Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 105
  • Öğe
    Yunt Dağı ve çevresinin iklim özellikleri
    (2012) Eroğlu, İlker; Bozyiğit, Recep
    Yunt Dağı ve çevresini oluşturan saha, Ege Bölgesi’nin Asıl Ege Bölümü’nde Bakırçay ve Gediz depresyonlarının arasında yer alır. Araştırma sahası, Kırkağaç ve Akhisar ovaları ile Çandarlı Körfezi arasında, kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanır. Yüzölçümü 3521,70 km² dir. Yunt Dağı ve çevresinde karakteristik Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Sahanın iklim özelliklerinin ortaya çıkmasında hava kütlelerinin yıllık hareketleri, yükselti, engebelilik, dağların uzanışı, deniz etkisi ve bakı şartları etkili olmaktadır. Araştırma sahasında yıllık ortalama sıcaklık 15,3 C (Soma) ile 16,9 C (Manisa); yıllık amplitüt ise 18 C (Aliağa) ile 21,6 C (Manisa) arasındadır. Rüzgârlar, topoğrafik şartlara uygun bir durum sergileyerek E-W ve NE-SW yönlerinden etkin olarak esmektedir. Yıllık ortalama nispi nem oranı en fazla Akhisar’da (%63), en az Soma’da (%55) tespit edilmiştir. Etüt sahasında yıllık ortalama yağış miktarı Manisa’da 704,6 mm, Soma’da 652,4 mm, Akhisar’da 563,3 mm, Menemen’de 555,8 mm, Kınık’ta 488,4 mm ve Aliağa’da 484 mm dir. Yıl içinde düşen yağışın yaklaşık yarısı kış mevsiminde görülmektedir. Yaz mevsimi oldukça kuraktır. İlkbahar mevsimi sonbahara göre daha yağışlı geçer. E. de Martonne ve Erinç formüllerine göre Soma, Akhisar, Menemen ve Manisa yarı nemli, Kınık ve Aliağa yarı kurak iklim sahası içinde kalmaktadır. Köppen’nin iklim tasnifine göre Soma, Kınık, Akhisar, Aliağa ve Menemen Csap ve Manisa Csap' ile gösterilen “ Kışı ılık, yazı sıcak ve kurak iklim (Akdeniz iklimi) tipi” ne girer. Bu çalışma coğrafya biliminin ilkelerine bağlı kalınarak Yunt Dağı ve çevresinin iklim özelliklerini ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır.
  • Öğe
    Yeni Uygur Türkçesinde "al-" fiilinin yardımcı fiil olarak kullanımı ve fonksiyonları
    (2016) Yıldız, Mustafa
    Yeni Uygur Türkçesi, birleşik fiilin bir türü olan tasvir fiilleri bakımından oldukça zengin bir yazı dilidir. Bugün Türk yazı dillerinde söz konusu birleşik fiil yapılarında kullanılan yardımcı fillerin sayısı aşağı yukarı 30 civarındadır. Bu anlamda, Yeni Uygur Türkçesinde bilinen 27 tane yardımcı fiil vardır. Bunlar, al-, ät- (ävät-), başla-, ba?-, bar-, bär-, bol-, çi?-, çüş-, ?al-, käl-, kät-, ?il-, kir-, kör-, ?oy-, mañ-, oltur-, öt-, sal-, taşla-, to?ta-, tur-, tügät-, yat-, yät-, yür- filleridir. Bu çalışmada, zikredilen fiillerden al- fiilinin bir yardımcı fiil olarak kullanımı üzerinde durulmuş ve bu fiille kurulan tasvir fiillerindeki anlam ayrıntıları incelenmiştir.
  • Öğe
    Atebetü'l-Hakayık'taki satır altı Farsça çeviriler
    (2016) Öztürk, Rıdvan
    Yazı dillerinde tarihi derinlik arttıkça söz varlığındaki değişmelere paralel olarak anlaşılırlık derecesinde de zorluklar ortaya çıkmaktadır. Bu zorlukları gidermek için eserlere bazı müdahaleler yapılmıştır. Bu müdahalelerle eserler, o döneme göre anlaşılır hâle getirilmek istenmiştir. Asıl metinde satır altı açıklamalar yapmak, bu müdahale yöntemlerinden birisidir. 12. yüzyılda telif edildiği tahmin edilen Atebetü'l-Hakayık adlı öğüt ve ahlak kitabında da, böyle bir müdahale görülmektedir. Eserin 15. yüzyılda istinsah edilmiş nüshalarından Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi nüshasında sıkça satır altı açılamalara yer verilmiştir. Bu satır altı açılamalarda geçen bazı Farsça kelime ve ibareler dikkat çekicidir. Satır altı açıklamalar içerisinde Farsça gramer kurallarına göre çekimlenmiş kısa çeviriler bulunmaktadır: anga- "yad kün", anun- "hazır baş", kemşür "mi endazed", tıyur "men mikuned", busuglı "pinhan şude" vb. Bu çalışmada Atebetü'l-Hakayık'ın zikredilen nüshasındaki, metnin anlaşılması için yazılan ondan fazla satır altı kısa Farsça çeviriler üzerinde durulacaktır.
