Necmettin Erbakan Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@Erbakan, Necmettin Erbakan Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.




 

Güncel Gönderiler

Öğe
Farklı kurutma yöntemleriyle üretilen Bifidobacterium bifidum kültürlerinde klinoptilolit kullanımının etkisi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Jararah, Ruqaia Jamal Abood; Üçok, Gamze
Günümüzde, probiyotik mikroorganizmaların kurutma ve depolama süreçleri boyunca canlılıklarını koruyabilmeleri, fonksiyonel gıda ve farmasötik uygulamalar açısından önemli bir zorluk oluşturmaktadır. Bu çalışmada, klinoptilolit (zeolit), yağsız süt tozu ve bunların kombinasyonunun, Bifidobacterium bifidum kültürlerinin canlılığı üzerindeki koruyucu etkileri; dondurarak kurutma ve vakum kurutma yöntemleri kullanılarak araştırılmıştır. Deneysel gruplarda; %20 süt tozu (a/h), %20 (a/h) zeolit ve %10 (a/h) süt tozu + %10 (a/h) zeolit kombinasyonu kullanılmıştır. Örneklerin başlangıçtaki mikroyapısal özellikleri alan emisyonlu taramalı elektron mikroskobu (FE-SEM) ile karakterize edilmiş, ardından 4 °C'de 90 gün boyunca depolanarak mikrobiyal canlılık, nem içeriği, su absorbsiyonu, pH ve toplam titredilebilir asitlik (TTA) parametreleri periyodik olarak izlenmiştir. Elde edilen bulgular, hem kurutma yönteminin hem de taşıyıcı bileşiminin probiyotik stabilitesi üzerinde önemli etkileri olduğunu göstermiştir. Dondurarak kurutulmuş süt tozu içeren örneklerde (LS), canlılık en yüksek seviyede korunumuş (0,03 log kob/g kayıp), buna karşılık, yalnızca zeolit içeren vakum kurutulmuş örneklerde (VZ) en fazla canlılık kaybı görülmüş ve probiyotik etki için kabul edilen minimum düzeyin (10⁶ kob/g) altına inmiştir. Süt tozu zeolitin kombinasyonundan oluşan matris (LK) ise sinerjik bir koruyucu etki göstererek 0,47 log kob/g canlılık kaybı ile yüksek koruma sağlamış, pH stabilitesini korumuş ve depolama süresince nem absorbsiyonuna karşı dirençli bir yapı sergilemiştir. FE-SEM görüntüleri, bu bileşik matrisin hücre bütünlüğü ve fiziksel yapısı üzerindeki koruyucu etkisini doğrulamıştır. Çalışma, zeolitin nem düzenleyici ve pH tamponlama özellikleri ile süt tozunun biyokimyasal koruyucu sinerjistik birleşiminin, B. bifidum'un canlılığını etkili şekilde koruduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular, protein-şeker bazlı ve mineral bazlı koruyucuların entegrasyonunun, ticari olarak kullanılabilecek stabil probiyotik tozlarının geliştirilmesine katkı sağlayabileceğini göstermektedir.
Öğe
Afet durumunda baraj yıkılması değerlendirilmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Kaplan, Huzeyfe; Eryürük, Kağan; Kumcu, Şerife Yurdagül
Taşkınlar, iklim değişikliğinin güncel etkileriyle birlikte, kentleşmiş bölgelerde giderek artan bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tez çalışması, mevcut taşkın koruma yapılarının yetersiz kalması veya olası bir yapısal arıza nedeniyle yıkılması durumunda ortaya çıkabilecek kritik durum senaryolarını incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma kapsamında, arazi verilerinin toplanması ve nokta bulutu oluşturulması süreçlerinde DJI Terra ve 3D Survey programlarından faydalanılmıştır. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tabanlı NETCAD yazılımı kullanılarak topografik detaylar ve mevcut altyapılar yüksek hassasiyetle modellenmiştir. Akışkanlar dinamiği simülasyonları için ise FLOW-3D Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği (CFD) yazılımları kullanılarak, baraj veya set yıkılması gibi ani su hareketlerinin üç boyutlu yayılımı, taşkın derinliği ve hız hidrolik parametreler ile tahmin edilmiştir.
Öğe
Medikal ve endüstriyel sıvılar için manyetik sıvı akış-hava kabarcığı sensörünün geliştirilmesi ve uygulanması
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Elhan, Yasin; Tabak, Abdülsamed; Yavşan, Emrehan
Bu tez çalışması, medikal ve endüstriyel sıvı hatlarında hava kabarcıklarını ve metal partikülleri tespit etmek amacıyla, manyetik algılama prensibine dayalı, temassız ve yüksek hassasiyetli bir sensör sistemi geliştirmeyi amaçlamaktadır. İntravenöz (IV) sıvılarda hava kabarcıklarının yol açtığı hava embolisi riski ile endüstriyel sıvılardaki metal partiküllerin sistem verimliliğini düşürmesi gibi kritik güvenlik ve kalite sorunlarına çözüm sunulması hedeflenmiştir. Mevcut optik ve mekanik yöntemlerin; sıvı rengi, bulanıklığı veya viskozitesi gibi dış etkenlerden kolayca etkilenmesi, yüksek maliyet ve karmaşık kurulum gereksinimleri, manyetik alan temelli yaklaşımı daha cazip kılmaktadır. Geliştirilen düzende, akış hattının üst ve altına yerleştirilen “iç içe seri” düzlemsel PCB bobinleri bir LC rezonatör oluşturarak, algılama bölgesinde kararlı bir manyetik tünel alanı üretmektedir. Kabarcık veya partikül geçişi bu alanı bozarak rezonans frekansında ölçülebilir bir kayma yaratmaktadır. Frekans değişimleri, LDC1612 tabanlı frekans-dijital dönüştürücü ile sayısallaştırılmakta, STM32F103 mikrodenetleyicide işlenmekte ve ESP32 Wi-Fi modülü aracılığıyla yerel LCD ekran ile C# tabanlı uzak arayüze gerçek zamanlı olarak aktarılmaktadır. Deneyler, 19,6–47 mL/dk debilerde 1,76 mm³’e kadar küçük kabarcıkları ve 0,095 mm³ hacmindeki metal parçacıkları güvenilir biçimde algılandığını göstermiştir. Yüksek Q faktörü ve düşük gürültü seviyesine sahip bobin tasarımı, algılama hassasiyetini belirgin biçimde artırmıştır. Laboratuvar düzeneğinden, 3B yazıcıyla üretilen kompakt ve Faraday kaplamalı nihai prototipe uzanan geliştirme sürecinde; otomatik başlangıç kalibrasyonu ve hareketli ortalama–yüksek geçiren filtre tabanlı anomali tespit algoritması eklenerek çevresel değişkenliklere karşı sistem kararlılığı güçlendirilmiştir. Elde edilen bulgular, önerilen manyetik sensörün hem IV tedavi hatlarında hem de endüstriyel proseslerde düşük maliyetli, kolay entegre edilebilir ve gerçek zamanlı bir izleme çözümü sunduğunu ortaya koymaktadır.
Öğe
İslami finansın sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerine etkisi: Türkiye örneği
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Öztürk, Büşra; Güney, Necmeddin
Kavramsal çerçevesi 1970' lere dayanan sürdürülebilirlik anlayışı, bu alanda çalışmalar başlatan uluslararası girişimlerle, dünya genelinde farkındalık kazanmaya başlamıştır. Gün geçtikçe daha büyük kitlelere ulaşan bu anlayışla, İslami finans ilkeleri bir araya getirilerek, daha adil, uzun vadeli ve ekolojik hedeflere uygun, ekonomik büyümeyi destekleyen bir finansal model oluşturma potansiyeline sahiptir. Dünyada kabul görmüş modern ekonomik sistemlere göre karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olan ve mevcut durumu düzeltmesi beklenen İslami finansın, detaylı teorik ve nicel incelemeleri yapılarak bu alandaki gelişim ihtiyacı olan konulara farkındalık yaratılabilir. Zira, sürdürülebilir kalkınmanın bireysel, sosyal, çevresel ve ekonomik çıkarları dengeleyen İslami kuralların takip edilmesiyle sağlanabileceği düşünülmektedir. Bu bağlamda, yaşamın hem maddi hem de manevi çıkarları arasında itidal unsurları ile sürdürülebilir kalkınma sürecinin, İslami ilkelere tam olarak bağlı kalması güçlü bir şekilde önerilmektedir.
