Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Teyipcan Eliyev'in şiirleri (notlar-metin-dizin)(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Karul, Ümit; Öztürk, RıdvanTeyipcan Eliyev, 1930-1989 yılları arasında Doğu Türkistan’da yaşamış çağdaş Uygur şairlerinden biridir. Şiirlerini 1945-1988 yılları arasında kaleme almıştır. 43 yıllık şairlik hayatında hemen her konuda şiir yazmıştır ve bu şiirleriyle Uygur halkının duygularına tercüman olmuştur. Üretken ve kalemi güçlü bir şair olan Teyipcan Eliyev’in şiirleri “Şerk Naḫşisi”, “Tinçliḳ Naḫşisi”, “Tügimes Naḫşa”, “Vetinimni Küyleymen”, “Zepmu Çirayliḳ Keldi Bahar”, “Bahar İlhami”, “Tallanġan Şéirler”, “Töhmet Ḳurbani” ve “Yantaḳ” adlı eserlerde yayımlanmıştır. 1986 yılında kansere yakalanan Teyipcan Eliyev, ölümüne yakın bir zamanda kendisi gibi şair olan arkadaşı Muhemmet Rehim’e vasiyette bulunmuştur. Yayımlanan ve o zamana kadar yayımlanmayan şiirlerini ve diğer eserlerini bir araya toplayarak düzenlemesini ve yayımlamasını vasiyet etmiştir. Muhemmet Rehim de Teyipcan Eliyev’in vasiyetini ölümünden sonra yerine getirmiştir ve Eliyev’in tüm şiirlerini kronolojik bir sıra ile toplayarak “Téyipcan Éliyév Şé’irliri” adıyla iki cilt hâlinde yayımlamıştır. 1997’de Pekin’de Milletler Neşriyatı tarafından yayımlanan bu eser, çalışmamızın ana malzemesini oluşturmaktadır. Bu çalışma, Teyipcan Eliyev ve şiirlerini saha araştırıcılarının dikkatine sunmak ve çağdaş Türk lehçeleri arasındaki çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmamız Yeni Uygur Türkçesi ve Çağdaş Uygur Edebiyatı, Notlar, Transkripsiyonlu Metin ve Dizin olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Uygurların tarihi kısaca verilmiş, Yeni Uygur Türkçesi tanıtılmış, Çağdaş Uygur Edebiyatının genel durumu özetlenmiş ve Teyipcan Eliyev’in hayatı verilmiştir. İkinci bölümde Yeni Uygur Türkçesinin eserde görülen karakteristik özellikleri, eserin kendine has dil özellikleri ve Eliyev’in üslubu notlar hâlinde verilmiştir. Üçüncü bölümde eserin Latin alfabesine yazıçevrimi yapılmıştır. Dizin bölümünde eserin sözlüğü gramatikal dizin şeklinde oluşturulmuştur. Elde edilen bilgi ve bulgular sonuç bölümünde maddeler hâlinde verilmiştir.Öğe Türkiye'de Ak Parti hükümetleri dönemlerinde askeri vesayet ve sivilleşme(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Oluç, Şerife; Bayrakcı, ErdalTürkiye’de demokrasinin kurumsallaşma süreci, tekrarlanan askeri darbeler, muhtıralar ve darbe girişimleri nedeniyle defalarca kesintiye uğramıştır. Cumhuriyeti kuran kadroların asker kökenli olması, aynı zamanda askerin ‘koruyuculuk’ rolünü üstlendiği bir yönetim anlayışını doğurmuştur. Rejimin koruyuculuğu misyonunu üstlenen bu kadroların devleti “tehlikede” gördükleri her an devreye girip müdahalede bulunma istekleri Türk demokrasisinin 1960 yılından itibaren ortalama on yılda bir askeri müdahalelere maruz kalmasına neden olmuştur. Sivil-asker ilişkilerindeki bu sorunlu yapı, askeri vesayetin siyasal sistem üzerindeki etkisinin kurumsal bir nitelik kazanmasına ve ordunun devlet yönetimi üzerindeki belirleyici rolünün pekişmesine neden olmuştur. Türk siyasetinde askerin sivil otorite üzerindeki baskısı 2000’li yıllardan sonra azalmaya başlamıştır. AB adaylık süreci ile başlayan demokratik reformlar sivil-asker ilişkilerinin de demokratik zemine taşınması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. 2002 yılında tek başına iktidara gelen Ak Parti’nin politik alanı genişletmeye yönelik istekli ve kararlı yaklaşımı sivilleşmede yaşanan dönüşüm sürecini daha da hızlandırmıştır. Asıl kırılma ise 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanmış askeri vesayetin sivil siyaset üzerindeki etkisi güçlü reformlarla sona erdirilmiş ve ordu, sivil alandaki güçlü konumunu yitirmiştir. Bu çalışmada, 2002 yılından itibaren iktidarda olan AK Parti’nin askeri vesayetle mücadele ve sivilleşme konularında gerçekleştirdiği reformlar ile bu reformların sivil-asker ilişkilerine yansıması incelenerek, gelinen noktanın yeterliliği değerlendirilmiştir.