  • Öğe
    Eskiçağda Yazı, Kitap ve Kütüphanenin Oluşum Süreci; Günümüz Eğitimine Katkıları
    (2015) Özkaral, Tuğba Cevriye
    Yazı insanların düşündükleri, ifade edebilecekleri şeylerin düzenli bir göstergesi ve simgeler, semboller bütünü olmuştur. Bu makalede eskiçağda yazı ve kitabın doğuşu, oluşum süreci ele alınmaktadır. Mezopotamyada yazı M.Ö. 3200 yıllarında Sümerliler tarafından icat edilmiştir. Sümer yazısı ekonomik ihtiyaçlardan doğmuştur. Önasya ülkelerinde ve Anadolu topraklarında yazı malzemesi olarak kullanılan kil tabletler, kilin kitap şekli olarak ifade edilmiş halidir. Papirüsün kitap şekli olan rulo, özellikle parşömentin kitap şekli olan kodeks Antikçağ boyunca temel kitap şekli olmuşlardır. Eskiçağda yazılı belgelerin artan ekonomik ve kültürel ilişkilerin sonucu olarak çoğalmasıyla korunup saklanmalarını gerektiren arşiv ve kütüphaneler ortaya çıkmıştır. Bu noktadan hareketle eskiçağ kütüphanelerinin oluşum süreci de irdelenmeye çalışılmıştır. Eskiçağdaki bu oluşumların günümüz eğitimine katkıları ise şu şekilde yorumlanmıştır: Eğitimin ana unsurları eskiçağda doğmuş ve günümüze kadar gelişim sürecini devam ettirmiştir. Eğitim öğretimin verildiği kurumların yani okul adı verilen sistemin, önemli bir eğitim aracı olan kitapların ve kütüphanelerin ve daha birçok unsurun doğuşu, var olması eskiçağ uygarlıklarına dayanmaktadır. Öte yandan eskiçağda icat edilen yazı hem insanlık tarihi hem de eğitim dünyası açısından çok büyük önem taşımaktadır. Yazılı araçlar eğitim ortamında en yaygın kullanılan araç türleridir. Kısacası yazı, kitap ve kütüphanenin oluşumu hem geçmişte hem de günümüzde büyük bir etki ve öneme sahip olmuştur.
  • Öğe
    Divan şiirinin söz varlığında “Yalan”
    (2014) Akpınar, Şerife
    Yalan; sözlüklerde uydurma, sahte, kötü söz olarak yer alır. İnsanlar tarafından günah, yasak ya da ayıp kabul edilmesine rağmen söylenmekten vazgeçilememiştir. Hatta çoğu defa yalanları hafifletmek için onlara; küçük, zararsız, pembe, masum gibi sıfatlar yüklenmiş, vicdanlar rahatlatılmaya çalışılmıştır. Divan edebiyatının söz varlığında da "yalan"a rastlanılmaktadır. Ancak kelimenin sözlük anlamı ile divan şiirindeki kullanımı arasında zaman zaman farklılıklar olduğu da görülmüştür. Karşıdakini aldatmayı amaçlayan yalan, şiirde bu anlamından ziyade mecazî anlamda söz konusu edilmiştir. Zira divan şairi güzeli arama ve anlatma peşinde koşarken bir hayal dünyasındadır ve bu dünya da yalan olarak değerlendirilir. Divan şiirinde kadının, dünyanın, sabahın bile yalanla ifade edildiği beyitlerde sevgili de aşığa yalan vaatlerde bulunur. Ayrıca, bu kötü davranışa karşı insanlar özellikle nasihat-nâmelerde uyarılır. Ancak eserlerde en dikkat çeken husus şiirinde en -iyi/çok- yalan olan şairin, en iyi şair olarak kabul edilmesi olmuştur. Divan şiirinde, yalan kelimesinin üstlendiği anlamı çağrıştıracak pek çok kelime bulunmaktadır. Bunlar arasında yalana en yakın olan "kandırma" anlamına gelebilecek mekr, hile, firîb, iftira, bühtân...gibi kelimeler de vardır. Ancak çalışmayı sınırlandırmak için şiirlerdeki sadece "yalan, kizb/kâzib, dürûg" kelimeleri taranmış ve şairlerin "yalan"ı nasıl işledikleri üzerinde durulmuştur. Bu makalede esas alınan örnekler Kutadgu Bilig'den başlayarak farklı yüzyıllara ve şairlere ait divan ve mesnevilerden seçilmiştir. Geniş bir tarama sonucunda elde edilen beyitlerin incelenmesiyle alt başlıklar belirlenmiş ve bu konuda en dikkat çeken mısralar söz konusu edilmiştir. Örneklerin çoğaltılması mümkün olmakla birlikte tespit edilen beyitlerle de "yalan" kelimesinin divan şiirinde kullanılışının kavratılmasına çalışılmıştır.
