Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 17 / 17
  • Öğe
    Being a mother as a healthcare professional in the COVID-19 pandemic: A qualitative study
    (Marmara University, School of Medicine, 2023) Günay Molu, Nesibe; Sert, Sadiye; Durmuşoğlu Saltalı, Neslihan
    Objective: The aim of this research was to determine the changes in relationships between healthcare professional mothers and their preschool-aged children during the coronavirus disease 2019 (COVID-19) pandemic. In addition, the second objective of this study was to propose a new phenomenon that explains "being a mother as a healthcare professional" during the COVID-19 pandemic.Materials and Methods: The participants of the research were 16 healthcare professional mothers (8 doctors and 8 nurses) who had worked in intensive care units during the COVID-19 pandemic and had a preschool-aged child. The research was conducted in accordance with the phenomenological approach, one of the qualitative research designs. The research data were obtained through face-to-face interviews between the researchers and the participants using half-structured interview forms prepared by the researchers. Colaizzi's 7-step method was used for evaluation of the data.Results: According to the research findings, the phenomenon of "being a mother as a healthcare professional" was gathered under four main themes: emotional reactions, new normal in life, difficulties that pandemic brought in life and coping strategies with these difficulties.Conclusion: The findings showed that the COVID-19 pandemic caused many changes in the lives of healthcare professional mothers and their children; these mothers and children built some emotional reactions, and they developed various strategies to overcome these emotional reactions.
  • Öğe
    Attitudes toward the older persons and ageism attitudes of healthcare assistants working in nursing homes
    (2018) Başer, Gülfidan; Cingil, Dilek
    Introduction: Rapid increase in the older persons population and accompanyingsociodemographic changes result in family caregiving problems, thereby impelling the olderpersons and their family to opt for nursing care institutions. Because of insufficient nursesworking in nursing homes, healthcare assistants usually care for the older persons. This studyassessed the attitudes of healthcare assistants toward the older persons and ageism.Materials and Method: This descriptive study assessed the attitudes of 108 healthcareassistants working in a public nursing home using Kogan’s Attitudes Toward Older People(KAOP) scale and Ageism Attitude Scale (AAS).Results: The mean age of the 108 healthcare assistants was 40.17.7 years. These individualsare 58.3% male, 85% are married and 62% are primary school graduates. The mean durationof employment of the participants at the nursing home was 80.156.9 months, and 91.7% hadcaregiving certificates. Participants had positive attitudes based on their total KAOP and AASscores and sub-dimension AAS scores. KAOP scores varied according to sex and living withan older persons from the family, whereas AAS scores varied according to sex, income status,living with an older persons from the family, considering training for senior care a necessity,and educational background. According to hierarchical regression analysis for determining thevariability of the total AAS score, Model 1 (sociodemographic variables) predicted 25.6% andModel 2 (sociodemographic, caregiving certificate, duration of employment) predicted 28.4%of the AAS scores.Conclusion: Attitudes of healthcare assistants toward the older persons and ageism arepositive. Educational background, gender, and income level are predictive variables for ageism.
  • Öğe
    Cerrahi hastasında hipotermi gelişimini önlemede hemşirenin rolü
    (2016) Yüksel, Serpil; Altun Uğraş, Gülay
    Hipotermi, bedenin merkezi sıcaklığının 36C altında olması olarak tanımlanmaktadır. Yara iyileşmesinde gecikme, cerrahi alan infeksiyonu, kanama, kardiyak sorunlar, hasta konforunda bozulma, hastanede kalış süresinde uzama ve yaşam kaybı gibi ciddi komplikasyonlara ve sorunlara neden olur. Bu nedenle, kontrollü hipotermi oluşturulan bazı cerrahi girişimler veya patolojik durumlar dışında hipotermi, cerrahi hastasında önlenmesi gereken bir sorundur. Cerrahi hastası, cerrahi girişim öncesi, sırası ve sonrası dönemde istenmeyen hipotermi gelişimi açısından yüksek risk altındadır. Hipotermi sonrası termal dengenin tekrar sağlanması, yaklaşık 2-5 saat gerektirdiğinden, hipoterminin oluşmadan önlenmesi önemlidir. Cerrahi hastasında hipotermi riskini arttıran faktörleri ve önleme girişimlerini bilmek, etkin aktif ve pasif ısıtma yöntemlerini uygulamak ve beden sıcaklığını yakından izlemek cerrahi hemşiresinin önemli sorumluluklarındandır. Hipotermi kaynaklı sorun ve komplikasyonlar dikkate alındığında, hipotermi gelişimini önlemek cerrahi hastasının güvenliğini sağlamada önemlidir. Hipotermiyi önlemede önemli role sahip olan cerrahi hemşireleri, yapacakları deneysel araştırmalarla termal akış şemalarının ve hipotermi önleme rehberlerinin oluşturulmasına katkı sağlayabilir.
