Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 17 / 17
  • Öğe
    Meram ilçesindeki okullarda iç ortam hava kalitesinin değerlendirilmesi ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2023) Kasapoğlu, Enes; Uyar, Mehmet
    Amaç: Bu çalışmada Meram bölgesinde yer alan okullarda dersten önce ve ders bitiminde; belirlenen dersliklerde, kantinlerde ve yemekhanelerde iç ortam hava kalitesi düzeyini ve iç ortam hava kalitesiyle ilişkili faktörleri belirlemek amaçlanmıştır. Yöntem: Konya ili Meram ilçesinde 2 Mayıs 2023-16 Haziran 2023 tarihleri arasında yürütülen kesitsel tipte olan bu araştırmada basit rastgele yöntemle belirlenen 34 okulda ölçümler yapılmıştır. Okullarda iç ortam hava kalitesi için sıcaklık, bağıl nem, hava akım hızı, NO, H2S, SO2, CO, CO2 gazları ve partikül madde (>0,3 μm, >0,5 μm, >1 μm, >2,5 μm, >5 μm, >10 μm) ölçümleri yapılmıştır. Bulgular: Sabah dersliklerde yapılan sıcaklık ölçümlerinin %94,10’u, bağıl nem ve CO2 ölçümlerinin ise tamamı uygun aralıktaydı. Akşam ise sıcaklık ölçümlerinin %47,10’u, bağıl nem ölçümlerinin %76,50’si ve CO2 ölçümlerinin %47,10’u uygun aralıktaydı. Dersliklerde akşam yapılan sıcaklık, CO2, PM>2,5 μm, PM>5 μm ve PM>10 μm ölçümleri sabah yapılan öçümlerden yüksekti. Kantinlerde akşam yapılan sıcaklık, CO2, PM>2,5 μm ve PM>5 μm ölçümleri sabah yapılan öçümlerden yüksekti. Kantinlerde akşam bağıl nem değeri sabah ölçülen değerden düşüktü. Yemekhanelerde akşam sıcaklığı sabah sıcaklığından yüksek, akşam bağıl nem değeri sabah bağıl nem değerinden düşüktü. Sınıf mevcudu 30’un üzerinde olan sınıflarda 1000 ppm CO2 sınırı daha fazla aşılmaktaydı. Sonuç: Özellikle dersliklerde uygun değerlerin dışına çıkan parametreler gözlenmiştir. Okullarda gün sonunda hava kalitesi düşüş göstermektedir. Okullarda hava kalitesinin izlenmesi ve iyileştirilmesi için düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
  • Öğe
    Uzaktan sağlık hizmetlerinin kullanılmasına yönelik tutum ölçeği geliştirilmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2023) Yücel, Mehtap; Uyar, Mehmet
    Amaç: Bu çalışmada uzaktan sağlık hizmetlerinin kullanılmasına yönelik tutumu değerlendirmek için kullanılacak ölçeğin geliştirilmesi, geliştirilen ölçeğin güvenilirlik ve geçerlilik çalışmasının yapılması ve ölçekten alınan puan ile ilişkili olabilecek özelliklerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Konya ili Meram ilçesinde yer alan Aile Sağlığı Merkezlerine başvuran 18 yaş üstü 600 hasta ve hasta yakını ile gerçekleştirilen bu çalışma metodolojik türde tasarlanmıştır. Araştırmada veri toplamak için sosyo-demografik özellikler formu ve 5’li likert yapıda tasarlanan aday ölçek formu kullanılmıştır. Veri toplama formları katılımcılara gözlem altında uygulanmıştır. Veri analizi için SPSS ve R programları kullanılmıştır. İstatistiksel olarak p<0,05 olan durumlar anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya güvenilirlik ve Açıklayıcı Faktör Analiz (AFA) için 250 kişi, Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) için 350 kişi, toplamda 600 kişi dâhil edildi. Aday ölçeğin tüm güvenilirlik ve geçerlilik analizlerinden elde edilen sonuçların yeterli düzeyde olduğu tespit edildi. Tek alt boyuttan ve 18 maddeden oluşan ölçeğin toplam açıklanan varyansının %53,8, Cronbach’s Alpha katsayısının 0,947 olduğu bulundu. Ölçekten alınan puan ile çalışma durumu, kronik hastalık varlığı arasında anlamlı fark saptandı (p<0,05). Sonuç: Araştırma sonucunda “Uzaktan Sağlık Hizmetlerinin Kullanılmasına Yönelik Tutum Ölçeği” adında 18 sorudan oluşan 5’li likert yapıda yeni bir ölçme aracı geliştirilmiş, güvenilirlik ve geçerlilik analizleri yapılarak 18 yaş üstü bireylerde kullanılmaya uygun olduğu gösterilmiştir.