Öğe Rus oryantalistleri E. A. Belyaev, I. M. Filshtinsky ve O. G. Bolshakov'un Emevî halifelerine yaklaşımları(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Myrzabayeva, Kamila; Yüksel, Ahmet TuranEmevîler dönemi, İslâm tarihinin önemli safhalarından biridir. Hz. Peygamber ve Hulefâ-i Râşidîn devrine özgü olan seçim esaslı yönetim anlayışından ilk olarak Emevîler vazgeçmiş, hilâfeti saltanata dönüştürmeleri sebebiyle yönetimleri tartışma konusu oluşmuştur. Emevîler hakkında mevcut bilgilerin büyük ölçüde Abbâsî dönemi müellifleri tarafından aktarılması, bu döneme dair önyargılı değerlendirmelerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Çağdaş araştırmalar, bu önyargılı yaklaşımın varlığını açıkça ortaya koymaktadır. Benzer şekilde Rus oryantalizminin de Emevîler üzerine yapılan çalışmalara özel dikkat gösterdiği görülmektedir. Bu çalışmada, Rus oryantalistlerin Emevî halifelerine dair yaklaşımları incelenmiştir. Araştırma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, Rus oryantalizminin oluşumu ve gelişimi ele alınmış, Rus oryantalistleri E. A. Belyaev, I. M. Filshtinsky ve O. G. Bolshakov hakkında genel bilgiler verilmiştir. Birinci bölümde, adı geçen üç Rus oryantalistin Emevî Devleti’nin kuruluşuna, Süfyânîler dönemine ve Süfyânî iktidarının sona ermesine dair görüşleri incelenmiştir. İkinci bölümde, Emevîler’in yükseliş devri çerçevesinde Abdülmelik b. Mervân ve Velîd b. Abdülmelik’e dair değerlendirmelerine yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise Emevîler’in Velîd b. Abdülmelik’ten sonraki dönemleri ve yıkılışına ilişkin görüşleri ele alınmıştır.Öğe Günümüz Selefîliğinin hadîs şerhçiliği (er-Râcihî'nin Müslim şerhi örneği)(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Öktem, Murat; Özpınar, ÖmerHicri ilk üç asırda yaşamış olan sahâbe, tâbiîn ve tebeü’t-tâbiîn nesli selef olarak adlandırılmaktadır. Selef nesli kendinden sonra gelen bütün Müslümanların öncüleri ve yol göstericileri olmuşlardır. Sonraki asırlarda yaşayan Müslümanlarda dini anlayış ve yaşantı yönünden kendilerini selefe nispet etme arzusu oldukça kuvvetlidir. Kendini selefe nispet etme arzusunun bir sonucu olarak hicri üçüncü asrın ortalarından itibaren sonraları Selefî diye isimlendirilecek olan bir akım ortaya çıkmış, zamanla bir ekol halini almıştır. Bu çalışmada günümüz Selefîliğinin hadîs şerhçiliği Suudi Arabistan’lı muasır alim Abdülazîz er-Râcihî’nin Müslim şerhi özelinde tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Girişte Suudi Arabistan Devleti’nin kuruluşu, siyasi yapısı, eğitim ve dini yapısı hakkında ayrıntıya girilmeden genel bilgi verilmiştir. Birinci bölümde Abdülazîz er-Râcihî’nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi verildikten sonra selef ve Selefiyye kavramları üzerinde durulmuş, Selefîliğin tarihi süreçteki evreleri ele alınmıştır. İkinci bölümde Râcihî’nin Müslim şerhindeki metodu ayrıntılı bir şekilde incelenmiş, hadîs ilimleri açısından verdiği bilgiler değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde Selefîliğin hadîs şerh etme usûlü tespit edilmiş, bu usûle göre yorumlanan hadîslerden seçilen örnekler erken dönem Müslim şârihlerinin yorumları ile karşılaştırılarak çalışma nihayete erdirilmiştir.Öğe Sultan Veled'in tasavvufi görüşlerinde öne çıkan kavramlar: Metinler arası bir inceleme(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Aslan, Mahmut; Gürer, BetülSultan Veled, 13. asırda Konya’da yaşamış olan büyük sûfî Mevlânâ Celâleddin Rûmî‟nin oğlu, halifesi ve fikirlerinin en önemli temsilcisidir. Mevlânâ’nın düşünceleri çerçevesinde şekillenen Mevlevîyye’nin bir tarikat olarak teşekkül etmesini sağlamıştır. Çalışmamız Sultan Veled’in hayatı, eserleri ve tasavvufî görüşlerini kapsamaktadır. Tezde hayatı, eserleri ve yaşadığı döneme ait bilgiler verildikten sonra Sultan Veled’in Mevlevîliğe katkıları ele alınmıştır. Tasavvufî görüşlerinin açıklandığı bölümde onun tasavvuf anlayışı, dine genel olarak bakışına ilişkin fikirleri sûret ve mânâ cihetinden ele alınmış; bu doğrultuda Sultan Veled’in hayat felsefesinin temelini oluşturan din anlayışı ortaya konmuştur. Daha sonra tasavvufî görüşleri amelî ve nazarî çerçevede iki başlık halinde sunulmuştur. Amelî tasavvuf anlayışı çerçevesinde Sultan Veled’in ibadetlerin zahirî ve batınî yönleriyle ilgili görüşlerine yer verilmiştir. Ardından bir tarîkatın bânîsi olarak onun seyr ü sülûk hakkındaki görüşleri, kavramlar ve eylemler şeklinde iki başlık altında açıklanmıştır. Mevlevîlik’te zikir, mukabele ve semâ’da bu kapsamda ele alınmıştır. Sultan Veled’in daha çok mânâya dönük ve nazarî perspektifteki görüşleri onun tasavvufî görüşlerinin diğer yarısını oluşturmaktadır. Nazarî tasavvufla bağlantılı görüşlerinin ele alındığı bölüm, hakîkat ve marifet olmak üzere iki başlık altıda ele alınmıştır. Sultan Veled’in hakîkate ilişkin görüşleri başlığı altında varlık ve varlığın ifadesi ile alakalı görüşler incelenmişken, marifete ilişkin görüşleri başlığı altında; bilgi, ilim ve marifet ayrımına ilişkin fikirleri de açıklanmıştır. Sultan Veled’in nur hiyerarşisi, nur, zulmet ve nâr kavramlarına verdiği mânâlar dikkat çekici niteliktedir. Aynı zamanda marifete erişme yöntemlerini; duyu organlarından başlayarak, akıl, ilham, keşf ve aşk ekseninde değerlendiren Sultan Veled’in marifete ilişkin görüşleri zahirî bilgiden, batınî bilgiye doğru bir yükseliş doğrultusundadır.