Yazar "Demir, Lütfi Saltuk" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir Üniversite Hastanesi Öğrencileri, Araştırma Görevlileri ve Öğretim Üyelerinin El Hijyeni Hakkındaki Bilgi Düzeyleri(2018) Demir, Lütfi Saltuk; Aktuğ Demir, Nazlım; Sümer, Şua; Ural, OnurAmaç: Bu çalışmanın amacı bir üniversite hastanesi öğrencilerinin, araştırma görevlilerinin ve öğretim üyelerinin el hijyeni hakkında farkındalığı ve bilgi düzeyinin değerlendirilmesidir. Yöntemler: Bu çalışma bir üniversite hastanesinde okuyan 892 öğrenci, fakültemizde çalışan 243 araştırma görevlisi ve 131öğretim üyesi olmak üzere toplam 1266 kişi üzerinde yapıldı. Literatür taraması sonrasında hazırlanan anketler katılımcılara yüz yüze uygulandı. Bulgular: Çalışmaya katılan 1266 kişinin 657 (%51.9)’si erkek, 609 (%48.1)’u kadındı. Çalışmaya katılan öğrencilerin %91’inin, araştırma görevlilerinin %73.2’sinin son 5 yıl içerisinde el hijyeni eğitimi aldığı saptandı. Araştırma görevlilerinin %23.1’inin, öğrencilerin %38.7’sinin son bir yıl içerisinde eğitim aldığı tespitedildi. Öğretim üyelerinin hiçbirinin son 5 yıl içerisinde el hijyeni eğitimi almadığı saptandı. Çalışmamızda son bir yıl içerisinde eğitim alanlarda bilgi düzeyi en yüksek bulundu (p0.001). Öğrencilerin bilgi düzeyi, araştırma görevlisi ve öğretim üyelerinden yüksek olarak tespit edildi (p0.01). Çalışmaya katılanların %54.2’si el hijyenine uyum oranını orta, %23.1’i iyi, %32.7’si kötü olarak değerlendirdi. Katılımcılar tarafından en çok doğrubilinen bilgi “her hastada eldiven değiştirilmelidir” iken en çok yanlış bilinen bilgi “eldiven giymek el hijyeni yerine geçer” olarak saptandı. Katılımcılar arasında el hijyenine uyumsuzluğun en önemli nedeni iş yoğunluğu olarak belirtildi. Sonuçlar: Hastanemizde el hijyenine uyumun artırılmasına yönelik olarak yapılan çalışmaların sürekliliğinin sağlanmasının ne kadar önemli olduğu ve ayrıca eğitimlerin hastanede çalışan tüm personele (özellikle de doktorlara) ulaştırılmasının gerekliliği gözlendi.Öğe Efficacy of Use of Red Cell Distribution Width as a Diagnostic Marker in Acute Appendicitis(2017) Ertekin, Birsen; Kara, Hasan; Erdemir, Esma; Doğan, Emine; Acar, Tarık; Demir, Lütfi SaltukAim: We aimed to investigate the increase in values of red cell distribution width (RDW) and also the dependence of RDW on leukocyte count (WBC) and C-reactive protein (CRP) values in acute appendicitis (AA).Materials and Methods: This study includes data collected from 407 patients who were admitted between January 2012 and July 2014 to the emergency service and underwent an operation owing to a diagnosis of AA confirmed by a pathology report. These patients were divided into two groups, namely, non-complicated and complicated appendicitis, according to the results of the operation. The control group consisted of 100 adult patients with similar complaints not having acute abdominal conditions. The age, gender, and WBC, RDW, and CRP levels of the patients on admission were recorded retrospectively.Results: A total of 350 (86%) of the patient group were diagnosed with non-complicated appendicitis, 34 (8.4%) with plastron appendicitis, and 23 (5.6%) with perforated appendicitis. No significant difference was observed with respect to WBC, RDW, and CRP levels between the AA groups (p<0.05). The WBC, RDW, and CRP values were found to be significantly different in the AA groups from the control group (p>0.05). The sensitivity and specificity of the WBC, RDW, and CRP values in the AA group were 70% and 60%, 41% and 30%, and 51% and 40%, respectively. No dependence of RDW values on WBC or CRP levels was found.Conclusion: RDW values were found to be significantly higher in the AA group than in the control group. The low sensitivity and specificity values of the RDW test reduce the possibility that it might become a hematologic marker to be used in the definitive diagnosis of AA.