  • Öğe
    Hastane personelinde COVID-19 aşı uygulamasının ardından gözlenen aşı sonrası istenmeyen etkilerin ve antikor düzeylerinin değerlendirilmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2022) Can, Ayşe; Demir, Lütfü Saltuk
    Bu çalışmada Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi 'nde çalışan sağlık personelinde inaktif COVID-19 aşısının yan etki profilini belirlemek ve yapılan aşıların antikor oluşturma düzeylerini tespit etmek amaçlanmıştır. Yöntem: Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi 'nde 28 Şubat – 19 Eylül 2021 tarihleri arasında yapılan kohort tipteki bu araştırmada, 396 katılımcıya, yüz yüze görüşme yöntemiyle anket uygulanmıştır. Anket formunda katılımcıların CoronaVac aşısı sonrası yaşadığı yan etkiler sorgulanmıştır. Anket uygulanan 396 katılımcıdan basit rastgele yöntemle seçilen 50 katılımcıya 2 doz CoronaVac aşısı sonrası antikor ölçümü, bu ölçümden 5 ay sonra 3.doz aşı olan ve olmayan ve 2.kez antikor düzeyi bakılmasını kabul eden 30 katılımcıya tekrar antikor ölçümü yapılarak ölçüm sonuçları değerlendirilmiştir. Bulgular: Bu çalışmada hastane personelinin yaş ortalaması 34,37±9,06 idi. CoronaVac aşısı olan katılımcıların %61,9'unda aşı sonrası istenmeyen etkiler (ASİE) görüldüğü, katılımcıların ASİE nedeniyle %1,5'inin ilk doz aşıdan sonra, %1,0'ının 2.doz aşıdan sonra herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurduğu saptandı. Aşı sonrası meydana gelen yan etkilerin büyük oranda ilk 24 saat içerisinde meydana geldiği tespit edildi. Katılımcılarda en sık görülen yan etkiler %30,0 ile aşı yapılan kolda ağrı-uyuşma, %25,0 ile halsizlik, %19,6 ile yorgunluk ve %19,6 ile baş ağrısı olarak belirlendi. ASİE görülme oranının kadınlarda, alerji öyküsü olanlarda ve hastalar ile daha yakın planda çalışan personelde daha yüksek olduğu tespit edildi. Katılımcıların 2 doz CoronaVac aşısından 1 ay sonra seropozitiflik oranı %100,0 olarak bulundu. Antikor düzeyi ölçülen katılımcıların 2 doz CoronaVac aşısından 1 ay sonra ölçülen antikor düzeyi 128,85 U/ml, 3.doz aşı yaptırmayan katılımcıların 2.doz aşıdan 6 ay sonra ölçülen antikor düzeyi 60,50 U/ml, 3.doz aşısını CoronaVac yaptıran katılımcıların 3.doz aşıdan 1 ay sonra ölçülen antikor düzeyi 2037,50 U/ml, 3.doz aşısını Biontech yaptıran katılımcıların 3.doz aşıdan 1 ay sonra ölçülen antikor düzeyleri 16869,00 U/ml olarak bulundu. Katılımcılardan 3.doz aşı yaptırmayanların 2.doz aşıdan 6 ay sonra ölçülen antikor seviyelerinin, 2.doz aşıdan 1 ay sonra ölçülen antikor seviyelerine göre düşük olduğu ancak istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı tespit edildi (p>0,05). Katılımcılardan 3.doz aşısını mRNA aşısı olan Biontech yaptıran grubun antikor düzeyleri, 3.doz aşısını olmayan ve 3.doz aşısını CoronaVac yaptıran gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek saptandı (p<0,001). Sonuç: CoronaVac aşısı sonrası gelişen yan etkilerin hafif ve orta düzeyde olduğu saptanmıştır. CoronaVac aşısının kişilere güvenle uygulanabileceği öngörülmüştür. Aşı sonucu oluşan antikorların belli süre sonra azalma gösterdiği bu nedenle de rapel dozun gerekli olduğu düşünülmüştür. İki doz CoronaVac ile aşılanmış ve 3.doz aşısını mRNA aşısı olarak tercih eden katılımcıların bağışıklık tepkisinin, 3.doz aşısını CoronaVac olarak tercih eden katılımcılardan çok daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Sars-CoV-2, COVID-19 Aşıları, istenmeyen etkiler, antikorlar
  • Öğe
    Bir tıp fakültesi hastanesi iç ortam hava kalitesi ve ortamda bulunanlara etkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2021) Eren, Güllü; Demir, Lütfi Saltuk
    Amaç: Bu çalıĢmada Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi‘nde iç ortam hava kalitesi parametrelerini ölçmek ve hastane çalıĢanları ile hasta/hasta yakınlarının iç ortamla ilgili sağlık yakınmalarını tespit etmek amaçlanmıĢtır. Yöntem: Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi‘nde 28 ġubat – 22 Mart 2021 tarihleri arasında yapılan kesitsel tipteki bu araĢtırmada, 442 katılımcıya, yüz yüze görüĢme yöntemiyle anket uygulanmıĢtır. Hastane iç ortam hava kalitesi için sıcaklık, bağıl nem, hava akım hızı, aydınlık düzeyi, NO, H2S, SO2, CO, CO2 gaz ölçümleri yapılarak ölçüm sonuçları standartlara göre değerlendirilmiĢtir. Verilerin analizleri bilgisayar ortamında IBM SPSS 27.0 programında yapılmıĢtır. Bulgular: ÇalıĢmada ölçülen hava sıcaklığı ortalaması 22,81±2,03 °C olarak tespit edildi. Ölçümlerin %80,3‗ünün standartlara uygun olduğu belirlendi. ÇalıĢmadaki bağıl nem ölçümlerinin ortancası %20,85 (16,62-29,00) ve tüm ölçümlerin % 22,7‘si standartlara uygundu. Ölçümlerin neredeyse tümünde hava akımı hızının standartlara uygun olmadığı belirlendi. Aydınlatma düzeyi ölçümlerinin %81,0‘ının standartlara uygun olmadığı belirlendi. Ġç ortam partiküler madde düzeyi ölçümü ile tüm ortamların ISO 5 sınıfına ait olduğu tespit edildi. Ġç ortam gaz ölçümleri sonucu hastanede NO, H2S, SO2 gazlarına rastlanmadı. CO gazı hastanenin küçük bir kısmında tespit edildi. CO2 ölçümlerinin neredeyse tamamı standartlara uygundu. Katılımcıların %53,2‘si kadın, %46,8‘i erkekti. Katılımcıların hastane iç ortamı ile ilgili en sık görülen yakınmaları yorgunluk, ortam havasından bunalma, uyku hali olarak tespit edildi. Sonuç: Ġç ortam hava kalitesi parametrelerinden bir kısmının standartlara uymadığı ve buna bağlı katılımcıların sağlık yakınmaları belirlenmiĢtir. Ġç ortam hava kalitesi parametreleri düzenli aralıklarla ölçülmeli ve standartlara uygun olması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Öğe
