Harita Mühendisliği Anabilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 51
  • Öğe
    İnsansız Hava Aracı (İHA) fotogrametrisi kullanarak Köyceğiz kampüsünün zamansal analizi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Önlüel, Kubilay; Varlık, Abdullah
    Yakın tarihte fotogrametrik yöntemlerin kullanımı ile yaşanan gelişmeler ışığında inşaat, madencilik ölçmeleri, ziraat ölçmeleri, arazi yapılarında yaşanan değişiklikler, doğal afetlerle alakalı öngörülebilirlik ölçümleri, yapısal deformasyonların izlenebilmesi ve tespiti gibi daha pek çok alanda atılımlar gerçekleşmiştir. Ağırlıklı olarak dijital kamera sistemlerinin gelişmesini takiben hava fotogrametrisi için kullanılan cihazların gelişimi de hız kazanmıştır. Yüksek çözünürlük ve çok bantlı kamera sistemlerinin hava fotogrametisi cihazlarına entegre edilmesi ile birlikte bahsi geçen sektörler ciddi bir ivme kazanmıştır. Gelişen kamera sistemlerinin iç yöneltme parametreleri ile matematiksel modellemeler ölçme ve değerlendirme aşamasında doğruluk değerlerini arttırmaktadır. Sayısal ve termal kameralar kullanılarak deformasyon çalışmaları yapılmaktadır. Yapılan çalışmalarda yersel fotogrametri tekniği ya da hava fotogrametrisi tekniği kullanılmaktadır. Hava fotogrametrisi tekniği otonom veya yarı otonom sistemler olarak kullanılmaktadır. Kullanılan sistem üzerine entegre vaziyette sayısal ve termal kameralar ile Lidar aleti bulunabilmektedir. Teknolojik gelişmeleri takiben İHA fotogremetrisi ve uygulama alanları da hızla gelişim kaydetmektedir. Bu tez çalışmasının amacı gelişen hava fotogrametrisi yöntemleri ve bu yöntemler uygulanırken kullanılan ölçme aletlerinin gelişimlerini takiben yapı deformasyonu ölçmelerinde ortaya çıkabilecek olumlu olumsuz sonuçları gözlemlemektir. Amaç doğrultusunda seçilen alanda yer alan binaların keskin köşe noktalarının 3 boyutta koordinatları değerlendirme programı üzerinde okunarak tespit edilmiştir. Tespit edilen yıllara sari bu koordinat değerleri birbirleri ile karşılaştırılarak ortaya bir değerlendirme verisi çıkmıştır.
  • Öğe
    True (Gerçek) Ortofoto üretimi ve doğruluk analizi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Şencan, Gökhan; Varlık, Abdullah
    Uzaktan algılama sistemlerinin gelişmesiyle birlikte insan hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmelerle ortofoto haritaların hızlı ve kolay üretimi sağlanmaktadır. Ortofoto harita üretim maliyetinin yersel yöntemlere göre daha düşük olması, tüm topoğrafik yapının kolayca tespit edilebilmesi, yerleşim yerlerinin kolayca izlenmesi ve haritaların kolaylıkla güncellenmesi gibi sağladığı avantajlar nedeniyle topoğrafik haritalarda yerini almıştır. Gerçek (True) Ortofoto üretimi ile kentlerin yerleşim ve gelişme alanlarını kapsayacak şekilde, kıyı bölgelerinde, sosyal, kültürel, sanayi ve turizm alanlarında daha hızlı ve yüksek doğrulukta harita üretimi gerçekleştirilebilecektir. Özellikle kamuda mükerrer çalışmalar önlenecek; zaman ve maliyet açısından büyük oranda tasarruf sağlanacaktır. Afet öncesi ve afet sonrası yapılacak çalışmalarda durum takibi açısından, karar vericilerin hızlı, doğru ve yerinde kararlar alabilmeleri sağlanacaktır. Güncel doğruluğu yüksek yol ve bina envanteri oluşturulacaktır. Tez çalışmasında; Haymana bölgesinde 15 km x 15 km büyüklüğündeki bir alanda, Ultracam Eagle M3 sayısal hava kamerası ile ileri bindirme oranı %90, yan bindirme oranı %60 olacak şekilde, 30 cm yer örnekleme aralığında (YÖA) çekilmiş hava fotoğrafları kullanılmıştır. Arazide ölçümü yapılan 50 adet yer kontrol noktasından 5 tanesi, fotogrametrik nirenginin dengelenmesinde kullanılmış; kalan 45 adet yer kontrol noktası ise elde edilen dengeleme sonucu ile üretilen ortofoto, sayısal arazi modeli ve sayısal yüzey modeli doğruluklarının analiz edilmesinde kontrol noktası olarak kullanılmıştır. Sayısal hava fotoğraflarından stereo model oluşturularak binalar çizilmiş ve bina üzerinden yükseltisi değişmeyecek bölgeden yükseklik okumaları yapılarak vektör veriler toplanmıştır. Toplanan vektör veriler ve araziye tesis edilen yer kontrol noktaları verileri ile doğruluk analizleri yapılmıştır. Bu kapsamda Klasik ortofoto ve Gerçek (True) Ortofotonun doğruluk analizi ile birlikte SAM ve SYM verilerinden üretilen ortogörüntülerin birbirlerine göre doğruluk analizi yapılarak sonuçlar karşılaştırılmıştır.
  • Öğe
    Göktürk-1 uydu görüntülerinden sayısal yükseklik modeli üretimi ve doğruluk analizi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Ağdaş, Talat; Varlık, Abdullah
    Uzaktan algılama sistemleri gelişen teknolojiyle beraber coğrafi veri üretim sürecinde önemli bir rol almaktadır. Özellikle herhangi bir sınırlama olmaksızın veri elde edilebilmeleri ve büyük çalışma alanlarındaki faaliyetlerdeki yersel tekniklere duyulan ihtiyacı azaltıyor olması bu rolü üstlenmesindeki sebepler arasında yer almaktadır. Uydu görüntülerinin, özellikle yüksek mekânsal çözünürlüğe sahip olmaları ortofoto, sayısal yükseklik modeli, vektör veri gibi haritaya konu verilerin üretiminde kullanılmasına olan ilgiyi arttırmaktadır. Ülkemizin savunma maksatlı gözlem ve keşif uydusu olan ve 05 Aralık 2016 tarihinde uzaya gönderilen Göktürk-1, 50cm mekânsal çözünürlüğe sahiptir ve ülkemizin yüksek çözünürlüklü görüntü ihtiyacının karşılanmasını amaçlamıştır. Bu tez çalışmasında Göktürk-1 uydusuna ait Antalya/Serik ve İzmir/Bergama bölgesine ait tri-stereo görüntülerle farklı metodoloji kullanılarak Sayısal Yüzey Modeli üretimi gerçekleştirilmiş ve sonuç ürünün doğruluk analizleri yapılmıştır.