Öğe İlliyet bağı açısından İslam hukukunda hukuki sorumluluk(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Çalık Badın, Nilüfer Sena; Çalış, HalitBu çalışma, sorumluluk hukukunun temel unsurlarından biri olan illiyet bağı kavramını özellikle borçlar hukuku bağlamında incelemektedir. Toplumsal düzenin tesisi ve kişisel hakların korunması açısından hukukun üstlendiği rol çerçevesinde bir fiil ile ortaya çıkan zarar arasındaki nedensellik ilişkisinin yani illiyet bağının tespiti hukukî sorumluluğun doğmasında belirleyici bir ölçüt olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada akdî ve akit dışı sorumluluk ayrımı temelinde illiyet bağının nasıl kurulduğu, hangi durumlarda kesildiği ve bu bağın hukukî sonuçlara etkisi analiz edilmiştir. Ayrıca illiyet bağının tarihsel gelişimi, kavramsal çerçevesi ve sistematik konumu ortaya konulmuştur. Özellikle birden fazla sebebin aynı zarara neden olduğu durumlarda aslî sebebin tespiti ve sorumluluğun kime ait olduğunun belirlenmesi çalışmanın odak noktalarından biridir. Bunun yanı sıra mücbir sebep, zarar görenin veya üçüncü kişinin fiili gibi illiyet bağını kesen durumlar ayrıntılı şekilde incelenmiş; fiil, kusur ve hukuka aykırılık unsurlarının illiyet bağıyla ilişkisi değerlendirilmiştir.Öğe Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı bağlamında sınır dışı etme(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Acuner, Şevval Nur; Yıldız, AbdulkadirBu çalışma, yabancıların sınır dışı edilmesi bağlamında, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının devletin müdahale yetkisiyle nasıl dengelendiğini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi kapsamında ve bu maddenin özel hayat ve aile hayatı boyutuyla ele almaktadır. Özel hayat yalnızca bireyin mahrem alanını değil; sosyal ilişkiler, yerleşiklik, mesleki yaşam ve kişisel kimlik unsurlarını da içerecek şekilde geniş yorumlanmakta; benzer şekilde, aile hayatı da yalnızca hukuken tanınmış bağlarla sınırlı kalmayıp fiili ve samimi birliktelikleri de kapsayacak şekilde esnek biçimde değerlendirilmektedir. Bu geniş koruma alanı, sınır dışı kararlarının yalnızca idari nitelikleriyle değil, bireylerin sosyal ve ailevi bütünlüklerine etkileriyle birlikte değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı mutlak bir hak tanımamakta; kamu düzeni, kamu güvenliği, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi meşru amaçlarla müdahaleye izin vermektedir. Bu doğrultuda, her sınır dışı tedbiri, yasal dayanak, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma şartlarını karşılamalı; ayrıca her somut olayda müdahalenin orantılı olup olmadığı titizlikle incelenmelidir. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin içtihadı, hem emsal hem de güncel kararlar ışığında değerlendirilerek, hakların kapsamı ile müdahale yetkisi arasındaki denge somut olaylar üzerinden analiz edilmiştir.Öğe Nakşî Ali Akkirmânî'nin Gavriyye'si (inceleme-metin)(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Öztürk, Mahmut; Atik, HikmetBu çalışmada 17. Yüzyılda Osmanlı coğrafyasında yaşamış mutasavvıf bir şair aynı zamanda Halveti şeyhi olan Nakşî Ali Akkirmânî'nin hayatı, eserleri, edebî kişiliği ve Gavriyye isimli mesnevisi incelenmiştir. Gavriyye, Kur'ân ayetlerinin sûfiler tarafından, marifet adını verdikleri ve manevi tecrübelere dayandırdıkları bilgiye dayalı olarak yorumlama mahiyetiyle kaleme alınan hacimli bir mesnevidir. Nakşî, yaşadığı dönemde özellikle tasavvufî içerikli şiirlerini, halkın anlayabileceği bir şekilde süslü ve sanatlı söyleyişlerden uzak sade ve akıcı bir üslupla kaleme almıştır. Kendine özgü sade ve didaktik üslubuyla halkı tasavvuf yoluyla bilgilendirerek onları eğitme yoluna giden Nakşî, dünya hayatının geçiciliğine vurgu yaparak ebedî mutluluğun nasıl elde edilebileceğinin yollarını