TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1878
  • Öğe
    Primipar ve Multipar Gebelerin Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışlarının İncelenmesi: Karşılaştırmalı Bir Çalışma
    (Hacettepe Üniversitsi, 2023) Akkaş, Melike Beyza; Ege, Emel
    Amaç: Gebelik dönemindeki bütün uygulamaların anne ve bebek sağlığı üzerinde etkileri vardır. Bundan dolayı bu dönemdeki sağlıklı yaşam biçimi davranışları ve uygulamaları normalde olduğundan daha büyük öneme sahiptir. Bu çalışma ile gebelerin sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını incelemek primipar ve multipar gebelerin sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını karşılaştırmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma karşılaştırmalı-tanımlayıcı türde yapılmıştır. Çalışma Karaman’da bir kamu hastanesinin kadın doğum polikliniklerine başvuran 140 primipar ve 140 multipar toplam 280 gebe ile gerçekleştirilmiştir. Veriler araştırmacı tarafından oluşturulan 26 soruluk anket formu ve sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeği (SYBDÖ) II formu kullanılarak toplanmıştır. Veriler bilgisayar ortamında SPSS (Statistical Package for Social Sciences) programı ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Primipar ve multipar gebelerin sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının karşılaştırıldığı bu çalışmada primipar gebelerin SYBDÖ toplam puan ortalaması (138.58±16.72 sd:278) sağlık sorumluluğu, fiziksel aktivite, beslenme, manevi gelişim, kişilerarası ilişkiler ve stres yönetimi alt boyut puan ortalamaları, multipar gebelerin puan ortalamalarına (123.51±19.04) göre yüksek ve aradaki fark ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<.001). Sonuç: Sonuç olarak primipar gebelerin multipar gebelere göre daha sağlıklı davranışlar sergiledikleri görülmüştür. Ayrıca sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının gebelerin eşlerinin eğitim düzeyi, maddi durum algısı gibi bazı sosyodemografik değişkenlerinden etkilendiği saptanmıştır. Tüm bu değişkenler dikkate alınarak gebelerin sağlıklı yaşam biçimi davranışları ile ilgili konularda bilgilendirilmesi ve deneyimli olmaları nedeniyle multipar gebelerin göz ardı edilmemesi önerilebilir.
  • Öğe
    The effect of pickling on total phenolic contents and antioxidant activity of 10 vegetables
    (2015) Sayın, Fatma Kübra; Alkan, Şenay Burçin
    Epidemiological evidence suggests the critical role of vegetable consumption in preventing chronic degenerative diseases. Considering that pickle is a widely consumption type of vegetable in Turkish diet the objective of the present study was to assess the total phenol content and antioxidant capacity of pickled vegetables. For this purpose total antioxidant capacity of 10 fresh and pickled vegetables was analysed by DPPH (2,20-diphenyl-1-picryl hydrazyl) radical scavenging activity and Trolox equivalent antioxidant capacity (TEAC) methods and total phenolic content (TPC) using Folin-Ciocalteu reagent. Following the pickling in 15th day there was a significant (P0.05) decrease in TPC of all veg etables, in contrast this TPC increased significantly after 30th day. Also at 60th day of pickling the TEAC values of all vegetables are increased significantly (P0.05), but DPPH values of green pepper, cauliflower, cucumber and sneak melon decreased compared with fresh state. Our findings suggest that, pickling process is relatively a good method for the preservation of phenolic acids in vegetables, and most of the antioxidant capacities remained after 30th day of fermentation.
