Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 6 / 6
  • Öğe
    Post-adölesan kalıtımsal iskeletsel maksiler darlık sirküler openbite vakasında RME – mini vida uygulaması: Olgu sunumu
    (2018) Kök, Hatice
    Maksiller darlık ve/veya openbite malokluzyonuna ortodonti kliniğinde oldukça sık rastlanılmaktadır. Bu anomalilerin etiyolojileri arasında genetik ya da ağız solunumu, bebeklik yutkunması, dil itimi gibi sonradan kazanılmış alışkanlıklar yer almaktadır. Günümüzde ankraj amacıyla mini vidalar hasta kooperasyonu gerektirmemesi ve kolay uygulanabilirliği sebebiyle tercih edilmektedir. Maksiller darlığı ve aynı zamanda, anterior bölgede 10 mm olduğu tespit edilmiş, sirküler openbite’ı bulunan 16 yaşındaki bayan hasta, NEÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’na başvurmuştur. Hastanın radyografik değerlendirilmesi sonucu büyüme gelişimini tamamlamış olduğu tespit edilmiştir. Vakanın hızlı maksiller genişletme (RME) apareyi ve mini vida uygulaması ile tedavisi planlanmıştır. Sağ ve sol bukkal bölgeye birer adet mini vida yerleştirilmiştir. RME apareyine, ilave bukkal bükümler yapılarak, kapalı yaylar eklenmiştir. 5 hafta genişletme yapılan hastanın, sağ ve sol bukkal bölgesinde, kapalı yaylar 200 gr intruzyon kuvveti uygulayacak şekilde aktive edilerek, mini vidalara bağlanmıştır. Her ay kuvvet miktarı kontrol edilmiş, 8 ay sonra aparey terk edilmiştir. Uygulanan tedavi ile 10 mm openbite miktarının azalarak 1 mm olduğu, maksiller molarlarda intruzyon ve mandibulada counterclockwise rotasyon gözlenmiştir. Ortognatik tedaviyi reddeden vakalarda; hasta ve hekimi zorlamayan, uygulama kolaylığı olan, daha konservatif tedavi yöntemlerine şans verilerek tatmin edici sonuçlar elde edilebileceği gözlenmiştir.
  • Öğe
    Ortodontik braketlerin bağlanmasında kendinden pürüzlendirmeli adeziv sistemlerin bağlanma dayanımlarının karşılaştırılması
    (2017) Erdur, Emire Aybüke; Yıldırım, Mücahid; Akın, Mehmet
    Bu in vitro çalışmanın amacı kendinden pürüzlendirmeli (self-etch) adeziv sistemlerin bağlanma dayanımlarının karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Bu araştırmada, çekilmiş 100 tane insan üçüncü mandibular molar dişi rastgele 5 gruba ayrıldı (n20). Her dişe, mezio-bukkal ve disto-bukkal yüzeylerinde olacak şekilde üst birinci premolar braketleri yapıştırıldı (kontrol ve deney grubu). Tüm gruplarda, rastgele seçilen kontrol yüzeyleri total etch sistem ile bondlandı. Deney grubunda, bonding ajanı olarak Grup I'de Transbond Plus SEP (3M Unitek, Monrovia, California, USA); Grup II'de Clearfil S3 Bond Plus (Kuraray Medical, Tokyo, Japan); Grup III'de Clearfil S3 Bond (Kuraray Medical, Tokyo, Japan); Grup IV'de Ortho Solo (Ormco Glendora, California, USA); Grup V'de AdheSE (Ivoclar Vivadent AG, Liechtenstein) kullanıldı. Braketleme sonrası dişler 24 saat 37 C distile suda bekletilip, termal siklus cihazında yapılan 5000 tur sonrasında, hızı 1 mm/dk olan universal test cihazında shear testi yapıldı. İstatistiksel değerlendirme tek yönlü varyans analizi ve Tukey testleri ile yapıldı. Bulgular: İstatistiksel analizler self etch sistemlerin total etch sisteme göre azalan bağlanma dayanımları arasında anlamlı bir fark olduğunu gösterdi (P0.05). Grup II (%30,1) en az bağlanma dayanımı kaybına sahip olmakla beraber Grup I (%31,95) ile arasında anlamlı bir farklılık gözlenmedi. Grup III'ün (%36,65) bağlanma dayanımı kaybı Grup V'e (%40,3) göre daha düşük bulundu. Grup IV (%49,5) ise diğer gruplara göre en fazla bağlanma dayanımı kaybı gösterdi. Sonuç: Total etch sistem ile yapıştırılan braketlerin bağlanma dayanıklılıkları self etch sistemlerinkine göre daha iyidir. Ancak bazı firmaların ürettiği self etch sistemler klinik olarak memnun edici bağlanma dayanımı göstermektedir.