    İlköğretim çağındaki çocuklarda plastik maruziyetinin değerlendirilmesi: meram ilçesi örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2021) Şahin, Reyhan Evci; Uyar, Mehmet
    Bisfenol A'nın dünya genellinde birçok ülkede kullanımının yasaklanması ile BPA'ya alternatif olarak plastik ürünlere Bisfenol S ve Bisfenol F eklenmeye başlanmıştır. BPS ve BPF'nin kullanımının artması ile toksik etkileri de araştırılmaya başlamıştır. Biz de bu çalışmayla Meram ilçesinde çocukluk yaş grubunda bisfenol analoglarına maruziyetin sıklığını saptamayı ve saptanan bu maruziyetin katılımcıların sosyo-demografik özellikleri ve plastik ürün kullanım durumlarıyla ilişkisini değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Kesitsel tipteki bu araştırmanın verileri 15 Haziran - 31 Ağustos 2020 tarihleri arasında Meram ilçesinde oturan sağlıklı çocuklar ve ebeveynleri ile görüşülerek toplandı. Örneklem büyüklüğü OpenEpi programıyla 70 olarak hesaplandı ve örneklem basit rastgele yöntemle seçildi. Araştırmacı tarafından literatür taranarak hazırlanan sosyo-demografik özelliklerin ve plastik ürün kullanım özelliklerinin sorgulandığı veri toplama formu ebeveynlerin yazılı ve sözlü onamı alındıktan sonra uygulandı. Ardından çocuklardan alınan 10 cc spot idrar örneği borosilikat cam tüplerde muhafaza edildikten sonra laboratuvar analizleri yapıldı. Veriler bilgisayar ortamında analiz edildi ve tüm testlerde anlamlılık düzeyi p <0,05 olarak kabul edildi. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 10,58 ± 2,28, %58,6'sı kız, %24,3'ü fazla kilolu veya obez, %60,0'ı kentsel mahallelerde oturmaktaydı. İdrar numunelerinin tamamında (%100) BPS maddesi saptama sınırının üzerindeki konsantrasyonlarda iken ölçülen BPF konsantrasyonlarının hiçbiri (%0) saptama sınırının üzerinde değildi. BPA ise 2 numune dışında hiçbir numunede ölçülemedi. Ölçülen BPS ve BPF ortanca (1.çeyreklik-3.çeyreklik) konsantrasyonları sırasıyla 0,74 (0,49-1,07) ng/mL ve 0,03 (0,02-0,03) ng/mL olarak bulundu. İdrar BPS ve BPF konsantrasyonları katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine göre anlamlı olarak değişmezken (p >0,05), idrar BPS konsantrasyonları ile bazı plastik ürün kullanım özellikleri arasında anlamlı bir ilişki saptandı (p<0,05). Sonuç: Toplumuzda BPA'nın plastik ürünlerde kullanımının terkedilmesiyle insanlarda BPA maruziyetinin azaldığı, onun en sık alternatifi olarak BPS kullanımının artmasıyla insanlarda bu kez BPS maruziyetinin arttığı bu çalışmada da gösterilmiştir.
  • Öğe
    Konya'da bir üniversite hastanesi çalışanlarında mesleki olarak iyonize radyasyon maruziyetinin oksidatif stres ve inflamasyon markırları üzerine etkileri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2021) Ardıç, Zehra; Şahin, Tahir Kemal
    Geniş kullanım alanı olan iyonize radyasyonun insan sağlığı üzerine etkileri, iyonize radyasyonun keşfinden bu yana görülmektedir. Bu çalışmada; Meram Tıp Fakültesi çalışanlarında radyasyondan korunma durumlarının belirlenmesi, radyasyon maruziyetine bağlı mevcut hastalık ve sağlık şikayetlerinin ortaya konulması, oksidatif stresin ve inflamasyonun biyogöstergeler ile gösterilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Kesitsel türde tasarlanmış olan bu çalışma 4 Ağustos - 30 Kasım 2020 tarihleri arasında Meram Tıp Fakültesi'nde çalışma ortamında iyonize radyasyon maruziyeti olan (radyoloji, nükleer tıp, radyasyon onkolojisi, kardiyoloji, gastroenteroloji, ortopedi, üroloji) ve olmayan bölümlerde çalışan 172 kişiyle yapılmıştır. Çalışmada, katılımcılara veri toplama formu uygulanmış ve katılımcılardan 5 ml kan alınmıştır. Katılımcılardan alınan kan örneklerinden tümör nekrozis faktör (TNF)-alfa, interlökin (IL)-10, toplam antioksidan durumu (TAS) ve toplam oksidan durumu (TOS) ölçülmüş, oksidatif stress indikatörü (OSİ) hesaplanmıştır. Elde edilen veriler bilgisayar ortamına aktarılıp analiz edilmiştir. İstatistiksel anlamlılık için p'nin 0,05'ten küçük olduğu durumlar kabul edilmiştir. Bulgular: Radyasyonlu alanda çalışanların %50,0'si erkek, yaş ortalamaları 35,91±7,07 çalışma sürelerinin ortalaması 9,80±7,1 yıldı. Katılımcıların %40,7'sinin radyoloji bölümünde çalıştığı tespit edilmiştir. Radyasyonlu alanda çalışanlarda kişisel dozimetre kullanım sıklığı %80,2, kurşun önlük kullanım sıklığı %69,8, kurşun boyunluk kullanım sıklığı %59,3 olarak ortaya konmuştur. Radyasyonlu alanda çalışanlarda daha fazla gebe kalmada zorluk yaşandığı bulunmuştur. Halsizlik, sinirlilik, yorgunluk, baş ağrısı yakınmaları radyasyonlu alanda çalışanlarda daha fazla görülmüştür. İyonize radyasyon maruziyeti olan grupta iyonize radyasyon maruziyeti olmayan gruptan TOS, OSİ, TNF-α ve IL-10 daha yüksek, TAS daha düşük tespit edilmiştir. TOS, TAS, OSİ, TNF-α ve IL-10 biyogöstergelerinin kesme noktaları belirlenmiştir. Sonuç: Kişisel koruyucu donanım kullanımı yeterli düzeyde olmadığı ve iyonize radyasyon maruziyetinin sağlık yakınmalarını arttırdığı saptanmıştır. Mesleki iyonize radyasyon maruziyetinin oksidatif stresi ve inflamasyonu arttırdığı bulunmuştur. Radyasyon güvenliği hakkında eğitimler verilerek; kişisel koruyucu donanım ve dozimetre kullanımı arttırılmalıdır. Periyodik izlemlere daha çok önem verilerek, iyonize radyasyon maruziyetinin oluşturduğu zararlı etkiler önlenmeye çalışılmalıdır.