  • Öğe
    Examination to rejection behaviors of fathers having with mentally disabled child
    (2016) Efilti, Erkan
    Zihinsel engelli çocukları reddetme davranışı üzerinde alınyazın da çok fazla çalışma yapılmakla birlikte yapılan çalışmaların çoğunluğu anneleri kapsamaktadır. Bu çalışmanın amacı; zihinsel engelli çocuğa sahip babaların davranışları incelemektir. Çalışma için veriler Konya ilinde özel bir rehabilitasyon merkezinde eğitim alan 50 zihinsel engelli çocuğun babasından toplanmıştır. Araştırmada daha önce geçerlik ve güvenilirlik çalışması yapılmış ve birçok araştırmada kullanılmış ebeveyn kabul red ölçeği kullanılmıştır. Ayrıca zihinsel engelli çocuklar ve babalara ait kişisel bilgilerin alınacağı kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Çalışmanın alt amaçlarından olan gelir, yaş ve eğitim düzeyine göre babaların zihinsel engelli çocuklarını reddetme davranışının farklılaşıp farklılaşmadığı Kruskal-Wallis testi ve Mann-Whitney U testi ile analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucuna göre babaların toplam reddetme puanının oldukça yüksek olduğu davranışlarının gelir düzeyine göre anlamlı farklılığa sahip olduğu bulunmuştur. Düşük gelirli ve yüksek gelirli babalar arasında reddetme davranışı bakımından anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Yaş ve eğitim düzeyi değişkenlerinin ise babaların reddetme davranışı üzerinde etkili olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Kubbe şekilli makülalı bir olguda eşlik eden foveal seröz retina dekolmanı - Klinik seyir ve literatür özeti
    (2017) Oltulu, Refik; Şatırtav, Günhal; Okka, Mehmet; Kerimoğlu, Hürkan; Mirza, Enver
    Yüksek miyop hastalarda, optik koherens tomografi (OKT) ile görülen posterior stafi lom içerisindeki makülanın konveks protrüzyonu Gaucher ve arkadaşları tarafından Kubbe şekilli maküla (Dome Shaped Makula - KŞM) olarak tanımlanmıştır. KŞM'ya seröz retina dekolmanı (SRD), retina pigment epitel (RPE) düzensizlikleri veya koroidal neovaskülarizasyon (KNV) gibi görme keskinliğinin azalmasından sorumlu olan bazı komplikasyonlar eşlik edebilmektedir. Eşlik eden bu komplikasyonlara yönelik görüş birliğine varılmış bir tedavi şekli bulunmamaktadır.KŞM'ya eşlik eden SRD nedeniyle birkaç yıldır sağ gözde görme azlığı olan 51 yaşındaki kadın olgu kliniğimizde takip edilmekteydi. En iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK) sağ gözde 6/10, sol gözde 10/10 düzeyindeydi. Yaklaşık 1 yıllık takibinde EİDGK'nin SRD'a rağmen stabil kaldığı gözlendi ancak 18. ayda subretinal sıvıda artış ve EİDGK'nde azalma meydana geldi. Bu nedenle hastanın sağ gözüne 1 ay ara ile 2 doz intravitreal Anti-VEGF (ranibizumab) enjeksiyonu yapıldı. Sonraki kontrollerinde enjeksiyona yanıt alınamadığı görüldü. Olgu ek müdahale yapılmadan yakın takip edildi. Son enjeksiyondan yaklaşık 8 ay sonra optik koherens tomografi (OKT) tetkikinde foveadaki SRD'nın spontan olarak yatıştığı ve sağ gözde EİDGK'nin 7/10 düzeyine çıktığı görüldü. SRD'nın spontan regresyonunu takiben hasta 6 ay aynı görme düzeyi ve nüks olmadan takip edildi. Bu olgu sunumunda SRD'nın eşlik ettiği komplike KŞM'lı bir hastanın yaklaşık 3 yıllık takibi sonucunda SRD'nın kendiliğinden gerilediği sürecin paylaşılması amaçlanmıştır
  • Öğe
    Görsel Sanatlar alanında üstün yetenek farkındalığı: Tanılama
    (2016) Genç, Mehmet Ali
    Yüksek düzeyde yeteneğe, motivasyona ve yaratıcılığa sahip üstün yetenekli öğrenciler için yapılan ilk tanımlar akademik başarıya odaklandığından, akademik yönünden başarılı öğrencilerin sanat alanında da başarılı olacağına inanılmıştır. Zihinsel (akademik) yetenek tanılaması için kullanılan tanılama araçlarının görsel sanatlarda yetenekli öğrenci tanılaması için de kullanılması problemler yaratmıştır. Farklı özelliklerinden dolayı sanat alanında üstün yetenekli öğrencilerin tanılanması, zihinsel yetenek tanılamasına göre farklılık göstermekte ve farklı tanılama araçlarının kullanılmasını gerektirmektedir. Görsel sanatlar alanında üstün yetenekli öğrencilerin belirlenmesi bulunmaması, bu çalışmayı önemli kılmaktadır. Tarama