Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Kaynak, Adnan" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effects of flavanoid on the treatment of hepatopulmonary syndrome
    (Korean Surgical Society, 2013) Atalay, Talha; Cakir, Murat; Tekin, Ahmet; Kucukkartallar, Tevfik; Kargin, Suleyman; Kartal, Adil; Kaynak, Adnan
    Purpose: Hepatopulmonary syndrome is an arterial oxygenation disorder brought about by advanced liver failure and pulmonary vascular dilatations. The reason why hypoxia develops in hepatopulmonary syndrome depends on the broadening of perialveolar capillary veins. Our study aims to investigate the effects of Flavanoid on hepatopulmonary syndrome through its inhibition of nitric oxide. Methods: Three groups, each having 8 rats, were formed within the scope of our study. Group I (the control group) only received laparatomy, group II received choledoch ligation, and group III was administered Flavanoid (90% flavonoid diosmin, 10% flavonoid hesperidin) following choledoch ligation. The rats were administered Flavanoid at week two following choledoch ligation. The rats' livers and lungs were examined histopathologically following a five-week follow-up and the perialveolar vein diameters were measured. Arterial blood gases and biochemical parameters were evaluated. Results: It was seen that fibrosis and oxidative damage in the liver with obstructive jaundice as well as hypoxia with pulmonary perialveolar vein sizes were significantly lower than the other group with cirrhosis formed through the administration of Flavanoid. Conclusion: We have concluded that Flavanoid administration might be useful in the treatment of hypoxia in hepatopulmonary syndrome and the delay of cirrhosis contraction.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effects of selenium and vitamin E on lung tissue in rats with sepsis
    (Canadian Soc Clinical Investigation, 2012) Atli, Mustafa; Erikoglu, Mehmet; Kaynak, Adnan; Esen, Haci H.; Kurban, Sevil
    Purpose: In this study we examined the ability of selenium and vitamin E to prevent sepsis-induced changes in lung tissue. Methods: Fifty rats were divided into five groups: Group 1: Control group; Group 2: Sepsis group. In this group only cecal ligation and perforation (CLP) was performed. Group 3: Selenium group. An intraperitoneal dose of 100 mu g selenium was given for the first two days followed by a daily dose of 40 mu g for the next five days. CLP was performed the following day. Group 4: Selenium and vitamin E group. In addition to selenium, vitamin E was given intramuscularly in a dose of 250 mg/kg/day for seven days. CLP was performed the following day. Group 5: Vitamin E group. Vitamin E was given intramuscularly in a dose of 250 mg/kg/day for seven days. CLP was performed the following day. Results: There were significant differences between Group 2 and all other groups in terms of blood gas values (pH, pCO2, SaO2), and leukocyte, C-reactive protein (CRP) and glutathione peroxidase levels (p< 0.005). There was no statistically significant difference between groups 3, 4 and 5 in terms of histopathological changes in lung tissue (p> 0.05), but all groups were significantly different compared with Group 2 (p< 0.05). Conclusion: Sepsis-induced lung tissue damage can be reduced or prevented by pretreatment with of selenium and/or vitamin E in a rat model.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Pankreasın Solid Psödopapiller Tümörü: Üç Olgu Sunumu
    (2013) Çakır, Murat; Küçükkartallar, Tevfik; Tekin, Ahmet; Esen, Hacı Hasan; Gündeş, Ebubekir; Kaynak, Adnan
    Pankreasın solid psödopapiller tümörü (SPT) nadir görülen, patogenezi halen belirsiz ve cerrahi sonrası prognozu iyi olan bir pankreatik tümördür. 2005-2011 yılları arasında kliniğimizde malignite nedeniyle pankreas cerrahisi uygulanan 190 hastanın 3(%1,5)'üne histopatolojik olarak SPT tanısı kondu. Hastaların başvuru şikayeti nonspesifik karın ağrısı olup üçü de kadın idi. Tümör iki hastada pankreas kuyruğunda, bir hastada ise pankreas baş kesiminde idi. İki hastaya distal pankreatektomi ve splenektomi, bir hastaya ise pankreatikoduodenektomi yapıldı. Tüm hastalarda R0 rezeksiyon sağlandı. Patolojik incelemede tüm hastalarda cerrahi sınır negatif olup lenf nodu metastazı ve damar ya da sinir invazyonu saptanmadı. Sonuç olarak pankreasın solid pseudopapiller tümörleri nadir görülen ancak tedavi edilebilir pankreas tümörleridir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The relationship between fecal incontinence and vaginal delivery in the postmenopausal stage
    (2017) Kargın, Süleyman; Çifçi, Sami; Kaynak, Adnan; Ataseven, Hüseyin; Kadıyoran, Cengiz; Çakır, Murat
    Amaç: Obstetrik anal sfinkter yaralanmaları vajinal doğumların önemli bir komplikasyonudur ve istemsiz gaz, sıvı veya katı gaita kaçağı olarak tanımlanan fekal inkontinanslara neden olmaktadırlar. Tüm doğumların %0,5-9'unda sfinkter yaralanması görülmesine rağmen endoanal ultrasonografinin kullanıma girmesiyle vajinal doğum yapmış kadınların %20-41'inde okült anal sfinkter yaralanmaları olduğu tespit edilmiştir. Çalışmamızın amacı postmenapozal dönemde insidansı dramatik artan fekal inkontinansların okült anal sfinkter yaralanmaları ile ilişkisinin incelenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Anal sfinkter yaralanması öyküsü olmayan 18-70 yaş arası 200 sağlıklı kadın çalışmaya alındı. Katılımcılar premenapozal ve postmenapozal vajinal doğum; premenapozal ve postmenaozal sezaryenle doğum yapanlar olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Katılımcılar menapoz durumu ve doğum türüne göre 4 gruba ayrıldı. Wexner inkontinans skorları belirlendi. Katılımcıların anal sfinkter defektleri endoanal ultrason ile anal sfinkter fonksiyonları ise anorektal manometer ile değerlendirildi.Bulgular: Grup 1'de anorektal manometre ölçüm değerleri grup 3'ten anlamlı olarak daha düşük bulundu (p0,01). Grup 1 ve grup 3 arasında Wexner skoru benzerdi. Grup 2'nin anorektal manometrik ölçüm değerleri grup 4'ten anlamlı olarak daha düşüktü. Wexner skoru ise grup 2'de anlamlı olarak daha yüksekti (p0,03). Sonuç: Vajinal doğum sonrası oluşan anal sfinkter yaralanmaları kadınlarda menapoz sonrası fekal inkontinansların insidansının artmasına ve fekal inkontinans semptomların oluşmasına neden olan bir faktör olabilir.

| Necmettin Erbakan Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Yaka Mahallesi, Yeni Meram Caddesi, Kasım Halife Sokak, No: 11/1 42090 - Meram, Konya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez ayarları
  • Gizlilik politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri bildirim Gönder