Hemşirelik Anabilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 14 / 14
  • Öğe
    Sağlık alanında öğrenim gören öğrencilerde yaşlılara yönelik olumlu tutum geliştirme müdahalelerinin etkisi: Meta analiz çalışması
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Başer, Gülfidan; Hisar, Filiz
    Dünyada yaşlı nüfusun artışı yaşlı bireylerin sağlık bakım gereksinimlerinin artışını da beraberinde getirmektedir. Sağlık hizmeti sağlayıcılarıyla karşılaşma olasılıkları yüksek olan bu popülasyonun kaliteli sağlık hizmeti alması, sağlık profesyonellerinin yaşlılara karşı olumlu tutumlara sahip olmasıyla ilişkilidir. Bu nedenle sağlık profesyonellerinin eğitim sürecinde yaşlılara karşı olumlu tutumları geliştirmelerini sağlayan programlara ihtiyaçları vardır. Bu çalışma, sağlık alanında öğrenim gören öğrencilerde yaşlılara yönelik olumlu tutum geliştirme müdahalelerinin etkisini belirlemeyi amaçlamaktadır. Meta analiz yöntemiyle gerçekleştirilen bu araştırma için taranan çalışmaların dahil etme kriterleri; sağlık alanında lisans veya ön lisans programlarında öğrenim gören öğrencilerle yapılan, yaşlılara karşı olumlu tutumları geliştirmeyi amaçlayan, yaşlılara karşı tutumları geçerli ve güvenilir ölçüm araçlarıyla ölçen, randomize kontrollü ve düşük düzeyde yanlılık içeren non-randomize kontrollü çalışmalar, Türkçe ve İngilizce dilinde Ocak 2002 - Temmuz 2022 yılları arasında yayınlanan makaleler, araştırma raporları ve tezlerdir. 15 Haziran 2022-31 Temmuz 2022 tarihleri arasında 8 veri tabanında (APA PsycInfo, CINAHL Complete, "Cochrane Central Register of Controlled Trials" (CENTRAL), Medline Complete, ProQuest Dissertations ve Theses Global, Scopus, TR Dizin, WOS Core Collection ve Ulusal Tez Merkezi) tarama yapılmıştır. Tarama ile elde edilen çalışmaların başlık ve özetlerinin konu ile uygunluk açısından değerlendirilmesi, dahil etme-dışlama kriterlerine göre tam metin incelemesi ve yanlılık açısından değerlendirilmesi iki bağımsız değerlendirici tarafından üç aşamada tamamlanmıştır. Çalışmaların yanlılık değerlendirmesi Cochrane yanlılık değerlendirme araçları ile yapılmıştır. Yapılan tarama sonucunda 14101 çalışmaya ulaşılmıştır. Tarama işleminden sonra duplikasyon nedeniyle 3882 çalışma çıkarılmıştır. 10219 çalışma başlık ve özete göre değerlendirilmiş ve 125 çalışma tam metin değerlendirmesine alınmıştır. Veri tabanı taramasından sonra referans taraması yapılmış ve bulunan 3 çalışma da yanlılık değerlendirmesi yapılmak üzere alınmıştır. Sonuç olarak 26 makale yanlılık değerlendirmesine dahil edilmiş ve 13 çalışma meta analize dahil edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde Comprehensive Meta Analysis (CMA) paket programı kullanılmıştır. Etki büyüklüğü için Hedges g, heterojenlik testi için Q istatistiği ve I2 değerleri incelenmiştir. Yayın yanlılığı için Orwin's fail-safe N değeri, Kendall's tau ve Egger's regresyon analizi ile yöntemleri kullanılmıştır. Yayın yanlılığı önem düzeyi p<0,05 alınmıştır. Yayın yanlılığı huni grafiği ile etki büyüklüğü orman grafiği ile sunulmuştur. Yapılan meta analiz sonucunda yaşlılara yönelik olumlu tutum geliştirme müdahalelerinin etki büyüklüğü 0.422 (%95 GA: 0.013: 0.830) istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.043). Yaşlılara yönelik olumlu tutum geliştirme müdahalelerinin etkisinin incelendiği 13 çalışmada etkinin orta düzeyde deney grubundan yana olduğu görülmektedir. Literatürde yaşlılara yönelik olumlu tutum geliştirmeyi amaçlayan fazla sayıda çalışma bulunmakla birlikte yüksek düzeyde kanıt elde etmek için iyi tasarlanmış, metodolojik kalitesi yüksek çalışmaların yapılmasına ihtiyaç vardır.
  • Öğe
    Postmenopozal kadınlarda cinsel sağlık eğitiminin cinsel mitler, cinsel sıkıntı ve cinsel yaşam kalitesi üzerine etkisi: Randomize kontrollü çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kırıcı, Serap; Ege, Emel
    Bu araştırma, postmenopozal dönemdeki kadınlarda cinsel sağlık eğitiminin cinsel mitler, cinsel sıkıntı ve cinsel yaşam kalitesine etkisini belirlemek amacıyla paralel grup ön test, son test randomize kontrollü deneysel çalışma olarak yapılmıştır. Araştırma, Karaman il merkezinde bulunan Karaman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 1 Nisan-7 Ağustos 2022 tarihleri arasında araştırma kriterlerine uyan 124 postmenopozal kadın (girişim grubu: 62, kontrol grubu: 62) ile yürütülmüştür. Araştırmaya dâhil edilen kadınlar randomizasyon yöntemi ile girişim ve kontrol grubuna atanmıştır. Girişim grubunda yer alan postmenopozal kadınlara haftada bir defa olmak üzere toplam dört oturum Cinsel Sağlık Eğitimi verilmiştir. Kontrol grubunda yer alan postmenopozal kadınlara ise herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır. Girişim ve kontrol grubunda yer alan kadınlar, Cinsel Sağlık Eğitiminden sekiz hafta sonra tekrar değerlendirilmiştir. Verilerin toplanmasında, Kişisel Bilgi Formu, Cinsel Mitler Ölçeği (CMÖ), Kadın Cinsel Sıkıntı Ölçeği (KCSÖ), Cinsel Yaşam Kalitesi Ölçeği-Kadın (CYKÖ-K) kullanılmıştır. Verilerin analizinde sayı, ortalama, yüzde, standart sapma, ki-kare testi, karma desenli ANOVA testi ve bağımsız gruplarda t testi kullanılmıştır. Girişim ve kontrol grubunda yer alan kadınların sosyo-demografik, obstetrik, menopoz ve cinsel yaşama ilişkin özellikler açısından benzer özelliklere sahip olduğu ve gruplar arasında istatistiksel açıdan fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05). Girişim ve kontrol grubunda yer alan kadınların eğitim öncesi CMÖ toplam puan ortalamalarının (sırasıyla 80,19±11,39; 80,02±10,41) benzer olduğu (p>0,05), eğitim sonrası girişim grubunda yer alan kadınların CMÖ toplam puan ortalamalarının kontrol grubuna göre (sırasıyla 47,94±5,82; 76,82±10,09) anlamlı olarak daha düşük olduğu (p<0,05) belirlenmiştir. Girişim ve kontrol grubunda yer alan kadınların eğitim öncesi KCSÖ puan ortalamaları (sırasıyla 13,06±4,23; 13,13±4,28) benzerken (p>0,05), girişim grubunda yer alan kadınların eğitim sonrası KCSÖ puan ortalamasının kontrol grubuna göre (sırasıyla 5,15±2,08; 13,58±4,15) anlamlı olarak daha düşük olduğu (p<0,001) belirlenmiştir. Girişim ve kontrol grubunda yer alan kadınların eğitim öncesi CYKÖ-K puan ortalamaları (sırasıyla 56,61±31,04; 56,77±30,77) benzerken (p>0,05), girişim grubunda yer alan kadınların eğitim sonrası CYKÖ-K puan ortalamasının kontrol grubuna göre (sırasıyla 75,81±23,37; 57,26±30,47) anlamlı olarak daha yüksek olduğu (p<0,001) belirlenmiştir. Araştırmada Cinsel Sağlık Eğitiminin cinsel mitleri, cinsel sıkıntıyı azaltmada ve cinsel yaşam kalitesini artırmada etkili olduğu saptanmıştır. Postmenopozal dönemde cinsel mitler ve cinsel sıkıntıyı yönetmenin cinsel yaşama olumlu yansıdığı ve cinsel yaşam kalitesini yükselttiği belirlenmiştir. Postmenopozal kadınların cinsel mitlerini, cinsel sıkıntılarını azaltmak ve cinsel yaşam kalitelerini arttırmak amacıyla planlanan müdahalelere, Cinsel Sağlık Eğitiminin entegre edilmesi önerilmektedir.
