Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı bağlamında sınır dışı etme
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Bu çalışma, yabancıların sınır dışı edilmesi bağlamında, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının devletin müdahale yetkisiyle nasıl dengelendiğini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi kapsamında ve bu maddenin özel hayat ve aile hayatı boyutuyla ele almaktadır. Özel hayat yalnızca bireyin mahrem alanını değil; sosyal ilişkiler, yerleşiklik, mesleki yaşam ve kişisel kimlik unsurlarını da içerecek şekilde geniş yorumlanmakta; benzer şekilde, aile hayatı da yalnızca hukuken tanınmış bağlarla sınırlı kalmayıp fiili ve samimi birliktelikleri de kapsayacak şekilde esnek biçimde değerlendirilmektedir. Bu geniş koruma alanı, sınır dışı kararlarının yalnızca idari nitelikleriyle değil, bireylerin sosyal ve ailevi bütünlüklerine etkileriyle birlikte değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı mutlak bir hak tanımamakta; kamu düzeni, kamu güvenliği, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi meşru amaçlarla müdahaleye izin vermektedir. Bu doğrultuda, her sınır dışı tedbiri, yasal dayanak, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma şartlarını karşılamalı; ayrıca her somut olayda müdahalenin orantılı olup olmadığı titizlikle incelenmelidir. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin içtihadı, hem emsal hem de güncel kararlar ışığında değerlendirilerek, hakların kapsamı ile müdahale yetkisi arasındaki denge somut olaylar üzerinden analiz edilmiştir.
This study examines how the right to respect for private and family life is balanced against the state’s power of interference within the context of the deportation of foreign nationals, in light of Article 8 of the European Convention on Human Rights. Private life is interpreted broadly, encompassing not only the individual’s intimate sphere but also social relationships, residence, professional life, and elements of personal identity. Similarly, family life is not limited to legally recognized ties but also extends to de facto and genuine relationships, which are evaluated with flexibility. This broad scope of protection requires that deportation decisions be assessed not only in terms of their administrative character but also in light of their impact on individuals’ social and family integrity. However, the right to respect for private and family life—is not an absolute right; it permits interference for legitimate aims such as the protection of public order, public safety, and the rights and freedoms of others. Accordingly, every expulsion measure must meet the conditions of lawfulness, legitimate aim, and necessity in a democratic society; in addition, the proportionality of the interference must be carefully examined in each specific case. In this context, the case law of the European Court of Human Rights and the Constitutional Court of Turkey has been analyzed through both leading and recent judgments, to assess the balance between the scope of rights and the state’s authority to interfere.












