Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe 15. Yüzyıl Osmanlı Kalemişi Tezyinatında Kullanılan Rûmî Motifler Üzerine Bir Değerlendirme(Istanbul University Research Institute of Turkology, 2023) İrteş, Muammer Semih; Baysal, Ali Fuat; Sayın, Ayşe ZehraOsmanlı kalemişi sanatında önceki dönemlere ait süsleme anlayışından farklı olarak 15. yüzyılda yeni bir üslûp ortaya çıkmıştır. Mirasını devraldıkları Selçuklularda görülmeyen bu farklılığın ortaya çıkmasında Osmanlıların beylikten devlete geçişinin, Timur’un ve yakın coğrafyalardan sanatkâr değişimlerinin büyük etkisi olmuştur. Osmanlıların başkenti Bursa ve Edirne’deki yapıların kalemişlerinde bu etkinin uygulamaları görülmektedir. Günümüze ulaşan yapılarda bulunan kalemişlerinde desen yoğunluğu ve desenleri oluşturan motiflerdeki abartı dikkat çekmektedir. Özellikle Edirne Muradiye Camii, Bursa Şehzade Mustafa-Cem Sultan Türbelerindeki kalemişleri dönemin anlayışını en güzel şekilde örneklemektedir. Anlayıştaki bu değişim Türk tezyinatının ana motiflerinden olan rûmî motiflerinde takip edilebilmektedir. Halef-selef oldukları dönemlerde daha sakin ve sade olarak kullanılan rûmîler, 15. yüzyılda oldukça detaylı çizilmiş ve aynı biçimde renklendirilmiştir. Tezyinat kitaplarında yer alan klasik rûmî tipolojisinin dışında, fantezi uygulamalar yapılmış ve devrin heyecanını barındıran yeni örnekler ortaya konmuştur. Bunlar bütünleşik ve yapışık rûmîler olarak adlandırılan, bugüne değin üzerinde yorum yapılmayan ilginç rûmî tasarımlarıdır. Bu çalışmada 15. yüzyıl Osmanlı kalemişi tezyinatında görülen rûmî motiflerinin farklı biçimleri incelenmiştir. Sade (yalın), sencîde, sarılma, hurde, dilimli ve dendanlı rûmî türleri kısaca tanımlanmışken “bütünleşik ve şeritlere yapışık rûmî” türleri geniş şekilde ele alınmıştır. Ayrıca devrin özgün nakışları olarak karşımıza çıkan bu yenilikçi tasarımlar devrin sufi anlayışının bir etkisi olarak düşünülmüş ve konu bu açıdan da değerlendirilmiştir.Öğe 18. yüzyıldan günümüze batı sanatında yeme-içme kültürü(2018) Yılmaz, MuzafferYaşamın devamı için diğer temel ihtiyaçlara nazaran daha elzemolan yeme-içme faaliyeti, bu önemine ilave olarak, (tarihsel süreçte)kültür ve medeniyet olgularının oluşmasına etki edecek pek çok gelişimede zemin hazırlamıştır. İnsanlık hatta dünya yaşamının geri kalanı kadareski olan yeme-içme faaliyetinin ve sanat ile olan ilişkisi, PaleolitikDönem'den günümüze çeşitli kırılmalar, dönüşümler ve değişimleryaşamıştır. Yakın Çağ'dan günümüze kadar ki evre, bu gelişim ve değişimseyri içerisinde önemli bir zaman aralığıdır. Fransız İhtilali ile SanayiDevrimini hazırlayan şartlar ve bu devrim-ihtilalin neticeleri, batıdabirbirine tepki olarak oluşmuş sanat akımlarının doğmasına nedenolmuştur. Resim sanatında objeden süjeye geçiş süreci ile akabindecereyan eden ve avangard olarak adlandırılan 20. yüzyıl akımları isefarklı sanat anlayışlarının doğmasına zemin hazırlamıştır. Batıda, 20.yüzyıl başlarında eş zamanlı olarak görülmeye başlanan bureaksiyonlarda,1960'larsonrasındakideğişim-dönüşümüngerçekleşmesine imkân tanımıştır. Makalede, pek çok belirleyicininetkisiyle oluşan bu üç yüz yıllık süreçte, klasik, modern ve postmodernterimleri içerisinde, batı sanatındaki yeme-içme temalı resimlerindeğişimi ve evrimi ele alınmaya çalışılmıştır. Metinde, tüm dönemlere aiteserlerden oluşan bir kataloglama değil, gelişim, değişim ve neden-sonuçilişkisi merkezli bir ele alış biçimi benimsenmiş ve bol sayıda seçme örnekçalışma, hem anlatımı desteklemek hem de ifade edilmeye çalışılangelişim ve değişimi daha net şekilde vurgulamak için kullanılmıştır.