  • Öğe
    Kazak Millî Şairi Abay (İbrahim) Kunanbayev’in Pedagojik Görüşleri Üzerine Bir İnceleme
    (2017) Öztürk, Rıdvan; Sembi, Nurbolat
    XIX. yüzyılın ikinci yarısında, Çarlık Rusyasının sömürgesi altında yaşayan Kazaklar arasında yetişen büyük mütefekkir, millî şair Abay (İbrahim) Kunanbayev, içinde doğup büyüdüğü toplumun geri kalmışlığına kafa yormuş ve bu konuda çözüm üretmeye çalışmıştır. Toplumun topyekûn yeniden inşasının ancak eğitim seferberliği ile mümkün olacağını tespit etmiş ve toplumun her kesiminde ne tür bir eğitim yapılanmasının gerektiğini şiirlerinde ve hikâyelerinde dile getirmiştir. Yaşadığı dönemdeki medreselerde verilen eğitim onun amaçlarından uzaktaydı. O, toplumda gerçekleşmesini istediği değişiklikleri uygulamak için, boy beyi olan babası ile ters düşmekten bile çekinmemiştir. Bu çalışmada, Abayın hayatı özetlendikten sonra, edebî yönü, eserlerinin içeriği ve Abayın düşünce dünyasında etkili olan şahsiyetler üzerinde durulmuştur. Daha sonra Abayın pedagojik düşünceleri, genç kuşakların eğitiminde dikkat edilmesi gereken hususlar, dostluk ve arkadaşlık ilişkilerine bakışı, aile içinde anne ve babanın eğitimle ilgili sorumlulukları ile eş seçiminde dikkat edilmesi gereken hususlar ele alınmıştır. o
  • Öğe
    Çağ Taksimi Konusunda Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinin Görüşleri
    (2015) Taşer, Seyit; Polat, Recep
    Ülkemizde geçmişten günümüze sosyal bilgiler eğitimi sırasında, tarih konuları İlkçağ (M.Ö.3200-M.S.375), Ortaçağ , Yeniçağ ve Yakınçağ (1789-) şeklinde bir tasnifle verilmektedir. Bu sınıflandırmada belirtilen tarihler çeşitli kaynaklarda farklı biçimlerde gösterilebilmektedir. Ancak yakınçağdan günümüze doğru, yeni bir çağ isminin belirtilmemiş olması da dikkat çeker. Çağ taksimatı yapılırken dünya tarihini etkileyen önemli hadiseler göz önüne alınmıştır. Tabi ki tarih konularının ilkçağdan günümüze oldukça geniş bir çerçeve çizmesi, bu sınıflandırmayı gerektirmiş olabilir. Tarih konularının öğretiminde olduğu gibi tarihle ilgili lisans sonrası bilimsel alanlar da, buna göre oluşturulmuştur. Dolayısıyla çağ taksimi ile ilgili belirlenen tarihlerde tam bir açıklığın olmaması, bu konuda bir bütünlüğün tam olarak sağlanamaması, tarih konularının öğretiminde çağ taksiminin etkin kullanılmasında olumlu bir sonuç alınamaması gibi konuların değerlendirilmesi bu çalışmada amaçlanan hususlardır. Çağ taksimi ile ilgili olarak öncelikle genel yaklaşımları belirleyebilmek için, sosyal bilgiler öğretmenleri ile görüşme yapılmıştır. Nitel araştırma yöntemiyle oluşturulan açık uçlu sorular yöneltilmiş ve Ankara'nın Sincan ilçesinde görev yapan sosyal bilgiler öğretmenleri ile çalışılmıştır. Buradan elde edilen sonuçlar da göstermektedir ki; çağ taksimi, tarih konularının öğretiminde kullanılması gereklidir, fakat daha etkin kullanılması için çalışmalar yapılması mümkündür. Bu konuda ders kitapları ya da materyalleri üzerinde yeniden düzenleme yapılmalıdır. Bunun yanında, çağ taksiminin içeriği de ele alınmalı ve daha farklı bir tasnife gidilmelidir
  • Öğe
    Osmanlı döneminde Belviran Kazası'nda tasavvuf, tekke ve zaviyeler
    (2015) Küçükdağ, Yusuf; Silay, Güler
