TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Bölüm "NEÜ, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü" TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 109
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 7. sınıf öğrencilerinin ders kitabındaki metinlerde geçen atasözü ve deyimleri öğrenme düzeyleri üzerine bir inceleme(2017) Ceran, Dilek; Çoban, MerveBu çalışmanın amacı, metinlere bağlı olarak gerçekleştirilen atasözü ve deyim öğretiminin öğrenciler tarafından öğrenilme düzeyini tespit etmektir. Bu amaçla 7. sınıf öğrencilerinin bir önceki eğitim öğretim yılında kullandıkları Türkçe ders kitabındaki metinlerde geçen atasözü ve deyimlerden 50'si seçilmiş, öğrencilerden bu unsurların anlamlarını yazmaları, ayrıca bunları cümlede kullanmaları istenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu Konya İli Kadınhanı İlçesi'nde öğrenim gören 60 7. sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Çalışma kâğıtları aracılığıyla elde edilen verilere, frekans, yüzde, t testi ve anova testleri yapılmış ve ulaşılan sonuçlar yorumlanmıştır.Bu sonuçlara göre öğrenciler, ders kitabındaki metinlerde geçen atasözü ve deyimlerin anlamlarını ifade etmede ve cümlede kullanmada toplamda % 78 oranında çok düşük, düşük ve orta düzeyde kalmışlardır. Anlamı ifade etme ve cümlede kullanma düzeyi açısından kız öğrenciler lehine anlamlı bir farklılık olduğu tespit edilmiştir.Hem atasözü ve deyimlerin anlamını ifade etme hem de söz konusu unsurları cümlede kullanma açısından anne ve baba eğitim durumunun etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Öğe 8. Sınıf öğrencilerinin bilişüstü farkındalık ve akademik öz yeterlik düzeyleri, motivasyonel inançları ve TEOG sınavı Türkçe puanları: Bir yapısal eşitlik modeli denemesi(2015) Yıldız, DeryaAraştırmada 8. sınıf öğrencilerinin bilişüstü farkındalık ve akademik öz yeterlik düzeyleri, motivasyonel inançları ve temel eğitimden ortaöğretime geçiş sınavı Türkçe puanları değişkenleri arasında doğrudan ilişkilerle ilgili yapısal eşitlik modeli oluşturulmuştur. Araştırmanın evreni Konya ilinde Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sınavına (TEOG) giren 36.637 8. Sınıf öğrencisinden; örneklemi ise tabakalı örnekleme yöntemi ile seçilen 452 öğrenciden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak Bilişüstü Farkındalık Envanteri, Öğrenmeye İlişkin Motivasyonel Stratejiler Ölçeği ve Akademik Öz Yeterlik Ölçeği; verilerin analizinde ise Lisrel 8.51 ve SPSS 16.0 kullanılmıştır. Bulgulara göre, öğrencilerin TEOG Türkçe puanları için akademik öz yeterliklerinin bilişüstü farkındalıklarından daha önemli olduğu belirlenmiş ve motivasyonel inançları ile TEOG Türkçe puanları arasındaki t değerleri modele uyum göstermediğinden modelden çıkarılmıştır.Öğe Afganistan'daki eski Türk idareleri ve bunların Özbek şairlerinin kimlik algılamalarındaki yeri(2015) Öztürk, RıdvanBugün içerisine Afganistan, Pakistan, Bangladeş ve Hindistan'ın belli bölümlerini alan bir coğrafyada milatlı yılların başından on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar devam eden bir Türk hâkimiyeti olmuştur. Bu hâkimiyetin zaman zaman kesintiye uğradığı veya yeterince yazılı belgelerle sabitlendirilemediği dönemler de bulunmaktadır. Geçmişin günle bağdaştırılması bölgede dünün varisleri olanların kollektif şuurunda yansımalarını göstermektedir. Herat'tan Delhi'ye kadar uzanan bu bölgede yüzyıllar içinde kimlikleri asimile olmuş Türk toplulukları ile hâkimiyeti kaybedilmiş Türk bölgeleri de mevcuttur. Bunlar arasında kimliğini daha etkin biçimde koruyan bölge ve ahalisi olarak, Afganistan'ın kuzey bölgesi ile bu bölgede yaşayan Özbek Türkleri öne çıkmaktadır. Bu çalışmada kültürel kimliklerini ifade etmede Afganistanlı Özbeklerin tarihi dönem Türk hükümdarlarına bakışları, Afganistanlı Özbek şairlerinin şiirlerinden örneklerle yansıtılma yoluna gidilecektir. Onların şiirlerinde Afrasiyab gibi efsaneleşen isimlerle Sultan Mahmut, Cengiz Han, Emir Timur Küregen, Sultan Hüseyin Baykara ve Zahirüddin Babür Şah gibi bölgede hüküm sürmüş hükümdar isimlerinin çağrışım alanları belirlenerek, mensubiyet duygularının sebepleri üzerinde durulacaktır.