Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 20
  • Öğe
    Bilimsel İlerleme Nedir?
    (2015) Salgar, Ercan
    XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bilimsel ilerlemenin doğasını anlamaya ve açıklamaya yönelik birtakım tezler ileri sürülmüşse de halen bu tezler tartışılmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı bilimsel ilerlemenin doğasını anlamaya ve açıklamaya çalışmaktır. Bu maksatla çalışmamızda öncelikle bilimsel ilerleme teorileri incelenmiş, daha sonra olanaklı bir yanıt geliştirilmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    “Tehzîbü’l-Ahlâk” Eserlerinin Ahlâk Eğitimi Açısından Değerlendirilmesi
    (2017) Kandemir, Sibel
    Tarih boyunca ahlâk, her toplumda ve her dinde önem verilen bir konu olmuştur. Bu nedenle tüm eğitim sistemleri bireylerin ahlaki bakımdan geliştirilmesini temel bir ilke olarak benimsemektedir. Ülkemizde de Milli Eğitimin temel amaçları arasında ahlaklı nesillerin yetiştirilmesi yer almaktadır. Ancak bu hedefe ulaşabilmek ancak ahlak ile ilgili güçlü bir kuramsal altyapıya sahip olmakla mümkündür. Bu makalede ülkemizdeki ahlâk eğitimi ile ilgili araştırmalara bir katkı sunmak amacıyla Yahya İbn Adî (ö. 970) ve İbn Miskeveyh'in (ö. 1030) "Tehzîbu'l Ahlâk" adlı eserleri ahlak eğitimi açısından değerlendirilmiştir. Fârâbî ekolüne mensup ve ona çok yakın tarihlerde yaşamış bu iki filozofun eserlerinden hareketle insana ve ahlâka bakışları, eğitime verdikleri önem, ahlâk eğitiminde benimsedikleri yöntemler tespit edilmiş ve edinilen bilgiler günümüz ahlâk eğitiminin problemleri açısından yorumlanmaya çalışılmıştır
  • Öğe
    Materyalizm, Fenomenal Özne ve Ontolojik Statüsü
    (2014) Arıcı, Murat
    Pek çok açıdan felsefi bir muamma olan fenomenal bilinç, çağdaş zihin felsefesinin en merkezi sorunlarından birisidir. Analitik felsefe geleneğinde fenomenal bilincin doğasını kavrama çabasına, daha çok materyalist/fizikalist yaklaşım egemen olagelmiştir. Bu makalenin birincil iddiası, niteliksellik karakterinin yanında fenomenal bilinci fenomenal bilinç yapan diğer asli unsurun fenomenal özne olduğu savıdır. Makale buradan yola çıkarak fenomenal öznenin metafizik kökeni ve buna karşı materyalizmin alabileceği olası pozisyonlarla ilgili şu iki savı ortaya koyma ve gerekçelendirme amacını taşımaktadır: (1) Fenomenal özne içi boş olmayan tözel bir ontolojik statüye saliptir ve (2) bu tözel ontolojik yapı materyalizmi kaçınılmaz bir açmazla yüz yüze bırakmaktadır. Fenomenal öznenin tözel yapısı, ya zihnin diğer ögelerinde teşebbüs edildiği gibi materyalist/fizikalist bir dille açıklanmalı, ya da söz konusu içi boş olmayan tözel ontolojik yapı inkâr edilmelidir. Her iki durumda da materyalist görüş başarısız olmaya daha yakındır.
  • Öğe
    “Deliliğin Tarihi” bağlamında toplumsal ötekiliğin inşasına dair bir değerlendirme
    (2018) Güngör, Feyza Şule
    Michel Foucault Deliliğin Tarihi’nde delilik söylemi üzerinden, Batı düşüncesine hakim olan ve özellikle de 18. yüzyıldan itibaren bir strateji haline gelen düzenleme ve dışlama mekanizmalarını soruşturmuştur. Foucault, “delilik” söyleminin oluşum kurallarını, söylemi oluşturan ilişkiler ağını ve dönüşümleri tartışırken normali ve anormali ayıran edimin niteliğine ulaşmaya çalışmaktadır. Foucault’nun ötekileştirmenin tarihte delilik üzerinde işleyişine dair analizi günümüz toplumlarındaki dışlama mekanizmalarına karşı bir sistem eleştirisi olarak da değerlendirilebilir. Bu çalışmada farklı epistemelerde bir söylem üzerinde konuşabilmemizi ve düşünebilmemizi sağlayan koşulları delilik bağlamında inceleyecek ve toplumsal ötekinin oluşmasında etkin olan stratejik yapı ve güçleri sorgulamaya çalışacağız. Bu sorgulama ile amacımız toplumsal ötekinin oluşumundaki iktisadi, siyasi, dini, tıbbi, sosyal, kültürel ve düşünsel kodları üreten stratejik yapının çağın yeni ötekilik türleri inşasını değerlendirmektir.
