Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Ryanodin reseptörlerinin santral sinir sistemi üzerindeki rolleri(2017) İnan, Salim Yalçın; Şahin, Ayşe Saide; Karabacak Taşdemir, ElifRyanodin reseptörleri (RyR) endoplazmik retikulumdan kalsiyum iyonu salıverilmesine neden olan iyon kanallarıdır. Kasların uyarılmasından ve kasılmasından sorumludurlar. Bununla beraber, son yıllarda RyR’nin kas-iskelet hastalıklarından, kardiyak aritmilerden, çeşitli kalıtsal hastalıklardan ve santral sinir sistemi ile ilgili nörodejeneratif bozukluklardan sorumlu olduğu gösterilmiştir. Bu derlemede RyR’nin santral sinir sistemi üzerindeki etkilerini inceledik.Öğe Dissociative Symptoms Secondary to Piracetam: A Case Report(2013) Aydın, Adem; Güzel Özdemir, Pınar; Selvi, Yavuz; Uğuz, Faruk; Çetinkaya, NuralayPirasetam nöroloji pratiğinde sık kullanılan gama-ami- nobütirik asit türevi bir ilaçtır. Pirasetamın antitrom- botik, nöroprotektif ve bilişsel işlevleri düzeltici bir özellikleri vardır. Vertigo pirasetamın kullanım endikasyonlarından biridir. Disosiyasyonun etyolojisi tam olarak aydınlatılamamıştır. Yapılan ilaç çalışmalarında ortaya çıkan temel disosiyatif semptom depersonali- zasyondur. Bu yazıda periferik vertigo tanısı alan ve ekleme tedavisi olarak pirasetam eklenmiş ancak kullanımından hemen sonra depersonalizasyon ve derealizasyon gibi disosi- yatif semptomlar gelişen ve pirasetamın kesilmesinden sonra bu şikâyetlerin kaybolduğu bir olgu sunumu yapılmıştır.Öğe Farmakogenetik Yönden Bireyler Arası Farmakokinetik Varyasyonlar(2017) Al, Mevra; Kılıç, Mehmet; Şahin, Ayşe Saide; Soner, Burak CemFarmakogenetik (PGx), genetik varyasyonlar ve bunların bireyler arasında oluşturduğu ilaç yanıtı farklılıkları ile ilgilenir. İlaç metabolizmasından sorumlu enzimlerin keşfi ve bu enzimleri kodlayan DNA dizilimlerinin araştırılması bireysel tedavi stratejilerinin oluşturulmasını sağlar. İlaç metabolizmasından sorumlu sitokrom 2B6, sitokrom 2C9, sitokrom 2C19, sitokrom 2D6, sitokrom 3A4, N-asetil transferaz, dihidropirimidin dehidrogenaz, tiopurin metiltransferaz, 5’-difosfat (UDP)-glukuronoziltransferaz ve katekol-O-metil transferaz enzim polimorfizleri ilacın farmokokinetik özelliğini etkileyerek bireyler arası ilaç yanıtı farklılıklarına neden olabilirler. PGx çalışmaların temelini oluşturan ilk örnekler N- asetil transferaz ve sitokrom 2D6 polimorfizmleridir. İlaç seçiminde ciddi farmakokinetik farklılıklara neden olan enzim polimorfizmlerinin göz önünde bulundurulması tedavi başarısını artırmak ve advers/toksik reaksiyon riskini önlemek açısından önemlidir. Yaklaşık 50 yıl önce temelleri atılan farmakogenetik ile ilgili çalışmalar gen teknolojisinin gelişmesi ile günümüzde daha önemli bir hale gelmiştir. Teknolojik gelişmeler sayesinde hızlanan farmakogenetik çalışmalar ile bireye özgü ilaç seçimi farmakogenetiğin ikinci 50 yılı içerisinde daha fazla gelişme kaydederek önemli bir parametre olacaktır.