Öğe Afganistanlı Özbek şairlerinde Fuzuli etkisi(2014) Öztürk, Rıdvan16. yüzyılda Bağdadda yaşamış olan Fuzûlî; sadece Osmanlı sahasında değil, Balkanlardan Hindistana kadar uzanan coğrafyada meşhur bir şairdir. Onun şöhreti kendi zamanından günümüze kadar ulaşmıştır. Türkiyede yayımlanmış birçok kaynakta Fuzûlînin Türkistan sahasındaki etkisinden genel ifadelerle bahsedilmiştir. Şairin Özbek edebiyatı üzerindeki etkisini de kısmen inceleyen bazı çalışmalar olmuştur. Ancak Afganistan Özbek edebiyatına etkisini ve Fuzûlînin bu bölgedeki nüfuzunu ele alan çalışmaya rastlanamamıştır. Fuzûlî, Afganistan Özbekleri arasında bu bölgenin meşhur şairlerinden biri olarak kabul edilmiş ve adı o şairlerle birlikte zikredilmiştir. Bu çalışmada, günümüzdeki Afganistanlı Özbek şairlerinin Fuzûlînin gazellerine yazdığı nazire ve tahmislerden örnekler verilmiştir. Ayrıca Fuzûlînin, Nevâî gazellerine yazdığı nazirelerin bazılarını, bölge şairlerinin asıllarından daha çok benimsedikleri ve Fuzulinin Nevâîye nazirelerini de zemin şiir olarak kullanıldıkları tespit edilmiştir. Yine bu çalışmada, Türk Dilinin lehçeleri arasındaki anlaşılırlığa şekil bilgisinin fazla engel olmadığı, şekil bilgisindeki farklılıkların söz varlığı ve söz dizimindeki ortaklıkların yüksekliği ile aşılabildiği, Fuzûlî örneği üzerinden ifade edilmiştir.Öğe Aliağa İlçesinde Arazi Kullanımına Etki Eden Doğal Ve Beşeri Faktörler(2013) Eroğlu, İlker; Bozyiğit, RecepAliağa İlçesi, Çandarlı Körfezi'nin art bölgesinde yer alır. Yüzölçümü 274 km2 dir. İlçe sınırları içinde kalan saha, hafif engebeli bir topografya özelliği gösterir. Topografyanın şekillenmesinde iç ve dış kuvvetlerin etkileri görülür. İlçenin alüvyal alanlarında tarımsal çeşitlilik görülürken, diğer yüksek ve engebeli sahalarda tarımsal çeşitlilik azalmakta, hayvancılık ön plana çıkmaktadır. Aliağa'daki arazi varlığının %44,1'i tarım, %21'i ormanlık ve fundalık, %19,9'u çayır-mera, %14,9'u tarım dışı alanlardan ve %0,1'i su yüzeyinden oluşmaktadır. Aliağa'da fiziki coğrafya koşulları arazi kullanımı açısından önemli avantajlar sunmasına rağmen, beşeri faktörlerden kaynaklanan yanlış ya da amaç dışı arazi kullanımı birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu sorunların başında tarım, orman ve mera alanlarının azalması, çevre kirliliği gelmektedir. Aliağa'da arazi kullanımında karşılaşılan sorunların çözümü, insan-doğal çevre ilişkisini esas alan arazi planlamalarının yapılması ve beşeri faaliyetlerin bu planlara göre yürütülmesi ile mümkün olacaktır. Bu çalışmada, Aliağa İlçesi'nin doğal ortam özellikleri ile insan ilişkileri üzerinde durulmuş, daha sonra beşeri faaliyetlerin arazi kullanımı üzerindeki etkileri incelenmiştir. Çalışma, Aliağa İlçesi'ndeki arazi kullanımına doğal ve beşeri faktörlerin etkilerini, arazi kullanımında karşılaşılan sorunları ve bu sorunlara çözüm önerileri sunmayı hedeflemektedirÖğe Aliağa Limanı(2013) Bozyiğit, Recep; Eroğlu, İlkerAliağa Limanı, Çandarlı Körfezi'nde yer almaktadır. Liman coğrafi konumu açısından ulusal ve uluslararası stratejik bir öneme sahiptir. Aliağa Limanı'nın kurulması ve gelişmesinde doğal çevre faktörleri ve sanayileşme etkili olmuştur. Başlangıçta sanayi tesislerinin belirli yüklerini taşımak için kurulan iskeleler, gün geçtikçe artan sanayi ve liman faaliyetleri nedeniyle çok çeşitli