Necmettin Erbakan Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@Erbakan, Necmettin Erbakan Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.




 

Güncel Gönderiler

Öğe
Ratlarda oluşturulan deneysel periodontitis modelinde Petroselinum crispum (maydanoz) ekstresinin etkilerinin incelenmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Kalender, Muhammed Emin; Yarkaç, Fatma Uçan
Giriş: Periodontal hastalıklar, dişleri çevreleyen destek dokuların kronik enflamatuar süreçler sonucunda yıkıma uğradığı kompleks enfeksiyonlardır. Bu hastalıkların temel etkeni dental plak olsa da esas yıkım konak immün yanıtının dengesiz ve aşırı tepkisiyle ilişkilidir. Bu süreçte gram-negatif bakterilerin virülans faktörleri, enflamatuar sitokinlerin salınımı, kemik yapım-yıkım dengesi ve matriks metalloproteinazların aşırı ekspresyonu dokusal hasarı tetiklerken, reaktif oksijen türlerinin artışıyla oksidatif stres de hastalığın ilerlemesinde önemli rol oynamaktadır. Antioksidan savunma sistemlerinin bu zararlı etkileri baskılaması hedeflenmiş, özellikle doğal kaynaklı bitkisel antioksidanlar koruyucu ve tedavi edici potansiyelleriyle araştırılmıştır. Maydanoz (Petroselinum crispum), içerdiği flavonoidler sayesinde antioksidan ve antienflamatuar özellikler gösteren tıbbi bir bitki olarak ön plana çıkmaktadır, ancak periodontal hastalıklar üzerindeki etkisi literatürde yeterince araştırılmamıştır. Bu nedenle bu tez çalışmasında, ratlarda oluşturulan deneysel periodontitis modelinde, maydanoz ekstresinin periodontal enflamasyon ve oksidatif stres üzerine etkilerinin histolojik, biyokimyasal ve radyografik düzeyde incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya toplam 30 rat dahil edilmiş ve dört gruba ayrılmıştır: Sağlıklı grup (S, n=6), Periodontitis grubu (P, n=8), Koruyucu grup (K, n=8) ve Tedavi grubu (T, n=8). Deneysel periodontitis, maksiller ikinci molar dişlerin etrafına ligatür yerleştirilerek oluşturulmuş ve 14 gün sonra ligatürler çıkarılmıştır. K grubunda, 200 mg/kg dozunda maydanoz ekstresi hastalık süreci boyunca (0- 14. günler) oral gavaj yoluyla günlük olarak uygulanmıştır; T grubunda ise aynı doz ligatürlerin çıkarılmasından sonra, 15–28. günler arasında uygulanmıştır. Deney sonunda tüm ratlar sakrifiye edilmiş ve alınan serum örneklerinde İnterlökin-1 beta (IL-1β), Tümör Nekroz Faktörü Alfa (TNF-α), Peroksizom Proliferatör Aktive Edici Reseptör Gama Koaktivatörü-1 Alfa (PGC-1α), Nükleer Faktör Eritroid 2 ile İlişkili Faktör 2 (NRF2), Total Oksidan Seviye (TOS), Total Antioksidan Seviye (TAS), Oksidatif Stres İndeksi (OSİ) düzeyleri Enzyme Linked-Immuno-Sorbent Assay (ELISA) yöntemiyle değerlendirilmiştir. Sistemik toksisite ise karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri aracılığıyla Alanin Aminotransferaz (ALT), Aspartat Aminotransferaz (AST), Üre ve Kreatinin düzeyleriyle değerlendirilmiştir. Maksillar ikinci molar diş etrafında alveolar kemik kaybı mikrobilgisayarlı tomografi cihazı ile analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmada, IL-1β, TNF-α, NRF2, PGC-1α, TOS, TAS ve OSİ düzeyleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar saptanmıştır (p<0.05). P grubunda, enflamatuar ve oksidatif stres belirteçlerinde olumsuz değişiklikler gösterirken, maydanoz ekstresi uygulanan K ve T gruplarında bu parametreler anlamlı şekilde iyileşmiştir (p<0.05). ALT ve AST P grubunda anlamlı şekilde yüksek bulunmuş (p<0.05); K ve T gruplarında bu düzeylerin yükselmediği gözlenmiştir (p>0.05). Üre ve kreatinin düzeylerinde ise anlamlı fark saptanmamıştır (p>0.05). Mezial