  • Öğe
    Amalgam yüzeyine uygulanan farklı yüzey işlemlerinin ve farklı adeziv sistemlerinin ortodontik amaçlı molar tüplerin bağlanma dayanımları üzerine etkilerinin değerlendirilmesi
    (2017) Soğancı, Ahmet Ertan; Karabekiroğlu, Said; Bektaş, Zeliha; Gürses, Merve; Ünlü, Nimet
    Amalgam yüzeyine uygulanan farklı yüzey işlemlerinin ve farklı adeziv sistemlerinin ortodontik amaçlı molar tüplerin bağlanma dayanımları üzerine etkilerinin değerlendirilmesi Amaç: Bu araştırmanın amacı, kumlama, elmas frez ve Er-YAG lazer ile pürüzlendirilmiş farklı amalgam yüzeylerine farklı yapıştırma sistemleri ile yapıştırılmış ortodontik molar tüplerin bağlanma dayanımlarının karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Kendiliğinden sertleşen akrilik ile imal edilen 60 kalıpta molar tüpler için standart boşluklar hazırlanıp, amalgam pürüzlendirmesi için 20 örnekten oluşan 3 gruba ayrıldı ve ayrıca 2 farklı yapıştırıcıya göre 2 alt gruba bölündü. 1. Grupta örnek yüzeyleri elmas frezle, 2. grupta aliminyum oksit tozu ile 3. grupta ise Er-YAG lazer ünitesi ile pürüzlendirildi. Molar tüplerinin bütün gruplardaki amalgam yüzeylerine bağlanması için 2 farklı yapıştırma sistemi uygulandı. Universal test makinesi kullanılarak makaslama kuvveti uygulandı. Molar tüplerinin örneklerden söküldüğü andaki kuvvetler kaydedildi. Bulgular: Ortodontik molar tüplerin, amalgam yüzeylerine bağlanma pürüzlendirme yöntemlerine ve 2 farklı yapıştırma sistemine göre istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. dayanımı değerleri karşılaştırıldığında farklı Sonuç: Amalgam yüzeyindeki tüm yüzey pürüzlendirme işlemlerinin, bu çalışmada kullanılan 2 farklı yapıştırma sistemi ile yapıştırılan ortodontik molar tüplerin, tüm gruplarda benzer bağlanma dayanımına sahip olduğu saptanmıştır.
  • Öğe
    Konik işınlı bilgisayarlı tomografide maksiller ve mandibular süpernümere dişlerin lokalizasyonları, karakteristikleri ve komplikasyonları
    (2019) Menziletoğlu, Dilek; Erdur, Emire Aybüke; Baştürk, Funda
    Amaç: Süpernümere dişler, normal diş sayısından fazla olan dişler olarak tanımlanmaktadır. Hem süt hemde daimi dentisyonda süpernümere dişlere rastlanılmaktadır. Etiyolojileri tam olarak bilinmemektedir. Genelde gömülüdür ve radyograflarda tesadüfen görülürler. Bu çalışmanın amacı, süpernümere dişlerin panoramik radyograf ve konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) kullanılarak lokalizasyonunu değerlendirmek ve tedavi yaklaşımlarını sunmaktadır. Gereç ve Yöntemler: Bu retrospektif çalışmada 6273 hastanın radyografik verileri Necmettin Erbakan Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş Çene Cerrahisi ve Ortodonti bölümlerinde incelendi. Süpernümere dişlerin sayısı, dişin anatomik lokalizasyonu, erüpsiyon durumu panoramik radyografta ve KIBT’ta incelendi. Bulgular: 6273 hastanın 64’ünde (40 erkek, 24 kadın) 66 süpernümere diş teşhis edildi. Hastaların yaş aralığı 9-65 yıl ve yaş ortalaması 22.47 yıldı. İki hastada (mandibula premolar ve molar bölge) çift taraflı süpernümere diş vardı. Kırk üç süpernümere diş gömülüydü. Süpernümere dişlerin hepsi çekildi. 44 süpernümere diş ortodontik tedavi için çekildi. 2 hastada maksilla premolar bölgede görülen süpernümere diş ile birlikte görülen kist enükle edildi ve dişler çekildi. 14 süpernümere diş profilaktik olarak çekildi. Sonuç: Süpernümere dişlerin büyük çoğunluğu gömülü olduğundan rutin klinik muayeneler sırasında teşhis edilememekte ancak radyografik incelemeler sırasında veya komplikasyonlara neden olduklarında saptanabilmektedir. Ortodontik tedavi gören hastalarda süpernümere dişler daimi dişlerin hareketine engel olmaktadır. Erken tanı ve tedavi komplikasyonların önlenmesi açısından önemlidir.
