Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 9 / 9
  • Öğe
    Adli tıp anabilim dalımıza 2015-2021 yılları arasında kafa travması sonrası maluliyet değerlendirilmesi için başvuran vakaların kullanılan yönetmelikler yönünden değerlendirilmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2024) Başata, Mehmet; Demirci, Şerafettin
    Amaç: Haksız fiil neticesinde kişilerde oluşan bedensel ve/veya psikolojik zararlar nedeniyle mağdur olarak atfedilen kişilerde meydana gelen hak kaybının kusurlu tarafça giderilmesi gerekmektedir. Çalışmamızda maluliyet değerlendirilen vakalar sosyodemografik özellikler, yaralanma şekilleri, oluşan hasar ve sekeller, yönetmelik tercihleri gibi kriterler değerlendirilerek uygulamaya katkı oluşturabilecek donelerin ortaya konulması amaçlandı. Yöntem: Adli Tıp Anabilim Dalına 2015-2021 yılları arasında maluliyet değerlendirilmesi için başvuran vakalar kendilerine hazırlanmış olan raporlar geriye dönük olarak değerlendirildi. Elde edilen doneler SPSS 28.0 programı kullanılarak yüzdelik ve ortanca değerler, Ki-kare testi, Kruskal Wallis varyasyon analizi, Friedman testi, Wilcoxon işaretli testi gibi metodlar ile değişkenlerin anlamlılığını test etmek için p<0,05 olarak kabul edilerek değerlendirildi. Bulgular: Çalışma 86 vaka dahil edilerek yapıldı. Vakaların %81,4’ü erkek, %18,6’sı kadın olarak bulundu. Vakaların yaşı %26.74 ile en fazla 19-25 yaş aralığında tespit edildi. Vakaların %93’ünün trafik kazası ile yaralandığı tespit edildi. Vakalara en çok % 75.6 ile Çalışma Gücü Yönetmeliğine göre rapor düzenlenmiş olup genel olarak değerlendirildiğinde en çok psikiyatrik tanılarla oran aldıkları tespit edildi. Sonuç: Çalışmamızda elde edilen veriler, maluliyet rapor düzenlenmesi serüveni düşünüldüğünde net bir şekilde hesaplanabilir, anlaşılabilir, yorumları azaltabilecek, kapsayıcı, bilimsel, açık ve net olacak şekilde nedenler ve sonuçları ile alakadar olan devletin tüm kurumlarının fikri, endişeleri ve önerileri göz önünde bulundurularak süreci kolaylaştıran ve hak kaybını en aza indirgeyen yeni bir yönetmelik makul bir öneri olarak düşünüldü.
  • Öğe
    2017-2022 yılları arasında Meram Tıp Fakültesi adli tıp anabilim dalı tarafından 'zihinsel, ruhsal ve davranışsal bozukluklar' başlığı yönünden maluliyet raporu düzenlenen olguların değerlendirilmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2024) Kara, Alperen; Demirci, Şerafettin
    Amaç: Adli Tıp, travmatik bir olay neticesinde mağdur olan kişilerde ortaya çıkan fiziksel ve ruhsal kayıpların tıbbi sonuçlarını objektif bir bakış açısıyla değerlendirmektedir. Hukuki olarak, mağdurlarda oluşan bu zararın ortaya çıkarılması gerekmektedir. Medikolegal uygulamalarda zaman zaman ön plana alınmayan ruhsal etkilenmelerin de bu değerlendirmede önemi büyüktür. Bu çalışmada, maluliyet oranı tayini için başvuran ve psikiyatri uzman muayenesi için konsültasyona yönlendirilen olguların değerlendirilmesi, bu değerlendirme neticesinde elde edilen bulgularla ruhsal kayıplar yaşayan hastalara adli tıbbi yaklaşımda dikkat edilmesi ve geliştirilmesi gereken hususların tespiti amaçlanmıştır. Yöntem: Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’na Ocak 2017 – Aralık 2022 tarihleri arasında maluliyet raporu almak amacıyla başvuran ve psikiyatrik değerlendirmeye alınan olgular geriye dönük olarak düzenlenen maluliyet raporları aracılığıyla değerlendirilmiştir. Araştırma sonucu elde edilen veriler bilgisayar ortamında SPSS (Statistical Package for Social Sciences) 21.0 paket programı ile analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmamıza 246 olgu dâhil edilmiştir. Yaş ortalaması 36,69±14,17 olarak bulunmuştur. Olguların 129’u erkek (%52,4), 117’si kadın (%47,6) cinsiyettedir. Olgularda travmanın kaynağı olarak en sık trafik kazası (n:230, %93,5) tespit edilmiştir. Trafik kazası türleri arasında en sık araç içi trafik kazası (n:123, %53,5) saptanmıştır. Olguların 147’sinde (%59,8) olaydan sonra maluliyete yol açan fiziksel sekel olduğu tespit edilmiştir. Olguların 150’sinde (%61,0) psikiyatrik açıdan değerlendirme sonrası maluliyet oranı tayini yapıldığı görülmüştür. Tanılar değerlendirildiğinde, 90 olguda (%36,6) TSSB, 36 olguda (%%14,6) depresif bozukluk