Yazar "Gök, Hasan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Can neutrophil/lymphocyte ratio predict recurrence of non-valvular atrial fibrillation after cardioversion?(2013) Arıbaş, Alpay; Akıllı, Hakan; Gül, Enes Elvin; Kayrak, Mehmet; Demir, Kenan; Duman, Çetin; Gök, Hasan; Alibasiç, Hajrudin; Yazıcı, Mehmet; Özdemir, KurtuluşAmaç: Yüksek nötrofil/lenfosit oranının (NLO) koroner arter baypas cerrahisi sonrası atriyal fibrilasyon (AF) gelişmesiyle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada NLO’nın kapak hastalığının eşlik etmediği AF’de elektriki kardiyoversiyon (KV) sonrası nüksü öngördürmede etkinliği araştırıldı. Yöntemler: Bu prospektif kohort çalışmasına, elektriki KV sonrası başarılı olunan toplam 149 hasta alındı. Tüm hastaların KV öncesi; kişisel bilgileri kaydedildi, tam kan sayımı, alışılagelen biyokimyasal tetkikleri ve yüksek duyarlılıklı C-reaktif protein (hs-CRP) çalışıldı. İşlem öncesi ekokardiyografik ölçümleri kaydedildi. KV sonrası hastalar rekürrens açısından altı ay takip edildi. Nüks gelişen grubun bazal karakteristikleri sinüs grubu ile Student t- testi kullanılarak karşılaştırıldı. Rekürrensin bağımsız öngördürücüleri lojistik regresyon analizi ile araştırıldı. Bulgular: Kırk altı hastada nüks izlendi. Nüks grubunda AF süresi [ortanca: 16 (çeyrekler arası aralık (ÇAA): 14.25]’e karşın, ortanca: 12 (ÇAA: 11) ay ve sol atriyum (SA) çapı (4.5±0.4 cm’e karşın, 4.3±0.5 cm belirgin uzun bulundu. Nüks gurubunda, sinus ritmine oranla başlangıç hs-CRP değerleri belirgin yüksek (ortanca: 9.80’e (ÇAA: 8.50) karşın ortanca: 4.28 (ÇAA: 5.65) mg/dL iken, NLO her iki grupta benzerdi. [rekürrens grubunda ortanca: 2.38 (ÇAA: 2.09), sinüs grubunda ortanca:2.23 (ÇAA: 1.23). NLO ile hs-CRP seviyeleri ve yaş arasında zayıf bir pozitif ilişki mevcuttu. Çoklu lojistik regresyon analizinde hs-CRP [OO: 1.34 (1.09-1.65 %95 GA) SA çapı [OO: 11.92 (1.84-77.07 %95 GA) spontan eko kontrast varlığı [OO: 5.40 (1.04-12.02 %95 GA) ve sistolik kan basıncı [OO: 1.05 (1.01-1.10 %95 GA) nüksün bağımsız öngördürücüleri olarak izlendi. Sonuç: NLO başarılı kardiyoversiyon sonrası AF nüksünü öngördürmede etkisiz bulunmuştur. Hs-CRP başarılı kardiyoversiyon sonrası nüksü öngördürmede etkin olarak kullanılabilir. (Anadolu Kardiyol Derg 2013; 13: 123-30).Öğe Effect of termination of the left anterior descending coronary artery (wrapped or non-wrapped property) on tissue Doppler echocardiography findings in patients with anterior myocardial infarction: An observational study(2012) Sönmez, Osman; Vatankulu, Mehmet Akif; Kayrak, Mehmet; Karaarslan, Şükrü; Altunbaş, Gökhan; Özdemir, Kurtuluş; Gök, HasanAmaç: Primer perkütan koroner girişim ile başarılı tedavi edilen anteriyor miyokart enfarktüs (AME) hastalarında sol ön inen koroner arter (LAD) sonlanımının doku Doppler ekokardiyografi(DDE) bulgularına etkisinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışma enine kesitli gözlemsel prospektif olarak planlandı. Seksen dört hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalara ilk üç gün içinde ekokardiyografik değerlendirme yapıldı. Klasik DDE parametreleri sağ ventrikül (RV) lateral duvar ve sol ventriküle (LV) ait dört duvardan alındı. DDE parametreleri olarak; sistolik