COVİD-19 pandemisi sonrasındaki dönemde viral pulmoner enfeksiyon nedeniyle hastane yatışı olan hastaların retrospektif değerlendirilmesi
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Amaç: Solunum yolu enfeksiyonları dünya genelinde en sık görülen enfeksiyonlar arasındadır. Son yıllarda solunum yolu enfeksiyonlarında viral etkenler daha sık görülürken Covid-19 pandemisiyle birlikte bu durum daha da netleşmiştir. Solunum yolu viral enfeksiyonlarının prognozunun önceki dönemlere kıyasla daha kötü olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Covid-19 pandemisi immün sistem, solunum sistemi gibi birçok sistemi etkilemiş olup pandemi sonrasında da post-covid semptom ve etkilerin devam ettiği görülmektedir. Pandeminin ilerleyen dönemlerde de etkilerinin devam edeceği düşünülmektedir. Çalışmamızda pandemi sonrasındaki dönemde viral pulmoner enfeksiyonları nedeniyle hastane yatışı verilen hastaların retrospektif değerlendirilmesiyle pandeminin solunum yolu viral enfeksiyonlar üzerindeki etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Servis ve Yoğun Bakım Ünitesinde Kasım 2022- Nisan 2025 tarihleri arasında yatarak tedavi edilen ve solunum yolu viral enfeksiyonu şüphesiyle alınan burun ve boğaz sürüntülerinde solunum yolu viral panel testinde pozitiflik saptanan hastalar dahil edilmiştir. Hastaların yaş, cinsiyet, yaşadığı yer ve meslekleri kaydedilmiştir. Hastaların hastaneye başvurusunda ve taburculuk kararı öncesindeki enfektif parametreleri, üre, elektrolit ve karaciğer fonksiyon testleri gibi bazı laboratuvar değerleri ve vital bulguları karşılaştırılmıştır. Hastaların merkeze başvurusu sırasındaki radyolojik bulguları, steroid tedavisi alma durumları, solunum destek ihtiyacı, hastanede kalış süresi ve tedavi sürecinde yoğum bakım ihtiyacı gelişme durumu belirtilmiştir. Hastaların grip aşısı, Pnömokok aşısı ve Covid-19 aşısı ülkemizdeki aşı takip sisteminden kontrol edilmiştir. Bulgular: Çalışmamızda 74’ü kadınlardan, 65’i erkeklerden oluşan solunum yolu viral panelinde pozitiflik saptanan 139 hasta incelenmiştir. Araştırmaya katılan hastaların yaş ortalaması 64,41± 15,11’ dir. 139 hastanın 135’ inde en az bir ek hastalık bulunmaktadır. Hastaneye başvuru sırasında en sık görülen semptom nefes darlığı, öksürük, balgam, ateş, miyalji, baş ve boğaz ağrısıdır. Hastaların solunum muayenesinde en sık işitilen oskültasyon bulgusu ral ve ronküstür. Hastalarda radyolojik bulgu olarak en sık bilateral infiltrasyon izlenmiştir. Araştırmaya katılan hastaların yatış esnasındaki lökosit ortalaması 10,89×10³ u/l ± 5,15×10³ u/l, nötrofil ortalaması 8,43×10³ u/l ± 4,70×10³ u/l, lenfosit ortalaması 1,56×10³ u/l ± 1,42×10³ u/l, trombosit ortalaması 261,32×10³ u/l ± 109,27×10³, u/l sedimantasyon ortalaması 26,26 ±21,50, Crp ortalaması 98,30 ± 95,64 mg/l, üre ortalaması 50,04 ± 35,62 mg/dl, kreatinin ortalaması 1,33 ± 1,34 mg/dl, AST ortalaması 42,56 ± 122,23 U/l, ALT ortalaması 30,13 ± 64,07 U/l’ dir. Çalışmaya katılan hastaların 72’ si Covid-19 enfeksiyonu geçirmiştir. Çalışmaya katılan hastalarda en sık Rhinovirüs ve İnfluenza saptanmıştır. Covid-19 enfeksiyonu geçiren ve geçirmeyen hastalar kıyaslandığında viral enfeksiyonların sıklığında, yoğun bakım ihtiyacı ve komplikasyon gelişme oranında anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Ancak Biontech aşısı yaptıranlarda daha az komplikasyon geliştiği görüldü (p<0,05). Lenfopeni ve trombositopeni izlenen hastalarda prognozun daha kötü olduğu gözlemlendi (p<0,05). Prokalsitonin değeri yüksek olan hastalarda diğerlerine kıyasla yoğun bakım destek ihtiyacının daha fazla olduğu görüldü (p<0,05). Sonuç: Bu çalışmada, Kasım 2022- Nisan 2025 tarihleri arasında hastanede yatarak tedavi alan solunum yolu viral panelinde viral solunum yolu enfeksiyonu tespit edilmiş 139 hastanın klinik, radyolojik ve demografik özellikleri incelenmiştir. 65 yaş üstü ve gençler arasında komplikasyon gelişme oranında fark saptanmamıştır. Prokalsitonin değeri yüksek olanlarda daha fazla yoğun bakım destek ihtiyacı olduğu gözlemlenmiştir (p<0,05). Lenfopeni ve trombositopeni izlenen hastalarda daha yüksek oranda yoğun bakım destek ihtiyacı olduğu gözlemlenmiştir (p<0,05). Bu durum trombosit, lenfosit ve prokalsitonin değerinin prognostik faktör olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Covid-19 enfeksiyon geçirme durumuna göre hastalar ikiye ayrıldığında virüs çeşitliliği, komplikasyon gelişme oranı ve yoğun bakım destek ihtiyacı açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Ancak Biontech aşısı yaptırmış olanlarda yaptırmayanlara kıyasla daha az komplikasyon geliştiği görülmüştür (p<0,05). Çalışmamızda İnfluenza Ocak-Mart, RSV ve Rhinovirüs Ocak-Nisan ayları arasında daha sık görülmüştür. Pandemi öncesi döneme kıyasla virüs tiplerinin daha erken zirve yaptığı gösterilmiştir. Bu bilgilere ek olarak influenza ağustos ayında ikinci pikini yapmıştır. Çalışmamızdaki veriler pandeminin solunum yolu virüslerinin mevsimselliğini değiştirdiğini göstermektedir.