    Türklerin keşif hareketleri sayesinde yabancısı olmadıkları, her bakımdan elverişli ve güvenli olduğunu bildikleri Anadolu topraklarına yoğun olarak yerleşmeleri Malazgirt Savaşı (1071) sonrasında gerçekleşmiştir. Özellikle önemli bir güç unsuru olarak ortaya çıkan Selçuklularla birlikte birbiri ardınca devam eden göçler sayesinde Anadolu, hızlı bir Türkleşme ve İslamlaşma sürecine girmiştir. Siyasi ve içtimai istikrarın hemen hemen sağlandığı bu coğrafyanın daimî bir Türk toprağı haline getirilmesinde göçlerle Anadolu'ya gelen âlim, şeyh ve dervişlerin rolü büyüktür. Tarikat ehli bu unsurlar Orta Asya'da filizlenen tasavvufi faaliyetler neticesinde toplum hayatı üzerinde önemli etkiler bırakmışlardır. Tasavvuf cereyanları, XII. yüzyıldan itibaren başkent Konya ve çevresinde yaygınlaşmaya başlamış, bu harekete mensup kişilerce devletin de desteğiyle farklı tarikatlara bağlı çok sayıda tekke ve zaviye inşa edilmiştir. Selçuklular döneminden itibaren bir Türk-İslam yerleşim bölgesi olan Belviran Kazası'nda tasavvuf hareketinin bir yansıması olarak ismi belirtilmeyen üç köyle birlikte 28 köyde toplam 34 tekke ve zaviye bulunuyordu. Bunlardan dördü Yesevilik, biri Mevlevilik ve ikisi Halvetilik tarikatları ile bağlantılı tasavvuf yapıları idi
  • Öğe
    Beylikler ve Osmanlı döneminde Seydişehir’de tasavvuf
    (2013) Değerli, Ayşe; Küçükdağ, Yusuf
    Türkler Müslüman olduktan bir süre sonra Orta Asya’da temelleri atılan tarikatlar, XII. yüzyıldan itibaren Anadolu’da da yayılmaya başlamış ve farklı tarikatlara bağlı pek çok tekke ve zaviye inşa edilmiştir. Eşrefoğulları Beyliği döneminden yani XIV. yüzyılın başından itibaren önemli bir Türk-İslam yerleşim bölgesi olan Seydişehir’de değişik tarikatler kurulmuş; bunlar için kaza merkezi ve bağlı köylerde toplam 38 tekke ve zaviye inşa edilmiştir. Bunlar Yesevilik, Ahilik, Babailik ve Nakşbendilik gibi tarikatlerle bağlantılı tasavvuf yapılarıdır. Bu tebliğde önce Seydişehir ve çevresinde yaygın olan tarikatler; arkasından tekke ve zaviyeler incelenecektir.
  • Öğe
    Halkevi eğitim faaliyetlerinden kurslar, Konya Halkevi örneği
    (2018) Özcan, Mustafa; Koçer, Gülsün
    Türkiye’de ülkenin eğitim ve kültürüne katkıda bulunmasıamacıyla 19 Şubat 1932’den itibaren halkevleri açılmaya başlamıştır.Konya Halkevi de ilk açılan halkevleri arasındadır. Açıldığı tarihten itibaren diğer faaliyetlerinin yanı sıra eğitim faaliyetlerine de başlamıştır. Bu eğitim faaliyetleri, konferanslar, kurslar, yarışma ve münazaralar ile Pazar sohbetleri çerçevesinde şekillenmiştir. Konya Halkevinde yapılan eğitim faaliyetleri arasında önde gelenlerden biri de çeşitli alanlarda verilen kurslardır. Bu kurslar ihtiyaca göre şekillenmiş ve gerek duyulduğunda tekrarlanmıştır. Kurslarda öğretmenlik gönüllülük esasına dayanır. Halkevinde açılan kursların başında okuma-yazma kursları gelir. Bu kurslar okula gitme şansı bulamamış ya da mezun olamamış vatandaşlara yöneliktir. Bu kursların bir ayağı da Konya Cezaevinde açılmıştır. Okuma yazma kurslarının yanında, lisan, matematik, fen gibi okul derslerine destek kursları, müzik ve spor kursları, meslek edindirme kursları ve belli mesleklere yönelik kurslar da açılmıştır. Bu kurslara katılım oldukça yüksek olmuştur. Genellikle kurs süresinin sonunda katılımcılar sınava tâbi tutulmuş,sınavı geçen öğrencilere kursu başarıyla tamamladıklarına dair belge verilmiştir. Çalışmanın amacı Konya Halkevinde yapılan eğitim çalışmalarından kursların tarihi, kapsamı, içeriği ve uyandırdığı yankıları tespit etmek suretiyle Konya Halkevinin eğitim ve kültüre katkısının niteliği hakkında somut bilgiler ortaya koymaktır. Bu bilgiler halkevlerinin ülke çapında yürüttüğü eğitime yönelik çalışmaların