  • Öğe
    Felsefî metafor üzerine
    (2014) Başaçık, Fazilet
    Metaforun klasik düşüncede günlük dilin dışında şiirde kullanıldığı ya da düşünce karşısında dilin bir özelliği olarak değerlendirilmektedir. Bu anlamda metafor sadece bir dil hadisesidir. Sanatlarda kullanılan metaforlar, metaforun kavramsal çerçevesini veremez. Bununla birlikte metaforlar sadece şiirde kullanılmayıp, felsefi metinlerde de kullanılır. Felsefî metafor nedir? Biz bu makalede onu araştıracağız.
  • Öğe
    Simone de Beauvoir: Ötekiliğin Kabulü
    (2016) Coşkuner Kalın, Ceylan
    Kadınların kendilerini erkekler olmadan düşünemediklerini ve düşünülmediklerini öne süren Beauvoir'a göre erkeğin özne ve mutlak olduğu yerde, kadın yalnızca erkeğin eksik öteki'sidir. Bu bağlamda Beauvoir, kadının kendi içinde bulunduğu bu konumdan sorumlu olduğunu düşünür; zira ataerkil kültür içinde yaşayan bir- çok kadın, sorumluluktan kaçmanın kendisine kazandıracağını sandığı kimi kazanımlar adına söz konusu eyleminden dolayı suçludur; bazı noktalarda içinde bulunduğu esaretinden sorumludur ve bu esaretinin suç ortağıdır; çünkü öteki olmaya "çoğu zaman" kendi razı olmuştur. Bu çalışmada da kadının erkeğin "ötekisi" olarak nasıl kurulduğu ve bu kurulum üzerinden hangi gerekçelerle eksik ve yetersiz bir biçimde temsil edildiği analiz edilmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda Beauvoir'ın İkinci Cins'i temele alınarak kadının ötekiliği kabul etmesinin altında yatan nedenlerin neler olduğu üzerinde durulacaktır.
  • Öğe
    Modern Bir Teşebbüs: Ölümü İnkâr ve Ölümle Mücadele
    (2018) Başok Diş, Sebile
    İnsanların neredeyse tamamı varlığının sürekli devam etmesini ister. Geçmişte bu arzu, ruhun ölümsüzlüğüne ilişkin dinlerin sağladığı inanç ile teskin olmaktaydı. Modern dönemde ise dinlere duyulan ilgi ve inanç azalmış, bunun sonucunda da ruhun ölümsüzlüğüne kuşku ile bakılır olmuştur. Önceden ölüm, öte dünyaya geçiş anlamına gelirken, artık ölüm insan varlığının son bulması olarak yorumlanmaktadır. Ölümden sonraki varlığının devamına ilişkin kuşku, korku ve endişeleri olan modern insan, ölüm gerçeğini kabullenmekte zorlanmakta, onu inkâr edip onunla mücadele etmeye çalışmaktadır. Ancak onun ölümü hayattan uzaklaştırma çalışmaları, ölüm endişesi ve korkusunu hayatın merkezine yerleştirmekte, başta niyet ettiğinden çok farklı sonuçlarla karşılaşmasına yol açmaktadır. Bu çalışmanın konusu, modern insanın ölüme nasıl baktığı, onu hayatından çıkarmak için hangi yollara başvurduğu, hangi araçlarla onunla mücadele ettiği ve bu çabalarının ne tür sonuçlar doğurduğudur.