  • Öğe
    Acil Servis Hemşirelerinin Etik Duyarlılıklarının İncelenmesi
    (2017) Fırat, Betül; Karataş, Gülebru; Barut, Atike; Metin, Gökhan; Sarı, Dilek
    Giriş: Tanı konmamış, acil girişime gereksinimi olan her yaştaki hasta/yaralı bireye gerekli hemşirelik bakımını uygulayan acil servis hemşiresinin etik problemleri tanıması, problemleri çözebilmesi ve doğru kararlar verebilmesi için etik duyarlılık düzeylerinin yüksek olması gerekmektedir. Amaç: Etik duyarlılık düzeylerinin yüksek olması verilecek hemşirelik bakımının kalitesine ve mesleki profesyonelleşmeye katkı sağlayacak bir durum olduğundan dolayı acil servis hemşirelerinin etik karar verme sürecinde göstermiş oldukları etik duyarlılıkların incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı tipte tasarlanan araştırmanın örneklemini İzmir ilindeki iki üniversite hastanesi ve Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneler birliğine bağlı (8) hastanelerin acil servislerinde çalışan (n 334) hemşirelerden, araştırmaya katılmayı kabul eden 285 hemşire oluşturmaktadır. Veriler sosyodemografik bilgiler, çalışma koşulları ve etik eğitimiyle ilgili 10 sorudan oluşan form ile Ahlaki Duyarlılık anketi kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan acil servis hemşirelerinin etik duyarlılıklarının orta düzeyde olduğu, etik duyarlılık puanı ile öğrenim durumu arasında ilişki bulunmadığı fakat çalışma süresiyle anlamlı bir ilişkisi olduğu bulunmuştur. Çalışmadaki hemşirelerin tamamı etik eğitimi almasına rağmen yarısından fazlası yaşadığı etik problemi çözememiştir. Sonuç: Acil servis hemşirelerinin yaşadıkları etik problemleri çözebilmeleri için eğitimleri esnasında, mezuniyet sonrasında ve sürekli eğitim programları ile etik eğitimi almaları gerekmektedir. Alınan etik eğitimin sadece teorik değil uygulamaya dayalı olması önerilmektedir.
  • Öğe
    Türkiye'de Hemşirelik Bakım Algısının İncelenmesi
    (2017) Kol, Emine; Geçkil, Emine; Arıkan, Cüneyt; İlter, Mihrap; Özcan, Özge; Şakirgün, Emre; Dayan, Ümmühan; Uygun, Gülzade; Kılıç, Duha; Macit, Mervenur; Uslular, Emine; Sızlı, Ayşenur; Çakır, Nesrin; Solak, Dilek; Kavgacı, Ayşe; Sabancıoğulları, Selma; Atay, Selma
    Giriş ve Amaç: Bakım kalitesinin değerlendirilmesinde en önemli göstergelerden biri hastanın verilen bakım hizmetine yönelik memnuniyetidir. Araştırma, ülkemizde hemşirelik bakımının hastalar tarafından nasıl algılandığının belirlenmesi amacı ile yapılmıştır.Yöntem: Tanımlayıcı türde olan araştırma yedi coğrafi bölge kapsamında her bölgeden ikişer ilden seçilen 15 hastanede yatarak tedavi gören 2272 hastadan oluşan örneklem grubu ile çok merkezli olarak yürütülmüştür. Veriler, Hasta Tanıtım Formu ve Hemşirelik Bakımı Algılayış Ölçeği ile elde edilmiştir.Bulgular: Araştırmada hastaların yaş ortalaması 50,2718,26 ve Hemşirelik Bakımını Algılayışları Ölçeği puan ortalaması 60,449,41 bulunmuştur. En yüksek puan verilen maddeler "Hemşirelerin sayesinde iyi bakıldığımı hissettim" ve "İhtiyacım olduğunda yanımda olacaklarından eminim" olmuştur. En düşük puan verilen madde "Hastaneyle ilgili bilmediğim şeyler hakkında bana bilgi verdiler" ifadesidir. Kronik hastalığı olanların, hastaneyi tekrar tercih edeceklerin, üç ve daha fazla kez hastanede yatanların, lise eğitiminden düşük eğitim düzeyine sahip olanların, tek kişilik odada kalanların, kırsalda yaşayanların ve hastanede yatış süresi 31 günden uzun olanların Hemşirelik Bakımını Algılayışları Ölçeği toplam puanlarının anlamlı şekilde yüksek olduğu bulunmuştur.Sonuç: Araştırma bulgularına göre hastaların hemşireye güven duyma boyutunda hemşirelik bakım algısı olumludur. Bakım algısını olumsuz etkileyen yüksek hasta/hemşire oranı, çok kişilik hasta odalarında iyileştirmeler yapılmalıdır.
