Necmettin Erbakan Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@Erbakan, Necmettin Erbakan Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.




 

Güncel Gönderiler

Öğe
Maydanozda (Petroselinum crispum (Mill.) Nym. ex A.W. Hill) hasat sonrası bozulmanın gen ekspresyonu düzeyinde araştırılması
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Küçüktunç, Günel; Uncu, Ayşe Özgür
Apiaceae familyasına ait Maydanoz (Petroselinum crispum) çok eski tarihlerden bu dünya genelinde yaygın olarak yetiştirilen ve tüketilen bir sebzedir. Maydanoz, lezzeti, aroması ve besleyiciliği ile dünya genelinde tüm mutfaklarda, içerisindeki aktif biyomoleküller açısından da tıbbi olarak büyük önem taşır. Maydanoz’un geniş kullanım alanı ve tarımsal değeri göz önüne alındığında raf ömrünün kısalığı hem üretici hem de tüketiciye yansımaktadır. Üstelik maydanoz gibi taze sebzelerin raf ömürleri, iyi saklama koşulları altında ve uygun tedbirlerle dahi birkaç haftadan daha uzun değildir. Dünya çapında 1,2 milyon hektardan fazla alanda yetiştirilen Apiaceae familyası hakkında, yaygın kullanım alanı ve tıbbi önemi de göz önüne alındığında, yürütülen çalışmalar oldukça önem arz etmektedir, maydanoz dahil birçok önemli türde genomik veriler ise halen yeterli değildir. Bu tez çalışması kapsamında maydanozda hasat sonrası bozulma, diğer adıyla pörsüme ya da kalite kaybı araştırılacaktır. Bozulma, sebzenin zaman içinde kalitesinin, durumunun veya değerinin giderek kötüleşme sürecini ifade eder ve renk değişikliği, artan incelik, hoş olmayan kokular, solma veya küflenme olarak görülebilir. Çalışma maydanoz üretimi sonrası tazeliğin uzun süre korunmasına hizmet edecek nitelikte bilgi üretilmesi amacını taşırken aynı zamanda maydanozun transkriptom profilinin çıkarılmasıyla birlikte literatür katkı sağlaması ve potansiyel pratik tarımsal uygulamalara da yol göstermesi amaçlanmaktadır.
Öğe
Hesaplamalı akışkanlar dinamiği yöntemi ile türbin kanadının soğutulmasının incelenmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Tolu, Muhammed Emin; Özen, Dilek Nur; Babayiğit, Osman
Türbin kanatları, çalışma koşulları gereği son derece yüksek sıcaklıklara maruz kaldıklarından, yapısal bütünlüklerini korumaları ve performanslarını sürdürebilmeleri için etkin bir şekilde soğutulmaları gerekmektedir. Ancak, uygulanan soğutma yöntemleri genellikle ilave basınç kayıplarına neden olmakta ve bu durum çevrim verimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenle, türbin kanatlarının soğutulmasına yönelik tasarım süreçlerinde ısı transferi performansı ve basınç kayıpları birlikte değerlendirilmektedir. Bu çalışmada, NASA C3X türbin kanadı üzerinde üç farklı soğutma tekniği incelenmiştir: jet çarpması ile soğutma, nervür türbülatörler ile soğutma ve iğne-kanat türbülatörler ile soğutma. Yapılan kapsamlı literatür taramasına göre, söz konusu üç soğutma yönteminin aynı türbin kanadı üzerinde entegre şekilde uygulandığı bu çalışma, literatürde ilk olma özelliği taşımaktadır. Çalışmada akış ve ısı transferi analizleri, Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği (HAD) yöntemi kullanılarak ANSYS Fluent© yazılımı ile gerçekleştirilmiştir. Kullanılan sayısal yöntem ve türbülans modeli, literatürde yer alan bir çalışmaya ait deneysel ve sayısal sonuçlarla karşılaştırılarak doğrulanmıştır. Ayrıca, en uygun soğutma tasarımının belirlenmesi amacıyla ANSYS içerisinde yer alan optimizasyon araçları kullanılarak kapsamlı bir optimizasyon çalışması yürütülmüştür. Farklı optimizasyon yöntemlerinin karşılaştırılması sonucunda, Yanıt Yüzeyi Optimizasyonu (RSO) yöntemi en uygun yöntem olarak