Yazar "Uzun, Kürşat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ailesel sarkoidoz(2013) Yavşan, Durdu Mehmet; Göktepe, Mustafa; Koçak, Nadir; Dinç, Mustafa; Uyanmış, Ayşe; Uzun, KürşatSarkoidoz, nedeni tam olarak bilinmeyen ancak etiyolojisinde genetik, enfeksiyöz ajanlar, mesleksel maruziyet ve çevresel faktörlerin rol oynadığı multisistemik granülomatöz bir hastalıktır. Sarkoidozda ailesel yatkınlık bilinmekle beraber kalıtım şekli tam olarak tanımlanamamıştır. Bu makalede histopatolojik olarak sarkoidoz tanısı koyduğumuz iki kız kardeşi sunduk. Yapılan genetik incele- me sonucunda her iki kardeşte de Human Lökosit Antijen (HLA) HLA A24, B51, Cw07, DRB1 15, DQB1 06 genleri ortak olarak saptandı. Her iki olguya steroid tedavisi başlandı ve takibe alındı. Sonuç olarak her iki kız kardeşte tesbit edilen bulgulara göre sarkoidozda ailesel genetik yatkınlık olabileceği ve sarkoidoz tanısı alan bireylerin ailesinin sarkoidoz yönünden değerlendirilmesi gerektiği kanısına varıldı.Öğe Malign plevral efüzyonlarda malondialdehid (MDA) düzeyi ve süperoksid dismutaz (SOD), katalaz enzim aktiviteleri(1996) Uzun, Kürşat; İmecik, OktayBu çalışmada 1994-1995 yıllarında Selçuk üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Anabilim dalında yatırılarak tetkik edilen plörezili 74 hastanın plevra sıvısı ve serum MDA, SOD ve katalaz düzeyleri ile kontrol grubu olarak seçilen sağlıklı 20 kişinin serum MDA, SOD ve katalaz düzeyleri araştırıldı. Plörezi, olgularımızın 31'inde büyük çoğunluğu akciğer kanseri olmak üzere, malignite kaynaklı, 43'ünde ise malignite dışı nedenlere bağlı idi. Maligniteli hastalarda serum MDA düzeyinin, kontrol grubu ve malignite dışı hastalıklardakinden anlamlı derecede yüksek olduğu (p<0.001, p<0.05), SOD ve katalaz düzeyinin ise kontrol grubundan anlamlı derecede düşük olmakla beraber (p<0.01), malignite dışı hastalar ile aralarında bir fark olmadığı tespit edildi. Malignite dışı hastalıklarda da serum MDA düzeyinin kontrol grubuna göre arttığı ancak bu artışın malignitelerdeki kadar yüksek oranda olmadığı gözlendi. Maligniteli olgularımızın, plevra sıvısı MDA düzeyininde diğer gruba oranla yüksek olduğu (p<0.01), SOD ve katalaz düzeylerinde ise iki grup arasında anlamlı fark olmadığı gözlendi. Bu bulgulara göre plevra sıvısında MDA düzeyinin malignite kaynaklı sıvılarda tanısal değeri olabileceği, SOD ve katalaz düzeyinin ise bu sıvıların tanısında yardımcı olamıyacağı sonucuna vardık.Öğe Noninvasive Ventilation for Severe Acute Asthmatic Attacks(2015) Teke, Turgut; Yavşan, Mehmet; Uzun, KürşatAstım, bronşial düz kas kontraksiyonu, hava yolu inflamasyonu ve sekresyonlarda artış sonucu oluşan reverzibıl hava yolu obstrüksiyonu ile karakterize kronik bir hastalıktır. Astım hastalarının çoğunda ataklar medikal tedavi ile kolayca kontrol altına alınabilir. Ancak çok küçük bir hasta grubunda astım atakları ölümcül olabilmektedir. Bu hasta grubunda şiddetli astım atakları standart tedaviye dirençlidir ve bu hastaların bir kısmında mekanik ventilasyon tedavisine ihtiyaç olmaktadır. Astımlı hastalar invaziv mekanik ventilasyonun olağan komplikasyonlarına ilave olarak başka komplikasyonlar için de risk altındadırlar. Bu hastalarda yeterli ventilasyonu sağlamak yüksek inspiratuar basınçlarda dahi zor olabilmekte ve sıklıkla hasta-ventilator asenkronisi gelişmektedir. Noninvaziv ventilasyon (NIV) son 20 yıldır akut solunum yetmezliği tedavisinde giderek artan bir şekilde kullanılmaktadır. Günümüzde NIV'in KOAH alevlenmesi ve akut akciğer ödeminin standart ilk seçenek tedavisi olduğu kabul edilmektedir. Bilgi ve tecrübelerdeki artış NIV'in daha önce kontrendike olduğu düşünülen astımda da kullanılabileceği konusunu gündeme getirmiştir. Bu derlemede şiddetli akut astım ataklarında NIV'nin kullanımı ile ilgili güncel bilgileri gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Günümüzde şiddetli astım ataklarında NIV kullanımını tavsiye etmek için yeterli veriler olmamakla birlikte bazı ilginç ve ümit verici sonuçlar vardır. Sonuç olarak çelişkileri ortadan kaldırabilmek için respiratuar asidozu ve hiperkapnisi olan hastaların dâhil edildiği iyi dizayn edilmiş yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.