  • Öğe
    Saving Rule Following from Skepticism in Later Wittgenstein
    (2016) Adanalı, Yurdagül Kılınç
    İkinci dönem Wittgenstein'ın "mitolojik" ve soyut kural teorilerini ortadan kaldırmakta başarılı olup olmadığı hala tartışılagelen bir konudur. Sorun mühimdir, zira kural takibi kavramı ile alakalı olarak Wittgenstein'ın Platonik, idealist, konvansiyonalist, göreci ve hatta şüpheci görüşlere karşı duruşunu temellendirmektedir. Wittgenstein'ın kapsamlı bir teori ortaya koymakta başarısız olduğu ve hatta takip edilecek hiçbir kuralın mevcut olmadığı gibi septik bir sonucuna vardığı uzun süredir iddia edilmektedir. Bu makalede, kuralın uygulamasını belirleyen zorunlu şartları reddetse dahi Wittgenstein'ın kural mevzusunda septik veya göreci olmadığını iddia etmeye çalışacağım. Bilakis Wittgenstein, pratik temelli bir kural takibi kavramı geliştirir ve klasik nesnel yaklaşımları reddeder. Aslında o kural takibi kavramı ile felsefi tartışmalardaki nesnellik/öznellik, toplum/birey ve zihin/beden gibi temel bazı dikotomileri aşmak ister. Buna ilaveten bireyin kural takibindeki rolünü ve dolayısıyla ahlaki sorumluluğunu vurgular.
  • Öğe
    The study of language and the main difference between grammar and logİc in Al-Fârâbî's philosophy
    (2016) Yeşil, Mustafa
    Filozoflar, sosyologlar, biyologlar, antropologlar vb. gruplar dilin ve onun temel ögelerinin nereden geldiğini açıklamaya çalışmaktadırlar. Hiç şüphesiz söz konusu teşebbüsün göz önünde bulundurduğu temel gerekçe hem kuramsal yapılar üzerinde etkiye sahip olma hem de sosyal koşulları yansıtma bakımından dilin işlevini açıklamaktır. Fârâbî'nin dilin kaynağı ile alakalı açıklamaları bu varsayımı tutarlı bir şekilde desteklemekte ve dilin nereden geldiğini, nasıl işlev gösterdiğini izah etme bakımından önemli ipuçları içermektedir. Bu çalışma, Fârâbî'nin yaklaşımlarından hareketle insanı dil arayışına yönlendiren bazı temel gerekçeleri açığa çıkarmayı ve gramer ve mantık arasındaki temel ayrımı ortaya koymayı amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Kant’ta tanrının işlevi: Spekülatif teolojiden moral teolojiye
    (2018) Molacı, Melike
    Felsefe tarihinin “büyük” filozoflarının pek çoğu sistemlerinin belirli bir bölümünde tanrıyı bilgi ya da inanç nesnesi olarak ileri sürmüş görünürler. Bu bakımdan felsefî sistemlerde genellikle bir hareket ya da varış noktası olarak ortaya konulan Tanrı kavramı, Kant’a kadar teorik ya da spekülatif temellendirmelerin odağında bulunur. Kant ile birlikte bilginin olanağının koşullarından birinin deney olarak belirlenmesi ile birlikte spekülatif Tanrı tanıtlamalarının geçerliliği şüpheli hale gelir. Bu bağlamda bu çalışma, aklın teorik kullanımında temellendirilemeyen Tanrı kavramının Kant tarafından saf akıl inancı olarak ortaya konulmasının mahiyetine odaklanmaktadır. Bu amaca binaen ilkin Tanrı idesi, transendental ideal ve spekülatif teoloji Saf Aklın Eleştirisi bağlamında ele alınacak; sonrasında ise spekülatif teolojinin olanaksızlığından hareketle Kant’ın moral teolojisinin ayrıntılarına değinilecektir.
  • Öğe
    Fârâbî’nin Ahlâk Felsefesinde Değerlerin Kaynağı Sorunu
    (2015) Bircan, Hasan Hüseyin
    Fârâbî'nin değerlerle ilgili görüşü yetkinlik ve mutluluk öğretisine dayanmaktadır. Yetkinlik ve mutluluk öğretisi ise Faal Aklın feyezânına açık olmayı, onunla ittisal kurup ondaki akledilirleri almayı ve sonunda da onun derecesine yükselip melekût âlemine katılmayı gaye olarak göstermektedir. Böylece aklın yetkinlik dereceleri, Faal Akıl ve er-Reîsü'l-evvel hakkındaki görüşleriyle, Fârâbî'nin, yetkinlik ve mutluluğu, Faal Akılla ittisal kurmaya bağlamakla değerlerin kaynağını, en azından ilkeler bakımından aşkın bir kaynağa dayandırıyor görünmektedir. İşte bu çalışmada, Fârâbî'nin değerlerin kaynağını gerçekten bu anlamda aşkın bir kaynağa dayandırıp dayandırmadığı sorunu ele alınmaktadır.
