Yazar "Yerlikaya, Fatma Hümeyra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Asymmetric Dimethylarginine and Homocysteine Levels in Dialysis Patients(2013) Erdem, S. Sami; Yerlikaya, Fatma Hümeyra; Tonbul, Zeki; Türkmen, Kültigin; Erdur, Fatih Mehmet; Taner, Alpaslan; Çiçekler, Hümeyra; Mehmetoğlu, İdrisKardiyovasküler hastalıklar ve endotelyal disfonksiyon son dönem böbrek yetmezliği hastalarında en önemli ölüm nedenleridir. Periton diyalizi ve hemodiyaliz gibi tedavi yöntemlerinin farklı parametreler üzerine farklı etkileri vardır. Asimetrik dimetilarjinin endojen nitrik oksit sentaz inhibitörüdür ve kronik böbrek yetmezliğinin progresyonunda yeni bir belirteç olduğu gösterilmiştir. Homosistein endotel hasarı, damar düz kas hücre proliferasyonu ve koagülasyon anormallikleri yoluyla trombogenez ve atero- geneze neden olur. Daha önceki çalışmalarda periton diyalizi (PD) ve hemodiyalizin (HD) oksidan ve antioksidan sistemler üzerine etkisiyle ilgili çelişkili bulgular vardır. Bu çalışmada HD, PD ve sağlıklı kişilerde ADMA, homosistein ve CRP düzeylerini belirlemeyi amaçladık. Çalışmaya 44 PD (23E,21K), 26HD (13E,13K) hastası ve 29 (15E,14K) sağlıklı kişi katıldı. ADMA, homosistein, arjinin ve CRP düzeyleri ölçüldü. Son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) hastalarının ADMA, homosistein ve CRP düzeyleri sağlıklı kontrol grubuna göre yüksek (p0.001), arjinin düzeyleri düşük olarak bulundu(p0.001). HD ve PD gruplarında ADMA, homosistein ve CRP seviyeleri açısından farklılık bulunamadı (sırasıyla p:0.287, p: 0.587, p: 0.835) Bizim sonuçlarımız HD,PD hastalarında sağlıklı kontrole göre ADMA ve homosistein düzeylerinin yüseldiğini gösterdi. Bu bulgular; diyaliz hastalarında endotel disfonksiyonu, inflamasyon ve oksidatif stresin arttığını ve ADMA ve homosistein düzeylerinin diyaliz tedavi yönteminden etkilenmediğini göstermektedir.Öğe Effects of acrylamide treatment on oxidant and antioxidant levels in rats(2013) Yerlikaya, Fatma Hümeyra; Toker, Aysun; Yeşim, YenerBu çalışmada, uzun süre akrilamid verilen sıçanlar üzerinde total antioksidan durum (TAS), total oksidan durum (TOS) ve iskemi modifiye albuminin (IMA) serum düzeylerinin nasıl değiştiğinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada 65-75 g ağırlığında ve yaşları 3-4 haftalık 25 erkek ve 25 dişi Wistar cinsi sıçanlar kullanılmıştır. Hayvanlar 90 gün boyunca standart sıçan yemi ile beslenmişlerdir. Bununla beraber, günlük tüketecekleri içme suyuna 2 mg/kg/gün ve 5 mg/kg/gün dozunda akrilamid ilave edilmiştir. Akrilamid uygulaması sonrası hayvanlar anestezi altında servikal dislokasyonla öldürülmüş ve serumlarında IMA, TAS, TOS ve albumin düzeyleri spektrofotometrik yöntem ile ölçülmüştür. 2 mg/kg ve 5mg/kg akrilamid verilen erkek sıçanlara ait serum IMA düzeyleri kontrol grubuna göre önemli derecede yüksek bulunmuştur. Ayrıca, 5mg/kg akrilamid verilen erkek sıçanlara ait serum TAS düzeyleri kontrol grubuna göre önemli derecede düşük ve serum TOS değerleri önemli derecede yüksek bulunmuştur. 2 mg/kg ve 5mg/kg akrilamid verilen dişi sıçanlara ve kontrol grubuna ait serum IMA, TAS, TOS ve albumin düzeyleri arasında istatistiki açıdan önemli bir fark bulunamamıştır. Bu sonuçlara bağlı olarak bulgularımız, akrilamidin oksidatif stresi artırdığını göstermektedir.Öğe Hipotalamik-hipofizer-adrenal aks üzerine sisplatin ve kurkuminin etkileri(2017) Öz, Mehmet; Demir, Enver Ahmet; Gergerlioğlu, Hasan Serdar; Nurullahoğlu Atalık, Kısmet Esra; Yerlikaya, Fatma HümeyraAmaç: Son yıllarda zerdeçaldaki aktif polifenol olan kurkumininsisplatin içeren kemoterapi rejimlerinde sinerjistik bir role sahip olduğunu gösteren bilgiler artmaktadır. Kurkuminin güvenli bir adjuvan olduğunu göstermek için söz konusu ajanların sistemik etkileşimlerinin araştırılması gerektiğinden bu polifenolünsisplatin uygulanan sıçanlarda hipotalamik-hipofizer-adrenal (HPA) aksa etkilerinin incelemesi amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Toplamda 34 erkek Wistar sıçan kontrol (n7), sisplatin (n10), kurkumin(n7) ve sisplatin kurkumin (n10) olmak üzere dört gruba ayrıldı. Sisplatin ve kurkumin gruplarındaki sıçanlara 5 hafta süresince (sırasıyla) 5 mg/kg/hafta, i.p. sisplatin ve 300 mg/kg/gün, p.o. kurkumin uygulandı. Sisplatin kurkumin grubu aynı dozlarda hem sisplatin hem kurkumin aldı. Kontrol grubuna yalnızca taşıyıcı (fizyolojik salin ve mısır yağı) verildi. Hayvanlar adrenokortikotropik hormon (ACTH) ve kortikosteron (CORT) ölçümleri için kan elde etmek maksadıyla eksanguine edildi. Beyin çıkarıldı ve hipokampal dokuda mineralokortikoid (MR) ve glukokortikoid (GR) reseptörleri belirlendi. Analizler ELISA yöntemiyle gerçekleştirildi.Bulgular: Sisplatin ve kurkumin tedavilerinin araştırılan parametreleri bozmadığını bulduk (p0.05). Ayrıca, kurkumin ve sisplatinin birlikte uygulanmasının kontrollere kıyasla ACTH ve CORT'un plazma konsantrasyonları ile hipokampal MR ve GR seviyelerini değiştirmediğini gözlendi (p0.05).Sonuç: Sonuçlarımıza göre tek başına veya kombine halde sisplatin ve kurkumin tedavisi HPA aksını etkilememektedir.