Öğe Effects of Different Drug Treatments on The Proliferation of Human Ovarian Carcinoma Cell Line Mdah-2774(2018) Ayla, Şule; Bilir, Ayhan; Ertürkoğlu, Şenol; Tanrıverdi, Gamze; Soner, Burak Cem; Sofuoğlu, Kenan; Ghisolfi, Laura; Öktem, GülperiBackground/aim: In this study, the effects of resveratrol as a natural polyphenol compound, gemcitabine as an antimetabolite thathas nucleoside structure analogous to deoxycytidine, and para-aminophenol-derived paracetamol were investigated with single andcombined applications in monolayers of the MDAH-2774 human ovarian cancer cell line.Materials and methods: Drugs were evaluated in cell culture with respect to cell proliferation, cell cytotoxicity (trypan blue dyeexclusion test), synthesis phase of cell cycle, and cell structure in 24, 48, 72, and 96 h.Result: Resveratrol and gemcitabine diminished both cell proliferation and cell cycle synthesis phase indication in monolayer cellcultures (P 0.05). All combination groups showed similar effects that were mainly more effective in respect to single usage of resveratroland gemcitabine in monolayer cell cultures.Conclusion: The effects of gemcitabine, resveratrol, and paracetamol were investigated in monolayers of the MDAH-2774 humanovarian cancer cell line and a decrease in cell number in cell cycle synthesis phase, prevention of cell proliferation, and destruction ofcell structure were observed.Öğe Hipotalamik-hipofizer-adrenal aks üzerine sisplatin ve kurkuminin etkileri(2017) Öz, Mehmet; Demir, Enver Ahmet; Gergerlioğlu, Hasan Serdar; Nurullahoğlu Atalık, Kısmet Esra; Yerlikaya, Fatma HümeyraAmaç: Son yıllarda zerdeçaldaki aktif polifenol olan kurkumininsisplatin içeren kemoterapi rejimlerinde sinerjistik bir role sahip olduğunu gösteren bilgiler artmaktadır. Kurkuminin güvenli bir adjuvan olduğunu göstermek için söz konusu ajanların sistemik etkileşimlerinin araştırılması gerektiğinden bu polifenolünsisplatin uygulanan sıçanlarda hipotalamik-hipofizer-adrenal (HPA) aksa etkilerinin incelemesi amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Toplamda 34 erkek Wistar sıçan kontrol (n7), sisplatin (n10), kurkumin(n7) ve sisplatin kurkumin (n10) olmak üzere dört gruba ayrıldı. Sisplatin ve kurkumin gruplarındaki sıçanlara 5 hafta süresince (sırasıyla) 5 mg/kg/hafta, i.p. sisplatin ve 300 mg/kg/gün, p.o. kurkumin uygulandı. Sisplatin kurkumin grubu aynı dozlarda hem sisplatin hem kurkumin aldı. Kontrol grubuna yalnızca taşıyıcı (fizyolojik salin ve mısır yağı) verildi. Hayvanlar adrenokortikotropik hormon (ACTH) ve kortikosteron (CORT) ölçümleri için kan elde etmek maksadıyla eksanguine edildi. Beyin çıkarıldı ve hipokampal dokuda mineralokortikoid (MR) ve glukokortikoid (GR) reseptörleri belirlendi. Analizler ELISA yöntemiyle gerçekleştirildi.Bulgular: Sisplatin ve kurkumin tedavilerinin araştırılan parametreleri bozmadığını bulduk (p0.05). Ayrıca, kurkumin ve sisplatinin birlikte uygulanmasının kontrollere kıyasla ACTH ve CORT'un plazma konsantrasyonları ile hipokampal MR ve GR seviyelerini değiştirmediğini gözlendi (p0.05).Sonuç: Sonuçlarımıza göre tek başına veya kombine halde sisplatin ve kurkumin tedavisi HPA aksını etkilememektedir.