ve distal kemik kaybı açısından da K ve T gruplarında P grubuna göre anlamlı düzeyde iyileşme gözlenmiştir (p<0.05). Histopatolojik olarak, P grubuna kıyasla K ve T gruplarında enflamasyon skoru ve osteoklast sayısı belirgin şekilde azalırken, osteoblast sayısı daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Sonuçlar: Maydanoz (Petroselinum crispum) ekstresinin, deneysel periodontitis modelinde enflamasyon ve oksidatif stres belirteçlerini ve kemik kaybını azalttığı ve sistemik toksisite oluşturmadan olumlu etkiler gösterdiği bulunmuştur. Koruyucu ve tedavi edici uygulamalarda benzer iyileştirici etkiler gözlemlenmiştir. Bu bulgular, maydanoz bitkisinin periodontal hastalıkların yönetiminde destekleyici olarak kullanılabileceğini göstermektedir
Öğe
Biyoaktif cam içerikli kuafaj materyalinin klinik ve radyografik olarak değerlendirilerek antibakteriyel özelliklerinin incelenmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Abaklı, Merve; Korkut, Emre
Pulpa kuafajı; travma ya da çürük sebebiyle pulpaya çok yaklaşıldığı durumlarda, canlı pulpa dokusunu korumak amacıyla kavite tabanına biyouyumlu ve sert doku oluşumunu indükleyen bir materyal yerleştirilmesi işlemidir. Bu çalışmanın amacı, indirekt pulpa kuafaj tedavisi uygulanan süt ve sürekli dişlerde biyoaktif cam içerikli Activa Bioactive materyalinin Dycal, Biner LC, TheraCal LC materyalleriyle klinik olarak karşılaştırılması ve materyallerin ortamda oluşturduğu pH değişiklikleri ile antibakteriyel etkinliklerinin in vitro olarak değerlendirilmesidir. Çalışmaya Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı’na tedavi amacıyla başvuran, 4-15 yaş aralığında hasta seçim kriterlerine uygun 145 hasta dahil edilmiştir. Toplamda 200 adet olmak üzere, 100 adet süt ikinci azı ve 100 adet sürekli birinci azı dişi uygulanan pulpa kuafaj materyallerine göre 25’erli olarak 4 gruba ayrılmıştır. Tüm dişlere indirekt pulpa kuafaj tedavileri ve bitim restorasyonları aynı hekim tarafından yapılmıştır. Tedavi sonrası 1, 3, 6, 9 ve 12. aylarda klinik ve radyografik değerlendirmeler iki araştırmacı tarafından yapılarak kaydedilmiştir. Elde edilen veriler Ki-kare testi ile istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Materyallerin 12 aylık takip süresi boyunca klinik ve radyografik başarıları istatistiksel olarak değerlendirildiğinde gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Çalışmanın in vitro aşamalarında ise, Staphylococcus aureus (ATCC 25923) ve Escherichia coli (ATCC 25922) standart suşları kullanılarak aköz süspansiyon tekniği ile materyallerin antibakteriyel etkinliği değerlendirilmiştir. Antibakteriyel etkinlik bakteri sayısındaki yüzdesel azalma olarak ifade edilmiş, istatistiksel olarak en fazla azalma Activa Bioactive grubunda görülmüştür. Materyallerin ortamda oluşturdukları pH değişimleri ise 1, 2, 8, 24, 48 ve 168. saatlerde ölçülmüş, istatistiksel olarak TheraCal LC grubunda gözlenen pH değişiminin diğer gruplardan anlamlı bir şekilde yüksek olduğu görülmüştür (p<0,05). Bu çalışma sonuçları biyoaktif cam içerikli Activa Bioactive materyalinin indirekt pulpa kuafaj tedavilerinde etkin bir şekilde kullanılabileceğini göstermiş olup, materyalin klinik etkinliğinin ve fiziksel özelliklerinin daha iyi anlaşılabilmesi için örnek sayısının ve takip süresinin arttırıldığı ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Öğe
Çocuklarda kullanılan vibrasyonlu lokal anestezi teknikleri ile konvansiyonel tekniklerin ağrı ve dental anksiyete üzerine etkisinin karşılaştırmalı değerlendirilmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Güneş, Mutlu; Korkut, Emre
