Yazar "Tüzüner, Uğur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe BK ve jc virüslerinin klinik örneklerden tespitinde küçük T geni ve büyük t geni bazlı real-tıme pcr metotlarının karşılaştırmalı değerlendirilmesi(2017) Tüzüner, Uğur; Özdemir, MehmetÇalışmamızın amacı, BK ve JC virüslerinin viral genomunda meydana gelen polimorfizmler de dikkate alınarak, viral genomdaki küçük t ve büyük T gen bölgelerini hedef alan real-time PCR metotları ile etkenlerin tespiti ve elde edilen sonuçların karşılaştırılıp değerlendirilmesidir. Yöntem: Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi, Moleküler Mikrobioloji laboratuvarına, BKV ve JCV şüphesi ile gönderilen 18 yaş üstü 82 hastaya ait idrar örneği çalışmaya alındı. Küçük t geni varlığı ticari bir kit (LightMix, Roche, USA) ile real-time PCR yöntemi kullanılarak araştırıldı. Büyük T genine spesifik nükleik asit varlığı ise Dumoulin ve Hirsch (2011) tarafından tarif edilen primer ve probe kullanılarak, optimize edilen in-house real-time PCR yöntemi ile araştırıldı. PCR sonuçları arasında farklılık bulunan 19 örneğin VP1 bölgesinin sekans analizi, Sanger metodu kullanılarak yapıldı. Bulgular: Küçük t gen bölgesine spesifik real-time PCR yöntemi ile 9 örnekte BKV pozitifliği, 61 örnekte JCV pozitifliği; büyük T gen bölgesine spesifik real-time PCR yöntemi ile 21 örnekte BKV pozitifliği, 67 örnekte JCV pozitifliği saptandı. İstatiksel olarak iki yöntem arasında; BKV için anlamlı farklılık bulundu, JCV için anlamlı farklılık bulunmadı. Dizi analizi standart yöntem olarak kabul edilerek, tasarladığımız primer ve problarla yaptığımız in-house yöntemin; BKV için duyarlılığı %100, özgüllüğü %81.3, pozitif prediktif değeri %33.3, negatif prediktif değeri %100, JCV için duyarlılığı %98.5, özgüllüğü %100, pozitif prediktif değeri %100, negatif prediktif değeri %93.3 olarak bulundu. Sonuç: Çalışmamız sonunda elde edilen farklı sonuçlardan, hedef alınan farklı gen bölgesindeki polimorfizmlerin sorumlu olduğu düşünüldü. Yöntemimiz bu duyarlılık ve özgüllük oranlarıyla, rutin teşhiste kullanılmaya aday bir yöntemdir. Anahtar Kelimeler: BK Virüs, JC Virüs, Real-time PCR, PolimorfizmÖğe Candida Türlerinde Biyofilm Oluşumunun Modifiye Mikroplak Ve Modifiye Xtt RedüKsiyon Yöntemleri İle Saptanması(2017) Tüzüner, Uğur; İnci, RamazanAmaç: İnvaziv girişimlerin artışı, geniş spektrumlu antibiyotiklerin kullanımı, immunsüpresif tedavilerin yaygınlaşması, kemik iliği baskılanması ve nötropeni gibi faktörler, ciddi fungal enfeksiyonların, özellikle Candida enfeksiyonlarının sıklığını arttırmaktadır. Bu artış kandidaların virülans faktörlerine dikkati çekmiştir. Biyofilm oluşturma kapasitesi önemli virülans faktörlerinden biridir. Çalışmamızda klinik örneklerden soyutlanan Candida türlerinde iki farklı yöntem ile biyofilm oluşumunu saptamayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmada Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Mikoloji Laboratuvarında 2012-2014 yıllarına ait çeşitli klinik örneklerden soyutlanmış ve stoklanmış 216 kandida izolatı kullanıldı. Biyofilm oluşumunu saptamak için modifiye mikroplak ve modifiye XTT redüksiyon yöntemleri, istatistiksel değerlendirmeler için ki-kare testi kullanıldı. Bulgular: İncelenen kandidalarda modifiye mikroplak yöntemiyle %19.4 (n42), XTT redüksiyon yöntemiyle %22.7 (n49) biyofılm