fonsiyonların değerlendirilmesinde - DDE mitral annüler sistolik hız değeri - Sm, diyastolik fonksiyonların - DDE mitral annüler erken ve E/A değerleri, kombine sistolik ve diyastolik fonksiyonların değerlendirilmesinde - miyokart performans indeksi (MPI) değeri kullanıldı. LAD sonlanım özelliğine göre iki gruba (sarılı olan ve olmayan LAD) ayrıldı. İstatistiksel analizde Student-t, Mann-Whitney U ve Ki-kare testleri, Pearson ve Spearman bivaryasyon korelasyon analizleri kullanıldı. Bulgular: Hastaların demografik verileri ve bazal ekokardiyografik ölçümleri benzerdi. RV ve LV için 4 duvardan alınan anüler DDE parametrelerinden sadece anteriyor Sm değerinde (Ant Sm) istatistikî anlamlılık ortaya çıkarken, Em, Am ve MPI değerlerinde anlamlı değişiklik tespit edilmemiştir. LAD koroner arterin LV apikalde sonlanan, diyafragmatik yüze (sarılı olmayan) geçiş göstermeyen olgularda anteriyor duvarın Sm değeri LAD koroner arterin LV apikalde sonlanmayan, diyafragmatik yüze geçiş gösterdiği (sarılı olan) olgulara göre daha fazla etkilendiği ortaya çıkmıştır. Anteriyor Sm değeri ile LAD uzunluğu arasında korelasyon tespit edildi. Sonuç: LAD sonlanımı primer perkütan koroner girişim ile başarılı tedavi edilen AME hastalarında, erken dönemde anteriyor duvarın sistolik fonksiyonları için önemli bir parametredir.Öğe Kardiyoloji yoğun bakım ünitesinde yatan hastalarda anksiyete ve depresyon sıklığı ve etki eden faktörler(2016) Kutlu, Ruhuşen; Demirbaş, Nur; Gök, Hasan; Işıklar Özberk, DeryaAmaç: Bu çalışmada Kardiyoloji Yoğun Bakım Kliniğinde yatarak tedavi gören hastalarda anksiyete ve depresyon sıklığı ile beraber etki eden faktörler değerlendirildi. Çalışma planı: Bu kesitsel, analitik çalışmaya yatarak tedavi gören 245 hasta (148 erkek, 97 kadın; ort. yaş 63.513.8 yıl; dağılım 20-98 yıl) dahil edildi. Tüm hastalara sosyodemografik bilgi formu ve hastane anksiyete ve depresyon ölçeği uygulandı. Sigara bağımlılığı Fagerström nikotin bağımlılık testi ile değerlendirildi.Bulgular: Halen sigara içmekte olan hastaların Fagerström bağımlılık puan ortalaması 5.61.9 ve %40'ı orta bağımlılık düzeyinde idi. Erkek hastaların %45.9'u ve %17.6'sı sırasıyla miyokard enfarktüsü ve unstabil angina pektoris tanısı ile takip edilmekte idi. Kadın hastaların %30.9'u, %26.8'i ve %22.7'si sırasıyla aritmi, miyokard enfarktüsü ve kalp yetmezliği tanısı ile takip edilmekte idi. Hastaların %53.9'unda (n132) ve %86.1'inde (n211) sırasıyla anksiyete ve depresyon belirlendi. Yaş, ekonomik durum ve sigara kullanımı ile anksiyete ve depresyon puanları arasında anlamlı ilişki bulunmadı (p0.05). Anksiyete puanları evli hastalarda (11.64.3) evli olmayan hastalardan (9.83.7) anlamlı derecede daha yüksek idi (p0.008). Sırasıyla anksiyete ve depresyon puanları çalışan bireylerde (11.64.2-10.04.0; p0.013) (12.03.8-9.73.9; p0.001), ilkokul ve altı eğitimlilerde (11.74.3-10.13.9; p0.009) (12.23.9-9.83.7; p0.001) ve kadın cinsiyette (12.14.6-10.63.8; p0.005) (12.34.211.03.8; p0.009) anlamlı derecede daha yüksek idi. Sonuç: Anksiyete ve depresyon kardiyoloji yoğun bakım ünitesinde yatan hastalarda sık karşılaşılan sorunlardır. Hastalar klinisyenler tarafından biyopsikososyal özellikler yönünden bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Depresyon düzeylerinin ve ilişkili faktörlerin tespiti tedaviye uyumu kolaylaştırabilmekte, anksiyeteyi azaltabilmekte ve yaşam kalitesini artırabilmektedir.