Öğe The Knowledge and Behavior of Hairdressers and Barbers on Blood-Borne Diseases(2014) Demir, Lütfi Saltuk; Aktuğ Demir, Nazlım; Kölgelier, Servet; Özçimen, Serap; İnkaya, Ahmet ÇağkanObjective: Our purpose was to investigate the level of knowledge of hairdressers, barbers, manicurists and pedicurists who could easily get infected with certain blood-borne pathogens such as human immunodeficiency virus (HIV) hepatitis B virus (HBV) and hepatitis C virus (HCV). Materials and Methods: This study was conducted on 147 barbers/hairdressers in the Adıyaman Province. Questionnaires were completed by the participants before the seminar in the training program co-prepared by Adiyaman Provincial Directorate of Health and the Chamber of Artisans. Those questionnaires completed by the participants were prepared after literature reviews. Results: Thirty-six participants gave the correct answer to the question which was if HIV + HBV + HCV are the blood-borne pathogens. 72.9% of the respondents stated that HBV infection is, 21.9% of the participants stated that HIV infection is a blood-borne disease. Regarding the question on the correct use of razor blades and razors, only 10 participants (6.8%) said I use a new one for each customer, which was the correct answer. 17.3% of the barbers-hairdressers got injured within the preceding month, and 49% of them within the past one year with sharp objects, such as blades and razors that they used on their customers. 60.1% of them were vaccinated against HBV, and 39.9% of them were not. Conclusion: Barbers/hairdressers knowledge of the blood-borne pathogens is insufficient, and they do not pay adequate attention to protect their customers and themselves.Öğe Konya-Meram’da Dumansız Hava Sahası Denetimi Yapan Ekiplerin Karşılaştıkları Sorunlar(2017) Demir, Lütfi Saltuk; Tunçez, İsmail Hakkı; Durduran, Yasemin; Uyar, Mehmet; Şahin, Tahir KemalAmaç: Ülkemizde tütünle mücadele konusunda kapsamlı olarakbirçok plan ve program yürütülmekte, aynı zamanda il tütün kontrol kurulları tarafından tütün denetimleri düzenli olarak yapılmaktadır.Ancak denetimleri yapan ekipler çeşitli sorunlarla karşılaşmaktaolup, bu durum denetimlerin etkinliğini ve sürekliliğini azaltmaktadır.Bu çalışma ile dumansız hava sahası denetimi yapan ekiplerinkarşılaştıkları sorunların belirlenmesi amaçlanmıştır.Materyal ve Metot: Kesitsel tipte olan bu çalışmaya, Konya iliMeram ilçesinde son bir yıl içerisinde dumansız hava sahası denetimiyapan ve çalışmaya katılmayı kabul eden Toplum Sağlığı Merkezi,İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Belediye Zabıtası çalışanları dahil edildi.Katılımcılara literatür taranarak ve ilgili mevzuat incelenerek araştırmacılartarafından hazırlanan veri toplama formu uygulandı. Elde edilenverilerin analizi bilgisayarda istatistik paket programı kullanılarakgerçekleştirildi.Bulgular: Araştırmaya katılanların %40,0’ı Emniyet Müdürlüğü,%35,0’i Belediye Başkanlığı, kalan %25,0’i ise Toplum SağlığıMerkezi’nde çalışmaktaydı. Son bir yıl içinde denetim ekibininyaptığı denetim sayısı ortancası 100 (2–2000) idi. Toplum SağlığıMerkezi’nde çalışan personelin Emniyet ve Belediye ekiplerindendaha fazla denetim yaptığı tespit edildi. Denetimler esnasındaherhangi bir sorunla karşılaştığını ifade eden katılımcıların oranı%49,0’du. En çok sorunla karşılaşan grubun Toplum SağlığıMerkezi çalışanları olduğu saptandı. Tütün denetimi yapan katılımcılarınen çok karşılaştığı üç sorun sırasıyla; sözel saldırı (%44,9),tehdit edilme (%22,4) ve fiziksel saldırı (%14,3) olarak tespit edildi.Sonuç: İş yükünün büyük çoğunluğunu üstlenen ve aynı zamandadaha çok sorunla karşılaştığı düşünülen Toplum Sağlığı Merkeziekiplerine tütün denetimleri esnasında polis veya jandarma ekiplerinineşlik etmesi faydalı olacaktır.Öğe Kronik Hepatit B Hastaları ve İnaktif Hepatit B Virusu Taşıyıcılarında Depresyon, Anksiyete Düzeyleri ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi(2017) Demir, Lütfi Saltuk; Yiğit, Özge; Ural, Onur; Aktuğ Demir, Nazlım; Sümer, Şua; Güler, ÖzkanAmaç: Bu çalışmada kronik hepatit B (KHB) hastaları ve inaktif hepatit B virusu (HBV) taşıyıcılarında sağlıklı kontrol grubuna göre anksiyete, depresyon ve yaşam kalitesi skorlarının karşılaştırılması, HBV infeksiyonu olan kişilerin takip ve tedavisi sırasında multidisipliner yaklaşımların gerekliliğinin gösterilmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışma Ağustos 2013-Ağustos 2014 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Polikliniği'ne başvuran 100 KHB hastası, 100 inaktif HBV taşıyıcısı ve 100 sağlıklı kontrol olmak üzere toplam 300 kişi üzerinde yapıldı. Tüm katılımcılara anksiyete ve depresyonu değerlendirmek amacıyla Hastane Anksiyete ve Depresyon (HAD) Ölçeği ve yaşam kalitelerini değerlendirmek amacıyla "Short Form-36" (SF-36) uygulandı. Bulgular: HAD Ölçeğine göre taşıyıcı grupta anksiyete riski kontrol grubundan yüksek bulundu (p0.031). Hasta grubu (p0.031) ve taşıyıcı grupta (p0.046) depresyon riski kontrol grubuna göre yüksek bulundu. Hasta grubu ve taşıyıcı grup arasında anksiyete riski ve depresyon riski açısından anlamlı bir fark yoktu (p0.05). Hasta grubu (p0.015), taşıyıcı grup (p0.035) ve kontrol grubunda (p0.001) kadın hastalarda anksiyete riskinin erkek hastalara göre yüksek olduğu görüldü. Hasta grubu (p0.037) ve taşıyıcı grupta (p0.038) kadın hastalarda depresyon riskinin yüksek olduğu görüldü. Tüm olguların medeni durumları, aile tipi, yaşadıkları yerle anksiyete ve depresyon riskleri arasında fark bulunmadı (p0.05). Yaşam kalitesi parametrelerinden genel sağlık, fiziksel rol güçlüğü ve vitalite skorları, inaktif HBV taşıyıcıları ve KHB hastalarında kontrol grubuna göre düşük bulundu (p<0.05). Sonuçlar: HBV ile kronik olarak infekte kişilerin takip ve tedavileri sırasında ruhsal durumları göz ardı edilmemelidir. Saptanan psikiyatrik bozuklukların etkin şekilde tedavi edilmesi bu olguların sağlıkla ilişkili yaşam kalitelerinin artmasını sağlayacak ve tedaviye olan uyumlarını artıracaktır.Öğe Kronik hepatit B hastalarında sosyodemografik özellikler, antiviral tedavi ve nekroinflamatuar aktivitenin depresyon ve anksiyete ile ilişkisi(2015) Çelik, Mustafa; Aktuğ Demir, Nazlım; Sümer, Şua; Demir, Lütfi SaltukAmaç: Kronik hepatit hastalarında depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik bozuklukların sağlıklı kişilerde olduğundan daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu artış kronik bir hastalığa sahip olmanın getirdiği ruhsal zorlanma ile ilişkili olabileceği gibi, karaciğerdeki nekroinflamatuar aktivite, antiviral ilaçlar ve interferon tedavisinin yan etkisi veya hepatit virüslerinin merkezi sinir sistemine doğrudan etkisi gibi birden çok etkenle de ilişkili olabilir. Bu çalışmada kronik hepatit B hastalarında anksiyete ve depresyon ile ilişkili olabilecek çeşitli etkenlerin değerlendirilmesi amaç- landı. Yöntem: Bu çalışma 195 kronik hepatit B hastası üzerinde yapıldı. Hastalarla aynı psikiyatri uzmanı tarafından yapılan klinik görüşmeler sonunda, araştırıcılar tarafından hazırlanan Sosyodemografik Bilgi Formu, Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği (HADÖ) ve Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ) dolduruldu. Amerikan Karaciğer Hastalıkları Çalışmaları Birliği ölçütlerine göre biyopsi endikasyonu konulan hastalara iğne biyopsisi yapıldı. Biyopsi materyalinin değerlendirilmesinde Knodell Histolojik Aktivite Endeksi kullanıldı. Hastaların serumundan HBV DNA ve ALT düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Çalışmaya alınan kişilerin 119u erkek, 76sı kadındı. HADÖ puanı ortalaması 7.36.2, HDDÖ puanı ortalaması 8.86.6 olarak bulundu. Kadınlarda hem HADÖ hem de HDDÖ puanları erkeklerden yüksek bulundu. Kronik hepatit B için aile öyküsü olanlarda HADÖ, eşlik eden medikal hastalık varlığında ise hem HADÖ hem de HDDÖ puanı olmayanlardan yüksek saptandı. Alanin aminotransferaz (ALT), HBV DNA düzeyleri ve karaciğer biyopsisindeki fibrozis ile HADÖ ve HDDÖ puanı arasında bir ilişki saptanmadı. Pegile-interferon tedavisi alanlarla, oral antiviral tedavi kullananlar arasında Hamilton depresyon ve anksiyete puanları açısından fark saptanmadı. Sonuç: Kronik hepatitlerle depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik bozukluklar arasındaki ilişki birden fazla koşuldan etkilenmektedir. Çalışmamızın sonuçları hastanın etnik kökeni, ailede hastalık öyküsü ve ek tıbbi hastalık varlığının nekroinflamatuar aktivitenin veya hücresel hasarın şiddeti veya kullanılan tedavilerden daha etkili olduğunu düşündürmektedir. (Anadolu Psikiyatri Derg 2015; 16(6):405-412)Öğe Kronik hepatit B'de fibrotest ve actitest karaciğer biyopsisine alternatif olabilir mi?(2016) Demir, Lütfi Saltuk; Sümer, Şua; Aktuğ Demir, Nazlım; Kölgelier, Servet; Ural, OnurAmaç: Bu çalışmada kronik hepatit B (KHB)'de karaciğer biyopsisinde saptanan fibrozis ve inflamasyon derecesi referans alınarak fibrotestin (FT) fibrozisi ve actitestin (AT) nekroinflamatuar aktiviteyi belirlemedeki duyarlılığının araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu prospektif çalışmaya 2013 yılı içerisinde takip edilen 53 KHB hastası dahil edildi. Biyopsiler modifiye Knodell skorlama sistemine gore değerlendirildi. Karaciğer biyopsisi yapıldığı gün hastalardan FT ve AT için kan örneği alındı. Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların 22'si kadın, 31'i erkekti. KHB hastalarında karaciğer biyopsisi ve FT karşılaştırılmasında ciddi fibrozisi tespit etmek için FT'nin duyarlılığı %93.5, seçiciliği ise %54.5 olarak tespit edildi. FT'nin pozitif prediktif değeri (PPD) %74.3, negatif prediktif değeri (NPD) ise %85.7 olarak hesaplandı. FT için ROC analizi sonucu eğri altında kalan alan %75.1'ti (p0.003). KHB hastalarında karaciğer biyopsisi ve AT karşılaştırılmasında ise ciddi nekroinflamasyonun tespiti için AT'nin duyarlılığı %89.2, seçiciliği %64'tü. PPD %73.5 ve NPD ise %84.2 olarak hesaplandı. AT için ROC analizi sonucu eğri altında kalan alan % 65'ti (p0.001). Sonuç: KHB'de FT ve AT'nin ciddi fibrozis ve nekroinflamasyonu göstermedeki duyarlılıkları yüksekti. Bununla birlikte FT ve AT biyopsi yapılmaksızın tek başına kullanılabilecek bir belirteç olarak görülmemektedir.Öğe Transfusion transmitted virüs (ttv) prevalansıinaktif hepatit b taşıyıcılarında hemodiyalizden etkileniyor mu?(2018) Kölgelier, Servet; Aktuğ Demir, Nazlım; Şua , Sümer; Demir, Lütfi Saltuk; Arpacı, Abdullah; Ural, OnurAmaç: Bu çalışmada, hemodiyaliz tedavisi uygulanan ve uygulanmayan inaktif hepatit B taşıyıcılarında Transfusion TransmittedVirus (TTV) prevalansının saptanması amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, hemodiyaliz tedavisi uygulanan 50 inaktif hepatit B hastası ve renal fonksiyonları normal olan 40 inaktifhepatit B olgusu üzerinde yapıldı. Hastalardan alınan serum örneklerinden ELİSA kiti ile Anti TTV IGG çalışıldı. Veriler Ki-karetesti ile değerlendirildi.Bulgular: 50 hemodiyaliz hastasının 39’unda (%78) Anti TTV IGG pozitif saptanırken, 40 hemodiyaliz tedavisi uygulanmayan inaktifhepatit B hastasının 8’inde (%20) Anti TTV IGG pozitifliği saptandı. Bu fark istatistiki olarak anlamlı idi (p0.001).Sonuç: Hemodiyaliz tedavisi uygulanan hastalarda TTV seropozitifliğinin yüksek olması nedeniyle, hepatit virüslerinin bulaşının önlenmesiiçin bu ünitelerde temizlik, dezenfeksiyon ve enfeksiyon kontrolüne yönelik standart önlemlerin daha dikkatli uygulanmasıgerektiğini düşünüyoruz.