ve 21 olguda (%8,5) anksiyete bozukluğu saptandığı anlaşılmıştır. Komorbidite açısından çoklu tanıların da çalışmamızda olduğu görüldü. Semptom kümelerinin sıklığına bakıldığında, bilişlerde-duygudurumda olumsuz değişiklikler (%60,4), artan uyarılmışlık (%54,2) ve kaçınma davranışları (%51,5) semptom kümelerinin sıklıkla tespit edildiği görüldü. Kadın olgularda psikiyatrik sekel kaynaklı maluliyet oranı varlığı istatistiksel olarak anlamlı yüksek saptandı (p=0,045). Kadın olgularda kaçınma ve bilişlerde duygu durumda olumsuz değişiklikler semptom kümeleri erkek olgulara göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu (p değerleri sırasıyla; p<0,001, p=0,003). Sonuç: Travma sonucu yaralanmış olgularda ruhsal kayıpların tespiti geciktirilmemeli ve göz ardı edilmemelidir. Ruhsal kayıplar, kişi ve toplum üzerinde önemli sonuçlara ve maliyetlere sebep olmaktadır. Mağdurlara olayın başından itibaren akut stres bozukluğu gelişimi açısından tarama uygulamalı, düzenli bir süreyle takiplerine devam edilmelidir. Yaralanma ağırlığı hafif olan olgularda da önemli oranda ruhsal patoloji gelişimi görülmekte olup, hekimlerin bu noktada ön yargı oluşturmaması gerekmektedir. Ortaya çıkan bulgular neticesinde, dünya üzerindeki örneklerin de incelenmesi ile objektif değerlendirme yapılabilmesi amacıyla tarama ve tanı ölçeklerinin hazırlanmasının hastanın sağlığına ve adli tıbbi süreçlere fayda sağlayacağını düşünmekteyiz. Maluliyet yönetmeliklerinde Ruh Sağlığı ve Hastalıkları başlığı açısından mevcut kısıtlı çerçevenin, oran tayini yaparken sağlıklı bir değerlendirme imkânı vermediği, bu nedenle yönetmeliklerin bu hususlarda gözden geçirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
  • Öğe
    2015-2021 yılları arasında Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp fakültesi adli Tıp Anabilim dalı'nda kolposkop eşliğinde cinsel saldırı/istismar muayenesi yapılan olguların değerlendirilmesi
    (2023, 2023) Saraçoğlu, Sevilay; Demirci, Şerafettin
    Amaç: Bu kesitsel çalışmada, Şubat 2015 ile Aralık 2021 tarihleri arasında Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Polikliniğine cinsel saldırı/istismar veya cinsel taciz iddiası nedeniyle muayeneye gönderilen olgulara ait sosyodemografik özellikler, muayene bulguları ve kolposkopik değerlendirme sonucu elde edilen makroskopik bulgularının literatür eşliğinde ve hukuki boyutları ile tartışılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada 430 olgu cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı veya cinsel taciz iddiası/şüphesi ile muayene edilmek üzere bölümümüze gönderilmiş olup 4’ü muayeneyi kabul etmediğinden değerlendirmeye dahil edilmemiştir. Cinsel saldırı muayenesi yapılan 426 olgunun 9’u farklı olaylardan dolayı farklı zamanlarda 2 defa muayene edilmiş, 1’i farklı olaylardan dolayı farklı zamanlarda 3 defa muayene edilmiş olup ayrı olgular olarak değerlendirildi. Veriler istatistik programı ile analiz edildi. Bulgular: Olguların %78,7’sinin (n=344) kadın, %21,3’ünün (n=93) erkek olduğu, kadınların %64,2’sinin (n=221), erkeklerin %92,5’inin (n=86) bekar olduğu, olguların yaş ortalamasının 20,87±11,43 olduğu, kadın olguların %25’inin (n=86), erkek olguların %65,6’sının (n=61) 15 yaş altı olduğu, %93,8’i (n=410) olmak üzere en fazla soruşturma aşamasında muayeneye gönderildiği, %38,7’sinin (n=169) olaydan sonra 2-10 gün içinde muayeneye geldiği, iddia edilen olaydaki kişi veya kişiler kadın olgular tarafından %33,7’si (n=116) tanıdık, erkek olgular tarafından %61,3’ü (n=57) tanıdık olarak belirtildiği, kadın olguların %92,2’sinde (n=317), erkek olguların %97,8’inde (n=91) iddia edilen olaydan önce herhangi bir madde kullanım öyküsü olmadığı, olguların %72,3’ü (n=316) olmak üzere en fazla vücuda organ veya sair cisim sokulması şeklinde cinsel saldırı/istismar iddiası ile muayeneye geldiği saptandı. Sonuç: Cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı veya cinsel taciz iddiaları adli, sosyal ve tıp açısından önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu olgularda iç ve dış beden muayenesi, v numune alınması cinsel saldırı/istismar iddialarını aydınlatılması ve hukuki sürecin doğru yönlendirilip sonuçlandırılması açısından büyük önem arz etmektedir.