  • Öğe
    İslam'ın Felsefî Dili: Meşşailer Yeniden Gelir Mi?
    (2016) Baykan, Erdal
    Bu yazının amacı, İslam Düşünce Tarihinin en önemli sistemlerinden birini oluşturmuş olan ve yine insanlık düşünce tarihinin en büyük simalarının ortaya çıkmasını sağlamış olan Meşşai düşünceye ve temsilcilerine karşı açık/örtük olumsuzlama gayretlerinin eleştirel düşünce bağlamında sürdürülmediğine vurgu yapmaktır. Entelektüel bir çabaya dönüşmeyen tartışmalar ve eleştiriler Gazali'den sonra çoğunluk dini bir vurgu ile ortaya çıkmaktadır. Kanaatimize göre, bu tartışmalar ve eleştiriler entelektüel çabanın biçimlendirdiği bir süreç içerisinde ortaya çıkmış olsaydı, bugün felsefi bir anakronizm ortaya çıkmayacaktı. Muhtemelen İslam dünyasının bugünkü durumu da söz konusu yaklaşım ile ilişkilidir. Bu aşamada şunu söylememiz gerekli ki, İslam'ın felsefi dili, yeniden oluşarak, dinin evrensel felsefi yorumlarını yeniden inşa etmelidir. Gazalinin bir bilge olarak yönelttiği eleştiriler ve değerlendirmelerin istismar edilerek eleştirilerin felsefi bir tartışma olmaktan çıkarılması, hem bu yönelimin imkan ve hasılalarının yok sayılmasına ve hem de eleştiri geleneğimizin heba edilmesine yol açmaktadır. Bu ve benzeri varsayımlar başta Türk İslam Düşüncesi olmak üzere, insanlığın Meşşai yoruma olan ihtiyacı vurgulanarak dile getirilmeye çalışılmaktadır.
  • Öğe
    Kadim Bir Soğukluğun Modern Temsili: İlahiyat Fakültelerinde Felsefe Fobisi
    (2016) Baykan, Erdal
    Bu makalenin amacı, İlahiyat Fakültelerinde felsefeye ilişkin var olan olumsuz yargıların nedenlerine dikkat çekmektir. İslam dininin aurasında gelişen düşünsel zenginliği ve beraberinde inşa edilen medeniyeti anlamak ya da tahkim edebilmek için İslam Felsefe geleneği üzerinden yürütülen eleştiriler ve tartışmalar ne yazık ki sonraki dönemlerde Gazali'nin etkin katılımından da istifade edilerek sürdürülmesi yerine bütün bir düşünsel hasıla entelektüel çaba olmaktan çıkarılarak dini bir teyakkuzla karşılanmıştır. Bu ilk travmadır. Felsefeye karşı olumsuz yaklaşımın diğer bir nedeni ise yeni kurulan Cumhuriyetin ideolojik yönelimleri çerçevesinde dini, hayatın bütün alanlarından çıkaracak yeni kültürel kodların transfer edilmesiyle şekillenmiştir. Bu pozitivist yönelimi temellendirebilmek için felsefenin tanımından başlanarak yeni bir kurgu dizayn edilmiştir. Bu da ikinci travmayı oluşturmuştur
  • Öğe
    Kuhn’un bilim tasarımında değerlerin yeri ve önemi üzerine
    (2016) Salgar, Ercan
    Bu çalışmanın amacı, Kuhn'un bilim tasarımında değerlerin yeri ve önemini aydınlatmak ve açıklığa kavuşturmaktır. Bu maksatla özellikle Kuhn'un temel eserleri karşılaştırmalı bir şekilde incelenerek bir sonuca varılmıştır. Bu sonuca göre, Kuhn'un bilim tasarımında değer kavramının iki farklı anlamda kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi, BDY1'de (Bilimsel Devrimlerin Yapısı, 1962), diğeri ise BDY2'de (Bilimsel Devrimlerin Yapısına eklenen sonsöz 1969) kullanılan değerlerdir. Ayrıca BDY1'deki değerlerin bilimsel süreçte daha belirleyici olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Bauman’ın modern etik eleştirileri bağlamında ahlâkîliğin müphemliğine ilişkin görüşleri
    (2018) Başok Diş, Sebile
    Bauman’ın temel tezlerinden biri, ahlâkîliğin çeşitli yönlerden müphem biryapıya sahip olduğudur. O, modern etik ile postmodern etik arasındaki ayrımıbu iki etiğin ahlâkîlikteki müphemliğe nasıl yaklaştıklarını dikkate alarak yapar.Modern etik, modernliğin insanın ulaşabildiği her alana düzen getirme kaygı-sının bir ürünüdür. Yasa ve kurallar koyarak ahlâkîliğe de düzen getirme, onuevrenselleştirme ve akılla temellendirme amacı güder. Burada düzenle kastedi-len müphemliğin ortadan kaldırılmasıdır. Aydınlanma düşünürleri, müphemliğiortadan kaldırma işini üstlenmiş ve modern etiği inşa etmişlerdir. Bauman, buaçıdan modern etik konusunu ele alırken bu etiği inşa eden ahlâk filozoflarınınrollerine, amaçlarına, başarılarına değinmiş ve bunları çeşitli açılardan eleştir-miştir. Postmodern etik, ahlâkîliğin akla dayalı olmadığını, ahlâkî itkiye ve so-rumluluk duygusuna dayandığını, her ne kadar ahlâkîlik için yasa ve kurallargetirilmeye çalışılmışsa da ahlâkîliğin bunlarla oluşturulamayacağını, ahlâkîsorumluluk için kesin sınırların çizilemeyeceğini kabul ederek modern etiktenayrılır. Bu makalede Bauman’ın, ahlâkîliğin müphemliğine ilişkin görüşleri mo-dern etiğe getirdiği eleştiriler etrafında ortaya konmaya çalışılacaktır.
  • Öğe
    Aristoteles'in Kategoriler Kuramının Ele Alınış Biçimleri
    (2016) Altunya, Hülya; Yeşil, Mustafa
    Aristoteles'in kategoriler kuramı felsefe tarihindeki en tartış- malı konulardan birisidir. Gerek geç Antik Çağ ve Orta Çağ düşü- nürleri gerekse modern ve çağdaş düşünürler bu kuramı farklı açı- lardan yorumlamaktadırlar. Kategoriler kitabı bütün varlığı on kategoride tasnif etmiş olsa da, Aristoteles tarafından kurgulanan bu kategorilerin dilsel, ontolojik veya mantıksal yapıda olup olmadıklarını belirlemek çok kolay değildir. Öyle görünüyor ki bir yorumcunun ilgili metni okuma biçimi bu soruya nasıl cevap verileceğini belirgin hale getirmektedir.
  • Öğe
    Epistemic Options in the Face of Epistemic Barriers
    (2015) Arıcı, Murat
    Analitik felsefe geleneğinin pek çok düşünürü 'epistemik sınır' nosyonu üzerine kafa yormuştur. "Kognitif ya da epistemolojik açıdan sınırlı varlıklar mıyız?" sorusu farklı felsefi tartışma bağlamlarında olumlu bir şekilde yanıtlanmaktadır. İnsanoğlunun yaşam süreci boyunca değişik türlerde epistemik bariyerlerle yüz yüze geldiği neredeyse tartışmasız bir olgudur. Bunun yanında "Farklı epistemik bariyerler karşısında ne tür epistemik duruşlar sergiliyoruz/sergilemeliyiz" sorusu ilk soruyla kıyaslandığında daha az incelemeye tabi tutulmuştur. Doğrusu bu ikinci soruya cevap anlamında takınabilecek belli başlı birkaç epistemik tavır olabilir. Epistemolojik açıdan meşru bir pozisyon olarak savunulmuş ve savunulmakta olan agnostik tavır bunlardan bir tanesidir. Rasyonel ve ampirik yöntemin dışında bir takım yollara başvurmak başka bir alternatiftir. Bu ikinci tavrı merkeze alan bu makale, ilk olarak agnostik tavrı eleştirmekte, bu tavrın hem insan doğasının epistemik yönüyle örtüşmediğini hem de belli türden sorunsal durumlarda pratik olanla uyumlu olmadığını iddia etmektedir. Makale, bu iddiayı temellendirmek için olası bir takım senaryolar inşa etmekte ve bu senaryolar aracılığı ile şu sonuca ulaşmaktadır: Epistemik bariyerlerle yüzleşilen pek çok durumda, epistemik bir bariyerin ardına dair rasyonel ve ampirik olanın dışında bir takım yollara başvurarak epistemik inanç geliştirmek, epistemolojik olarak, agnostik tavır takınmaktan daha savunulabilir pozisyondur.
  • Öğe
    Levinas’ın Öteki Etiğini Badiou’nun Hakikat Etiği Perspektifinden Yeniden Düşünmek
    (2018) Güngör, Feyza Şule
    20. yüzyılın önemli etik kuramcılarından Emmanuel Levinas, Batı düşüncesindeki Öteki ihmalininkökeninin Aynı’yı önceleyen özdeşlik metafiziği olduğunu savunmuştur. Bu yadsıyıcı ihmalin reddi içinfelsefi hareket noktasını tümüyle değiştirmiş ve ontolojiyi değil, etiği ilk felsefe olarak kabul etmiştir. Öteki’ni Aynı’ya öncelediği etik teorisi bu nedenle “öteki etiği” olarak tanımlanırken, kendisi de “öteki’nin filozofu” olarak tanınmıştır. Levinas’ın tezleriyle temellenen Öteki etiği, çağın felsefi gündeminde oldukça yoğun bir ilgi görmekle beraber birçok yeni tartışma alanları da açmıştır. Öteki etiğine en keskineleştiriler, aynı kıta geleneğine mensup Alain Badiou’dan gelmiştir. Badiou, ötekiliğin felsefi bir kategori olarak değerlendirilmesine ve Öteki’ne karşı merhamet retoriği ile etik kuramsallaştırma çabalarına karşı çıkmıştır. Tek sahici etik olarak gördüğü hakikat etiğini, kaba bir sosyolojiye dayandığını düşündüğü öteki etiğinin tam karşıtı bir konuma yerleştirmiştir. Bu çalışmada Levinas’ın öteki etiği ile Badiou’nun hakikat etiğinin bazı temel sorun ve kavramları diyakritik bir yorumlama yöntemiyle değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede özellikle “ötekilik ve conatus essendi” nosyonları üzerinde durulmuştur. Levinasve Badiou’nun kuramlarının analizindeki temel amaç, indirgemeci bir kategorizasyona gitmek değil; radikal bir felsefi hamle yaparak klasik etik teorilerinden bir kopuş gerçekleştiren iki filozofun keskin ayrışmalarının felsefi anlamını sorgulamaya çalışmak ve alternatif düşünme tarzlarını tartışmaya açmaktır.
  • Öğe
    The Theories of Meaning and Some Reasons for Combining Them in Stainton's Philosophy of Language
    (2016) Yeşil, Mustafa
    Stainton mentions there are three different meaning theories giving directions to the linguistic studies and claims none of them can fit well with actual linguistic practice as a whole. As a matter of course, what prompts him to this criticism is that he identifies some strong reasons to combine the theories of meaning. What we try to do here is to classify some basic reasons he focuses on and discuss how his theory works both in terms of explaining what a language, linguistic item, meaning are and in terms of describing the ontological diversity that linguistics relates to.
  • Öğe
    Cultural Failures as Choices of Rational Individuals
    (2016) Adanalı Kılınç, Yurdagül
    I argue, in this paper, cultural failures can be analyzed as choices of rational individuals against the theories of primordialism and essentialism which tend to label acts of failure as irrational, even pathological. The application of public choice theory to culture helps us see failures as part of instrumental rational process in which individuals are concerned with maximizing their own interest and conflict forcing the sides to seek cooperation and compromise over new cultural norms. This application allows us to coin a new term which I call culture failure, to explain some behaviors of cultural actors based on public choice theory. Keeping this term in mind, I focus on behaviors and interactions of individuals, leaders, groups, and governments under the following titles: Cultural conflicts, instrumentalisation of culture through multiculturalism, and government intervention and free-riding.