maddenin taşındığı genel liman haline gelmiştir. Aliağa Limanı'nda 12 sanayi kuruluşuna ait 36 iskele yer almaktadır. İskelelerin toplam uzunluğu 8 849 metreyi bulunmaktadır. Bu iskelelerde bulunan modern teknik donanım ve teçhizat ile dünya standartlarında hizmet verilmektedir. Aliağa Limanı'nın yıllık gemi kabul kapasitesi 9 999 gemi/yıl'dır. Liman tesisleri içinde Tüpraş, Habaş ve Petkim iskeleleri toplam yükleme ve boşaltma miktarları ile öne çıkmaktadır. Liman alanında yer alan gemi söküm tesisleri ülkemizin tek gemi geri dönüşüm tesisleri olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. Aliağa Limanı, toplam yük eleçlemesinde ve gemi trafiğinde ülkemiz limanları içinde üçüncü sırada yer almaktadır. Liman, bugün İzmir Limanı'nın alternatifi durumuna gelmiş hatta fonksiyonel olarak daha gelişmiştir. Bütün bu özelliklerine rağmen Aliağa Limanı az tanınan bir limandır. Bu çalışmada Aliağa Limanı'nın coğrafi konumu, doğal çevre özellikleri, kuruluş ve gelişimi, yük taşımacılığı, ülkemiz limanları arasındaki yeri, hinterlandı, Aliağa şehrine etkileri, sanayi sektörüyle ilişkisi, limanın gelişimini sınırlandıran sorunlar ve çözüm önerileri konularına değinilmiştir. Çalışma Aliağa Limanı'nın bölge ve ülke çapında önemine ve tanıtımına coğrafi bir bakış açısıyla katkı sağlamayı amaçlamaktadır.Öğe Altınapa Barajı Havzasında (Konya) erozyon ve önlemler(2017) Bozyiğit, Recep; Kaya, BaştürkAltınapa Barajı Havzası’nda (Konya) Erozyon ve Önlemler adlı çalışma, yöredeki erozyonu doğuran coğrafi faktörleri ile erozyon arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı hedeflemektedir. Altınapa Barajı Havzası Konya il merkezinin batısında yer almaktadır. Altınapa Barajı Havzası’nda plato ve vadi tabanı ovaları ana rölyefi oluşturmaktadır. Havza’da Üst Miosen-Pliosen yaşlı killi kalker, marn, tüflerden oluşan sahalar geniş yer kaplar. Araştırma sahasında ilkbahar ve sonbahar yağışlarının etkili olduğu yarı kurak iklim görülür. Bitki örtüsü bakımından fakirdir. Daha çok sıcaklığa ve kuraklığa dayanabilen step formasyonları yaygındır. Havzanın şekillenmesinde Uluçay ve kolları etkili olmuştur. Altınapa Barajı Havzası doğal coğrafi özelliklerin yanında yanlış arazi kullanımı, aşırı otlatma, orman tahribi gibi olumsuzluklar erozyonun ortaya çıkması ve şiddetinde etkili olmuştur. Havzada su erozyonu ve tipleri görülmektedir. Araştırma sahasının doğu, kuzey ve güney kesimlerinde şiddetli ve çok şiddetli erozyona uğramış sahalar geniş yer kaplamaktadır. Hafif ve orta şiddette erozyon vadi tabanı ovaları ile farklı yükseltilerdeki eğimli yüzeylerde etkili olmuştur. Altınapa Barajı Havzası’nda doğal ve beşeri koşullarının olumsuzlukları erozyonun sürekliliğini sağlamıştır. Bu konuda alınabilecek önlemlerin başında bitkisel tedbirler ve yöre halkının arazi kullanımı konusunda bilinçlendirilmesi gelmektedir.Öğe Altınbeşik Mağarası Milli Parkı’nın (İbradı/Antalya) fiziki coğrafya özellikleri ve ekoturizm potansiyeli(2015) Kaya, Baştürk; Şimşek, Mesut; Akış, AyhanAraştırma sahasını oluşturan Altınbeşik Mağarası Milli Parkı, Batı Torosların Antalya bölümünde yer alır. Altınbeşik Milli Parkı'nın en dikkat çeken tarafı Milli Park içerisinde aynı isimle bir mağaranın (Altınbeşik Mağarası) bulunmasıdır. Bu çalışma ile Altınbeşik Milli Parkı'nın fiziki coğrafya özellikleri ve ekoturizm potansiyelinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Saha genellikle Kretase ile Jura-Kretase yaşlı kireçtaşı formasyonları ve Paleosen-Eosen yaşlı fliş formasyonlarıyla temsil edilmektedir. Sahanın bugünkü şeklini almasında litolojik yapının yanı sıra, tektonizma, karstlaşma ve akarsu aşındırması gibi faktörler etkili olmuştur. Bu unsurlar, çeşitli vadi şekilleri, mağara, dolin, aşınım yüzeyi, birikinti