  • Öğe
    Uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemleri entegrasyonu ile Çankırı ili hava kalitesi haritasının oluşturulması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Karakoç, Osman; Ekercin, Semih
    Küresel ölçekte bir çevre sorunu haline gelen hava kirliliği tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de kontrolsüz yapılaşma ve artan enerji gereksinimlerine bağlı olarak büyüyerek hayatı olumsuz yönde etkilemektedir. Hava kalitesinin gerek insan gerekse doğada varlığını sürdüren diğer tüm canlıların sağlığını olumsuz açıdan etkilemeyecek seviyelere getirilmesi için hava kirliliğinin düzenli olarak izlenmesi ve iyileştirilmesine yönelik gerekli adımların atılması gerekmektedir. Teknoloji dünyasındaki gelişmelerin ışığında uydu sistemlerindeki yenilikler uydu görüntülerinin çevresel uygulamalarda aktif bir şekilde kullanılmasına olanak sağlamıştır. Nitekim uydu görüntüleri, kirletici parametrelerin tespit edilerek hava kalitesinin izlenmesi ve tematik haritaların üretilmesi gibi birçok konuda başarılı çözümler sunmaktadır. Bu tez çalışmasında iki farklı tarihte gerçekleştirilen yersel çalışmalar neticesinde uygulama sahasından toplanan PM10 örnekleri ve Sentinel-2 uydusuna ait 22.11.2021 ve 16.04.2022 tarihli iki adet uydu görüntüsü kullanılmıştır. Çalışmanın ilk etabında uydu görüntülerinden bağımsız ve yalnızca PM10 örnekleri kullanılarak kriging metodu ile tematik haritalar üretilmiştir. İkinci etapta ise uydu görüntüleri radyometrik olarak düzeltilmiş olup görüntülerden temin edilen yansıma verileri ile PM10 örnekleri birlikte kullanılmıştır. Çoklu regresyon metodu ile türetilen katsayılar ilgili bant kombinasyonuna uygulanarak uydu görüntülerinden tematik haritalar üretilmiştir. Uygulama kapsamında gerçekleştirilen regresyon analizlerinden elde edilen korelasyon katsayıları sırasıyla 0,80 ve 0,79 olup çalışma için yeterli doğruluğa ulaşıldığını göstermektedir. Çalışma sonuçları, yerleşim alanlarındaki PM10 seviyelerinin, endüstriyel faaliyetler sürdüren alanlara kıyasla insan sağlığını olumsuz etkilemeyecek düzeyde olduğunu göstermektedir. Ayrıca karayolu ulaşım ağı üzerinde ve trafik yoğunluğu bulunan alanlarda PM10 seviyelerinin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan veriler Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı sabit istasyonundan temin edilen veriler ile karşılaştırılarak test edilmiş ve yorumlanmıştır.
  • Öğe
    Gözlem aralığının GPS, Glonass, Galileo ve BeiDou statik PPP üzerindeki etkisinin araştırılması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Shakor, Abbas Qader; Öğütcü, Salih Sermet
    GNSS gözlem aralıkları, belirli uygulamalar için düşük aralıktan yüksek aralığa (1-300 saniye gibi) ayarlanabilir. Bu çalışmada, 1-s, 5-s, 15-s ve 30-s örnekleme aralıklarının statik PPP (Precise Point Positioning)'nin yakınsama süresi ve konumlandırma doğruluğu üzerindeki etkisi 26 IGS-MGEX (International GNSS Service-Multi-GNSS Experiment) kullanılarak araştırılmıştır. İstasyonların 2020 yılında DOY (Day of Year) 95-116 arası üç haftalık dönem için 1-saniye gözlem aralıklı verileri seçilmiştir. Altı farklı GNSS sistemi -GPS, GLONASS, Galileo, BeiDou-2, BeiDou-3 ve çoklu-GNSS kullanılarak statik PPP sonuçları elde edilmiştir. Sonuçlar, daha düşük gözlem aralıklarının, her bir GNSS için PPP yakınsama süresini önemli ölçüde azalttığını göstermiştir. Bununla birlikte, daha düşük gözlem aralıklarının, her bir GNSS için PPP konum belirleme doğruluğunu biraz düşürdüğünü göstermiştir. Ayrıca uydu saati enterpolasyon hatasının yörünge enterpolasyon hatası ile karşılaştırıldığında daha düşük gözlem aralıkları için konum doğruluğunun azalmasında daha etken olduğu göstermektedir.
