Necmettin Erbakan Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@Erbakan, Necmettin Erbakan Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.




 

Güncel Gönderiler

Öğe
Farklı pişirme teknikleri uygulanan çipurada yağ asidi, kolesterol ve vitamin düzeyleri değişimlerinin incelenmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Akay, Gülsena; Öksüz, Abdullah
Balıklarda uygulanan ısıl işlem besin ögesi içeriklerini etkileyebilmektedir. Çalışmada materyal olarak yaygın tüketilen bir kültür balığı olan çipura kullanılmıştır. Çipuraya altı farklı pişirme tekniği (kızartma, fırında pişirme, buğulama, mikrodalga, ızgara ve hava fritözü) uygulanmıştır. Pişirme tekniklerinin nem, kül, yağ, yağ asidi, protein, kolesterol ve yağda çözünen vitamin düzeyi değişimlerine etkisi araştırılmıştır. Kızartma yağı olarak ayçiçek yağı kullanılmıştır. Kızartma soncundaki yağ asidi kompozisyonu da değerlendirilmiştir. Total yağ miktarı gram olarak bulunarak % lipit miktarı hesaplanmıştır. Yağ analizi Bligh & Dyer yöntemine göre yapılmış olup GC ile analiz edilmiştir. Yağ asitleri ∑PUFA/∑SFA, n-3/n-6, EPA/DHA, aterojenik indeks, trombojenik indeks, hipokolesterolemik/hiperkolesterolemik oran ve balık et lipit kalitesi kullanılarak değerlendirilmiştir. Kolesterol vitamin analizi için UHPLC kullanıldı. Protein analizi Dumas yöntemine göre yapılmıştır. Çiğ numune mineral analizi ICP-MS ile analiz edilmiştir. Elde edilen veriler tek yönlü varyans analizi (One-way ANOVA) ile değerlendirilmiştir. Anlamlılık değeri p<0,05 kabul edilmiştir. Tüm pişirme yöntemleri nem içeriğini arttırmıştır. Kül içeriği ızgarada pişirme sonucu anlamlı olarak artmıştır. Çiğ ve ızgarada pişirilmiş çipuranın yağ oranı içeriği, diğer numunelere kıyasla istatistiksel olarak yüksektir. Toplam çoklu doymamış yağ asidi içeriği diğer pişirme tekniklerine göre kızartmada daha yüksektir. Dokosaheksaenoik asit ve eikosapentanoik asit içerikleri hava fritözünde pişirmede en yüksek oranda saptanırken, kızartma pişirme tekniğinde en düşük oranda saptanmıştır. Kızartma yağında yağında %0,88±0,01 dokosaheksaenoik asit ve %0,52±0,01 eikosapentanoik asit içeriği saptanmıştır. Pişirme teknikleri arasında istatistiksel olarak en düşük aterojenik indeks değeri ve en yüksek hipokolesterolemik/hiperkolesterolemik oranı kızartılmış çipuradadır. Pişirme teknikleri ve trombojenik indeks arasında fark bulunmamıştır. En yüksek et lipit kalitesi hava fritözünde pişirmede saptanmıştır. Tüm pişirme teknikleri sonucunda protein yüzdesi artmıştır. Çiğ çipura numunesinde kolesterol içeriği 35,05±1,28 mg olarak tespit edilmiştir. Pişmiş numunelere ilişkin kolesterol ve çipurada yağda çözünebilen vitaminler tespit edilememiştir. Çiğ çipura numunesinde minerallerden demir, kalsiyum ve çinko içeriği (mg/kg) sırasıyla 4,36±0,92; 33,11±3,87; 7,72±0,49 olarak tespit edilmiştir. Kızartma pişirme tekniği yağ asitleri kompozisyonu bakımından olumsuz bir pişirme tekniğidir. Hava fritözünün yağda kızartma pişirme tekniğine göre güvenilir bir seçenek olarak tercih edilebilir.