  • Öğe
    Doğum Ağrısı ve Masaj
    (2019) Altuntuğ, Kamile; Ege, Emel; Ak Sözer, Gülşen
    Doğum eylemindeki ağrı, bugün bilinen ve tanımlanan en şiddetli ağrı kaynaklarından biridir. Doğum ağrısını hafifletmek ve gebenin ağrıyla baş etmesini kolaylaştırmak için kullanılan farmakolojik ve nonfarmakolojik yöntemler vardır. Masaj, bu yöntemlerden en eski ve yan etkisi en az olan nonfarmakolojik yöntemlerden biridir. Masaj kan, lenfatik dolaşım ve endorfin salınımını artırarak,ağrı, inflamasyon ve ödemi azaltmakta, depresyon ve anksiyeteye iyi gelmektedir. Bu derlemenin amacı; doğum ağrısı sırasında masajın gebeye fizyolojik ve psikolojik etkilerini araştıran literatür bulgularını incelemektir.
  • Öğe
    Çocuklarda fiziksel istismar ve hemşirelik yaklaşımı
    (2017) Geçkil, Emine
    Çocuk istismarı milyonlarca çocuğun yaşamını etkileyen yaygın ve küresel bir fenomendir. Fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik istismar ve ihmal gibi çeşitli boyutları bulunmaktadır. Bu makalede çocuğa yönelik fiziksel istismar ve hemşirelik yaklaşımlarına yer verilmiştir. Çocuğa yönelik fiziksel istismar ülkemiz ve toplumumuz için önemli bir sorundur. Hizmet alanında çocuk ile teması olan bütün hemşireler fiziksel istismar açısından ebeveyn, çocuk ve çevreye ait risk faktörlerini değerlendirmelidir. Hemşireler fiziksel istismar riski bulunan çocuk ve ebeveynlere yönelik önleyici hemşirelik girişimlerini uygular. Çocuk hemşireleri istismar saptanan ailelere yönelik multidisipliner bir ekip içerisinde iyileştirici ve rehabilite edici hemşirelik girişimlerini planlar. Ayrıca, hemşireler çocuğa yönelik fiziksel istismar riskinin belirlenmesinde, istismarın önlenmesinde, istismara uğrayan çocuğun ve istismara neden olan ailenin bakımında anahtar bir rol oynayabilir. Bu nedenle bu makalede fiziksel istismara uğrayan çocuk ve ailesine yönelik hemşirelik yaklaşımı güncel kaynaklar ışığında ele alınmıştır.
