Güzel Sanatlar

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 8 / 8
  • Öğe
    Derviş Zaim Sinemasını Anlamak: Anlatı, Zaman, Mekân
    (NEÜ Yayınları, 2023) Editörler: Aslan, Mustafa; Ceylan Apaydın, Şebnem; Aslan, Mustafa; Ceylan Apaydın, Şebnem
    Türk sinemasının auteur yönetmenleri arasında kabul edilen Derviş Zaim, çağdaşları arasında sinemayla çok yönlü ilişki kurması bakımından farklı bir yerde durmaktadır. Zaim'in her filminde köklü geleneğe ve kadim metinlere referans vererek anlattığı hikayeler bir araya getirildiğinde daha geniş ve üst bir anlatısı olan başka bir hikâye ortaya çıkmaktadır. Filmlere bütünlüklü bir bakışla bakıldığında asıl filmin sekansı gibi duran filmler, Zaim'in en önemli özelliğidir. Türk sinemasında anlatısı böylesine güçlü bir yönetmeni bu derleme kitapta tanımlamaya çalışmak oldukça güç. ''Derviş Zaim Sinemasını Anlamak: Anlatı, Zaman, Mekân'' isimli kitapta, farklı üniversitelerde ve farklı disiplinlerde akademik çalışma yapan 8 araştırmacıyla Derviş Zaim sinemasının anlatılmaya çalışılmıştır. Böylece kitap Zaim sinemasının yönetmen üzerinden yapılacak sonraki çalışmalara zemin olması açısından önemlidir.
  • Öğe
    Selçuklu ve Beylikler Devri Cild Sanatı (Kastamonu Yazma Eser Kütüphanesi Örnekleri)
    (NEÜ Yayınları, 2023) Boydak, Fatma Şeyma
    CİLD SANATI, Türk İslâm kitap sanatları içerisinde gerek bezemeleri gerekse muhafaza göreviyle hem işlevsel hem de tezyînî özelliğe sahip bir sanattır. İlk Türk cildinin tespit edildiği Uygurlar döneminden bu yana cild sanatımız; Gazneliler, Büyük Selçuklularla gelişme göstermiş ve Anadolu coğrafyasında zirve noktasına ulaşmıştır. XI. yüzyıl sonlarından itibaren Anadolu'ya hâkim olan Selçuklular, burada XII. ve XIII. yüzyıllarda sanat değeri yüksek cildler üreterek Türk İslâm cild sanatı içerisinde önemli bir yere sahip olmuşlardır. Cild sanatındaki teknik ve tezyînî gelişmeler Anadolu Beylikleri döneminde de sürmüştür. Gerek Selçuklu gerekse Beylikler devri mücellidlerince üretilen cildler bu ilerlemeyi kanıtlar niteliktedir. Onlar tarafından üretilen geçme, geometrik, rûmî ve bitkisel tezyînâtlı cildler dönemin cild üslûbunu oluşturmuştur. Çalışmada Selçuklu ve Beylikler dönemi cild üslûbu detaylı bir şekilde ele alınmış, Kastamonu ve yöresinde üretilmiş olması muhtemel Beylikler devri cildlerinin teknik ve tezyînî özellikleri belirlenmiş ve bu cildlerin Selçuklu cild üslûbuna benzer veya ondan farklı yönleri tespit edilmeye çalışılmıştır. İncelenen örneklerden ulaşılan sonuçlar gösteriyor ki Anadolu coğrafyasındaki Selçuklu ve Beylikler devri mücellidlerinin sanat üslûbu birbirine benzemektedir. Selçukluların Orta Asya ve İran coğrafyasından Anadolu'ya getirip burada geliştirdikleri cild üslûbları, devamında gelen Beylikler devri sanatkârlarına ışık tutmuştur. Anadolu'da Selçuklular tarafından üretilen cildler, XIV. ve XV. yüzyıllarda tüm Anadolu Beyliklerinin cildlerine tesir etmiştir. Candaroğulları da bu tesirde kalan beyliklerden birisi olmuştur. Beyliğin hâkimiyet bölgesi olan Kastamonu'daki çeşitli medrese ve dergâhlara vakfedilen eserlerin cildlerinden anlaşıldığı kadarıyla, Candaroğulları hem Selçuklu üslûbunda cildler üretmiş hem de özgün bir cild üslûbu ortaya koymaya çalışmıştır.
  • Öğe
    Medya Tartışmaları
    (NEÜ Yayınları, 2022) Editör: Türkmenoğlu, Ahmet Tarık; Türkmenoğlu, Ahmet Tarık
    Medya, modern toplumlarda hayatın merkezinde yer almaktadır. Eğitimden kültüre, siyasetten ekonomiye, bireysel yaşamdan sosyal yaşamın çeşitli yönlerine değin çok geniş bir yelpazede medyanın izlerini kaçınılmaz olarak görmekteyiz. Bu açıdan günümüz toplumlarına yönelik yürütülen tartışmaların medyaya değinmeden yürütülmesi bir eksiklik olacaktır. Diğer bir ifade ile günümüz toplumlarına yönelik hangi konuyu ele alırsak alalım, bunların her birinde medyanın tartışmaya dâhil edilmesi kaçınılmazdır. Medyanın modern toplumlardaki bu merkezi önemi temel alınarak oluşturulan bu eserde geleneksel ve yeni medyanın birey, toplum ve siyaset üzerindeki yansımaları tartışılmaktadır.
  • Öğe
    Türk Müziği Solfej-Makam-Usûl-Dikte Alıştırmaları
    (NEÜ Yayınları, 2017) Gönül, Mehmet
    Eserin genişletilmiş bu baskısında; 15 zaman ve üzeri usûllerde bestelenmiş, dikte kâideleri ve usûl-düzüm kurallarına göre yazılarak usûl alıştırmaları bölümüne ilave edilmiş âsârımızın nâdîde eserlerinden örneklere, genel usûl külliyatında yer almayan ancak yörelerimizde türkülerimize kalıp olan karakteristik usûlerde eserlere ve temel makam anlatımlarına dizi ve küçük seyirlere ayrıca makam anlatımları öncesinde nazariyata ilişkin temel bazı tanımlara yer verilmiştir. Türk mûsikîsi, kadîm Türk kültürü temelinde, Selçuklu ve Osmanlı Devletlerini oluşturan Türkler, etnik toplum, topluluk ve milletlerin kültür-san’at hayatına doğrudan kattıklarıyla inkişâf etmiş, Ecdâdımızın yüksek medeniyyeti ve kıtaları aşan muazzam coğrafyası ile neşv ü nemâ bulmuş, nesilden-nesile meşk usûlü ile aktarılarak günümüze ulaşmış, eşsiz zenginliğe sahip bir Türk san’atıdır. Doğrudan hocadan-talebeye eğitim, öğretim ve aktarım modeli olan meşk usûlü, gelenekli san’atlarımızın eğitim ve intikâli için en doğru eğitim-öğretim modelidir. Bugün yapılması gereken, çağın gerekleri ve olanakları ile meşk sisteminin kaynak, metod, materyal vb. yazılı nüshalarını veya kusurlu kalan hususlarını gidermek, sürecin sağlıklı devamı konusunda teknoloji çağının imkânlarıyla ihtiyaç duyulan araç ve gereçleri en doğru kaynaklardan edinerek sisteme dâhil etmek ve/veya bu konuda yeni kaynaklar üretmek olmalıdır. Bizi biz yapan değerlerin ve kültürümüzün en saf kaynağı ve en müzeyyen vitrini olan, Türk-İslâm san’atları içerisinde en geniş paydayla yer alan mûsikîmizin icrâsında ulaştığı mertebe, maalesef kullanılan nota yazım sistemlerinin yokluğu ve/veya eksikliği sebebiyle yazılı kaynaklara ve icra yöntemlerinin süreçlerinin aktarılması bakımından gereğince arşivlere yansıtılamamıştır. Mûsikîmizin yazılı kaynaklara aktarılması hususunda artık vazgeçilemez bir noktaya ulaşan, bugün dünya sathında kullanılan batı kaynaklı nota üzerine bina edilen ve nazariyatçılarımızın mûsikîmizin makam zenginliğini ifâde etme gayretleriyle ürettikleri işaret ilaveleri ile günümüze ulaşan Türk mûsikîsi notası, her ne kadar -geçmişten günümüze ve bugün- çok değerli sanatçı ve akademisyenlerin bireysel gayretleriyle bir seviyeye ulaşabilmişse de hâlâ âsârın makam ve perde gereklerince nota ile ifâdesinin mümkün olamaması ve eğitiminin Türk müziği dinamikleriyle yurt genelinde bir standarda ulaşamaması gibi nedenler paydaşların üzerine düşen sorumluluğun önemini gözler önüne sermektedir. Türk müziği İşitme! Okuma! Yazma! olumsuz ifadeleri ile ilköğretim, ortaöğretim, lisans ve lisansüstü seviyelerde yürütülen, solfej (nota okuma) ve usûl dersleri ile dikte çalışmaları, özel ya da resmi pek çok kurum ve kuruluşta maalesef Türk müziği gerek ve gerçeklerinden uzak sürdürüldüğü görülebilmektedir. Mûsikîmizin temel iki unsuru olan makam ve perde temelli solfej dersleri ile güfte ile inkişaf eden ve zenginleşen usûl dersleri, çok kez makam ve usûl kuramını kapsamamakta ve Türk müziği makam ve usûl yapılarına gereğince “Türk müziği sazları eşliğinde” solfej ve dikte çalışmaları ihmâl edilmekte, yapılmamakta veya yapılamamaktadır. Türk mûsikîsi ancak kendi nüvesini oluşturan değerler, zenginlikler ve kazanımlar ile gereğince öğrenilebilir ve öğretilebilir. Bu ihtiyaçlar doğrultusunda uzun bir uygulama süzgecinden geçerek hazırladığımız ve ilkine ilâve olarak seyir, tanım, usul ve eser örnekleri ile genişlettiğimiz bu kitapta; Türk müziği solfej çalışmaları için Rast makamı doğal dizisi üzerinde, başlangıç seviyesinden başlayan solfej alıştırmaları sunulmuş, Türk müziği temel makamları ve geçkiler hakkında örnek alıştırmalara yer verilmiş, Nim Sofyan’dan-Devr-i Revan’a kadar olan Türk mûsikîsi usulleri için tümüyle usûl kalıplarına göre düzümlenmiş alıştırmalar sunulmuş, Raksan’dan-Zencire kadar olan usûllerde eser örnekleri ile günümüz usûl âsarı veya kaynaklarında karşılaşılmayan ve fakat yörelerimizde -özgün usûl kalıplarıyla- hayat bulan eserlere yer verilmiş, Türk müziğinin makam ve usûlleri gereğince yapılacak dikte çalışmaları için örnekler verilmiştir. Ayrıca çalışmamızda Türk mûsikîsinde usûl bahsi irdelenerek Nim Sofyan’dan Zencir’e kadar olan bütün usûllerin kalıplarına ve velvelelerine, yörelerde icra edilen özgün usul kalıplarına, ilâveten, günümüz Türk mûsikîsi icrasında, nispeten daha sık karşılaşıldığı düşünülen makamlar hakkında kısa tariflere dizi ve seyir örnekleri ile yer verilerek muhibbânın istifâdelerine ve katkılarına sunulmuştur.
  • Öğe
    Makam, Usûl ve Form Özellikleriyle Türk Mûsikîsinde İlâhiler
    (NEÜ Yayınları, 2022) Toptaş, Çağlar; Gönül, Mehmet
    Dünya sathında tarih sahnesinde yer alan insan kendi kültürünün oluşumunda ve aktarımında musikiyi daima araç olarak kullanmıştır. Kültürel hayatın oluşmasında en önemli unsur hiç şüphesiz inançtır. Toplumların kültürlerinin yaşanmasında aktarımında en önemli aktarım ve etkileşim unsuru olan mûsikî, dînî hayatın ifasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Mûsikî, dînî vecîbelerin, Allah’a olan kulluk vazifelerin yerine getirmesinde, zühd, takvâ gibi insanı yücelten hallere erişme amaçlarınca ibâdeti tezyîn etmede kullanılmıştır. Mûsikînin İslâm dininden önce de Arap yarımadasında varlığı bilinmektedir. Din ekseninde mûskînin uygulanması ise evvelâ Kur’an-ı Kerîm tilâvetinde görülür. Tarikatların oluşum süreci ile zikre eşlik amaçlı bestelenip icra edilen ilâhiler vasıtasıyla mûsikî, hem repertuvar hem form hem de nazarî açıdan gelişmiştir. Mûsikînin İslâm dininin geniş coğrafyalara yayılmasında tarikatların büyük katkısı bulunmaktadır. Bu bağlamda ilâhîler, Türk mûsikîsinin câmî ve tekke mûsikîsi türleri altında, ibâdet ve zikir amaçlı vücûda getirilen, köklü bir tarihe, kültüre, geleneğe sahip mûsikîmizin en önemli beste formlarındandır. Yüzyıllar boyunca, mutasavvıf şâirlerin ilâhî aşk ile gönüllerinden süzülen nutk-i şerifler, bestekârlarımız tarafından ibâdete neş’e katma, zikir ve tevhîd anlayışını pekiştirmeye yönelik nağmeler ile bestelenmiş, bu yolla mûsikî hazinemize eşsiz eserler kazandırılmıştır. Bu çalışmada, devlet korosu arşivinde tespit edilen ilâhilerin; makam, usûl, güftekâr, güfte yapısı, bestekâr, beste yapısı yönü ile ortaya konması amaçlanmıştır. Arşivdeki İlâhîlerin incelemeleri yapılarak, elde dilen bulgular tablolar ve grafiklerle yorumlanmıştır. Çalışma, eser nüshalarının mukâyeseli olarak irdelenmesi sebebi ve arşivdeki eserlerin künyeleri ve form yapıları hakkında bazı tespitlerin ortaya konması bakımından önem arz etmektedir. Bu çalışma ayrıca, tarih, edebiyat, kültür, sosyoloji, ilâhîyat, matematik ve istatistik gibi bilim ve ilim alanlarını kapsaması bakımından disiplinler arası bir çalışmadır. Çalışmada; arşiv taraması, kaynak tarama, alanında uzman kişiler ile görüşme, doküman ve içerik analizleri yöntemleri kullanılmıştır. Çalışmada, ilahîlerde en çok tercih edilen makamların, usûllerin neler olduğu, ilâhî repertuvarına en çok katkısı bulunan güftekâr ve bestekârların kimler olduğu tesbit edilmiştir. Çalışmanın örneklemini, Devlet Korosu arşivindeki ilâhiler oluşturmaktadır. İlâhî repertuvarında yer alan eserlerdeki güfte ve beste yapıları nota nüshaları üzerinden tek tek incelenerek ulaşılan bulgular bütün âsârı kapsayan bir tablo çalışmamız içerisinde sunulmuştur. Bulgularda elde edilen veriler üzerinde yapılan değerlendirmeler ile, Devlet Korosu arşivinde yer alan ilâhî formundaki eserlerde en çok tercih edilen makamlar, usûller, repertuvara katkısı bulunan bestekârlar, güftekârlar, ilâhîlerdeki güfte ve beste yapıları konusunda somut sonuçlara ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Hattat Hüseyin Öksüz 45. Sanat Yılı Hatırası
    (NEÜ Yayınları, 2014) Öksüz, Hüseyin
    Türk-İslâm sanatları arasında merkezi mevkide yer alan sanatların başında ise hat sanatı gelir. Çünkü bu sanat Kur’an-ı Kerim ile doğrudan bağlantılı olarak kutsal kitabın en güzel şekilde yazılması idealinden hareketle özenle gelişmiş ve korunmuş olan bir sanattır. hem estetik yönüyle hem manevi hüviyetiyle gönülleri fetheden bu sanata ecdadımız en üst seviyede rağbet göstermiş ve bu sebeple padişahlar arasından bile çok iyi hattatlar yetişmiştir. Yine kendine has geliştirdikleri hat sanatı örnekleri veren büyük usta hattatlar da bu coğrafyada ortaya çıkmıştır. Bu büyük ustalar arasında yer alan TBMM üstün hizmet ödülü sahibi olan Hattat Hüseyin Öksüz'ün bu eserini siz değerli okuyucularımızla buluşturuyoruz.
  • Öğe
    21. Yüzyıl'da İletişim ve Sanat
    (NEÜ Yayınları, 2021) Editör: Gürbüz, Salih; Gürbüz, Salih
    Bu kitap, sanatı, bilimi ve iletişimi uzamsal bağlamda daha da yakınlaştırma, sanal dünyanın içinde somutun varlığının ne durumda olduğunu, sanalın somuta etkisini, iletişimin ve sanatın hangi alanlarda nasıl kesiştiğini geleneksel sanatlar, grafik, resim, seramik, sinema ve iç mimari alanlarında ortaya konan uygulamalı ve teorik çalışmalarla anlamaya ve anlamlandırmaya hizmet etmeyi amaçlamıştır. 21. yüzyılı yaşadığımız bu zamanda iletişimin ve sanatın ilişkisi üzerine yapılan farklı sahalardaki çalışmaların yanında, bu kitapta sanatın öne çıkan alanlarının iletişimle olan birlikteliğinin farklı çalışmalarla ortaya konması bakımından önemlidir. Bu anlamda sanatın çeşitli alanlarında akademik ve sanat çalışmalarını yürüten bilim insanları ile iletişimi tartışmaya açan çalışmaların yer aldığı bu eser, altı (6) bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde Geleneksel Sanatlar ve İletişim, 2. Bölümde Grafik ve İletişim, 3. Bölümde Resim ve İletişim, 4. Bölümde Seramik, Mimarlık ve İletişim ve 5. Bölümde ise Sinema ve İletişim başlıklarında toplamda otuz bir (31) çalışma yer almaktadır. Özellikle disiplinler arası teorik ve uygulamalı araştırmalardan oluşan bu kitap çeşitli sanat alanlarına iletişim ekseninde bilimsel bir bakış sağlayarak lisans, lisansüstü, doktora ve bu konularla ilgili çalışan akademisyen ve araştırmacılara kaynak teşkil edecektir.
  • Öğe
    Gelenekten Geleceğe Türk Mûsikîsi (Eğitim-Öğretim-İcrâ)
    (NEÜ Yayınları, 2021) Editör: Gönül, Mehmet; Gönül, Mehmet
    Geçmişten günümüze ecdadımızın ulaştığı coğrafya ve medeniyet doğrultusunda neşv-ü nemâ bulan Türk mûsikîsinin temel eğitim, öğretim ve aktarım modeli olan meşk, hoca ve talebe arasında sâdece müzik ve eser eğitim-öğretiminden ibâret değildir. Meşk aynı zaman da bir hal, edep, âdap, usûl, erkân, mânâ, üslup, tavır oluşum, edinim ve aktarım yönteminin adıdır. Hiç şüphesiz mûsikîmiz tıpkı târihimiz gibi kökleri çok derinlerde olan bir ulu çınardır. Bu muazzam çınarın yaşaması için körpe dallara, genç filizlere ve yapraklara ihtiyacı vardır. Ne kök yapraksız, ne de yaprak köksüz yaşayamaz, varlığını sürdüremez. Bu noktada her bir sanatkâr, mürşid ve talebe, kültürün köklerden-körpe dallara, yapraklara aktarımında kendi döneminden sorumlu olduğunun bilincinde olmalıdır. Türk mûsikîsinin eğitim-öğretiminde kullanılacak materyallerin, âsârdan ve icrâdan beslenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu noktada eserlerden yola çıkılarak üretilen nazarî kaynaklar ve notalardan oluşan arşiv, ancak fem-i muhsin sanâtkâlarımızın sazında, sesinde hayat bulur, anlam kazanır. Türk mûsikîsinin genel icrâ üslûbu ve bu üslup temelinde oluşan özgün tavırlar ile gelenek idâme eder ve sonraki nesillere aktarılabilir. Aktarım ancak hocadan talebeye şeklinde olabilir. Bunun için bu kutlu sanat yoluna tam bir teslimiyet, mürşidine sadâkat, hürmet ve vefâ esastır. Eğitim-öğretim sürecinin bize ulaşan ve sonraki nesillere aktarılması gereken kutlu bir emanet olduğunun bilincinde olmak gerektir.