yöntemi kullanılarak yapılan bu çalışmada, görsel sanatlar alanında farklı eğitim alması gereken öğrencilerin tanılanması irdelenmiştir. Çalışmada görsel sanatlar alanında üstün yetenekli öğrencilerin belirlenmesi için, ürün değerlendirmesi yanında süreç gözleminin yapılması ve çoklu kriterlerin göz önünde bulundurulması gerekliliği öne çıkmıştır. Ayrıca adaylık sürecinden sonra sanat eğitimi notları, akademik notlar, slayt ya da video inceleme verileri, informal araçlar, performans ve portfolyo incelemesi, görüşme ve gözlem gibi kriterlerin göz önünde bulundurulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Yunus Emre ve Karaman’da Yunus Emre Tekkesi
    (2013) Tekin, Cemile
    Yunus Emre, XIII. yüzyıl ile XIV. yüzyılın ilk çeyreği arasında Karaman’da yaşamış bir şair mutasavvıftır. Şiirleri Divan ve Risâtü’n- Nushiyye adlı kitabında toplanmıştır. Yunus Emre, Şeyh Hacı İsmail adlı bir mutasavvıfın oğludur. Horosan’dan XIII. yüzyılda Karaman’a babasıyla birlikte gelip yerleşmiştir. 1320’de vefat eden Yunus Emre Ahmed Yesevi müritlerindendir. XVIII. yüzyıl sonlarında inşa edilen Yunus Emre’nin türbesi Karaman’dadır. Türbenin bitişiğinde Yunus Emre’nin bina ettirdiği bir de tekke vardır. Tekke XIV. yüzyıl başlarında yaptırılmış, Fatih döneminde vakıflar tahsis eden Kirişçi Baba’dan dolayı, Kirişçi Baba Tekkesi de denmiştir. Yunus Emre Tekkesi, şimdiki gibi tek kubbeli bir Karamanoğlu eseriydi. XVIII. yüzyılın sonlarında yıkılan tekke, temelden tekrar tek kubbeli olarak yaptırılmıştır. Yunus Emre Tekkesi’ne Yunus Emre ile Kirişçi Baba, vakıflar tahsis etmişlerdir. Yunus Emre’nin tahsis ettiği vakıflar için düzenlettiği vakfiye tespit edilememiştir.
  • Öğe
    Hz. Peygamber’in hicret yolunda Ümmü Ma’bed’e uğramasıyla ilgili rivâyet ve davet metodu açısından analizi
    (2017) Yüksel, Mücahit
    Yüce Allah, Hz. Muhammed'i insanlara örnek olarak gönderdi. Onun söz ve davranışlarında, bizler için güzel örnekler bulunmaktadır. Hz. Muhammed, bir peygamber olarak, Yüce Allah'ın mesajlarını insanlara öğretirken birçok prensibe dikkat etmiştir. O, öğrettiği ilkeleri önce kendisi uygulamıştır. Bu sebeple Hz. Peygamber'in söyledikleri ile yaptıkları arasında bir çelişki görülmemiştir. O, peygamberlik görevini yerine getirirken dış görünümüne de özen göstermiştir. Yani Hz. Muhammed, maddî ve manevî özellikleriyle birlikte örnek bir davetçi profili sergilemiştir. Onun bu konuda gösterdiği başarının ardından, kısa süre içinde birçok insan Müslüman olmuştur. Böylece örnek bir toplum ortaya çıkmıştır. Söz ve davranış, tebliğ sürecinde muhatabı etkileyen önemli unsurlardır. Fakat davranış bu noktada daha ön plandadır. Zira eylemlerle desteklenmeyen sözlerin etkisi de zayıftır. Her fırsatta Allah'ın (c.c.) dinini tebliğ etmek için çaba harcayan Hz. Peygamber, hicret esnasında uğradığı Ümmü Ma'bed'in çadırında da söz ve davranışlarıyla muhatabını etkilemiştir. Bu makalede, Ümmü Ma'bed rivâyeti üzerinden, davetçinin dikkat etmesi gereken hususlar ele alınmaktadır
  • Öğe
    Farklı gözlem sürelerinde GPS-PPP ve GPS/GLONASS-PPP yöntemlerinin konum belirleme performanslarının incelenmesi
    (2016) Alçay, Salih
    Yüksek doğruluk sağlaması, tek GNSS alıcısı kullanıldığı için maliyetinin düşük olması ve kullanımının kolay olması nedeniyle Hassas Nokta Konumlama (PPP) yöntemine olan ilgi her geçen gün artmaktadır. Ayrıca GPS'in yanı sıra GLONASS'ın da tam kapasiteye ulaşması ve bu iki sistemin birlikte kullanılabilir olması Hassas Nokta Konumlama uygulamalarına olumlu etki sağlamaktadır. Bu çalışmada GPS ve GPS/GLONASS gözlem verileri kullanılarak statik PPP sonuçlarının kapsamlı bir istatistiki değerlendirmesi yapılmıştır. Değerlendirme işlemi farklı enlemlerdeki 4 IGS noktasına ilişkin kısa (1s, 3s) ve uzun (6s, 12s, 24s) gözlem süreleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar uzun gözlem sürelerinde GPS ve GPS/GLONASS sonuçlarının arasındaki farkların doğruluk ve tekrarlılık bakımından anlamlı olmadığını göstermiştir. Kısa gözlem sürelerinde ve özellikle 1 saatlik çözümlerde ise GPS/GLONASS daha iyi sonuç vermektedir.