Öğe
Turizmde göstergelerin tüketimi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Babat, Duygu; Bişkin, Ferdi
Bu araştırma, 2023 yılında yaşanan büyük depremin ardından Hatay destinasyonunun turistik temsillerini, ziyaretçi deneyimlerini ve gösterge temelli tüketim pratiklerini anlamayı amaçlamaktadır. Çalışma kapsamında, yerel paydaşlarla (yerel yönetim temsilcileri, turizm profesyonelleri, sanatçılar, akademisyenler) ve Hatay’ı deprem öncesi ve sonrası ziyaret eden turistlerle yapılan mülakatlar ve tanıtım materyalleri, sosyal medya içerikleriyle tematik ve göstergebilim analizleri aracılığıyla çok katmanlı bir nitel analiz yürütülmüştür. Araştırma, temsillerin inşasında kullanılan göstergeleri ve bu göstergelerin ziyaretçi algısında nasıl karşılık bulduğunu anlamaya çalışırken; aynı zamanda bir kentin travma sonrası yeniden inşa sürecinde turizmin sembolik gücünü de sorgulamaktadır. Katılımcıların anlatılarında öne çıkan değerler; insan sıcaklığı, kültürel çoğulluk, kayıplar karşısında gösterilen direnç ve şehre duyulan aidiyet olmuştur. Tanıtım materyalleri ve sosyal medya içerikleri üzerinden yapılan içerik ve semiyotik analizleri, Hatay’ın geçmişten gelen kültürel mirasının yeni bir anlam katmanıyla örüldüğünü; ancak resmi temsiller ile deneyimlenen şehir imajı arasında ciddi bir boşluk olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca bulgular, sosyal medyada öne çıkan görsellerin, ziyaretçilerin kimliklerini, statülerini ve aidiyetlerini sergilemeye yönelik gösterişçi tüketim pratiklerinin bir aracı haline geldiğini ortaya koymaktadır. Ancak ziyaretçilerin Hatay’la kurduğu ilişki, yalnızca bu gösterişçi ve statü odaklı tüketimle sınırlı kalmamakta; aynı zamanda mekânla anlam arayışı ve kişisel dönüşüm süreçleriyle de şekillenmektedir. Böylece, her iki boyutun iç içe geçtiği, hibrit bir postmodern tüketim deneyimi söz konusu olmaktadır.
Öğe
Türkiye'de yetiştirilen sert kabuklu meyvelerin yağ, yağ asitleri, yağda çözünebilen vitaminler ve mikro element kompozisyonunun araştırılması
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Ulutaş, Zeynep Gülser; Öksüz, Abdullah
Zengin bir besin öğe içeriğine sahip olan sert kabuklu meyveler, sağlık üzerinde çeşitli etkileri var olmaktadır. Sert kabuklu meyvelerin besin öğe içerikleri, çeşitli parametrelerden etkilendiği için tam olarak belirlenememektedir. Bu çalışmada, Türkiye’de yetiştirilen bazı sert kabuklu meyvelerin; nem, yağ, yağ asitleri, yağda çözünebilen vitaminler, kül ve mineral (makro element, mikro element ve ağır metal) içeriği ayrıntılı olarak araştırılırmıştır. Ayrıca sert kabuklu meyve yağlarının; FTIR spektrumu, refraktif indeksi ve brix değerleri de araştırılmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda, sert kabuklu meyvelerin beslenmeye olan katkısı da incelenmiştir. Çalışmada materyal olarak; ceviz, pikan cevizi, fındık, badem, çam fıstığı, Antep fıstığı ve kayısı çekirdeği kullanılmıştır. Nem ve kül analizi sonucunda, çam fıstığında diğer numunelere kıyasla daha yüksek nem ve kül oranı tespit edilmiştir. Toplam yağ içeriği, en yüksek pikan cevizinde (%52,68±1,15) saptanmıştır. Doymuş yağ, TDYA ve ÇDYA içerikleri; sırasıyla en yüksek çam fıstığı, fındık ve cevizde saptanmıştır. Oleik asit içeriği fındıkta (%83,97±0,02) yüksek oranda saptanırken, linoleik ve linolenik asit içeriği en