  • Öğe
    Mide, kolon ve rektum kanserlerinde etyolojik faktörler (Vaka-kontrol-çalışması)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 1998) Yaycı, Murat; Çivi, Selma
    Kanser, tüm hastalıklar arasında; mide kolon ve rektum kanserleri ise tüm kanserler arasında önemli bir yer tutmaktadır. Bu araştırma mide, kolon ve rektum kanserleri için risk sayılabilecek faktörleri vaka-kontrol çalışmasıyla incelemek amacıyla yapıldı. Aralık 1992-Nisan 1993 tarihleri arasında yas. cins ve öğrenim düzeyi yönünden bire bir eşleştirme yapılmış 117 kanserli ve 117 kontrol olmak üzere toplam 234 kişiyle yüzyüze görüşme tekniği ile hazırlanan anket dolduruldu. Araştırmada kansere etki ettiğini düşündüğümüz risk faktörlerinin tahmini relatif riskleri ve %95 güven aralıkları saptandı. 5 diş ve azında çürük olanların 3.94 (G. A. : 1.08-14.30), 5 dişten fazlasında çürüğü olanların 7.96 (G. A. :2. 39-26. 31) ve hepsi takma olanların ise 4.18 kez (G.A. : 1.32-13.20) daha fazla kansere yakalandıkları saptandı. Sigara, alkol ve kahve içmenin kanser üzerine bir etkisi saptanmadı. Çay içmede ise fazla çay içenlerin daha az kansere yakalandıkları görüldü (T.R.R. :0. 35, G.A. :0. 16-0. 80). Sık sebze ve kurubaklagil yemenin kanseri azaltıcı bir etkisi varken (T.R.R. :0. 36, G.A. :0. 17-0.79. T.R.R. :0. 18, G.A. :0. 07- 0.50), arasıra ve sık salamura yeme kanser riskini artırmaktaydı (T.R.R. :5. 02, G.A. :2. 51-9. 97, T.R.R. :2. 67, G.A. : 1.31-5.42). Ailelerinde kanserden ölüm görülenlerin 4.28 kez (G.A. :1. 63-11. 13) daha fazla kansere yakalandıkları saptandı.
  • Öğe
    Bir toplum sağlığı merkezi masa başı çalışma ofislerinin ergonomik açıdan değerlendirilmesi ve çalışanların sağlık yakınmalarına ergonomi girişiminin etkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2017) Tunçez, İsmail Hakkı; Demir, Lütfü Saltuk
    Bu çalışmada çoğunluğunu masa başında, bilgisayarlı ofislerde çalışanların oluşturduğu Meram Toplum Sağlığı Merkezi'nin ofis ergonomisine uygunluğunu ve çalışanlarda görülen bazı sağlık yakınmalarını tespit etmek, ardından yapılacak ergonomi girişimi ile çalışanların sağlık yakınmalarını azaltmak amaçlanmıştır. Yöntem: Konya ili Meram Toplum Sağlığı Merkezi'nde 1 Nisan – 1 Eylül 2017 tarihleri arasında yapılan müdahale tipindeki bu araştırmada, örnekleme yöntemi kullanılmayıp evrenin tamamına ulaşmak hedeflendi. Çalışmaya katılmayı kabul eden toplam 80 çalışana, yapılan ergonomi girişimi öncesi ve sonrasında yüz yüze görüşme yöntemiyle anket uygulanarak sağlık yakınmaları tespit edildi. Ayrıca katılımcılar ve çalışma ortamı ergonomik açıdan değerlendirildi. Verilerin analizleri bilgisayar ortamında IBM SPSS 23.0 programında yapıldı. Bulgular: Katılımcıların ortalama 8,1 yıldır masa başında bilgisayar kullanarak çalıştığı ve günlük ortalama bilgisayar kullanma süresinin 5,1 saat olduğu tespit edildi. Yapılan ergonomi girişimi sonucunda katılımcıların çalışma postüründe ve ekipman doğru kullanımında iyileşme olduğu, bunun sonucu olarak da kas iskelet sistemi ve göz yakınması olan katılımcı oranlarında anlamlı bir azalma olduğu saptandı. Çalışanların kullandıkları masa ve sandalyelerin tamamına yakınının ergonomiye uygun olduğu; ancak odaların büyük çoğunluğunda sıcaklık-nem düzeyinin uygun olmayan aralıkta, havalandırma ve aydınlatmanın ise yetersiz düzeyde olduğu tespit edildi. Sonuç: Uygulanan girişim programı ile çalışanların ergonomi bilincinin arttığı ve sağlık yakınmalarının genel olarak azaldığı saptandı.