  • Öğe
    Yunt Dağı ve çevresinin iklim özellikleri
    (2012) Eroğlu, İlker; Bozyiğit, Recep
    Yunt Dağı ve çevresini oluşturan saha, Ege Bölgesi’nin Asıl Ege Bölümü’nde Bakırçay ve Gediz depresyonlarının arasında yer alır. Araştırma sahası, Kırkağaç ve Akhisar ovaları ile Çandarlı Körfezi arasında, kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanır. Yüzölçümü 3521,70 km² dir. Yunt Dağı ve çevresinde karakteristik Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Sahanın iklim özelliklerinin ortaya çıkmasında hava kütlelerinin yıllık hareketleri, yükselti, engebelilik, dağların uzanışı, deniz etkisi ve bakı şartları etkili olmaktadır. Araştırma sahasında yıllık ortalama sıcaklık 15,3 C (Soma) ile 16,9 C (Manisa); yıllık amplitüt ise 18 C (Aliağa) ile 21,6 C (Manisa) arasındadır. Rüzgârlar, topoğrafik şartlara uygun bir durum sergileyerek E-W ve NE-SW yönlerinden etkin olarak esmektedir. Yıllık ortalama nispi nem oranı en fazla Akhisar’da (%63), en az Soma’da (%55) tespit edilmiştir. Etüt sahasında yıllık ortalama yağış miktarı Manisa’da 704,6 mm, Soma’da 652,4 mm, Akhisar’da 563,3 mm, Menemen’de 555,8 mm, Kınık’ta 488,4 mm ve Aliağa’da 484 mm dir. Yıl içinde düşen yağışın yaklaşık yarısı kış mevsiminde görülmektedir. Yaz mevsimi oldukça kuraktır. İlkbahar mevsimi sonbahara göre daha yağışlı geçer. E. de Martonne ve Erinç formüllerine göre Soma, Akhisar, Menemen ve Manisa yarı nemli, Kınık ve Aliağa yarı kurak iklim sahası içinde kalmaktadır. Köppen’nin iklim tasnifine göre Soma, Kınık, Akhisar, Aliağa ve Menemen Csap ve Manisa Csap' ile gösterilen “ Kışı ılık, yazı sıcak ve kurak iklim (Akdeniz iklimi) tipi” ne girer. Bu çalışma coğrafya biliminin ilkelerine bağlı kalınarak Yunt Dağı ve çevresinin iklim özelliklerini ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır.