konisi gibi sahanın jeomorfolojik yapısının şekillenmesine katkı sağlamıştır. Altınbeşik Mağarası Kretase yaşlı masif kireçtaşları içerisinde oluşmuştur. Manavgat Çayı, sahanın en önemli akarsuyunu oluşturur. KD-GB yönünde akan Manavgat Çayı, Altınbeşik Mağarası'nın doğusunda yer alır. Akdeniz ikliminin etkisinde kalan saha Erinç'e göre "çok nemli", De Mortanne'a göre ise "nemli iklimler" tipine girmektedir. Araştırma sahası dağ ve vadi manzaraları ile dikkate değer bir özelliğe sahiptir. Saha ayrıca mağara, polye, uvala, dolin gibi karst morfolojisi bakımından da oldukça zengindir. Bunun en güzel örneği ise Altınbeşik Mağarası'dır. Sahanın en önemli bitki örtüsünü Kızılçam ve Ardıç ormanları ile maki toplulukları oluşturur. Literatür bilgilerine göre araştırma sahası 60'ı endemik toplam 573 tür ile önemli bir floristik çeşitliliğe sahiptir. Altınbeşik Mağarası; Altınbeşik Mağarası Milli Parkı'nın en önemli ekoturizm kaynağını oluşturur. Sahanın dikkat çeken ekoturizm potansiyelleri arasında endemik bitkiler ve çeşitli hayvan türleriyle birlikte; mağara ziyareti, dağ yürüyüşü, foto safari gibi ekoturizm olanaklarının oldukça yaygın olduğu görülür.Öğe Altınekin İlçesi’nde jeoloji, jeomorfoloji ve toprak faktörlerinin yeraltı su kuyularının dağılışına etkisi(2017) Tuncer, Tahir; Pınar, AdnanAraştırma sahası, Konya İli, Altınekin İlçesi’ni kapsamaktadır. Toplam 1176 km² yüzölçümüne sahip olan araştırma sahası, genel görünümü itibariyle doğu ve batı kesimde iki ayrı havzadan ve kuzey-güney doğrultusunda uzanarak bunları ayıran, 1100 metre zeminden başlayıp 1566 metreye kadar çıkan dağ sırasından oluşmaktadır. Araştırma sahası, Konya’nın önemli tarımsal alanlarından birini oluşturmaktadır. Tarımın yoğun olarak yapıldığı bu sahada, yağışlar yetersiz ve herhangi bir yüzey suyu da bulunmadığı için tarımsal su ihtiyacı yeraltı sularından karşılanmaktadır. Araştırma sahasında tarımsal sulama amacıyla açılmış toplam 4129 adet su kuyusu bulunmaktadır. Ancak, araştırma sahasındaki bu kuyular dengeli bir şekilde dağılmamıştır. Su kuyularının dağılışında jeoloji, jeomorfoloji ve toprak faktörleri belirgin bir şekilde etkisini göstermektedir. Su kuyularının; jeolojik açıdan, % 99 unun kireçtaşı, karbonatlı kil ve çakıltaşı barındıran litolojik birimler üzerinde; yükselti açısından, tamamının 1100 metrenin altındaki araziler üzerinde; eğim yönünden, % 98 inin eğimin 3nin altındaki arazilerde üzerinde ve toprak açısından da % 84 ünün kahverengi topraklar üzerinde toplandığı tespit edilmiştir. Ayrıca, araştırma sahasında kuzey-güney doğrultusunda uzanan hafif yükseltili dağ sırasının, bu kuyuların dağılışını iki ayrı havzaya ayırması dikkat çeken başka bir durum olmuştur. Sonuç olarak; araştırma sahasındaki su kuyularının dağılımı üzerinde jeoloji, jeomorfoloji (yükselti, eğim, dağların uzanış yönü) ve toprak faktörlerinin büyük bir etkisi bulunmaktadır.Öğe Atatürk dönemi Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde "Mülteciler", "Muhâcirler" ve "Esirler" konusunda bazı tespitler(2017) Köstüklü, NuriBu bildiride, TBMM'nin açılışından 1920'li yılların sonlarına kadar Türkiye- Azerbaycan ilişkilerinde zaman zaman ön plana çıkan mülteciler, muhâcirler ve esirler meselesine, konu ile ilgili mevcut sınırlı çalışmaların ötesinde, tamamen arşiv belgelerine özellikle Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi ve Kızılay Arşivi kayıtlarına dayalı olarak yeni bilgi ve belgelerle katkı sağlanmıştır. Söz konusu yıllarda, Ankara Hükümeti, Sovyet Rusya ve mevcut Azerbaycan hükümeti ile ilişkilerini bozmadan, Azerbaycan'dan gelen siyasi mültecilere ve muhâcirlere bir kardeş yakınlığı ile ilgi göstermeye ve onlara yardımcı olmaya çalışmıştır. Öbür taraftan, yeni savaştan çıkmış genç Türkiye