  • Öğe
    Şizofreni ve Kronik Böbrek Yetersizliği Hastalarına Evde Bakım Veren Aile Üyeleri ve Bakım Rolü Olmayan Bireylerde Suçluluk ve Utanç Düzeylerinin Karşılaştırılması
    (2015) Ceylan, Burcu; Çilli, Ali Savaş
    Bu çalışma, şizofreni ve kronik böbrek yetersizliği hastalarına evde bakım veren aile üyeleri ile bakım rolü olmayan bireylerde suçluluk ve utanç düzeylerinin karşılaştırılması amacı ile yapıldı.Gereç ve Yöntem: Şizofreni hastalarına evde bakım veren 32, kronik böbrek yetersizliği (KBY) hastalarına evde bakım veren 56 aile üyesi ve hastalarına evde bakım veren aile üyeleriyle yaş açısından homojen, şizofreni ve KBY hastalarına bakım veren aile üyeleriyle aynı çevrede yaşayan 60 bakım rolü olmayan birey kontrol grubu olarak toplam 148 birey çalışmaya alındı. Veri toplama aracı olarak sosyodemografik bilgi formu ve suçluluk-utanç ölçeği (SUTÖ) kullanıldı.Bulgular: Şizofreni hastalarına evde bakım veren aile üyelerindeki suçluluk ve utanç puanı 51.46.79, KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde 44.311.13 ve kontrol grubunda 34.90.10 bulundu. Kontrol grubuna göre şizofreni ve KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde suçluluk ve utanç puanı anlamlı idi. Bu çalışmada ele alınan sosyo-demografik değişkenler ile suçluluk ve utanç puanı arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Şizofreni hastalarına evde bakım veren aile üyelerindeki suçluluk ve utanç düzeyinin sosyo-demografik değişkenlerden bağımsız olarak KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinden yüksek olduğu bulundu.Sonuç: Şizofreni ve KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde suçluluk ve utanç puanı kontrol grubuna göre yüksek bulundu. Ayrıca şizofreni hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde suçluluk ve utanç puanı diğerlerine göre daha yüksekti. Kronik hastalığı olan hastalarla çalışan hemşirelerin ve diğer sağlık personelinin, hasta ve ailelerinin yaşadığı sıkıntı ve güçlükleri anlayabilmesi, onlara nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda eğitim, bakım, danışmanlık ve rehabilitasyon rollerini geliştirici hizmet içi eğitim programlarının düzenlenmesi, evde bakım programlarının geliştirilmesi ve toplumu bilinçlendirme çalışmaları önerilmektedir.
  • Öğe
    Prenatal tarama testi uygulanan gebelerin kaygı düzeyi ve ilişkili faktörler
    (2016) Koçak, Vesile; Ege, Emel
    Amaç: Tarama testlerinin gebelerde fiziksel, psikolojik ve sosyal birçok etkisi bulunmaktadır. Bu etkilerden biri de kaygıdır. Bu araştırma prenatal tarama test uygulanan gebelerin kaygı düzeyleri ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Araştırma tanımlayıcı türde yapılmıştır. Araştırmanın örneğini prenatal tarama testi uygulanacak olan 139 gebe oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından hazırlanan 29 sorudan oluşan anket formu ve 'Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği' kullanılmıştır. Veriler bir Tıp Fakültesi Hastanesi Doğum ve Kadın hastalıkları polikliniğine prenatal tarama testi için başvuran gebelerle, poliklinikte, yüz yüze görüşme yöntemiyle 01.09.2013-01.11.2013 tarihleri arasında toplanmıştır. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Independent Samples Test, One-way Anova testleri kullanılmıştır. Bulgular ve Sonuç: Gebelerin %35,2'sinin hafif/orta düzeyde durumluk kaygısı olduğu, %69,8'inin de hafif/orta düzeyde sürekli kaygısı olduğu bulunmuştur. Durumluk kaygı puan ortalaması 37,379,13, sürekli kaygı puan ortalamasının ise 44,437,57 olduğu saptanmıştır. Gebelerin sosyo-demografik, obstetrik, tarama test özellikleri ile kaygı puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Gebelikte enfeksiyon hastalığına maruz kalma durumu ile durumluk ve sürekli kaygı puanları arasında anlamlı farklılık bulunmuştur (p0,05). Ayrıca daha önce prenatal test yaptıran gebelerde durumluk kaygı puanı yüksek ve aradaki fark anlamlı bulunmuştur (p0,05). Yaşayan çocuğu olmayanlarda sürekli kaygı puanının yüksek ve aradaki farkın anlamlı olduğu görülmektedir (p0,05). Sonuç olarak prenatal tarama testleri gebelerde yüksek düzeyde kaygıya neden olmamakla birlikte, testler konusunda gebelerin yeterli bilgi sahibi olmadıkları görülmüştür. Sağlık profesyonellerinin prenatal tanı sürecindeki gebelere danışmanlık yapmaları ve kaygıyı etkileyebilecek risk faktörlerinin belirlenmesinin yararlı olabileceği söylenebilir.