  • Öğe
    Paklitaksel alan meme kanserli kadınlarda Rahatsız Edici Semptomlar Teorisi'ne dayalı yapılan yürüyüş egzersizinin periferal nöropati ve artralji-miyalji üzerine etkisi: Randomize kontrollü pilot uygulama
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Özdemir, Deniz; Arslan, Selda
    Kemoterapiye bağlı ortaya çıkan periferal nöropati ve artralji-miyalji, hastanın günlük yaşama aktif katılımını engelleyerek tedavinin değişmesine ya da sonlanmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle araştırma, paklitaksel alan meme kanserli kadınlarda Rahatsız Edici Semptomlar Teorisi'ne dayalı yapılan yürüyüş egzersizinin periferal nöropati ve artralji-miyalji üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, bir şehir hastanesinin tıbbi onkoloji polikliniğinin ayaktan tedavi ünitesinde Temmuz 2022-Temmuz 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Prospektif, tek kör, paralel grup randomize kontrollü tasarım ile yapılmıştır. Örnekleme, blok randomizasyonla 41 müdahale, 41 kontrol grubuna olmak üzere toplam 82 hasta dahil edilmiştir. Müdahale grubuna TOUS teorisine göre fiziksel aktivitenin yararları konusunda bilgilendirmeler yapılmış, pedometreler verilmiş, haftada en az 3 gün ortalama 30 dakika pedometre ile yürüyerek adım sayılarını kaydetmeleri istenmiştir. Başlangıç, 4. hafta ve 8. haftalarda motivasyonel görüşmeler yapılmış ve yürüyüş durumları takip edilmiştir. Müdahale ve kontrol grubuna başlangıçta, 4. haftada, 8. haftada ve 12. haftada ölçekler uygulanmış ve yürüme izlem çizelgesi bu haftalarda teslim alınmıştır. Ayrıca 12 hafta boyunca yürüyüşle ilgili yüz yüze görüşmeler sağlanmıştır. Kontrol grubu ise hastanede yapılan standart eğitimi almıştır. Veri toplama aracı olarak, Bilgi Formu, Kemoterapiye Bağlı Periferal Nöropati Değerlendirme Aracı ve McGill Ağrı ölçeği kısa formu kullanılmıştır. Araştırmanın yürütülebilmesi için etik kurul izni, kurum izni ve protokol kaydı (Clinical Trial No: NCT0544820) alınmıştır. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, medyan, minimum, maksimum ve kategorik değişkenkler için Pearson kikare/Fisher exact test, gruplar arası karşılaştırmada bağımsız gruplarda t testi, tekrarlı ölçümlerde ANOVA, grup-zaman etkileşimini değerlendirmek için karışık düzen ANOVA kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Araştırmaya katılan hastaların yaş ortalaması müdahale grubunda 50,78±8,39 yıl, kontrol grubunda 52,59±9,55 yıl bulunmuştur. Hastaların sosyodemografik ve hastalık özellikleri bakımından benzer bir dağılıma sahip olduğu belirlenmiştir (p>0,05). Müdahale grubunda, 12 haftalık yürüyüş egzersizi sonrası kontrol grubuna göre CIPNAT puan ortalamaları alt boyutlarının 4. hafta, 8. hafta ve 12. hafta puanına göre azaldığı tespit edilmiştir (p<0,05). Uygulama sonrası müdahale grubunda, kontrol grubuna göre McGill Ağrı puan ortalamaları ve alt boyutlarının 4. hafta, 8. hafta ve 12. hafta puanına göre azaldığı tespit edilmiştir (p<0,05). CIPNAT ve McGill Ağrı puan ortalamaları 4. hafta, 8. hafta ve 12. haftalarda kontrol grubunda müdahale grubuna göre daha hızlı arttığı belirlenmiştir (p<0,05). Müdahale ve kontrol gruplarında zamana göre puan değişimleri müdahale grubu lehine olup, CIPNAT grup x zaman etkileşimi için etki büyüklüğü η2=0,278, McGill Ağrı grup x zaman etkileşimi için etki büyüklüğü η2=0,147 olarak bulunmuştur. Araştırmada Rahatsız Edici Semptomlar Teorisi'ne göre yapılan yürüyüş egzersizinin meme kanseri olan hastalarda periferal nöropati ve artralji-miyaljiyi azaltmada etkili olduğu belirlenmiştir. Yürüyüş egzersizi her ortamda uygulanabilir olduğu için hastalar motive edilmeli; etkisi başka kanser türü, kemoterapi ilaçları ve semptomlarda da değerlendirilmesi önerilmektedir.
