Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 19 / 19
  • Öğe
    Ocular Surface in Patients with Obstructive Sleep Apnea Syndrome: Evaluation of Clinical Parameters and Impression Cytology
    (Lippincott Williams & Wilkins, 2023) Güneş, İrem; Oltulu, Refik; Oltulu, Pembe; Türk, Nazlı; Yosunkaya, Şebnem
    Purpose:To evaluate the effect of obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) on the ocular surface and conjunctival cytology and the relationship between the findings and disease severity.Methods:One hundred six eyes of 106 patients (77 patients with OSAS and 29 control subjects) were included in the study. Twenty-three patients with an apnea-hypopnea index (AHI) of 5 to 15 were classified as mild OSAS (group 1), 27 patients with an AHI of 15 to 30 were classified as moderate OSAS (group 2), and 27 patients with an AHI >= 30 were classified as severe OSAS (group 3). The following tests were used to evaluate the ocular surface: tear break-up time (TBUT), Schirmer I test, ocular surface disease index (OSDI), and conjunctival impression cytology (CIC). The results obtained from the tests were analyzed and compared between the groups.Results:The mean value of the Schirmer I test was 15.03 +/- 10.16 (1-35) mm in the control group, whereas it was found as 13.39 +/- 8.80 (3-35) mm, 9.85 +/- 7.81 (1-30) mm, and 9.41 +/- 7.53 (2-35) mm in the mild, moderate, and severe OSAS groups, respectively, and the difference between the groups was significant (P=0.002). Although the mean TBUT score was 9.83 +/- 5.03 (3-23) seconds in the control group, it was 11.04 +/- 6.22 (3-20), 6.26 +/- 3.48 (1-16), and 5.44 +/- 3.09 (1-10) in the mild, moderate, and severe OSAS groups, respectively, and the difference between the groups was significant (P<0.001). Although the mean OSDI score was 12.76 +/- 14.84 (range, 0-41.65) in the control group, it was 11.52 +/- 12.95 (range, 0-44.40), 25.06 +/- 19.45 (range, 0-75), and 20.31 +/- 19.87 (range, 0-77.70) in the mild, moderate, and severe OSAS groups, respectively, and the difference between the groups was significant (P=0.015). Although the mean CIC stage was 0.47 +/- 0.60 (0-2) in the control group, it was 0.89 +/- 0.74 (0-2), 1.52 +/- 0.75 (0-3), and 1.83 +/- 0.69 (1-3) in the mild, moderate, and severe OSAS groups, respectively, and the difference between groups was significant (P<0.001).Conclusion:In addition to decreased tear production and TBUT, cytological changes including squamous metaplasia were detected between patients with OSAS and the control group.
  • Öğe
    Anterior lokalizasyonlu miyokard infarktüsünde sağ ventrikül fonksiyonlarının doppler strain eko ile değerlendirilmesi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, 2009) Sönmez, Osman; Gök, Hasan
    Anterior STYMİ de RV bölgesel miyokardiyal fonksiyonlarının güncel ve kapsamlı ekokardiografik görüntüleme yöntemleri kullanılarak değerlendirilmesi (Doku Doppler temelli Strain/Strain Rate Görüntüleme) amaçlanmıştır. Anterior STYMİ de infarktüs sorumlu lezyon ve EF ile RV bölgesel fonksiyonlarının ilişkisi de ayrıntılı şekilde değerlendirilecektir.Gereç ve yöntem: Hastalara ortalama ilk 24 saatinde eko yapıldı. Anterior STYMİ gurubunda 50 hasta, kontrol gurubunda 20 hasta değerlendirildi. Hasta ve kontrol gurupların konvansiyonel eko değerleri birlikte DD temelli RV S/SR değerleri ölçüldü. RV bazal, orta ve apikal bölgelere ayrılarak bu bölgelere ait değerler kaydedildi. LAD; lezyon lokalizasyonuna göre proksimal(N=23) ve orta segment (N=22), seyrine göre Apikali Dönmeyen (Non-wrapped) LAD (N=30), Apikali Dönen (Wrapped) LAD (N=17) şeklinde sınıflandırıldı. Değerler student t testi kullanılarak istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Grupların değerlendirilmesinde Anova ve Kruskal Willis H test kullanıldı. DD temelli RV