Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Anadolu İmam-Hatip Lisesi tefsir ders kitabının değerlendirilmesi ve sûrelerin tefsirlerinde görsel materyal kullanımı(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Uyanık, Sena; Uğur, HakanTefsir, Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılması ve hayata aktarılması için oldukça önem arz eden bir ilim dalıdır. İnsanlık bu Mukaddes Kitabı sadece okumak değil, aynı zamanda yaşamakla da mükelleftir. Yaşamak için de ön şart onu anlamaktır. Hiç şüphesiz ilk Müfessir olan Hz. Peygamber (s.a.v.) nazil olan her ayeti çeşitli yöntemlerle tefsir etmiş ve hayatında uygulamıştır. Anadolu İmam-Hatip Liseleri öğretim programına bu amaç için dahil edilen tefsir dersi, ne yazık ki öğrencinin zihninde yüzeysel kalmakta ve ayetlerin hayata aktarılarak içselleştirilmesini sağlayamamaktadır. Yapılan çalışmalar bunun farklı sebeplerinin olduğunu ortaya koymaktadır. Biz bu araştırmamızda söz konusu sebepleri ve yapılan çalışmaları ele alarak, tefsir ders kitabının detaylı incelemesini yapmayı, çözüm önerileri sunmayı ve dersin daha verimli hale gelebilmesi için program kapsamında yer alan sûrelerin görsel tasarımları ile zenginleştirilerek materyal kullanımının gerekliliği üzerinde durmaya çalışacağız. Böylece; görsellerle desteklenmiş materyal kullanılarak anlatılan bir tefsir dersi, öğrencinin zihin dünyasında kalıcı olarak yer bulacak ve ayetlerin hayata yansımasını sağlayarak dersin daha verimli hale gelmesine katkı sunacaktır. Çalışmanın birinci bölümünde; ilk olarak kuruldukları andan günümüze İmam-Hatip Liselerinin öğretim programında yer alan meslek derslerinin haftalık çizelgesinde meydana gelen değişiklikler, tefsir dersinin durumu ve hâlihazırda 11. sınıf seviyesinde esas alınan "Tefsir Ders Kitabı"nın değerlendirmesi yapılacaktır. İkinci olarak ise; cumhuriyetten günümüze Türkiye'de yazılan meâllere yönelik yapılan çalışmalar ve meâllerin gençlere hitap etme düzeyleri ele alınacaktır. Birinci bölümde son olarak; öğretim ilke, yöntemleri ve din öğretiminden bahsedilerek; eğitimde görsel materyaller kullanmanın bilgiyi daha kalıcı hâle dönüştürmesi ve bu kalıcılığın din öğretiminde soyut kavramların aktarılmasında da aktif olarak kullanılmasının gerekliliği üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde ise; tefsir ders kitabında yer alan toplamda on dört tane sûrenin görsel tasarımları örnek olarak sunulacak ve tefsir ders kitabının üçüncü ünitesinde tefsirin tedvin döneminden bahseden konu içerisinde yer alan, ilk dönemden günümüze tefsir kaynaklarının isim ve müfessirlerinin daha kalıcı olarak öğretilmesi ve bilgiyi doğru kaynaklardan elde etmenin yolunun gösterilmesi için tasarlanan "Sûre Sözlüğü" bölümlerine yer verilecektir.Öğe Mushaf imlâsı açısından Kral Fuâd Nüshası ve Hattat Fahrettin Bilgiç Mushafının mukayesesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Sarıca, Suat; Öge, AliHz. Osman devrinde istinsahı yapılmış olan İmam Mushaf ve Mesâhif-i'l-Emsâr'ın imlâsı nevi şahsına münhasır hususiyetleri barındırmaktadır. Daha sonraki devir ve asırlarda Resm-i Osmânî denilen Hz Osman Mushaf'larının imlâsına uymaya gayret gösterilmiş, uygulamada tam teşekküllü olmasa da bu bir ilke olarak kabul görmüştür. Mesâhif-i Osmâniyye'nin imlâ yapısını tahrîr etme ve nakletme noktasında vârid olan bilgiler hicrî ikinci asırdan itibaren telif edilmiştir. Bu minvalde hatırı sayılır bir müktesebât oluşmuş, Mesâhif-i Osmâniyye'nin imlâsını esas alan ikinci nesil Mushaf'lar ve birçok Mushaf nüshası olmak üzere Kelâm-ı Kadîm'in kitap halini vucûda getirmiştir. Mushaf imlâsı açısından tahrîr edilen bilgiler, sonradan istinsah edilen Mushaf'ların imlâsında mutâbakat olduğunu söylemek kâmil manada mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla Mushaf imlâsının geleneğindeki bilgilerin muhalifine yönelik Mushaf nüshaları olduğu kadar, Resm-i Osmânî denilen Hz. Osman Mushaf'larının imlâsını barındırdığını iddia ettiği Mushaf'ların da varlığı söz konusudur. Bu bağlamda son yüz yıl içerisinde Resm-i Osmânî imlâyla ve Halifelik makamının ilgası sonucu Mushaf basma konusunda Mısır Kral'ının da istinsah ettirdiği Kral Fuâd Nüshası ismiyle anılan 1342/1923 yılında istinsah edilen Haddâd Mushaf'ı/Mısır Mushaf'ı İslâm âleminin referans aldığı Mushaf olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir diğer Mushaf ise ülkemizde 1985 yılında Hattat Fahrettin Bilgiç tarafından yazılıp Türkiye Diyanet Vakfı tarafından basımı yapılan Resm-i Osmanî uyumlu Mushaf'tır. Zikredilen bu iki Mushaf'ın mukayesesi karşılaştırmalı olarak tetkik edilecektir. Mushaf imlâsı ana kaynakları olarak addedilen Ebû Amr ed-Dânî (v. 444/1053)'nin el-Mukni' fî Resmi Mesâhif-i'l-Emsâr adlı eseri ve Süleyman b. Necâh (v. 496/1103)'a ait Muhtasaru't-Tebyîn li Hicâi't-Tenzîl isimli eserindeki bilgiler çerçevesinde mukayese ve inceleme gerçekleştirilecektir.