  • Öğe
    Prematüre retinopati muayenesinde dinletilen okyanus sesinin fizyolojik parametreler, ağrı ve konfor düzeyine etkisi: Randomize kontrollü çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Arslan, Gülay; Geçkil, Emine; Şatırtav Akdeniz, Günhal
    Bu çalışma Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde, Prematüre Retinopati muayenesinde dinletilen okyanus sesinin ağrı, konfor ve fizyolojik parametreler üzerinde etkisini belirlemek amacıyla tek kör, paralel grup, randomize kontrollü deneysel tasarımda yapılmıştır. Çalışma Konya'da bulunan bir Üniversite Hastanesi'nin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde Mart 2021-Haziran 2023 tarihleri arasında yürütülmüştür. Örneklem seçiminde tabakalı randomizasyon yöntemi kullanılmış olup müdahale (n:21), kontrol (n:23) olmak üzere toplam 44 prematüre bebek çalışmaya dahil edilmiştir. Müdahale grubundaki prematüre bebeklere ROP muayenesinden 1 dakika önce okyanus sesi dinletilmeye başlanmıştır ve işlemden sonra 5. dakikada okyanus sesi kapatılmıştır. Kontrol grubuna herhangi bir ses dinletilmemiştir. ROP muayenesi video kaydına alınmış ve görüntüler araştırmacılar dışında, birbirine kör iki gözlemci tarafından incelenerek işlemden 2 dakika öncesi, işlemden 1 dakika ve 5 dakika sonrasında prematüre bebeklerin ağrı ve konfor değerlendirmeleri yapılmıştır. Veriler Bebek Bilgi Formu, Fizyolojik Parametre Takip Formu, Prematüre Bebek Ağrı Profili Ölçeği-Revize Formu (PIPP-R), Prematüre Bebek Konfor Ölçeği (PBKÖ) ile toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra bağımsız gruplarda Ki-kare Testi, Mann Whitney U Testi, bağımlı gruplarda Wilcoxon Signed Ranks Testi ve tekrarlı ölçümlerde Friedman Testi, gözlemciler arasındaki uyumu değerlendirmede sınıf içi korelasyon katsayısı analizi (ICC-Intraclass Correlation Coefficent), etki büyüklüğünün değerlendirilmesinde Cohen d ve %95 güven aralığı kullanılmıştır. Müdahale ve kontrol grubundaki prematüre bebeklerin işlem sonrası 1. dakikadaki ağrı düzeyleri (9,40±2,45; 8,34±2,64) ile 5. dakikadaki ağrı düzeyleri (6,14±2,94; 5,19±3,67) arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı bulunmuştur (p>0,05). Konfor düzeyinin değerlendirilmesinde müdahale ve kontrol grubunun işlem sonrası 1. ve 5. dakikalardaki konfor puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı (p>0,05) belirlenmiştir. Kalp atım hızı ve oksijen satürasyonu parametrelerinde her iki grupta da stabilizasyonun sağlandığı ancak gruplar arasında farkın anlamlı olmadığı saptanmıştır (p>0,05). Sonuç olarak prematüre bebeklere ROP muayenesi sırasında sadece okyanus sesi dinletilmesinin ağrı, konfor ve fizyolojik parametreler üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı bulunmuştur. ROP muayenesinde okyanus sesi dinletmenin etkinliğini inceleyen ve farklı müzik müdahaleleri ile karşılaştıran daha fazla çalışmaların yapılması önerilmiştir. Bu çalışma Clinical Trials veri tabanına kayıtlıdır (NCT05203159).
  • Öğe
    Diyabetik ayak ülserini önlemede termal değerlendirmenin etkisi: Randomize kontrollü çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Özkal, Fatma; Yüksel, Serpil
    Diyabetik ayak, hastanede yatış süresini uzatan, yaşam kalitesini azaltan, tekrarlı yatışlara, amputasyon gibi komplikasyonlara ve yaşam kaybına neden olan ciddi bir sorundur. Bu araştırmada, Tip 2 Diyabetes Mellituslu (DM) hastalarda diyabetik ayak ülserini önlemede termal değerlendirmenin etkisini belirlemek amaçlandı. Prospektif paralel, iki kollu (1:1) (termal değerlendirme, kontrol) randomize kontrollü tipteki bu araştırma, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Endokrinoloji ve Genel Dahiliye kliniklerinde gerçekleştirildi. Araştırma kapsamına, Ocak 2020- Ocak 2023 tarihleri arasında bu kliniklerde tedavi ve bakım uygulanan 18 yaş ve üzeri, Tip 2 DM tanılı 70 hasta dahil edildi. Randomizasyonla her bir kola 35 hasta atandı. Veri toplayan araştırmacı, hasta, hasta yakınları ve klinik çalışanları grup atamasına körlendi. Araştırma öncesi etik kurul ve kurum izinleri alındı. Kontrol kolundaki tüm hastalara araştırmacı tarafından yapılandırılmış günlük ayak bakım girişimleri uygulandı. Hasta ve yakınlarının telefonuna ayak bakım videosu yüklendi. Kontrol kolundan farklı olarak termal değerlendirme kolundaki hastalara, yatışın ilk günü digital infrared termometre ile araştırmacı tarafından termal değerlendirme uygulandı. Termal değerlendirme eğitim videosu hasta ve yakının telefonuna yüklendi. Tüm hastalar bir yıl boyunca, araştırmacı tarafından iki ayda bir evlerinde kontrol edildi. Veri analizinde, tanımlayıcı istatistikler, Ki-Kare testleri, Bağımsız Örneklem t testi, Mann-Whitney U testi, Tekrarlı ölçümlerde Varyans Analizi, Karışık düzen ANOVA analizi kullanıldı. Her iki çalışma kolunda da diyabetik ayak ülseri oluşmadı. Kontrol kolu ile kıyaslandığında düzenli egzersiz yapma durumu termal değerlendirme kolunda anlamlı olarak daha yüksekti (p=0,04). Metabolik değerler tüm izlemlerde her iki kolda da benzerdi. İdrar albumin değeri, üç izlemde de termal değerlendirme kolunda anlamlı olarak daha yüksekti (p<0,05). Monofilament ile koruyucu duyu değerlendirmesinde topuk plantar noktasında ve 5. metatars başı noktasında duyu kaybı termal değerlendirme kolunda anlamlı olarak daha yüksekti (p<0,05). Tüm değerlendirmelerde ayaklardaki kuruluk kontrol kolunda anlamlı olarak daha fazlaydı (p>0,05). İstatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte ilk izlemle kıyaslandığında termal değerlendirme kolundaki hastaların ayak bakım sıklığı ikinci ve altıncı izlemlerde yüksekti. Hastaların adım sayısı arttıkça sıcaklığın da arttığı görüldü (p<0,05). Termal değerlendirme kolundaki dokuz hastada kızarıklık oluştu. Bu hastaların sıcaklık değerlerinde önceki haftaya göre ortalama 0,5°C artış olduğu saptandı. Araştırmacı hastaların yapılandırılmış günlük ayak bakımını düzenli uygulamalarını ve adım sayısını azaltmalarını sağladı. Tüm hastalarda kızarıklık, diyabetik ayak ülseri oluşmadan azalarak kayboldu. Sonuç olarak araştırmada hiçbir hastada diyabetik ayak ülseri oluşmadığı için termal değerlendirmenin etkinliği gösterilemedi. Ancak, kızarıklık oluşan termal değerlendirme kolundaki hastaların ayaklarında sıcaklık değişimi oluştuğu erken dönemde fark edildi. Gerekli önlemler uygulanması ile kızarıklık kayboldu ve ülser oluşmadı. Bu sonuçlar doğrultusunda, termal değerlendirme için bilgisayar veya akıllı telefon tabanlı daha gelişmiş cihazların kullanımı, yapılandırılmış günlük ayak bakımının, termal değerlendirmenin ve adım sayısının rutin bakım kapsamına alınması önerilir.