  • Öğe
    Fotogrametrik Yöntemlerin Kadastral Çalışmalarda Kullanımı ve 3 Boyutlu Kadastro
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Kara Aydınlı, Sevda; Varlık, Abdullah
    Küreselleşme süreci kazananları ve kaybedenleri, fırsatları ve dezavantajları içinde barındıran paradoksal bir süreçtir. Küreselleşmeyle birlikte son dönemin en dikkat çekici konularından biri olan kadastronun üçüncü boyutu hem akademik hem de kurumsal çevrelerce çeşitli boyutlarıyla fazlasıyla tartışılmaktadır. 1990 lı yılların sonlarından itibaren 3B Kadastro kavramı pek çok ülkede tartışılan bir konu olmasına rağmen değişen ve gelişen teknolojiye karşın gerekli sistem kurulamamış ve hiçbir ülke hâlihazırda ülke kadastrolarında 3B Kadastro sistemini hayata geçirememiştir. Modern kadastrodan beklenen, kamu hak ve kısıtlamaları da dahil olmak üzere arazinin bütün yasal durumunu göstermesidir. Günümüzde araziyle ilgili tüm bu hak, kısıtlama ve sorumluluklar çoğunlukla üst üste çakıştığından mevcut iki boyutlu (2B) kadastro sistemleri bazı durumlarda yetersiz kalmaktadır. Özellikle, nüfusun hızla artması neticesinde arazinin düşey boyutunun yoğun olarak kullanıldığı kentsel alanlarda farklı mülkiyet birimleri üst üste binmekte, kesişmekte veya daha karmaşık yapılar oluşturmaktadır. 2B kadastronun modern dünyada ortaya çıkan bazı durumları tescil ve temsil etmede yetersiz kalması son yıllarda üç boyutlu (3B) kadastroya olan ilginin artmasında etken olmuştur. Kadastronun, geleceğin modern kadastrosundan beklenen ihtiyaçları karşılayabilmesi için arazinin tüm boyutlarındaki bilgileri içererek yönetebilecek bir yapıya ulaşması gerekmektedir. Teknoloji ile şekillenen bu dünyada sektörün dinamiklerini yakından takip etmek ülkemizin geleceğine yön vermemizi ve küreselleşen dünyada yerimizi almamızı sağlayacaktır. Türkiye’nin de değişen koşullara ve günümüz modern dünyasına uyum sağlaması gerekliliği söz konusudur. Bu gelişmeler ışığında düşüncelerin örgütlenme biçimlerinin ve bu durumun çıktısı olan işin üretme süreçlerinin, bu işin sonuçlarının sunuş şekillerinin ve arazide yapılan tüm işlemlerin belirtilen altlıklarda çizilmesi işlemlerinin değişmesi gereklidir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından ülke genelinde üretilen mekansal verilerin merkezi bir yapıda birbirleriyle entegre olarak tutulması ve bu bilgilerin mekana bağlı tüm bilgi sistemleri için sunulması hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda geliştirilmekte olan 3B Şehir Modelleri Üretimi ve 3B Kadastro Altlıklarının Oluşturulması Projesi hazırlanmaktadır. Mevcut kadastro verilerinin güncellenmesi ve kadastro haritalarının üretimindeki verimi artırabilmek, zaman ve maliyet tasarrufu sağlayabilmek adına fotogrametrik yöntemlerin kullanılması gerekliliği açıktır. Uzaktan algılama yöntemi kullanılarak elde edilen verilerden otomatik bina çıkarma, kadastro doğrulama, modernizasyon ve güncelleme yapma işlemleri zorlu bir araştırma konusu olmakla birlikte binaların görünümündeki oluşabilecek büyük farklılıkların önüne geçilmesi açısından da önem arz etmektedir. Fotogrametrik yöntemler aracılığıyla üretilen her türlü coğrafi verinin gelişen bilim ve teknoloji ile harmanlanarak kullanıcıya sunulması verinin çok daha etkin ve nitelikli kullanımını sağlamaktadır. Bilişim sektöründeki sanal gerçeklik programlarının geliştirilmesi fotogrametri alanındaki çalışmalara yeni bir anlayış getirmektedir. Bu kapsamda yerleşim yerleri için üretilmesi planlanan 3 boyutlu modeller ve bu 3 boyutlu modellere entegre edilecek uygulamalar insanların hayat standardını yükseltmek için atılacak her adımda bu alanlarda yapılacak tüm istatistiksel çalışmalarda ve bu bölgelere sunulacak her hizmette önemli bir veri kaynağı olacaktır. Bu araştırma ülkemiz kadastrosunda yapılan güncellemelerin ve bu güncellemeler yapılırken kullanılan tüm diğer tekniklerle birlikte fotogrametrik yöntemlerin kadastral çalışmalarda kullanımının irdelenmesi açısından önem taşımaktadır. Araştırma sürecinde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılan 3B Şehir Modelleri Üretimi ve 3B Kadastro Altlıklarının Oluşturulması Projesi ve bu proje kapsamında kullanılan fotogrametrik yöntemler tüm olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilecektir.
  • Öğe
    Türkiye için PPP ve Radyosonda’dan elde edilen yoğuşabilir su buharı değerlerinin karşılaştırılması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Ağaç, Sema Nur; Alçay, Salih
    GNSS sistemleri birçok farklı alana hizmet vermektedir. Jeodezik ölçmeler, araç takip sistemleri, turizm, tarım, askeri, deformasyon ölçmeleri ve arama kurtarma çalışmaları gibi çoğu alan GNSS sistemlerinden yararlanmaktadır. GNSS teknolojileri, sivil uygulamalar için de kullanılmaya başlanmış ve beraberinde güneş aktiviteleri, iyonosfer, troposfer gibi yan dalların da dikkatle incelenmesine olanak sağlamıştır. İyonosfer tabakasındaki etkiyi ortadan kaldırmak için çift frekanslı alıcılar kullanılmaktadır. İyonosferde, günlük, 27 günlük, mevsimlik, altı aylık, yıllık, 11 yıllık olmak üzere bazı düzenli, zamansal ve bölgesel değişimlerin yanı sıra bazı düzensiz değişimler de bulunmaktadır. Bu değişiklikler modellenebilmekte ve etkileri büyük ölçüde belirlenebilmektedir. Troposferik etki kuru bileşen ve ıslak bileşen olarak ayrılmaktadır. Kuru gecikme kuru gazlara bağlı iken ıslak gecikme su buharından oluşmaktadır. Kuru bileşen atmosferik basınçla ilgilidir ve doğal gazlar kanunu ile hesaplanmaktadır ancak ıslak bileşendeki su buharı dağılımının düzensizliğinden dolayı modellenmesi zordur. Bu nedenle troposferik modeller geliştirilmiştir. Bu modeller kullanılarak troposferin sinyallere etkisi olabildiğince azaltılmaktadır. Tez çalışması kapsamında Hassas Nokta Konum Belirleme (PPP) yöntemi ile elde edilen troposferik gecikmelerden yararlanarak yoğuşabilir su buharı miktarının (PWV:Precipitable Water Vapor) belirlenmesi ve elde edilen bu değerlerin günümüzde referans olarak kabul gören radyosondadan elde edilen PWV değerleri ile karşılaştırılması yapılmıştır. Çalışma da bölgeden bölgeye değişen iklim özelliklerinin PWV değerleri üzerindeki etkisini incelemek için farklı coğrafi bölgelerde bulunan istasyonlar seçilmiştir. GNSS değerlendirme servisi olan CSRS-PPP yazılımı kullanılarak rinex verileri işlenmiştir. Mekik ve Deniz (2017)’de detayları verilen Türkiye için geliştirilmiş modeli (Tm=48.55+0.80Ts) ile değerlendirme işlemleri yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda hava sıcaklığının yüksek olduğu dönemlerde PWV’nin daha yüksek değerlere ulaştığı, bundan dolayı Erzurum istasyonunun PWV değerlerinin İstanbul, İzmir ve Samsun istasyonları için hesaplanan PWV değerlerinden daha düşük olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Uzay iklim koşullarının toplam elektron yoğunluğu (TEC) üzerindeki etkisinin incelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Güngör, Merve; Alçay, Salih
    Güneş sistemi veya Güneş sistemi dışında iyonosferde beklenmedik düzensiz değişimler uzay iklim koşullarını oluşturmaktadır. Dünya’ya yakın, uzay iklim koşullarını değiştiren uzay iklimini daha iyi anlamak ve yorumlamak için bazı indisler kullanılır ve bunlara uzay iklim koşulları indisleri denir. Uydu bazlı iletişim çağında iyonosfer tabakası önemli bir yere sahiptir. Atmosfer katmanlarından biri olan iyonosfer, yeryüzünden yaklaşık 60 km ile 1000 km arasında yükseklikte yer alır. İyonosfer tabakasında çok sayıda elektron bulunmaktadır. Elektron yoğunluğu düzenli ve düzensiz etmenlere bağlı olarak değişim göstermektedir. İyonosfere ait modellemeler yapılırken bu etmenlere dikkat edilmesi gerekir. Uzay iklim koşulları haberleşme sistemleri, uydular, astronotlar, GNSS sistemi gibi birçok alanı olumsuz etkilemektedir. Bu etkileri bilmek, en aza indirmek ve planlar geliştirmemiz için uzay iklim koşullarının ve indislerinin incelenmesi gerekmektedir. Bu tez çalışması kapsamında uzay iklim koşulları ve indisleri hakkında detaylar verilmiştir. Ayrıca uzay iklim koşullarının iyonosferik TEC değişimleri üzerindeki etkisini incelemek için farklı zaman dilimlerinde kuzey ve güney yarımkürede farklı enlem bölgelerinden IGS istasyonları seçilmiştir. Bu istasyonlara ait GPS-TEC analizlerine ait sonuçlar uzay iklim koşullarıyla ilişkili olarak değerlendirilmiştir. Sonuçlar, iyonosferde herhangi bir TEC anomalisi olup olmadığının belirlenmesinde jeomanyetik fırtına ve güneş aktivite indislerinin yanı sıra, plazma yoğunluğunun, manyetik alan değişiminin, parçacık akısı indislerinin de dikkate alınması gerektiğini göstermiştir.
