Yazar "Küçük, Adem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Behçet Hastalığında Üst Ekstremite Trombozu(2013) Küçük, Adem; Albayrak, İlknur; Bağçacı, Sinan; Küçükşen, Sami; Tunç, RecepBehçet hastalığı (BH) tekrarlayan oral, genital ülser ve göz tutulumuyla karakterize, ayrıca eklem, nörolojik, gastrointestinal sistem ve damar tutulumunun da oluşabildiği sistemik bir hastalıktır. BH de venöz tutulum arteryel tutulumdan daha fazla görülmektedir. Venöz tutulum sıklıkla alt ekstremite venlerinde meydana gelir. Üst ekstremite venlerinde tutulum ise nadirdir. Bu yazıda üst ekstremite yüzeyel ven trombozu ile gelen BH olgusundan bahsedilecektir.Öğe Digital ulcer as a rare complication of systemic lupus erythematosus: A case report(2014) Küçük, Adem; Tunç, Recep; Bağçacı, Sinan; Solak, YalçınThe two most common rheumatological diseases which accompany Raynauds phenomenon are systemic sclerosis and systemic lupus erythematosus (SLE). Digital gangrene formation has no definitive etiology and pathogenesis, and Raynauds phenomenon often accompanies the necrotic lesions associated with this skin condition. Macrovascular involvement is commonly found in systemic sclerosis, but is very rare in patients with SLE. In our case, we identified ulnar artery involvement in the absence of any other risk factors associated with digital gangrene formation. Raynauds phenomenon is fairly common in SLE, but digital ulcers are seldomly seen. The most common cause of digital gangrene in SLE is antiphospholipid antibody syndrome (AAS). The risk factors for digital ulcers include duration of lupus, male gender, atherosclerosis, vasculitis, and AAS. Herein, we present a case with long-standing SLE who also had digital ulcers.Öğe Evaluation of frequency of irritable bowel syndrome in patients with chronic urticaria(2018) Ünal, Mehmet; Küçük, Adem; Akyürek, Fatma Tunçez; Kaya İslamoğlu, Zeynep GizemAim: Irritable bowel syndrome (IBS) is the most common functional gastrointestinal disorder. Urticaria is a disease with papules and plaques accompanied by pruritus and edema. In this study, the relationship between these two diseases, which have many common features, was evaluated.Material and Methods: Patients with urticaria and volunteers who did not have any dermatologic disease were included in the study. Participants were assessed for diagnosis of IBS according to Rome III diagnostic criteria. In addition, findings supporting IBS diagnosis, and fecal shape and consistency were evaluated.Results: Fifty urticaria patients (18 males - and 32 females ) and 70 volunteers (38 males - and 32 females ) were evaluated. The mean age of the urticaria group was 34.8 15.0; the mean age of the control group was 25.8 10.9. IBS was detected in 34 patients in the urticaria group; and in 22 controls (p 0.001). Diagnosis-supporting findings were more frequently detected in the group of urticaria (p values respectively: 0.037; 0.001; 0.036; 0.050). It was observed that the higher the serum IgE level, the higher the incidence of IBS in chronic urticaria patients ( p: 0.02; eta: 0.206).Conclusion: IBS was observed more frequently in urticaria patients. Diagnosis-supporting findings for IBS were found more frequently in urticaria patients. Serum IgE values also seem to be associated with IBS. These results indicate an association between chronic urticaria and IBS. For this reason, the presence of IBS in patients with chronic urticaria diagnosis should be questioned.Öğe Pain, depression levels, fatigue, sleep quality, and quality of life in elderly patients with rheumatoid arthritis(2017) Küçükşen, Sami; Küçük, Adem; Albayrak Gezer, İlknur; Balkarlı, Ayşe; Can, Beray; Bağçacı, SinanBackground/aim: The aim of this study was to evaluate and determine the relationships (if any) among pain, depression levels, fatigue, sleep quality, and quality of life in patients with rheumatoid arthritis (RA) aged 65 years and over, and to compare the results with those of RA patients under 65 years of age. Materials and methods: The study included 52 patients with RA aged 65 years and over (Group 1) and 84 patients with RA under 65 years of age (Group 2). Pain, depression levels, fatigue, sleep quality, quality of life, and disease activity of all of the participants were evaluated