  • Öğe
    Boşanmaların adli tıp yönünden değerlendirilmesi
    (2017) Kamalak, Murat; Demirci, Şerafettin
    Aile toplumun çekirdeği ve temel birimi, aynı zamanda en eski ve evrensel bir kurumdur. Her toplum varlığını sürdürebilmek için aile kurumuna ihtiyaç duyar. Sanayileşme, şehirleşme ve teknolojik gelişmeler, diğer kurumlar üzerinde olduğu gibi aile kurumunu da etkilemiştir. Ailenin yapı, fonksiyon ve rollerindeki değişim bazı sosyal sorunları da beraberinde getirmiştir, bu sorunlardan biri de boşanmadır. Boşanmayı etkileyen birçok unsur bulunmaktadır. Boşanma olayı; dini inançlardan, gelenek ve göreneklerden ve hukuki düzenlemelerden etkilenmektedir. Boşanma süreçleriyle ilgili çikan sorunlarin en fazla yansidiği alanlardan biri de adli tip branşıdır. Araştırmanın örneklemini Konya Adliyesi 1., 4. ve 5. Aile Mahkemesine boşanmak için başvuranlar arasından seçilen bireyler oluşturmaktadır. Örneklem 697 kişiden oluşmaktadır. Boşanma yaşı erkeklerde ortalama 36.31, kadınlarda 32,63 bulundu ortalama evlilik sürelerinin 9,88 yıl olduğu tespit edildi. Boşanma davalarının 495'inde (%71) davayı açanın kadın cinsiyet olduğu tespit edildi. 240 (%34,4) olgunun boşandıkları anda hiç çocukları bulunmamaktaydı. Çiftlerin boşanma öncesinde ikamet ettiği yer yönünden değerlendirildiğinde, 116 (%23.6) çiftin kayınvalide ve kayınpeder ile aynı evde ikamet etmekteydi. Erkeklerden sadece 5 (%0.7) olgu eşi tarafından aile içi şiddete maruz kalırken, kadınlardan ise 326'sının (%46,8) aile içi şiddete maruz kaldığı, bu kadınların 294'üne (%88,8) sadece eşi tarafından, 32'ine (%9,7) kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader gibi diğer aile fertleri tarafından şiddet uygulandığı tesbit edildi. Boşanma nedenlerininin içerisinde 645 (%92,5) olguda şiddetli geçimsizlik (fikren ve ruhen uyumsuzluk) vardı. Boşanma ana nedenlerden biri aldatma oldu. Aldatılan olguların 232'sinde (%33,3) telefon, 161'inde (%23,1) internetin etkisi saptandı. Evlilik birliğinin sonlanması, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de halen önemli bir problemdir. Boşanmaların büyük bir kısmını içeren evliliğin ilk beş yılındaki problemlerin ne olduğu tespit edilmeli ve çözümler üretilmelidir.
  • Öğe
    2013-2016 yılları arasında Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim dalı tarafından yazılan maluliyet raporlarının değerlendirilmesi, ülkemizdeki ve dünya çapındaki kıyaslamaları
    (2017) Gürbüz, Veysel; Demirci, Şerafettin
    Maluliyet raporlarının düzenlenmesi Adli Tıbbın rutin uygulamalarından biridir. Malul olma halinin oranının, bazı parametreler esas alınarak hazırlanmış cetvellerden yararlanmak suretiyle belirlenmesine maluliyet oranı (meslekte kazanma gücü kaybı oranı) denilmektedir. Bu çalışmada, Necmettin Erbakan Üniversitesi (N.E.Ü.) Meram Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalına maluliyet raporu almak için başvuran olguların sosyodemografik ve tıbbi özellikleri ile maluliyet raporları konusunda bilirkişilerin sorumlulukları ve rapor hazırlanırken dikkat edilmesi gereken unsurların vurgulanması ile diğer ülkelerdeki uygulamalar da göz önüne alınarak sorunların tartışılması amaçlandı. Yöntem: N.E.Ü. Meram Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalında 01.01.2013-30.06.2016 tarihleri arasında düzenlenen maluliyet raporları, olguların yaş, cinsiyet, meslek, rapor tarihi, istem makamı, olay türü, olay tarihi, tanı, arıza çeşidi, maluliyet oranı, iyileşme süresi, takdir kullanımı, tanıda zorluk çekilen hususlar ve sürekli bakıma muhtaçlık açısından değerlendirildi. Veriler istatistik programı ile analiz edildi. Bulgular: İncelemenin yapıldığı 3,5 yılda 908 maluliyet raporu düzenlendiği gözlendi. Olguların 661'i (%72,7) erkek ve 247'si (%27,2) kadındı. Yaş ortalaması 33,92±15,7 olup %94,3'ünün (n=857) trafik kazası nedeniyle yaralandığı ve ortopedik arızaların ön plana çıktığı saptandı. Yirmi olguda maluliyet oranı %100 idi. Sonuç: Bilirkişiler yasal mevzuatta kişideki arızanın tam karşılığını bulamadıklarında takdiren bir arızayı seçebilmekte ya da maluliyet oranını düşürebilmektedir. Bu durum farklı bilirkişiler tarafından farklı maluliyet raporları düzenlenmesine neden olmaktadır. Yönetmelikte ihtiyaçlar doğrultusunda değişiklik yapılması, rapor prosedürünün tekrar tanımlanması ve takdirin kullanım şekli ile ilgili bir düzenleme getirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ülkemizde kullanılan özürlülük cetvellerinin geliştirilerek dünya standartlarına uyumlu hale getirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Adli Tıp, Maluliyet, Yönetmelik.
  • Öğe
    Ratlarda doku element seviyelerinin postmortem interval ile ilişkisi
    (2005) Doğan, Kamil Hakan; Günaydın, İ. Gürsel
    Ölüm zamanının saptanması, adli tıpta özellikle kuşkulu ve doğal olmayan ölümlerde önem taşımaktadır. Bu deneysel çalışmada, farklı dokulardaki element seviyelerinin postmortem süreç ile ilişkisi incelenmiş ve postmortem interval saptanmasındaki kullanılabilirliği araştırılmıştır. Bu amaçla, 52 adet üç aylık Sprague- Dawley cinsi erkek rata servikal dislokasyon yöntemi ile ötanazi uygulandıktan sonra 4'ü hemen diseke edildi. Diğer 48 rat ise, cesedin kaldığı ortam ısısının doku element seviyelerine etkisinin araştırılması amacıyla iki gruba ayrıldı. Gruplardan biri 4 °C'de, diğeri 18±2 °C'de bekletildi. Daha sonra her iki ısıda bekletilen ratlardan; 6., 12., 24., 48., 72. ve 96. saatlerde 4'er rat diseke edildi. Her rattan beyin, myokard, karaciğer, böbrek ve iskelet kası örnekleri alındı. Örnekler, mikrodalga yakma yöntemiyle analize hazır hale getirilerek, ICP-AES cihazmda element düzeyleri ölçüldü. Al, Ca, Cu, Fe, In, K, Li, Mg, Mn, Na, P, Pb, S, Se ve Zn elementlerine ait değerler, istatistiksel olarak Kruskal-Wallis ve Mann- Whitney testleri ile değerlendirildi. Tüm dokularda, her iki ısıdaki bulgular ortak olarak değerlendirildiğinde; Fe, K, Na, Ca ve Cu'm birden çok dokuda 4 °C ve 18±2 "C'lerde anlamlı değişim gösterdiği saptandı. Postmortem interval saptanmasında doku element seviyelerinin güvenilir bir yöntem olarak kullanılabilirliğinin, daha geniş serilerde yapılacak deneysel çalışmalar ve otopsi materyalinde yapılacak analizler ile ortaya çıkartılması gerektiği sonucuna varıldı. Anahtar kelimeler: adli tıp, ölüm, elementler, element analizi, postmortem interval.
  • Öğe
    12 ve 16 kalibrelik av tüfeklerinde yarım ve tam şokun saçma dağılımına etkisi
    (2009) Deniz, İdris; Demirci, Şerafettin
    İnsanın silah kullanımı ilk çağlara dek uzanmaktadır. Başlangıçta beslenme gibi temel gereksinimler için kullanılan bir araç olan silah, zamanla insanoğlunun güvenlikle ilgili kaygılarının artması ile ilişkili olarak, bu kaygıların giderilmesi amacıyla kullanılan bir güç sembolüne dönüşmüştür. Ateşli silahlar ile oluşan kaza, cinayet ya da intihar olgularının Adli tıp bilimi içinde önemli bir yeri vardır. Otopsi ve olay yeri incelemesi yapan kişilere savcılık ve mahkemeler tarafından en sık sorulan sorulardan birisi atış mesafesi tayinidir.Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, 12 ve 16 kalibre, 55 ve 71 cm uzunluklarında, silindirik, yarım ve tam şoklu namlular ile 4, 6, 8 nolu saçmalar ve şevrotin içeren fişekler kullanılarak, 100, 150, 200, 300, 500, 1000, 1500 ve 2000 cm mesafelerden yapılan atışların sonuçlarını değerlendirdik.Bulgular: Çalışma sonucunda, av tüfeği ile yapılan atışlarda şok derecesi arttıkça saçma dağılımının azaldığı, saçma tanelerinin çapları küçüldükçe dağılımın arttığı, namlu uzunluğu arttıkça saçma dağılımının azaldığı, namlu iç çapının geniş olduğu silindirik namlularda saçma dağılımının daha fazla olduğunu tespit ettik.Sonuç: Av tüfeklerinin kullanıldığı olaylarda kullanılan silah ve fişekler ile test atışı yapmanın yeterli olmayacağı, olay yerindeki iklim koşullarının ve fişeklerin muhafaza edildiği şartlarında dikkate alınması gerektiği, aynı büyüklükteki farklı markalı fişekler ile farklı saçma dağılımları tespit edildiğinden barut miktarı ve barut özellikleri (nem, ısı vb.) standardize edilmeden ve test atışı yapılmadan saçma dağılımı hakkında hiçbir genelleme yapılamayacağı kanatine vardık.Anahtar Kelimeler: Adli tıp, av tüfeği, saçma dağılımı, atış mesafesi
  • Öğe
    Hekimlerde defansif (çekinik) tıp uygulamalarının araştırılması
    (2008) Aynacı, Yusuf; Günaydın, İ. Gürsel
    Dünyada, insan haklarının gelişmesine paralel olarak hasta haklarının da gelişmesi ile hasta hekim arasındaki ilişki de değişmek zorunda kalmıştır. Hasta haklarının gelişmesi tıbbi malpraktis ve tıp hukukunun gelişmesine neden olmuştur. Bu süreçte hekimler de kendilerini korumak için defansif tıp (defensive medicine) uygulamaya başlamışlardır.Defansif tıp kısaca; ?hekimin ceza veya hukuk davalarıyla karşılaşmamak, tazminat ödememek, sigorta poliçe primlerini artırmamak amacıyla aşırı korumacı veya çekingen davranarak, tanı ve tedaviye yönelik tıbbi uygulamaları gereksiz kullanması ve malpraktis davası ile sonuçlanma riski yüksek olan uygulamalardan kaçınması? şeklinde tanımlanabilir.Çalışmada, Konya İl Merkezindeki tüm hastanelerde hasta hekim ilişkisi yaşayan 762 hekimle anket çalışması yapılarak, hastane hekimlerinin defansif tıbbı belirgin olarak uyguladıkları tespit edildi. Sağlık Bakanlığı bünyesindeki kamu hastanesi hekimlerinin, cerrahi branş hekimlerinin, acil servislerde çalışan pratisyen hekimlerin, haklarında malpraktis davası açılanların, malpraktis sigorta poliçesi yaptıranların, yeni Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra hekimlik uygulamalarında tedirginlik hissedenlerin ve her an bir malpraktis davası ile karşılaşma riskini yüksek görenlerin istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde pozitif ve negatif defansif tıp uygulamalarını daha fazla uyguladıkları tespit edildi. Defansif tıp uygulamalarının, hekim için risk oluşturan konulardaki endişeleri ile bağlantısı olduğu belirlendi.Hekimlerin, ülkemizdeki tıbbi malpraktis dava sayılarının artmakta olduğu gerçeğinin farkında oldukları ama bu farkında olmanın gereklerini tıp hukuku konularına gereken önemi vermeyerek yerine getirmedikleri tespit edildi. Hekimlerin, komplikasyon-malpraktis ayrımının net olarak yapılamadığını düşündükleri ve tıbbi malpraktis sigortası hakkındaki fikirlerin dağınık olduğunu belirlendi.Hekime, hastaya, sağlık sistemine ve ekonomiye zararı olan defansif tıbbın kendisi tek başına temel bir problem olarak görülmeyebilir ama tıbbi malpraktis temel probleminin iyi yönetilemediğini gösteren çok önemli bir belirtecidir. Bu nedenle birçok araştırmacının da belirttiği gibi defansif tıbbın direk kendisinin önlenmesi için yapılacak mevzuat ve hukuki yaptırımlarla ilgili çalışmaların hiçbirisinin problemi çözmeyeceği gibi durumu daha da kötüleştirmesi olasılığı yüksektir.Tıbbi malpraktisleri önleme sisteminin işleyebilir ve iyi düzenlenmesi kapsamında yapılacak tüm yasal düzenlemelerin temel kuralı, sağlık çalışanının tedirginliğini ve risk algılamasını ?dengede tutabilmek? olmalıdır.Anahtar Kelimeler: Defansif tıp, tıbbi malpraktis, adli tıp, tıp hukuku
  • Öğe
    Penetran göğüs travmalarına bağlı ölümler
    (1998) Demirci, Şerafettin; Günaydın, İ. Gürsel
    Bu çalışmada 1 ocak 1994- 31 aralık 1995 yılları arasında 2 yıllık zaman aralığında otopsisi yapılmış, ölümü PGT olan 604 olgu ve I ocak 1994-31 aralık 1996 yılları arasında 3 yıllık bir zaman diliminde PGT tanısıyla hastaneye getirilen tedavi sonrası yaşamlarını sürdüren 60 olgu geriye dönük olarak değerlendirildi. PGT'larına bağlı ölümler tüm adli otopsilerin %13.6 oluşturmakta idi. Her iki cinste de genç erişkin yaş grubunda (20-40 yaşları) belirgin olarak daha sık görüldü. Olgularda sıcak aylarda önemli bir artış olduğu tespit edildi. Ölüm yeri belirtilen 133 olgudan 75'i (%56.4) olay yerinde ölü bulunan olgulardır. Penetran göğüs travması sonucu ölen vakalar arasında en sık rastlanan ölüm nedeni kanamalar olarak tespit edildi. Gerek ölenlerde gerekse yaşamlarını sürdürenlerde olayda en sık KDA'ler kullanılmış olup, orijine bakıldığında, ölenlerin %89.7'si cinayet iken, yaşayanların %95'ini kasten yaralama olguları oluşturmakta idi. KDA'lerle işlenmiş cinayetlerde %58.8 oranla savunma yarası bulundu. Olguların %19.3'inde alkol tespit edilmiştir. Yaralanma %40. 1 olguda sadece göğüs bölgesinde iken, %17.7 olguda göğüs+ekstremite yaralanması saptandı. Göğüs bölgesinde tespit edilen yaraların "/oöS^'u tek yara olup, yaralar %39.7 oranla göğsün sol tarafında bulunmakta idi. En sık yaralanan göğüs içi organ akciğer, en çok yaralanan batın içi ve retroperitoneal organlar sırasıyla karaciğer ve böbrek olarak tespit edildi. Toraks içerisinde en çok yaralanan büyük damar arkus aorta ve çıkan dalları iken, kalp yaralanmalarında sol ventrikül yaralanması daha fazla olduğu saptandı. Olguları %80.0'de atış mesafesi tayini için elbiselerin tetkiki gerekli görüldüğü saptandı. PGT'da ek ölüm nedeni olarak en çok %1.9 oranla asfıksi bulundu. Yaşayan olgularda ortalama hastanede yatış süresi 5.9 gün bulundu. Yaşayan olguların %88.4'ü konservatif yöntemlerle tedavi edildiği saptandı. Elde edilen sonuçlar literatür bilgileri ışığında değerlendirildi.