pozitifliği saptandı. Biyofilm pozitifliği mikroplak yöntemi ile; Candida albicans'ların %12.5'inde (n16), Albicans Dışı Candida'ların (ADC) %29.5'inde (n26), XTT redüksiyon yöntemi ile; Candida albicans'ların %15.6'sında (n20), ADC'Ierin %32.9'unda (n30) saptandı. Oranlar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (ki-kare11.246; p0.024). Biyofilm pozitifliği her iki yöntem ile en çok Candida tropicalis izolatlarında (13/30 ve 12/30) saptandı. Sonuç: Çalışmamızda elde edilen verilere göre, modifiye XTT redüksiyon yönteminin biyofilm oluşumunu daha iyi saptadığı ve Candida tropica/is suşlarının daha fazla biyofilm oluşturduğu sonucuna vardık.Öğe Determination of Resistance Mutation in Chronic Hepatitis B Patients Using Antiviral Drugs at Our Hospital(2017) Feyzioğlu, Bahadır; Özdemir, Mehmet; Baykan, Mahmut; Saran, Begüm; Tüzüner, UğurObjective: In this study, it is aimed to determine the mutations responsible for drug resistance in patients with chronic hepatitis B virus (HBV) infection received/receiving antiviral treatment at our hospital and to examine the patients in terms of the treatment applied and their HBV-DNA levels. Materials and Methods: One hundred and thirty-one samples taken from patients diagnosed with chronic hepatitis B infection between January 2010 and January 2015 at Necmettin Erbakan University Meram Faculty of Medicine Hospital were studied with reverse hybridization principle-based INNO-LiPA HBV DR v2 method and the results were evaluated retrospectively. Results: Mutation was determined in 12 samples (9.1%). While tyrosine, methionine, aspartate, aspartate (YMDD) pattern change causing lamuvidine resistance was determined in 10 samples, 7 of them were observed to be M204I tyrosine, isoleucine, aspartate, aspartate (YIDD) and 4 were M204V tyrosine, valine, aspartate, aspartate (YVDD). Multiple mutations were determined in six samples (M204VM204IL180I, YVDDL180MV/G173L, YIDDL180M, YIDDL80V in one each and YIDDL80I, YVDDL180M in two each) and single mutation was determined in 3 samples (YIDD in two samples and N236T and L80V in one each). Control HBV-DNA levels were evaluated in patients with resistance gene after 6-12 months and a decrease in DNA level was observed in 11 of 12 patients. Conclusion: Since a limited number of mutations can be examined via LiPA method, it is concluded that different mutation patterns causing drug resistance cannot be determined and it will be beneficial to use an additional method such as sequencing that enables to determine these genes. Additionally, as a result of treatment failure due to drug resistance, if the treatment will be continued with a novel drug that is not used before, it is considered that the possibility of the presence of mutations causing a resistance against this antiviral should not be neglected.Öğe Gastroenteritli Çocukların Dışkılarında Adenovirus ve Rotavirus Sıklığı ve Mevsimsel Dağılımı(2016) Feyzioğlu, Bahadır; Özdemir, Mehmet; Saran Gülcen, Begüm; Tüzüner, UğurAmaç: Bu çalışmada, 0-18 yaş grubundaki hastalardan ishal, karın ağrısı, kusma ve ateş gibi şikayetlerle hastanemize başvurup akut gastroenterit ön tanısı alan; bunların içinde laboratuvarımıza virolojik tahlil için gönderilen dışkı örneklerinde rotavirus ve enterik adenovirusların bulunma sıklığını ve bazı demografik özelliklere göre dağılımını