  • Öğe
    Türkiye'de Hemşireliğin Profesyonelleşmesi Kapsamında Değerlendirilmesi ve Avrupa Birliğine Uyum Süreci: Niteliksel Bir Çalışma
    (2017) Özlük, Bilgen; Sur, Haydar
    AMAÇ: Profesyonellik, mesleki değerleri ve bağlılığı vurgulayan bir kavramdır. Mesleki profesyonellik ise mesleğin standartlarının oluşturulmasında ve kaliteli bakım sunulmasında yer alan önemli bir olgudur. Bu çalışma, Türkiye'de hemşirelik mesleğinin profesyonelleşmesi ve Avrupa Birliği (AB)'ne uyum sürecinde hemşirelikte profesyonelleşmeyi değerlendirmek amacıyla yapılmıştır.YÖNTEM: Araştırma niteliksel bir çalışma olup, amaçlı örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, Türkiye'deki üniversitelerin hemşirelik bölümlerinden öğretim üyeleri, hastanelerin hemşirelik hizmetleri müdürleri ve AB konusunda uzman toplam 15 kişi oluşturmuştur. Veriler, yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşme yöntemiyle toplanmıştır. BULGULAR: Türkiye'de hemşireliğin henüz profesyonellik ölçütlerine göre bir meslek olarak kabul edilmediği belirlendi. Mesleki eğitim düzeyindeki çeşitlilik, istihdam tiplerinde görülen farklılıklar, mesleki otonomi ve örgütlenme düzeylerinin düşüklüğü mesleğin profesyonelleşme sürecindeki temel sorunları olduğu ve AB ölçütlerinin, itici bir güç olarak hemşirelik mesleğindeki profesyonelleşmenin gelişmesi adına olumlu olacağı saptandı. Çalışmanın verileri; hemşirelikte profesyonelleşmeye ilişkin değerlendirme, hemşirelikte profesyonelleşmeye ilişkin ölçütleri değerlendirme ve AB ye uyum sürecinde hemşireliğin durumu olmak üzere üç tema altında toplanmıştır. SONUÇ: Sonuç olarak, Türkiye'de hemşirelik mesleğinin profesyonellik sürecinin hala devam ettiği ve AB ye uyum standartlarının bu süreci hızlandırma adına itici güç olacağı ortaya konmuştur.
  • Öğe
    Sağlık eğitiminin annelerin taburculuğa hazır oluş, doğum sonu güçlük yaşama ve yaşam kalitesine etkisi
    (2013) Altuntuğ, Kamile; Ege, Emel
    Amaç: Çalışma; gebeliğin son trimestrinde ve doğumdan sonra hastanede verilen eğitimin annelerin, taburculuğa hazır oluşluk, doğum sonu güçlüm yaşama ve yaşam kalitesine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalında gerçekleştirilen çalışma; kontrol gruplu deneysel bir çalışmadır. Toplam 40 müdahale ve 40 deney grubu olmak üzere 80 gebe ile çalışılmıştır. Çalışmanın verileri Kişisel bilgi formu, Anne- bebek formu, Hastane Taburculuğuna Hazır Oluşluk Ölçeği - Yeni Doğum Yapmış Anne Formu (HTHÖ-YDAF), Doğum Sonu Yaşam Kalitesi Ölçeği (MAPP-QOL) ile toplanmıştır. Müdahale grubuna doğum ve doğum sonrasına yönelik gebeliğin son trimestirinde ve doğumdan sonra hastanede eğitim verilmiş, kontrol grubuna eğitim verilmemiş ancak hastanenin rutin hizmetlerinden yararlanmıştır. Hastane taburculuğuna hazır oluşluk doğum sonrası ilk 24 saat içinde, doğum sonu güçlük yaşama durumu ve doğum sonu yaşam kalitesi ise doğumdan sonraki 4-6. haftada değerlendirilmiştir. Bulgular: Müdahale grubunda kadınların taburculuğa hazır oluşluk puan ortancası (157.0) ve doğum sonu yaşam kalitesi puan ortancası (26.5) kontrol grubuna göre (sırasıyla 151; 24.3) daha yüksek ve fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Sonuç: Gebelik ve doğum sonu dönemde verilen doğum ve doğum sonrasına yönelik eğitimin kadınların hastane taburculuğuna hazır oluşluk düzeyini, doğum sonu güçlük yaşama durumunu ve doğum sonu yaşam kalitesini olumlu yönde etkilediği söylenebilir.