seçilmiştir. Elde edilen sonuçlar, yalnızca soğutma kanalı kullanılan kanat modeli ve soğutma kanalına nervür türbülatör yerleştirilmiş kanat modeli sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır. Buna göre: Boş kanal (yalnızca soğutma kanalı) modelinde, kanat yüzey sıcaklığında %8.9 azalma olurken, soğutucu akışta %0.25 basınç kaybı ortaya çıkmıştır. Nervür türbülatörlü modelde, sıcaklık düşüşü %11.2, basınç kaybı ise %2.5 olarak belirlenmiştir. Optimum kanat yüzeyinde %16.8 ile en yüksek sıcaklık düşüşü elde edilirken, bu kanatta jet çarpması ile soğutma %12.8, nervür türbülatör ile soğutma %4.5 ve iğne-kanat türbülatör ile soğutma %3 oranında basınç kaybına neden olmuştur. Bu çalışma, türbin kanatlarında çoklu soğutma yöntemlerinin entegre uygulanmasının ısı transferi performansına etkilerini ve beraberinde getirdiği basınç kayıplarını kapsamlı şekilde ortaya koyması bakımından literatüre önemli katkılar sunmaktadır.
Öğe
Çeşitli parametrelerde üretilmiş nano takviyeli termoplastik malzemelerin şekillendirilebilirliğinin ve mekanik özelliklerinin araştırılması
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Gavgalı, Esma; Dilmeç, Murat
Bu doktora tez çalışmasında, savunma sanayi, havacılık ve otomotiv endüstrilerinde yüksek kullanım potansiyeline sahip, elyaf takviyeli polietilen (PE) matrisli kompozit malzemelerin mekanik ve şekillendirilebilirlik özellikleri kapsamlı olarak incelemiştir. Karbon nanotüp (KNT) takviyeli kompozit malzemeler, üstün mukavemet/ağırlık oranları ve gelişmiş mekanik özellikleri nedeniyle modern mühendislik uygulamalarında giderek artan bir ilgi görmektedir. Bu kapsamda, farklı dokuma türlerine (düz, dimi, ±45°) ve takviye elyaflarına (cam, karbon) sahip PE matrisli kompozit numuneler üretilmiş düz ve dimi dokuma içeren yapıların ayrıca KNT takviyeli versiyonları hazırlanarak toplamda on farklı numune grubu oluşturulmuştur. Üretilen numunelere çekme, üç nokta eğme, sertlik (Shore-D), ve Erichsen şekillendirme testleri uygulanmış, elde edilen sonuçlar karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Çekme testlerinde, KNT takviyeli dimi dokuma karbon elyaf takviyeli kompozitler, 240,32 MPa ile en yüksek çekme mukavemetini göstermiştir. Üç nokta eğme testlerinde, KNT takviyeli düz dokuma cam elyaf takviyeli kompozitler 43,19 MPa maksimum gerilme değeri sergilemiştir. Sertlik testlerinde KNT takviyeli dimi dokuma karbon elyaf takviyeli kompozitler 66,8 Shore-D değeri ile en yüksek yüzey sertlik değeri sunmuştur. Erichsen şekillendirme testleri, dimi dokuma karbon elyaf takviyeli kompozitlerin hem mukavemet hem de şekil alabilme kabiliyeti açısından üstün performans sergilediğini ortaya koymuştur. KNT takviyesiyle tüm numunelerde %4,44 ile %151,96 arasında artan şekillendirme kuvvetleri ve %24,21’e kadar varan oranda daha fazla deformasyon kapasitesi elde edilmiştir. Bu gelişmiş mekanik özelliklerin temel nedenleri arasında, karbon nanotüplerin matris içinde homojen dağılması, yük transferini iyileştirmesi ve çatlak ilerlemesini baskılaması yer almaktadır. Bu çalışma, karbon nanotüp takviyesinin kompozit malzeme performansındaki belirleyici rolünü ortaya koymakta, uygulanan test metodolojisinin önemine dikkat çekmekte ve literatürdeki önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Elde edilen bulgular, karbon nanotüp takviyeli dimi dokuma karbon elyaf takviyeli kompozitlerin genel mekanik performans açısından optimum çözüm sunduğunu kanıtlamakta ve bu teknolojinin kompozit malzeme geliştirme alanındaki yüksek potansiyeline işaret ederek gelecekte yapılacak araştırmalar için değerli bir kaynak oluşturmaktadır.
Öğe
A356 alüminyum döküm alaşımında demir difüzyonunun akıcılık, mekanik özellikler ve mikroyapıya etkisinin incelenmesi
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Durmuş, Melek; Gavgalı, Mehmet; Çolak, Murat
Alüminyum döküm alaşımları, yüksek mukavemetleri, iyi dökülebilirlik özellikleri ve üstün korozyon dirençleri sayesinde otomotiv ve havacılık sektörlerinde yaygın şekilde tercih edilmektedir. Bu alaşımların mekanik performansını (çekme dayanımı, uzama, yorulma ömrü gibi) artırmak için gözeneklilik ve yapısal kusurların en aza indirilmesi büyük önem taşır. Alüminyum alaşımları, üretim sürecinden kaynaklanan veya bilinçli olarak eklenen çeşitli elementler içerebilir. Bu elementler arasında demir, mekanik özellikler üzerinde olumsuz etkileri olan en zararlı safsızlıklardan biri olarak ön plana çıkar ve miktarı kritik bir rol oynar. Demirin alüminyum içindeki sıvı fazdaki çözünürlüğü yüksek olmasına karşın, katı fazdaki çözünürlüğü oldukça düşüktür. Bu durum, demirin çoğunlukla diğer safsızlıklarla veya alaşımdaki farklı elementlerle intermetalik bileşikler oluşturarak alaşım içerisinde birikmesine yol açmaktadır. Bu tez çalışmasında, alüminyum döküm alaşımlarında demir (Fe) elementinin difüzyon etkisi, döküm sıcaklığı ve sıvı metal temizliği işlemlerinin mekanik özellikler, mikroyapı ve kimyasal bileşim üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Çalışmada A356 alüminyum alaşımı kullanılmış ve deneysel çalışmalar 700°C ve 750°C döküm sıcaklıklarında gerçekleştirilmiştir. Fe difüzyon etkisini incelemek amacıyla sade karbonlu çelik ve paslanmaz çelik çubuklar sıvı metal içine 1, 2 ve 5 saat süreyle daldırılmıştır. Ayrıca bazı numunelere gaz giderme yöntemiyle sıvı metal temizliği uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre; mekanik özelliklerde (sertlik, çekme dayanımı) düşüşe ve mikroyapıda daha iri dentrit oluşumuna neden olmuştur. Fe difüzyonuna bağlı olarak β-AlFeSi ve π-AlFeSiMg gibi kırılgan intermetalik fazların oluştuğu gözlemlenmiş; bu fazların özellikle paslanmaz çelik kullanılan numunelerde daha fazla olduğu belirlenmiştir. Difüzyon süresinin artması da hem intermetalik yapıların hem de gözenek miktarının artmasına yol açmıştır. Kimyasal analizlerde, artan sıcaklık ve süreyle birlikte %Fe oranının yanı sıra paslanmaz çelik kullanımında %Cr ve %Ni oranlarında da artış tespit edilmiştir. XRD ve SEM/EDS analizleri, farklı difüzyon sürelerinin ve sıcaklıkların mikroyapıdaki faz dağılımı üzerinde belirgin etkileri olduğunu ortaya koymuştur. Gaz giderme işlemi gözenekliliği azaltmış, mekanik özellikleri iyileştirmiş, ancak intermetalik faz oluşumu üzerinde sınırlı etki göstermiştir. Sonuç olarak, Al alaşımlarında Fe difüzyonunun dikkatle kontrol edilmesi gerektiği; difüzyon süresi, çubuk tipi ve döküm sıcaklığı gibi parametrelerin, alaşımın mekanik ve yapısal özelliklerini doğrudan etkilediği belirlenmiştir.
Öğe
Karboksimetil selüloz (CMC) filmlerin hazırlanması ve fonksiyonel gıda üretiminde kullanılabilirliklerinin araştırılması
(Necmettin Erbakan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2025) Tanhaş, Esra; Yöntem, Mustafa
Bu tez kapsamında, karboksimetil selüloz (CMC) ve mısır nişastası ile sentezlenmiş hibrit filmlere probiyotik ve hem probiyotik hem prebiyotik ilavesinin fonksiyonel gıda kaplaması olarak kullanılabilirlikleri araştırılmıştır. Bu amaçla, iki farklı probiyotik bakteri (1010 kob/mL Lactobacillus plantarum subsp. plantarum ve 109 kob/mL Bifidobacterium animalis) ve farklı prebiyotikler (inülin ve fruktooligosakkarit) % 2 mg/mL konsantrasyonunda % 4 (g/mL) CMC-nişasta (1:3 a:a) içerikli filmlere eklenmiştir. Sentezlenen filmlerin (Kontrol, Lp, LpIN, Bf, BfFOS) karakterizasyon işlemleri DSC, TGA, XRD, FTIR ve Fe-SEM gibi farklı cihazlar yardımı ile gerçekleştirilmiştir. Film kalınlığı, renk, opaklık, su tutma kapasitesi, nem miktarı, probiyotik tutma kapasitesi, antibakteriyel aktivite değerleri her film için hesaplanmıştır. 25 °C'de kurutma sonrasında filmlerin depolanması (4 °C) süresince probiyotik bakteri sayıları aralıklı olarak tayin edilmiştir. Filmler simule edilmiş mide ve bağırsak sıvıları ile muamele edilip yüzde probiyotik canlı sayıları tespit edilmiştir. Ayrıca, sentezlenen filmlerle kaplı taze yaban mersini örneklerindeki mevcut probiyotik, küf-maya ve psikrofilik bakteri sayıları depolamanın 1., 3. ve 5. günlerinde analiz edilmiştir. Gıda örneklerindeki pH, renk değişimi, ağırlık kaybı, enzim aktivitesi ve toplam fenolik içeriğin ölçülmesi gibi analizler gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, kaplama uygulamasının gıda yüzeyinde probiyotik canlılığı LAB bakterisi için yaklaşık 3 logaritmik birim, Bifidobakteri için yaklaşık 5 logaritmik birim azalma ile muhafaza ettiği sonucuna varılmıştır. Çalışmamız ile birlikte, Lp ve Bf filmleri yaban mersini örneklerinde olası küf-maya ve psikrofil bakteri gelişimini kaplanmamış örneğe kıyasla önemli ölçüde (p<0.05) azaltabilen iki probiyotik film olduğu ortaya koyulmuştur. Ayrıca, hem probiyotik hem prebiyotik ikamelerin olduğu filmlerin (LpIN ve BfFOS) mikrobiyal yükü indirgeme konusunda probiyotik içeren filmlerle (Lp ve Bf) benzer sonuçlar verdiği görülmüştür. Buna ilaveten, kaplama uygulamasının genel olarak gıdada bozulma etmeni polifenoloksidaz (PPO) ve peroksidaz (POD) gibi enzim gruplarının aktivitelerini azalttığı beraberinde antioksidan özellik ve fenolik içeriklerini koruduğu sonucuna varılmıştır. Probiyotik eklenmiş CMC-Nişasta bazlı filmlerin üretimi gıdanın mikrobiyal açıdan korunmasını sağlamakla kalmayıp yüksek probiyotik içerikli fonksiyonel yaban mersini üretimi açısından umut vadeden bir yöntem olmuştur.