gerçekçi bir düzlemde değerlendirilmesine katkıda bulunacaktır. Ayrıca söz konusu bilgilerin Cumhuriyetin ilk yirmi beş yılına yönelik sosyolojive eğitim tarihi çalışmalarına yardımcı olması da amaçlanmıştır. Bu çalışmada söz konusu kurslar nitel araştırma yöntemiyle incelenmiş ve dönemin gazetelerinde kurslara dair yayımlanan duyuru, haber ve yazılar esas alınmıştır. İlk etapta halkevinin faaliyette olduğu 1932-51 yılları arası Konya’da yayımlanan gazeteler taranmış, halkevi ile ilgili duyuru, haber ve yazılar tespit edilmiş, sonra halkevinin açtığı kurslara dair olanlar nitel araştırma yöntemiyle değerlendirilmiştir. Konya Halkevinin açtığı kurslar söz konusu belgeler ışığında değerlendirildiğinde, bu kursların okula devam eden-edemeyen gençler, okul çağı geçmiş kişiler, mahkûmlar gibi toplumun bütün kesimlerine hitap ettiği görülür. Kursların temel amacı vatandaşların eğitimine katkıda bulunmaktır, söz konusu kurslar büyük ölçüde amacına ulaşmıştır. Bu başarının temelinde halkın bu kuruma teveccühü ve halkevi üyelerinin istikrarlı çalışmaları kadar halkevinin büyük ölçüde devlet desteği almış olmasının da payı büyüktür.
  • Öğe
    Türkiye Selçuklu hanedan üyelerinin iktidar mücadelelerinde şehir halklarının rolü
    (2013) Oruç Çelik, Züriye
    Türkiye Selçuklu Devleti’nin hâkim olduğu topraklar üzerindeki bazı şehir halklarının hanedan üyeleri arasında meydana gelen iktidar mücadelelerinde etkin roller üstlendiği görülür. Özellikle Konya, Aksaray gibi şehirler, sahip oldukları avantajlarla ön plana çıkmışlardır. Şehir halklarının, iktidar mücadelelerinde üç temel noktada rollerinin olduğunu söylemek mümkündür. Bunlar; antlaşma yapmak, davet göndermek ve taraftar olmaktır. Bununla birlikte Türkiye Selçuklu Devleti 1243 Kösedağ mağlubiyetinden sonra Moğol vassalı haline gelmiş ve taht değişiklikleri esas olarak Moğol hanlarının yarlığı ile gerçekleşmiş olduğundan şehir halklarının iktidar mücadelelerindeki rolleri yok denecek kadar azalmıştır. Bu çalışmada Türkiye Selçuklu hanedan üyelerinin iktidar mücadelelerinde şehir halklarının söz konusu üç temel üzerinden rolleri ve etkileri tartışılacak ve incelenecektir.
  • Öğe
    Türkiye Selçuklu Devleti'nin yıkılışından sonra Anadolu'da Moğol hâkimiyeti (1308-1335)
    (2015) Oruç, Züriye
    Türkiye Selçuklu Devleti, Kösedağ Savaşı'ndan (1243) sonra kabul etmek zorunda kaldığı Moğol hâkimiyetinden kurtulamayarak II. Gıyâseddîn Mesud'un ölümü (1308) ile birlikte yıkılmıştır. Bu tarihten sonra devletin hâkim olduğu topraklar doğrudan doğruya Moğol idaresi altına alınmıştır. Bu dönem Anadolu'nun Moğol hâkimiyeti altındaki son dönemidir. Anadolu bu hâkimiyetten ancak İlhanlı Hanı Ebû Sâîd Bahadır Han'ın ölümü (1335) ile birlikte devletlerinin yıkılış sürecine girmesi üzerine kurtulabilecektir. Moğol hâkimiyeti altındaki bu son dönemde Anadolu'da İrencin Noyan, Timurtaş Noyan ve Celâyirli Şeyh Hasan valilik yapmıştır. Bunlardan İrencin Noyan zulümleri ve haksız uygulamaları ile halkı sindirirken Timurtaş Noyan halk tarafından sevilmiş ve bu topraklarda bir hükümdar gibi hüküm sürmüştür. Celâyirli Şeyh Hasan ise Anadolu'yu, vekil atadığı Eretnâ Bey'in eliyle idare etmiştir. Bu çalışmada Anadolu'nun Moğol hâkimiyeti altındaki söz konusu son dönemi, Türkiye Selçuklu Devleti'nin hâkim olduğu topraklar merkez alınarak incelenmekte ve bu dönemde meydana gelen olaylar ile Anadolu'daki Moğol varlığının söz konusu dönemdeki seyri ortaya konulmaktadır.