  • Öğe
    Derin öğrenme tekniklerini kullanarak hava lidar nokta bulutlarının sınıflandırılması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Uray, Fırat; Varlık, Abdullah
    Hava LiDAR (Light Detection and Ranging) nokta bulutlarının filtrelenmesi ve sınıflandırılması için birçok teknik geliştirilmiştir. Hesaplama verimliliği ve doğruluğun iyileştirilmesi, LiDAR nokta bulutları ile çalışırken üzerinde durulması gereken etkenlerin başındadır. Derin öğrenme teknikleri son yıllarda görüntü sınıflandırma alanında yoğun şekilde kullanılmaya başlamıştır. Elde edilen yüksek doğruluk ve son teknoloji grafik işlemcileri sayesinde hesaplama yükünün hafiflemesi ile araştırmacılar LiDAR nokta bulutlarını sınıflandırma çalışmalarını makine öğrenmesi alanına özellikle de derin sinir ağlarına kaydırmıştır. Bu tez çalışmasının amacı derin öğrenme tekniği kullanılarak 3 boyutlu (3B) LiDAR nokta bulutlarının filtrelenmesi ve sınıflandırılmasıdır. Derin öğrenme tekniklerinin görüntü işlemedeki gücünden faydalanmak için 3B LiDAR verisini 2 boyutlu (2B) görüntüye çeviren bir teknik önerilmiştir. LiDAR verilerine derin sinir ağına girdi olarak verilmeden uygulanan ön işlemlerden bahsedilmiştir. Sonraki aşamada piksel bazlı sınıflandırma yapılmış, en son aşamada ise sınıflar tekrar 3B nokta bulutuna aktarılmıştır. Eğitim ve test verisi olarak Norveç'in Bergen şehrine ve Kanada'nın Surrey şehrine ait Dayton Annotated Laser Earth Scan (DALES) LiDAR nokta bulutları kullanılmıştır. Doğruluk metrikleri olarak Precision (Kesinlik), Recall (Duyarlılık) ve F1 puanı hesaplanmış ve Bergen veri seti için sırasıyla ortalama 0.89, 0.84 ve 0.86 ve DALES veri seti için sırasıyla 0.86, 0.89 ve 0.87 değerleri elde edilmiştir. Ayrıca, önerilen yöntemin sınıflandırma performansı çeşitli ticari yazılımların nokta bulutu filtreleme algoritmaları ile kıyaslanmıştır.
  • Öğe
    Bulanık mantık yöntemi ile taşınmaz değerleme haritaları üretimi: Ankara-Mamak örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Girgenç, Merve; Durduran, Süleyman Savaş
    Gelişmiş ülke ekonomileri incelendiğinde, taşınmaz değerlerinin belirlenmesi gelişmişlik göstergelerinden biridir. İnsan yaşamında, taşınmazların değerlemesi ve bu değerlerin vergiye aksedilmesi toplumların önemli ekonomik kaynaklarından biri olduğu gibi sosyal anlamda da önemli bir yere sahiptir. Türkiye'de taşınmaz değerlemesinin giderek önem kazanmasına rağmen günümüzde hala bilimsel bir sisteme oturtulmamış olup, taşınmaz değerinin saptanmasında kesin modellerden söz edilememektedir. Bir taşınmaza ait konumsal, yapısal, çevresel vb etkileri dikkate alarak değerlemenin gerçekçi, doğru ve güvenilir bir biçimde yapılması gerekmektedir. Ancak geleneksel değerleme yöntemleri bazı noktalarda yetersiz kalmaktadır. Değerlerin saptanmasında, kullanılan metotların uygulanabilirlik açısından eksiklik ve sıkıntılarını giderebilecek yeni bir yaklaşım arayışı geçmişten günümüze süregelmektedir. Teknolojinin giderek gelişmesiyle modellemeler bilgisayar teknolojileri ve yapay zekâ ile yapılmaya başlanmıştır. Modelleri oluşturan Yapay zekâ tekniklerinden biri olan Bulanık Mantık düşünceyi taklit eden ve taşınmaz değerleme konusunda sözel verilerin oluşturulan modele katılmasını sağlamasından dolayı taşınmaz değerleme için oldukça kullanışlıdır. Taşınmaz değerinin kolay ve doğru bir şekilde saptanabilmesi için değerleme uzmanının taşınmaza ait teknik bilgilerin yanı sıra sosyal, yasal ve taşınmazın konumsal bilgilerine kolaylıkla ulaşabileceği, analiz ve sorgulama yapabileceği bir bilgi sistemi oluşturulmalıdır. Bu bağlamda elde ki verilerin belirli ölçütlerde toplanması, sorgulanması, analiz edilmesi ve kullanıcıya sunulması amacıyla Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) geliştirilmiş önemli bir karar-destek sistemi oluşturulmuştur. CBS'nin taşınmaz değerleme açısından önem kazanan en büyük özelliği de mekânsal analizleri hızlı ve yüksek doğrulukla yapılabilmesidir. Bu çalışmada Ankara ili Mamak ilçesine bağlı Akşemsettin, Durali Alıç ve Cengiz mahallerinde yapay zeka tekniklerinin alt dalı olan Bulanık Mantık yöntemi ile değerleme çalışması yapılmıştır. Çalışma için MATLAB yazılımı Fuzzy LogicToolbox kullanılmış olup, toplamda 300 konuta ait piyasa değerleri toplanarak taşınmaz değerini etkileyen kriterler ile kurallar oluşturulmuş ve Bulanık mantık yöntemi ile değerleme çalışması yapılmıştır. Çalışma sonucunda piyasa değerleri ile bulanık mantık uygulama sonucunun %89.377 oranında örtüştüğü gözlenmiş ve taşınmaz değer haritası oluşturulmuştur. Yapılan tez ile Bulanık Mantık yönteminin taşınmaz değerlemede kullanılabilirliği ve yöntemin kullanılmasıyla doğru sonuçlara ulaşıldığı gözlemlenmiştir
  • Öğe
    İlköğretime yönelik afet haritaları tasarımı ve etkinliğinin ölçülmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Çetinkaya, Emre; Buğdaycı, İlkay