S/SR değerleri ile EF arasındaki kolerasyon spearman ve pearson kolerasyon testleri ile değerlendirildi.Bulgular: Hastaların demografik verileri arasında fark yoktu. Konvansiyonel parametrelerden LV MPİ, RV MPİ değerleri anlamlı idi.Bu değerlerden LV MPİ LAD orta segment lezyonlarında belirgin olarak yüksekti.Bu ilişki RV MPİ için geçerli değildi. Budeğerler EF ile kolore değildi. DD temelli RV S/SR değerlerinden RV orta (p:0,003, p:0,001 sırasıyla) ve apikal (p:0,0001, p:0,0001 sırasıyla) segmentine ait değerler ile ortalama S/SR (p:0,0001,p:0,0001 sırasıyla) hasta gurubunda kontrol gurubuna göre anlamlı olarak düşüktü. RV bazal segment S/SR değerleri ile RV ait velositelerde kontrol gurubuna göre değişiklik izlenmedi.Sonuç: Anterior STYMİ sonrası erken dönemde RV orta ve apikal segmentlerde subklinik tutulum Strain/Strain Doppler görüntüleme ile gösterimiştir. Bununla birlikte RV MPİ artmakta, RV miyokardiyal performansı bozulmaktadır. LAD orta segment lezyonlarında LV miyokardiyal performansı LAD proksimal lezyonlarına göre daha fazla bozulmaktadır.Anahtar kelimeler: Anterior STYMİ, Strain/Strain rate görüntüleme, Sağ ventrikül fonksiyonları
  • Öğe
    Benign Tracheo-Gastric Fistula: A Case Which Occured 23 Years After Total Laryngopharyngoesophagectomy
    (2014) Metin, Bayram; Arıbaş, Olgun Kadir; İzzet Özgür, Özlük; Apilioğullari, Burhan; Özkan, Emre
    Total özefajektomi ve lerenjektomiden sonra gelişen benign trakeo-yeni-özefagial (Gastrik) fistül nadir fakat yaşamı tehdit eden bir komplikasyondur. Larenjektomili hastalarda trakeo-özefageal fistül ve ses valf protezleri ses oluşturmada larenkse alternatif olarak kullanılırlar. Bizim vakamızda fistül alanında protezin etrafında mide asidine bağlı oluşan erozyon nedeni ile fistül semptomları gelişmiştir.
  • Öğe
    Trakeobronşiyal Yaralanmalara Yaklaşım
    (2014) Altınok, Tamer; Can, Atilla
    Trakeobronşiyal yaralanmalar göreceli olarak daha nadir görülen, ancak tanı konulabilmesi için şüphelenilmesi gereken ve sıklıkla anında müdahale gerektiren durumlardır. Bu durumda ilk yapılması gereken iki önemli amaç vardır; havayolunun stabilizasyonu ve yaralanmanın lokalizasyonu ve genişliğinin belirlenmesidir. Bunlar da sıklıkla yaralanmayı tedavi edebilecek bir cerrah tarafından yapılan fiberoptik bronkoskopi ile mümkün olur. Penetran yaralanmaların çoğu servikal bölgede olur. Künt yaralanmaların çoğu ise distal trakea ve sağ ana bronşda olur ve en iyi sağ posterolateral torakotomi ile yaklaşılır. Yaklaşım şeklinin seçimi ve zamanı ek yaralanmaların varlığı ve trakeobronşiyal yaralanmanın şiddetine bağlıdır. Yaralanmaların çoğu tek tek suturler kullanılarak yapılan basit tekniklerle onarılabilirken bazıları kompleks rekonstruksiyon teknikleri gerektirir. Pulmoner temizliğe dikkat edilmesi yanında anastomotik teknik veya stenozun tesbit edilmesi için takip önemlidir. Özellikle iatrojenik yaralanmalı hastalarda konservatif tedavi yaklaşımları da kabul edilebilir bir yaklaşım seçeneği olmaktadır.
  • Öğe
    Trakeobronşial amiloidoz
    (2015) Demirbaş, Soner; Kutlu, Orkide; Abdullah , Sakin
    Sistemik tutulum olmadan lokalize pulmoner amiloidozis; nodüler parankimal opasiteler, diffüz parankimal opasiteler veya trakeobronşial amiloidozis (TBA) şeklinde görülebilmektedir. TBA daha ziyade erkeklerde, 5 veya 6. dekatta görülen bir durum olup, trakeobronşial ağaçtaki bening lezyonların %1 kadarıdır. TBA, immun globulin hafif zincirden oluşan amiloid materyelin submukozal plaklar ve/veya polipoid tümorler şeklinde birikimi ile karakterizedir ve ilerleyici hastalık sonucu hava yolu obstrüksiyonuna yol açabilir. Tedavide başlıca lazer eksiyonu olmak üzere tekrarlayan eksizyonel tedaviler açık cerrahiye tercih edilmektedir. Bu yazımızda lokalize TBA tanısı alan bir erkek olgu nadir görülmesi sebebi ile sunuldu.