  • Öğe
    Yiyecek-içecek hizmetleri bölümü çırak öğrencilerinin öğün tüketimi ve sağlık sorunlarının değerlendirilmesi
    (2015) Sormaz, Ümit; Şanlıer, Nevin
    Yiyecek-İçecek Hizmetleri Bölümü'nde eğitim gören çırak öğrencilerinin öğün tüketim alışkanlıkları ve sağlık sorunlarını değerlendirmek amacıyla planlan çalışma; İstanbul'da 5 Mesleki Eğitim Merkezi'nde eğitim gören yaşları 14-24 yaş arasında değişen toplam 425 çırak öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında öğrencilerin demografik özellikleri, beslenme alışkanlıkları ve sağlık durumlarını belirlemeye yönelik 3 bölümden ve 26 sorudan oluşan anket formu hazırlanmıştır. Anketler öğrencilere uygulanmadan önce Etik Kurul onayı ve öğrencilerden onamı alınmış ve 2013-2014 eğitim öğretim yılı II. döneminde uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 21.0 programında değerlendirilmiştir. Çalışmada; aşçı öğrencilerin %59.1'i, pastacı öğrencilerin %63.8'i, servis elemanı öğrencilerinin %59.7'sinin ana öğünlerini atladıkları; ana öğün olarak en çok kahvaltı öğününün atlandığı (%51.3); öğrencilerin %32.9'unun kahvaltıyı 'işe erken gittiği için' atladıkları belirlenmiştir. Ana öğünlerini atlayan çırak öğrencilerin %42.6'sının sağlık sorunlarının çalışmalarını etkilediği belirlenmiştir. Her yaş grubunda bulunan başta öğrencilere olmak üzere tüm bireylere eğitim kurumlarında beslenme eğitiminin verilmesi bireylerin beslenme bilgilerini artırarak, yeme davranışlarını olumlu yönde değiştirilebileceği sonucuna varılmıştır
  • Öğe
    Küresel düzeyde sermaye hareketlerini yönetmede Tobin vergisi: Türkiye örneği
    (2012) Öcal, Fatih Mehmet; Atay Polat, Melike
    Yıllardır gelişmekte olan ülkeler yabancı sermaye yatırımlarını kamu açıklarının bir finansman aracı olarak kullanmaktadırlar. Daha çok portföy yatırımları şeklinde gelen yabancı sermaye ülkede yaşanan istikrarsızlık ortamında hızla ülkeyi terk etmekte iken bu durumun ülkelere maliyeti kriz şeklinde oldukça önemli bir boyuta ulaşmaktaydı. Sermaye hareketlerinin bu olumsuz yanını elimine etmek için ülkeler öncelikle sermaye hareketlerinin kontrolüne yönelik tedbirler almışlardır. Tobin vergisi de bu amaçla geliştirilmiş bir vergi türü olup uygulama alanı son zamanlarda ülkeler arasında tartışılmaya başlanmıştır. Küreselleşme sürecinde mal ve hizmet alışverişinin yanında sermayenin de ülkeler arasındaki dolaşımının serbestleşmesi Türkiye için de önem arzetmektedir. Dolayısıyla çalışmamızın amacı, Türkiyenin yabancı sermaye hareketlerini yönetmede Tobin vergisinin uygulanabilirliliğini ortaya koymaktır.
  • Öğe
    Maksiller alveolar proses kırığının geç dönem redüksiyonu: Olgu sunumu
    (2015) Küçükkolbaşı, Hasan; Esen, Alparslan; N Burcu, Bayrak
    Yetişkinlerde dentoalveoler yaralanmalar sıklıkla maksillofasiyal travmalarla birliktegörülmektedir ve etiyolojisinde trafik kazası, darp, kavga, düşme ve spor aktiviteleri gibi etkenler vardır. Travma sonrasında hastalarda konuşma, yemeiçme zorluğu ve kapanış bozukluğu gibi şikâyetler ortaya çıkar. Bu olgu sunumunda maksiler anterior segmental kırığın oluşumundan bir yıl sonra osteotomi ve cerrahi model yardımıyla yapılan redüksiyonu, mini- plak ve vida ile fiksasyonu anlatılmaktadır.