Öğe I. Alâeddin Keykubat Dönemi saray çinilerinde gezgin sanatçı izleri(2018) Öztürk, Çetin; Baysal, ZeynebSelçuklu ordusunun 1071 yılında Bizans ordusuna karşı Malazgirt Savaşı’nı kazanmasıyla Türklere Anadolu’nun kapıları açılmış, Türkler Anadolu’yu hızla fethederek iskân faaliyetlerine girişmişlerdir. İlhanlıların Anadolu Selçuklu hükümdarını tahttan indirmesine kadar 200 yılı aşkın süre bu bölgede hüküm sürmüş olan devletin, siyasi, ilmî, kültürel ve sanatsal alanda en parlak zamanını Alâeddin Keykubat Dönemi (1220-1237) oluşturmuştur. Bu dönemde inşa faaliyetleri hız kazanmış, birçok sivil mimari yapı (köşkler, saraylar) inşa edilmiştir. Çini malzeme, bu yapıları süslemek için yoğun olarak kullanılmış ve çinilerde figürlü bir anlatım dili tercih edilmiştir. Saray çinileri, sarayların inşa edildiği yerlerdeki yerel atölyelerde, gezgin sanatçılar tarafından üretilmiştir. Saraylar için üretilen çinilerle birbirleri arasında ve Anadolu Selçuklu Devleti haricindeki bölgelerde üretilen sanat eserleri, seramikler arasında ciddi benzerlikler mevcuttur. Bu benzerlikler çinilerin hangi sanatçılar tarafından yapıldığını öğrenmeyi zorlaştırmaktadır. Aynı zamanda çinilerde sanatçı adı bulunmaması da sanatçıların kimler olduğunu tespit etmeyi güçleştirmektedir. Bu çalışmada I. Alâeddin Keykubat Dönemi sanat anlayışını etkileyen olaylar, devletin diğer devletlerle olan siyasi ve kültürel ilişkileri, Anadolu’ya yapılan göçler ve etkileri araştırıldı. Anadolu’daki ve ilişkili devletlerdeki sanatsal faaliyetler, Anadolu’da inşa edilen sanat yapılarında adı geçen sanatçılar, ulusal ve uluslararası müzelerde ve kütüphanelerde yer alan, döneme ait birçok seramik eser, minyatürlü yazma, metal eser incelendi. Alâeddin Keykubat Dönemi’nde inşa edilen saray yapılarındaki çiniler, bu eserlerdeki süsleme özellikleriyle karşılaştırıldı. Saraylardaki çinilerin hangi ustalar tarafından yapıldığı böylece çinilerin yapımında hangi kültürlerin etkili olduğu tespit edilmeye çalışıldı. Yapılan araştırmalar sonucunda dönemin saray yapılarında kullanılan çinilerin saraya bağlı bir organizasyon tarafından merkezi bir sistemle üretildiği ve bundan dolayı sanatçıların isimlerinin eserler üzerinde yer almayıp, eserlerin anonim bir karakter taşıdığı tespit edildi. Araştırmalar dönem eserlerindeki çinilerin başta Anadolulu ustalar olmak üzere, göçlerle ve sarayın özel isteği doğrultusunda, İran çevresinden, Zengî Devleti, Eyyubi Devleti, Artuklu Beyliği hâkimiyeti altında olan bölgelerden gelen sanatçılar ile Rum ve Ermeni sanatçılar tarafından yapılma ihtimalinin bulunduğunu gösterdi. Çini sanatı birçok aşamadan oluşan disiplinler arası bir sanattır. Bu açıdan çalışmamız diğer disiplinler için önemli bir kaynak teşkil edecek ve bahsi geçen döneme ışık tutacaktır. Ayrıca sadece seramik eserlerin değil diğer sanat alanlarındaki eserlerin de tarih ve sanatçı etkeni göz önüne alınarak incelenmesi ve karşılaştırılması bu alandaki çalışmalara yön verecektir.