Cumhuriyeti, kendi imkânsızlıklarına rağmen Sovyet Rusya'da ve özellikle Azerbaycan coğrafyasında kalmış bulunan savaş esirleri ve muhâcirleri yurda getirmek için özel bir gayret ve mesai sarf etmiştir. Türkiye'nin Bakü Konsolosluğunun bu alandaki çalışmalarına Azerbaycan Hükümetinin de kolaylıklar sağladığı görülmüştür. Bu ilişkiler tabii ki, Anadolu Türkleri ile Azerbaycan Türklerinin kardeşliğini pekiştiren sonuçlar doğurmuştur. Türk savaş esirleri ve muhâcirlerin anavatana getirilmeleri meselesi, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ileriki yıllarda da dış politikasında önemini hep muhafaza edegelmiştir. Bu araştırmada, Türk esir ve muhacirlerin, Azerbaycan'ın hangi bölgelerinde yoğunlaştığı, bunların Türkiye'ye getirilmelerinde ne kadar yol ücreti ve diğer masrafların yapıldığı, esarette ve yolculukta yaşanan problemler ile esir ve muhacirlerin yaş, cinsiyet ve medeni durumları hakkında ayrıntılı bilgilere ulaşılmıştır. Türk esir ve muhacirlerin daha ziyade Bakü Konsolosluk bölgesinde Bakü, Gence ve Çulfa bölgelerinde yoğunlaştığı, bunlar arasında Erzurum, Kars ve Iğdır doğumluların çoğunlukta olduğu görülmüştür. Esirlerin Anadolu'ya getirilmelerinde genellikle demiryolu tercih edilmiş ve günlük 1 ruble yevmiye ile diğer masrafları karşılanmıştır. Atatürk dönemi Türkiye- Azerbaycan ilişkilerinin anlaşılmasına katkı sağlayan bu gelişmelerin, askerî, sosyal ve mahallî tarih açısından da önemli veriler sunduğu söylenebilir.Öğe Atebetü'l-Hakayık'taki satır altı Farsça çeviriler(2016) Öztürk, RıdvanYazı dillerinde tarihi derinlik arttıkça söz varlığındaki değişmelere paralel olarak anlaşılırlık derecesinde de zorluklar ortaya çıkmaktadır. Bu zorlukları gidermek için eserlere bazı müdahaleler yapılmıştır. Bu müdahalelerle eserler, o döneme göre anlaşılır hâle getirilmek istenmiştir. Asıl metinde satır altı açıklamalar yapmak, bu müdahale yöntemlerinden birisidir. 12. yüzyılda telif edildiği tahmin edilen Atebetü'l-Hakayık adlı öğüt ve ahlak kitabında da, böyle bir müdahale görülmektedir. Eserin 15. yüzyılda istinsah edilmiş nüshalarından Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi nüshasında sıkça satır altı açılamalara yer verilmiştir. Bu satır altı açılamalarda geçen bazı Farsça kelime ve ibareler dikkat çekicidir. Satır altı açıklamalar içerisinde Farsça gramer kurallarına göre çekimlenmiş kısa çeviriler bulunmaktadır: anga- "yad kün", anun- "hazır baş", kemşür "mi endazed", tıyur "men mikuned", busuglı "pinhan şude" vb. Bu çalışmada Atebetü'l-Hakayık'ın zikredilen nüshasındaki, metnin anlaşılması için yazılan ondan fazla satır altı kısa Farsça çeviriler üzerinde durulacaktır.Öğe Besin Zinciri Konusunun Kavratılmasında Disiplinler Arası Bir Yaklaşım(2018) Ceran, Dilek; Onarıcıoğlu, Ahmet SelçukBir ders ve öğrenme alanı olarak Türkçenin imkânlarından disiplinler arası yaklaşımla pek çok alanda faydalanmak mümkündür. Öncelikle iletişimin dille yapılıyor olması Türkçeyi disiplinler arası yaklaşımdaki vazgeçilmez bir ana alan hâline getirmektedir. Ayrıca farklı öğrenme alanlarına ait konuların öğretiminde, dilin yapısal özellikleri, Türkçedeki tematik anlayış ve ana dilin en önemli araçları olan metinler disiplinler arası bir yaklaşımla kullanılabilir. Araştırma, fen konularından biri olan “Besin Zinciri” ile fabl metinlerinde besin zincirine ait unsurların disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınabileceğini değerlendirmeye yönelik bir çalışma olduğundan; betimsel niteliklidir ve tarama modeli kullanılmıştır. Çalışma materyali olarak Kelile ve Dimne isimli kitapta yer alan kırk metinden “Gerçeği Gören Aslan” fablı seçilmiştir. Bu fablda besin zincirine, üretici basamağından başlayıp tüketici basamağının son halkasına kadar yer verildiği görülmektedir. Dolayısıyla hem Türkçe hem de Fen ve Teknoloji / Biyoloji dersinin imkânları bir arada kullanılmak suretiyle “Besin Zinciri” konusunun hatırda kalıcı olarak kavratılabileceği düşünülmektedir.