  • Öğe
    Konya’ya İskân Edilen Arap Mülteciler (1920–1928)
    (2012) Kurtulgan, Kürşat
    Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi sınırları, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması sonrasında tam olarak netleşmiştir. Osmanlı zamanında Anadolu’da yaşayan birçok insan, Osmanlı-Rus savaşları, Balkan savaşları, I. Dünya Savaşı ve akabinde yaşanan Türk Kurtuluş Savaşı esnasında hayatını kaybetmiştir. Bu durum Anadolu’da gerek siyasi gerek sosyal ve gerekse ekonomik yapının tamamen bozulmasına da neden olmuştur. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ilk olarak bozulan bu yapıyı düzeltme çalışmalarına öncelik vermiştir. Askeri başarının ardından bozulan sosyo-ekonomik yapının düzenlenmesine çalışılmıştır. Aynı zamanda Türkiye ekonomisinin büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayalı olması iş gücüne duyulan ihtiyacı da ortaya çıkarmıştır. Bu amaçla Türkiye sınırları içinde nüfus artışına yönelik çeşitli politikalar geliştirildiği gibi Türkiye sınırları dışında kalan Türk ve Müslüman dünyasından gelenlere de kucak açılmıştır. Bu dönemde Balkanlar, Kafkaslar, Afganistan, Hindistan ve Arap coğrafyasından önemli ölçüde nüfus Türkiye Cumhuriyeti’ne gelmişti. Bu gelen nüfus Türkiye Cumhuriyet’inin değişik bölgelerine iskân edilmişlerdir. Bu çerçevede Konya ve yakın çevresine de Türk ve Müslüman coğrafyasından gelenler iskân edilmiştir. Bu dönemde iklim özellikleri, ulaşım durumu (tren yolunun olması), ekilebilir tarım arazilerinin geniş olması, uzun yıllar süren savaşlardan çok etkilenmemesi gibi sosyo-ekonomik şartlarının elverişli olması göçmenlerin Konya’yı tercih etmelerine neden olmuştur. Arap coğrafyasından 1923-1928 yılları arasında, başta Şam olmak üzere, Haleb, Bingazi, Medine, Trablusgarp, Beyrut, Hama gibi şehirlerden Türkiye’ye gelen göçmenler Konya İl Merkezi’nin değişik mahallelerine (Çifte Merdiven, Şems ve Tarla mahalleleri gibi) iskân edilmişlerdir. Bu çalışmada öncelikli olarak bu bölgelerden gelen göçmenleri tespit etmek için Ankara Başbakanlık Cumhuriyet Arşiv kayıtlarına başvurulmuştur. Cumhuriyet Arşivi’nde yer alan eski yazılı 16, 18, 24, 33 ve 39 numaralı muhacir kayıt defterleri ile muhacirlere verilen taşınmaz mal kayıtlarını içeren defterler incelenmiştir. Bu incelemeler sonucu Konya il merkezine Arap coğrafyasından gelen göçmenlerin geldikleri yerler, geliş tarihleri, sayıları, yerleştirildikleri yerler, göçmenlere verilen taşınmaz kayıtları gibi unsurlar ortaya konmuştur.