  • Öğe
    Parabronchial Diverticulum of Esophagus: Report of a Case
    (2015) Altuntaş, Bayram; Uyanıkoğlu, Ahmet; Ceran, Sami; Sunam, Güven Sadi; Metin, Bayram
    Parabronşiyal ya da midözefagiyal divertiküller, özefagusun orta kesiminin periözefagiyal alana doğru kese şeklinde büyümesi sonucu ortaya çıkar. Bu büyüme genellikle mediastinel inflamasyona sekonder olarak oluşur. Biz, midözefagiyal divertikülü olan yirmibir yaşında erkek hastayı sunuyoruz. Literatür bilgileri eşliğinde bu özefagiyal patolojiyi tartışmayı amaçladık.
  • Öğe
    Konjenital Lober Amfizemi Taklit Eden Yabancı Cisim Aspirasyonu
    (2012) Pekcan, Sevgi; Uygun, Hasibe; Göktürk, Bahar; Altınok, Tamer; Reisli, İsmail; Artaç, Hasibe
    Giriş: Konjenital lober amfizem (KLA), süt çocuğunda solunum yetmezliğine yol açan nadir akciğer gelişim malformasyonlarındandır. Hastalar, sıklıkla yaşamın ilk 6 ayında tekrarlayan solunum sıkıntısıyla başvururlar. Yabancı cisim aspirasyonu (YCA), çocukluk çağında morbidite ve mortalitenin önemli bir sebebidir. Tekrarlayan alt solunum yolu infeksiyonu hikayesi olan ve tedaviye cevap vermeyen hastalarda YCA akla gelmelidir. Olgu Sunumu: KLAi taklit eden uzun süreli solunum şikayeti olan ve radyolojik bulguları 11 aydır havalanma farkı şeklinde sebat eden 16 aylık YCA olgusu sunuldu. Tartışma: Yabancı cismin akut ve kronik dönemdeki radyolojik bulgusu her iki akciğer arasında havalanma farkı olabilir ve bu bulgu küçük çocuklarda bazen KLAi düşündürebilir. (Gün cel Pediatri 2012; 10: 70-3)
  • Öğe
    Bilateral pnömotoraksın eşlik ettiği travmatik pnömomediastinum: Olgu sunumu
    (2014) Apilioğulları, Burhan; Kuru, Murat; Ceran, Sami
    Mediastende hava bulunması Pnömomediastinum olarak tanımlanmaktadır. Şiddetli künt toraks travmalarından sonra % 10 oranında pnömomediastinum görüldüğü bildirilmiştir. Bu tablo kendiliğinden oluşabileceği gibi, travmatik olarak da oluşabilmektedir. Kendiliğinden oluşan ve spontan pnömomediastinum olarak da ifade edilen şekli, genellikle genç erkeklerde ve nadir görülür. Travmatik pnömomediastinum ise, genellikle toraks travmaları ve servikal travmalar sonucunda herkesde görülebilmektedir. Kliniği değişkenlik gösteren pnömomediastinumun tanısında göğüs ağrısı, nefes darlığı ve sub- kutan amfizem semptomlarının üçünün olması önemlidir. Biz toraks travması neticesinde bilateral pnömotoraksın eşlik ettiği pnömomediastinumlu bir hasta sunuyoruz.
  • Öğe
    An Anterior Primary Myxoid Liposarcoma Case
    (2015) Kurtipek, Ercan; Esme, Hıdır; Bekçi, Taha Tahir; Yeşildağ, Mihrican; Apilioğulları, Burhan
    Liposarkomalar (LPS) mezenkimal neoplazmalar arasında tüm sarkomların yaklaşık olarak %15'ini ve primer mediastinal tümörlerinde %6'sını oluşturmaktadırlar. Liposarkomalar genellikle alt extremite ve retroperitoneumda bulunurlar, ayrıca abdomen, vulva ve kalça bölgesinde de raporlanmıştır. Bununla birlikte anterior medi- astende primer liposarkom vakaları oldukça seyrek olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz buradaki mevcut makalemizde anterior mediastende yerleşmiş hızla ilerleyen ve metastazlarla seyreden primer miksoid liposarkoma olgusunu sunduk.