    Dünyada, her yıl milyonlarca insan afetlerden etkilenmektedir. Meydana gelen afetler, dünyanın farklı yerlerinde, jeodezik konuma göre farklılık göstermesine karşın, hepsinin ortak paydası insanların can ve mallarını tehdit etmesidir. Meydana gelecek olan afetlerin en az zararla atlatılabilmesi, kişilerin afetlere karşı ne kadar bilgili ve bilinçli olduğu ile doğru orantılıdır. Bu noktada, kişilere doğru afet eğitimi verilmesi, kişilerin olası bir afet anında kendilerini en iyi şekilde korumalarına olanak verecektir. Afete karşı korunmanın ilk adımı olan eğitimin, kişilerin yaş ve seviyesini göre verilmesi afete karşı olan farkındalığı arttıracaktır. Bundan dolayı, toplumun afet açısından en savunmasız bireyleri olan çocuklar için yaş gruplarına göre özel eğitimler yapılarak bulundukları bölgede ki afetlere karşı bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Haritalar, farklı amaçlarla kullanılması ile birlikte pek çok kitleye hitap eder hale gelmiştir. Geçmişten günümüze farklı alanlara katkı sağlayan haritaların çocuk kullanıcılar için coğrafya ve tarih eğitimi ve afet farkındalığı oluşturma konusundaki yeri çok önemlidir. Çocuk kullanıcıların yaş grubuna göre tasarlanan afet haritaları ile çocukların afet konusunda bilinçlendirilmeleri ve bilgilendirmeleri oldukça etkili olabilmektedir. Bu amaçla tez çalışması kapsamında belirlenen konularda çocuklara yönelik afet haritaları tasarlanmıştır. , Haritaların etkin öğretim becerilerinden yararlanılarak, beş farklı afetin 10-11 yaş grubundaki öğrencilere anlatılması için kullanılmak üzere harita tasarımları yapılmıştır. Orman yangını, heyelan, taşkın, deprem ve çığ olarak belirlenen afetlerin Türkiye'de ki il bazında risk durumları belirlenmiş ve haritalara aktarılmıştır. Haritalarla birlikte, çocukların ilgili afetler hakkında bilgilenmelerini sağlamak amacı ile haritalara bilgilendirme metinleri eklenmiştir. Yapılan tasarımların, amacına uygun olup olmadığını değerlendirmek üzere, 2 farklı okulda toplam 165 öğrencinin katılımı ile deneysel bir çalışma yapılmış, sonuçların değerlendirilmesiyle katılımcılarda başarı oranının %40 arttığı gözlenmiştir
  • Öğe
    Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) Tabanlı Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) Yardımıyla Alışveriş Merkezleri İçin Uygun Yer Seçimi: Adana Şehir Merkezi Örneği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) İnceyavuz, Hilal; Durduran, Süleyman Savaş
    Son zamanlarda sık sık duymaya başladığımız kapitalizm, markalaşma, moda gibi kavramların hayatımızda fazlasıyla yer edinmesinin bir sonucu olarak alışveriş merkezleri (AVM) günümüzün vazgeçilmez mekânları arasına girmiştir. AVM’ler; rahat, konforlu ve güvenli bir alışveriş deneyiminin yanı sıra, kaliteli malzemeyi, donanımlı elemanlarla tüketiciye sunarak, hizmet kalitesini arttırır ve sirkülasyon kolaylığı sağlar. Artan rekabetler ve sonradan değiştirilemez olması nedenleriyle bir AVM projesi için en önemli faktörün konumu olduğunu söyleyebiliriz. Bir AVM’ nin sürdürelebilir olması için konumu belirlenirken birçok kriter birlikte değerlendirilmeli ve yenilikçi bilimsel yöntemlerden faydalanılmalıdır. Adana Türkiye’ deki altıncı büyük şehir olup ülkenin önde gelen ticaret ve kültür merkezlerindendir. Şuanda üç AVM bulunan ilimiz, yeni AVM projeleri için yeterli büyüklüğe ve gelişmişliğe sahiptir. Bu çalışma ile Adana’da, yeni bir AVM projesi için en uygun yerlerin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaç ile belirlenen birçok kriter değerlendirilirken de Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS)’nin Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri (ÇKKVY)’nden olan Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP)’den faydalanılarak en hızlı ve doğru sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır. AHP, bir karar problemini mevcut durumun daha kolay anlaşılabilmesini sağlayacak şekilde belirli bir öncelik hiyerarşisine göre derecelendirir. Bu yöntem ile, belirlenen kriterlerin her biri diğer kriterlerle ikili gruplar halinde karşılaştırılır, 1-9 arasındaki değerler kullanılarak bir birlerine göre önem dereceleri belirlenir. Çalışmada ilk olarak Adana’da aktif nüfusun ve yerleşimin yoğun olduğu şehir merkezi ve yakın çevresini kapsayan bir çalışma sınırı oluşturulmuştur. Bu sınırımız içinde kurulacak bir AVM konumu için uygun alanları belirlemek amacıyla ilk olarak; Arazi Büyüklüğü, Ulaşılabilirlik, Demografik Özellikler olmak üzere üç kriter belirlenmiştir. Daha sonra bu kriterler toplamda on beş kriterle detaylandırılmıştır. Ağırlıkları belirlenen kriterler, somutlaştırılmak ve kolay bir değerlendirme sunmak amacıyla haritalandırılmıştır. Her bir kriter için oluşturulan haritalar çakıştırılarak bir sonuç haritası elde edilmiştir. Bu sonuç haritasındaki uygun olan alanlar değerlendirilerek kullanıcıya sunulmak üzere 5 alternatif alan belirlenmiş ve bu alanlar ortalama değerlerine göre en yüksekten en düşüğe sırlanmıştır. Bu çalışma; ileriye yönelik çalışmalar, yatırımcılar ve karar vericiler için yol gösterici bir rehber niteliğinde olması açısından önem taşımaktadır.