  • Öğe
    Kanser taramalarına yönelik tutum ölçeği geliştirilmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2019) Öztürk, Elif Nur Yıldırım; Uyar, Mehmet
    Kanser taramalarının kanser ölümlerini azalttığı bilinmektedir. Ülkemizde Ulusal Kanser Tarama Programı içerisinde meme, serviks ve kolorektal kanser taramaları yer almaktadır. Bu çalışmada kanser taramalarına yönelik tutumu ölçmede kullanılacak bir ölçeğin geliştirilmesi, geliştirilen ölçeğin pilot uygulamasının ve geçerlilik-güvenilirlik çalışmasının yapılması ve ölçekten alınan puan ile ilişkili olabilecek özelliklerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Metodolojik türdeki bu çalışma, Meram ilçesindeki 29 Aile Sağlığı Merkezine gelen ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 30-70 yaş arası, çalışmaya katılmasına engel olacak düzeyde bilişsel, görsel ve ortopedik engeli bulunmayan 334 kadın ve erkek hasta yakını üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama amacıyla literatür desteği ile oluşturulmuş olan sosyodemografik özellikler formu ve aday ölçek kullanılmıştır. Veri toplama araçları katılımcılara gözetim altında uygulanmıştır. Veri analizleri bilgisayar ortamında SPSS ile yapılmış ve istatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: %50'si kadın ve %50'si erkek 334 kişiden oluşan araştırma grubunun yaş ortalaması 42,93±9,60 idi. 28 maddeden oluşan aday ölçekten madde puan-ölçek puan korelasyonu ±0,200'den küçük olan 4 madde çıkarıldı. 24 maddelik ölçeğin Cronbach's Alpha katsayısı 0,957 olarak hesaplandı. İki yarı güvenilirlik yöntemine göre Spearman-Brown katsayısı 0,907 ve Guttman katsayısı 0,902 olarak bulundu. Ölçeğin yüzeysel geçerliliği ve kapsam geçerliliği iki farklı uzman ekibin desteğiyle gerçekleştirildi. Yapı geçerliliğini belirlemek amacıyla kullanılan açıklayıcı faktör analizi sonucunda 24 madde ve tek boyuttan oluşan ölçeğin açıklanan varyans oranı %52,62 ve özdeğeri 12,66 olarak hesaplandı. Ölçekten alınan puan ile yaş, cinsiyet, eğitim durumu, sigara kullanımı ve kişinin kendisinde kanser varlığı arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,05). Sonuç: Araştırma sonucunda ''Kanser Taramalarına Yönelik Tutum Ölçeği'' adında beşli Likert tipinde yeni bir ölçme aracı geliştirilmiştir. Ölçeğin geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılarak toplumumuzda kullanılmaya uygun olduğu gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kanser taramaları, Tutum, Ölçek, Ölçek Geliştirme, Likert
  • Öğe
    Necmettin Erbakan Üniversitesi öğrencilerinde akıllı telefonbağımlılığı ve depresyon ilişkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2017) Kunt, Muammer; Şahin, Tahir Kemal
    Akıllı telefonlar, bağımlılık oluşturacak şekilde hayatımızın içinde yer almaya başlamıştır. Bu çalışmada, Necmettin Erbakan Üniversitesi öğrencilerinde akıllı telefon bağımlılığı prevalansını ve bu durumu etkileyen faktörleri saptamak ve üniversite öğrencilerinde akıllı telefon bağımlılığı ile depresyon arasındaki ilişkiyi araştırmak amaçlanmıştır. Yöntem: Kesitsel tipteki bu çalışma, 1 Mart-15 Haziran 2017 tarihleri arasında, 2016-2017 eğitim öğretim döneminde Necmettin Erbakan Üniversitesine bağlı fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokullarında kayıtlı olan 509 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmacı tarafından literatür taraması sonucu oluşturulmuş anket formu ile birlikte Akıllı Telefon Bağımlılığı Ölçeği-Kısa Form ve Beck Depresyon Envanteri katılımcılara gözetim altında uygulanmıştır. Verilerin analizleri bilgisayar ortamında IBM SPSS 23.0 programında yapılmıştır ve tüm testler için istatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Katılımcılarda akıllı telefon bağımlılığı prevelansı %46,4 olarak bulunmuştur. Cinsiyete, yaşa, devam edilen sınıfa, günlük akıllı telefon kullanım süresine, akıllı telefonda sosyal ağ kullanma durumuna, akıllı telefonda en sık kullanılan sosyal ağa, ikamet yerine ve akıllı telefonu en sık kullanım amacına göre oluşturulmuş katılımcı grupları arasında akıllı telefon bağımlılık oranları açısından istatistiki olarak anlamlı farkların olduğu görülmüştür. Lojistik regresyon analizi sonucunda istatistiki olarak anlamlı çıkan bulgulara göre akıllı telefonu günlük kullanma süresinin, akıllı telefonu en sık kullanım amacının ve akıllı telefonda sosyal ağ kullanma durumunun akıllı telefon bağımlılığı riskini etkilediği saptanmıştır. Akıllı telefon bağımlılığı ile depresyon arasında pozitif yönde, zayıf düzeyde ve istatistiki olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (φ=0,278; p<0,001). Sonuç: Üniversite öğrencilerinin yaklaşık yarısında akıllı telefon bağımlılığı görülmüştür. Akıllı telefon bağımlılığı ile depresyon arasında anlamlı bir pozitif ilişki saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Üniversite öğrencileri, Akıllı telefon, Bağımlılık, Depresyon
  • Öğe
    Tedaviyi terk eden tüberküloz hastaları ve aile fertlerinin saha tarama sonuçları
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2001) Kara, Fatih; Bodur, Sait
    Bu çalışmada tüberküloz hastalarının dispanserler tarafından takip durumu ile tedaviyi terk eden hastalar ve yakın temaslılarının değerlendirilmesi amaçlandı. Araştırma, 1995 - 1999 yıllarında Selçuk Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği ve Konya ilindeki verem savaş dispanserleri tarafından tüberküloz tedavisi yapılan 1979 hasta üzerinde yapıldı. Tedaviyi terk eden 164 hasta saptandı. Bu gruptan Konya ili sınırları içinde ikamet adresi veren hasta ve yakın temaslıları ile görüşüldü. Ölen ve göç edenler dışında 64 hastaya ulaşılabildi. Demografik veriler anket yardımıyla yüz yüze görüşülerek elde edildi. Hasta ve yakın temaslılarına klinik sorgulama yapıldı, PPD uygulandı, akciğer grafısi çekildi ve çıkarabilenlerden balgam alındı. Fakülte hastanesinde tedavisi olan hastalarda tedaviyi terk oram % 21.6, dispanserde tedavi olanlarda % 4.5 idi. Tedaviyi terk eden hastaların % 62.2'si 35 yaşın üzerindeydi. Hastaların, % 4 1.3 'ünün öğrenimi, % 3 8. 7 'sinin sosyal güvencesi yoktu ve hastaların önemli bir bölümü çok fakirdi. Hastalarının % 36.8'inde başta diyabet olmak üzere eşlik eden hastalık bulunmaktaydı. Hastaların % 48.4'ünde sigara içmekteydi. Hastaların % 39.4'ünün yakınlarında tüberkülozlu vardı. Hastaların % 26.2'si üçüncü ayın sonunda ilaçlarını bırakmıştı. Öğrenim görmüş olmak ilaç kullanım süresini olumlu yönde etkilemekteydi. BCG skan hastaların % 49.0, temaslılarının % 31.4'ünde yoktu. PPD enduraşyon çapı hastalarda ortalama 16.4 ± 3.8 mm, yakın temaslılarında 13.3 ±3.6 mm idi. Hasta ve temaslılarından alman numunelerde mikroskopi ve kültür yöntemleriyle tüberküloz basili tespit edilemedi. Sonuç olarak; genel ekonomik kalkınma, öğrenim düzeyinin geliştirilmesi, hasta kayıt ve bildirim sistemlerinin düzenli işletilmesi ve hastalarla iletişimi sürdürme çabalarının sabırla devam ettirilmesi tüberküloz savaşının başarısını artıracağı kamsına varıldı.