  • Öğe
    Etik ile estetik arasında Türk edebiyatçısı yahut bir mürşit olarak romancı
    (2018) Engin, Ertan
    Yeni Türk edebiyatınınbaşlangıcından itibaren; Rasyonalist Şinasi’den, Romantik Namık Kemal’e ondan NatüralistNâbizâde Nâzım’a ve orta sınıfın sesi olan Ahmet Mithat’a kadar, sanat veedebiyatın etik, ahlakî bir vurgusu olması gerektiğine inanan ve bunu dilegetiren çok sayıda edebiyatçı saymak mümkündür. Söz konusu etik, ahlakî vurguServet-i Fünûn’a gelindiğinde hem daha cılızlaşır hem de daha da önemli olarak–en azından bize göre- farklı bir boyuta taşınıp, etik estetiğin içindeeritilir. Dolayısıyla Birinci ve İkinci dönem Tanzimat edebiyatçıları ileServet-i Fünûn topluluğu arasındaki ayrışmayı/mesafeyi aynı zamanda bu noktadanda temellendirmek olasıdır. Kabaca ve genel olarak belirtmek gerekirse bu ikitavır, günümüze dek izlerini belirgin yahut örtük biçimde bırakarak devam eder.Edebiyat/estetik ile etik arasında akrabalığı bir postüla olarak kabul edenlerve salt estetiğin dahi etiğe hizmet ettiğine inananlar. Bu yazı daha ziyadebirinci grubun zihin yapısına ilişkin kimi irdelemeleri içermekte, bu yapınınmesele ettiği ve etmediği bazı problematikleri ortaya koymayı ve bunlarüzerinde düşünmeyi amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Sokak sağlıklaştırma projelerinde yersel lazer tarayıcı ile mimari rölöve alımı: Afyonkarahisar kentsel sit alanı örneği
    (2016) Varlık, Abdullah; Uray, Fırat; Metin, Azim
    Yersel lazer tarayıcı sistemleri özellikle mimari ve arkeolojik ölçme uygulamalarında kültürel mirasların belgelenmesi çalışmalarında en çok tercih edilen metotlardan birisi olmuştur. Bu çalışmada yersel lazer tarayıcı, mimari ölçümlere benzer bir uygulama olan sokak sağlıklaştırma projesinde kullanılmıştır. Sokak sağlıklaştırma projeleri, tarihi ve kültürel öneme sahip bölgelere dahil olan sokaklarda bulunan yapıların sokağa bakan cephelerin tarihi dokusu korunarak aslına uygun yeniden restore edilmesini hedefler. Bu amaçla öncelikle, tarihi yapıların istenen doğruluk ve hassasiyette rölöve çizimlerine ihtiyaç duyulur. Rölöve çizimleri yüksek yoğunluklu nokta bulutundan elde edilebilir. Bu proje kapsamında Afyonkarahisar kentsel sit alanına dahil olan sokaklardaki tarihi yapıların sokağa bakan cephelerinin lazer taraması yapılmış ve rölöve çizimleri oluşturulmuştur. Sit alanı M.Ö. 1350'de inşaatı tamamlanan Afyonkarahisar kalesinin bulunduğu dağın eteklerinde yer almaktadır. Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad'ın hazineleri bu kalede saklanmıştır. Anadolu Selçuklu tarihinde bu kültürel bölge önemli bir rol oynamaktadır. Bu kültürel varlığın belgelenmesi ve korunması kentsel sit projesinin önemli bir parçasıdır. Çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır, ilki saha çalışmaları için hazırlık aşaması, referans noktalarının işaretlenmesi ve kontrol noktalarının koordinatlandırılmasını içermektedir. İkinci aşama da ise yapıların ve çevrelerinin lazer taramasının yapılmıştır. Ölçekli çizimler CAD ortamında üretilmiş ve bu yapılara ait kesit ve planların oluşturulması için bu çizimler kullanılmıştır.
  • Öğe
    Yeni Uygur Türkçesinde "al-" fiilinin yardımcı fiil olarak kullanımı ve fonksiyonları
    (2016) Yıldız, Mustafa
    Yeni Uygur Türkçesi, birleşik fiilin bir türü olan tasvir fiilleri bakımından oldukça zengin bir yazı dilidir. Bugün Türk yazı dillerinde söz konusu birleşik fiil yapılarında kullanılan yardımcı fillerin sayısı aşağı yukarı 30 civarındadır. Bu anlamda, Yeni Uygur Türkçesinde bilinen 27 tane yardımcı fiil vardır. Bunlar, al-, ät- (ävät-), başla-, ba?-, bar-, bär-, bol-, çi?-, çüş-, ?al-, käl-, kät-, ?il-, kir-, kör-, ?oy-, mañ-, oltur-, öt-, sal-, taşla-, to?ta-, tur-, tügät-, yat-, yät-, yür- filleridir. Bu çalışmada, zikredilen fiillerden al- fiilinin bir yardımcı fiil olarak kullanımı üzerinde durulmuş ve bu fiille kurulan tasvir fiillerindeki anlam ayrıntıları incelenmiştir.