Öğe Geriatrik Ve Non-Geriatrik Yoğun Bakım Hastalarında Kolistin İlişkili Nefrotoksisite: Retrospektif Kohort Çalışması(2018) Bayraktar, Yeşim Şerife; Duman, İpek; Duman, AteşAmaç: Kolistin (kolistimetat sodyum) son yıllarda çoklu ilaç direnci gösteren gram negatif bakterilerin oluşturduğu nozokomiyal enfeksiyonlarıntedavisinde kullanılmaktadır. Kolistin kullanımı sonucu gelişen ciddi advers etkiler arasında nefrotoksisite önemli bir yer tutar. Geriatrikhastalarda kolistin ve nefrotoksisite ilişkisine yönelik çalışmalar kısıtlıdır. Amacımız Yoğun Bakım Ünitesinde Acinetobacter baumanniienfeksiyonu nedeniyle kolistin tedavisi alan geriatrik (65 yaş) ve nongeriatrik (65yaş) hastalar arasında akut böbrek yetmezliği (ABY)gelişimi ile demografik veriler, laboratuvar ve klinik fizyolojik parametreler açısından farklılıkları değerlendirmekti.Gereç ve Yöntem: Hastaların akut fizyoloji ve kronik sağlık değerlendirmesi (APACHE II) skorları, diyabetes mellitus, vücut kitle indeksi(VKİ), yatış süresi ve nedenleri kaydedildi. Başlangıç ve tedavi sırasındaki en yüksek üre, kreatinin, albümin değerleri ile glomerüler filtrasyonhızları (GFR) değerlendirmeye alındı. Nefrotoksisite riski taşıyan ek ajan alıp almadığı da araştırıldı. Akut böbrek yetmezliği kriteri olarakrenal replasman ihtiyacı alındı. Renal replasman tedavisi, vazopresör ilaç kullanımı ve mortalite sıklığı da kaydedildi. Gruplar arasındakiklinik ve laboratuvar verilere ilişkin farklılıklar istatistiksel olarak değerlendirildi. p0,05 anlamlı kabul edildi.Bulgular: Geriatrik hastalarda ABY görülme sıklığı, diyabetes mellitus tanısı, APACHE II skoru, VKİ, başlangıç GFR değerleri ve kolistin sonrasıen düşük GFR değerleri ile en düşük albümin değerleri nongeriatrik hastalara göre anlamlıydı. Gruplar arasında mortalite, hipertansiyon,septik şok, vazopresör kullanımı ve potasyum seviyelerinde fark yoktu.Sonuç: Acinetobacter baumannii enfeksiyonunda kolistin kullanılan geriatrik yoğun bakım hastalarında ABY sık gelişmektedir. Geriatrikhastalarda APACHE II skorlarının, VKİ’lerinin, diyabet, ABY ve renal replasman sıklığının nongeriatrik hastalara oranla daha yüksek olmasınakarşın yaş grupları arasında mortalite farkı yoktur.Öğe Yaşlı sıçanlarda kurkumin takviyesinin kalp dokusunun oksidan/antioksidan durumu üzerine etkileri(2012) Belviranlı, Muaz; Okudan, Nilsel; Nurullahoğlu Atalık, Kısmet EsraAmaç: Çalışmanın amacı kurkumin takviyesinin yaşlı dişi sıçanların kalp dokusunda oksidatif stres ve antioksidan savunma üzerine etkilerini araştırmaktı. Yöntem: Çalışmada 20 aylık 20 dişi Wistar sıçan kontrol ve kurkumin grupları olmak üzere rastgele 2 gruba ayrıldı. Kurkumin grubuna 12 gün boyunca günde 300 mg/kg dozunda kurkumin mısır yağı içerisinde çözülerek oral gavaj yoluyla verildi. Son takviyeden 24 saat sonra anestezi altında kalp dokuları alındı ve alınan örneklerde malondialdehit (MDA), protein karbonil (PC) ve glutatyon (GSH) seviyeleri analiz edildi. Bulgular: Kurkumin takviyesi GSH seviyelerini önemli ölçüde artırmıştır (P<0,05). Bununla birlikte, kurkumin takviyesi istatistiksel olarak anlamlı olamamasına rağmen MDA ve PC seviyelerini azaltmıştır (P>0,05). Sonuç: Kurkumin takviyesi yaşlı dişi sıçanlarda kalp dokusunu oksidatif hasara karşı korur ve antioksidan savunma sistemini güçlendirir.