Yazar "Acar, Abdullah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe İslam ve Batı medeniyetinin hak, emanet ve adalet anlayışları(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2019) Acar, AbdullahHak kelimesi, farklı kelimelerle ifade edilse de tüm çağlarda en üst düzeyde farkında olunan bir kavramdır. İnsan zihninin ayrılmaz bir parçası olan hak anlayışı, onun her dönemde önemli olmasını sağlamış, beraberinde diğer adalet ve emanet gibi iki kavramın da muhafaza edilmesine vesile olmuştur. Fert ve toplumların sahip oldukları bazı haklarını kötü kullanmaları, haksız uygulamaları, emanete ihanet etmeleri gibi sapmalar, peygamberlerle ıslah edilmeye çalışılmış, üstünler hukukuna dönüştürülerek yanlış uygulanan hak, adalet anlayışı ile emanet kavramlarının yeniden aslî yerine konulması hedeflenmiştir. Bu sebeple Hz. Adem’le birlikte temelleri atılan İslam Medeniyeti'nin temelini ‘hak’ , adalet ve ‘emanet’ bilinci oluşturmaktadır. Kulun yaratılmasının özünü teşkil eden ibadet “Allah hakkı”, kulların birbirlerine karşı olan görevleri ise “kul hakları” olarak isimlendirilmiş, bu iki hakka uygun yaşamanın mükâfatının dünyada selamet, ahirette ise cennet olduğu beyan edilmiştir. İslam’daki adalet ve emanete riayet etme prensibinin hak anlayışıyla doğrudan irtibatı bulunmakta ve insanoğlundan Allah’a ve kullara müteallik olan “hak emanetine” sahip çıkılması istenmektedir. Bu makalede İslam Medeniyeti'nde hukukun özünü teşkil eden hak ve emanet anlayışı ile hak nazariyesinin irtibatlı olduğu kavramlar, Batıdaki yansımalarıyla mukayeseli olarak teorik düzeyde izah edilmeye ve hakkın ferdi ve toplumsal önemi ele alınmaya çalışılacaktır.Öğe Zemahşerî’nin Keşşâf Tefsiri'nde İbâdât konusunda mezheplerden bağımsız görüşleri(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2020) Solaker, Fatma; Acar, AbdullahArap dili ve belağatının zirve ismi olan ez-Zemahşerî(ö. 538/1144), hem Doğu’da hem Batı’da özellikle tefsir alanında meşhur olmuş bir âlimdir. Ancak onun fakihlik yönü arka planda kalmış ve onun bu özelliğini inceleyen çalışmalara çok az rastlanmaktadır. Mutezilî bir âlim olarak da bilinen Zemahşerî, dirayet tefsiri alanında en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilen “Keşşâf Tefsîri”nde inançla ilgili ayetleri, mensup olduğu itikadî ekolün prensiplerine göre yorumlarken, ahkâma dair ayetleri ise mezhep taassubu gütmeden ve Arapça kaidelerinin yardımıyla detaylı fıkhî izahlar yapar. Çünkü o, ayetteki hükümleri sadece mensubu olduğu Hanefî mezhebi esaslı ele almaz aynı zamanda diğer mezhep imamlarının görüşlerine de yer verir. Nitekim Mezhepler üstü/non-confessional bir yaklaşımla gerek mezhep imamları, gerekse sahabe, tâbiîn ya da tebe-i tabiûn âlimlerinin görüşlerine başvurarak rivayet metodunu kullanır. Bununla birlikte bizzat kendisi de hüküm istinbatında bulunur ve şahsî izahlarını kendisine has “فإن قلت/قلت ” "...dersen-derim ki" üslubuyla açıklar ve görüşlerini lügat, sarf, nahiv ve belağat gibi Arap dili unsurlarına ya da Câhiliye şiirlerine dayandırdığı dirayet metodunu kullanarak ifade eder. Her ne kadar Keşşâf tefsiri, kısmen i’tizâlî görüşler içermesi nedeniyle özellikle sünnî kesim tarafından itirazedilmiş ise de onun fıkhî açıklamaları, Razî, Beydâvî, Nesefî, Ebu’s-Suûd ve Elmalılı Hamdi Yazır gibi kendisinden sonra gelen birçok müfessir’in eserlerine kaynaklık etmiştir. Bu çalışmada Zemahşerî'nin hayatı ve ahkâm ayetlerini yorumlama metodu hakkında kısa bilgi verildikten sonra onun ibadetler konusunda mezheplere muhalif olarak kendi dirayetiyle elde ettiği bazı örnekler sunulmaya gayret edilecektir.