  • Öğe
    Beşinci sınıf öğrencilerinin somut ve soyut konularda yazma becerileri üzerine bir araştırma
    (2015) Ceran, Dilek; Kordak, Süleyman
    Yazılı anlatım, bireyin kendini doğru ve amacına uygun olarak ifade etmesinde ve iletişim kurmasında en etkili araçlardan biridir. Yazma becerisinin istenen düzeye getirilmesinde yazma konusunun kişiye ifade ettiği anlam önemli bir yer tutar. Seçilen konular, öğrencinin daha iyi anlamlandırabildiği, ön bilgisinin olduğu, yorum yapabildiği, örnekleyebildiği, ilgi alanına giren ve günlük hayatında çokça karşısına çıkan konulardan olduğunda öğrencinin daha rahat yazması beklenmektedir. Ancak günlük hayatın içinden olsa bile somut ve soyut kavramların öğrenciler tarafından algılanması farklılık göstermektedir. Bu çalışmanın amacı somut dönemden soyut döneme geçiş sürecindeki beşinci sınıf öğrencilerinin somut ve soyut konularda yazma becerilerini kelime ve cümle sayısı, cümle uzunluğu, düşünceyi geliştirme yolları ve tür bakımından karşılaştırmaktır. Bu amaçla, Adana ili Yumurtalık Ortaokulunda okuyan 32 beşinci sınıf öğrencisine somut ve soyut konularda kompozisyon yazdırılmış ve elde edilen metinler doküman analizi yoluyla incelenmiştir. Araştırmada öğrencilerin soyut konulardaki kelime ve cümle sayılarının somut konulara göre daha fazla olduğu ancak kullanılan farklı kelime sayısının ve ortalama cümle uzunluklarının somut konularda arttığı tespit edilmiştir. Öğrencilerin düşünceyi geliştirme yollarını somut konularda daha çok kullandıkları; somut konularda en çok benzetmeye, soyut konularda ise örneklemeye yer verdikleri belirlenmiştir. Somut konularda en çok tercih ettikleri edebî tür deneme iken soyut konularda en çok hikâye türünde yazmışlardır.
  • Öğe
    Konya'da geçiş dönemlerinde yapılan yöresel mutfak uygulamaları
    (2015) Çölbay, Şule; Sormaz, Ümit
    Yeme içme, bir milletin kültürel kodlarını içinde barındırmaktadır. Bugün yeryüzünde, sosyal, kültürel, dini ve ekonomik yönden birbirinden farklı; çeşitli coğrafi ve iklim özelliklerinde yaşayan çok sayıda topluluk bulunmaktadır. Her toplumun sayılan bu farklılıklarından dolayı çok sayıda değişik beslenme alışkanlıkları görülmektedir. Beslenme alışkanlıklarındaki bu farklılıklar tarihi süreç içerisinde önemli değişiklere sahne olmuştur. Bu tarihi süreci izlemek için geçmişten bize kalan kaynaklar enderdir. Bu çalışma, kendine has kültür ve iletişim sistemi olan Yöresel Yemek kavramının geliştirilmesi için; Konya İline ait yöresel yemek kültürünün yeniden ele alınarak gün yüzüne çıkması amacıyla Konyalı ailelerin büyüklerinden araştırmacıların yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak elde edilen bilgilerin derlenmesiyle hazırlanmıştır.
  • Öğe
    İki şiir bir hikâye: Benzer sanatkâr duyarlığı
    (2017) Aslan, Hanifi
    Yazar/sanatçının duyuş, düşünüş ve hadiseleri değerlendiriş yönünden; dar anlamda mensubu olduğu toplumun/ulusun, geniş anlamda insanlık âleminin bir üyesi olması hasebiyle eserlerinde bunun izlerini, yankısını göstermesi olağan bir husustur. İki yönden olağandır: Hem müktesebatı itibariyle zorunlu bir sonuçtur hem de ürünlerini onlar için ortaya koymaktadır. Sartre, edebiyat "sizi bir kavganın içine atıverir" diyor Edebiyat Nedir?'de... Burada 'edebiyat' kelimesi sanatçının ortaya koyduğu ürün olarak da okunabilir. Yazar/sanatçı ait olduğu çevreyle bağlantılı olarak ortaya koyduğu ürünlerinde onların sevinç ve tasalarında yanlarında olacaktır. Bu, umumi felaketlerde yahut 'milli' hususlarda daha çok böyledir. Herkesin/her kesimin kendince çözüm aradığı bir felaketle karşılaşma zamanında elbette sanatkâr da - duygusal açıdan hassasiyetini bildiğimiz bir kesim - bir çözüm sunacak, çareler arayacak; hiç olmazsa dikkati yoğunlaştırmak, problemi belirgin kılmak için çaba harcayacaktır. Bunun en çarpıcı örneklerinden birini, Kurtuluş Savaşında oluşturmaktadır. ney üfleyerek cepheye giden Konyalı neyzenler Yahya Kemal'in "Süleymaniye'de Bayram Sabahı"nı, Mehmet Akif'in "Ağzım kurusun yok musun ey adl-ilahi" mısraıyla bilinen şirini ve Halit Ziya'nın "Hazin Bir Cuma"sını - benzer konuları işlediklerini düşündüğümüz için - karşılaştıracağız. Adı geçen edebî metinler sosyolojik perspektiften değerlendirilmeye çalışılacaktır. Vurgulanan husus, sanatkârın kendine has duyarlığı ve kanaat önderliğidir.