yüksek cevizde (%63,65±0,26 ve %12,90±0,99) tespit edilmiştir. Çiğ sert kabuklu meyvelerde, yağda çözünebilen vitaminler tespit edilmemiştir. Ancak sert kabuklu meyve yağlarında, yağda çözünebilen vitaminler tespit edilmiştir. Kolekalsiferol, ergosterol ve menadion içeriği en yüksek badem yağında saptanırken, ergokalsiferol ve α tokoferol içeriği ise en yüksek kayısı çekirdeği yağında saptanmıştır. Çam fıstığının diğer numunelere kıyasla; magnezyum (582,80±0,95 mg/100 g), potasyum (1111,70±0,78 mg/100 g), demir (12,86±0,49 mg/100 g), bakır (4,28±0,17 mg/100 g), çinko (12,30±0,48 mg/100 g) ve selenyum (0,04±0,01 mg/100 g) miktarı daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kalsiyum miktarı en yüksek bademde (83,21±0,61 mg/100 g) tespit edilirken, krom ve mangan miktarı en yüksek cevizde (0,05±0,05 mg/100 g ve 21,13±0,48 mg/100 g) tespit edilmiştir. Sert kabuklu meyve numunelerinde, ağır metal miktarı düşük tespit edilmiştir. FTIR spektrumları, sert kabuklu meyve türleri arasında benzer olarak tespit edilmiştir. Ceviz yağının, refraktif indeks ve brix değeri en yüksek sert kabuklu meyve olarak tespit edilmiştir. Elde edilen veriler doğrultusunda; günlük 1 porsiyon sert kabuklu meyve (30 g) tüketimi ile alınan yağ miktarı, yetişkinlerde günlük yağ gereksiniminin %4,53-35,90’ına kadar karşılayabilmektedir. Ayrıca, 1 porsiyon sert kabuklu meyve tüketimi ile de yetişkinlerin günlük TDYA, ÇDYA ve mineral gereksinimleri de belirli oranda karşılanabilmektedir.
Öğe
Kontrollü şartlarda üretilen inek, koyun ve keçi peynirlerinin depolama boyunca biyojenik amin oluşumunun incelenmesi ve sağlık açısından değerlendirilmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Sözen, Ravza Nur; Öksüz, Abdullah
Süt ve süt ürünleri, içerdiği protein, yağ, vitamin ve mineraller nedeniyle insan beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. Peynir, süt proteinlerinin yoğunlaştırılmış bir formu olup uzun süre dayanabilen bir besindir. Ancak üretim sırasında ve olgunlaşma sürecinde çeşitli biyokimyasal değişikliklere uğrayarak duyusal, besinsel ve mikrobiyolojik özelliklerinde farklılıklar gösterir. Özellikle fermantasyon ve olgunlaştırma süreçleri sırasında mikroorganizmalar tarafından biyojenik aminlerin (BA) oluşması hem kalite hem de gıda güvenliği açısından önem arz eder. Bu çalışma, keçi, koyun ve inek sütlerinden geleneksel yöntemlerle üretilmiş peynirlerin biyojenik amin, yağ asitleri, nem ve kül içerikleri açısından karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Araştırma kapsamında, üç farklı süt türünden elde edilen peynirlerden üretim günü, 3. ay ve 6. ay depolama sürelerinde numuneler alınmış; biyojenik amin profili (feniletilamin, histamin, kadaverin, putresin, spermin, spermidin, triptamin ve tiramin), nem ve kül oranı ile doymuş (SFA), tekli doymamış (MUFA), çoklu doymamış (PUFA) ve konjuge linoleik asit (CLA) içerikleri bakımından incelenmiştir. Ayrıca piyasadan temin edilen küflü peynir ve uzun süreli olgunlaştırılmış keçi peyniri de kontrol amacıyla değerlendirilmiştir. Analiz sonuçlarına göre, küflü peynir toplam biyojenik amin içeriği bakımından en yüksek değerlere sahiptir. Genel olarak, inek peynirleri başlangıçta en yüksek BA değerlerini içermekte, özellikle feniletilamin açısından ön plana çıkmaktadır. Depolama süresi boyunca inek ve keçi peynirlerinde BA düzeylerinde artış eğilimi gözlenmiş; koyun peynirinde ise 3. aydan sonra azalma kaydedilmiştir. Histamin ve spermidin hiçbir örnekte tespit edilmemiştir. Keçi ve koyun peynirlerinde bazı aminler (örneğin kadaverin ve putresin) 6. ayda saptanamamıştır. Nem analizinde, keçi peynirinin depolama süresi boyunca nem oranı artarken, diğer türlerde düzensiz değişimler görülmüştür. Kül içeriği ise koyun peynirinde sürekli olarak daha yüksek bulunmuştur. Yağ asidi analizlerinde ise peynirlerde düzenli bir artış ya da azalma eğilimi saptanmamış, en çok miristik, palmitik ve oleik asit tespit edilmiştir. Trans yağ asitlerine de düşük seviyelerde rastlanmıştır. Sonuç olarak, süt türüne ve depolama süresine bağlı olarak peynirlerin biyokimyasal bileşenlerinde değişiklikler meydana geldiği belirlenmiştir. Bu değişimler, özellikle biyojenik amin birikimi açısından halk sağlığını ilgilendirebilecek düzeyde farklılıklar gösterebilmekte; üretim, olgunlaştırma ve saklama koşullarının bu bağlamda dikkatle kontrol edilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Öğe
Travma bilgili bakım ve ikincil travma: Sosyal hizmet uzmanları örneği
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Topak, Mustafa; Tekin, Hasan Hüseyin
Travma bilgili bakım, bireyin travma geçmişinin farkında olunarak, yeniden travmatize edici yaklaşımlardan kaçınan ve güvenli ilişkiler kurmayı hedefleyen bir uygulama yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, doğrudan travma tedavisinden farklı olarak, hizmet sunumunun her aşamasında travma etkilerini göz önünde bulundurmayı esas alır. Bu çalışma kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarında çalışan sosyal hizmet uzmanlarının travma bilgili bakım ve ikincil travma düzeylerini ölçmeyi ve bu düzeylerin bağımsız değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Nicel araştırma olarak kurgulanan bu araştırmada, ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi, Türkiye’nin farklı şehirlerinde ikamet eden ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan sosyal hizmet uzmanları ile çevrimiçi anket tekniği kullanılarak yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Travma Bilgili Bakım Ölçeği (TBBÖ) ve İkincil Travmatik Stres Ölçeği kullanılmıştır. Veriler, çevrim içi anket yöntemiyle toplanmıştır. Elde edilen veriler, IBM SPSS 26.0 programına aktarılmış ve analiz edilmiştir. Araştırma bulgularına göre, TBBÖ ile İTSÖ arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Katılımcıların travma bilgili bakım düzeylerinde; cinsiyet, çalıştığı kurum ve hizmet verdiği müracaatçı grubu gibi değişkenlere göre anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Ek olarak katılımcıların ikincil travmatik stres düzeylerinde; yaş, cinsiyet ve çalıştığı kurum gibi değişkenlere göre anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Bu bulgular doğrultusunda, Sosyal hizmet uzmanlarına yönelik travma bilgili bakım eğitimleri yaygınlaştırılmalı, psikososyal destek mekanizmaları güçlendirilmelidir. Kurumlar, travma farkındalığına dayalı liderlik ve çalışma ortamları geliştirmeli; müracaatçı gruplarına özel müdahale protokolleri oluşturmalıdır. Uzmanların ikincil travmatik strese dair bilinçlenmesi sağlanmalı, öz bakım vurgulanmalıdır. Gelecek araştırmalarda ise niteliksel yöntemlerle daha derinlemesine bulgulara ulaşılması önerilmektedir.