  • Öğe
    Konjenital lobar amfizemi taklit eden konjenital segmenter amfizem olgusu
    (2014) Apilioğulları, Burhan; Esme, Hıdır; Düzgün, Nuri; Dumanlı, Ahmet
    Konjenital lobar amfizem, akciğerin etkilenen lobunun aşırı distansiyonu ve hava hapsi ile karakterize, infantil respiratuar distres sendromunun nadir görülen nedenlerinden biridir. Operasyon öncesi akciğer radyografisi ve akciğer bilgisayarlı tomografisi ile kon- jenital lobar amfizem tanısı konan ancak operasyon sırasında segmenter düzeyde tutulum tespit edildiği için segmenter rezeksiyon yapılan ve başarılı sonuç alınan bir olgumuzu sunuyoruz.
  • Öğe
    Unusual location of hydatid cyst: Thoracic outlet
    (2015) Altuntaş, Bayram; Ceran, Sami; Şener, Ebru
    Kist hidatik, sestodların neden olduğu infeksiyöz bir hastalıktır. En sık tutulan organlar karaciğer ve akciğerdir (sırasıyla %70 ve %25). Diğer organlar %10dan daha az etkilenir. Dalak, böbrekler, safra yolları, mezenter, kalp, beyin, vertebral kolon, yumurtalıklar, pankreas, safra kesesi, troid bezi, meme ve kas-iskelet sistemi veya yumuşak doku daha az tutulur. Bu yazıda, histopatolojik olarak ispatlanan, sağ torasik outlet bölgesinde kist hidatiği olan 49 yaşında bir kadın hasta sunuldu. Bilgilerimize göre, torasik outlette çevre dokulara yayılmayan bir kist hidatik daha önce sunulmamıştır.
  • Öğe
    Hiperhidrozis tedavisi
    (2014) Apilioğulları, Burhan; Bilgiç, Özlem
    Hiperhidrozis, patolojik kabul edilebilecek kadar ciddi, lokalize veya genel, aşırı terleme ile karakterize bir durumdur. Bu durum ha- yatın sosyal ve mesleki kalitesi üzerinde olumsuz etki eden önemli bir stres kaynağı olabilir. Eller, koltuk altı, ayaklar ve yüzü etkileyen primer hiperhidrozisin tedavisi hakkında tartışmalar mevcuttur. Cerrahi olmayan tedavi, topikal ilaçlar, iyontoforez ve sistemik anti- kolinerjikleri içerir. Son zamanlarda, intradermal botulinum toksini kullanımı popülarite kazanmıştır. Günümüzde, torasik sempatik cerrahi uygulaması primer hiperhidrozisli hastalar için altın standarttır.
  • Öğe
    Nörojenik tümörü taklit eden nadir bir özofagus duplikasyon kisti: Olgu sunumu
    (2012) Döngel, İsa; Bayram, Mehmet; Metin, Bayram; Ceran, Sami; Sunam, Güven Sadi
    Gastrointestinal sistem (GİS) kaynaklı duplikasyon kisti, nadir görülen konjenital lezyonlardır. Gastrointestinal sistemin anormal kanalizasyonu sonucu oluşurlar. GİS boyunca herhangi bir yerde görülebilirler, fakat en sık sağ posterior mediastene yerleşirler. Tesadüfen çekilen PA akciğer grafisinde patoloji saptanan bayan hasta kliniğimize 20 yaşındaki yönlendirildi. Sağda ekstrapulmoner yerleşimli paravertebral bölgede, azygoözefageal resese uzanan kistik yapıdaki lezyon sağ torakotomi ile çıkarıldı. Histopatolojik tanısı özofagus duplikasyon kisti olarak raporlandı. Eşlik eden başka bir patoloji mevcut değildi. Bu çalışmada paravertebral yerleşimli kistik lezyonların ayırıcı tanısının yapılabilmesi ve literatür bilgileri eşliğinde duplikasyon kistinin değerlendirilmesi amaçlandı.
  • Öğe
    Congenital Emphysema As a Rare Etiology of Scoliosis
    (2015) Metin, Bayram; Arıbaş, Olgun Kadir; Özkan, Emre; Apilioğullari, Burhan
    Doğumsal amfizem, yenidoğanlarda ilgili akciğer alanının hiperinflasyonu, amfizematöz akciğer alanının çevredeki normal akciğer dokusuna basısı ve mediastinal kayma ile karakterizedir. