmesi ve korunması için gerekli olup olmadığı tartışmaları yanında her sünnet uygulamasında girişimin ahlaki izni hakkında düşünme ve değerlendirme yapma sorumluluğunu da yüklemektedir.
  • Öğe
    Çocuklar İçin Anksiyete Duyarlılığı İndeksinin Türkçe Formunun Geçerlik ve Güvenilirlik Çalışması
    (2015) Yılmaz, Savaş; Zinnur Kılıç, Emine
    Amaç: Anksiyete duyarlılığı kişinin anksiyete ile ilişkili hislere karşı korkusu olarak tanımlanmıştır. Bu araştırmanın amacı Çocuk Anksiyete Duyarlılık İndeksinin (ÇADİ) Türkçeye uyarlanarak geçerlik ve güvenilirlik çalışmasının yapılmasıdır. Yöntem: Çalışmaya 8-15 yaş aralığında 328 sağlıklı gönüllü alınmıştır. Katılımcılara Demografik Bilgi Formu, Çocuklar için Anksiyete Duyarlılığı İndeksi (ÇADİ) ve Çocuklar İçin Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (ÇDSKE) uygulanmıştır. Bulgular: ÇADİnin ÇDSKE alt puanlarından sürekli kaygı (r0,42) ve durumluk kaygı (r0,32) puanları ile anlamlı düzeyde bağıntı gösterdiği gözlenmiştir. ÇADİ'nin yüksek bir iç tutarlılık gösterdiği (Cron- bach alfa 0,74) ve test tekrar test güvenilirliğinin iyi olduğu (r 0,77, p0,001) belirlenmiştir. Açımlayıcı faktör analizinde 6 faktörlü yapı gözlenmiş, ancak yazınla uyumlu şekilde fiziksel, bilişsel ve sosyal olmak üzere 3 faktörlü yapının doğrulayıcı faktör analizinde kabul edilebilir olduğu saptanmıştır. Sonuç: Bu çalışmayla Türkçeye kazandırılan ÇADİ'nin geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olduğu gösterilmiştir.
  • Öğe
    Okul öncesi dönemde obsesif kompulsif bozukluk ve toplumsal iletişim bozukluğu birlikteliği: Bir olgu sunumu
    (2016) Çolak Sivri, Rukiye; Bilgiç, Ayhan
    Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) başta anksiyete bozuklukları olmak üzere diğer psikiyatrik bozukluklar ile yüksek oranda birliktelik göstermektedir ve yaşla birlikte eşlik eden psikiyatrik bozukluk sıklıkları değişmektedir. Eşlik eden psikiyatrik bozukluk varlığı tedavi yanıtını ve prognozu etkilemektedir. Toplumsal iletişim bozukluğu (TİB) DSM5'te iletişim bozukluğu başlığı altında yer alan yeni bir tanı kategorisidir ve semptomları fenomenolojik olarak otizm spektrum bozukluğuna (OSB) benzerlik göstermektedir. Literatürde OSB ile OKB birlikteliği hakkında çok sayıda bilgi bulunmakla birlikte, TİB ve OKB birlikteliği ile ilgili bir veri bulunmamaktadır. Bu makalede okul öncesi dönemde TİB ve OKB tanıları konulan ve sertralin tedavisi sonrası OKB belirtileri düzelen bir olgu sunulmaktadır.
  • Öğe
    Association of Delivery Type with Postpartum Depression, Perceived Social Support and Maternal Attachment
    (2014) Hergüner, Sabri; Çiçek, Erdinç; Annagür, Ali; Hergüner, Arzu; Örs, Rahmi
    Amaç: Yazında doğum şeklinin, doğum sonrası depresyon ve anne-bebek etkileşimi üzerine etkilerini inceleyen çalışmalarda farklı sonuçlar bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı doğum şekli ile doğum sonrası depresyon, algılanan sosyal destek ve maternal bağlanma arasındaki ilişkiyi incelemektir. Yöntem: Vajinal doğum yapan 40 kadın ve sezaryen doğum yapan 40 kadın çalışmaya alınmıştır. Depresif belirtilerinin taranmasında Edinburg Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ), maternal bağlanmanın incelenmesinde Maternal Bağlanma Ölçeği (MBÖ) kullanılmıştır. Sosyal destek Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBASDÖ) ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Doğum sonrası depresyon ve algılanan sosyal destek puanları açısından iki grup arasında fark bulunmamıştır. Diğer yandan MBÖ puanları SD yapan kadınlarda anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur. Sonuç: Çalışmamızın sonuçları doğum şeklinin doğum sonrası depresyon gelişimi üzerine bir etkisinin olmadığını desteklemektedir. Bunun yanında SD'nin maternal bağlanma üzerine olumsuz bir etkisi olabilir
  • Öğe
    Impact of Symptoms of Maternal Anxiety and Depression on Quality of Life of Children with Cerebral Palsy
    (2016) Türkoğlu, Serhat; Bilgiç, Ayhan; Türkoğlu, Gözde; Yılmaz, Savaş
    Amaç: Serebral palsi (SP) çocukların yaşam kalitesi üzerine belirgin etkilere sahiptir. Çocukların yaşam kalitesinin belirlenmesinde ebeveyn bildiriminin sıklıkla belirleyici olduğu düşünüldüğünde, ebeveyn bildirimini etkileyen potansiyel psikososyal faktörlerin anlaşılması önemlidir. Bu çalışmanın amacı; SP'li çocuklarına bakım veren annenin depresif ve anksiyete belirtilerinin, etkileme ihtimali olan klinik ve demografik verilerden bağımsız olarak çocukların yaşam kalitesi üzerine etkisini araştırmaktır Yöntem: Polikliniğe başvuran 7-18 yaş aralığındaki 97 SP olgusu Çocuk-lar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği- Ebeveyn formu (ÇİYKÖ-E) ile değerlen-dirilmiştir. Hastaların SP tipi, kaba ve ince motor fonksiyonları, zihinsel gelişim düzeyleri ve diğer klinik değişkenleri kaydedilmiştir. Annelerin depresyon belirti düzeyi Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), anksiyete belirti düzeyi ise Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) ile değerlendirilmiştir.Bulgular: Regresyon analizine göre; erkek cinsiyet, zihinsel yetersizlik düzeyi ve yüksek anne BAÖ skorlarının ÇİYKÖ-E fiziksel sağlık pua-nı üzerine; zihinsel yetersizlik düzeyi ve yüksek anne BDÖ skorlarının ÇİYKÖ-E psikososyal sağlık puanı üzerine negatif etkisinin olduğu sap-tanmıştır. Zihinsel yetersizlik düzeyi, kaba motor fonksiyon kaybı düzeyi ve yüksek anne BDÖ skorlarının ise ÇİYKÖ-E toplam puanını negatif yordadığı bulunmuştur.Sonuç: Bu bulgular, SP'li çocuklarda annenin depresyon ve anksiyete belirti düzeyinin, diğer klinik değişkenlerden bağımsız olarak ÇİYKÖ-E skorları üzerine yordayıcı olduğunu göstermiştir.
  • Öğe
    Anksiyete bozukluğu tanısı alan ergenlerde anksiyete ve anksiyete duyarlılığının dissosiyatif belirtiler üzerine etkileri
    (2015) Yılmaz, Savaş; Bilgiç, Ayhan; Hergüner, Sabri
    Amaç: Dissosiyatif belirtiler ile anksiyete arasında bir ilişki olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte, anksiyetenin farklı boyutları ile dissosiyasyon ilişkisi hakkındaki veriler sınırlıdır. Bu çalışmada anksiyete bozukluğu olan ergenlerde, durumluk-sürekli anksiyete ve anksiyete duyarlılığının dissosiyatif belirtiler üzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya 12-18 yaş aralığında, anksiyete bozukluğu tanısı konulan toplam 54 ergen alınmıştır. Katılımcılara Ergen Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği (E-DYÖ), Çocuklar için Anksiyete Duyarlılığı İndeksi (ÇADİ) ve Çocuklar İçin Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (ÇDSKE) uygulanmıştır. Sonuçlar: Yapılan korelasyon analizlerinde E-DYÖ puanlarının, ÇDSKE-Sürekli, ÇDSKE-Durumluk, ÇADİ toplam, ÇADİ fi ziksel ve ÇADİ bilişsel puanları ile pozitif ilişkili olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, çoklu regresyon analizi uygulandığında sadece ÇDSKE-Durumluk şiddetinin E-DYÖ toplam puanları için anlamlı yordayıcı olduğu görülmüştür. Tartışma: Bu çalışma, anksiyete bozukluğu olan ergenlerde dissosiyatif belirtilerin ortaya çıkmasında durumluk anksiyetenin belirleyici etkiye sahip olduğunu, sürekli anksiyete ve anksiyete duyarlılığının ise etkili olmadığını göstermiştir. Bu veri, ergenlerde anksiyete ile dissosiyatif belirti ilişkisinde anksiyeteye olan yapısal yatkınlıktan çok bireyin belli bir dönemdeki anksiyete düzeyinin önemli olduğunu düşündürmektedir.
  • Öğe
    Pastpartum depression in mothers of infants with very low brrth weight
    (2013) Hergüner, Sabri; Annagür, Ali; Altunhan, Hüseyin; Çiçek, Erdinç; Örs, Rahmi
    Amaç: Çok düflük doum arlkl (ÇDDA) bir bebein doumu annesi için önemli bir yaflam olaydr. Bu bebeklerin annelerinin psikolojik stres açsndan yüksekrisk altnda olduu çeflitli arafltrmalarda gösterilmifltir. Bu çalflmann amac ÇDDA olan bebeklerin annelerinde depresif belirtilerin düzeyini arafltrmak veiliflkili etmenleri incelemektir. Yöntem: Çalflmaya 35 ÇDDA bebein (1500 gr) annesi, 35 düflük doumarlkl (DDA) bebein (1500-2500 gr) annesi ve 35 zamannda doan salklbebein (2500 gr) annesi olmak üzere toplam 105 bebek ve annesi alnmfltr. Annelerdeki doum sonras depresif belirtilerin incelenmesinde Edinburg Doum Sonras Depresyon Ölçei (EDDÖ) kullanlmfltr. Sosyal destek ise Çok BoyutluAlglanan Sosyal Destek Ölçei (ÇBASDÖ) ile deerlendirilmifltir. Bulgular: Ortalama EDDÖ puan ve yüksek depresyon puan olan (EDDÖ12) annelerin says ÇDDA olan bebeklerin annelerinde DDA olan bebeklerin vezamannda doan bebeklerin annelerine göre daha fazlayd. EDDÖ ile doumhaftas, doum arl ve alglanan sosyal destek arasnda negatif yönde kore-lasyon, EDDÖ ile hastanede kalfl süresi arasnda ise pozitif yönde korelasyonolduu görüldü. Düflük doum arl ve hastanede uzun süre kalfl doum son-ras depresyon için öngörücü deiflken olarak bulundu. Sonuç: Çok düflük doum arl olan bir bebein doumu ve ardndan hastan-eye yatrlmas annede psikolojik stres oluflturmaktadr. Çocuk hekimlerininÇDDA bebeklerin annelerinde depresif belirtiler konusunda daha dikkatliolmalar ve gerektiinde psikiyatri kliniine yönlendirmeleri yararl olabilir. (Nöropsikiyatri Arflivi 2012; 50: 30-33)
  • Öğe
    Tip 1 Diyabetes Mellitus Tanılı Ergenlerde Psikopatoloji, Yaşam Kalitesi ve Ebeveyn Tutumlarının Değerlendirilmesi
    (2015) Şahin, Nilfer; Öztop, Didem Behice; Yılmaz, Savaş; Altun, Hatice
    Amaç: Bu çalışmada tip 1 diyabetes mellitus (DM) tanılı ergenlerdeki psikopatolojiyi, ebeveyn tutumlarını, yaşam kalitesi algılarını ve bunların birbiriyle olan ilişkilerini belirlemek amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya tip 1 DM tanısı konan 50 ergen (12-18 yaş) ile 50 sağlıklı ergen ve anne-babaları alındı. Diyabetik ergenlerle psikiyatrik rahatsızlıkları taramak amacıyla "Okul Çağı Çocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli" kullanılarak klinik görüşme yapıldı. Çalışmaya katılan tüm ergenlerin Çocuk Depresyon Ölçeği, Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri, Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeği ve anne-babalarının Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği, Başa Çıkma Stratejisi Ölçeği, Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeği'nin anne baba formunu doldurmaları istendi. Bulgular: Diyabetli ergenlerde ruhsal hastalık görülme oranı %68 olarak tespit edildi. Diyabetli grupla sağlıklı grup arasında yaşam kalitesi algıları açısından anlamlı fark bulunmadı. Ancak ruhsal hastalığı olan diyabetli ergenlerin ruhsal hastalığı bulunmayan olgulara kıyasla yaşam kalitesi algıları daha düşük olarak izlendi. Ebeveyn tutumlarından otoriter tutumun diyabetli grupta daha fazla olduğu bulundu. Diyabetik grupta ebeveynlerin anksiyeteyle başa çıkma yöntemlerinden kaçınmayı daha fazla kullandıkları tespit edildi. Sonuç: Bu çalışmada Tip 1 DM'li ergenlerde yüksek oranda psikopatoloji saptanmıştır. Ayrıca tip 1 DM'de yaşam kalitesinin bozulmadığı, diyabete eşlik eden psikiyatrik bozukluk varlığında ergenlerin yaşam kalitesi algılarının kötüleştiği bulunmuştur. Diyabetik çocuğu olan anne-babaların sağlıklı kontrollere kıyasla strese karşı uygunsuz başa çıkma yöntemlerini ve olumsuz aile tutumlarını daha fazla kullandıkları saptanmıştır.