Yazar "Kaya, Yakup" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Cumhuriyet döneminde Süleyman Şah Türbesi’nin korunması(2015) Kaya, Yakup; Özalp, Görkem OzanMilli Mücadele sürecindeki askeri ve siyasi başarılar sonucunda Ankara Antlaşması ile elde edilen, Türkiye Cumhuriyeti'ne bir ecdad mirası olarak devredilen, yeni Türk devletinin kendi sınırları dışındaki tek vatan toprağı olan Süleyman Şah Türbesi ve onun etrafındaki bir kısım arazinin korunması meselesi Türkiye Cumhuriyet'nin bir devlet politikası olarak günümüze değin sürdürülmüştür. Cumhuriyet döneminde türbenin bakımı, onarımı ve güvenliğinin sağlanması konularında zaman zaman çeşitli aksaklıkların yaşandığı gözlenmiştir. Diğer taraftan bir Türk eksklavı olan bu vatan toprağının belirli dönemlerde özellikle Suriye tarafından kaynaklanan sorunlar çerçevesinde çeşitli risklerle karşı karşıya kaldığı bir gerçektir. Suriye'nin önce Tabka, sonra da Teşrin Barajı'nı türbeyi tehdit edecek şekilde inşa etmesi üzerine Türk Hükümeti ile Suriye yönetimi karşı karşıya gelmiştir. Bu sorunlar uluslararası hukuk çerçevesinde ilkinde taşıma yöntemi ile ikincisinde ise tahkimat projesinin uygulanmasıyla çözümlenebilmiştir. 2011'de Suriye'deki iç savaşın başlamasından sonra ise Karakozak'ta bulunan Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu bölgedeki terör gruplarının saldırılarına ve tehditlerine açık hale gelmiştir. Türk Hükümeti buna bir önlem olmak bakımından Şah Fırat Operasyonu'na karar vermiş ve Süleyman Şah Türbesi ile Saygı Karakolu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçekleştirdiği hareketle 2015'te Türkiye sınırına bitişik Suriye Eşmesi'ne taşınmıştır. Bu askeri hareket Türkiye'de muhalefetin ve çeşitli siyasi çevrelerin tepkisine ve eleştirisine yol açmıştırÖğe Cumhuriyet Döneminde Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması sorunu(2015) Kaya, Yakup; Özalp, Görkem OzanHem Osmanlı zamanında hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde devlet adamları nezdinde Caber Kalesi'nde bulunan Türk mezarının Süleyman Şah'a ait olduğu kabul görmüştür. Her iki dönemde de türbenin bakımı, onarımı ve gelecek nesillere aktarımı konusunda büyük bir özen gösterildiği anlaşılmaktadır. Süleyman Şah'ın kabri üzerine ilk defa Sultan II. Abdülhamit devrinde bir türbe inşa edilmiş ve Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de türbe bir karakol binası ile tahkim edilerek güvenli hale getirilmiştir. Süleyman Şah'ın kabrinin bulunduğu türbe ve türbenin etrafındaki belirli bir toprak parçası, 1921 Ankara Antlaşması'nın 9. maddesine istinaden yeni Türk devletinin kendi sınırları dışındaki tek toprağı olarak kabul edilmiştir. Bu toprak parçasının Türkiye'ye ait olduğu gerçeği daha sonra Ankara Antlaşması esas alınmak kaydıyla Lozan Barış Antlaşması'nda teyit edilmiş, ayrıca Türkiye ile Fransa ve Suriye Arap Cumhuriyeti arasında yapılan ikili antlaşmalara dayanarak bu hukuki durum sürdürülmüştür. Günümüzde de Süleyman Şah türbesi ve türbenin etrafındaki bahsi geçen toprak parçası uluslararası hukuk bakımından Türkiye'nin bir eksklavı olarak kabul edilmektedir. Türbe ve türbenin etrafındaki belirli bir toprak parçası birtakım güvenlik gerekçeleriyle üç defa yer değiştirmiştir. İlk olarak 1939 yılında, daha sonra Suriye Arap Cumhuriyeti'nin Tabka Barajını inşa etmesi üzerine ikinci defa 1975'te ve nihayet Suriye'deki iç savaş koşullarının da etkisiyle artan tehdit ve tehlikelere karşı Türk hükümetinin stratejik bir kararıyla üçüncü defa 2015'te yer değiştirmiştir. Bu makalede Cumhuriyet döneminde türbenin taşınması ile ilgili yaşanan gelişmeler, özellikle arşiv belgelerinden ve resmi kaynaklardan faydalanılarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.