  • Öğe
    Görüntülerden 3 Boyutlu Yüzey Oluşturulması Yöntemlerinin İncelenmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Darıcı, Yağmur; Varlık, Abdullah
    Teknolojik gelişmelerin en başında gelen fotogrametri disiplininin yöneldiği yeni bir alan olan 3 boyutlu yüzey oluşturma yöntemleri, insanların bilgisayarlı görü sistemleri içerisinde yer alan iki boyutlu nesneleri algılamakta zorlanması sonucu ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Kişiler yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olsalar dahi, bir yüzeyi üç boyutlu algılaması neredeyse imkansızdır. Bu nedenle 3 boyutlu yüzey oluşturmak için çok sayıda yöntem geliştirilmiş ve kullanılmıştır. Bu tez çalışması farklı disiplinler arasında sürekli araştırılan 3 boyutlu yüzey oluşturma tekniklerinin detaylandırılmasının yanı sıra oluşturulan yüzey modellerinin gerçeğe uygunluğunun araştırılması ve model detaylarının doğruluğunun incelenmesini konu almaktadır. 3B yüzey modeli oluşturma teknikleri aktif ve pasif sistemler olarak ikiye ayrılır. Bu çalışmada pasif sistemler içerisinde yer alan tek görüntüden şekil ve hareketten nesne oluşturma yöntemleri ile ilgili uygulamalar yapılmış, Matlab yazılımı kullanılarak üretilen modellerin karşılaştırılmasına yer verilmiştir. Tüm bunların ışığında tek görüntüden nesne oluşturma yöntemi yansıma özellikleri kullandığından değişkendir, SFM için kullanılan iki görüntü sayısı yetersizdir ve bu doğrultuda çalışmalara devam edilmelidir.
  • Öğe
    Hassas Nokta Konumlama (PPP) Hata Kaynaklarının Konum Doğruluğuna Etkileri
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Erbaş, Nezih Furkan; Kalaycı, İbrahim
    Son yıllarda Hassas Nokta Konumlama (PPP) yöntemi ile gerçek zamanlı değerlendirme ve ölçü sonrası değerlendirme uygulamaları yaygın kullanım haline gelmiştir. PPP yöntemi diğer konum belirleme teknikleri ile karşılaştırıldığında, bu yöntemde koordinatı bilinen bir ya da daha fazla referans istasyonuna ihtiyaç duyulmamasıdır. Bu yöntemde, hassas uydu yörünge ve saat bilgileri ve bir GNSS alıcısıyla dm mertebesinde konum üretilmekte ve bu durumda maliyet ve zaman açısından büyük bir avantaj sağlanmaktadır. Çalışmada, Post-Process (Büroda/Ölçü sonrası) yöntemiyle 5 adet TUSAGAAktif istasyonu (BALK, SINP, YOZ1, IGR1 ve ONIY) seçilmiştir. CSRS-PPP servisiyle statik modu ve ölçü epoğu verileriyle ilgili günlerde istasyonların 24 saatlik gerçek olarak kabul edilen referans koordinat sistemi ve gözlem dosyaları elde edilmiştir. PPP hata kaynaklarını kapsayan ve Matlab tabanlı yazılım olan PPPH (A MATLAB-based Software for Multi-GNSS Precise Point Positioning Analysis) yazılımdan elde edilen sonuçlar gerçek koordinat sistemiyle karşılaştırılarak doğruluk ve hassasiyet bakımından incelenmiştir. Uygulamada yapılan Matlab tabanlı PPPH yazılımından elde edilen kartezyen koordinatları ile CSRS-PPP’den elde edilen gerçek/referans koordinatlar kullanılarak kartezyen koordinat sisteminden toposentrik koordinat sistemine yani Kuzey (N), Doğu (E), Yukarı (U) bileşenlerine dönüşümler gerçekleştirilmiştir. 5 adet TUSAGA-aktif istasyonlarının 30 saniye epok aralıklarında 3.04.2021-12.04.2021 10 günlük zaman dilimlerinde CSRS-PPP yazılımdan elde edilen kartezyen koordinatlar gerçek/referans koordinat sistemleri belirlenmiştir. Aynı zamanda, PPP hata kaynakarının Kuzey (N), Doğu (E), ve Yukarı (U) bileşenlerinin ortalama hata miktarları, PPPH kartezyan (yer merkezli) koordinatlar ve PPPH yazılım içerisindeki hata kaynakları arasındaki farklılıklar analiz edilmiştir.
  • Öğe
    PPP Yönteminde AR Yaklaşımının Konum Doğruluğuna Etkisinin Araştırılması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Atiz, Ömer Faruk; Kalaycı, İbrahim
    GNSS ile konum belirleme uzun yıllardan beri jeodezi ve diğer yer bilimleri gibi pek çok alanda yaygın şekilde kullanılmaktadır. Yer kabuğu hareketleri, deformasyon izleme, ulusal/uluslararası datumların belirlenmesi gibi pek çok alanda bağıl konum belirleme yöntemi kullanılmaktaydı. IGS’ in hassas yörünge ve saat bilgilerinin kullanıcıların hizmetine sunmasıyla hassas nokta konum belirleme yöntemine ilişkin çalışmalar hız kazanmıştır. Tek bir GNSS alıcısı ile arazi işinin halledilmesi ile kullanıcılar açısından daha ekonomik olması yöntemin avantajları arasındadır. Son yıllarda ise PPP’de tamsayı belirsizliği çözümüne (AR) ilişkin çalışmalar yapılması, gelecek yıllarda yöntemin dezavantajı sayılan yakınsama süresini iyileştirme anlamında olumlu sonuçlar vereceğini göstermektedir. Bu tez çalışmasında PPP’de tamsayı belirsizlik çözümüne izin veren GNSS veri değerlendirme yazılımları incelenmiştir. PPP’de AR yaklaşımının konum doğruluğuna etkisini incelemek için CSRS-PPP web tabanlı yazılımı ile uygulama yapılmıştır. Uygulamada farklı enlem bölgelerine dağılmış 47 tane IGS istasyonuna ait bir aylık veri kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre AR yaklaşımının özellikle doğu bileşenindeki konum doğruluğunu iyileştirdiği görülmüştür. Ayrıca AR yaklaşımının troposfer kestiriminde de iyileştirme sağladığı sonucu elde edilmiştir.