Ağrı ve dental anksiyete çocuk diş hekimliğinde tedavi başarısını etkileyen temel faktörlerdir. Ağrısız dental tedavi seansları mevcut anksiyeteyi azaltmakta ve tedaviye olan uyumu artırmaktadır. Bu sebeple tedavi esnasındaki ağrıyı kontrol altında tutmak için kullanılan lokal anestezi uygulamaları, çocuk hastalarda davranış yönlendirme ve anksiyeteyi azaltmada önemli bir faktör olarak ön plana çıkmaktadır. Çalışmamızın amacı, günümüzde kullanılmakta olan geleneksel lokal anestezi tekniklerinin ve kapı kontrol teorisi esas alınarak geliştirilen vibrasyonlu lokal anestezi (DentalVibe) sistemlerinin, 6-9 yaş grubundaki hastalarda psikometrik ve fizyolojik ölçüm teknikleri kullanılarak ağrı ve dental anksiyete üzerine etkisinin karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesidir. Çalışmamıza Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı’na tedavi amacıyla başvuran, 6-9 yaş aralığında hasta seçim kriterlerine uygun olan 74 hasta dahil edilmiştir. Çalışmaya dahil edilen hastalara, birinci seansta ilk muayenenin yapılıp davranış yönlendirme tekniklerinin uygulandığı toplam 3 seanslık bir tedavi programı uygulanmıştır. Hastalar iki gruba ayrılıp Grup 1’e ikinci seansta geleneksel yöntem, Grup 2’e vibrasyonlu lokal anestezi sistemleri ile anestezi uygulanıp üçüncü seans yöntemler değiştirilerek kontralateral aynı endikasyona sahip dişin lokal anestezisi yapılmıştır. Her iki seansta da ağrı ve dental anksiyete ölçümü ile lokal anestezi uygulamaları aynı hekim tarafından yapılmıştır. Değerlendirme farklı zaman aralıklarında (T1-T2-T3), VAS, nabız, SpO2 ve tükürük kortizol seviyesi ölçümü gibi yöntemlerle yapılmıştır. Elde edilen veriler Mann Whitney U ve Wilcoxon testi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmamızın sonuçlarına göre; ➢ 2. ve 3. seansta birçok zaman aralığında DentalVibe ile lokal anestezi yapılan hastaların VAS değerleri, ortalama nabız değerleri ve tükürük kortizol seviyelerinin istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük olduğu görülmüştür (p<0.05). ➢ 2. ve 3. seans gruplar arası SpO2 değerleri incelendiğinde, lokal anestezi uygulaması öncesinde, esnasında, sonrasındaki ölçümlerde, birbirleriyle ilişkilerinde ve SPO2 değeri değişiminde istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0.05). Çalışmamızın sonuçları vibrasyonlu lokal anestezi sistemlerinin çocuk hastalarda etkin bir şekilde kullanılabileceğini göstermiştir.
Öğe
Biyoaktif cam içerikli flor verniğin oral flora üzerine etkileri ve antibakteriyel etkinliğinin incelenmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Yalçınkaya, Zeynep; Korkut, Emre
Koruyucu diş hekimliği uygulamalarının popülerlik kazandığı günümüzde; profesyonel topikal uygulamalardan biri olan flor vernik uygulamalarının önemi artmaktadır. Çalışmamızın amacı; koruyucu uygulamalarda önemli bir yeri olan flor verniğe ilave edilen biyoaktif camın, oral bakteriler ve oral flora üzerine etkilerinin incelenmesidir. Çalışmamıza Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı’na başvuran, 6-12 yaş aralığında, hasta seçim kriterlerine uygun 105 çocuk dahil edildi. Kontrol grubu ve 2 çalışma grubu olacak şekilde 3 grup oluşturuldu. 3 gruptaki çocuklardan ve velilerinden alınan onam sonrası, plak ve gingival indeks değerleri kaydedilerek, hiçbir uygulama yapılmadan tükürük örnekleri alındı. Tükürük örneği alınma işleminden sonra kontrol grubuna oral hijyen eğitimi verildi. Gruplardan birine biyoaktif cam içerikli Imicryl Polimo Vernik, diğerine GC MI Vernik uygulandı. Alınan örneklerden CRT Bacteria Kitleri yardımı ile Streptococcus mutans ve Laktobasil ölçümleri yapıldı. Tüm gruplara 2 hafta sonrasına randevu verildi. 