  • Öğe
    Segmental kanin retraksiyonunda prefabrike Ladanyi spring ve reverse closing loop’un karşılaştırılması
    (2019) Kök, Hatice; Göyenç, Yaşar Bedii
    Amaç: Prefabrike Ladanyi springin, elde bükümü yapılmış olan reverse closing loop ile kıyaslanması, ankraj dişler ve kaninler üzerinde meydana gelen değişimleri değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya ortalama yaşları 15 yıl 10 ay olan (12 yıl 6 ay-16 yıl 11 ay) 9 kız, 3 erkek toplam 12 hasta dahil edilmiştir. Prefabrike Ladanyi spring hastaların üst çenelerinde sağ segmente, reverse closing loop ise üst çenede sol segmente yerleştirilmiştir. Seanslar 4 haftada bir yapılmıştır. Her hastadan referans telleri yerleştirilerek sefalometrik radyograflar alınmıştır. Periyotlara göre sağ ve sol fark karşılaştırılmasında 2-bağımsız örnek testi Mann-Whitney U analizi, periyotlar arası kıyaslama için Friedman testi kullanılmıştır. Bulgular: Ladanyi spring grubunda 5,87 mm kanin retraksiyonu 1,37 mm molar ankraj kaybı, reverse closing loop grubunda ise 4,16 mm kanin retraksiyonu 0,75 mm molar ankraj kaybı gözlenmiştir. Ladanyi spring grubunda SN düzlemine göre kaninlerde 1,04 mm intruzyon, molarlarda 0,66 mm ekstruzyon gözlenirken reverse closing loop grubunda kanin intruzyon miktarının ortalama 0,20 mm ve molar ekstruzyon miktarının 0,04 mm olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: Çalışmamızda Ladanyi spring grubunda kanin retraksiyonu daha hızlı gerçekleşmiştir. Her iki gruptada kanin retraksiyonu sonrasında molar dişlerde ankraj kaybı, SN düzlemine göre kaninlerde intruzyon-molarlarda ekstruzyon ve overjette spontan düzelme gözlenmiştir. Ayrıca kaninlerde distale devrilme, molarlarda meziale devrilme gözlenmiştir. Reverse closing loop ile kanin retraksiyonunun daha yavaş olmasına rağmen, daha kontrollü bir hareket sağlandığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi Kullanılarak Elde Edilen İki Ve Üç Boyutlu Lateral Sefalometrik Analizlerin Karşılaştırılması
    (2014) Büyük, Süleyman Kutalmış; Halıcıoğlu, Koray; Çelikoğlu, Mevlüt; Şekerci, Ahmet Ercan; Ünal, Tuba; Kılkış, Doğan
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) kullanılarak elde edilen iki (2D) ve üç boyutlu karşılaştırılmasıdır. Gereç ve yöntem: 25 hastanın (12 erkek ve 13 bayan; ortalama yaş: 25,22 4,92 yıl; yaş dağılımı: 18-35 yıl) 2D ve 3D olarak çizilen lateral sefalometrik görüntüleri bu çalışmanın materyalini oluşturmaktadır. Tüm KIBT görüntüleri KIBT (NewTom 5G, QR Verona, Italy) kullanılarak supin pozisyonunda alınmıştır. DICOM dosyaları SimPlant yazılımı (SimPlant Pro 2011, Materialise, Leuven, Belgium) kullanılarak elde edildi ve tüm ölçümler bu program kullanılarak yapılmıştır. Sefalometrik analizlerin karşılaştırılabilmesi için 8 iskeletsel, 8 dişsel ve 3 yumuşak dokuyu içeren toplam 19 parametre (14 açısal ve 5 boyutsal) ölçülmüştür. Her iki yöntemle belirlenen ölçümler eşleştirilmiş t-testi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Ayrıca, Pearson korelasyon katsayıları hesaplanmıştır. Bulgular: 2D ve 3D olarak çizilen lateral sefalometrik filmlerin tekrarlanabilirliği kabul edilebilir sınırlar içinde bulunmuştur. Eşleştirilmiş t testi sonucunda; SN-GoGn () (p 0,011), MP-PP () (p 0,006), Y () (p 0,009) ve IMPA () (p 0,002) açılarında, N-Me (mm) (p 0,043) ve U1-NA (mm) (p 0,000) ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Pearson korelasyon katsayısı U1-NA () (r 0,575) ve nasolabial açı () (r 0,641) ve L1-APog (mm) (r 0,658) mesafesi hariç tüm ölçümlerde yüksek olarak tespit edilmiştir. Sonuç: KIBT görüntüleri kullanılarak elde edilen 2D ve 3D lateral sefalometrik analizler karşılaştırıldığında, Pearson korelasyon hemen hemen tüm ölçümlerde yüksek olmasına rağmen, SN-GoGn (), MP-PP (), Y açısı () ve N-Me (mm) gibi dik yön ile ilgili değerlerde istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmiştir.