Otojen ve reaktif tip obsesif kompulsif bozuklukta zihin kuramı işlevlerinin incelenmesi
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Amaç: Literatürde obsesif kompulsif bozuklukta (OKB) zihin kuramını (ZK) araştıran çalışmalarda tutarsız bulgular olduğu ve OKB’deki ZK bozukluklarının belirli klinik alt gruplara özgü olup olmadığı yönünde çalışma yapılmadığı görülmektedir. Bu bağlamda araştırmamızın amacı farklı belirti kümelerinden oluşan ve heterojen bir hastalık olan OKB’de obsesyonları bilişsel model bağlamında otojen ve reaktif olarak iki grupta incelemek, bu iki alt tipin ZK işlevleri açısından birbirlerinden ve sağlıklı kontrol grubundan farklılık gösterip göstermediğini araştırmaktır. Bu çalışmayla farklı klinik alt tiplere sahip OKB hastalarında hastalığa yönelik daha özgün terapötik yaklaşım ve müdahalelerin sağlanmasına katkıda bulunulabileceği düşünülmektedir. Yöntem: Araştırmaya DSM-5 kriterlerine göre OKB tanısı almış, reaktif tip obsesyona sahip 46 hasta, otojen tip obsesyona sahip 36 hasta dahil edilmiştir. Hastalarla yaş, cinsiyet ve eğitim süreleri açısından eşleşmiş 41 sağlıklı gönüllü ise kontrol grubu olarak dahil edilmiştir. Çalışmaya dahil edilen hasta ve sağlıklı kontrol gruplarına sosyodemografik veri formu, Gözlerden Zihin Okuma Testi (GZOT), Dokuz Eylül Zihin Teorisi Ölçeği (DEZTÖ) uygulanmıştır. Hasta grubuna, bu ölçeklere ek olarak Yale-Brown Obsesyon Kompulsiyon Derecelendirme Ölçeği (Y-BOKDÖ), Hamilton Depresyon (HAM-D) ve Hamilton Anksiyete (HAM-A) Derecelendirme Ölçekleri de uygulanmıştır. Bulgular: Otojen ve reaktif tip OKB hastaları arasında hastalık başlangıç yaşı, hastalık süresi, hastalık şiddeti, içgörü düzeyi, aile öyküsü açısından anlamlı farklılık saptanmadı. HAM-D puanları açısından otojen gruptaki hastaların depresyon skorlarının, reaktif gruptaki hastalara göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu (p = 0,038) bulundu. Tüm katılımcıların ZK işlevleri karşılaştırıldığında; GZOT ve DEZTÖ toplam puanları açısından gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Ancak DEZTÖ alt ölçekleri karşılaştırıldığında yalnızca metafor kavrama alt ölçeğinde gruplar arasında anlamlı bir farklılık olduğu gözlemlendi (F (2,120) =6,698; p<0,05). Yapılan çoklu karşılaştırmalar sonucunda, metafor kavrama puanları açısından otojen ve reaktif grup arasındaki farkın anlamlı düzeyde olduğu (p=0,002), aynı şekilde reaktif grup ile kontrol grubu arasındaki farkın da anlamlı olduğu (p=0,046) belirlendi. OKB hasta gruplarında ZK testleri ile hastalık şiddeti ve içgörü arasında ilişki saptanmadı. Otojen tip OKB hastalarında hastalık süresi ile GZOT toplam puanı (r=-0,341; p=0,042), DEZTÖ toplam puanı (r=-0,340; p=0,043) ve ikinci derece yanlış inanç alt ölçeği (r=-0,330; p=0,049) arasında negatif yönlü orta düzeyde korelasyon olduğu tespit edildi. Reaktif tip OKB hastalarında ise hastalık süresi ile metafor kavrama arasında da negatif yönlü orta düzeyde anlamlı bir ilişki (r=-0,362; p=0,013) saptandı. Metafor kavrama puanlarındaki düşüklüğün (p=0,002) ve YBOKDÖ 11. madde puanlarındaki artışın (p=0,035) reaktif tip OKB üzerine anlamlı etkisinin olduğu bulundu. Sonuç: Bulgularımız, genel ZK işlevleri açısından otojen ve reaktif tip OKB hastaları ile sağlıklı kontroller arasında anlamlı bir farklılık göstermemekle birlikte, ileri düzey ZK işlevlerini gösterdiği düşünülen metafor kavrama becerisinde gruplar arasında anlamlı farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Elde edilen bulgular, reaktif obsesyonlara sahip hastaların, otojen obsesyonlara sahip hastalara kıyasla metafor kavrama becerilerinde anlamlı düzeyde düşük performans sergilediklerini göstermiştir. Mevcut obsesyon türüne bağlı olarak farklılaşan ZK işlevleri, obsesyon türüne özgü terapötik yaklaşımlarının geliştirilmesine de katkı sağlayabilir. Nitekim reaktif obsesyonlara sahip bireylerin bilişsel terapilerden yeterince fayda görmemesi, bu alt gruptaki bireylerde gözlemlenen ileri düzey ZK işlevlerindeki bozulmalarla ilişkili olabilir. Bu bağlamda, çalışmamızın bulgularının, farklı obsesyon