2 hafta sonrasında 3 grubun da yine plak ve gingival indeks ölçümleri yapılıp, tükürük örnekleri alınarak; mikrobiyolojik skorları ölçüldü. İlk ve ikinci değerler istatistiksel olarak değerlendirildi. Veriler değerlendirildiğinde; Streptococcus mutans değerlerinin 1. ve 2. ölçümleri arasında kontrol grubunda anlamlı bir fark görülmezken (p>0.05), iki vernik türünde de anlamlı azalma görülmüştür (p<0.05). Laktobasil değerlerinin 1. ve 2. ölçümleri arasında ise kontrol grubu ve MI vernik uygulanan grupta anlamlı fark çıkmazken (p>0.05), biyoaktif cam içerikli vernik uygulanan grupta anlamlı azalma tespit edilmiştir (p<0.05). Periodontal parametrelerde ise hiçbir grupta iki ölçüm arasında anlamlı bir fark görülmemiştir (p>0.05). Gruplar arası 3lü karşılaştırmalarda ise hem Streptococcus mutans hem Laktobasil ölçümlerinde antibakteriyel olarak en etkin grup anlamlı bir farkla biyoaktif cam içerikli flor vernik uygulanan grup olurken (p<0.05), periodontal parametreler açısından hiçbir grup arasında anlamlı bir fark çıkmamıştır (p>0.05). Pedodonti alanında her zaman geniş bir yer tutan flor vernik uygulamalarının antibakteriyel etkinliğinin, içeriğine eklenen materyaller sayesinde arttırılabileceği son yıllarda gündeme gelmektedir. Bu çalışma sonuçlarına göre, bu ilave materyallerden olan biyoaktif camın antibakteriyel özelliğinin, flor vernik içerisinde de etkili olarak oral bölge bakterilerinden Streptoccus mutans ve Laktobasilleri anlamlı derecede azalttığı ve oral floraya olumlu katkılarının olduğu görülmektedir.
Öğe
Üç farklı kompomer materyalinin bazı fiziksel özelliklerinin in vitro olarak karşılaştırmalı değerlendirilmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Yüksel, Duygu Özcan; Şener, Yağmur
Kompomerler, kullanım kolaylıkları ve kompozit rezinlere benzer fiziksel özelliklere sahip olmalarından dolayı, çocuk diş hekimliğinde büyük oranda popülerlik kazanan materyallerdir. Kompomerler; geleneksel kompozitlerin estetik özellikleriyle, geleneksel cam iyonomer simanların florür salınımı ve adezyon özellikleri birleştirilerek tasarlanan bir materyaldir. İçeriğinde, her firmaya göre değişen oranlarda rezin ve cam iyonomer bulunmaktadır. Çalışmamızda, Dyract XP® (Dentsply, Konstanz, Almanya), R&D Series Nova Compomer® (Imicryl, Konya, Turkey), Compoglass® F (Ivoclar Vivadent, Schaan, Lihtenştayn) kompomer materyallerinin; yüzey pürüzlülüğü, yüzey mikrosertliği, basma dayanımı, eğilme dayanımı, makaslama bağlanma dayanımı ve bazı içeceklerdeki renk değişimi özellikleri in vitro koşullarda test edilip karşılaştırılmıştır. Yüzey pürüzlülüğü ölçümü için, her grupta 20 örnek olacak şekilde toplam 60 tane disk şeklinde kompomer örneği polimerize edilerek hazırlanmıştır. Hazırlanan örnekler, 37 oC’de 24 saat boyunca distile su içerisinde bekletilmiştir. Bu süre sonunda, profilometre cihazı kullanılarak örneklerin farklı bölgelerinden 3’er kez yüzey pürüzlülüğü ölçümü yapılmıştır. Elde edilen Ra değerlerinin ortalaması alınarak kaydedilmiştir. Yüzey mikrosertliği ölçümü için, her grupta 20 örnek olacak şekilde toplam 60 tane disk şeklinde kompomer örneği polimerize edilerek hazırlanmıştır. Hazırlanan örnekler, 37 oC’de 24 saat boyunca distile su içerisinde bekletilmiştir. Bu süre sonunda, micro vickers sertlik ölçüm cihazı kullanılarak örneklerin üç ayrı noktalarından sertlik ölçümü yapılmıştır. Elde edilen verilerin ortalaması alınarak kaydedilmiştir. Basma dayanımı ve eğilme