Öğe Konya Sultan Selim Camii’nin kalem işi tezyinatında bulunan nakkaş imzaları(2016) Baysal, Ali FuatKonya'daki önemli Osmanlı eserlerinden biri olan ve Mevlâna Külliyesi'nin batısında bulunan Sultan Selim Camii kalem işleri dikkate şayandır. Ancak caminin ve tezyinatın tarihçesi hakkındaki bilgilerimiz kısıtlıdır. Caminin en son 1914 yılında kapsamlı bir onarım geçirdiği ve bu onarımın Mimar Muzaffer ve Mühendis Bekir Sıtkı Bey tarafından yapıldığı, mevcut kalem işi tezyinatının da bizzat Mimar Muzaffer Bey tarafından tasarlandığı bilinmektedir.2012 yılında başlayan restorasyon çalışmaları esnasında ana kubbe yüzeyindeki nakışlar arasında bazı Ermenice ve Osmanlıca metinlerin bulunduğu görülmüştür. Araştırmalar sonucunda bu metinlerin, caminin 1914 yılındaki onarımında yenilenen kalem işi süslemelerinde çalışan Ermeni ustaların imzaları olduğu anlaşılmıştır. Ortaya çıkartılan bu imzalardan, tezyinat uygulamalarında çalışan 6 kişilik ekibin Bursa, Kayseri, Sivas gibi vilayetlerden geldikleri ve kalem işi tezyinatını 1916 yılının Ocak ayında tamamladıkları görülmektedir.Öğe İnanç, Mimarlık ve Algı Üzerine Mülahazalar(2017) Yılmaz, Muzafferİster mitler ister dinler aracılığıyla olsun, inanç, tarih boyunca sanat vasıtasıyla kendi algısını yaratmak istemiş, bunu yaparken de muhatabında kalıcı bir etki bırakmak için dolaylı (simgesel) bir anlatım tarzını kullanmıştır. İçerisinde kutsalın izlerini taşıyan her mimari eser, imgeden nesneye dönüşme sürecinde kolektif bir algının ürünü olarak ortaya çıkmış ve kendi çağının dünya görüşünün tezahürü olmuştur. Makalede; mimari özelinde, bir sanat eserinin imgeden nesneye dönüşme süreci ve kutsal kavramının mimari ile olan ilişkisi, doğu-batı eksenli olarak ele alınmış, bununla birlikte metinde kronolojik bir sıra takip edilmemiş ve metin, savunulan düşünceler odaklı bir seyir izlemiştir. Makalede ayrıca, geçmişin düşünce ve muhayyile gücünden yoksun olan günümüz İslam Dünyası'nın mimari faaliyetleri, koruma anlayışı ve yorumlama problemleri, konu dâhilinde irdelenmeye çalışılmıştır.Öğe Üç Şerefeli Camii avlu revaklarında bulunan XV. yüzyıl kalem işi uygulamalı hat örnekleri(2014) Baysal, Ali FuatHat sanatının önemli uygulama alanlarından birisi de mimari yapılardır. Yazılar, estetiğin yanında, özellikle yapıya ruh ve manevi bir iklim katmak için yazılmıştır. Osmanlı erken döneminin önemli yapılarından olan Üç şerefeli Caminin önemli bi r özelliği, avlu revak kubbelerini süsleyen kalem işleridir. XV. yy. Edirne tezyinatında, yazı türleri olarak Kûfi ve onun farklı uygulamaları, celî sülüs ve celî talîk yazılar görülmektedir. Söz konusu yazılarla oluşturulan normal istiflerin yanında, dikkat çeken önemli bir husus da tezyinat içerisinde yer alan müsennâ istiflerdir.Öğe Prof. Dr. Ahmet Saim Arıtan(2016) Baysal, Ali FuatAhmet Saim Arıtan 30 Haziran 1951 tarihinde Konya'nın merkez Karakurt Mahallesinde doğdu. Babası Hüseyin Ekrem Bey, annesi Şükriye Hanım, dedesi Yılanlı Medrese müderrislerinden Ahmet Arıtan'dır. İlköğretimini Konya Necatibey İlkokulunda (1958-1963), ortaöğrenimini Konya İmam Hatip Okulunda (1963-1970), yükseköğrenimini de Konya Yüksek İslam Enstitüsünde yaptı (1970-1974). Seydişehir Mahmut Esat Ortaokulu, Çumra İmam Hatip Lisesi, Konya Kız Ortaokulunda öğretmenlik ve idarecilik görevlerinde bulundu. 1985 yılında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Sanatları ve Mimarisi Uzmanı kadrosuyla akademisyenliğe geçti. 1987 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Ana Bilim Dalında "Konya Müzelerinde Bulunan Selçuklu Cildlerinin Özellikleri" adlı teziyle yüksek lisansını, 1992 yılında ise yine aynı anabilim dalında "Konya Dışındaki Müze ve Kütüphanelerde Bulunan Selçuklu ve Selçuklu Üslûbunu Taşı- yan Cild Kapakları" isimli teziyle doktorasını tamamladı. 1995 yılında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk İslâm Sanatları Tarihi Ana Bilim Dalı'nda Yardımcı Doçent unvanını kazandı. Batılı sanat tarihçileri tarafından yok sayılan Türkiye (Anadolu) Selçukluları Cilt Sanatı ile ilgili araştırmalarını titiz bir bilim adamı ciddiyetiyle sürdürdü. Alanında tek olma özelliğine sahip olmakla birlikte, gerek ulusal, gerekse uluslar arası sempozyum ve kongrelerde Türkiye Selçukluları cildinin varlığını duyurmaya çalıştı, bu dönem cildini bilim literatürüne sokmayı başardı. Yurtiçi ve yurtdışında birçok kişisel ve karma sergiye katıldı. Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen klasik güzel sanatlar sergilerinde sergi yürütücülüğü yaptı. Kitapları yanında Türk cilt sanatı ve Türk ebru sanatı ile ilgili araştırmalarını Türkiye'nin önde gelen ansiklopedilerinde yayımladı. Gelenekli sanatlarımız konusunda titiz çalışmalar yaptı ve bu alanlarda pek çok öğrencinin yetişmesine önderlik etti. Akademik çalışmalarının yanında İlahiyat Fakültesi bünyesinde kurduğu atölye ile cild ve ebru sanatının tanınması, gelişmesi yönünde kurslar düzenledi, pratik alanda pek çok çalışmaya imza attı. Kültür, sanat, fikir ve yayın alanlarında cemiyet hayatının faal bir üyesi olarak çalıştı. 1961-1979 yılları arasında Türkiye'de İslâm'a dair sıkıntıları ve edinilen dertleri paylaşma arzusuyla yayın yapan "İslam'ın İlk Emri Oku" dergisinde yayın kurulu üyesi ve genel yayın yönetmenliği yaptı. 1997 yılında merhum Prof. Dr. Fevzi Günüç, Ahmed Selahaddin Hidayetoğlu ve M. Sadreddin Özçimi ile birlikte Destegül Güzel Sanatlar Merkezi'ni kuruluşunda yer aldı. Bu dönemde Konya'da Güzel Sanatlar Fakültesi ihtiyacı fikrinin yaygınlaşması ve Selçuk Üniversitesi Rektörlüğünün talebi üzerine merhum Prof. Dr. Fevzi Günüç ve M. Sadreddin Özçimi ile birlikte Güzel Sanatlar Fakültesinin kuruluşunda büyük gayretleri oldu. Selçuk Üniversitesinin kültür ve sanat hayatına katkılarından dolayı dönemin rektörleri tarafından "teşekkür belgeleri" ile ödüllendirildi. 2002 yılında doçent, 2008 yılında profesör oldu. Uzun yıllar sürdürdüğü Türk İslâm Sanatları Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanlığı'nın yanı sıra 2011-2014 yılları arasında Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı gö- revini yürüttü. İlahiyat Fakültesi'nin yenilenme çalışmalarında ziyadesiyle emeği geçti. Dekanlığı döneminde yapılması düşünülen yeni fakülte binası için yoğun çalışmalar yürüttü ve proje safhasına kadar getirdi. İlahiyat Fakültesine başladığımız 1991 yılında tanıştığım Prof. Dr. Ahmet Saim Arıtan hocamın Türk İslâm Sanatları Tarihi Ana Bilim Dalı'nda ilk yüksek lisans ve doktora öğrencisi, ayrıca ilk ve tek doktora öğrencisi olarak elinden cüppe giyme bahtiyarlığı da bize nasip oldu. Dostluğumuz hoca-talebe ilişkisinden ziyade bir arkadaş/meslektaş yakınlığı ile devam etti. Kendisine herhangi bir konuda müracaat eden herkese elinden geldiğince yardım etmeye çalışması, meseleleri en ince ayrıntısına kadar irdelemesi, akraba ve geniş aile mefhumuna azami özen göstermesi en bariz özellikleri olarak hafızamızda kalan Ahmet Saim hocamız, yakalandığı şeker hastalığından şikâyet etmeksizin yıllarca sabrederken, ani bir kalp rahatsızlığı neticesinde 08 Temmuz 2016 tarihinde 65 yaşında dârı bekâya irtihal etti. Cenazesi, toplumun hemen her tabakasından yoğun bir katılımla 09 Temmuz Cumartesi günü Hacı Fettah Camii'nde kılınan öğle namazından sonra Hacı Fettah Mezarlığı'na defnedildi.