Öğe Şia Kelamında beda anlayışı(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Demirci, Ömer Faruk; Güneş, KamilBedâ inancı, Şiî zihin yapısının şekillenmesinde belirleyici rol oynayan imamet düşüncesinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Şîa Kelamında Bedâ Anlayışı adlı bu çalışma Şiî kelamcıların bedâ inancını temellendirme biçimlerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu noktada tez, uluhiyet ve imamet anlayışı ile bedâ inancı arasındaki ilişkinin incelenmesini içermesinin yanı sıra hem klasik hem de modern dönem Şiî kelamcıların bedâ inancına ilişkin düşüncelerini de ihtiva eden bir çalışmadır. Bununla birlikte farklı mezhep mensuplarının bedâya yönelik yorum ve eleştirileri de ele alınmaktadır. Çalışmada son olarak bedâ inancının İslam düşünce geleneğindeki konumu, beraberinde getirdiği imkân ve problemler değerlendirilmeye çalışılmıştır.Öğe Hanefî mezhebinde öşür ve günümüz uygulamaları(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Onar, Hatice; Dadaş, Mustafa BülentTarihin en eski zamanlarından beri insanlar arasında ekonomik farklılıklar sosyolojik bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlara bir hayat düzeni sunan İslam, zekât emriyle zengin ve fakir arasında bir köprü oluşturarak aralarındaki ekonomik mesafenin azaltılması hedefiyle toplumsal huzur ve barışa katkı sağlamıştır. Toplumun en önemli gelir kaynaklarından biri olan tarım ürünleri de zekât verilecek mallar kapsamında değerlendirilmiştir. Tarım ürünlerinin zekâtını ifade eden öşrün farziyeti ayetle sabit olup hükümleri Hz. Peygamber (s.a.v.)'in sözlü ve fiilî uygulamalarıyla şekillenmiştir. Bu da rivayet temelli birtakım görüş farklılıklarını beraberinde getirmiştir. Çalışmamızın birinci bölümünde öşür ile ilgili meseleler Hanefî mezhebinin kurucu imamı Ebû Hanîfe ile iki öğrencisi Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'in görüşleri çerçevesinde incelenmiştir. Günümüz dünyasında teknolojinin gelişmesi ve tarımsal faaliyetlerin farklılaşması sonucunda öşürle ilgili oluşan sorulara cevap bulmaya çalışılmıştır. Bu anlamda öşrün temel meseleleri Hanefî mezhebinin klasik kaynaklarına başvurularak ele alınmış günümüz tartışmaları için fetva kurulları ve günümüz araştırmacılarının görüşlerine yer verilmiştir. İkinci bölümde ise zekâtın kurumsallaştığı ülkelerdeki öşür uygulamalarına odaklanılarak hem literatürdeki tartışmaların yansımaları incelenmiş hem de günümüzde oluşan farklılıkların uygulamaya etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu ülkelerdeki öşür uygulamaları ele alınırken varsa kanun metinleri veya ülkede itimat edilen fetva kurullarının sitelerine başvurulmuştur. Zekâtın devlet eliyle yönetilmesinin günümüz şartlarında imkânını gözlemleme fırsatı bulduğumuz bu çalışmada, kurumsallaşmanın zekâtın etkinliğinin artırılmasında ve bireylerde zekât bilincinin oluşmasında olumlu etkisi olacağı sonucuna ulaşılmıştır. Öşürle ilgili meselelerin günümüz şartlarında tarım sektöründeki değişimler dikkate alınarak yeniden ele alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.Öğe Kamu politikaları karar verme sürecinde sivil toplum: Konya STK Platformu örneği(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Çeltikci, Dilan Tuğba; Çınkara, Gökhanİnsanlık tarihi incelendiğinde ilk zamanlardan bu yana kadar toplumun tüm zamanlarında insanların bir yöneticiye ihtiyacı oldukları bilinmektedir. Bu ihtiyaç doğrultusunda günümüze kadar birçok aşama kat edilmiştir. Bu aşamaların da mevcut düzene sahip olunmasında birçok etkisi bulunmaktadır. Siyaset ve yönetim ile alakası olmadığını söyleyen bir birey bile hayatının mutlak bir kesitinde mutlaka karar veren düzeyinde adımlar atmaktadır. Küreselleşen yeni dünya düzeninde önceden geleneksel yaklaşımla ön planda olan kamu yönetimleri, oluşan yeni kamu yönetimi anlayışı ile artık günümüz şeklini almıştır. İşlerin daha demokratik şekilde ilerletilmesi ve daha sağlıklı şekilde işlemesinde STK faydası yadsınamayacak boyuttadır. Bu faydanın sağlanması noktasında ise gereken koşulların sağlanması yatmaktadır. Bu çalışmada amaç: STK ve kamu politikaları arasındaki ilişki boyutunu saptamak ve kamu politikalarının oluşum süreçlerinde STK rolünü açıklayarak akabinde Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformuna değinilerek sivil toplum kuruluşlarının yerel yönetimlerle ilişkilerine ve karar alma noktasındaki önemine örnekler aracılığı ile yanıt bulunacaktır.