Öğe Beşinci sınıf öğrencilerinin somut ve soyut konularda yazma becerileri üzerine bir araştırma(2015) Ceran, Dilek; Kordak, SüleymanYazılı anlatım, bireyin kendini doğru ve amacına uygun olarak ifade etmesinde ve iletişim kurmasında en etkili araçlardan biridir. Yazma becerisinin istenen düzeye getirilmesinde yazma konusunun kişiye ifade ettiği anlam önemli bir yer tutar. Seçilen konular, öğrencinin daha iyi anlamlandırabildiği, ön bilgisinin olduğu, yorum yapabildiği, örnekleyebildiği, ilgi alanına giren ve günlük hayatında çokça karşısına çıkan konulardan olduğunda öğrencinin daha rahat yazması beklenmektedir. Ancak günlük hayatın içinden olsa bile somut ve soyut kavramların öğrenciler tarafından algılanması farklılık göstermektedir. Bu çalışmanın amacı somut dönemden soyut döneme geçiş sürecindeki beşinci sınıf öğrencilerinin somut ve soyut konularda yazma becerilerini kelime ve cümle sayısı, cümle uzunluğu, düşünceyi geliştirme yolları ve tür bakımından karşılaştırmaktır. Bu amaçla, Adana ili Yumurtalık Ortaokulunda okuyan 32 beşinci sınıf öğrencisine somut ve soyut konularda kompozisyon yazdırılmış ve elde edilen metinler doküman analizi yoluyla incelenmiştir. Araştırmada öğrencilerin soyut konulardaki kelime ve cümle sayılarının somut konulara göre daha fazla olduğu ancak kullanılan farklı kelime sayısının ve ortalama cümle uzunluklarının somut konularda arttığı tespit edilmiştir. Öğrencilerin düşünceyi geliştirme yollarını somut konularda daha çok kullandıkları; somut konularda en çok benzetmeye, soyut konularda ise örneklemeye yer verdikleri belirlenmiştir. Somut konularda en çok tercih ettikleri edebî tür deneme iken soyut konularda en çok hikâye türünde yazmışlardır.Öğe Beylikler ve Osmanlı döneminde Seydişehir’de tasavvuf(2013) Değerli, Ayşe; Küçükdağ, YusufTürkler Müslüman olduktan bir süre sonra Orta Asya’da temelleri atılan tarikatlar, XII. yüzyıldan itibaren Anadolu’da da yayılmaya başlamış ve farklı tarikatlara bağlı pek çok tekke ve zaviye inşa edilmiştir. Eşrefoğulları Beyliği döneminden yani XIV. yüzyılın başından itibaren önemli bir Türk-İslam yerleşim bölgesi olan Seydişehir’de değişik tarikatler kurulmuş; bunlar için kaza merkezi ve bağlı köylerde toplam 38 tekke ve zaviye inşa edilmiştir. Bunlar Yesevilik, Ahilik, Babailik ve Nakşbendilik gibi tarikatlerle bağlantılı tasavvuf yapılarıdır. Bu tebliğde önce Seydişehir ve çevresinde yaygın olan tarikatler; arkasından tekke ve zaviyeler incelenecektir.Öğe Beyşehir Yöresi’nde (Konya) sıcaklık, yağış ve vejetasyon ilişkisinin araştırılması(2014) Kaya, Baştürk; Şimşek, MesutBu çalışmanın amacı Beyşehir'in yağış, sıcaklık ve nem özelliklerini inceleyerek, vejetasyon devresini tespit etmektir. Ayrıca bu önemli yetişme şartlarının vejetasyon üzerine etkilerini tespit ederek vejetasyon yapısı ile ilişkisini ortaya koymaktır. Bu amaçla, Beyşehir meteoroloji istasyonuna ait 1975-2008 yılları arasındaki 33 yıllık sıcaklık, yağış ve nem verileri kullanılmıştır. Yağış, sıcaklık ve nem'e ait günlük veriler analiz edilerek, bitki örtüsü üzerinde etkili olan özellikleri ortaya konulmuştur. Buna göre Kış mevsimi en çok yağış alan mevsimdir ve yağış bu mevsimde kar ve yağmur şeklinde düşmektedir. Bu yüzden yağış rejimi kış, ilkbahar, sonbahar ve yaz şeklindedir. Yaz sıcaklıkları bakımından daha çok karasal iklim özelliğini yansıtmaktadır. Ayrıca, Beyşehir'de yağış, sıcaklık ve nem şartları üzerinde coğrafi konumun olduğu kadar, topografik şartlarında etkili olduğu görülmektedir. Yağış şartları bakımından daha çok Akdeniz iklim