Objective: Studies investigating theory of mind (ToM) in obsessive compulsive disorder (OCD) have reported inconsistent findings, and there is a lack of research examining whether ToM impairments are specific to certain clinical subtypes. This study aimed to evaluate OCD, a heterogeneous disorder with various symptom dimensions, by categorizing obsessions into two subtypes—autogenous and reactive—within the framework of the cognitive model of obsessions. It further aimed to determine whether these two subtypes differ from each other and from healthy controls in terms of ToM functioning. The findings are expected to contribute to the development of more specific therapeutic approaches for patients with different OCD subtypes. Method: The study included 46 patients with reactive-type obsessions and 36 patients with autogenous-type obsessions, all diagnosed with OCD according to DSM-5 criteria. A control group of 41 healthy volunteers, matched with the patient groups in terms of age, gender, and education level, was also included. All participants completed a sociodemographic data form, the Reading the Mind in the Eyes Test (RMET) and the Dokuz Eylul Theory of Mind Scale (DEToMS). In addition, OCD patients were assessed using Yale-Brown Obsessive-Compulsive Scale (Y-BOCS), Hamilton Depression Rating Scale (HAM-D) and Hamilton Anxiety Rating Scale (HAM-A). Results: No significant differences were found between the autogenous and reactive OCD groups in terms of age at onset, illness duration, symptom severity, level of insight, or family history. However, HAM-D scores were significantly higher in the autogenous group compared to the reactive group (p = 0,038). Although no statistically significant differences were found between groups in total scores on the RMET and DEToMS, a significant difference emerged in the metaphor comprehension subscale of the DEToMS (F (2,120) = 6,698; p <0,05). Post-hoc analyses revealed that metaphor comprehension scores differed significantly between the autogenous and reactive groups (p = 0,002), and also between the reactive group and healthy controls (p = 0,46). No correlations were found between ToM scores and either symptom severity or insight levels in the OCD groups. In the autogenous group, illness duration showed a moderate negative correlation with RMET scores (r =-0,341; p = 0,042), total DEToMS scores (r =-0,340; p = 0.043), and the second-order false belief subscale (r =-0,330; p = 0,049). In the reactive group, illness duration was moderately and negatively correlated with metaphor comprehension scores (r =-0,362; p = 0,013). Decreased metaphor comprehension (p = 0.002) and higher scores on item 11 of the Y-BOCS (p = 0.035) were found to have a significant association with the reactive-type OCD group. Conclusion: Although no significant differences were found among the groups in general ToM performance, a significant difference was observed in metaphor comprehension, which reflects advanced ToM functioning. Patients with reactive obsessions performed significantly worse in this domain than those with autogenous obsessions. These results suggest that ToM abilities may vary depending on the type of obsession and that such variation could be relevant in shaping subtype-specific therapeutic interventions. The relative ineffectiveness of cognitive therapies in individuals with reactive obsessions may be associated with impairments in higher-order ToM functions. Therefore, the present findings may guide future research focused on predicting clinical outcomes and developing personalized treatment plans based on obsession subtype.












