Yazar "Acar, Yusuf" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe İbn Hıbbân’ın Ebû Hanîfe’yi cerh bağlamında naklettiği haberlerin rivayet değeri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2021) Acar, Yusuf; Tekdamer, ÇiğdemKütüb-i Sitte’nin oluşum döneminde hadisçilerin Ebû Hanîfe’nin kişiliğine ve güvenirliğine yönelttikleri tenkitleri ilk defa bir araya getiren ve müstakil bir başlık altında nakleden hadisçi İbn Hibbân olmuştur. Cerh ve taʿdîl alanında otorite olarak öne çıkan İbn Hibbân, rivâyete ehil görmediği zayıf râvîleri topladığı el-Mecrûhîn isimli kitabına Ebû Hanîfe’yi de alarak en ağır şekilde cerh etmiştir. Ancak müfesser cerhin kabul edilebileceği kaidesi gereğince söz konusu iddialarını otuzdan fazla senetli haberlerle ispat etme yoluna gitmiştir. Bu çalışmada, hadis ilminde bir haberin kabulü için şart koşulan ilkeleri uygulamak suretiyle İbn Hibbân’ın el-Mecrûhîn’de Ebû Hanîfe ile ilgili rivâyet ettiği haberlerin güvenirlikleri ya da rivâyet değerleri ortaya konulmaktadır. Her bir rivâyetin isnad tenkidi yapılmakta ve ulaşılan sonuçlar bir tablo halinde sunulmaktadır. Cerh-taʿdîlde otorite sayılan İbn Hibbân’ın Ebû Hanîfe hakkında el-Mecrûhin’de ileri sürdüğü cerh sebeplerinin yine aynı eserde yer verilen haberlerle müfesser hale gelemeyeceği, bunların ¾’nün isnad yönüyle kabul esaslarını taşımadığı ve geriye kalan ¼’nün ise kabul şartlarını taşımakla birlikte cerh niteliğinde olmadıkları neticesine varılmaktadır. Tasnif yöntemi ve muhtevası itibariyle kendisinden sonraki dönemler için el-Mecrûhîn’in ilham kaynağı haline gelmesi araştırmamızı önemli kılmaktadır.Öğe Zayıf hadisin amel karinesiyle desteklenmesi ve Tirmizî’nin süneni(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2014) Acar, YusufHadis ve sünnet eksenli yapılan çalışmalarda öne çıkan konuların başında, bir hadisin sıhhat değerinin belirlenmesi gelmekte ve bu işlemin yalnızca isnad üzerinden yürütülüp yürütülemeyeceği öteden beri tartışılmaktadır. Bu makalede, bir hadisin kabulü için sahabe ve sonraki nesillerin uygulamalarını önemli bir kriter olarak kabul eden Mâlik’in bu tutumunun, hadis edebiyatının oluşum dönemi olarak kabul edilen hicri ilk üç asırdaki hadis ve sünnete dair çalışmalara ne ölçüde yansıdığının tespiti yapılmaya çalışılmaktadır. Tirmizî özelinde kütüb-i sittede, ilk nesillerin uygulamalarından, daha ziyade isnad açısından zayıf görülen rivayetlerin ‘amel edilebilirlik’ niteliğine kavuşmalarında bir takviye aracı olarak yararlanılıp yararlanılmadığı üzerinde durulmaktadır.