araştırmayı hedefledik. Yöntemler: Ocak 2013-Aralık 2015 tarihleri arasında Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi Hastanesi'ne başvurup akut gastroenterit ön tanısı alan 5156 pediyatrik hastaya ait laboratuvar kayıtları retrospektif olarak incelenmiştir. Dışkı örneklerinde rotavirus ve adenovirus antijenlerini aynı anda immünokromatografik olarak belirleyen VIKIA Rota-Adeno (bioMérieux, Marcy l'Etoile, Fransa) kaset testi, üretici firma önerileri doğrultusunda kullanılmıştır. Bulgular: Toplam 5156 dışkı örneğinin 884 (%17.1)'ünde viral antijenler saptanmıştır. Pozitif saptananların 764 (%14.8) adedi rotavirus, 120 (%2.3) adedi adenovirus olarak belirlenmiştir. Örneğinde antijen saptanan hastalardan 412 (%46.6)'si kız, 472 (%53.4)'si erkektir. Antijen saptanan 884 hastada en sık pozitifliğin %42.1 ile 2-4 yaş (n372) arasındaki hastalarda olduğu görülmüştür. Rotavirusa bağlı gelişen akut gastroenterit olgularının kış ve ilkbahar mevsimlerinde arttığı ve enterik adenoviruslara bağlı gelişen akut gastroenterit olgularının ise tüm yıl boyunca saptandığı gözlenmiştir. Sonuçlar: Yenidoğan ve küçük çocuklarda görülen ciddi gastroenteritlerin en yaygın sebebi olan rotavirusların, özellikle ilk 4 yaştaki ishal olgularında akla getirilmesi gerekmektedir. Etkenin tanısının hızlı konması, hastanın kliniğinin öngörülmesi ve tedavi yaklaşımı bakımından önemlidir. Enterik adenovirusların, sütçocukluğu ve çocukluk döneminde önemli bir gastroenterit nedeni olması; adenovirus antijenlerinin de araştırılmasını gerekli kılmaktadır. Yapılan bölgesel çalışmalar, epidemiyolojik bilgilere katkı sağlaması açısından önemlidir.Öğe Investigating seropositivitiy of Rubella IgG among women of childbearing age in Konya province(2016) Saran Gülcen, Begüm; Tüzüner, Uğur; Feyzioğlu, Bahadır; Baykan, MahmutAmaç: Rubella virüsü gebe kadınlarda intrauterin enfeksiyonlara neden olup fetüste teratojenik etki yapan bir virüstür. Gebelik öncesinde veya gebelikte tarama sırasında Rubella virüsüne karşı duyarlılığın saptanması ile istenmeyen fetal veya perinatal seyir önlenebilir. Bu çalışmada, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi'ne başvuran doğurganlık çağındaki kadınlarda rubella seropozitifliğinin yaş gruplarına göre dağılımı retrospektif olarak incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: 1 Ocak 2013-31 Aralık 2015 tarihleri arasında çeşitli kliniklere başvuran 2151 kadının rubella IgG antikor düzeyleri enzyme-linked fluorescent assay (ELFA) yöntemi ile yaş gruplarına ayrılıp incelenmiştir. Bulgular: Araştırmaya dahil edilen kadınların 567'si (%26.3) 18-25 yaş, 1143'ü (%53.6) 26-35 yaş, 441'i (%20.5) 36-45 yaş grubunda yer aldı. 18-25, 26-35 ve 36-45 yaş grubundaki kadınlarda rubella IgG pozitiflik sayısı ve oranı sırasıyla 551 (%97.1), 1075 (%94.0) ve 394 (%89.4) olarak tespit edilmiştir. İncelenen toplam 2151 örneğin 2020'sinde (%93.9) rubella IgG antikor pozitifliği saptanmıştır. Gebe polikliniğinden gönderilen 1259 örneğin 1169'unda (%92.8) Rubella IgG pozitifliği görülmüştür. Sonuç: Çalışmamızda Konya'da doğurganlık çağındaki kadınlarda rubella seroprevalansının yüksek olduğu tespit edilmiştir. Gebelik öncesi seropozitiflik oranının artırılarak doğurganlık çağındaki kadınlarda rubella virüsüne karşı bağışıklığın sağlanması, konjenital rubella enfeksiyonunu önlemede etkili olacaktır. Bölgemizde bağışıklık oranlarının yüksek çıkması sevindirici olup ciddi konjenital enfeksiyon riskine karşı gebelik öncesinde seronegatif kadınların tespit edilerek aşılanması gereklidir.Öğe Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Kan Donörlerinde HCV, HIV ve HBV Seroprevalansı(2017) Tüzüner, Uğur; Özdemir, Mehmet; Feyzioğlu, Bahadır; Baykan, MahmutAmaç Çoğu viral olmak üzere çeşitli enfeksiyon etkenlerinin alıcıya bulaşması kan transfüzyonlarının en sık karşılaşılan komplikasyonudur. Bu etkenler asemptomatik, akut, kronik ve latent enfeksiyonlara neden olabilirler. Transfüzyon için güvenli kan hazırlığı, ayrıntılı donör sorgulaması ve tarama testleri ile yapılmaktadır. Ülkemizde kan ve kan ürünleri yasası gereği donörlerde bakılması zorunlu olan standart parametreler Anti-HCV, Anti-HIV 1/2, HBsAg ve VDRL/RPR'dir. Biz de çalışmamızda bu parametrelerle, Konya ilindeki HCV, HIV ve HBV prevalansını saptamayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Ocak 2013-Nisan 2016 tarihleri arasında hastanemize kan vermek için başvuran toplam 79.099 donörün test sonuçlarını retrospektif olarak taradık.Bulgular:Tarananların %8,12'sinin (6.428) kadın, %91,88'inin (72.671) erkek olduğunu gördük. Donörlerin 646 (%0,82) tanesinde Anti-HCV pozitifliği, 45 (%0,06) tanesinde Anti-HIV 1/2 reaktifliği ve 2.225 (%2,81) tanesinde ise HBsAg pozitifliği saptadık. Sonuç:Çalışmamız sonucunda bölgemizde; Anti-HIV 1/2 reaktiflik oranlarının yıllar içinde değiştiğini, Anti-HCV ve HBsAg pozitiflik oranlarının yapılan diğer çalışmaların, en yüksek ve en düşük seropozitiflik oranları aralığında olduğunu görmekteyiz.Öğe Seven-year Genotype Distribution Among Hepatitis C Patients in a City in the Central Anatolia Region of Turkey(2018) Tüzüner, Uğur; Saran Gülcen, Begüm; Özdemir, Mehmet; Feyzioğlu, Bahadır; Baykan, MahmutObjectives: Hepatitis C virus (HCV) is an important viral agent ofhepatitis, cirrhosis and hepatocellular carcinoma. In our study, weaimed to determine the HCV genotype distribution among patientswith HCV who presented to our hospital in a city in the CentralAnatolia Region of Turkey.Materials and Methods: Results of 480 patients who were positivefor HCV RNA and whose serum samples were sent to our laboratoryfrom various inpatient and outpatient clinics of the hospital with apre-diagnosis of hepatitis C between January 2010 and May 2017were retrospectively screened. In HCV genotype determination,a commercially available kit (Ampliquality HCV-TS, AB Analitica,Italy) based on Reverse Line Blot was used in accordance with themanufacturer’s recommendations. Genotype distributions wereanalyzed by years and by age. The first and only one test results ofthe same patients were evaluated.Results: Of the patients whose genotyping was made, 260 were female and 220 were male. It was found that396 of 480 patients were with genotype 1b, 17-genotype 1a, 15 - genotype 3a, 14 - genotype 1, 9 - genotype 4, 8 - genotype 2, 6 - genotype2b, 5 - genotype 1a/1b, 4 - genotype 2a/2c, 3 - genotype 4a, 1 - genotype 3, 1 - genotype 5a and 1 patient was with genotype 6.Conclusion: In chronic HCV patients admitted to our hospital,genotype 1b, which had the highest prevalence in our country, wasdetected with a rate of 82.6%. In addition, the presence of raregenotypes 5a and 6 in our country has been shown.