Öğe İslami ve geleneksel bankalarda kurumsal yönetim, risk yönetimi ve finansal performans ilişkisi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Demirci, Mustafa Nihat; Çetin, HüseyinFinansal sistemin en önemli yapıtaşlarından biri olan bankalar, ekonomik büyümenin ve istikrarın sağlanmasında hayati önem taşımaktadır. Bu bakımdan, bankaların finansal performansına etki eden kurumsal yönetim ve risk düzeylerinin belirlenmesi ve analiz edilmesi tüm paydaşlar için oldukça önem arz eder. Bu çalışma, İslami ve geleneksel bankalarda kurumsal yönetim, risk yönetimi ve finansal performans arasındaki ilişkiyi araştırmayı ve bu değişkenleri kullanarak makine öğrenimi algoritmaları ile bankaların finansal başarısızlık riskini tahmin etmeyi amaçlamaktadır. Araştırmada, İslami bankacılığın en yoğun olduğu ülkelerden 32 İslami banka ve 85 geleneksel banka örneklem olarak seçilmiştir. Çeşitli finansal oranlar ve kurumsal yönetim değişkenleri, finansal performansı ve başarısızlık riskini tahmin etmek için makine öğrenimi algoritmaları kullanılarak analiz edilmiştir. Keşifsel veri analizi bulguları, İslami ve geleneksel bankalar arasında risk yönetimi, kurumsal yönetim ve finansal performans açısından önemli farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Tahmin sonuçlarına göre, İslami ve geleneksel bankalarda başarıyı öngören modellerin farklılaştığı görülmüştür. En yüksek "doğruluk" ve "kesinlik" performansı gösteren algoritmalar karar ağaçları ve gradyan artırma makineleri, en iyi "geri çağırma" performansı gösterenler destek vektör makineleri ve gradyan artırma makineleri, en iyi "F1-skoru" performansı gösterenler ise gradyan artırma makineleri ve rastgele orman algoritmaları olmuştur. Bu araştırma, banka performansını tahmin etmek için kurumsal yönetim değişkenlerini finansal oranlarla entegre ederek mevcut literatüre katkıda bulunmakta ve bankalarda finansal istikrarı etkileyen faktörlerin daha kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlamaktadır. Ayrıca, bu çalışma bankacılıkta tahmine dayalı değerlendirmelerde makine öğrenimi algoritmalarının etkinliğini ortaya koymuştur.Öğe Sâkıb Dede Dîvânı'nda dinî ve tasavvufî muhtevâ(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Kurt, Vildan; Atik, Hikmet; Karayazı Bal, NurgülDin, insanoğlunun yaratılışından itibaren tüm hayatını etkisi altına alan bir role sahiptir. Tasavvuf ise Hz. Peygamber (sav)'den sonra başlayan zühd hareketleriyle gelişmiş ve yayılmıştır. Din ve tasavvuf, müslümanların yaşadığı coğrafyada etkisini sürdürmüş haliyle bu durum edebiyata da yansımıştır. Bu bağlamda Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatı, islâmiyetin ve tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır. Eserlere konu olan dinî tasavvufî unsurlar hem şairlerin bilgi birikimi hem de dönemin din ve tasavvuf anlayışı hakkında önemli bilgiler vermektedir. Sürekli gelişim gösteren dinî-tasavvufî Türk edebiyatı, denge siyaseti izlenen ve duraklama dönemi olan XVII. yy.'da yaşanan olumsuzluklardan etkilenmemiş olup önemli eserler vermeye devam etmiştir. Özellikle şiirle uğraşan hükümdarların varlığı edebiyatın gelişimini desteklemiştir. Bununla birlikte Mevlevî tarikatı da sanata verdiği değer ile klâsik Türk edebiyatı için önemli şairler kazandırmıştır. Çalışmamızın konusunu teşkil eden XVII. yy. mutasavvıf şairlerinden Sâkıb Dede, Mevlevilik kültürünün Türk edebiyatına kazandırdığı önemli şairlerden biridir. Sâkıb Dede, din, tasavvuf ve Mevlevîlik literatürüne vakıf bir şairdir. Bu çalışmada, Sâkıb Dede'nin Divânı'ndaki dinî ve tasavvufî kavramlar ile bu kavramların kullanım amaçlarını tespit etmek amaçlanmaktadır. Şiirlerinde anlaşılması güç ve mecazlı söylemlere yer veren Sâkıb Dede'nin okura vermek istediği mesajın arka planı yansıtılmaya çalışılmıştır.Öğe Sömürge döneminde Bangladeşli bir âlim Mevlana Ekrem Han ve tefsiri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Ullah, Rahmot; Öğmüş, HarunAllah Teâlâ, son Peygamber Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ümmetine bir rehber ve anayasa olarak Kur'an-ı göndermiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) başta olmak üzere sahabesi ve tâbiîn insanlara Kur'an'ı anlatmaya çalışmışlardır. Daha sonra çağlar boyunca âlimler tarafından Kur'an-ı Kerim'in doğru anlaşılması için tefsirler ve şerhler yazılmıştır. Bu âlimlerden biri de sömürge döneminde yaşayan, Bangladeş'in meşhur politikacı ve gazetecisi olan Mevlana Ekrem Han'dır. O, toplum, din ve diğer konularda farklı eserler yazmış. Bu eserler arasında önemli bir eser de onun tefsiridir. Tezimiz Muhammed Ekrem Han'ın hayatı, kitapları ve tefsiri üzerine hazırlanmıştır. Tezimiz bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Girişte çalışmanın konusu, amacı, önemi, sınırları, yöntemi ve kaynakları üzerinde durulmuştur. Birinci bölümde Bangladeş ve Hint alt kıtasında İngiliz sömürgesi hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde Muhammed Ekrem Han'ın hayatı ve kitapları anlatılmıştır. Üçüncü bölümde ise Muhammed Ekrem Han'ın tefsir yazmasının nedeni, tefsirde kullandığı metot, tefsirin özellikleri, tefsirde kullandığı kaynaklar, Muhammed Ekrem Han'a göre Kur'ân ilimleri ve onun bazı önemli konulara bakışı incelenmiştir. Tezimiz sonuç ve kaynakça ile tamamlanmaktadır.Öğe Akşehir Müzesindeki Anadolu Selçuklu sikkeleri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Gül Acar, Reyhan; Şimşir, ZekeriyaBüyük Selçuklu Devleti'nin yıkılmasıyla Selçuklular dört ayrı devlete bölünmüştür. Anadolu Selçuklu Devleti bu devletlerden biridir. Selçukluların Anadolu'ya yaptığı akınlar sonucunda bu coğrafyada Türk devletine zemin hazırlamıştır. 