  • Öğe
    Annelerin doğum sonu güvenlik hisleri ölçeği: Geçerlik ve güvenirlik çalışması
    (2016) Geçkil, Emine; Koçak, Vesile; Altuntuğ, Kamile; Ege, Emel
    Amaç: Bu çalışmada annelerin doğum sonu ilk haftada güven hislerini ölçmek için Annelerin Doğum Sonu Güvenlik Hisleri Ölçeği’nin Türkçeye uyarlanması amaçlanmıştır. Yöntem: Annelerin Doğum Sonu Güvenlik Hisleri Ölçeğinin geçerlik ve güvenirliğinin test edildiği bu araştırma metodolojik türde bir araştırmadır. Araştırmanın örneklemi doğum sonu ilk hafta içindeki 222 anneden oluşmuştur. Ölçek uyarlamasında geçerlik çalışması için dil (uzman görüş), kapsam (Kapsam Geçerlik İndeksi-KGİ) ve yapı geçerliği (Doğrulayıcı Faktör analizi); güvenirlik için iç tutarlılık (Cronbah’s alfa), madde analizleri ve zamana göre değişmezlik (test tekrar test) analizleri yapılmıştır. Bulgular ve Sonuç: Ölçeğin KGİ puanı 0.89 olup kapsam geçerliği yeterlidir. DFA sonucunda X 2=229.04 (serbestlik derecesi = 129), X 2 /df =1.78 ve RMSEA=0.059 bulunmuş olup model iyi/mükemmel uyuma işaret etmektedir. Ölçeğin madde ortalamaları 2.31±1.10 ile 3.41±.80 arasında, madde-faktör yükleri .29-.89 arasında değişmekte, alt-üst %27’lik farklar bütün maddeler için anlamlı olup (p<0.001), Ölçeğin toplam Cronbach’s alfa katsayısı .84 ve test tekrar test korelasyon .93 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar; Annelerin Doğum Sonu Güvenlik Hisleri Ölçeği Türkçe formunun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermiştir.
  • Öğe
    Premenstrüel sendrom sorunu olan üniversite öğrencilerinde, semptomların kontrolü ve yaşam kalitesinin artırılmasında eğitimin etkinliği
    (2013) Ege, Emel; Ariöz Düzgün, Ayten
    Amaç: Bu çalışma, premenstrüel sendrom ile baş etmek için verilen eğitimin semptomlar ve yaşam kalitesi üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Gereç ve yöntem: Araştırmada deney grubuna Konya Sağlık Yüksekokulu'ndan 50 ve kontrol grubuna Akşehir Sağlık Yüksekokulu'ndan 50 olmak üzere 100 öğrenci alındı. Veriler, araştırmacılar tarafından oluşturulan 23 soruluk anket formu, Premenstrüel Sendrom Ölçeği (PMSÖ) ve "WHOQOL-BRIEF (Kısa Form) ile toplandı. Bulgular: Deney grubunun ön test ve son test puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Deney grubundaki öğrencilerin eğitim öncesi ve eğitim sonrası yaşam kalitesi alt boyutları incelediğinde; psikolojik sağlık ile sosyal ilişkiler alt boyutlarında eğitim öncesi ve eğitim sonrası puanlarında anlamlı fark saptandı. Sonuç: Sonuç olarak adölesan dönemde PMS'nin yaygın bir sağlık problemi olduğu ve öğrencilerin yaşam kalitesini etkilediği görüldü. Premenstrüel sendrom semptomlarıyla baş etmede verilen eğitimin önemli bir yaklaşım olduğu saptandı.