Öğe Karotid endarterektomi geçiren hastalarda kontrolsüz diyabetin statin kullanan ve kullanmayan hastalarda LDL seviyelerine etkisi(2016) Öç, Mehmet; Duman, İpek; Vatansev, Hüsamettin; Şimşek, Murat; Arun, Oğuzhan; Öç, BaharAmaç: Çalışmanın amacı Karotid endarterektomi geçiren hastalarda kontrolsüz diyabetes mellitusun (DM) uzun süreli statin kullanan ve kullanmayan hastalarda Düşük Yoğunluklu Lipoprotein (LDL) seviyelerine etkisini araştırmaktı.Gereç ve yöntem: Ateroskleroz nedeniyle karotid endarterektomi geçiren 40 hastanın ameliyat öncesi LDL seviyeleri retrospektif olarak analiz edildi. Tüm hastalar en az 1 yıldır statin kullanıyordu. HbA1C seviyelerinin % 6,4'den fazla olması kontrolsüz DM kriteri kabul edildi (D). Diğer hastalar diyabet olmayan gruplara alındı (D-). Grup 1: D statin kullanan (n9), grup 2: D- statin kullanan (n10), grup 3: D statin kullanmayan (n8), grup 4: D- statin kullanmayan (n13) hastalardan oluştu. İstatistiksel değerlendirme için Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney testleri kullanıldı. p0,05 anlamlı kabul edildi.Bulgular: Demografik veriler benzerdi. Grup 1, 2, 3 ve 4 için LDL seviyeleri sırasıyla 125,08,7 mg/dl, 95,07,0 mg/dl, 133,510,0 mg/dl, 114,010,2 mg/dl olarak bulundu. ). Statin kullanan ve kullanmayan kontrolsüz diyabet hastalarının LDL seviyeleri diğer gruplardan anlamlı derecede yüksekti (p0,05). Statin kullanan diyabetik hastaların LDL seviyeleri de statin kullanan normal hastalardan daha yüksekti (p0,05). Kontrolsüz diyabet olan hastaların LDL seviyeleri statin kullanan ve kullanmayan gruplarda benzerdi (p0,05). Diyabet olmayan hastaların LDL seviyeleri benzer bulundu (p0,05).Sonuç: Bu çalışma, kontrolsüz diyabeti olan ateroskleroz hastalarının LDL seviyelerinin, statin kullansınlar ya da kullanmasınlar diyabet olmayan ateroskleroz hastalarından daha yüksek olduğunu göstermiştir. İleri çalışmaların kanıtlanmış aterosklerozu olan hasta gruplarında çok merkezli ve yüksek vaka sayılı olarak yapılmasının uygun olacağı görüşündeyiz.Öğe Dana kardiyak veninde bupivakainin etkileri: Endotelin rolü(2019) Karakulak, Oğuz Raşit; Şahin, Ayşe SaideAmaç: Bu in vitro çalışmada uzun etkili ve potent bir lokal anestezik olan bupivakainin endotelli ve endotelsiz dana kardiyak ven düz kası üzerine etkileri araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Dana kardiyak ven halkaları %95 O2 ve %5 CO2 ile gazlandırılan ve sıcaklığı 37C’de sabit tutulan KHS içeren izole organ banyolarına alındı. Uygulanan ajanlara verilen yanıtlar izometrik olarak kaydedildi. Bulgular: Bupivakain (10-8 – 10-4 M) endotelli ve endotelsiz ven halkalarının bazal tonusunu etkilemedi. 5-HT (10-5 M) ile maksimum kasılma cevabı alındıktan uygulanan bupivakain düşük konsantrasyonlarda (10-8 – 10-6 M) kasılma cevaplarını anlamlı olarak azalttı, yüksek konsantrasyonlarda (10-5 – 10-4 M) ise kardiyak ven halkalarında kasılma gözlendi. 