Öğe Penetran Perikard Yaralanmalarının Değerlendirilmesinde Transözofageal Ekokardiyografi(2013) Erdoğan, Halil İbrahim; Gül, Enes Elvin; Gök, Hasan…Öğe Pulmoner Hipertansiyon Tanı ve Tedavisi(2013) Akıllı, Hakan; Yıldırım, Oğuzhan; Gök, HasanPulmoner hipertansiyonun (PH) etyolojik olarak birçok sebebi mevcut olup, sebebi ne olursa olsun ilerleyici ve sinsi bir hastalıktır. PH’nın kendine özgü semptomlarının olmamasından dolayı tanı konulması gecikmekte ve ileri evrelerde tanı konmaktadır. PH ileri evrelerde tedaviye daha az yanıt vermesi ve prognozunun kötü olması sebebiyle erken tanı ve tedavisi önem arz etmektedir Pulmoner hipertansiyon tanısı konulduktan sonraki basamak, hastanın kliniğinin ağırlık derecesinin belirlenmesidir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) FS I veya II hastalarda tedavi edilmediğinde 4 yıllık sağkalım %50’nin altındadır. DSÖ fonksiyonel sınıflar (FS) III veya IV hastalarda ise 2 yıllık sağkalım %60’ın altındadır. Hafif semptomatik hastalarda bile, PH tedavi edilmediğinde hızla kötüleşmektedir. Pulmoner hipertansiyon tedavisinde amaç; PH şiddetini azaltmak, fonksiyonel kapasitesini, yaşam kalitesini düzeltmek, sağ ventrikül işlevlerini iyileştirmek, oluşabilecek tromboembolik yükü azaltmak ve iyi prognoz sağlamaktır. Bu yazıda güncel kılavuzlar ışığında pulmoner hipertansiyon tanı ve tedavisi anlatılmıştır.Öğe Sol Ventrikül Diyastol Sonu Basıncı Tahmininde Mitral A Dalga Yükselme Zamanının Değeri(2015) Akıllı, Hakan; Arıbaş, Alpay; Erer, Murat; Kayrak, Mehmet; Karanfil, Mustafa; Erdoğan, Halil İbrahim; Özdemir, Kurtuluş; Gök, HasanAmaç: Bu çalışmada sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun korunduğu hastalarda (ejeksiyon fraksiyonu >%50), mitral A dalga yükselme zamanının, sol ventrikül diyastol sonu basıncını öngörmedeki yerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Mayıs 2012 ile Ekim 2013 tarihleri arasında koroner anjiyografi yapılmasına karar verilen 121 hasta çalışmaya dahil edildi. Ekokardiyografi kayıtları alındıktan sonra, ölçümlerden habersiz başka bir araştırmacı tarafından sol kalp kateterizasyonu ile sol ventrikül diyastol sonu basıncı ölçüldü. Basınç değerlerine göre hastalar üç gruba ayrıldı. Sol ventrikül diyastol sonu basıncı 0 ile 10 mmHg arası olanlar grup 1, 11 ile 15 mmHg arasında olanlar grup 2, 16 mmHg ve üzeri olanlar ise grup 3'e dahil edildi. Demografi k özellikler, vital bulgular ve ekokardiyografi k parametreler gruplar arasında karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmamıza dahil edilen 121 hastadan 60 (%49,5) tanesi grup 1'e, 30 (%24,7) tanesi grup 2 ye, 31 (%25,6) tanesi grup 3 içerisine alındı. Gruplar arası yapılan analizde yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi, komorbit durumlar ve vital bulgular arasında anlamlı bir fark izlenmedi. Gruplar arasında mitral A dalga yükselme zamanında anlamlı bir fark izlenmedi. (Sırasıyla, 79,3±19,6 cm/sn, 83,9±12,5 cm/sn, 80,2±20,1 cm/sn p=0,51). Sonuç: Tüm bu bulgulara rağmen net veriler için daha fazla hasta katılımının olduğu çalışmalara ihtiyaç olduğu açıktır.