Yazar "Köse, Doğan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir çocukta serebellumun disembriyoplastik nöroepiteliyal tümörü(2014) Köse, Doğan; Kalkan, Erdal; Paksoy, Yahya; Toy, Hatice; Üçüncü Ergün, Nurcan; Köksal, YavuzDisembriyoplastik nöroepitelyial tümörler (DNT) tipik olarak supratentorial yerleşen benign neoplazmalardır. Bilinç ve postural tonus kaybı şikayetleri ile bir lokal hastaneye başvuran 12 yaşındaki erkek hasta saptanan serebellar kitlesi nedeniyle hastanemize refere edildi. Hikayesinden benzer şikayetlerinin 3 ve 10 yaşlarında da tekrar ettiği ancak o dönemde pediatric kardiyolog ve pediatric nörolog tarafından yapılan incelemelerde herhangi bir anomaliye rastlanmadığı öğrenildi. Hastanın fizik muayenesi ve rutin laboratuvar tetkikleri normaldi. Serebellumda saptanan kitle total olarak çıkarıldı. Alınan dokunun histopatolojik değerlendirmesi ile hastaya DNT tanısı konuldu. Hasta halen, 5 yıldır, herhangi bir nüks belirtisi olmadan ayaktan takip edilmektedir. Bu yazıda serebellum yerleşimli DNT'ye sahip bir çocuk vakanın literatürle paylaşılması amaçlanmıştır.Öğe Çocukluk çağında gonad tümörleri(2012) Çiftci, İlhan; Köse, Doğan; Köksal, Yavuz; Günel, EnginGiriş: Testis ve over tümörleri nadir görülen tümörlerdir ancak çocuklarda sıklığı yetişkinlere oranla daha yüksektir. İki taraflı da görülebilirler ancak sağ tarafı tercih ederler. Dördüncü dekatta pik yapmalarına rağmen her yaşta görülebilirler. Ergen ve çocuklarda en sık rastlanan genital neoplazma ise germ hücreli tümörlerdir. Akciğer, meme, kolon ve pankreas kanserlerinden sonra ölümlerin en sık nedenidir. Metod: Bu çalışmamızda retrospektif olarak Çocuk Onkoloji ve Çocuk Cerrahisi Kliniklerine son yedi yılda gonadal kitle nedeni ile başvuran hastaların epidemiyolojik ve klinik özellikleri gözden geçirilmiştir. Sonuç: Gonadal tümör teşhisi erkeklerde oldukça kolaydır. Dikkatli fizik muayene ile testiste kitle tespit edilebilir, hidrosel gibi, testiste kitle yapan hastalıklardan ayırt edilmelidir. Kızlarda şikâyetler belirsiz olduğu için teşhis genellikle kitle etkisi nedeni ile konulmaktadır. Bu nedenle yaş olarak daha geç tanı almaktadırlar. Kliniğe üriner sistem semptomları yada kabızlık ile gelen hastalarda mutlaka sorgulama ve fizik muayene dikkatle yapılmalı, gonadal tümörler unutulmamalıdır.Öğe Hypothermia and Hodgkin lymphoma in children(2016) Köksal, Yavuz; Çalışkan, Ümran; Köse, DoğanHodgkin lenfoma ilişkili hipotermi nadiren tanımlanmıştır. Bu duruma; hipotalamus, santral ve periferik vasküler sistem, deri ve kaslarda meydana gelecek olan bir disfonksiyon neden olabilir. Bu yazıda hipotermi gelişen iki Hodgkin lenfoma vakası sunulmuştur.Olgu 1: Ateş, kilo kaybı ve gece terlemesi yakınmaları ile başvuran yedi yaşındaki kız hastaya, dalağında tespit edilen lezyonlardan yapılan biyopsi ile ''Hodgkin lenfoma, mikst selüler tip'' tanısı konuldu. Tanı çalışmaları sürerken ateş için hastaya düzenli olarak parasetamol veriliyordu. Hastaya ABVD (adriyamisin, bleomisin, vinkristin, dakarbazin) tedavi protokolü başlandı. İlk gün kemoterapisini aldıktan sonra hastada hipotermi gelişti ancak bu durum ek bir tedaviye ihtiyaç olmadan yaklaşık 5 gün sonra kendiliğinden düzeldi. Olgu 2: Ateş, kaşıntı ve boyunda şişlik yakınması ile başvuran dokuz yaşındaki kız hastaya, servikal lenf nodundan yapılan biyopsi ile ''Hodgkin lenfoma, nodüler sklerozan tip'' tanısı konuldu. Tanı çalışmaları sürerken ateş için hastaya düzenli olarak parasetamol veriliyordu. Bu süreçte (kemoterapi almadan önce) hastada hipotermi gelişti. Hastaya ABVD tedavi protokolü başlandı. Hipotermi ek bir tedaviye ihtiyaç olmadan yaklaşık 3 gün sonra kendiliğinden düzeldi. Hodgkin lenfomada oluşan hipotermi muhtemelen üretilen endojen pirojenlerin miktarına ve buna bağlı olarak duyarlılaşmış olan hipotalamusun kişisel olarak değişebilen negatif geri bildirim eşiğine bağlıdır.Öğe The utility of prenatal ultrasonography for the detection of congenital masses(2015) Köse, Doğan; Ünal, Ekrem; Acar, Ali; Örs, Rahmi; Köksal, YavuzAmaç: Konjenital kitleler artmış perinatal komplikasyon ve ölüm riski ile ilişkilidir. Bu nedenle doğum öncesi görüntüleme çalışmaları, optimum doğum sonrası müdahaleleri belirlemek için esastır. Biz bu yazıda; konjenital kitlelerin belirlenmesinde prenatal ultrasonografinin yararlılığını değerlendirdik. Yöntem : Kitlesi olan 19 yenidoğan bebek bu retrospektif çalışmaya alındı. Ultrasonografik tanı, tanı anındaki gebelik yaşı, hayatta kalma ve hastalığın histolojik doğrulama verileri incelendi. Bulgular: Kitlesi olan bu 19 yenidoğan bebeğin (8 erkek ve 11 kız), 13ünde (%68) tanı prenatal dönemde konuldu. Kitleler abdominal (n: 12), göğüs (n: 6) ve kranial (n: 1) yerleşimli idi. Abdominal ve torakal kitlelerin prenatal tanı oranları sırasıyla, 10/12 (%83), 3/6 (%50) idi. Intrakranial kitle ise prenatal dönemde tespit edilemedi. Pre natal saptanan kitlelerin kesin tanıları, 4 hastada; teratom, 2 hastada; over kistadenomu, 2 hastada; Wilms tümörü, 1 hastada; nöroblastom ve 1 hastada da; rabdomiyom idi. Kalan 3 hastada ise çeşitli (mezenter kisti, gastroenterik kist, lenfanjioma) kitlel er vardı. Sonuç : Bizim veriler abdominal ve kistik kitlelerin prenatal dönemde ultrasonografik inceleme ile daha kolay tespit edildiğini göstermektedir.