eserinde öğretmeye çalışmıştır. Çalışmanın giriş bölümünde Akkirmânî'nin yaşadığı dönemin sosyal, siyasi ve edebî durumu hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde müellifimizin hayatı, edebî şahsiyeti ve eserleri aktarılmış; ikinci bölümde Gavriyye'nin tanıtımı ve biçim özellikleri açısından incelenmesi yapılmıştır. Üçüncü bölümde eserin transkripsiyonlu metni bulunmaktadır. Çalışmanın sonunda ise sonuç bölümü ve çalışma hakkında genel bir değerlendirme yer almaktadır. Hazırlanan bu doktora teziyle Nakşî'nin Gavriyye mesnevisinin tespit ettiğimiz 16 nüshasından hareketle 5 tanesini esas alarak bir tenkitli metnini ortaya koyduk. Şiirlerinden hareketle de dinî ve tasavvufî yönünü ortaya çıkarmaya çalıştık.Öğe E-ticarette iptal ve iadelerin müşteri yaşam değeri ve satın alma süreci üzerinde etkileri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Özbek, Melih; Cici Karaboğa, Emine NihanBu çalışma, günümüz ticaret anlayışında hızla büyüyen ve dönüşen e-ticaret sektöründe, taraflar arasındaki hukuki ilişkilerin daha etkin ve adil bir biçimde yürütülmesine, ticari boyutlarının taraflara olan etkenleri geliştirme amacıyla hazırlanmıştır. E-ticaret kapsamında gerçekleşen işlemlerin hukuki boyutları, tarafların hak ve yükümlülükleri ile karşılaştıkları sorunları kapsamlı biçimde ele alınmıştır. Bu süreçler içerisinde finansal, müşteri değerleri ve satın alma süreçleri açısından değerlendirilme yapılmıştır. Çalışmanın odak noktası, e-ticaret işlemlerinde en sık karşılaşan uyuşmazlık alanlarından biri olan sipariş iptali ve ürün iadesi süreçleridir. İlgili süreçlerde ortaya çıkan hukuki ve ticari problemler analiz edilerek, bu durumların taraflar üzerindeki etkileri incelenmiştir. Özellikle, iptal ve iade mekanizmalarının suistimale açık yönleri ve taraflar arasında ortaya çıkabilecek dengesizlikler tespit edilmiş; bu çerçevede tarafların korunmasına yönelik hukuki düzenlemeler ile sözleşmesel önlemlerde değerlendirilmeye alınmıştır. Ticaretin tamamlanmasının ardından başlayan süreçler, işletmeler ve tüketiciler açısından ayrı başlıklar altında analiz edilmiştir. Mevcut sözleşme hükümleri doğrultusunda tarafların maruz kaldığı olumsuzluklar incelenmiş. Olumsuzlukların iptal ve iade süreçlerinin işletmeler üzerindeki finansal etkileri, müşteri yaşam boyu değeri ve satın alma süreçlerindeki yansımaları da detaylı biçimde değerlendirilerek günümüzün ticaret anlayışında büyük rol alan B2C e-ticaret alanında tarafların yaşadığı sorunlar ele alınmıştır.Öğe Ergenlik gelişim sürecinde internet kullanımı ve dindarlık ilişkisi -Ilgın lise öğrencileri örneği-(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Damlapınar, Mustafa; Erten, HayriAraştırmada, günümüzde lise öğrencilerinin bilgisayar, internet, dijital oyun ve cep telefonunu yoğun bir şekilde kullanmaları ile bu süreçte maruz kaldıkları içeriklerin dinî tutum ve davranışlarına etkisi incelenmiştir. Bu bağlamda, ortaöğretim çağındaki öğrencilerin internet kullanımı ile dindarlık arasındaki ilişkinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışma, 2023-2024 Eğitim-Öğretim Yılı’nda Konya ili Ilgın ilçesindeki farklı lise türlerinde öğrenim gören 567 öğrenciyle gerçekleştirilmiştir. Anket verileri, veli onam formu aracılığıyla ve tamamen gönüllülük esasına göre toplanmıştır. Katılımcıların %67,5’ini kız, %32,5’ini erkek öğrenciler oluşturmuş, farklı lise türlerinden ve tüm sınıf seviyelerinden öğrenciler ankete katılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, öğrencilerin çoğunun evlerinde sınırsız internet bulunması dijitalleşmenin hızla yayıldığını göstermektedir. Gençlerin büyük bir kısmı günlük ortalama 3-4 saat internet kullanmakta, bu süreyi müzik dinleme, sosyal medyada vakit geçirme ve dijital oyunlara ayırmaktadır. Dijital oyunlarda özellikle dövüş ve savaş türlerinin öne çıktığı görülmüştür. Erkek öğrenciler oyunları kızlara oranla daha fazla oynarken, ebeveyn eğitim düzeyi veya gelir düzeyi oyun oynama süresinde belirleyici olmamıştır. İnternet kullanımının ise dinî tutum ve davranışlar üzerinde olumsuz etkisi tespit edilmiştir.