  • Öğe
    Özel Eğitim Merkezinde Eğitim Gören Engelli Çocukların Evde Bakım Gereksinimlerinin Belirlenmesi
    (2016) Hisar, Filiz; Abic, Arzu
    AMAÇ: Bu çalışma özel eğitim merkezinde eğitim gören engelli çocukların evde bakım gereksinimlerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarakyapılmıştır: YÖNTEM: Araştırmanın evrenini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 'ndeki (KKTC) özel eğitim merkezleri oluşturmuştur Örneklem seçimi yapılmayıp evrenin tamamı araştırma kapsamına alınmıştır. Veriler "sosyo demografiksoruformu ve "evde bakıma ilişkin soruformu ile, Mart-- 30 Mayıs 2012 tarihleri arasında toplanmıştır:. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik dağılımları, Kuruskal Wallis ve Mann Whitney Utesti kullanılmıştır: BULGULAR: Araştırmada, engelli çocukların %46,5'i 6--10 yaş grubunda, yarıdanfazlasının (%62, 2) erkek ve %36,3 'ünün birdenfazla engeli olduğu saptanmıştır. Çocuğun bakımında, ailelerin %32,3'ünün ekonomik, %27,1'inin bakım, %21'inin psikolojik problem yaşadığı belirlenmiştir. Ailelerin engelli çocuğun bakımında daha çok banyo (%27,3), tuvalet (%21,9) ve giyinip-soyunma (20,3) gibi az bakım uygulamalarında yardıma gereksinim duyduğu saptanmıştır: Engelli çocukların öfke nöbeti geçime (%20, 0), altını ıslatma (%18,8), altına kaka yapma (%15, 0) ve arkadaşlarıyla uyumlu oynayamama (%10,2) gibi sorunlaryaşadıkları ve bu konularda hergün desteğe gereksinimleri olduğu saptanmıştır: Engelli çocukların öz bakım uygulamalarını gerçekleştirme durumlarına göre bakıldığında ise uygulamaların %39, 7'sinin yalnızca ebeveyn tarafından yapıldığı saptanmıştır. Engelli çocukların öz bakım toplam puan ortalamaları ile bazı özelliklerinin karşılaştırılmasına bakıldığında annenin yaşı, babanın yaşı, annenin eğitim durumu, babanın eğitim durumu, aile tipi ve rehabilatasyon merkezine gidiş süresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p0,05). Engelli çocuğun özbakım toplam puanı ile çocuğun yaşı (0,004) ve engellilik türü (0,000) arasında istatistiksel olarakanlamlı birfark bulunmuştur SONUÇ: Çalışmamızda engelli çocukların yarı bağımlı olması nedeniyle evde bakıma gereksinimlerinin olduğu saptanmıştır. Araştırma sonuçları doğrultusunda annelerin evde bakım konusunda eğitilmesi, engelli çocuğun evde bakımının hemşire beraberinde yapılması, engelli çocuğun bakımında ailelere profesyonel kişiler tarafından destekverilmesi önerilebilir.
  • Öğe
    Psikiyatri Kliniğinde Çalışan Hemşirelerin Şizofreni Hastalarına Yönelik Damgalamaya İlişkin Görüşleri Ve Önerileri
    (2018) Ceylan, Burcu; Koçak Uyaroğlu, Arzu
    Amaç: Bu araştırmada psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerin şizofreniye yönelik damgalamaya ilişkinsüreçleri anlaşılmaya çalışılmış; damgalamanın önlenmesine yönelik önerilerini ortaya koymak amaçlanmıştır.Yöntem: Araştırmada nitel araştırma deseni kullanılmış ve 15 hemşire ile görüşülmüştür. Araştırmadayarı yapılandırılmış soru formu kullanılmış ve toplanan veriler veri indirgeme yöntemi ile analiz edilmiş vekodlamalar kullanılmıştır.Bulgular: Katılımcıların çoğunluğu şizofreniyi gerçeklik algısında değişim ile karakterize bir bozuklukolarak tanımlamış, tamamı damgalama sürecinde şizofreni tanısının büyük bir rolünün olduğunu ifade etmiş vedamgalama sürecinin tanının konmasıyla birlikte başladığını eklemişlerdir. Hemşireler hastalara yönelik en çoktedirginlik ve şefkat duygularını yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Katılımcıların yarıdan fazlası şizofrenihastalarının psikiyatrik tanısı olmayan bireylerle aynı kalitede sağlık