  • Öğe
    Batı Karadeniz Bölgesinde Culicoides (Diptera: Ceratopogonidae) Cinsi Sineklerin Yoğunluk Haritasının Oluşturulması ve Mekânsal Analizi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Gökçe, Melike; Buğdaycı, İlkay
    Son yıllarda faunistik çalışmalarda Coğrafi Bilgi Sistemi’nden (CBS) faydanılmaktadır. Tez kapsamında Mavidil (MD), Akabane, Bovine Ephemeral Fever, Schmallanberg (SBV) gibi bir çok salgın hastalığa vektörlük eden Culicoides cinsinin; Selçuk Üniversitesi, Veterinerlik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bilal DİK ve arkadaşları tarafından, Batı Karadeniz bölgesinde, 2014 yılı, yaz aylarında yapılan tür tespit çalışmaları baz alınarak CBS destekli üç aşamalı bir çalışma oluşturulmuştur. Birinci aşama; Batı Karadeniz bölgesinde tespit edilen baskın türlere ilişkin verilerin konumsal bazda değerlendirilmesidir. İkinci aşama; Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM)’nden tür tespit çalışmaları ile aynı bölgedeki meteroloji istasyonlarından, aynı zaman dilimine ait meteorolojik verilerin (nem, yağış, sıcaklık, rüzgar) temini, bu verilerden Ters Mesafe Ağrılıklı (IDW) enterpolasyon yöntemi kullanılarak yoğunluk haritalarının üretilmesi ve mekânsal analiz çalışmalarının yapılmasıdır. IDW yöntemiyle oluşturulan bu haritaların doğruluk ölçütü için Karesel Ortalama Hata (KOH) yöntemi kullanılmıştır. KOH hesaplanmasında meteoroloji istasyonlarının bazıları doğrulama için ayrılmış ve her bir meteorolojik veri için yapılan enterpolasyon işlemi bu veriler olmaksızın uygulanmıştır. KOH değerleri sırasıyla; yağış için 0,05 (mm=kg÷m²); sıcaklık için 1,29 (°C); rüzgar için 1,48 (m/sn); nem için 8,61 (%) olarak hesaplanmıştır. Üçüncü aşama ise araştırmacıların Culicoides cinsinin tür tespit çalışmalarına ilişkin verilerine ulaşabilmesi için ücretsiz depolama ve sunum imkanı sağlayan Github üzerinden sunulmasıdır. Bir çok araştırmayı içinde barındıran tez çalışmasının, Culicoides cinsi ile alakalı gelecekte yapılacak CBS destekli çalışmalara, envanter veritabanı çalışmalarına ve web uygulamalarına rehberlik etmesi hedeflenmiştir.
  • Öğe
    Konya İlinde Hava Kirliliğine Etki Eden Faktörlerin Mekânsal Analizi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Uğurlu, Oğuz; Buğdaycı, İlkay
    Gelişen teknolojiye bağlı olarak beraberinde artan endüstriyelleşme, yapılan plansız ve çarpık kentleşme, sürekli artan nüfus oranı, doğal kaynakların giderek azalması ve insanların duyarsızlığı sonucu çevre kirliliği günümüzde önemli bir sorun haline gelmiştir. Toprak, su ve hava da meydana gelen bu kirlilikler giderek artmış daha farklı boyutlara ulaşmıştır. Hava kirliliği ise bu kirliliklerin en başında gelmektedir. Özellikle yoğun sanayi, trafik ve yerleşimin olduğu alanlarda hava kirliliği daha da artmaktadır. Bu noktalarda yaşanan kirlilik, hava kalitesini azaltmakta, ekosistemin dengesini bozmakta ve sonuç olarak çeşitli sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ve haritalar, farklı konulara ilişkin mekânsal verilerin işlenmesi, modellenmesi, analizi ve haritalandırılarak görselleştirilmesi için imkân sağladığından çevresel problemlerin azaltılmasına yönelik stratejiler geliştirilmesinde oldukça yararlıdırlar. CBS; hava kalitesinin konum ve zamana bağlı olarak analizinin yapılmasında, hava kirleticilerine ilişkin parametreleri tespit ederek kirlilik dağılım haritalarının oluşturulmasında kullanılmaktadır. Bu çalışma Konya ili mücavir alan sınırları içinde yapılmıştır Hava kirliliğine neden olan SO2, PM10, CO, NO2 ve O3 kirleticilerinin 2019-2020 yılları için mekânsal analizi yapılmıştır. Bu kapsamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ait, Konya bölgesi Ulusal Hava kalitesi İzleme Ağı istasyonlarından alınan veriler IDW enterpolasyon yöntemi uygulanarak hava kirliliği tematik haritaları üretilmiş, elde edilen sonuçlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği sınır değerleri baz alınarak harita ve grafiklerle incelenmiştir.
  • Öğe
    Dop Değerlerinin Konum Doğruluğuna Etkisi Üzerine Bir Çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Boran, Sümeyye Yağmur; Kalaycı, İbrahim
    Küresel Konum Belirleme Sistemi (GPS) günümüzde birçok alanda kullanılmaktadır. GPS'ten bu kadar çok yararlanılması, elde edilen verilerin doğruluğunun da önemini artırmaktadır. GPS ile elde edilen doğruluğun yeterli olup olmadığını bilmek için GPS'in verdiği konum doğruluğunu etkileyen faktörler ve hata kaynaklarının da bilinmesi gerekmektedir. Bu hata kaynakları çeşitli faktörlere bağlıdır. Uydu geometrisi de GPS'ten elde edilen konum doğruluğunu etkileyen faktörlerden biridir. Uydu geometrisi, konum doğruluğunu doğrudan etkilediği için dikkat edilmesi gereken faktörlerdendir. Uydu geometrisinin bilinmesi ve bilinen değerlere göre ölçüm yapılması, zamandan tasarruf, sonuçların doğruluğunun daha güvenilir olması ve ölçü tekrarının önüne geçilmesi açısından önemlidir. Uydu geometrisinin bilinmesi halinde yapılan ölçülerin daha verimli olduğu, fazla zaman gerektiren ölçümlerin istenen doğrulukta daha kısa zamanda yapıldığı gözlemlenmiştir. Bu tez çalışmasında GPS'i etkileyen hata faktörleri ve GPS'teki doğruluk ölçütleri hakkında bilgi verilmiş ve uydu geometrisinin GPS konum doğruluğu üzerine etkisi uygulamalı olarak açıklanmıştır. Çalışmada kullanılmak üzere 12 adet CORS-TR istasyonu seçilmiştir. İstasyonlara ait Rinex verilerinden, statik ve kinematik olmak üzere farklı değerlendirme prensiplerine göre kartezyen koordinatlar elde edildikten sonra DOP grafikleri oluşturulmuştur. İstasyonlara ait RMS değerleri hesaplanmıştır. Bu verilerle uydu yükseklik açısı arttıkça konum doğruluğunun düştüğü gözlemlenmiştir.
