Yazar "Durgut, Kadir" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Evaluation of post-operative flow and diameter changes in brachial and ulnar arteries in coronary artery bypass surgery patients in which the radial artery is used as graft(Turkish Soc Cardiology, 2015) Isik, Mehmet; Yuksek, Tahir; Dereli, Yuksel; Gormus, Niyazi; Durgut, Kadir; Koc, OsmanObjective: The radial artery is widely used in coronary bypass surgery. In these patients, forearm and hand circulation is provided by the ulnar artery. This study aimed to investigate post-operative changes in flow and diameter in brachial and ulnar arteries in patients undergoing coronary bypass surgery in which the radial artery is used as graft. Methods: Between September 2007 and September 2008, 20 patients (16 men, 4 women; mean age 57.8 years; range 44 to 70 years) underwent elective coronary bypass surgery at our clinic. The radial artery was used as graft in all cases. Pre-operatively, adequacy of the ulnar artery for forearm circulation was investigated by Allen test and duplex ultrasonography. Basal flow and diameter values of the brachial and ulnar arteries were measured. Control duplex ultrasound measurements were performed at three months post-operatively. Flow and diameter changes in the brachial and ulnar arteries were recorded. Results: Significant increase was shown in ulnar artery flow and diameter values in post-operative measurements. A significant increase was observed in brachial artery diameter, accompanied by a relative decrease in flow value. There were no mortality or ischemic complications in our study. Transient paresthesia as a neurological complication was observed in 4 patients. Conclusion: Radial artery use for coronary bypass surgery leads to significant changes in ulnar and brachial arteries. All flow and diameter changes can be detected by color Doppler ultrasonography in the early stages. These adaptation mechanisms show that the radial artery can be safely harvested as graft material.Öğe İliak anevrizma görünümü veren ektopik böbrek(2014) Dereli, Yüksel; Durgut, Kadir; Hoşgör, Kemalettin; Özdemir, Ramis; Orhan, AtillaPelvik böbrek nadir görülen bir konjenital anomalidir. Pelvik yerleşimli ektopik böbrek konjenital renal ektopinin en sık görülen şeklidir. Ektopik pelvik böbreğin otopsi serilerinde görülme oranının 1/2100-3000 oranında olduğu bildirilmektedir. Ektopik böbrek genellikle klinik belirti vermez ve tanı rastlantısal olarak konulur. Anevrizmalar en sık infrarenal abdominal aorta da görülür. İliak arter anevrizmaları daha az sıklıkla görülürler ve genellikle abdominal aort anevrizması ile birliktedirler. Renal anomaliler retroperitoneal cerrahi prosedürleri komplike hale getirebilir. Abdominal aort cerrahisi uygulanacak hastalarda ameliyat esnasında gelişebilecek komplikasyonların önlenebilmesi için renal anomalilerin tanımlanması önemlidir. Bu makalede, izole sağ iliak arter anevrizması görünümü veren ektopik pelvik böbrek olgusu sunuldu.Öğe Koroner arter baypas cerrahisinde radiyal arter grefti kullanılan hastalarda ameliyat sonrası dönemde brakiyal ve ulnar arterlerde meydana gelen akım ve çap değişikliklerinin incelenmesi(2015) Işık, Mehmet; Yüksek, Tahir; Dereli, Yüksel; Görmüş, Niyazi; Durgut, Kadir; Koç, OsmanAmaç: Radiyal arter grefti koroner baypas cerrahisinde yaygın olarak kullanılan bir seçenektir. Bu hastalarda önkol ve el dolaşımı ulnar arter tarafından sağlanmaktadır. Bu çalışmada, koroner baypas cerrahisi için radiyal arter grefti kullanılan hastalarda brakiyal ve ulnar arterlerde meydana gelen akım ve çap değişikliklerini araştırdık. Yöntemler: Kliniğimizde Eylül 2007 ile Eylül 2008 tarihleri arasında elektif koroner baypas cerrahisi uygulanan 20 hastada radiyal arter grefti kullanıldı. Ameliyat sonrası dönemde, Allen Testi ve Doppler ultrasonografi ile önkol ve el dolaşımı için ulnar arterin yeterli olup olmadığı araştırıldı. Brakiyal ve ulnar arterlerin bazal akım ve çap değerleri ölçüldü. Kontrol Doppler ultrasonografi ölçümleri ameliyat sonrası üçüncü ayda yapıldı. Brakiyal ve ulnar arterlerde meydana gelen akım ve çap değişiklikleri kaydedildi. Bulgular: Ameliyat sonrası ölçümlerde ulnar arter akım ve çap değerlerinde anlamlı artış gözlendi. Brakiyal arterde ise kesit alanı olarak anlamlı artış görülürken, akım değerlerinde rölatif bir azalma gözlendi. Çalışmamızda mortalite ve iskemik komplikasyon görülmedi. Nörolojik komplikasyon olarak 4 hastada geçici parestezi saptandı. Sonuç: Koroner arter baypas cerrahisi için radiyal arter kullanımı ulnar ve brakiyal arterlerde önemli değişikliklere yol açar. Bu akım ve çap değişiklikleri erken dönemde renkli Doppler ultrasonografi ile tespit edilebilir. Bu adaptasyon mekanizmaları radiyal arterin greft olarak güvenle çıkarılabileceğini göstermektedir.Öğe Myokard korunmasında kristalloid ve kan kardiyoplejisi(Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 1996) Durgut, Kadir; Yeniterzi, MehmetKoroner bypass operasyonu uygulanan 30 hasta iki gruba ayrılarak kristalloid ve kan kardiyoplejisi grubu oluşturuldu.Kan kardiyoplejisi ve kristalloid kardiyoplejinin myokard korunmasındaki yeri enzim seviyesinde araştırıldı. Ayrıca KPB süresi ve AKZ ile enzim seviyesi ilişkisi ortaya konulmaya çalışıldı.Kristalloid ( grup 1) ve kan ( grup 2 ) kardiyoplejisinde hasta başına distal anastomoz sayısı sırasıyla, 2.4 ± 0.6 ve 2.4 + 0.7 idi. Her iki grup da homojen hale getirildi.Kristalloid ve kan kardiyoplejisi aort kökünden verildi. Hastalar 30 ° C'ye kadar soğutuldu. Değerlendirmede aşağıdaki parametreler dikkate alındı: 1. Postoperatif pozitif inotrop velABP desteği 2. Postoperatif CK-MB, LDH, CK ve SGOT enzim seviyeleri 3. EKG değişiklikleri 4. Krosklemp kalktıktan sonra spontan sinüs ritmine dönüş Kan kardiyopleji grubunda hasarla ilgili daha düşük enzim değerleri elde edildi. Birinci grupta 3 ( % 20 ), ikinci grupta 2 ( % 13.3 ) hastada postoperatif erken dönemde ÎABP desteği gerekti. Yine 1. grupta 14 hastada ( % 93.3 ), 2.grupta 1 ( % 6.6 ) hastada postoperatif pozitif inotrop ihtiyacı oldu.İkinci grupta 2 hasta ( % 13.3 ) Mf geçirdi.Her iki grupta ciddi ritm problemi gözlenmedi.Kristalloid kardiyopleji grubunda krosklemp kalktıktan sonra fibrilasyon gözlenirken, kan kardiyoplejisi grubunda sadece 2 hastada fibrilasyon gözlendi ve defibrile edildi.Bu grupta 13 hastada spontan sinüs ritmi döndü. Her iki grupta enzim seviyeleri ile KPB süresi ve AKZ zamanı arasında pozitif doğrusal bir ilişki farkedildi Sonuçlar, kan kardiyoplejisi ile daha iyi bir myokardial koruma sağlanabileceğini düşündürmektedir.Kan kardiyoplejisinin iyi klinik sonuçlar ve düşük enzim seviyeleri ile myokard korunmasının güvenilir alternatif bir yolu olduğunu söyleyebiliriz. Anahtar Kelimeler: Kardiyopleji, Myokard korunması