hizmeti almadıklarını, bunun nedenininönyargı ve damgalama sürecinin olduğunu, bu süreçlerde ise eğitim eksikliğinin etkisi olduğunu belirtmişlerdir.Bu çalışmaya katılan hemşirelerin tamamına yakını damgalamayla mücadelede eğitimin etkili olacağını ve bueğitimin aile, toplum ve sağlık çalışanlarına yönelik olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Çalışmanın önemli birbulgusu da küçük de olsa şizofreniye yönelik damgalama ile mücadele edilse de bunun mümkün olmayacağınınifade edilmesidir.Sonuçlar: Ruhsal hastalıklara yönelik olumsuz tutum, önyargı ve damgalamanın azaltılabilmesineyönelik; hemşirelik ders müfredatının yeniden değerlendirilmesi, klinik hemşirelerine yönelik hizmetiçieğitimlerin planlanması ve deneysel çalışmalar yapılarak sonuçlarının değerlendirilmesi önerilmektedir.Anahtar Sözcükler: damgalama; şizofreni; tutum
  • Öğe
    Hemşirelerin ağrının farmakolojik olmayan yöntemlerle kontrolüne ilişkin bilgi ve uygulamaları
    (2016) Faydalı, Saide; Özveren, Hüsna; Özdemir, Selin
    Amaç: Bu araştırma, hemşirelerin ağrının farmakolojik olmayan yöntemlerle kontrolüne ilişkin bilgi ve uygulamalarını saptamak amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Araştırmanın örneklemini Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi'nin iç hastalıkları ve cerrahi kliniklerinde çalışan toplam 162 hemşire oluşturmuştur. Veriler araştırmacı tarafından geliştirilen soru kağıdı ile toplanmıştır. Bulgular: Hemşirelerin ağrıyı gidermede kullanılan farmakolojik olmayan yöntemlere ilişkin bilgi puan ortalaması 92 puan üzerinden 38.62 olarak bulunmuştur. Hemşirelerin %69.9'unun bakım verdikleri bireylerin ağrısını gidermede farmakolojik olmayan yöntemleri uygulamadıkları belirlenmiştir. Sonuçlar: Çalışma sonucunda hemşirelerin ağrının kontrolünde kullanılan farmakolojik olmayan yöntemleri düşük oranda uyguladıkları ve bu yöntemlere ilişkin bilgilerinin az olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda temel hemşirelik eğitiminde ağrının kontrolünde uygulanabilecek farmakolojik olmayan yöntemlerin öğretimine daha fazla yer verilmesi ve uygun tekrarlarının yapılması önerilmektedir.
  • Öğe
    İdrar Yolu Enfeksiyonu Geçiren 15-49 Yaş Arası Kadınların Perine Bakımı Uygulamalarının İncelenmesi
    (2018) Yurttaş, Afife; Gültekin, Ümran; Ejder Apay, Serap
    Amaç: Bu araştırma, idrar yolu enfeksiyonu (İYE) olan 15-49 yaş arası kadınların perine bakımı uygulamalarını incelemek amacıyla yapılmıştır. Hastalar ve Yöntemler: Araştırma kesitsel ve tanımlayıcı nitelikte bir çalışmadır. Araştırmanın verileri Ekim-Kasım 2013 tarihinde, Orta Anadolu’da bir tıp fakültesi hastanesinin üroloji polikliniğinde İYE tanısı konulmuş 15-49 yaşarası 199 kadından anket formu ile toplanmıştır. Veriler SPSS 21.0 ile analiz edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistik kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmadaki kadınların %40.2’si 43-49 yaş arası, %82.9’u evli, %40.7’si ilkokul mezunu, %78.4’ü ev hanımı ve %50.8’inin ekonomik durumunun orta seviyede olduğu belirlenmiştir. Kadınların %94.0’ü beyaz iç çamaşırı,%40.3’ü penye iç çamaşır kullandığı, %42.3’ü 2-3 günde iç çamaşırı değiştirdiğini ve %48.7’si ise iç çamaşırını makinede renklilerle düşük ısıda yıkadığını belirtmiştir. Kadınların %72.4’ü ellerini tuvalet sonrası yıkadığını, %59.8’i menstruasyon döneminde günde 1-2 kez ped değiştirdiğini ve %56.5’i ise menstruasyon döneminde oturarak duş aldığını ifade etmiştir. Sonuç: Araştırma sonucunda kadınların perine bakımı uygulamalarına yeterince dikkat etmedikleri sonucuna varılmıştır.