Yazar "Balevi, Şükrü" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çocukluk çağı alopesi areatalı olgularımızın geriye dönük değerlendirilmesi(2013) Daye, Munise; Doğan, Seda; Balevi, Şükrü; Mevlitoğlu, İnciAmaç: Alopesi areata (AA)lı olguların yaklaşık %20si çocuklardır. Çocukluk çağında görülen alopesi areata ile ilgili sınırlı bilgi bulunmaktadır. Kliniğimizde takip edilen AAlı çocuk olguların demografik özelliklerini, hastalık tedavilerini ve takiplerini incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Yaşları 16 ve altında olan 110 AA hastasına ait veriler geriye dönük olarak incelendi. Yaş, cinsiyet, hastalık başlangıç yaşı, hastalık süresi, AA tipi ve başlangıç yeri, tırnak tutulumu, eşlik eden dermatoz veya sistemik hastalık varlığı, laboratuvar testleri, AA tedavileri ve takip edildikleri döneme ait bilgiler değerlendirildi. Bulgular: Olguların % 46,4ü kadın, %53,6sı erkekti. Yaş ortalamaları 10,35 yıldı. Hastalık başlangıç yaşı 8,65 yıldı. AA başlangıç yeri % 83,6 olguda scalp, % 5,4 olguda kaş, %5,4 olguda vücut kılları, %2,7 olguda kirpik, %2,7 olguda kaş ve kirpikti. Hastalık tutulum tipi %73,4 olguda AA, %19 olguda alopesi totalis, %5,4 olguda alopesi üniversalis, %1,8 olguda ofiyazisti. Tırnak tutulumu %36,3 olguda mevcuttu. Nevüs flammeus %2,7 olguda mevcuttu. Hastalık süresi ortalama 17,02 aydı. Eşlik eden dermatoz %2,7 olguda vitiligo, %6,3 olguda atopik dermatitti. Eşlik eden sistemik hastalık %1,8 olguda otoimmün tiroidit, %2,7 olguda Down sendromuydu. Tiroid otoantikorları olguların %0,9unda yüksekti. Olguların %4,5inde hipotiroidi, %0,9unda hipertiroidi saptandı. Olguların %24,5ine topikal kortikosteroid losyon, %30,9una antralin, %0,9una minoksidil %2lik losyon, %0,9una kalsipotriol losyon, %1,8ine topikal kalsinörin inhibitörü, %10una intralezyonel kortikosteroid tedavisi verildi. Topikal tedaviye dirençli %15,4 olguda sistemik kortikosteroid ve PUVA tedavisine geçildi. Olguların %14,5inde topikal tedaviler değişik kombinasyonlarda kullanıldı. Olguların %34,5inde remisyon gözlendi. Ortalama remisyon süresi 12,2 aydı. Olguların %26,3ünde ortalama 2 kez nüks gözlendi. Sonuç: Sonuçlarımızın, ülkemizdeki AAlı çocuk olguların epidemiyolojik verilerine katkıda bulunacağını düşünüyoruz. (Türkderm 2013; 47: 158- 60)Öğe Kutanöz Küçük Damar Vaskülitlerinde Direkt İmmunfloresan (Dif) Mikroskopi Bulguları: Tek Merkeze Ait Deneyimler(2018) Oltulu, Pembe; Uğur, Ayşenur; Özer, İlkay; Kılınç, Fahriye; Esen, Hacı Hasan; Fındık, Sıdıka; Ataseven, Arzu; İyisoy, Mehmet Sinan; Avunduk, Mustafa Cihat; Balevi, ŞükrüGiriş: Küçük damar kutanöz vaskülitlerinde (KKV) direkt immunfloresan mikroskopide (DİF) immun depolanmalar (özellikle IgG, IgM, IgA ve Kompleman C3) gözlenebilir. Dünya literatüründe çeşitli pozitiflik oranları bildiren çalışmalar mevcuttur. Çalışmamızda kliniğimize ait KKV’lerinin DİF mikroskopi sonuçlarını sunmayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Vaskülit ön tanısı ile biopsi ve DİF tetkiki yapılan, histopatolojik olarak KKV’i mevcut olan toplam 121olgu retrospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Olgular klinik verileri ve Chapel Hill Consensus Conference vaskülit sınıflaması göz önünde bulundurularak toplam 6 gruba ayrıldı. Bazal membran ya da perivasküler (PV) alanda en az bir depolanma ‘DİF pozitif’ olarak kabuledildi. Tüm olgularda DİF IgG, IgM, IgA ve Compleman C3 depolanmalarının dağılımları, oranları ve gruplarda en az bir immun depozitin bulunma durumu belirlendi. Lökositoklazis bulunduran ya da eozinofil bulunduranlar ayrı grup yapılarak diğerleri ile immun depolanmalar açısından istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular: Tüm olgularda DİF pozitifliği %58.7 (n:71/121) idi. Lökositoklastik vaskülit olgularının %50.9’unda (n:28/55), nonspesifik KV olgularının%67.4’ünde (n:31/46), ürtikeryal vaskülit olgularının %44.4(n:4/9)’ünde, livedoid vaskülit olgularının %75 (n:3/4)’inde, henochschonlein purpurası (HSP) olgularının (n:5/5) %100’ünde DİF pozitifti.2 vaskülopati olgusunda depolanma yoktu. Lökositoklazis ve eozinofil mevcudiyeti ile immun depolanmalar arasında herhangi bir ilişki yoktu. En fazla biriken depozit C3 iken, HSP olgularında IgA depolanma oranı %100’dü. Sonuç: KKV’lerinde gözardı edilemeyecek yüksek DİF pozitiflik oranları (özellikle C3) tespit edildi. HSP olgularında DİF ile IgA depozit tespiti tanı için oldukça önemlidir. KKV’lerde DİF tetkikinin, klinik ve histopatolojik incelemeye ek olarak uygulanması faydalı olabilir.