Yazar "Doğan, Ali Fahri" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Saîdü'd-dîn Fergânî'nin vahdet-i vücûd görüşü(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2015) Doğan, Ali Fahri; Küçük, HülyaTasavvuf tarihinin kırılma noktalarından biri de tasavvuf döneminden tarîkatler dönemine geçiş aşamasıdır. Bu geçişle birlikte, tohumları Ebû Yezid el-Bistâmî (v. 262/875) ve Hallâc lâkâbıyla mâruf Hüseyin bin Mansur (v. 309/921) gibi sûfîler tarafından atılmış felsefî tasavvuf diyebileceğimiz ekol, Gazzâlî (v. 505/1111) ile teşekkül etmeye başlamış ve İbn Arabî'de (v. 638/1240) zirveye ulaşmıştır. İbn Arabî tarafından tesis edilen ve ismi halefleri tarafından konan vahdet-i vücûd, bir taraftan felsefî tasavvufun esasını teşkil ederken öte yandan ulemâ-i zâhir ve bâtın arasındaki en yaygın tartışma konularından biri olmuştur. Ekberiye ekolü de denen bu anlayışı İbn Arabî'den sonra öncelikli olarak talebesi Sadreddin el-Konevî (v. 673/1274) benimseyip bir sonraki nesle nakletme vazifesini üstlenmiştir. Konevî'den sonra ise talebeleri bu anlayışı bireysel bir çabanın ötesine taşıyarak kitlelere ulaştıran bir kadro haline gelmiştir. Bu kadronun en önemli simalarından birisi şüphesiz Saîdü'd-dîn Fergânî'dir (v. 699/1300). Önceleri Sühreverdiyye tarîkatına mensub ve bu tarîkatten hırka-i icazet giymiş olmasına rağmen, muhtemelen Moğol istilâsının tetiklediği batıya/Anadolu'ya olan göç kervanına katılarak Konya'yı mesken edinmiş ve Sadreddin el-Konevî'nin talebesi olmuştur. Bu vakitten sonra da İbn Arabî'nin öğretilerini hocası Konevî'den alarak bir sonraki nesle talim yoluyla, sonrasındaki nesillere de telif yoluyla aktarmıştır. İbn Fârız'ın meşhur kasidesi Taiyyetü'l-Kübrâ'ya yazdığı Arapça ve Farsça şerhler sonraki nesil için vazgeçilmez bir kaynak olmuştur. Fergânî bu kasideye sadece bir şerh yazmakla kalmamış, Vahdet-i Vücûd'a dair meseleleri, sadece bir nakille değil aynı zamanda kendi usûlüyle de sistematize ederek işlemiştir. Bu çalışmada, İbn Arabî ekolündeki tartışmasız yerine binaen Saîdü'd-dîn Fergânî'nin vahdet-i vücûd görüşü, kendisinin takip ettiği varlık mertebeleri sırasına bağlı kalarak incelenmiştir. Yapılan araştırma sonucunda Fergânî'nin vahdet-i vücûd terimini bir ıstılah olarak kullandığı ve ilk defa vahdet-i vücûdu varlık mertebeleri çerçevesinde ifade ettiği tesbit edilmiştir.Öğe Sûfî Kalplerin Nahvi: Abdulkerīm el-Ḳuşeyrī’nin Er-Risāle fī’n-Naḥvi’l-Mu evvel Adlı Eseri(2013) Doğan, Ali Fahri; Küçük, HülyaGeçmişte pek çok âlimin ilimleri bir bütün ve birbirinin tamamlayıcısı olarak görerek muhtelif ilim dallarında bilmeleri gereken her şeyi tedris etmeleri, bir ilimde derinleşen kimsenin bu ilmin kaidelerini başka ilimlere de transfer edebileceği ve o ilimlerde de söz sahibi olabileceği düşüncesini doğurmuştur. Buradan hareketle, tasavvufu iyi bilen bir kimse, diğer ilimleri onun dilinden konuşturabilir, yani onlarda tasavvufu görebilir ve anlatabilir. Tasavvufun, Arapça grameri veya daha özel olarak nahiv ilmiyle anlatımı, ilimler arasındaki bu tür kesişmeler için sıra dışı bir örnek oluşturmaktadır. Bu makalede, sûfî kimliğiyle meşhur Abdulkerīm el-Ḳuşeyrī’nin nahiv ve tasavvuf arasında kurduğu bağlantıyı anlatan enNaḥvu’l-Mu evvel adlı eseri incelenecektir. Bu eserinde el-Ḳuşeyrī, nahiv kurallarını yeni bir yaklaşımla sunmakta ve ele aldığı terimleri ve kuralları tasavvufî yorumlarla açıklamaktadır. El-Ḳuşeyrī’nin harflere yüklediği mistik manaların, eseri ḥurūf ilminin meraklıları için ilginç hale getirmesinin yanında el-Ġazzālī ve İbn al- Arabī’nin bu anlamda el-Ḳuşeyrī’den etkilenmiş olmaları ihtimalinden de bahsedilebilir.