Öğe Sekülerleşme kavramı üzerine karşılaştırmalı bibliyometrik analiz(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) İnce, Engin Aşır; Erten, Hayri; Akgül, Mehmet; Kaleci, FatihBu araştırmada, sekülerleşme kavramının akademik literatürdeki gelişimi ve yapısı karşılaştırmalı bibliyometrik analiz yöntemiyle incelenmiştir. Çalışmada Scopus ve Web of Science veri tabanları ile DergiPark akademik dergi platformundan 1899-2023 (Haziran) dönemini kapsayan toplam 7484 yayın (uluslararası: 7042, ulusal: 442) analiz edilmiştir. Araştırmada performans analizi, içerik analizi ve ağ analizleri (ortak kelime analizi, tematik harita analizi, ortak atıf analizi ve bibliyografik eşleşme analizi) kullanılmıştır. Bulgular, uluslararası literatürde sekülerleşme çalışmalarının 2010-2019 döneminde zirve yaptığını, ulusal literatürde ise 2018-2023 döneminde hızlı bir artış gösterdiğini ortaya koymuştur. Uluslararası literatürde "religion" (415) ve "secular" (368) kavramları en yüksek sıklıkta kullanılırken, ulusal literatürde "laiklik" (105) kavramı merkezi konumdadır. Ortak atıf analizi, uluslararası literatürde Charles Taylor, Talal Asad ve José Casanova'nın, ulusal literatürde ise Peter Berger, Niyazi Berkes ve Talal Asad'ın en etkili yazarlar olduğunu göstermiştir. Araştırmada, sekülerleşme kavramının uluslararası literatürde daha çeşitli teorik yaklaşımlarla ele alındığını, ulusal literatürde ise Türkiye'nin özgün laiklik deneyimine odaklandığı tespit edilmiştir. Bu bulgular, sekülerleşme teorisinin evrensel ve yerel boyutlarını anlamada önemli katkılar sunmaktadır.Öğe Forex piyasalarında RSI ve Stokastik İndikatörlerini kullanarak işlem yapma: Endeks performansları üzerine karşılaştırmalı bir uygulama(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Bahtlı, Emre; Salur, Mehmet NuriFinans piyasalarının hızla değişen dinamikleri, manuel işlemlerde ortaya çıkan insan hataları ve zaman kısıtlamaları, otomatik alım-satım sistemlerine olan ihtiyacı artırmaktadır. Çalışmada, geliştirilen bir al/sat robotu kullanılarak Forex piyasalarında RSI (Göreceli Güç Endeksi) ve Stokastik İndikatörler temel alınarak gerçekleştirilen işlem stratejisinin, dünyanın en büyük endekslerinden yedi tanesinde test edilmesi amaçlanmaktadır. MQL5 ile kodlanan robot, MetaTrader 5 platformunda geçmiş verilere (backtest) dayalı olarak çalıştırılmaktadır. Strateji, RSI 70 seviyesinin üzerine çıkıldığında satış; RSI 30 seviyesinin altına inildiğinde alım işlemi başlatmak ve sonrasında RSI 50 veya Stokastik (5,3,3) göstergesinin belirlenen eşiklere ulaşmasıyla işlemin karlı ya da zararlı olarak tespit edilmesine dayanmaktadır. Deneysel sonuçlar, her endeks için toplam işlem sayısı, olumlu/olumsuz oranları, temel istatistiksel ölçümler ve grafiksel gösterimlerle analiz edilmektedir. Elde edilen bulgularda, işlem sayısının yüksek olduğu endekslerde fiyat oynaklığının (volatilitenin) arttığı görülmektedir.Öğe Burdur ilindeki devlet okullarında çalışan öğretmenlerin rekreasyon faaliyetlerine katılımına yönelik engellerin tespit edilmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Gebeşoğlu, İsmail; Bozoğlu, Mustafa SabırBu araştırmanın amacı, Burdur ilinde devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin rekreasyonel faaliyetlere katılımını engelleyen faktörleri belirlemektir. Serbest zamanın bireyin fiziksel, zihinsel ve sosyal bütünlüğünü destekleyici işlevi göz önüne alındığında, öğretmenlerin bu zamanı nasıl değerlendirdikleri ve karşılaştıkları engellerin tespit edilmesi önem arz etmektedir. Araştırma, nicel araştırma yöntemi ve betimsel tarama modeli çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak demografik bilgi formu ile birlikte Carroll ve Alexandris (1997) tarafından geliştirilen ve geçerliliği sağlanmış “Serbest Zaman Engelleri Ölçeği” kullanılmıştır. Burdur il merkezi ve ilçelerinde Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda görev yapan toplam 403 öğretmen araştırma örneklemini oluşturmaktadır. Elde edilen veriler t-testi ile değerlendirilmiştir. Araştırma bulguları, öğretmenlerin rekreasyonel etkinliklere katılımında en belirleyici engellerin zaman yetersizliği, tesis eksikliği, ilgi ve arkadaş çevresi eksikliği ile maddi imkânsızlıklar olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca cinsiyet, yaş, medeni durum ve mesleki kıdem değişkenlerine göre bazı engel türlerinde anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Bu doğrultuda, öğretmenlerin serbest zamanlarını daha verimli değerlendirebilmeleri için kurumsal desteklerin artırılması, tesis imkânlarının geliştirilmesi ve sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi önerilmektedir. Araştırma, Burdur ili özelinde yürütülen ilk çalışma olması yönüyle literatüre katkı sunmakta ve ileride yapılacak çalışmalara öncülük etme niteliği taşımaktadır.