  • Öğe
    Mustafa Kemal Paşa’nın Sovyet Rus ve Azerbaycan Büyükelçileri ile 5. Süvari Kolordusunu Teftişi ve Ilgın’ı Ziyaretleri
    (2017) Güven, Cemal
    Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Sovyet Rus ve Azerbaycan Büyükelçileri ve askerî ataşeleri ile birlikte, Büyük Taarruz öncesinde 28 Mart - 4 Nisan 1922 tarihleri arasında Sivrihisar, Çay, Akşehir, Ilgın ve Konya'yı kapsayan cephe ve cephe gerisi ziyareti ve teftişi yapmışlardır. Bu kapsamda 1 Nisan 1922'de Mustafa Kemal Paşa misafirleriyle birlikte Ilgın'da Fahrettin (Altay) Paşa komutasındaki 5. Süvari Kolordusunu teftiş etmiş ve akabinde ilçe merkezini ziyaret etmişlerdir. Bu çalışmada olayın tanıkları ve dönemin basınından yararlanılarak konunun detayları ortaya konmuştur
  • Öğe
    Yeni Uygur Türkçesinde “+lAr” ekinin farklı bir işlevi üzerine
    (2018) Öztürk, Rıdvan
    Türk Dilinde çokluk ifadesi için; An, GUn, t gibi kısa soluklu eklerin yanı sıra, yazılı ilkdönemlerden beri varlığını gördüğümüz ve günümüze kadar da varlığını sürdürmüş olan lAr eki de kullanılmıştır. lAr çokluk eki, çokluk işlevinin yanında buna bağlı olarak bazı farklı işlevler de üstlenmiştir. Ekin Türkiye Türkçesindeki işlevlerinden daha farklı olarak Yeni Uygur Türkçesinde nezaket formu ile birlikte grup oluşturduğu kelimelerin sonuna gelerek “ve” bağlacı görevini de yerine getirdiği örnekler mevcuttur. Dil içi aktarımlarda dikkat edilmesi gereken önemli bir özellik olan bu işleve kaynaklarda açıklık getirilmemiştir. Yeni Uygur Türkçesi ile yayımlanmış olan “Üç Padişahliq Heqqide Qisse” isimli tarihi romanın birinci (Guencung 2012a) ve dördüncü cildinden (Guencung 2012b) tarayıp aldığımız örneklerden hareketle sözü edilen “bağlama” işlevini ortaya koymaya çalışacağız.
  • Öğe
    Determining the Cognitive Structures of Geography Teacher Candidates Related to Energy Resources
    (2018) Kaya, Baştürk; Aladağ, Caner
    This study aims to determine the cognitive structures of the geography teacher candidates studying atthe 4th grade of the department of teaching geography related to the energy resources using WordAssociation Test (WAT). The universe of the study is the last grade students of the geography teachingdepartment at 2016-2017 academic year and the sample of the study constitutes 36 last grade studentsstudying in a geography teaching department at a university. It played an effective role in selecting thesample if students took lessons about energy resources. In the research, words such as fossil fuels,nuclear energy, wind energy, geothermal energy and solar energy were chosen as key concepts. Asurvey model was used to identify the current situation of the study. The analysis of the data was carriedout by using the frequency count, which is one of the descriptive analysis techniques. Each of the keyconcepts was written on a different paper and they were written 10 times as one is written under theother. Before the study was carried out, the word association test was introduced to the students andsome sample works were carried out. Then it is required from teacher candidates to write the words thatthese key concepts evoke in their minds within 30 seconds. A frequency table was created by evaluatingthe obtained data. Concept words were examined in detail and concept networks were formed in thedirection of the cut-off points. The relevant sample sentences of the teacher candidates were examinedand classified according to their characteristics.
  • Öğe
    Validity and Reliability Study on the Teacher’s Attitude Scale about the Place Based Education Approach Applied During the Social Studies
    (2018) Özkaral, Tuğba Cevriye; Mentiş Taş, Ayşe
    This research has been aiming on making the study of validity and safety of the “The Teacher’sAttitude Scale About The Place Based Education Approach Applied During The Social Studies”which was developed for determining the social studies teachers’ attitudes through the placebased education approach. During the preparation of the scale, primarily an item pool wasformed scanning the literature and expert opinions are addressed. The working team of theresearch, is formed of totally 228 teachers who are situated in the Konya city center and givingsocial studies courses and determined through the simple random sampling method. Exploratoryfactor analysis was made for the purpose of examining the construct validity of “The Teacher’sAttitude Scale About The Place Based Education Approach Applied During The Social Studies”.Total item correlation (item distinction values) which gives the scale on consistency of the itemswith each other and all the test for examining the reliability and Cronbach internal consistencyfactor have been calculated. As a result of the research it was precipitated with the items (17items) excluded from the scale that it was valid and reliable. The scale consists of 28 items and 3sub-dimensions.