  • Öğe
    Farklı Analiz Merkezlerinden Yayınlanan Rapid ve Ultra Rapid Ürünlerinin Hassas Nokta Konum Belirleme (Ppp) Performansının Analizi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Farhan, Haitham Talib; Öğütçü, Salih Sermet
    Hassas nokta konum belirleme (PPP) performansı, esas olarak uydu yörüngesine ve saat doğruluğuna bağlıdır. Göreceli tekniğin aksine uydu yörüngesindeki ve saatteki hatalar, PPP tekniği bakımından doğrudan istasyon koordinatlarını etkiler. Ultra hızlı ve hızlı yörünge/saat ürünleri, zaman kısıtlı uygulamalar için analiz merkezleri (AC) tarafından oluĢturulmaktadır. Bu çalıĢmada GPS-, GLONASS-, Galileo- ve BeiDou (BDS-2) tek sistemli PPP, yedi analiz merkezinden ultra hızlı ve hızlı ürünleri kullanılarak (yani CODE, ESA, IGS, GFZ, JPL, NRCan ve WUHAN) PPP performansı incelenmiĢtir. 32 Multi-GNSS Experiment (MGEX) istasyonundan gelen veriler kullanılarak statik ve kinematik PPP değerlendirmesi için 2020’de iki aylık bir dönem (Ocak-ġubat) seçilmiĢtir. Farklı analiz merkezlerine sahip GPS tek sistemli PPP için, GFZ / NRCan ve CODE / NRC, sırasıyla ultra hızlı ve hızlı PPP değerlendirmelerinde ilk sırada yer almaktadır. GLONASS tek sistemli PPP için ultra hızlı ürünlerin kullanıldığı konum belirleme performansları, CODE ve ESA ürünleri dıĢında performansları yakındır. CODE hızlı ürün sıralaması, GLONASS tek sistemli PPP için son sırada yer almaktadır. Galileo ve BeiDou tek sistemli PPP için GFZ analiz merkezi, ultra hızlı değerlendirmelerinde en iyi performansı gösterilmiĢtir. Hızlı ürünler kullanan Galileo tek sistemli PPP için CODE ilk sırada yer almaktadır. CODE ultra hızlı ürünü yayın saati verilerini içerdiğinden, CODE ultra hızlı ürünü kullanılarak dm düzeyinde statik PPP doğruluğu elde edilebilmektedir. WUHAN ultra hızlı ürününden BeiDou uydularının metre altı düzeyindeki radyal, along-track and cross-track doğruluğu sayesinde, yatay ve düĢey bileĢenler için sırasıyla dm altı ve dm düzeyinde PPP doğruluğu, WUHAN ultra hızlı ürünü kullanılarak BeiDou tek sistemli statik PPP uygulayarak elde edilebilmektedir.
  • Öğe
    Aktif Küresel Navigasyon Uydu Sistemleri ile RTK performansının incelenmesi
    (2021) Konukseven, Ceren; Alçay, Salih
    Küresel Navigasyon Uydu Sistemi (GNSS), kullanıcılara hızlı, uygun maliyetli ve güvenilir bir konum belirleme hizmeti sağlamaktadır. Gerçek zamanlı kinematik (RTK) yöntemi birçok mühendislik uygulamasında gerçek zamanlı konumlama için pratik bir araç haline gelmiştir. RTK yönteminin doğruluğu, yörünge hatası ve atmosferik hatalar nedeniyle referans istasyonu ile gezici arasındaki baz mesafesine bağlıdır. Ayrıca günümüzde RTK düzeltmeleri internet protokollerinin gelişimiyle birlikte GSM üzerinden iletilebilmekte olup radyo modemden kaynaklanan mesafe sınırlandırılması da ortadan kalkmıştır. RTK ölçmeleri genel olarak GPS ve GLONASS uydu sistemleri kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Ancak günümüzde GALILEO ve BEIDOU gibi yeni GNSS sistemleri de kullanıcıların hizmetine sunulmuştur. Bu tez çalışmasında internet tabanlı klasik RTK yöntemi kullanılarak çoklu GNSS kombinasyonlarının performansını test etmek amacıyla farklı baz mesafeleri (~20, ~40, ~60, ~80 km) dikkate alınarak, Konya’da arazi çalışmaları yapılmıştır. Ölçüm yapılan noktalarda eşit koşullara sahip 3 gezici alıcı kullanılarak sadece GPS, GPS+GLONASS, GPS+GLONASS+GALILEO+BEIDOU uydu konfigürasyonlarında ölçümler yapılmıştır. RTK koordinatları farklı uydu konfigürasyonları ile her uygulama noktasında yaklaşık 9 saat olmak üzere 10°, 20° ve 30° yükseklik açılarında üç oturum şeklinde elde edilmiştir. Her uygulama noktasında ilk oturumlarda (10°) yaklaşık 5 saatlik RTK ölçümlerinin yanı sıra statik veri kaydı da alınmıştır. Gezici alıcıların gerçek koordinatları, statik verilerin GAMIT/GLOBK akademik yazılımı kullanılarak, bağıl yöntemle değerlendirilmesiyle elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlar tekrarlılık ve doğruluk açısından değerlendirilmiştir. Çoklu GNSS kombinasyonlarının 10° uydu yükseklik açısında RTK performansını tekrarlılık açısından iyileştirdiği görülmüştür. Yalnız GPS çözümlerinin doğruluğu yatay ve düşey bileşenler için sırasıyla 0.63/2.17cm ve 2.40/4.94cm arasında değişmiştir. Ancak RTK yöntemi için çoklu GNSS kombinasyonlarının, yalnız GPS’e göre uydu yükseklik açısı 30° seçildiğinde bile doğruluk açısından dikkate değer bir üstünlüğe sahip olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.