  • Öğe
    Atebetü'l-Hakayık'taki satır altı Farsça çeviriler
    (2016) Öztürk, Rıdvan
    Yazı dillerinde tarihi derinlik arttıkça söz varlığındaki değişmelere paralel olarak anlaşılırlık derecesinde de zorluklar ortaya çıkmaktadır. Bu zorlukları gidermek için eserlere bazı müdahaleler yapılmıştır. Bu müdahalelerle eserler, o döneme göre anlaşılır hâle getirilmek istenmiştir. Asıl metinde satır altı açıklamalar yapmak, bu müdahale yöntemlerinden birisidir. 12. yüzyılda telif edildiği tahmin edilen Atebetü'l-Hakayık adlı öğüt ve ahlak kitabında da, böyle bir müdahale görülmektedir. Eserin 15. yüzyılda istinsah edilmiş nüshalarından Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi nüshasında sıkça satır altı açılamalara yer verilmiştir. Bu satır altı açılamalarda geçen bazı Farsça kelime ve ibareler dikkat çekicidir. Satır altı açıklamalar içerisinde Farsça gramer kurallarına göre çekimlenmiş kısa çeviriler bulunmaktadır: anga- "yad kün", anun- "hazır baş", kemşür "mi endazed", tıyur "men mikuned", busuglı "pinhan şude" vb. Bu çalışmada Atebetü'l-Hakayık'ın zikredilen nüshasındaki, metnin anlaşılması için yazılan ondan fazla satır altı kısa Farsça çeviriler üzerinde durulacaktır.
  • Öğe
    Eskiçağda Yazı, Kitap ve Kütüphanenin Oluşum Süreci; Günümüz Eğitimine Katkıları
    (2015) Özkaral, Tuğba Cevriye
    Yazı insanların düşündükleri, ifade edebilecekleri şeylerin düzenli bir göstergesi ve simgeler, semboller bütünü olmuştur. Bu makalede eskiçağda yazı ve kitabın doğuşu, oluşum süreci ele alınmaktadır. Mezopotamyada yazı M.Ö. 3200 yıllarında Sümerliler tarafından icat edilmiştir. Sümer yazısı ekonomik ihtiyaçlardan doğmuştur. Önasya ülkelerinde ve Anadolu topraklarında yazı malzemesi olarak kullanılan kil tabletler, kilin kitap şekli olarak ifade edilmiş halidir. Papirüsün kitap şekli olan rulo, özellikle parşömentin kitap şekli olan kodeks Antikçağ boyunca temel kitap şekli olmuşlardır. Eskiçağda yazılı belgelerin artan ekonomik ve kültürel ilişkilerin sonucu olarak çoğalmasıyla korunup saklanmalarını gerektiren arşiv ve kütüphaneler ortaya çıkmıştır. Bu noktadan hareketle eskiçağ kütüphanelerinin oluşum süreci de irdelenmeye çalışılmıştır. Eskiçağdaki bu oluşumların günümüz eğitimine katkıları ise şu şekilde yorumlanmıştır: Eğitimin ana unsurları eskiçağda doğmuş ve günümüze kadar gelişim sürecini devam ettirmiştir. Eğitim öğretimin verildiği kurumların yani okul adı verilen sistemin, önemli bir eğitim aracı olan kitapların ve kütüphanelerin ve daha birçok unsurun doğuşu, var olması eskiçağ uygarlıklarına dayanmaktadır. Öte yandan eskiçağda icat edilen yazı hem insanlık tarihi hem de eğitim dünyası açısından çok büyük önem taşımaktadır. Yazılı araçlar eğitim ortamında en yaygın kullanılan araç türleridir. Kısacası yazı, kitap ve kütüphanenin oluşumu hem geçmişte hem de günümüzde büyük bir etki ve öneme sahip olmuştur.