  • Öğe
    Primigravidalara uygulanan çözüm odaklı yaklaşımın psikososyal sağlık, doğum korkusu ve doğum sonu güvenlik hislerine etkisi: Randomize Kontrollü Çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Anık Çankaya, Yeşim; Altuntuğ, Kamile
    Araştırma, primigravidalara uygulanan çözüm odaklı yaklaşımın psikososyal sağlık, doğum korkusu ve doğum sonu güvenlik hislerine etkisini belirlemek amacıyla randomize, son test-kontrol gruplu, paralel grup deneysel bir çalışma olarak yapılmıştır. Araştırma, Konya ili kent merkezinde yer alan bir üniversite hastanesinde 20 Eylül 2021-27 Mayıs 2022 tarihleri arasında, araştırmanın dahil edilme kriterlerine uyan 96 primigravida (girişim grubu: 48, kontrol grubu: 48) ile yürütülmüştür. Çalışma grubuna dahil edilen primigravidalar blok randomizasyon yöntemi ile girişim ve kontrol grubuna atanmıştır. Girişim grubunda yer alan gebelere, 32. gebelik haftasında başlanarak, haftada bir defa olmak üzere toplam dört oturum Çözüm Odaklı Yaklaşım Programı uygulanmıştır. Program tamamlandıktan sonra girişim grubundaki gebelere araştırmacı tarafından hazırlanan eğitim kitapçığı verilmiştir. Kontrol grubunda yer alan gebelere ise rutin hastane uygulamalarının dışında herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır. Girişim ve kontrol grubunda yer alan gebeler, 35. gebelik haftasının sonunda, 37-40. gebelik haftasında, doğum sonu ilk 24 saat içinde ve doğum sonu birinci haftanın sonunda tekrar değerlendirilmiştir. Verilerin toplanmasında Tanıtıcı Bilgi Formu, Gebelikte Psikososyal Sağlığı Değerlendirme Ölçeği (GPSDÖ), Wijma Doğum Beklentisi/Deneyimi Ölçeği (W-DEQ) A ve B Versiyonları, Annelerin Doğum Sonu Güvenlik Hisleri Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, ki-kare testi, bağımsız gruplarda t testi, tekrarlı ölçümlerde tek yönlü ve karma desenli ANOVA testi kullanılmıştır. Girişim ve kontrol grubunda yer alan gebelerin sosyo-demografik ve obstetrik özellikler açısından benzer özelliklere sahip olduğu ve gruplar arasında istatistiksel açıdan fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05). Girişim ve kontrol grubunda yer alan gebelerin eğitim öncesi GPSDÖ puan ortalamaları benzerken (p>0,05), girişim grubunda yer alan gebelerin eğitim sonrası puan ortalamalarının anlamlı olarak daha yüksek olduğu (p<0,05) ve etki büyüklüğünün (d=0,445) orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. Girişim ve kontrol grubunda yer alan gebelerin eğitim öncesi W-DEQ (A) puan ortalamaları benzerken (p>0,05), girişim grubunda yer alan gebelerin eğitim sonrası ve 37-40. gebelik haftası W-DEQ (A) puan ortalamalarının kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük olduğu (p<0,01) ve etki büyüklüklerinin (sırasıyla d=-3,051; d=-3,052) yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Girişim grubunda yer alan annelerin W-DEQ (B) toplam puan ortalamalarının, kontrol grubunda yer alan annelerin puan ortalamalarına göre anlamlı derecede daha düşük olduğu (p<0,01) ve etki büyüklüğünün (d=-3,051) yüksek düzeyde olduğu saptanmıştır. Girişim grubunda yer alan annelerin Doğum Sonu Güvenlik Hisleri Ölçeği toplam puan ortalamalarının, kontrol grubunda yer alan annelerin puan ortalamalarına göre anlamlı derecede daha yüksek olduğu (p<0,01) ve etki büyüklüğünün (d=1,852) yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak; primigravidalara uygulanan Çözüm Odaklı Yaklaşım' ın psikososyal sağlık düzeyini arttırdığı ve doğum korkusunu azalttığı saptanmıştır. Gebelikte psikososyal sağlığı güçlendirmenin ve doğum korkusunun yönetilmesinin, doğum sonu döneme olumlu yansıdığı ve annelerin doğum sonu güvenlik hislerini arttırdığı belirlenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; gebelerin psikososyal sağlığını güçlendirmek, doğum korku düzeylerini azaltmak ve doğum sonu güvenlik hislerini arttırmak amacıyla planlanan müdahalelere, Çözüm Odaklı Yaklaşım yöntemine dayalı danışmanlık programının entegre edilmesi önerilmektedir.
  • Öğe
    Nazogastrik tüp kaynaklı basınç yaralanmalarının önlenmesinde kanıt temelli deri bakımı ve hidrokolloid örtünün etkisi: Randomize kontrollü çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yeşilyurt, Maide; Yüksel, Serpil; Yosunkaya, Alper
    Nazogastik tüp (NG) kaynaklı basınç yaralanmaları, NG tüpün oluşturduğu basıncın etkisiyle burun mukozasında, burun derisinde ve/veya deri altı dokuda veya tüp tespit materyali altında gelişen lokalize doku hasarıdır. Bu araştırmada, kritik hastalarda NG tüp kaynaklı basınç yaralanmalarını önlemede kanıt temelli deri bakımı ve hidrokolloid örtünün etkisini belirlemek amaçlandı. Prospektif paralel, üç kollu (hidrokolloid, kanıt temelli deri bakımı, kontrol) randomize kontrollü tipteki bu araştırma, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Yoğun Bakım Ünitesinde (YBÜ) gerçekleştirildi. Araştırma kapsamına, Eylül 2020-Haziran 2022 tarihleri arasında YBÜ'ne kabul edilen, NG tüp takılan, 18 yaş üzeri 102 hasta dahil edildi. Randomizasyonla her bir kola 34 hasta atandı. Veri toplayan araştırmacı ve hastalar grup atamasına körlendi. Araştırma öncesi etik kurul ve kurum izinleri alındı. Hidrokolloid örtü kolundaki hastaların burun mukozasına ve burun kanadına NG tüp takıldıktan sonra yarı saydam hidrokolloid örtü uygulandı ve tüp bu örtü ile tespit edildi. Sonra günde bir kez hidrokolloid pansuman çıkarılarak alttaki cilt ve mukoza değerlendirildi, burun derisi ve çevre deri temizlendi, kurulandı ve yeni hidrokolloid örtü uygulandı. Deri bakım kolundaki hastalara rehberlerde yer alan kanıt temelli deri bakım girişimleri günde iki kez uygulandı. Veri analizinde, tanımlayıcı istatistikler, Ki-Kare testleri, Bağımsız Örneklem t testi, Mann-Whitney U testi, Tek Yönlü Varyans Analizi, Kruskal-Wallis testi ve regresyon analizi kullanıldı. Kontrol kolundaki hastalarının %97,1'inde, deri bakımı kolundakilerin %94,1'inde NG tüp kaynaklı basınç yaralanması oluşurken, hidrokolloid örtü kolundaki hiçbir hastada basınç yaralanması oluşmadı (p<0,001). Kontrol kolu ile kıyaslandığında hidrokolloid örtü uygulaması NG tüp kaynaklı basınç yaralanmasını önlemede %97; deri bakımı uygulaması ile kıyaslandığında ise %94'lük bir etki oluşturdu. Deri bakım kolundakilerde evre 1, kontrol kolundakilerde ise evre 2 basınç yaralanması oranı daha yüksekti ve kontrol kolunda basınç yaralanması oluşma süresi anlamlı olarak daha kısaydı (p<0,005). Çok değişkenli penalized lojistik regresyon analizi sonuçları, hidrokolloid örtü uygulanmamasının NG tüp kaynaklı basınç yaralanması riskini 20,3 kat artırdığını (p<0,001), ventilasyon süresi bir birim artığında ise riskin %18 oranında azaldığını (p=0,038) gösterdi. Sonuç olarak araştırma bulguları, hidrokolloid örtünün NG tüp kaynaklı basınç yaralanmalarını önlemede etkili olduğunu, deri bakım girişimlerinin ise aynı etkiyi göstermediğini ortaya koydu. Bu bulgular doğrultusunda NG tüp kaynaklı basınç yaralanmalarını önlemede hidrokolloid örtü kullanımına yönelik protokollerin geliştirilmesi ve sağlık profesyonellerinin bilgilendirilmesi, deri bakım girişimlerinin etkinliğine yönelik yeni çalışmaların yapılması önerilir.