1077 yılında Kutalmış Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuştur. Önce İznik sonra Konya başkent olmuştur. 1308 yılına kadar varlığını sürdüren devlet siyasi karışıklık yüzünden yıkılmıştır. Anadolu Selçukluları tarafından taşınır ve taşınmaz binlerce eser günümüze kadar ulaşabilmiştir. Taşınır eserlerinin bir bölümünde sikkeler oluşturmaktadır. Bağımsızlığın ve hükümdarlığın sembolü olarak sikke bastırmak gerekmekteydi. Dünya ve Türkiye müzelerinde ve özel koleksiyonlarda önemli sikkeler muhafaza edilmektedir. Akşehir Nasreddin Hoca Etnografya Müzesi'nde de antik dönemlere ait sikkelerin yanı sıra İslami dönemlere ait sikkeler de sergilenmektedir. Bu müzede koruma altında tutulan Selçuklu sikkeleri tezimizin konusunu oluşturmaktadır. Araştırmamız sonucunda müzelerimizde incelemeye ve araştırmaya değer önemli ölçüde sikkenin yer aldığı tespit edilmiştir. Envanter defterlerinde sınırlı bilgi yer almaktadır. Araştırmacıların ilgisinin bu alana yönlendirilmesi konu ile ilgili araştırmaların artması ve bilim âlemine sunulması en büyük temennimizdir.Öğe Mesleki eğitim merkezlerinde eğitim gören öğrencilerin dini tutumlarının iş ahlakı düzeylerine etkisinin incelenmesi (Konya ili örneği)(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Gül, Yavuz; Bahadır, AbdülkerimMesleki eğitim merkezlerinde eğitim gören öğrencilerin dini tutumlarının iş ahlakı düzeylerine etkisini Konya ili örneği üzerinden inceleyen araştırmamızın amacı çırak öğrencilerin dini tutumlarının iş ahlakı düzeylerini etkileyip etkilemediğini test etmektir. Bu amaç doğrultusunda, çalışma üç bölüm halinde tamamlanmıştır. Girişte problem durumu, hipotezler, araştırmanın amacı ve önemi, sayıltılar, ve sınırlılıklara yer verilmiştir. Birinci bölümde alan yazın taraması yapılarak tutum, dini tutum, dini tutumun öğeleri, dini tutumun oluşumu ve gelişiminde etkili olan faktörler, dini tutumun özellikleri, iş ahlakı kavramı, iş ahlakının tarihçesi, iş ahlakının önemi, iş ahlakının kapsamı ile dini tutum ve iş ahlakı ilişkisi başlıkları ayrıntı şekilde ele alınmıştır. İkinci bölüm araştırmanın yöntem bölümünü oluşturmaktadır. Bu bölümde üzerinde çalışılan araştırma modeli belirtilmiş, evren ve örnekleme ilişkin bilgiler verilmiştir. Araştırmanın evrenini 2023 yılında Konya il merkezinde eğitim öğretim faaliyetlerini sürdüren Mesleki Eğitim Merkezlerinin öğrencileri oluşturmaktadır. Örneklemi ise bu grup içinden tesadüfi olarak seçilen 630 öğrenci oluşturmuştur. Örneklemden veriler iş ahlakı ölçeği ve dini tutum ölçeği yardımı ile toplanmış ve SPSS programı ile analizi yapılmıştır. Üçüncü bölümde araştırmanın bulgularına yer verilmiştir. Ölçeklere dair betimsel istatistik verileri, katılımcıların demografik özelliklerine ait bulgular, dini tutum ve iş ahlakı ölçeği ile demografik değişkenler arasındaki ilişkiye ait bulgular, dini tutum ve iş ahlakı arasındaki ilişkiye ait bulgular ve dini tutumun iş ahlakına etkisine ilişkin yapısal model bulgularına bu bölümde yer verilmiştir. Dini tutum toplam ve alt boyut puanları cinsiyet, gelir durumu, mezun olunan ortaokul değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemiştir. Bir işte çalışma süresi, ilk din eğitimi alınan yer, ailenin dini konulara bakışı değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermiştir. İş ahlakı toplam ve alt boyut puanları cinsiyet, gelir durumu, mezun olunan ortaokul, bir işte çalışma süresi değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemiştir. İlk din eğitimi alınan yer, ailenin dini konulara bakışı değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermiştir. Dini tutum toplam ve alt boyut puanları ile İş ahlakı toplam ve alt boyut puanları arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Yapısal eşitlik modelinde dini tutumun iş ahlakını pozitif yönde etkilediği sonucu elde edilmiştir. Tartışma ve yorum başlığı altında araştırmada elde edilen bulgular daha önce yapılmış çalışmalar ışığında tartışılmış, değerlendirilmiş ve araştırmanın sınırlılıkları, katkıları belirtilerek sonraki çalışmalar için çeşitli önerilerde bulunulmuştur.Öğe Lisans düzeyinde turizm ve tıp öğrenimi gören öğrencilerin sağlık turizmi hakkındaki algı düzeylerinin belirlenmesi: Konya ili örneği(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Alkaç, Dilşan; Büyükşalvarcı, AhmetSağlık turizmi, son dönemlerde dünya genelinde önemini artıran bir kavramdır. Bu alana yatırım yapan ülkeler, sektörün getirisinin farkına varmışlardır. Sağlık turizmi, özellikle Covid-19 gibi etkenlerin sağlık altyapısı ve ekonomi üzerindeki etkilerini göz önüne sermektedir. Türkiye de bu alanda küresel bir oyuncu olma hedefiyle adımlar atmaktadır. Ancak yapılan çalışmaların henüz yeterli düzeyde olmadığı belirlenmiştir. Bu çalışmada, tıp fakültesi ve turizm fakültesi öğrencilerinin sağlık turizmi konusundaki farkındalık düzeyleri belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmanın evrenini Konya ilinde bulunan Necmettin Erbakan Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi'nde Turizm ve Tıp bölümlerinde öğrenimlerine devam eden öğrencileri kapsamıştır. Bu ilde lisans düzeyinde turizm ve tıp öğrenimi gören öğrencilerin sağlık turizmi konusunda farkındalık düzeylerinin incelenmesi istenmektedir. Veri toplama aracı olarak anket yöntemi kullanılmıştır. Anketin hazırlanmasında konuyla ilgili daha önce yapılan çalışmalardan yararlanılmıştır. Verilerin toplanmasında kullanılan anket 500 kişiye uygulanmıştır. Uygulanan anket iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde ankete katılan katılımcıların kişisel bilgilerinin belirlenmesi için demografik sorulurken anketin ikinci bölümde katılımcıların sağlık turizmi hakkındaki algı düzeylerinin belirlenmesine yönelik soruların bulunduğu ölçek yer almaktadır. Çalışmada, tıp fakültesi ve turizm fakültesi öğrencilerinin sağlık turizmi hakkındaki farkındalık düzeyleri araştırılmıştır. Anketteki sorular üç faktöre ayrılmış ve bu faktörler üzerinden analizler yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, öğrencilerin sağlık turizmi algıları sınıf ve yabancı dil değişkenlerine göre anlamlı bir fark göstermemiştir. Ancak cinsiyet, yaş ve bölüm değişkenlerine göre farklılıklar saptanmıştır. Cinsiyet değişkenine göre, erkek öğrencilerin sağlık turizmi hakkındaki farkındalıklarının kadın öğrencilere göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Yaş değişkenine göre ise, 28 yaş ve üzeri olan öğrencilerin sağlık turizmi konusundaki farkındalıklarının diğer yaş gruplarındaki öğrencilere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Bölüm değişkenine göre ise, turizm fakültesi öğrencilerinin sağlık turizmi konusundaki farkındalıklarının tıp fakültesi öğrencilere göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, öğrencilerin sağlık turizmi sektörünün ülke ekonomisine katkısı ve sunduğu fırsatlar konusunda bilinçli olduğu, sektöre yapılan destek ve yatırımların sağlıkta kalite standartlarını yükseltmede önemli bir rol oynadığı sonucuna varılmıştır. Bunun yanı sıra, öğrencilerin sağlık turizmi kavramı, türleri, alanın özellikleri, uluslararası standartlar, tanıtım ve pazarlama gibi konularda daha az bilgi ve donanıma sahip oldukları belirlenmiştir. Sonuç olarak, çalışmanın eksik görülen yönleriyle ilgili önerilerde bulunulmuştur. Bu öneriler, öğrencilerin sağlık turizmi konusundaki farkındalıklarını artırmak ve eksikliklerini gidermek amacıyla yapılmıştır.Öğe Türkiye'de siyasal reklamların dijital medya üzerinden sunumu: Türkiye Yüzyılı reklamları üzerine bir inceleme(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Okur, Ahmet; Çağlak, UğurTeknolojinin gelişmesiyle birlikte iletişim faktörü, toplumu ve halkla iç içe olan bütün paydaşları doğrudan etkileyen bir unsur olmuştur. Bu etkileşimler siyasi alanda yeni bir stratejinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Siyasi aktörler ve partiler, siyasal faaliyetlere katılan ve oy verme eyleminde bulunan hedef kitlelere ulaşmak ve onları etkilemek için siyasal iletişim araçlarını kullanmada farklı yollara başvurmuşlardır. Bu noktada siyasal reklamcılık faaliyetlerinin değeri kayda değer ölçüde artmış ve siyasal iletişimin önemli bileşenlerinden biri haline gelmiştir. Geçmişte siyasal reklamların aktarılmasında gazete, radyo ve televizyon gibi geleneksel kitle iletişim araçlarının önemli bir rolü bulunurken, günümüzde internet ve dijitalleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte siyasal reklamcılık, faaliyetlerini dijital platformlara doğru yöneltmiştir. Sosyal medya platformları, mobil uygulamalar ve diğer dijital araçlar, siyasi figürlerin halkla doğrudan iletişim kurmasına olanak tanıyarak siyasal reklamcılıkta yeni bir dönem başlatmıştır. Cumhuriyet'in 100. Yılına ithafen hazırlanan "Türkiye Yüzyılı" siyasal reklamları örneğinde, AK Parti ve Recep Tayyip ERDOĞAN'ın resmi Instagram hesaplarından yayınladıkları siyasal reklam videolarını biçim ve içerik yönünden analiz etmek üzere hazırlanan bu çalışma hem teorik hem de uygulama çerçevesinde üç bölümden oluşmaktadır. İnceleme çerçevesinde siyasal reklamları türlerine, yayın sürelerine, paylaşılma dönemlerine, vurgulanan konulara, lider kullanımına, görüntü, müzik ve ses unsurlarına vb. birçok değişken üzerinden analizleri yapılmıştır. Yapılan bu analizler sonucunda, siyasal partinin ve liderin seçim dönemine ilişkin uyguladığı siyasal reklamcılık faaliyetlerinin yüksek oranda pozitif türde videolardan oluştuğu görülmektedir. "Türkiye Yüzyılı" siyasal reklam videolarının çoğunluğunda milli değerler, dini göstergeler ve işçi-emekçi kullanımlarının olduğu görülürken, yüksek oranda logo ve slogan kullanıldığı da tespit edilmiştir. Öte yandan siyasal reklamların daha çok günümüz politikalarını işlediği ve bu konular arasında ulaşım, milli savunma-askeri, enerji-doğal kaynaklar ve konut-mimari konularının ön planda işlendiği saptanmıştır.Öğe Cumhuriyet dönemi askerî darbe ve muhtıralarının Türk öykücülüğüne yansıması(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Büyükmatür, Fatih Cihat; Aslan, HanifiBu araştırmada, Cumhuriyet dönemi askerî darbe ve muhtıralarının Türk öykücülüğüne yansıması konu edilmiştir. İncelemede biçime değil, içeriğe dönük değerlendirme yapılmış, söz konusu süreçlere ilişkin politik gelişmelerin, toplumsal olayların, şahısların, yaşanan mağduriyetlerin öykülerdeki tezahürü ana hatlarıyla tespit edilmeye çalışılmıştır. Bulgulara örneklik etmesi için çalışmamızda değindiğimiz öyküler, bir edebiyat verimi olduğu kadar hafıza mekânı olma niteliği de taşımaktadır. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinde toplumun, bireyin durumu bu metinler ile açığa çıkmakta ve yarınlara taşınmaktadır. Darbe süreçlerinin öykülere yansımasında bazı konuların kesişen bir küme oluşturduğu da tespit edilmiştir. Bunlar; "gözaltı, işkence ve uzun tutukluluk süreleri", "yasaklanan ve yakılan kitaplar", "kaçaklar ve sürgün hayatlar", "travma sonrası yaşantılar", "ideallerden kopuş değinmeleri", "toplumsal duyarsızlık eleştirisi", "darbelerin sürekli tekrar edişi" olarak özetlenebilir. Darbelerin politik bir konu olması, bu süreçleri içkin eserlerin büyük oranda ideolojik angajmanın etkisinde kaleme alınmasını da beraberinde getirmiştir. Bu durum, nesnel gerçekliğin edebî eserin sanat prizmasından geçerken uğradığı dönüşümde kendini gösterdiği kadar neyin konu edilip neyin edilmediği bahsinde de açığa çıkmaktadır.Öğe İlaç dağıtımında e-lojistik uygulamaları: Karaman'da bulunan eczaneler üzerine bir araştırma(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Tutar, Ayşenur; Telli Üçler, YaseminKüreselleşmenin etkisiyle günümüz işletmeleri birbirleriyle rekabet halinde bulunmaktadırlar. Bu rekabette var olabilmek için hız, maliyet ve kalite gibi unsurların bir arada tutulması gerekmektedir. Tedarik zinciri yönetiminde kullanılan teknolojileri takip etmek bu anlamda büyük önem taşımaktadır. Yakın zamanda tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgını süresinde bu kriterlerin önemi daha da net anlaşılmıştır. Marketlerde raflar boş kalmış, maske ve ilaç temininde büyük sıkıntılar yaşanmıştır. Aşıların tüm illere etkili bir şekilde dağılması için ise etkili dağıtım, taşıma ve organizasyon sistemlerine ihtiyaç duyulmuştur. Bu çalışmanın amacı; Karaman ili merkezinde ilaç tedarik zincirinde yer alan eczanelerin tedarik ve dağıtım sistemlerindeki e-lojistik uygulamalarını araştırmaktır. Karaman ili merkezinde bulunan eczanelerin lojistik uygulamalarını ölçmek için anket uygulaması yapılmıştır. Yüz yüze görüşmeler yapılarak eczanelerden veriler toplanmıştır. SPSS aracılığıyla yapılan analizde elde edilen bulgular değerlendirilerek öneriler sunulmuştur.Öğe Osmanlı muhakeme hukukunda işkence yasağı(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Baysal, Musa Süheyl; Koyuncu, Nuranİşkence, tarih boyunca var olmuş ve çeşitli amaçlarla kullanılmış bir uygulamadır. Yaralama sınırını aşan yerlerde bağımsız bir suç olarak, muhakemede bir sorgu vasıtası olarak, infaz safhasında bir araç olarak farklı şekillerde kullanılagelmiştir. Hukuk sistemleri kimi zaman bu uygulamayı yok sayarak örtülü bir şekilde uygulanmasına müsaade etmiş, kimi zaman hukuken tanıyarak meşru bir araç olarak kullanmış, kimi zaman ise bu uygulamayı bir yasak olarak kabul etmiştir. Batı'da özellikle aydınlanma sonrası dönemde bu uygulamanın yasaklanması yönünde ciddi adımlar atılmıştır. Günümüzde mutlak yasak kabul edilen bu uygulama sanığın sahip olduğu hakların başında gelmektedir. Çalışmamızda Osmanlı hukukunda muhakeme alanında, şüpheli/sanığın sorgulanması esnasında işkencenin yasaklılığı hususunu ele alacağız. Bu kapsamda ilk bölümde işkencenin tarihi, Batı'da ve İslam hukukunda bu husustaki gelişim, Osmanlı'da bu konuda kullanılan kavramlar, bu hususla ilgili temel kavramlar aktarılacaktır. İkinci bölümde klasik dönem, mevzuat, doktrin ve uygulama yönüyle ele alınacaktır. Son bölümde ise Tanzimat ve Tanzimat Dönemi'nin bu husustaki getirdikleri ferman ve kanunnameler aracılığıyla kronolojik olarak incelenecektir.Öğe Sebep ve sonuçlarıyla Floransa Konsili(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Büyükyıldırım, Mehmet; Türkan, AhmetHristiyanlık tarihinin doğuşundan itibaren özellikle en çalkantılı dönemlerinden birinin mercek altına alındığı bu çalışmada, Hristiyanlığın iki kadim kilisesinin birbirinden ayrılışı ve yeniden birleşme çabaları konu edilmiştir. Türkçe çalışmalar içerisinde hemen hemen hiç bir kaynağın olmadığı, Hristiyanlığın en önemli konsillerinden biri olan Floransa Konsili'ne giden süreç ile konsil sonuçlarının ele alındığı bu çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, Hristiyanlık hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra Katolik ve Ortodoks mezhepleri tanıtılmıştır. Ardından ilk ihtilâfların ve bölünmelerin başladığı ekümenik konsillere yer verilmiştir. En sonunda büyük bölünmeye giden süreçte yaşananlar ortaya konmuştur. Floransa Konsili'nde yer alan tartışmaların iyi özümsenmesi için dördüncü yüzyıldan itibaren gerçekleşen bu