  • Öğe
    Konya bölgesinde istemli düşük yapan kadınların sosyodemografik özellikleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 1997) Kanber, Günay; Şahin, Tahir Kemal
    Gelişmekte olan ülkelerde en önemli sağlık problemlerinden birisi 15-49 yaş arası kadınların karşılaştıkları istemli düşüktür. Bu çalışmanın amacı menstrüe; regülasyon (MR) ile istemli düşük yapan kadınların sosyodemografık özelliklerin; tanımlamak ve MR ve bu karakterler arasındaki ilişkiyi ve MR sonrası komplikasyonları ortaya çıkarmaktır. Kasım 1995'de Konya Çocuk ve Kadın Hastanesi'ne istemli düşük için başvuran 111 kadın ile görüşme yapıldı. Bu araştırmada istemli düşüğü etkileyen faktörler tanımlayıcı ve analitik olarak incelendi. Eğitim seviyesi yükseldikçe istemli düşüğü zararlı görme oram da artmaktadır (p<0.05). Kadının gebelik sayısı arttıkça 3 ve üzeri istemli düşük oranı da yükselmektedir (p<0.05). İdeal çocuk sayısı arttıkça istemli gebelik sayısı da artmaktadır (p<0.05). Üç ve üzeri istemli düşüğün en fazla orta, lise ve yüksekokul mezunu kadınlarda bulunması dikkat çekicidir (%25). En fazla düşük hızı mevsimlik işçi hanımlarında tespit edilmiştir (%28). İstemli düşük sıklığı ile kadının nereden başvurduğu, çalışma durumu, yaşayan çocuk sayısı, ilk evlilik yaşı, şu anki yaşı. evlilik süresi ve aile planlaması kullanması arasında önemli istatistiksel ilişki bulunamamıştır (p>0.05). İstemli düşükten sonra erken komplikasyon hızı %28'dir. En sık komplikasyon %12.6 ile karın ağnsıdır.
  • Öğe
    Genç kızlarda menstruasyon özellikleri ve antropometrik ölçümleri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 1996) Güler, Semin; Çivi, Selma
    GENÇ KIZLARDA MENSTRUASYON ÖZELLİKLERİ VE ANTROPOMETRIK ÖLÇÜMLERİ Bu çalışma, genç kızlarda menstruasyon özellikleri ve şikayetlerini incelemek, dismenore ve premenstrual semptom (PMS) prevalansını tespit etmek; menstruel şikayetler ile beden kitle indeksi (BKI) ve vücut yağ yüzdesi arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla 1995'de Konya ilinde yapıldı. Konya'da Uç kız lisesinde toplam 346 genç kızın katıldığı kes itsel bir araştırma yapıldı. Genç kızlara menstruasyon özellikleri, rahatsızlıkları ve menstruasyon konusunda bir test içeren anket uygulandı. Ağırlık,boy ve deri kıvrım kalınlıkları ölçülerek BKI ve vücut yağ yüzdesi hesaplandı. Değişkenler arası ilişkiler SPSS ve SX paket programları yardımıyla ile ki~kare, t testi, varyans ani izi ve korelasyon analizi kullanılarak incelendi. Gençlerde menars yaşı ortalaması 13.4, disrnenore prevalansı % 68 (% 55 ağ ı r ), PMS prevalansı % 25 o l arak tespit edildi. Menstruasyon konusunda bilgi puanları yeterliydi. Gençlerin çoğunlukla menars öncesi bilgi aldıkları ve bilgi kaynaklarının başında annelerinin olduğu tespit edildi. Menars öncesi menstruasyon konusunda bilgi alan kızlar mensrs olayında olumlu duygu ve davranış göstermişti. En yaygın menstruasyon uygulaması Nonsteroidal antiinflammatory drugs (NSAI), sıklıkla Asetil Sal i si l iç Acid (ASA) kullanımıydı. BKI ortalaması 21.3±2.8 ve vücut yağyüzdesi ortalaması 27.8±3.2 olarak tespit edildi. Gençlerin % 40'ının BKI ' i 5O-75 persentil değerleri arasında; deri kıvrım kalınlıkları suprailiac dışındaki ölçüm ortalamaları normal sınırlar içinde ve vücut yağ yüzdesi değerleri 3G genç hariç, normal ve semiz olarak değerlendirildi. Antropometrik ölçümler ile menstruasyon özellikleri arasında bir ilişki tespit edilmedi. Menarş yaşı ortalaması Türkiye ortalaması ile benzer, dismenore ve PMS prevalansı daha önceki çalışma sonuçlarından yüksek bulundu. Menstruasyon konusunda menarş öncesi bilgi verilmesi gerektiği ve özellikle annelerin doğru bilgiyi öğrenip kızlara öğretmeleri gerektiği sonucuna varıldı. THE MENSTRUAT1OM CHARACTERtSTICS AND ANTROPOMETRIC MEASUREMENTS İN THE ADOLESCENITS G1RLS This study was done to analyse characteristics of menstrual cycle and menstruation complaints, to examine the prevalence of dysmenorrhea and premenstrual symptoms. to establish body mass inde; and body f at percent and to search the relationship between antropometric measurements and menstrual characteristics in Konya, 1995. The adolescent giriş (346), 15-19 years old at three highschool participated in this cross-seçtional study. I nförmat i on on menarcheal age, menstruation habits, regularîty, complaints was collected by a questionnaire which contains a test about menstruation. Anthropometric measures vere taken of weight, height and skinfold thicknesses at four
  • Öğe
    Meram ilçesinde 65 yaş üstü bireylerde malnutrisyon prevalansı
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2017) Eken, Kübra; Uyar, Mehmet