dayanımı testi için, her kompomer grubunda 10 örnek olacak şekilde, her iki test için 30’ar tane kompomer örneği polimerize edilerek hazırlanmıştır. Hazırlanan örnekler, 37 oC’de 24 saat boyunca distile su içerisinde bekletilmiştir. Bu süre sonunda, örneklere üniversal test cihazıyla basma dayanımı ve eğilme dayanımı ölçümü için kırılma oluşana kadar kuvvet uygulanmıştır. Kırılma oluşturan kuvvet değerleri kaydedilmiştir. Makaslama bağlanma dayanımı testi için, fizyolojik kök rezorbsiyonu sebebiyle çekilmiş 60 adet çürüksüz süt molar dişler, okluzal yüzeyleri açıkta kalacak şekilde silikon kalıplarda hazırlanmış akrilik bloklar içerisine gömüldükten sonra, dentin yüzeyleri açığa çıkarılmıştır. Yüzeylere ClearfilTM SE Bond (Kuraray, Okayama, Japan) adeziv sistemi üretici firmanın talimatlarına göre uygulandıktan sonra, her üç tip kompomer materyali 20’şerli gruplar şeklinde, hazırlanan dentin yüzeylerine silikon kalıplarla uygulanmış ve polimerize edilmiştir. Örnekler, 37 oC’de 24 saat boyunca distile su içerisinde bekletilmiştir. Daha sonra, üniversal test cihazı ile adezyon bölgesinde kırılma meydana gelene kadar kuvvet uygulanmıştır. Kırılma oluşturan kuvvet değerleri kaydedilmiştir. Renk değişimi ölçümü için, her kompomer grubunda 20’şer tane olacak şekilde toplam 60 tane disk şeklinde kompomer örneği hazırlanmıştır. Hazırlanan örnekler, 37 oC’de 24 saat boyunca distile su içerisinde bekletilmiştir. Bu süre sonunda, spektrofotometreyle CİE L*a*b renk sistemi kullanılarak renkleri ölçülmüştür. Daha sonra, her grup kendi içinde beşerli gruplara ayrılarak kola, vişne suyu, portakal suyu ve kontrol grubunda (distile su) 24 saat ve 1 hafta bekletilmiştir. 24 saat ve 1 hafta süreleri sonunda, örneklerden yine aynı spektrofotometre cihazıyla renk ölçümü yapılmıştır. Elde edilen verilerden hesaplanan renk değişimi değerleri kaydedilmiştir. Elde edilen veriler istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Sonuç olarak; Dyract XP®, R&D Series Nova Compomer® ve Compoglass® F kompomerlerinin yüzey pürüzlülüğü, basma ve eğilme dayanımı değerleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0.05). Dyract XP® ve Compoglass® F kompomerlerinin yüzey mikrosertliği arasında anlamlı bir farklılık yokken (p>0.05), R&D Series Nova Compomer® kompomerinin en yüksek yüzey mikrosertliğine sahip olduğu görülmüştür (p<0.05, 53.1795 HV). Dyract XP® ve Compoglass® F kompomerlerinin makaslama bağlanma dayanımı arasında anlamlı bir farklılık yokken (p>0.05), R&D Series Nova Compomer® kompomerinin en yüksek bağlanma dayanımına sahip olduğu bulunmuştur (p<0.05, 18.0763 MPa). Kompomerlerin, içeceklerdeki 24 saat sonunda oluşan ortalama renk değişimi değerlerinin ikili karşılaştırmaları sonucunda kola, portakal suyu ve distile sudaki kompomer grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamazken (p>0,05); vişne suyunda azdan çoğa Dyract XP®, R&D Series Nova Compomer® ve Compoglass® F olarak bulunmuştur (p<0.05, Ortalama ΔE:1.9220, 5.0180, 10.464). Kompomerlerin, 1 hafta sonunda oluşan ortalama renk değişimi değerlerinin ikili karşılaştırmaları sonucunda ise, portakal suyu ve distile sudaki kompomer grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Ancak, kola sıvısında R&D Series Nova Compomer® ve Compoglass® F arasında anlamlı bir farklılık bulunamazken (p>0.05); Dyract XP® kompomerinin ortalama renk değişiminin en az olduğu bulunmuştur (p<0.05, Ortalama ΔE:1,1520). Vişne suyunda ise azdan çoğa Dyract XP®, R&D Series Nova Compomer® ve Compoglass® F olarak bulunmuştur (p<0.05, Ortalama ΔE:3.5640, 9.6980, 17.538).