10-4 M bupivakain ilavesinden sonra oluşan maksimum kasılma 5-HT ile elde edilen maksimum kasılma cevabına benzerdi. Dokuların L-NAME (10-3 M) ile inkübasyonu bupivakainin düşük konsantrasyonlarında oluşan gevşeme cevaplarını inhibe etti; 10-5 ve 10-4 M bupivakain varlığında ise ven halkalarının kasılma cevapları kontrol5-HT kasılmalarına göre anlamlı olarak yüksekti. İndometazinle (10-5 M) inkübe edilen dokularda 10-8 – 10-6 M aralığında verilen bupivakain, kontrol dokulardakine benzer şekilde, doza bağlı olarak artan gevşeme cevapları oluşturdu. Bupivakainin yüksek dozlarında gözlenen kasılma cevapları ise indometazin varlığında inhibe edildi. Endotelsiz ven halkalarında ise banyoya bupivakain ilavesi (10-8 – 10-6 M) 5-HT’yebağlı maksimum kasılma cevaplarını değiştirmedi. Sonuç: Bulgularımız; dana kardiyak veninde bupivakainin bazal tonusunu etkilemediğini, 5-HT ile önkasılma yapılan dokularda ise gevşeme ve kasılma tarzında bifazik cevap oluşturduğunu endotelden salıverilen NO’in bupivakainin gevşetici etkilerinde, sikloooksijenaz ürünlerinin ise kasıcı etkilerinde rol oynadığını göstermektedir.Öğe Protective effects of Hawthorn (Crataegus oxyacantha) extract against digoxin-induced arrhythmias in rats(2015) Baysal, Tamer; Şahin, Ayşe Saide; Alp, Hayrullah; Soner, Burak CemObjective: Digitalis preparations are commonly used by children and adults with heart diseases worldwide, although excessive doses may cause cardiac effects. The aim of the study is to evaluate the antiarrhythmic effect of Crataegus oxyacantha extract on digoxin-induced arrhythmias in anesthetized Wistar rats. Methods: Control and experimental groups were evaluated for arrhythmias induced by digoxin. Fifteen rats (7 as controls and 8 as the experimental group) were included in the study. The dry fruits of 100 mg Crataegus oxyacantha were extracted by percolation method. Digoxin, at a dose of 40 ?g/kg/min, was infused to form the arrhythmias in all rats. Simultaneously, the extract was infused into the experimental group, while 0.9% NaCl was infused into control group. Electrocardiographic QRS prolongation and arterial blood pressure changes were analyzed.Results: The experimental group lived longer (62.13 2.20 min) than the controls (p0.002). On the other hand, the time to beginning of QRS prolongation did not differ between the two groups (p0.812). Bradycardia was significant in the control group (288.01 10.54 beat/min and p0.01). The maximum QRS duration was observed in the control group during the digoxin and 0.9% NaCl infusion period (53.29 3.99 ms and p0.001). Also, the durations of atrial and ventricular arrhythmias were shorter in the experimental group. However, arterial blood pressure dipping was significant in the experimental group (23.67 10.89 mm Hg and p0.001).Conclusion: Crataegus oxyacantha alcoholic extract produced an antiarrhythmic effect that was induced by digoxin in Wistar rats. However, in the clinical use of this extract, the hypotensive effect should be considered. Also, the alcoholic extract of Crataegus oxyacantha may be an alternative treatment medication for arrhythmias induced by digoxin toxicity in humans.