    Bu çalışmada Meram İlçesi'nde yaşayan 65 yaş ve üstü bireylerde, malnütrisyon sıklığının ve beslenme durumu ile ilişkili olabilecek sosyodemografik ve medikal özelliklerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Kesitsel tipteki bu çalışma Meram ilçesinde 1 Nisan – 1 Temmuz 2016 tarihleri arasında yapıldı. Çalışmanın evrenini Meram Toplum Sağlığı Merkezi kayıtlarında yer alan 65 yaş ve üzeri 26249 birey oluşturmaktadır. Uygun örneklem yöntemiyle örneklem büyüklüğü 138 kişi olarak hesaplandı. Araştırmada küme örnekleme yöntemi kullanılması nedeniyle desen etkisi 2 kabul edilerek örneklem hacmi 276 olarak belirlendi. Meram İlçe'sinde bulunan Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) küme kabul edilerek, 5 ASM rastgele yöntemle seçildi. Örnekleme seçilen ASM'lerde, ASM'ye çeşitli sebeplerle başvuran, araştırmaya katılmayı kabul eden, 65 yaş ve üstü bireylere, yüz yüze görüşme yöntemiyle araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik özellikler ve tıbbi geçmiş anketi, Mini Nutrisyonel Anket (MNA), MNA'da bulunan depresyon ve kognitif bozukluk sorularını objektif olarak yanıtlamak için Geriatrik Depresyon Ölçeği (GDÖ) ve Standardize Mini Mental Test (MMT) uygulandı. Verilerin analizleri bilgisayar ortamında IBM SPSS 23.0 programında yapıldı. Bulgular: MNA'ya göre, katılımcıların %1,1'inde malnutrisyon, %38,4'ünde malnutrisyon riski saptanırken, katılımcıların %60,5'inin beslenme durumunun iyi olduğu saptandı. En az bir kronik hastalığı olanlarda (%91,3)(p=0,017), en az 1 ilacı düzenli olarak kullananlarda (%87,6) (p= 0,016), GDÖ'ye göre 'kesin depresyon'u olanlarda (%27,9) (p<0,001), MMT'ye göre kognitif bozukluğu olanlarda (%19,6) (p<0,001) malnutrisyon ve malnutrisyon riski anlamlı olarak yüksekti. Sonuç: Yaşlıların önemli bir bölümünde 'malnutrisyon' ve 'malnutrisyon riski' olduğu, kognitif bozukluğu ve depresyonu olanlarda malnutrisyon ve malnutrisyon riski oranının, olmayanlara göre yüksek olduğu saptandı. Anahtar Kelimeler: Yaşı, Malnutrisyon, Kognitif bozukluk, Depresyon.
  • Öğe
    Konya ilinde evde bakım ihtiyacı olan bireylere bakım verenlerin bakım yükünün, yaşam kalitesinin ve bunlarla ilişkili faktörlerin belirlenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2019) Duman, Hülya; Demir, Lütfü Saltuk
    Günümüz bilim ve teknolojisindeki gelişmelerin hız kazanması; bir taraftan insanların daha uzun süre yaşamalarına olanak sağlarken, diğer taraftan ise genellikle sağlık durumları kötüleşmiş, yaşam kaliteleri düşmüş ve bir anlamda kendilerine bakacak kişilere gereksinimleri olan bireylerin sayısında artmaya neden olmuştur. Bu çalışmada, Konya ilinde evde bakım ihtiyacı olan bireylere bakım verenlerin; bakım yükünün, yaşam kalitesinin ve bunlarla ilişkili olabilecek faktörlerin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Kesitsel tipteki bu çalışma, 1 Temmuz-30 Eylül 2019 tarihleri arasında Konya Beyhekim Devlet Hastanesi, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Konya Numune Hastanesi'nin ''Evde Sağlık Hizmetleri'' birimlerine kayıtlı olan hastalara bakım verenler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın örneklemi; birimlere kayıtlı olan hasta sayılarına göre ağırlıklandırılmış şekilde, tabakalı örnekleme yöntemi kullanılarak hasta listeleri üzerinden basit rastgele örnekleme yöntemiyle seçilmiştir. Araştırmacı tarafından literatür taraması sonucu oluşturulmuş anket formu ile birlikte Bakım Verme Yükü Ölçeği ve Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği-Kısa Formu Türkçe Versiyonu katılımcılara yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanmıştır. Verilerin analizleri bilgisayar ortamında yapılmış olup tüm testler için istatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Bakım verenlerin %94,5'inin kadın, %84'ünün evli, %31,5'inin bakım verdiği kişinin kızı, %24,9'unun ise gelini olduğu saptanmıştır. Bakım verenlerin %45,3'ünün orta derecede, %14,9'unun ise ileri derecede bakım yüküne sahip oldukları belirlenmiştir (Bakım Verme Yükü Ölçeği puan ortancası 24,00 (17,00-34,00)). Bakım veren kişinin cinsiyetine, yaşına, medeni durumuna, mesleğine, algıladığı gelir durumuna, çocuğu olup-olmamasına, kronik ve/veya psikiyatrik hastalığı olup-olmamasına, düzenli ilaç kullanma durumuna, bakım verdiği kişiye olan yakınlığına, bakım verme nedenine, bakım verdiği kişiyle beraber yaşayıp-yaşamamasına, bakım verme şekline, bakım verdiği kişinin hastalığı hakkında bilgiye sahip olma durumuna, bakım vermenin sağlık ve günlük yaşamları üzerine olan etkisine, bakım verdiği bireyin kendi yemeğini hazırlayabilme ve tuvalet ihtiyacını karşılayabilme durumuna göre gruplar arasında bakım verme yükü ölçeği puanları açısından anlamlı farkların olduğu görülmüştür. Katılımcılarda yaşam kalitesi ölçeği bedensel alt boyut puanı 12,57 (12,00-13,71), ruhsal alt boyut puanı 13,33 (12,66-14,66), sosyal alt boyut puanı 12,00 (9,33-14,66), çevresel-TR alt boyut puanı 14,22 (13,33-15,55) olarak saptanmıştır. Bakım verme yükü ölçeği ile yaşam kalitesi ölçeğinin bedensel ve sosyal alt boyut puanları arasında negatif yönde, zayıf-orta düzeyde (rs=-0,346, p<0,001; rs=-0,303, p<0,001); ruhsal ve çevresel-TR alt boyut puanları arasında ise negatif yönde, orta düzeyde ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (rs=-0,445, p<0,001; rs=-0,568, p<0,001). Sonuç: Bakım verenlerin yaklaşık olarak üçte ikisinde en az orta derecede bakım yükü saptanmıştır. Bakım verenlerin yaşam kalitesi puanı en yüksek çevresel-TR alanında, en düşük ise sosyal alanda tespit edilmiştir. Bakım verme yükü ölçeği puanı ile yaşam kalitesi ölçeği alt boyut puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif bir ilişki saptanmıştır.