Öğe Serum Level of suPAR and YKL-40, a New Biomarker in Patients with Acute Myocardial Infarction?(2015) Arıbaş, Alpay; Can, Ümmügülsüm; Yerlikaya, Fatma Hümeyra; Toker, Aysun; Akbuğa, KürşatIntroduction: Low grade inflammation plays an important role in the several development process of coronary artery disease. The soluble urokinase plasminogen activator receptor (suPAR) and chitinase 3-like protein 1 (YKL-40) are the new potential biomarkers of inflammation. We intended to test the hypothesis whether the inflammatory biomarker YKL-40 alone or in combination with suPAR could be the new diagnostic biomarkers for acute myocardial infarction (AMI). Material and Methods: Fifty-five patients with AMI and seventy control subjects were included in the study. The diagnosis of AMI was based on the current 3rd standard universal definition criteria. Serum YKL-40 and suPAR levels were measured at the first and second days of AMI by using ELİSA method. Results: Serum YKL-40 levels were significantly higher in the first (69.10 16.58 ng/mL) and second day (60.64 16.01 ng/mL) of AMI patients than those of the control subjects (37.11 4.30 ng/mL) (p0.001). Serum YKL-40 levels in the first day of AMI patients also were significantly higher than those of second day of AMI patients (p0.01). Serum suPAR were significantly higher in the first (6.58 3.24 ng/mL) and second day (5.86 4.56 ng/mL) of AMI patients than those of the control subjects (2.26 1.92 ng/mL) (p0.001). Conclusion: Serum suPAR and YKL-40 can be considered strong inflammatory markers of AMI. We concluded that serum suPAR and YKL-40 levels at the first day and second day of AMI could be used as a clinically useful marker for diagnosis of AMI.Öğe Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi Hastalarında Plazma 9-cis, 11-trans ve 10-trans, 12-cis Konjuge Linoleik Asit İzomerleri Düzeyleri(2012) Yerlikaya, Fatma Hümeyra; Mehmetoğlu, İdris; Kurban, Sevil; Tonbul, Halil ZekiAMAÇ: Periton diyalizi son dönem böbrek yetmezliği hastalarında böbrek yerine koyma tedavisi seçeneklerinden birisidir. Bağlı (konjuge) linoleik asit (KLA), bir omega-6 esansiyel yağ asidi olan linoleik asidin geometrik ve pozisyonel izomerlerini kapsar. Bu çalışmada, sürekli ayaktan periton diyalizi (SAPD) hastalarında ve sağlıklı kişilerde KLA izomerleri içinde biyolojik etkinlik yönünden önemli bulunan plazma 10-trans, 12-cis KLA (t10,c12 KLA) ve 9-cis,11-trans KLA (c9,t11 KLA) düzeylerini ve bu yağ asitleri ile kilo, vücut kitle indeksi (VKİ), C-reaktif protein (CRP), paratiroid hormon (PTH) arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Çalışma 20-75 yaşları arasında en az 6 ay süre ile diyalize giren 51 (erkek: 21, kadın: 30) SAPD hastası ve 20-60 yaşları arasında 45 (erkek: 25, kadın: 20) sağlıklı kişi üzerinde gerçekleştirildi. Plazma t10,c12 KLA ve c9,t11 KLA düzeyleri gaz kromatografi si/kütle spektrofotometresi (GS-MS) yöntemi ile ölçüldü. BULGULAR: SAPD hastalarının plazma t10,c12 KLA ve c9,t11 KLA düzeyleri sırası ile 11.84 ± 5.3 ve 8.34 ± 4.4 mg/L olarak bulundu. Aynı parametreler kontrol grubunda sırası ile 12.88 ± 4.1 ve 9.20 ± 4.5 mg/L olarak bulundu. SAPD hastalarında ve kontrol grubunda KLA izomerlerinin plazma düzeyleri arasında önemli bir fark bulunamadı. SAPD hastalarında plazma t10,c12 KLA ve c9,t11 KLA düzeyleri ile PTH düzeyleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde olumsuz bir ilişki bulundu. Fakat, SAPD hastalarında plazma KLA izomerleri düzeyleri ile CRP, VKİ ve kilo değerleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı. SONUÇ: Bulgularımıza dayanarak ikincil hiperparatiroidizmin eşlik ettiği SAPD hastalarında fosfor kontrolünün iyi yapılması kaydıyla KLA’dan zengin bir diyet yüksek parathormon düzeylerini azaltmada yarar sağlayabilir.