Öğe Rekreasyonel tenis oynayan bireylerde egzersiz bağımlılığının sağlık çıktıları düzeyine etkilerinin incelenmesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Uğurluabacı, Fatma Ceren; Bozoğlu, Mustafa SabırBu araştırma, rekreasyonel tenis etkinliklerine katılan bireylerde egzersiz bağımlılığı düzeylerinin, algılanan sağlık çıktıları üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada kesitsel tarama modeli benimsenmiş ve çalışma, Konya ile Ankara illerinde düzenli olarak tenis oynayan 300 gönüllü birey ile yürütülmüştür. Veriler, demografik bilgi formu, Egzersiz Bağımlılığı Ölçeği ve Rekreasyonda Algılanan Sağlık Çıktıları Ölçeği kullanılarak çevrim içi ortamda toplanmış, analizler SPSS 26.0 programı ile gerçekleştirilmiştir. Betimsel istatistiklerin yanı sıra, bağımsız gruplar t-testi, tek yönlü ANOVA, Tukey HSD ve Pearson korelasyon analizleri uygulanmıştır. Analiz sonuçlarına göre cinsiyet, yaş, boy, kilo ve tenis tecrübesi değişkenlerine bağlı olarak bazı alt boyutlarda anlamlı farklılıklar saptanmıştır. Özellikle 27 yaş ve üzeri bireyler ile 10 yıl ve üzeri tenis tecrübesine sahip katılımcıların, sağlık çıktıları ve egzersiz bağımlılığı düzeylerinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca psikolojik dayanıklılık ile çevresel bilinç arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Bulgular, rekreasyonel spor etkinliklerinin bireylerin fiziksel ve psikolojik sağlık algıları üzerinde etkili olduğunu göstermektedir.Öğe Çin'de Katolik misyonunun gelişimi ve günümüzdeki durumu(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Kandemir, Keziban; Türkan, AhmetBu tez, Katolikliğin Çin'deki tarihsel serüvenini, sosyo-politik etkilerini ve günümüzdeki konumunu çok yönlü bir yaklaşımla ele almaktadır. Katoliklik, Çin’e ilk olarak Tang Hanedanı (618-907) döneminde dolaylı yollardan giriş yapmış olsa da asıl etkili ve kurumsal yayılımı 16. yüzyılda Cizvit misyonerlerinin faaliyetleriyle başlamıştır. Matteo Ricci gibi öncü misyonerler aracılığıyla hem entelektüel hem de kültürel etkileşim kurulmuş, bu da Katolikliğin Çin elitleri arasında sınırlı da olsa kabul görmesini sağlamıştır. Ancak bu süreçte dinî ve kültürel farklılıklar, özellikle geleneksel Çin ritüelleriyle Katolik inancı arasındaki çatışmalar, zaman zaman ciddi gerilimlere ve yasaklamalara neden olmuştur. Qing Hanedanı (1644-1911) dönemindeki yasaklamalar, 19. yüzyıldaki Batı emperyalizmiyle birlikte Katolikliğin tekrar ivme kazanması ve 20. yüzyıl başlarında misyoner faaliyetlerinin yeniden artması, Çin’de Katolikliğin inişli çıkışlı bir gelişim süreci yaşadığını göstermektedir. III 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Katolik Kilisesi ciddi baskılarla karşı karşıya kalmıştır. Yeni rejimin laik ve komünist ideolojisi doğrultusunda dinî kurumlar devlet kontrolü altına alınmış, Vatikan ile diplomatik ilişkiler kesilmiş ve Katolikliğin yalnızca "Çin'e özgü" bir versiyonu olan Çin Katolik Vatansever Derneği (Chinese Catholic Patriotic Association-CCPA) aracılığıyla faaliyet göstermesine izin verilmiştir. Bu durum, Vatikan’a bağlı kalmaya devam eden "yeraltı kiliseleri" ile devlet destekli resmi kiliseler arasında bir ikilik yaratmıştır. Günümüzde ise Çin ile Vatikan arasındaki ilişkilerde yumuşama sinyalleri görülmektedir. 2018 yılında yapılan piskopos atamaları anlaşması, bu sürecin önemli bir dönüm noktasıdır. Her ne kadar bu anlaşma, bazı çevrelerde Katolikliğin özünden taviz verdiği şeklinde yorumlansa da Çin’deki Katoliklerin meşru dini liderlere ulaşabilmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, devletin din üzerindeki kontrol mekanizmaları hâlâ oldukça güçlüdür ve dijital gözetim, sosyal kredi sistemleri gibi uygulamalarla dini ifade alanları kısıtlanabilmektedir. Sonuç olarak, Katoliklik Çin’de hem tarihsel mirası hem de güncel gelişmeleriyle karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu çalışma, Katolikliğin Çin toplumundaki çok katmanlı yapısını anlamaya çalışırken, aynı zamanda din-devlet ilişkileri, dini kimlik, kültürel etkileşim ve uluslararası diplomasi gibi daha geniş çerçevelerde de değerlendirme yapmaktadır. Çalışmamız Çin’de Katolikliğin tarihsel arka planı detaylandırarak, Çin'in modernleşme süreçlerinde dinin nasıl konumlandığını ve Batılı inanç sistemlerinin Çin toplumuna nasıl entegre edilmeye çalışıldığını analiz etmektedir. Bu tezde ayrıca Çin'deki Katolik gençliğin dini kimliklerini nasıl şekillendirdiği, dini inancın kentleşme, eğitim ve teknolojiyle nasıl yeniden tanımlandığı da irdelenmiştir. Çin'de dinin sadece bireysel bir inanç sistemi değil, aynı zamanda kültürel, politik ve uluslararası bir mesele haline geldiği vurgulanmaktadır.