  • Öğe
    Konya ilinde kent ve köy tipi sağlık ocaklarındaki kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinin karşılaştırılması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 1999) Çetin, Serap; Demireli, Orhan
    Bu çalışmada köy ve kent tipi sağlık ocaklarının personel, bina, motorlu araç, tıbbi donanım, ile verilen birinci basamak hizmetler yönünden karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışma il bazında tabakalı rasgele örnekleme yoluyla seçilen 20 kent tipi ve 20 köy tipi sağlık ocağının 1997 yılı kayıtlarının incelenmesiyle yapılan kesitsel tipte bir gözlem araştırmasıdır. Ayrıca sağlık ocağı hekimlerine birinci basamak sağlık hizmetlerine ilişkin görüşleri ile ilgili bir anket uygulanmıştır. Köy ve kent tipi sağlık ocakları arasında bina motorlu taşıt ve tıbbi donanım bakımından önemli bir farklılık saptanmamıştır(p>0.05). Sağlık personeli yönünden ise kent tipi sağlık ocakları lehine bariz bir fark tespit edilmiştir. Bazı kent sağlık ocaklarında standart kadronun üzerinde personel çalışırken, köy sağlık ocaklarının pek çoğunda tür ve sayı bakımından standart kadroların çok altında personel ile hizmet yürütülmeye çalışılmaktadır. Sağlık ocağı hekimleri, tıp fakültesinde aldıkları eğitimin sağlık ocağı hizmetleri bakımından yetersiz olduğu ve sağlık ocağı binalarının hizmete elverişli olmadığı inancındadırlar. Hekimlerin sağlık ocağında çalışırken en çok zorlandığı ilk üç konu; adli tabiplik, kayıt tutmak ve istatistikleri değerlendirmek ve ocak yönetimi şeklinde sıralanmıştır. Verilen birinci basamak sağlık hizmetleri özellikle koruyucu sağlık hizmetleri bakımından köy ve kent tipi sağlık ocakları arasında önemli bir fark bulunmamış, her ikisinde de hizmetlerin beklenen düzeyin çok altında olduğu görülmüşrür(p>0.05). (Anahtar Kelimeler: Köy sağlık ocağı, Kent sağlık ocağı, Birinci basamak sağlık hizmetleri)
  • Öğe
    Meram ilçesinde ev tipi su arıtma cihazlarının içme suyu kalitesine etkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2017) Boyraz, Yusuf Kenan; Demir, Lütfü Saltuk
    Bu çalışmada Meram ilçesinde 18 yaş ve üzeri bireylerin içme suyu tercihlerinin ve nedenlerinin belirlenmesi ile ev tipi su arıtma cihazlarının içme suyu kalitesine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Kesitsel tipteki bu çalışma Meram ilçesinde 1 Nisan – 1 Haziran 2016 tarihleri arasında yapıldı. Örneklem büyüklüğü G-power 3.1.9.2 programıyla 810 hane olarak hesaplandı. Meram ilçesindeki mahallelerden örnekleme seçilen 810 haneye ulaşıldı. Çalışmaya katılmayı kabul eden katılımcılara yüz yüze görüşme yöntemiyle anket uygulandı. Ev tipi arıtma cihazı kullanılan ve analiz için ulaşılabilen hanelerin şebeke sisteminden ve arıtma cihazından, mikrobiyolojik ve kimyasal analiz için su örnekleri alındı. Verilerin analizleri bilgisayar ortamında IBM SPSS 23.0 programında yapıldı. Bulgular: Katılımcıların günlük içme suyu tüketim miktarı ortancası 1 L olup, %88,3'ü günlük 2,5 L'den daha az su içmekteydi. Katılımcıların %8,3'ünün ev tipi su arıtma cihazı kullandığı tespit edildi. Evde kullanılan 39 arıtma cihazından alınan mikrobiyolojik örneklerin bir tanesinde toplam koliform üremesi tespit edildi. Arıtma cihazlarından kimyasal analiz için alınan örneklerde, pH, iletkenlik, serbest klor, florür, kalsiyum, magnezyum ve toplam sertlik değerleri şebeke suyuna göre anlamlı olarak düşük bulundu (p<0,05). Sonuç: Katılımcıların günlük içme suyu tüketim miktarları düşük bulundu. Ev tipi arıtma cihazlarının içme suyunun hem mikrobiyolojik hem de kimyasal kalitesine olumsuz etki ettiği saptandı. Anahtar Kelimeler: Ev tipi su arıtma cihazı, içme suyu tercihi, Meram.