  • Öğe
    Meme cerrahisi uygulanan kadınlara mobil uygulama ile verilen eğitimin destekleyici bakım gereksinimleri ve yaşam kalitesine etkisi: Randomize kontrollü çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Balcı, Hatice; Faydalı, Saide
    Meme kanseri kadınlarda en yaygın görülen, yaşam kalitesini etkileyen ve yaşam kaybı ile sonuçlanabilen toplumsal bir sorundur. Bu araştırma, mobil uygulama ile verilen eğitimin, meme koruyucu cerrahi (MKC) uygulanan kadınların destekleyici bakım gereksinimleri ve yaşam kalitesi üzerine etkisini belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. Paralel grup (1:1) randomize kontrollü deneysel tasarımda gerçekleştirilen bu çalışmanın verileri, 1 Haziran 2022- 1 Ekim 2022 tarihleri arasında toplandı. Örnek büyüklüğünü 84 MKC uygulanan meme kanserli kadının oluşturduğu çalışma, veri toplama sürecinde ayrılan katılımcılar nedeni ile 81 (41 deney-40 kontrol) hasta ile tamamlandı. Deney grubuna çalışmaya katıldıkları 1 hafta içinde mobil uygulama aracılığı ile destekleyici bakım gereksinimlerine yönelik eğitim, kontrol grubuna ise standart eğitim uygulandı. Çalışmaya katılmayı kabul eden tüm katılımcılardan başlangıçta 4. ve 8. haftalarda "Kişisel Bilgi Formu, Destekleyici Bakım Gereksinimler Ölçeği Kısa Form (DBGÖ-KF) ve Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği (WHOQOL-BREF) ile veriler toplandı. Çalışma sonunda deney grubundan mobil uygulama aracılığıyla verilen eğitime ilişkin geri bildirim alındı. Verilerin analizinde Fisher's Exact Test ve Ki Kare, Student's t Test, Mann-Whitney U, tekrarlı testler için Mauchly, Sphericity Assumed, Huynh-Feldt, Greenhouse Geisser testleri kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık p<0.05 kabul edildi. Çalışmanın gerçekleştirildiği hastaneden kurum izni, etik kurul izni ve hastaların bilgilendirilmiş onamları alındı. Bu çalışma Clinical Trials veri tabanına NCT04914780 numarası ile kayıt edildi. Kadınların çalışma öncesi ilk ölçümleri DBGÖ puanları deney (85,37+/-23,58) ve kontrol (83,13+/-23,03) gruplarında benzerken, ikinci ve üçüncü ölçümlerinde farklı idi. Deney grubunda T2 ve T3 ölçümlerinde (54,34+/-27,28; 58,78+/-16,51) anlamlı fark oluşturacak şekilde bakım gereksinimleri azaldı. Kontrol grubunda ise bakım gereksinimlerindeki değişim (74,03+/-16,05; 81,88+/-15,81) anlamlı değildi. Yaşam kalitesi puanları incelendiğinde; ilk ölçümlerinde deney ve kontrol grubu (44,82+/-17,22; 45,94+/-12,14) arasında fark yoktu (p>0,05). İkinci ve üçüncü ölçümlerinde deney grubunun yaşam kalitesi (72,26+/-14,12; 71,04+/-8,12) anlamlı şekilde artarken, kontrol grubunda (42,50+/-14,38; 45,63+/-8,28) anlamlı bir değişim saptanmadı. Tüm ölçüm zamanlarında kadınların destekleyici bakım gereksinimleri ve yaşam kaliteleri arasındaki ilişki incelendiğinde; negatif yönlü, ilişkinin gücü orta ve güçlüydü (rho=0,219-0,768 aralığında). Deney grubunun mobil uygulama ile ilgili geri bildirimleri genel olarak olumluydu. Bu çalışma sonucunda MKC uygulanan kadınlara mobil uygulama ile verilen eğitim sonucunda hastaların destekleyici bakım gereksinimlerinin azaldığı, yaşam kalitelerinin yükseldiği saptandı. Mobil sağlık hizmetleri, hastalara fiziksel, psikolojik, sosyal olarak etkileşimli ve pratik destek sağlamak için klinikte ve diğer bakım ortamlarında hemşirelik bakımında yararlı bir araç olabilir.
  • Öğe
    Atriyal fibrilasyonlu hastalarda davranış değişikliği modeli kullanılarak gerçekleştirilen yürüme egzersizlerinin semptom şiddeti ve yaşam kalitesine etkisi: Randomize kontrollü çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Uçar, Ayşe; Arslan, Selda
    Atriyal fibrilasyon en sık görülen aritmilerden olup hız ve ritim kontrolü sağlanamadığında kalbin pompa fonksiyonunu bozabilir. Tedavi edilmeyen veya kontrol altına alınmayan atriyal fibrilasyon durumlarında kalp yetmezliği ve inmeye zemin hazırlaması açısından da oldukça tehlikelidir. Bu nedenle araştırma, atriyal fibrilasyonlu hastalarda davranış değişikliği modeli kullanılarak gerçekleştirilen yürüme egzersizlerinin semptom şiddeti ve yaşam kalitesine etkisini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, prospektif, paralel grup randomize kontrollü tasarım ile bir üniversite hastanesinin kardiyoloji kliniğinde yürütülmüştür. Örnekleme, blok randomizasyonla 39 müdahale, 39 kontrol grubuna olmak üzere toplam 78 hasta dâhil edilmiştir. Veri toplama aracı olarak, Hasta Tanılama Formu, Toronto Üniversitesi Atriyal Fibrilasyon Şiddeti Ölçeği ve Kısa Form 36 kullanılmıştır. Araştırmanın uygulamasında, COM-B davranış değişikliği modeline göre müdahale grubuna araştırmanın başlangıcında fiziksel aktivitenin yararları konusunda bilgilendirme yapılmış, haftada en az 3 gün ortalama 30 dakika pedometre ile yürüyerek adım sayılarını kaydetmeleri istenmiştir. Motivasyonun sağlanması amacıyla müdahale grubu ile araştırmacı tarafından haftalık telefon görüşmeleri yapılmış ve yürüme durumları da takip edilmiştir. Kontrol grubuna ise müdahalesiz gözlem yapılmıştır. Müdahale ve kontrol grubuna başlangıçta, 4. haftada ve 12. haftada ölçekler uygulanmıştır. Yürüme izlem çizelgesi müdahale grubundan 4. haftada ve 12. haftada teslim alınmıştır. Veriler Nisan 2022-Şubat 2023 tarihleri arasında toplanmıştır. Araştırmanın etik izni ve kayıt numarası alınmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı veriler için sıklık, yüzde, ortalama, standart sapma; normal dağılım için skewness ve kurtosis değerleri, histogramlar ve Q-Q plot değerleri incelenmiştir. Kategorik değişkenler için ki-kare, gruplar arası karşılaştırmada bağımsız gruplar için t testi, grup içi karşılaştırmada tekrar ölçümlü ANOVA, grup-zaman etkileşimini değerlendirmek için karma ANOVA kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak alınmıştır. Araştırmaya katılan hastaların yaş ortalaması müdahale grubunda 59,13± 10,77 yıl, kontrol grubunda 60,90±9,09 yıl bulunmuştur. Hastaların sosyodemografik özellikler bakımından benzer dağılıma sahip oldukları belirlenmiştir (p>0,05). Müdahale grubunda, 1. haftada ortalama 92,35 dk olan yürüme süresi 12. haftanın sonunda 134,08 dk/hafta olarak tespit edilmiştir. Adım sayıları ortalaması 1. haftada 2048,22 iken 12. haftanın sonunda 2998,97'ye yükselmiştir. Hem egzersiz süresi hem de adım sayıları açısından bu artış anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Müdahale grubunda yürüme egzersizi uygulaması sonrası AF semptom şiddeti puan ortamalarının AF yükü boyutunda zamana göre farklılık göstermediği (p>0,05) ancak semptom ciddiyeti puan ortalamalarının azaldığı tespit edilmiştir (p<0,05). Müdahale grubunda Yaşam Kalitesi puan ortalamalarının zamana göre arttığı belirlenmiştir (p<0,05). Müdahale grubunun Yaşam Kalitesi puan ortalamalarında fiziksel rol güçlüğü alt boyutu haricinde 12. haftada kontrol grubu puan ortalamalarından daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0,05). Araştırmada, davranış değişikliği modeli kullanılarak gerçekleştirilen yürüme egzersizlerinin 12 hafta sonunda AF semptom ciddiyetinde azalmaya, yaşam kalitesi alt boyutlarından fiziksel işlevsellik, emosyonel rol güçlüğü, enerji/canlılık, ruhsal sağlık, sosyal işlevsellik, ağrı ve genel sağlıkta iyileşmeye neden olduğu bulunmuştur. Enerji/canlılık alt boyutunda 4. hafta sonunda da anlamlı bir değişim gözlenmiştir. En önemli iyileşme yaşam kalitesinin sosyal işlevsellik alt boyutunda gerçekleşmiştir. Yürüme egzersizleri ile 12 haftalık sürede AF yükünde ve yaşam kalitesinin fiziksel rol güçlüğü alt boyutunda anlamlı bir değişim olmamıştır. AF hastalarında davranış değişikliği modeli kullanılarak yürüme egzersizleri teşvik edilebilir. Her ortamda uygulanabilir olan yürüme egzersizleri için hastalar motive edilmeli, ileri araştırmalarla sağlık yararları daha net ortaya konabilmeli ve adım sayısı ölçme tekniği ile egzersiz etkinliği değerlendirilmelidir.
  • Öğe
    Adjuvan kemoterapi alan meme kanserli kadınlarda sanal gerçeklik gözlük uygulamasının anksiyete ve yorgunluğa etkisi: Ön test-son test randomize kontrollü çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Uslu, Arzu; Arslan, Selda
    Araştırma, adjuvan kemoterapi alan meme kanserli kadınlarda sanal gerçeklik gözlük uygulamasının anksiyete ve yorgunluğa etkisini belirlemek amacıyla ön test son test, paralel grup randomize kontrollü tasarımda yapılmıştır. Araştırma, bir üniversite hastanesinin onkoloji polikliniğinin ayaktan tedavi ünitesinde yürütülmüştür. Örnekleme, blok randomizasyonla 33 müdahale, 33 kontrol grubuna olmak üzere toplam 66 hasta dahil edilmiştir. Veri toplama aracı olarak, Tanıtıcı Bilgiler Formu, Durumluk Kaygı Ölçeği ve Kanser Yorgunluk Skalası kullanılmıştır. Araştırmanın uygulamasında, müdahale ve kontrol gruplarına kemoterapi öncesi ölçekler uygulanmış, müdahale grubuna dört adjuvan kemoterapi kürü boyunca sanal gerçeklik gözlüğü ile 30 dakika sahil ve doğa içerikleri izletilmiştir. Kontrol grubuna da standart bakım verilmiş sonrasında her iki gruba da ölçekler uygulanmıştır. Veriler Ekim 2021-Kasım 2022 tarihleri arasında toplanmıştır. Araştırmanın etik izni (07.07.2021/Karar sayısı: 12-66) ve kayıt numarası (Clinical Trial No: NCT05168696) alınmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı veriler ortalama, standart sapma, yüzde kullanılmış ve grupların değerlendirilmesinde bağımsız örneklem t testi, bağımlı örneklem t testi, varyans analizi, ki kare testinden yararlanılmıştır. Araştırmaya katılan hastaların yaş ortalaması müdahale grubunda 53,42+/-9,25 yıl, kontrol grubunda 51,42+/-8,53 yıl bulunmuştur. Hastaların sosyodemografik özellikler bakımından benzer dağılıma sahip oldukları belirlenmiştir (p>0,05). Müdahale grubunda, uygulama sonrası anksiyete puan ortalamalarının, ön test puan ortalamalarına göre azaldığı (p<0,05) ve ilk kürden son küre doğru zamanla anksiyete son test puan ortalamaları azaldığı belirlenmiştir (p<0,05). Ayrıca, müdahale grubunun anksiyete son test puan ortalamalarının dört kürde de, kontrol grubunun anksiyete son test puan ortalamalarına göre daha düşük olduğu saptanmıştır (p<0,05). Müdahale grubunda tüm kürlerde yorgunluk ve alt boyutları son test puan ortalamaları, ön test puan ortalamalarına göre azalmıştır (p<0,05). Gruplar arası yorgunluk düzeyleri karşılaştırıldığında ise müdahale grubunun 2. ve 3.kür son test yorgunluk puanlarının kontrol grubuna göre daha düşük olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Yorgunluk alt boyutlarında ise her kürde emosyonel yorgunluk, 2.kürde fiziksel yorgunluk müdahale grubunda daha düşük olduğu saptanmıştır (p<0,05). Ayrıca, her kürde kontrol grubunun zamanla duygusal yorgunluk ön test puan ortalamalarının arttığı saptanmıştır (p<0,05). Araştırmada, sanal gerçeklik gözlüğü uygulamasının meme kanseri olan hastalarda anksiyeteyi ve alt boyutları ile yorgunluğu azaltmada etkili olduğu belirlenmiştir. Anksiyete ve yorgunluğu azaltmada önerilen sanal gerçeklik gözlüğünün kullanılması önerilmektedir. Bu nedenle sanal gerçeklik gözlüğü kullanımının hastalara tanıtılmasının sağlanması, kullanımının hastaların tercihine sunulması önerilmektedir.
  • Öğe
    İnfantil kolikli bebeklerde terapötik dokunmanın kolik semptomları üzerine etkisi: Randomize kontrollü çalışma.