özelliğini, sıcaklık şartları bakımından karasal iklimin özelliklerini yansıtır. Vejetasyon devresi, ortalama sıcaklığın 8oC' nin üzerinde olduğu günler kabul edildiğinde 220 günle sınırlıdır. Beyşehir'in iklimi Kış aylarında Akdeniz yaz aylarında ise daha çok Orta Anadolu iklim özelliği gösterir. Yüksekliğe bağlı olarak karasallık derecesi de biraz daha artmaktadır. Genel iklim özelliği bakımından ise asıl Akdeniz iklim katına girmektedir. Ancak, asıl Akdeniz iklimi bu kesim de değişikliğe uğradığı için geçiş iklimi özelliği gösterir. Bu yüzden araştırma sahasında sıcaklık ve yağış şartları kademeli bir şekilde değişerek bitki örtüsünün çeşitlenmesine sebep olmuştur. Buna Jeomorfolojik özellikler ve Beyşehir gölünün nemli şartları da eklenince farklı vejetasyon tipleri ve bitki toplulukları ortaya çıkmıştırÖğe Bilim ve Sanat Merkezlerinde Görev Yapan Türkçe Öğretmenlerinin Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı Hakkındaki Görüşlerinin İncelenmesi(2017) Ateş, MuratMillî Eğitim Bakanlığı Bilim ve Sanat Merkezleri Yönergesi'nde özel yetenekli öğrenci, zekâ, yaratıcılık, sanat, liderlik kapasitesi veya özel akademik alanlarda yaşıtlarına göre yüksek düzeyde performans gösteren öğrenci olarak tanımlanmaktadır. Yaşıtlarından farklı özelliklere sahip olan bu öğrencilerin, var olan potansiyellerini kullanmaları ve geliştirebilmeleri için farklılaştırılmış bir eğitim programı gerekmektedir. Ülkemizde karşılanmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki Bilim ve Sanat Merkezlerine yönelik hazırlanan yönergede öğrencilerin performansları ve eğitim ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanacak bireyselleştirilmiş eğitim programlarına (BEP) göre bire bir ve/veya grup eğitimi şeklinde yürütüleceği ifadesi bulunmaktadır. Bilim ve Sanat Merkezleri Yönergesinde de ilkeler başlığı altında yer almasına rağmen bireyselleştirilmiş eğitim programı (BEP) hakkında yapılmış çalışmaların yalnız zihinsel engelliler ya da öğrenme güçlüğü yaşayan öğrenciler ile ilgili olduğu ve üstün zekâlı/yetenekli öğrenciler ile ilgili bir BEP araştırması yapılmadığı görülmektedir. Araştırmanın amacı Bilim ve Sanat Merkezlerinde görev yapan görüşlerinin incelenmesidir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden kullanılmıştır. Çalışmaya Bilim ve Sanat Merkezlerinde görev yapan 19 Türkçe öğretmeni katılmıştır. Çalışma grubundaki bu 19 öğretmen ile gönüllülük esasına göre görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırma ile Bilim ve Sanat Merkezlerinde görev yapan Türkçe öğretmenlerinin BEP hazırlamadaki en büyük zorluğu öğrenci sayısı ve zaman sorunu olarak gördükleri; bir kısmının BEP'i gereksiz ve faydasız buldukları, BEP hazırlama ile ilgili herhangi bir eğitim almadıkları sonuçlarına ulaşılmıştır.Öğe Birinci Dünya Savaşı Asker Zayiatının Tespitinde Henüz Bilinmeyen Önemli Bir Kaynak: “Ahz-I Asker Kalem Riyasetleri Şifre-İ Mevrude Defterleri”(2018) Köstüklü, NuriOsmanlı Devleti açısından Birinci Dünya Savaşı’nın önemli problemlerindenbirisi savaşta ne kadar zayiatın olduğunun tam tespitinin yapılamamışolmasıdır. Osmanlının savaştığı hemen bütün cephelerdeki kayıplarla ilgiliverilen rakamlar tartışmaya açık görünmektedir. Ancak, konuyla ilgilikaynaklar değerlendirildikçe, zayiatla ilgili daha doğru rakamlaraulaşılabilecektir. Günümüz kurumsal karşılığı ile Askeralma Bölge Başkanlıklarıdiyebileceğimiz “Ahz-ı Asker Kalem Riyasetleri”nce tutulan bugünkü karşılığıile Gelen Evrak Defteri anlamına gelen “Şifre-i Mevrude Defterleri”nde,dönemin cephe ve cephe gerisi faaliyetleri, lojistik çalışmalar ve özelliklepersonel durumu hakkında önemli kayıtlar bulunmaktadır. Bu araştırmada,tarih literatüründe ilk kez “Ahz-ı Asker Kalem Riyasetleri Şifre-i MevrudeDefterleri”nin, Birinci Dünya Savaşı lojistik faaliyetlerinin özellikle “şehid, esir,kayıp” asker zayiatının tespitinde nasıl bir kıymet içerdiği hususu örneklerleortaya koyulmuştur.