konsillerin iyi anlaşılması gerekmektedir. İkinci bölümde ise birleşme çabaları kapsamında küçük ve büyük ölçekli toplantıların yapıldığı görülmektedir. Fakat ansızın gerçekleşen IV. Haçlı Seferi, bu birleşme çabalarına darbe vuran önemli bir olay olarak tarihe geçmiştir. Birbirinden uzaklaşan iki kilisenin, ortak tehdit için birleşmesi gerekiyordu. Bunun için de büyük ölçekli bir konsile ihtiyaç vardı. Sonunda İsviçre'de başlayan konsil, Ferrara'da devam etmiş, daha sonra da nihâi durağı olan Floransa'da son bulmuştur. Üçüncü ve son bölümde ise, Floransa'dan çıkan sonuçların dünya ve Avrupa üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Floransa Konsili'nin Hristiyan dünyası üzerinde siyasî ve askerî açıdan birçok etkisi olmuştur. Giderek büyüyen Türk tehdidi ile çaresiz kalan Doğu Kilisesi, inanç konusunda verdiği birçok tavizle Floransa'dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Floransa'dan çıkan sonucu lehine kullanan Moskova Kilisesi, "Üçüncü Roma" olduğunu ilân etmiştir. Bizans'ın düşmesiyle sıranın kendisine gelmesinden endişe duyan Roma, bu uzun soluklu toplantıda birleşme adına attığı adımların hiçbirinden sonuç elde edememiştir. İstanbul'un fethi için o ana dek yapılan girişimlerin hepsinin başarısız olması, İstanbul'un fethinin çok zor hatta imkansız olduğunu düşünmelerine neden olmuştur. Müjdeye mazhar olmak için gecesini gündüzüne katan komutan II. Mehmed, nihâi zafere ulaşarak Konstantinopolis'in adını "İstanbul" olarak değiştirmiştir. Tarihin akışına yön veren bu değişim ile dünyada yeni bir sayfa açılmıştır. Bizans'ın düşmesini kabullenemeyen Avrupa, İstanbul'u Türklerin elinden geri almak için birçok girişimde bulunmuş ama başarılı olamamıştır.Öğe Sportif rekreasyon faaliyeti olarak doğa ve macera sporları yapan bireylerin akış deneyimleri ve risk alma eğilimlerinin incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Yolcu, Alperen Fatih; Demirel, MehmetBu tez, doğa ve macera temelli rekreasyon aktivitelerine katılan bireylerin akış deneyimleri ve risk alma eğilimlerini incelemeyi amaçlamaktadır. Modern yaşamın getirdiği stres ve monotonluktan kaçış arayışında olan bireyler için doğa ve macera sporları önemli bir kaçış yolu sunmaktadır. Bu sporlar, katılımcıların fiziksel, zihinsel ve duygusal sınırlarını zorlamalarına olanak tanırken, aynı zamanda doğayla iç içe olma fırsatı vermektedir. Araştırmanın temel amacı, doğa ve macera sporlarına katılan bireylerin akış deneyimleri ile risk alma eğilimleri arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Akış deneyimi, bireylerin belirli bir etkinlik sırasında zamanın nasıl geçtiğini fark etmemesi, kendilerini tamamen etkinliğe kaptırmaları ve bu süreçten büyük bir haz almaları olarak tanımlanmaktadır. Risk alma eğilimi ise bireylerin belirli bir risk düzeyini göze alarak yeni ve zorlu deneyimlere katılma eğilimlerini ifade etmektedir. Araştırma, Türkiye'nin farklı bölgelerinde ikamet eden ve doğa sporlarına aktif olarak katılan bireylerle gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar, Facebook, Instagram ve WhatsApp gibi sosyal medya platformlarında doğa sporları ile ilgili gruplara dahil olan bireyler arasından seçilmiştir. Veriler, online anket yöntemiyle toplanmış ve katılımcılara kartopu örnekleme yöntemiyle ulaşılmıştır. Toplamda 269 katılımcıdan elde edilen veriler, demografik dağılım, akış deneyimi ve risk alma eğilimleri açısından analiz edilmiştir. Araştırmada kullanılan ölçekler arasında Rekreasyonel Akış Deneyimi Ölçeği ve Risk Alma Ölçeği bulunmaktadır. Verilerin analizinde frekans analizi, bağımsız gruplar t-testi, ANOVA ve korelasyon analizleri gibi istatistiksel yöntemler kullanılmıştır. Bulgular, akış deneyimi ile risk alma eğilimi arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bu bulgu, akış deneyimi yaşayan katılımcıların genel risk alma eğilimlerinin de yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Yaş grupları ve cinsiyet açısından yapılan analizler, akış deneyimi ve risk alma eğilimlerinde anlamlı farklılıklar olduğunu göstermektedir. Genç katılımcıların sosyal ve etik risk alma konusunda daha eğilimli oldukları ve yaş ilerledikçe bu eğilimlerin azaldığı görülmüştür. Cinsiyet açısından ise, erkekler ve kadınlar arasında akış deneyimi ve risk alma eğilimlerinde anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu tez, doğa ve macera temelli rekreasyon aktivitelerine katılan bireylerin akış deneyimleri ve risk alma eğilimlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olmakta ve bu aktivitelerin planlanması ve yönetimi konusunda önemli bilgiler sunmaktadır. Ayrıca, doğa ve macera sporlarının bireylerin psikolojik ve duygusal durumları üzerindeki olumlu etkilerini vurgulayarak, bu tür aktivitelerin teşvik edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.