Öğe
Konya ili kamu hastanelerinde görevli hekimlerin fitoterapiye ilişkin tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Akçay, Betül; Şahin, Ayşe Saide; Uyar, Mehmet
Fitoterapi, ülkemizde ve dünyada en çok tercih edilen Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarından biridir. Bitkisel ürünlerin doğal olması nedeniyle etkili ve güvenli olduğu algısına karşın, bu ürünlerin kullanımı istenmeyen etkiler ve ilaç etkileşimlerine neden olmaktadır. Ülkemizde son yıllarda hekimlerin fitoterapi uygulamalarına olan ilgisinin arttığı görülmektedir. Bu çalışmada, hekimlerin fitoterapiye ilişkin tutum ve davranışlarının cinsiyet, branş, akademik unvan, çalışma yılı, il merkezi ve ilçe merkezinde çalışma ve fitoterapi eğitimi alıp almama durumlarına göre değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, katılımcıların sosyodemografik özellikleri, fitoterapiye ilişkin tutum ve davranışlarını içeren 29 soruluk anket kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Konya ilinin merkez ve ilçelerinde faaliyet gösteren toplam 27 kamu hastanesinde çalışan asistan, pratisyen, uzman doktor, yan dal uzmanı, doçent ve profesörler oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemi 191 kişi olarak hesaplanmıştır. Toplam 224 kişi anketi yanıtlamıştır. Çalışama Ağustos-Aralık 2024 tarihleri arasında yapılmıştır. Veriler SPSS 29.0 bilgisayar programına girilmiş, analizler Kolmogorov Smirnov testi ile yapılmıştır. Sayısal verilerin karşılaştırılmasında student t testi, kategorik verilerin karşılaştırılmasında Ki kare testi kullanılmıştır. Tüm karşılaştırmalarda p<0,05 anlamlılık düzeyi olarak kabul edilmiştir. Çalışmamızda, hekimlerin fitoterapiye ilişkin tutum ve davranışlarının cinsiyete göre değiştiği görülmüştür. Kadınların fitoterapiye yaklaşımı daha olumludur. Çalışma yılına göre ise; daha az hekimlik tecrübesi olanlar kendisi ve ailesi için fitoterapi ürünlerini daha az tercih etmektedir. Pratisyen ve asistanlar diğer gruplara göre kıyasla tıp fakültesi eğitiminde fitoterapi derslerini olması gerektiği fikrine daha az katılmaktadır. Anamnezde dahili branşların fitoterapi ürünü kullanımını sorgulama oranları cerrahi branşlara göre daha yüksek bulunmuştur. Çalışmamızda fitoterapi eğimi olan ve olmayan grup da kıyaslanmış; eğitim olmayanlar fitoterapiyi plasebo olarak gördüklerini belirtmişlerdir. Aynı zamanda bu grup, bilgi düzeyini yetersiz bulmakta ve kişisel kullanımda fitoterapi ürünlerini daha az tercih etmektedir. İl merkezinde çalışan hekimlerden fitoterapi eğitim almak isteyenlerin oranı ilçelerde görev yapanlara göre daha azdır ve bu grup kendisi ve ailesi için de fitoterapi ürünlerini daha az tercih etmektedir. Çalışmamız sonucunda, hekimlerin fitoterapiye ilişkin tutum ve davranışlarının cinsiyet, branş, unvan, çalışma yılı, daha önceden fitoterapi eğitimi alıp almama, il veya ilçe merkezinde çalışma durumuna göre değiştiği görülmüştür. Fitoterapinin güvenli ve etkili kullanımı için hekimlerin bu konudaki farkındalıklarının artırılması gerekmektedir. Bunun için de mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimler yapılmalıdır. Fitoterapi hakkında yasal düzenlemeler ve bilimsel çalışmalar artırılmalıdır.