Öğe Birinci Dünya Savaşı sosyal tarihinin yeterince bilinmeyen önemli bir kaynağı: “Vefâyâta Mahsus Vukûat Defterleri”(2017) Köstüklü, NuriSiyasi ve askeri tarih konularının ağırlık kazandığı Birinci Dünya Savaşı araştırmalarında sosyal tarih alanının yeterince ele alındığı söylenemez. Halbu ki, bir toplumu veya tarihî olguları, daha iyi anlayabilmek için siyasî ve askerî olayların dışında kalan sosyal ve ekonomik vd. gelişmelerin de dikkate alınması gerekir. Bu araştırmada, Osmanlı Devleti"nin son çeyrek asırında; savaşlarda yaralanan veya şehit olanlar, diğer ölüm sebepleri ve o dönemde yaygın olan hastalıklar, ölüm yaş ortalamaları, medenî durumlar, meslekler, isimler, lâkaplar vb. daha pek çok açılardan dönemin Osmanlı toplumunun fotoğrafını çekebilmemizde bize fevkalâde önemli veriler sunan "Vefâyâta Mahsus Vukûat Defterleri" ilk kez örneklerle ayrıntılı bir şekilde tanıtılacaktırÖğe Birinci Dünya Savaşı’nda 12.Osmanlı Otomobil Kolu’na ait “Efrad Künye Defteri”(2018) Köstüklü, NuriAradan bir asır geçmiş olmasına rağmen Birinci Dünya Savaşı yeterince incelenmiş değildir. Bu araştırmada Haziran 1333 (1917) tarihinden savaş sonuna kadarMusul bölgesinde faaliyet gösteren 12. Osmanlı Otomobil Kolu’na ait Efrad KünyeDefteri’nin transkiripsiyonu yapılarak buradaki bilgiler analiz edilecektir. Zabit VekiliHasan Necib oğlu Bahaeddin tarafından tutulan Efrad Künye Defteri’nin orijinali özelkütüphanemizdedir. Avusturya-Osmanlı Otomobil Kolları bünyesinde faaliyet gösteren 12. Osmanlı Otomobil Kolu’nda zaman zaman değişiklik göstermekle birlikteşoför ve muâvin olmak üzere 40 civarında asker bulunmaktadır. Künyelerinden anlaşıldığı üzere bu askerler arasında gayr-i müslimler çoktur.Künye Defteri ve içindeki diğer kayıt ve perakende notlardan;1- Askerin; memleketi, yaşı, etnik durumu bilgileri,2- Askere verilen malzeme,3- Otomobil kolunun hareket alanı ve faaliyetleri,4- Disiplin durumu, bazı suç ve cezalar,5- Osmanlı kuvvetlerinin Musul bölgesindeki askeri durumu gibi pek çok alandabazı yeni bilgiler elde etmek mümkün olmuştur.Öğe Bolluk Gölü Traverten Konilerinin Geçmişten Günümüze Değişimi(2018) Pinar, Adnan; Buldur, Adnan Doğan; Tuncer, TahirAraştırma sahası Cihanbeyli (Konya) İlçesi’nin yaklaşık 8 km güneydoğusunda yer almaktadır. Buradaki traverten konilerinden, ilk olarak 1937 yılında yabancı bilim insanları bahsetmiştir. Daha sonraki yıllarda çok sayıda bilim insanı burada incelemeler yapsa da Oğuz Erol’un 1968 yılındaki çalışması en kapsamlı olanıdır. Erol söz konusu çalışmasında, 63 adet traverten konisi tespit ederek, bunların oluşum mekanizmasını ve başta morfometrik özellikleri olmak üzere diğer birtakım özelliklerini belirtmiş ve haritalandırmasını yapmıştır. Bu çalışmadan günümüze kadar geçen 50 yıllık süre zarfında nelerin değişmiş olduğunu görmek amaçlı ve günümüzün teknolojik imkânlarını da kullanarak saha yeniden ele alınarak incelenmiştir. Bu çalışma ile Erol’un bahsettiği 63 traverten konisinden 5 tanesinin tamamen yok olduğu, 7 tanesinin yüksek derecede ve 11 tanesinin de orta derecede tahribata uğradığı, tahribatların doğal şartlardan ziyade beşeri faaliyetlerden kaynaklandığı gözlenmiştir. Ayrıca, bazı konilerin içerisindeki sular kurumuştur. Araştırma sahasında konilerle doğrudan veya dolaylı olarak ilişkisi olan 20 civarında dolin; çökme, örtü çökme ve sübsidans dolinleri olarak sınıflandırılmıştır. Jeolojik ve jeomorfolojik açıdan ilginç özelliklere sahip Bolluk Gölü çevresi traverten konileri ciddi bir tahribat altındadır. Bu kapsamda bölgenin korunması konusunda daha duyarlı olunması gerekmektedir.