Öğe İslam hukukuna göre ceza sorumluluğunu sınırlayan ve kaldıran durumlar(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Öksüz, Reyhan; Acar, Abdullahİslâm hukukunda bir kimseye ceza sorumluluğunun yüklenebilmesi için o kimsenin insan olması tek başına yeterli değildir. Ferdin, işlediği suçun sonuçlarından mesul olması, cezaî sorumluluğu gerektirmektedir. Sorumluluk, insan olmanın yanı sıra idrak (anlama) ve irade sahibi olmayı ve suçu işlemeye elverişli olmayı da gerektirir. Tez çalışmamızda, İslam ceza hukukunda ceza sorumluluğunu sınırlayan ve kaldıran durumlar ele alınmıştır. Çalışmamız giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında konunun fıkıh ilmi içindeki yerine, sınırlandırılmasına, amaç ve yöntemi ile kaynaklarına dair bilgilere yer verilmiştir. Çalışmamızın birinci bölümünde suç ve ceza kavramları ele alınmış ve kaynaklarda yer alan alt başlıkları incelenmeye çalışılmıştır. Tezimizin asıl kısmını oluşturan ikinci bölümde ise İslam ceza hukukunda ceza sorumluluğunu sınırlayan ve kaldıran durumlar pozitif hukuktaki yansımaları ile ele alınmıştır.Öğe Deprem sonrası dini başa çıkma (2023 Kahramanmaraş depremi Adana ili örneği)(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Günerigök, Tuğba; Şahin, Adem6 Şubat 2023 tarihinde saat 04.17 ve 13.24'te merkez üssü Kahramanmaraş olan sırasıyla 7,7 ve 7,6 şiddetinde iki büyük deprem meydana gelmiştir. Bu büyük depremler Gaziantep, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya ve Adana başta olmak üzere Türkiye'nin birçok ilinde ve Suriye'de hissedildi. Asrın felaketi olarak nitelendirilen bu depremlerde maddi ve manevi kayıplar yaşanmıştır. Bu tezin temel amacı; depremlerin yol açtığı maddi-manevi kayıplar karşısında depremi yaşayan bireylerin depremi nasıl anlamlandırdıklarını anlamak, bu travmatik olay karşısında başa çıkma tutumlarını incelemek ve analiz etmektir. Nitel bir yöntemle gerçekleştirilen bu çalışmada depremi yaşamış ve yakınlarını kaybetmiş 10 kişi ile yarı yapılandırılmış mülakatlar aracılığıyla elde edilen verilere göre içerik analizi uygulanmıştır. Katılımcıların deprem anında, korku, endişe, panik, güvenli yer arama, aile üyeleri ile bir araya gelme davranışlarının yanında Allah'a dua etme, Kelime-i Şehadet getirme, ölümü ve ahireti düşünme gibi dini başa davranışlarına başvurdukları tespit edilmiştir. Bulgulara göre katılımcılar depremi, Allah'ın takdiri ile gerçekleşen doğa olayı olarak değerlendirirken sonuçları itibariyle de bir imtihan olarak görmüşlerdir. Araştırmamızda katılımcıların verdiği cevaplarda deprem, Allah'ın insanları uyarması ve bir ceza olarak nitelendirilmiştir. Elde edilen verilerde katılımcıların deprem sonrasında; yakınlarına ulaşma, yardım bekleme ve arama kurtarma çalışmaları sürecinde maddi manevi birçok zorlukla karşılaştığı tespit edilmiştir. Yaşananlar karşısında katılımcıların başa çıkma sürecinde olumlu başa çıkmanın alt unsurları olan ''Dua ve İbadet', 'Sabır ve Şükür', 'Allah'a teslimiyet/Allah'a sığınma', 'Ahiret inancı ve Kader', 'Rüyalar' 'Kabir ziyaretleri', 'Sadaka ve Yardım Etme", 'Dini Gruplarla yakınlaşma' gibi başa çıkma davranışlarına başvurdukları tespit edilmiştir. Elde edilen bulgular deprem sonrası stresle başa çıkma noktasında bireysel ve toplumsal desteğin önemini gözler önüne sermiştir. Travmatik bir olay olan deprem sonrasında katılımcıların hayatlarında bazı değişimler ve gelişimler tespit edilmiştir. Travma sonrası büyüme olarak adlandırılan bu gelişim alanları; kendilik algısında değişim, yaşamın değerini anlama, inanç sisteminde değişim olarak belirlenmiştir.Öğe Sanal kimlik inşasında sosyal medya filtrelerinin benlik sunumu üzerindeki rolü(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Ulu, Şura; Bal, EnesSosyal medya, günümüzde bireylerin hayatında önemli bir yere nüfuz etmiştir. Bireyler, sosyal medya üzerinden çeşitli iletişim eylemleri gerçekleştirmektedir ve bu iletişim eylemlerimi gerçekleştirirken de dijital dünyada sanal kimlikler oluşturmaktadır. Sanal kimliklerin oluşum noktasında son zamanlarda sosyal medya filtreleri bir benlik sunum aracı olarak oldukça rağbet görmektedir. Bireyler sanal kimlik inşa sürecinde filtreler aracılığıyla benlik sunumunu istediği şekilde gerçekleştirebilmektedir. Bu anlamda sosyal medya filtrelerinin birey ve toplum üzerindeki psikolojik ve fiziksel yansımaları merak konusu olmaktadır. Bu çalışma, sanal kimlik inşasında sosyal medya filtrelerinin benlik sunumu üzerindeki rolünü incelemiştir. Nitel araştırma yöntemiyle yürütülen bu çalışma, 13 kadın ve 12 erkek olmak üzere 25 kişiyle yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılarak gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler MAXQDA 2020 programında analiz edilmiştir. Sonuçlar, sosyal medya filtrelerinin bireylerin benlik sunumlarını önemli ölçüde etkilediğini ve kullanıcıların kendilerini başkalarına karşı ideal bir formda sunmalarını sağladığını ortaya çıkarmıştır. Filtrelerin, bireylerin gerçek kimliklerinden uzaklaşarak, idealize edilmiş bir kimlik oluşturmalarına katkıda bulunduğu görülmüştür. Aynı zamanda filtre kullanımının, bireyleri bedenleri üzerinde estetik operasyon yaptırmaya teşvik ettiği dikkat çekmektedir.