  • Öğe
    Geological and Geomorphological Evaluation of Melendiz Stream Basin
    (2018) Baylak, Halil Mesut; Bozyiğit, Recep
    The research area is the Melendiz Stream Basin in Aksaray. Melendiz Stream Basin is located in the Lake Tuz Closed(Endorheic) Basin. The Ihlara Valley part of the basin is included in the Cappadocia tourism zone.Paleozoic, Mesozoic, Tertiary and Quaternary formations are observed in the study area and its immediate surroundings.Mount Hasan, Melendiz Mountain, Mount Keçiboyduran, Mount Göllü and Mount Kulaklı volcanoes have been influential onthese formations. Major morphological elements that draw attention are mountainous and hilly areas, piedmont plains that we seein the east of the Çiftlik district and Ihlara Canyon Valley. The Fairy Chimneys, the horizontal forms of the formations (terracesets), the covert appearance of the Mount Hasan ash, the thin but widespread outcrop of the travertines along the fault lines,constituted the present geomorphological structure of the erosion research area whose effects are observed.Göğüs Stream which is the largest tributary of Melendiz Stream forms the main stream of the basin. The Stream drains anarea of approximately 565.2 km2 that we have identified with all of its tributaries. In Melendiz Stream, dendritic drenage isobserved in the areas where the lateral tributaries reunite; braided drenage is observed along main stream flow area. The mostimportant lake in the surrounding of research area is Mamasun Dam Lake.
  • Öğe
    An Evaluation on the Hydrogeomorphologıcal Properties of the Eşen Stream Basın
    (2018) Bozyiğit, Recep
    The purpose of the study “An Evaluation On The Hydrogeomorphological Properties Of The Eşen Stream Basin”, is to reveal the problems which have formed problems or having the risk of problem formation depending on the geomorphological and hydrological properties the basin has. The Eşen Stream Basin, is situated within the Muğla-Antalya provincial borders of Mediterranean Region, Antalya Section. The basin is divided into two large geomorphological units with young tectonic movements starting from Miocene-Pliocene and continuing along the Quaternary. One of which is the Seki Basin that is covered with vast mountainous and platelike lands broken a little with tectonic effects in the north-east; the other is the Lower Eşen Stream Basin, which is torn by N-S and NW-SE direction faultline in the south. The erosion-accumulation activities, geological structure, tectonism, high slope values of the Eşen Stream and the auxiliary branches, which have not yet reached a balance profile in winning today's relief, have been influenced by the values of the Eşen Stream Basin. Soil erosion, landslides, earthquakes, moving sand dunes, floods and slants in the Eşen Stream Basin constitute a problem for human activities. However, with the measures to be taken, the damages of these problems can be reduced to or even entirely useful. Thus making future plans for evaluating the potential of existing natural and human resources in Eşen Stream Basin has now become a necessity.
  • Öğe
    Tarih-i Osmanî Encümeni Bursa Şubesi
    (2014) Taşer, Seyit
    Tarih-i Osmanî Encümeni, senesinde Vakanüvis Abdurrahman Şeref'in başkanlığında kurulmuştu. Tarihte derin izler bırakmış bir milletin tarihi ile ilgili çalışmaların yetersizliği, encümenin tesis edilmesindeki temel sebep olarak, encümenin kurucuları tarafından ifade edilmişti. Encümen belli bir nizam dâhilinde yapısını tamamlamış olup esas, dâhili ve şubelere ilişkin talimatlar olmak üzere üç yönetmelik ile işleyişini düzenlemişti. Osmanlı'nın son dönem tesis edilen bir kurumu olarak Tarih-i Osmani Encümeni ve şubelerinden bu çalışmada bahsedilmesinin nedeni, Osmanlı Devleti kültür ve medeniyeti ile kurumlar tarihi açısından bir farkındalık oluşturmak şeklinde izah edilebilir. Bu çalışmada üzerinde duracağımız husus, Tarih-i Osmanî Encümeninin şubelerine ilişkin talimat ve bu talimat sonrasındaki gelişmeler ile ilgili olacaktır. Encümen, bir taraftan merkez teşkilatını tesis ederken, diğer taraftan çeşitli merkezlerde şubeler açmayı planlamıştı. Bu noktadan hareketle, öncelikli olarak Bursa'da encümenin bir şubesi açılmış ve bu şube ile tarihi çalışmalarda merkeze yardımcı olunmaya çalışılmıştır. Merkez teşkilatın kurulmasından iki sene sonra yani 1911 tarihinde, Tarih-i Osmanî Encümeni Bursa Şubesi'nin açıldığı anlaşılır. Bursa vilayeti haricinde yalnız birkaç merkezde, encümen şube tesis edilebilmiştir. Bunlardan biri de Konya'dır. Çalışmada şubenin kuruluş süreci ve amaçlarına yer verilmiştir. Şube, tarih konularında çalışmaları yerel anlamda desteklemek üzere tesis edilirken, bu konuda ciddi oranda ürün ortaya koyamadığı da tespit edilir. Bunun yanında, tarih çalışmalarının daha bilimsel bir çerçevede gerçekleşmesi ve bu konudaki duyarlılığın artırılması bakımından bu türden girişimler önem taşır.