using a visual analog scale (VAS), the Beck Depression Inventory (BDI), the Checklist Individual Strength (CIS), the Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), the Short Form-36 (SF-36), and the Disease Activity Score-28, respectively. Results: When the two groups were compared, higher scores for the VAS, BDI, total CIS, and PSQI were found in Group 1 compared to Group 2 (P 0.003, P 0.003, P 0.007, and P 0.001, respectively). The SF-36 subscales of the physical component summary and mental component summary were not statistically significantly different between the two groups (P 0.05). Conclusion: This study evaluated the situation in elderly patients with RA and showed that pain, depression level, fatigue, and sleep quality worsen with age.Öğe Plazma Aterojenik İndeks, Sistemik Lupus Eritematozusunda Subklinik Aterosklerozun Bağımsız Bir Göstergedir(2017) Uslu, Ali Uğur; Küçük, Adem; İçli, Abdullah; Cüre, Erkan; Sakız, Davut; Arslan, Şevket; Aydoğan Baykara, RabiaAmaç: Sistemik lupus eritematozus (SLE), kronik inflamasyon ile karakterize bir hastalıktır. Plazma aterojenik indeks (PAI), kardiyovasküler hastalık ve kardiyak risk için değerli bir belirteçtir. Bu çalışmanın amacı PAI'in SLE hastalarında aterosklerozu ve kardiyak riski değerlendirmekteki rolü ve klinik kullanılabilirliliğini araştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Amerikan Romatoloji Koleji (1997) tanı kriterlerine göre değerlendirilen 56 kadın SLE hastası dahil edildi. Ayrıca yaş ve vucüt kitle indeksi uyumlu 56 kadın sağlıklı kişi seçildi. PAI, trigliserit'in yüksek yoğunluklu kolesterole oranı logartimik ölçümüdür. Karotis intima medya kalınlığı (KIMK) inflamatuvar belirteç olarak yaygın olarak kullanıldığından, bu işareti bu çalışmada kullandık. Hasta ve kontrol gruplarının lipid ve diğer biyokimyasal parametreleri incelendi.Bulgular: Hasta grubunda PAI 0,040,23, KIMK 0,780,18 mm, kontrol grubunda PAI -0,090,20, KIMK 0,500,15 mm olduğu tespit edildi. Hasta grubunda PAI ve KIMK'ın kontrol grubuna kıyasla yüksek olduğu görüldü (sırasıyla p0,002, p0,001). SLE hastaları içerisine KIMK ile PAI arasında pozitif korelasyon olduğu görüldü (r0,273, p0,003). Multipl logistik regresyon analize göre PAI, KIMK için bağımsız risk faktörü olarak değerlendirildi (Olasılık oranı: 2,6, Güven aralığı %95 1,506-4,374, p0,029).Sonuç: Bu çalışma bize PAI'nın SLE hastalarında subklinik aterosklerozun değerlendirilmesinde kullanılabilecek bağımsız bir belirteç olabileceğini düşündürdüÖğe Romatoid artrit olgularının hastalıkları konusundaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi(2014) Küçük, Adem; Karahan, Ali Yavuz; Bağçacı, Sinan; Salbaş, Ender; Erol, Kemal; Karpuz, SavaşAmaç: Bu çalışmada Romatoid Artrit (RA) tanısı ile tedavi görmekte olan olguların, hastalıkları konusundaki bilgi düzeylerinin belirlenmesi ve hastaların bilgi düzeyi ile hastalık aktivitesi arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya 2010 ACR/EULAR Romatoid Artrit Klasifikasyon Kriterleri'ne göre RA tanısı konulmuş 50 olgu alındı. Hastaların demografik özellikleri kaydedildi. RA hakkındaki bilgi düzeylerini değerlendirmek için, RA hastaları için tasarlanmış olan Patient Knowledge Questionnaire (PKQ)'in Türkçe çevirisi, RA aktivitesini değerlendirmek için Günlük Aktivite Skoru (DAS-28), fonksiyonel durum değerlendirmesi için Sağlık Değerlendirme Anketi (SDA) ve ağrı değerlendirmesi için Görsel Analog Skala (VAS) kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan 36 kadın ve 14 erkek RA hastasının ortalama yaşı 57,212,2, ortalama hastalık süresi 6,25,8 yıl idi. RA hastaların PKQ'nun etiyoloji, semptom ve laboratuvar testlerini içeren bileşeni için ortalama puan 3,2 (maksimum değer 9), medikasyon bileşeni için ortalama puan 2,9 (maksimum değer 7), egzersiz bileşeni için ortalama puan 2,4 (maksimum değer 7), eklemlerin ve enerjinin korunması bileşeni için ortalama puan 2,4 (maksimum değer 7) ve toplam ortalama puan 10,9 (maksimum değer 30) bulundu. PKQ puanları ile SDA, DAS-28 ve VAS parametreleri arasında korelasyon izlenmezken, hastaların eğitim düzeyi ve hastalık süresi değerleri ile PKQ puanları arasında pozitif yönde korelasyon mevcuttu. Sonuç: Çalışmamızda RA olgularında hastalık bilgi düzeyi ile hastalık aktivitesi ve fonksiyonel durum arasında belirgin bir ilişki saptanmamıştır. Ancak elde edilen sonuçlara göre hastalık bilgi düzeyleri düşük bulunmuştur. RA olguları hastalıkları konusunda daha fazla eğitim ve bilgilendirmeye ihtiyaç duymaktadırlar.