Öğe Minai tekniğinin Selçuklu döneminden günümüze aydınlatma ürünlerine yansıması(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Korkmaz, Hatice; Önder, Azize Melek; Özgüven, Sanver; Özkan Kuş, NurhanMinai tekniği, 12. ve 13. yüzyıllarda özellikle İran coğrafyasında gelişmiş ve Selçuklu dönemi seramik sanatında önemli bir yer edinmiş, çok katmanlı ve zengin bir dekoratif uygulamadır. Hem sır altı hem de sır üstü boyama tekniklerinin birlikte kullanıldığı bu yöntemde, mavi, kırmızı, yeşil, sarı ve beyaz gibi canlı renkler ile altın yaldızların yüzeye uygulanması ile oluşturulmuştur. Bu teknik, yalnızca estetik bir zenginlik sunmakla kalmayıp, aynı zamanda figüratif unsurlar, mitolojik sahneler ve saray yaşamı gibi temaların işlendiği kompozisyonlarla anlatı derinliği de kazandırmaktadır. Minai tekniği, bu yönüyle İslam sanatının kültürel çeşitliliğini yansıtan özgün bir anlatım biçimi olarak değerlendirilmektedir. Bu tez kapsamında, Minai tekniği günümüz seramik sanatıyla ilişkilendirilerek, aydınlatma objeleri üzerinden yeniden yorumlanmıştır. Tarihsel süreç içerisinde kullanılan altı farklı aydınlatma formu—abajur, avize, gazyağı lambası, kandil, mumluk ve şamdan—alfabetik sıra ile incelenmiş ve bu kategorilere ait modern seramik örnekleri, Minai tekniği ile uygulanmıştır. Uygulama süreci sonucunda toplam 17 farklı seramik aydınlatma objesi, söz konusu teknik kullanılarak biçimlendirilmiştir. Bu çalışma ile tarihsel bir teknik olan Minai'nin çağdaş seramik formlarıyla buluşturulması hedeflenmiş; böylece hem işlevsel hem de simgesel anlamı korunarak geçmişle günümüz arasında sanatsal ve kültürel bir köprü kurulmuştur. Minai tekniği bu bağlamda yalnızca görsel bir süsleme yöntemi olarak değil, aynı zamanda tarihsel kimliği yansıtan bir anlatım aracı olarak yeniden değerlendirilmiştir.Öğe Mitoloji ve metinlerarası ilişkiler bağlamında İbn Abraham Karitski'nin Kitabı Miraçnamesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Ersoy Baş, Şeyma; Gariper, KağanBu çalışma, İbn Abraham Karitski’ye atfedilen Miraçname’yi edebi, dini, mitolojik ve kültürel boyutlarıyla incelemektedir. Miraçname türü, İslam edebiyatında Hz. Muhammed’in İsra ve Miraç mucizesini konu alan, tasavvufi, ahlaki ve sembolik öğeler içeren önemli bir türdür. İbn Abraham Karitski’nin eseri, Litvanya Tatarları arasında korunmuş olmasıyla farklı coğrafyalardaki dinî metin üretimini anlamak açısından değerli bir örnektir. Çalışmada, eser tarihsel ve edebi bağlamında ele alınmış, diğer miraçname türleri ve farklı kültürlerdeki göğe yükseliş anlatılarıyla karşılaştırılmıştır. Araştırmanın amacı, Miraçname türünün dinler tarihi ve mitoloji açısından evrensel bir anlatı formu taşıyıp taşımadığını ortaya koymaktır. Bulgular, göğe yükseliş motifinin yalnızca İslam kültürüne özgü olmadığını; Hristiyanlık, Yahudilik, Antik Yunan, Hindu ve Zerdüşt mitolojileri gibi geleneklerde benzer unsurların bulunduğunu göstermektedir. Burak figürü ile Pegasus, Garuda ve diğer kutsal varlıklar arasında işlevsel benzerlikler saptanmıştır. Melekler, gök katmanları ve ilahi ışık metaforu, farklı din ve mitolojilerdeki kutsal yolculuk anlatılarıyla paralellik göstermektedir. Metin, Campbell’ın Kahramanın Yolculuğu kuramıyla da uyumludur; Hz. Muhammed’in yolculuğu ilahi bilgiye erişme ve bunu topluma aktarma sürecini yansıtmaktadır. Eserdeki mistik öğeler, tasavvufta nefsin arınması ve ruhsal yükseliş temalarıyla ilişkilidir. Halk edebiyatında ise miraç anlatılarının destansı bir üslup ve sözlü gelenek aracılığıyla aktarıldığı görülmektedir. Osmanlı döneminde miraciye türü, Miraç olayını hem sanatsal hem de dinî yönleriyle işleyen önemli bir edebi form olarak öne çıkmıştır.Öğe Şems-i Tebrizî ve Bâtınilik(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Şen, Esra; Şenzeybek, AytekinBu tez çalışmasında, İslam düşünce tarihinde önemli bir simâ olan ve Mevlâna Celaleddin Rûmi ile ilişkisi bağlamında adından sıkça söz ettiren Şems-i Tebrizî'nin hayatı, ailesi, düşünce dünyası ve ardında bıraktığı etkiler, bâtıni eğilimlerle ilişkisi bağlamında incelenmiştir. Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Şems-i Tebrizî'nin ailesi, hocaları, aldığı eğitimler ve eserleri incelenerek; dönemin siyasi yapısı ve Şems’in Mevlâna ile ilişkisi analiz edilmiştir. Bâtınilik kavramı tarihsel alt yapısı ele alınıp, Şems'in söylemlerinde yer yer bâtıni yorumlara açık ifadeler tespit edilmiştir. Ancak onun klasik bâtıni akımlarla birebir örtüşen bir düşünce sistemine sahip olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu anlamda tez, Şems-i Tebrizî’nin sufî kimliği ile bâtıni yaklaşımlar arasında nasıl bir ilişki olduğunu açıklamayı amaçlamaktadır. Çalışma, hem klasik kaynaklara hem de modern literatüre dayanılarak yürütülmüş, zaman zaman karşılaştırmalı bir metodoloji benimsenmiştir. Çalışma, Şems-i Tebrizî’nin şahsiyetinin ve düşünce dünyasının çok katmanlı yapısını ortaya koyarak, onu sadece sufî bir mutasavvıf olarak değil, aynı zamanda bâtıni unsurlardan etkilenen bir düşünür olduğunu değerlendirme potansiyelini sunacaktır.Sonuç olarak, Şems-i Tebrizî'nin düşüncesinin, Bâtınilik ile temas eden etkileşimlere sahip olduğu; yer yer Bâtınilik izleri taşıdığı ancak Bâtınilik düşüncesini aşan özgün bir mistik yönelim taşıdığı ortaya konmuştur.Öğe Kadın Kur'an kursu öğreticilerinde boşanma olgusu: Konya-İzmir örneği(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Arıcı, Selma; Akgül, MehmetBoşanma, sosyal bilimlerde en çok ele alınan konulardan biridir. Bu tez çalışması, Konya ve İzmir’de görev yapan kadın Kur’an Kursu öğreticilerinde yaşanan boşanmaların neden ve sonuçlarını makro (birey-toplum ilişkileri) ve mikro (bireyler arası ilişkiler) düzlemde sosyolojik olarak analiz etmektedir. Boşanma olgusu, kentleşmenin ve kadının çalışma hayatına dahil olmasının bir sonucu olarak ailenin fonksiyonlarının değişmesiyle birlikte mesleği din görevlisi olan bireyin öznel dünyasında yarattığı değişimler ekseninden sorgulanmaktadır. Çalışma için İzmir ilinin seçilmesinin sebebi, boşanma istatistiklerinde hemen her sene üst sıralarda yer alması ve daha modern bir kent görüntüsü sunmasıyken, Konya ilinin seçim sebebi ise boşanma istatistiklerinde daha alt sıralarda yer alması ve daha muhafazakâr bir görüntü sergilemesidir. Yaşanılan kentin ve mevcut mesleki statü ve rollerin boşanma kararına etkisi ve boşanma süreci boyunca ve sonuçları itibariyle birey üzerindeki etkilerinin karşılaştırmalı olarak ele alınması çalışmanın temel konusunu teşkil etmektedir. Konya ve İzmir’de görev yapan tüm kadın Kuran kursu öğreticileri ile görüşmek mümkün olmayacağından, evreni temsil eden 20 kişi ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Çalışma, nitel araştırma desenlerinden fenomenoloji deseni ile gerçekleştirilmiştir. Veri analizi için ise betimsel analiz, içerik analizi ve tematik analizlerden istifade edilmiştir. Bu anlamda, boşanma, oluşturulan katılımcı grubunun eğitim seviyesi, meslek tecrübesi, sosyo-ekonomik koşulları, din ve değer dünyası, toplumsal rolleri, bu rollerin kadın Kur’an Kursu öğreticilerine yüklediği sorumluluk ve ortaya çıkardığı sorunlar gibi bir dizi değişkenle ilişkisi bağlamında yorumlanmaktadır.Öğe Kitâbü's-Seb'a bağlamında İbn Mücahid ve kıraat ilmindeki yeri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) İnneci, Muzaffer; Çiftçi, AliBu çalışma İbn Mücâhid’in kıraat ilmindeki konumunu ortaya koymak amacıyla kaleme alınmıştır. Onun yedi kıraat tercihiyle birlikte başka bir evreye geçen kıraat ilminin bundan önceki ve sonraki serüveni, ulaşılabildiğimiz kaynaklar çerçevesinde incelenmiştir. Kitâbü’s-Seb’a adlı eserinin kıraat ilmi tarihi açısından nasıl bir öneme sahip olduğu konusu çalışmanın önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Araştırmamızın kapsamı İbn Mücâhid ve onun etrafında şekillenen bazı kıraat tartışmalarıdır. İbn Mücâhid’in kıraat ilmindeki önemi, yedi kıraatin meşru dayanağı, yedi kıraat sisteminin oluşum süreci, yedi kıraatten on kıraate geçiş süreci, yedi kıraat ve on kıraat sistemlerinin öncesi ve sonrası, şâz kıraat tanımlamalarında İbn Mücâhid’in etkisi, İbn Şenebûz ve İbn Miksem’in İbn Mücâhid’e karşı şaz kıraat mücadeleleri, Kitâbü’s-Seb’a, içeriği, yazılış amacı ve sonraki devirlere etkisi gibi konular bu çerçevede ele alınmıştır. Yukarıda belirtilen konular hem klasik dönem hem de son dönem eserlerinden ulaşabildiğimiz kaynaklardan incelenerek elde edilen bulgular tarafsız bir şekilde değerlendirmeye alınacaktır.