Öğe Demokrat Parti Döneminde Kıbrıs Sorunu(2018) Kaya, Yakup; Yeter, BülentKıbrıs sorunu on yıllardır Türk dış politikasının temel problematik alanlarından birisini teşkil etmektedir. Lozan Barış Antlaşması’na göre Kıbrıs, İngiltere’nin hâkimiyetinde kalmış ve bu nedenle Türkiye daha sonraki vetirede Kıbrıs’a müdahale etmeyi düşünmemiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İngiltere’nin politikasını değiştirip hâkimiyetindeki topraklardan yavaş yavaş çekilmeye başlaması üzerine, Kıbrıs’ta Türkiye ve Yunanistan’ın da yer aldığı bir nüfuz mücadelesi başlamıştır. İngiltere’nin Adayı tahliye planı gündeme gelince Türkiye tarihsel, kültürel, demografik, coğrafi ve stratejik unsurların etkisi çerçevesinde Kıbrıs sorunuyla daha yakından ilgilenir hale gelmiştir. Demokrat Parti döneminin en önemli dış politika konularından birisi kuşkusuz Kıbrıs sorunudur. Söz konusu dönemde, Kıbrıs’ta iki toplumlu devlet yapısının temelleri atılmıştır. Türkiye öncelikle statükoyu devam ettirmek istemiştir. Bu olmazsa adanın tamamının kendisine verilmesi gerektiği görüşünü savunmuştur. 1955’ten sonra da Adanın taksimi tezi ön plana çıkmıştır. Özellikle Londra Konferansı sonrasında Türkiye Kıbrıs sorununda resmen taraf haline gelmiştir. Lozan Barış Anlaşması ile Kıbrıs’ı İngiltere’ye bırakmak zorunda kalan Türkiye’nin, Demokrat Parti’nin izlediği dış politika ile Kıbrıs’ta tekrar hak sahibi haline geldiği görülmüştür. Makalede dönemin gazete arşivinden ve dönemle ilgili belli başlı telif ve tetkik eserlerden yararlanarak Demokrat Parti iktidarının Kıbrıs politikası incelenecektir.Öğe Konya Örneğinde Harf İnkılabı'nın Uygulanışı ve Millet Mekteplerinin Faaliyetleri (1928-1935)(2016) Kaya, Yakup; Çakır, MuhammetAlfabenin değiştirilmesi ile ilgili tartışmalar Tanzimat ile başlamış, İkinci Meşrutiyet ve Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir. Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra yapılan inkılâp hareketlerinden biri de 1 Kasım 1928'de "Türk Harflerinin Kabul ve Uygulanması Hakkında Kanun" adıyla Latin harflerinin kabul edilmesidir. Harf İnkılabı'ndan sonra halk, farklı yerlerde açılan yeni harf kurslarıyla Latin harflerini tanımaya başlamıştır. Konya'da Latin Harflerinin öğrenilmesinde ve halkın teşvik edilmesinde Babalık Gazetesi yaptığı yayın ve haberlerle büyük bir çaba sarf etmiştir. 1 Kasım 1928 de Harf İnkılâbının kabul edilmesinden sonra, 1 Ocak 1929'dan itibaren Millet Mekteplerinin açılmasıyla her kesimden halkın yeni harfleri öğrenme faaliyetleri bu açılan mekteplerde sürdürülmüş, Konya şehir merkezinde ilçe ve köylerinde kadın erkek yaşlı, genç açılan A ve B kurslarında yeni harfleri tanıyarak Millet Mektebi diplomaları almışlardır. Latin harflerinin tüm yurtta halka öğretilmesinde ve okuryazarlık oranının artırılmasında katkısı yadsınamayacak Millet Mekteplerinin 1935 yılına gelindiğinde işlerliği oldukça azalmıştır.Öğe Milli mücadele sonrasında Türk kadınına siyasal haklar tanınmasına yönelik arayışlar (1923‐1924)(2018) Müezzinoğlu, Ersin; Kaya, Yakupİkinci Meşrutiyet Döneminde kadınların dernekler yoluyla yoğun faaliyetleri, istihdamla‐ rındaki artış, eğitim imkânlarının gelişmesi, çeşitli dergiler aracılığıyla yayın hayatına katılmaları, toplumsal statülerinde yükselmeye ve siyasal alana ilgi duymaya başlamaları gibi sonuçları ortaya çıkarmıştır. Kadınların daha sonraki evrede Millî Mücadele’ye katkı‐ ları ise 1920’li yıllarda onların siyasal hak taleplerinin en önemli dayanağı olmuştur. Bu yolda ilk dikkat çekici arayışlar Nisan 1923’te Milletvekili Seçim Kanunu’nun görüşmeleri ile 1924 Anayasası’nın müzakereleri sırasında belirginleşmiştir. Dönemin bazı önemli gazetelerinde de bu arayışlarilgiyle takip edilmiş ve desteklenmiştir. Özellikle 1924 Ana‐ yasası görüşmeleri sırasında kadınlara siyasal haklartanınması lehinde TBMM’de güçlü bir desteğin varlığı tespit edilebilmektedir. Ancak Meclis içinde liberal ve reformcu kim‐ likleriyle bilinen bazı önemli şahsiyetlerin, kadınların siyasal hakları elde etmesinin aley‐ hinde yer almaları ve kadınların zamanla bu haklara sahip olacakları düşüncesinin mec‐ listeki tartışmalarda öne çıkması, yine Mustafa Kemal Paşa’nın kadınların eğitimi ve annelik vazifesi konularını siyasal haklar meselesine göre öncelikli tutması, kadınların siyasal hayata katılmalarının önünde engel teşkil etmiştir. Bu yönde diğer bir engel de kuşkusuz 1924 yılının siyasal gündemini meşgul eden veto ve fesih hakları meseleleri olmuştur. Makalede telif‐tetkik eserler, dönemin TBMM tutanakları ve gazetelerinden yararlanıla‐ rak Millî Mücadele sonrası Türk kadınının siyasal hak arayışları incelenecektir.Öğe Türk Siyasal Yaşamında Milliyetçi Cephe Hükümetleri Dönemi(2018) Kaya, Yakup; Şahin, Hüseyin1975 yılının Mart ayı sonunda kendilerini “Milliyetçi Cephe” olarak tanımlayan Adalet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’nden oluşan partiler bir araya gelerek Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’in başbakanlığında 1970’li yılların en uzun sürecek koalisyonunu kurmuşlardır. Anadolu’da milliyetçiliğin yükselmesinde büyük rol oynayan Milliyetçi Cephe, ilk olarak 1975 yılında iktidara gelmiş, 1977’de II. Milliyetçi Cephe ve 1979 yılında da Örtülü Milliyetçi Cephe olarak adlandırılan ve sağ partiler tarafından desteklenen Adalet Partisi’nin iktidara gelmesiyle üç dönem ülkeyi yönetmiştir. Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde iç politikada tam bir kargaşa ortamı hüküm sürmekte; çatışmalar, öğrenci olayları, ekonomik bunalımlar ve hükümetteki uyum sorunları devam etmekteydi. Kıbrıs meselesi ve Türkiye?ABD ilişkilerinde ABD’nin uyguladığı silah ambargosu, TürkiyeYunanistan ilişkilerindeki Ege sorunu ve Türkiye?AET ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi bu dönemin önemli dış politika sorunlarının temel unsurları olarak yer almaktaydı. Makalede Milliyetçi Cephe Hükümetleri dönemindeki önemli iç ve dış politik sorunlar döneme ait gazetelerden ve belli başlı telif ve tetkik eserlerden yararlanılarak değerlendirilecektir.