Öğe Sever Hastalığı: Çocuklarda Topuk Ağrısının Önemli Bir Nedeni; Olgu Sunumu(2014) Karahan, Yavuz Ali; Salbaş, Ender; Tekin, Levent; Yaşar, Ozan; Küçük, AdemÇocuklardaki topuk ağrısının en sık nedeni kalkaneal apofizittir ve Sever hastalığı olarak tanımlanmıştır. Tipik olarak hızlı büyüme evresindeki çocuklarda ve egzersiz sezonunun başlangıcında görülür. Sadece çocuklardaki topuk ağrısı ile ilişkilidir ve puberteden sonraki dönemde görülmez. Topuk ağrısı ile başvuran bir çocuk hastada ayırıcı tanıda aşil tendiniti, retrokalkaneal bursit, kalkaneal stres kırığı, kalkaneal kistler, osteomiyelit ve plantar fasiit göz önünde bulundurulmalıdır. İyi bir klinik değerlendirme ile ayırıcı tanıda yer alan diğer nedenler Sever hastalığından ayrılır. Sık karşılaşılan bir klinik tablo olmasına rağmen Sever hastalığı hakkında ulusal ve uluslararası literatürde oldukça az dokümantasyon bulunmaktadır. Yazımızda bilateral topuk ağrısı ve aksayarak yürüme şikayetleri ile başvuran 12 yaşındaki erkek hasta eşliğinde, hastalığın, belirti ve bulgularını, tanısal yaklaşımlarını ve tedavi protokollerini güncel literatürler eşliğinde sunmayı amaçladık.Öğe Sistemik Lupus Eritematozus’lu Hastalarda Subklinik Ateroskleroz ve Sindekan-4 Düzeyinin İlişkisinin Değerlendirilmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2023) Yümer, Aslı; Küçük, AdemAmaç: Sistemik Lupus Eritematozus (SLE), kronik inflamatuvar otoimmun bir hastalıktır. SLE hastalarında oluştuğu bilinen subklinik ateroskleroz süreci ile hastalık aktivitesini karşılaştırmak için karotis intima media kalınlığı (CIMT), hastalık aktivite indeksi (SLEDAI) ve sindekan 4 düzeyleri ile ilişkisini sağlıklı gönüllüler ile kıyaslayarak incelemeye çalıştık. Materyal ve Metod: Romatoloji polikliniğine başvuran 18 yaş üstü, bilinen başka sistemik hastalığı olmayan 65 SLE hastası ve sağlıklı 65 gönüllü çalışmaya dâhil edildi. ELISA yöntemiyle sindekan-4 düzeyleri çalışıldı. Hasta ve kontrol grubunun karotis intima media kalınlıkları ölçüldü. Hastaların SLE hastalık aktivite indeksi (SLEDAI), hasta ve kontrol grubunun sosyodemografik ve laboratuvar verileri istastistik programına (SPSS) kaydedilerek veriler analiz edildi. Bulgular: Hasta grubunun sindekan-4 (SDC4) değeri (8.211±9.069) ile kontrol gurubunun sindekan-4 değeri (26.221±24.653) (p=0.000)’ne kıyasla istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu.. Hasta grubunun CIMT değeri (0.558±0.116) ile kontrol gurubunun CIMT değeri (0.49±0.117) (p=0.001), arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık vardı. SDC4 ve CIMT arasında anlamlı bir korelasyon saptandı (p<0.05). Sindekan 4 düzeyi ile beden kitle indeksi (BMI) arasında anlamlı bir korelasyon saptandı (p<0.05). Hasta grubunun SDC4 düzeyleri ile hastalık aktivite indeksi (SLEDAI) arasında anlamlı bir korelasyon saptandı (p<0.05). Yine hasta grubunda CIMT ve SLEDAİ arasında anlamlı bir korelasyon saptandı (p<0.05). Sonuç: Subklinik aterosklerozun önemli bir göstergesi olan karotis intima media kalınlığının bizim hasta grubumuzda kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek olmasına rağmen, Sindekan-4 düzeylerinin aterosklerozu öngörmede güvenilir olmadığını düşünmekteyiz.Öğe Sjögren sendromlu annenin neonatal lupus sendromlu bebeği(2012) Küçük, Adem; Bağçacı, Sinan; Albayrak Gezer, İlknur; Baykan, Ali; Küçükşen, SamiAmaç: Sjögren sendromlu annenin neonatal lupus sendromu gelişen bebeğini olgu olarak sunmayı amaçladık. Olgu sunumu: Neonatal lupus sendromu (NLS), Sjögren Sendromu (SS) ve diğer otoimmün hastalığı olan annelerin bebeklerinde anti-Ro/SSA ve anti-La/SSB antikorlarının geçişine bağlı olarak başta kardiyak tutulum oluşur. Bu yazıda SS'li annenin konjenital kalp bloğu tanısı alan ve kalıcı kalp pili uygulaması ile başarılı bir şekilde tedavi edilen NLS'li bebeği vaka olarak sunulmuştur. Sonuç: Anti-Ro/SSA ve anti-La/SSB antikoru pozitif SS gibi hastalığı olan kadınlarda gebelik boyunca NLS riski mutlaka akılda tutulmalı, fetal bradikardi saptandığında kalp bloğu akla gelmeli, intrauterin ve neonatal dönemde uygun tedavi planlanmalıdır.