    (2021) Ateş Beşirik, Selda; Geçkil, Emine
    Bu çalışma infantil kolikli bebeklere uygulanan terapötik dokunmanın bebeklerin infant kolik ölçek puanına, ağlama ve uyku süresine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışma tek kör, ön test-son test, paralel grup, randomize kontrollü deneysel tasarımda yürütülmüştür. Çalışma, Karaman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Ekim 2019-Mayıs 2021 tarihleri arasında yürütülmüştür. Çalışma grubunu Çocuk Hastalıkları polikliniğinde infantil kolik tanısı alan, yaşları 4 ile 12 hafta arasında olan toplam 64 bebek (Girişim n=32 ve Kontrol n=32) oluşturmuştur. Örneklem seçiminde tabakalı randomizasyon yöntemi kullanılmıştır. Girişim grubuna iki hafta boyunca rutin bakıma ilaveten haftada üç gün toplam altı kez terapötik dokunma uygulanmıştır. Kontrol grubu ise rutin bakım almıştır. Veriler Anne-bebek Bilgi Formu, İnfant Kolik Ölçeği (İKÖ), Ağlama Süresi Kayıt Formu ve Uyku Süresi Kayıt Formu ile toplanmıştır. Bebekler iki hafta takip edilmiştir. Tüm bebeklere İKÖ ilk karşılaşmada, ilk haftanın ve ikinci haftanın sonunda olmak üzere üç kez doldurulmuştur. Ağlama ve uyku süreleri 14 gün boyunca anneler tarafından kayıt edilmiştir. Veriler ortalama±s.sapma, medyan, Ki-kare, Fisher's Exact testi, Bağımsız iki örnek t testi, Mann-Whitney U testi, Eşli iki örnek t testi, Wilcoxon testi, Tekrarlı ölçümlerde iki yönlü varyans analizi, Friedman testi ile analiz edilmiştir. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Çalışmada girişim grubundaki bebeklerin İKÖ toplam puan ortalamasının birinci haftanın sonunda kontrol gurubuna göre daha düşük olduğu, gruplar arası farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu ve etki büyüklüğünün yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir (U=179,0; p<0,001; d=1,348; %95 CI=0,805-1,891). Benzer şekilde ikinci haftanın sonunda da girişim grubundaki bebeklerin İKÖ toplam puan ortalamasının kontrol gurubuna göre daha düşük olduğu, gruplar arası farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu ve etki büyüklüğünün yüksek düzeyde olduğu saptanmıştır (U=4,5; p<0,001; d=3,252; %95 CI=2,505-3,999). Girişim grubundaki bebeklerin 14 günlük ağlama süresinin ortalamalarının kontrol grubundaki bebeklere göre daha düşük olduğu ve farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur (p<0,001). Çalışmada grup ve zamanın ağlama süreleri üzerine ortak etkisi (grup*zaman etkileşimi) incelendiğinde grup zaman etkileşimi anlamlı fark olduğu ve girişim grubu ağlama sürelerinin zamana göre anlamlı derecede düştüğü saptanmıştır (F=57,097; ŋp2=0,461; p<0,001). Girişim grubundaki bebeklerin 14 günlük uyku süresinin ortalamalarının kontrol grubundaki bebeklere göre daha yüksek olduğu ve farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir (p<0,001). Çalışmada grup ve zamanın uyku süreleri üzerine ortak etkisi (grup*zaman etkileşimi) incelendiğinde grup zaman etkileşimi anlamlı fark olduğu ve girişim grubu uyku sürelerinin zamana göre anlamlı derecede yükseldiği saptanmıştır (F=17,884; ŋp2=0,211; p<0,001). Sonuç olarak terapötik dokunma uygulamasının infantil kolikli bebeklerde infant kolik ölçek puanı ile ağlama süresinin azalmasında ve uyku süresinin artmasında etkili olduğu bulunmuştur. Kolik semptomlarının azaltılmasındaki yüksek etki gücü nedeniyle terapötik dokunma uygulamasının kolikli bebeklerde kullanılması önerilmiştir. Bu çalışma Clinical Trials veri tabanına kayıtlıdır (NCT04286737).
  • Öğe
    Primer Dismenore şikayeti olan gençlerde kor egzersizlerinin ağrı ve yaşam kalitesine etkisi: Non-randomize çalışma
    (2021) Bağcı, Sinem; Ege, Emel; Arslan, Fatma
    Bu araştırma, dismenore şikayeti olan gençlerde kor egzersizlerinin ağrı ve yaşam kalitesi üzerine etkisini belirlemek amacıyla, randomize olmayan kontrol gruplu desende yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Konya ilinde, bir kamu üniversitesinin, Hemşirelik Fakültesinde 2018-2019 Eğitim öğretim yılı bahar döneminde öğrenim gören genç kadınlar oluşturmuştur. Örneklem grubunu belirleyebilmek için evrendeki kadın öğrencilere Dismenore Tanılama Formu uygulanarak 60 primer dismenore yaşayan genç kadın araştırma kapsamına alınmıştır. Müdahale grubuna egzersiz uygulaması iki menstrual siklus dönemi boyunca uygulanmştır. Veriler, araştırmacılar tarafından hazırlanan; Veri Toplama Formu, Dismenore İzlem Formu, Visüel Analog Skala (VAS), Sağlıkla İlgili Yaşam Kalitesi (YK) ölçeği ile toplanmıştır. Elde edilen veriler, yüzdelik dağılımlar, Pearson kikare testi, Yates düzeltmeli ki-kare testi ve Fisher exact testi, sayısal değişkenlerde bağımlı ve bağımsız gruplarda t testi kullanılarak değerlendirilmiştir. Önemlilik düzeyi p<.05 kabul edilmiştir. Çalışmanın birinci aşamasındaki genç kadınların yaş ortalamasının; 20.26+/-1.61 olduğu, menarş yaşı ortalamasının 13.26+/-1.22 olduğu, VAS’a göre ağrı ortalamasının 4.95+/-2.41 olduğu belirlenmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasındaki genç kadınlarda ise; müdahale grubunun %83.3’ünün, kontrol grubunun %86.7’sinin ağrı kesici dışında nonfarmakolojik uygulamalardan yararlandığı, en sık kullanılan yöntemin karına sıcak uygulama ve yatarak dinlenme olduğu tespit edilmiştir. Deney grubundaki genç kadınların ilaç kullanım oranları %80’den %33’e düşerken, kontrol grubundaki genç kadınların ilaç kullanım oranları %40'tan %43.3'e çıkmıştır. Çalışmada grup içi ölçümlerde (sırası ile 1.2.3. siklus) ilk 72 saat içinde egzersiz ve kontrol gruplarında VAS değerleri karşılaştırmış, egzersiz grubunda VAS değeri bir önceki siklusa göre anlamlı şekilde düşerken, kontrol grubunda değişiklik olmadığı gözlenmiştir (p<0.05 ).Yaşam kalitesi alt boyut puan ortalamalarının egzersiz uygulaması sonrası deney grubunda fiziksel işlev, fiziksel rol, ağrı, yaşamsallık, sosyal işlev alt boyutlarında artış gösterdiği, aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Kontrol grubunda ise ağrı, yaşamsallık ve sosyal işlev puanlarında azalma olduğu, aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Gruplar arası değişime bakıldığında; son testte ağrı, yaşamsallık ve sosyal işlev puan ortalamalarının kontrol grubuna göre egzersiz grubunda daha yüksek olduğu ve gruplar arası farkın anlamlı olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Araştırmada elde edilen bulgular doğrultusunda egzersiz uygulamasının dismenore ağrısını azaltmada etkili olduğu, yaşam kalitesini olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Sonuç olarak egzersizin uygulaması kolay ve noninvaziv, zararsız, etkili ve güvenilir bir yöntem olarak kullanılabileceği, menstrüel ağrıyı azaltmak ve yaşam kalitesini artırmak için hemşireler tarafından önerilebileceği söylenebilir. Uygulamanın farklı alanlarda, farklı yaş gruplarıyla, üç yada altı aylık uzun izlem çalışmalarıyla etkisinin değerlendirilmesi önerilebilir.
  • Öğe
    Doğum sonu mobil destek uygulamasının geliştirilmesi ve bu uygulamanın annelerin anksiyete ve depresyon semptomlarına etkisi: Ön test-son test randomize kontrollü çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Koçak, Vesile; Ege, Emel
    Çalışma doğum sonu annelere destek vermek amaçlı doğum sonu mobil destek uygulamasının geliştirilmesi ve mobil uygulama kullanımının annelerin anksiyete düzeyi ve depresyon semptomlarına etkisinin incelenmesi amacı ile planlanmıştır. Araştırma iki aşamalı olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın birinci aşamasında Doğum Sonu Mobil Destek Uygulaması nitel araştırma yöntemlerinden eylem araştırma metodu ile geliştirilmiştir. Annelerin ihtiyaç duydukları destek konularını belirlemek için yarı yapılandırılmış görüşme formu ile 12 anne ile görüşülmüş veriler ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiştir. Görüşme sonrası içerik analizi ile tespit edilen destek konu başlıkları Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı önerileri doğrultusunda oluşturulmuştur. Oluşturulan içerik uzman görüşüne sunulmuş; kapsam geçerlik indeksi emzirme konu başlığı için 0.96, anne bakımı için 0.92 ve bebek bakımı 0.90 olarak hesaplanmıştır ve yeterli olduğu saptanmıştır. İhtiyaçlara göre tasarlanan ilk prototip mobil uygulama, çalışma grubunun katkıları ile test edilme, değerlendirme, eksikliklerin giderilmesi ve tekrar tasarımın güncellenmesi süreçlerinden geçerek son halini almıştır. Son halini alan mobil uygulama çalışmanın ikinci aşamasında parelel grup ön test-son test randomize kontrollü çalışma düzeni ile test edilmiştir. Araştırma, Temmuz 2017-Şubat 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Konya ilinde bir üniversite hastanesinde doğum yapan 62 deney 62 kontrol olmak üzere miadında doğum yapmış sağlıklı yenidoğana sahip olan anneler çalışma gurubunu oluşturmuştur. Veriler, Bilgi Formu, STAI Durumluk ve Süreklilik Anksiyete Ölçeği ve Edinburgh Doğum Sonu Depresyon Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde karışık desenli varyans analizi (mixed anova), bağımlı gruplarda t testi, bağımsız gruplarda t testi ve ki kare analizleri kullanılmıştır. Anneler doğum sonu dönemde birçok konuda desteğe gereksinim duymuş ve mobil uygulama aracılığı ile araştırmacıdan yardım istemiştir. Destek istenen konu başlıkları daha çok bebeğin sağlık sorunları, bebeğin bakımı ve bebek için uygulanacak yöntemlerden emin olma isteği olduğu görülmüştür. Doğum sonu mobil destek uygulamasını kullanan anneler, uygulamanın faydalı olduğunu, araştırmacının desteği ile kendini daha iyi hissettiğini belirtmiştir. Uygulamayı kullanan annelerin çoğunun bebeğini yalnızca anne sütü ile beslediği ve kendini emzirme konusunda daha çok yeterli hissettiği görülmüştür. Doğum sonu mobil destek uygulaması kullanan annelerin depresyon semptomları artışının kontrol grubuna göre daha az olduğu; ancak anksiyete düzeyi ve depresyon semptomları için tek başına yeterli olmadığı görülmüştür (p>0.05). Sonuç olarak doğum sonu mobil destek uygulaması kullanımının depresyon semptomları gelişim hızını azaltan bir etkisi olduğu; annelerin emzirme yeterliği ve başarısında olumlu etkiye sahip olduğu söylenebilir. Doğum sonu mobil destek uygulamasına anksiyete ve depresyon gelişimini önlemeye yönelik bilgiler, stres yönetimi ve baş etme yöntemleri ile ilgili eklemeler yapılarak; doğum sonu altı ay ve bir yıl sonunda etkisinin değerlendirilmesi önerilebilir.
  • Öğe
    Menopoz dönemindeki kadınlarda eğitim ve ilerleyici kas gevşeme egzersizlerinin semptom yönetimi ve yaşam kalitesine etkisi: yarı deneysel çalışma
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Ak Sözer, Gülşen; Ege, Emel
    Bu araştırma, menopoz dönemdeki kadınlarda eğitim ve ilerleyici kas gevşeme egzersizlerinin semptom yönetimi ve yaşam kalitesine etkisini değerlendirmek amacıyla kontrol gruplu, ön test, son test, yarı deneysel çalışma olarak yapılmıştır. Araştırma 15 Kasım 2018, 19 Mayıs 2019 tarihleri arasında Antalya ili, Akdeniz Üniversitesi GeroAtlas60+Tazelenme Üniversitesi ve Akdeniz Aile Sağlığı ve Eğitimi Derneği olmak üzere iki ayrı alanda yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini; 30 girişim, 30 kontrol grubunda olmak üzere 60 kadın oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında, Bireysel Bilgi Formu, Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği, Menopoza Özgü Yaşam Kalitesi Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde istatistiksel analiz yöntemleri kullanılmıştır. Önemlilik düzeyi p<.05 kabul edilmiştir. Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği puan ortalamalarının gruplararası ve grupiçi karşılaştırılması sonucunda; Girişim öncesinde, girişim ve kontrol grubundaki kadınların menopoz semptomları değerlendirme ölçeği toplam puan ortalaması arasında anlamlı düzeyde fark (p>.05) yoktur. Ancak, girişim sonrasında girişim grubundaki kadınların menopoz semptomları değerlendirme ölçeği toplam puan düzeyinin kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük olduğu (p<0.001) belirlenmiştir. Girişim grubundaki kadınların, girişimden sonra Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği toplam puan düzeyinin girişim öncesine göre düştüğü ve aradaki farkın anlamlı olduğu (p<.001), kontrol grubundaki kadınların Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği toplam puan düzeyinin önteste göre arttığı, ancak aradaki farkın anlamlı olmadığı (p>.05) belirlenmiştir. Menopoza Özgü Yaşam Kalitesi Ölçeği puan düzeyinin gruplararası ve grupiçi karşılaştırılması sonucunda; girişim öncesinde, girişim grubundaki kadınların Menopoza Özgü Yaşam Kalitesi Ölçeği toplam puan düzeyinin, kontrol grubuna göre yüksek olduğu, ancak gruplararasında fark olmadığı (p>.05), girişimden sonra, girişim grubundaki kadınların Menopoza Özgü Yaşam Kalitesi Ölçeği toplam puan düzeyinin kontrol grubuna göre düşük, gruplararasındaki farkın anlamlı olduğu (p<.001), belirlenmiştir. Girişim grubundaki kadınların girişimden sonra Menopoza Özgü Yaşam Kalitesi Ölçeği toplam puan düzeyinin girişim öncesine göre düşük ve aradaki farkın anlamlı olduğu (p<.001), kontrol grubundaki kadınların menopoza özgü yaşam kalitesi toplam puan düzeyinin ön teste göre yüksek, aradaki farkın anlamlı olduğu (p<.05) belirlenmiştir. Bu araştırmada, eğitim ve ilerleyici kas gevşeme egzersiz girişiminin menopoz semptomlarını azaltmada ve menopoza özgü yaşam kalitesini artırmada etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda menopoz yönetiminde, eğitim ve ilerleyici kas gevşeme egzersiz uygulamasının önemli olduğu görülmektedir. Sağlık profesyonellerine, kadınlara menopoz semptomlarını yönetebilmeleri için eğitim ve ilerleyici kas gevşeme egzersiz programları planlayarak, uygulamaları önerilebilir.