Objective: Respiratory tract infections are among the most common infectious diseases worldwide. In recent years, viral agents have been increasingly identified as the primary cause of these infections, a trend that became more evident with the emergence of the Covid-19 pandemic. Previous studies have demonstrated that the prognosis of viral respiratory tract infections has been less favorable compared to earlier periods. The Covid-19 pandemic has affected multiple systems, including the immune and respiratory systems, and post- Covid symptoms and sequelae continue to persist beyond the acute phase. It is anticipated that the long-term effects of the pandemic will continue in the years ahead. The present study aims to investigate the impact of the pandemic on viral respiratory tract infections. Method: This retrospective study included patients who were hospitalized and treated at the Department of Pulmonology and the Intensive Care Unit of Necmettin Erbakan University Faculty of Medicine between November 2022 and April 2025. Patients were eligible if they had been admitted with a suspected respiratory tract infection and were found to have a positive result in the respiratory viral panel test performed on nasopharyngeal and oropharyngeal swab samples. Demographic characteristics including age, sex, place of residence, and occupation were recorded. Infectious parameters, urea, electrolytes, liver function tests, other relevant laboratory findings, and vital signs obtained at admission and prior to discharge were compared. Radiological findings at the time of hospital presentation, corticosteroid therapy administration, need for respiratory support, length of hospital stay, and requirement for intensive care were also evaluated. In addition, patients’ influenza, pneumococcal, and Covid-19 vaccination status was verified using the national vaccination tracking system. Results: This study included 139 patients who tested positive in the respiratory viral panel, of whom 74 were female and 65 were male. The mean age of the study population was 64.41 ± 15.11 years. At least one comorbidity was present in 135 of the 139 patients. The most common symptoms at hospital admission were dyspnea, cough, sputum production, fever, myalgia, headache, and sore throat. On respiratory examination, rales and rhonchi were the most frequently detected auscultatory findings. Radiologically, bilateral infiltrations were the most common finding. At admission, the mean laboratory values were as follows: leukocyte count 10.89 × 10³ ± 5.15 × 10³/μL, neutrophil count 8.43 × 10³ ± 4.70 × 10³/μL, lymphocyte count 1.56 × 10³ ± 1.42 × 10³/μL, platelet count 261.32 × 10³ ± 109.27 × 10³/μL, erythrocyte sedimentation rate 26.26 ± 21.50 mm/h, C-reactive protein 98.30 ± 95,64 mg/L, urea 50.04 ± 35,62 mg/dL, creatinine 1.33 ± 1,34 mg/dL, AST 42.56 ± 122.23 U/L, and ALT 30.13 ± 64.07 U/L. A total of 72 patients had a history of COVID-19 infection. The most frequently detected viral pathogens were rhinovirus and influenza. When patients with and without prior COVID-19 infection were compared, no significant differences were found in the frequency of viral infections, need for intensive care, or complication rates (p> 0.05). However, patients who had received the BioNTech COVID-19 vaccine experienced fewer complications (p <0.05). A worse prognosis was observed in patients with lymphopenia and thrombocytopenia (p <0.05). Moreover, patients with elevated procalcitonin levels had a higher requirement for intensive care support compared to others (p <0.05). Conclusion: In this study, the clinical, radiological, and demographic characteristics of 139 patients hospitalized between November 2022 and April 2025 with viral respiratory tract infections confirmed by respiratory viral panel testing were evaluated. No significant difference was observed in complication rates between elderly patients (>65 years) and younger individuals. Patients with elevated procalcitonin levels required intensive care support more frequently (p <0.05). Similarly, those with lymphopenia and thrombocytopenia had a higher rate of intensive care requirement (p <0.05). These findings suggest that platelet count, lymphocyte count, and procalcitonin levels may serve as prognostic factors in patients with viral respiratory tract infections. When patients were stratified according to prior COVID-19 infection, no significant differences were found regarding viral diversity, complication rates, or need for intensive care support. However, patients who had received the BioNTech COVID-19 vaccine experienced fewer complications compared to unvaccinated patients (p <0.05). In terms of viral seasonality, influenza was most frequently observed between January and March, while RSV and rhinovirus were more common between January and April. Compared to the pre-pandemic period, viral types were shown to peak earlier in the season. Additionally, influenza demonstrated a second peak in August. These findings indicate that the COVID-19 pandemic has altered the seasonality of respiratory viruses.












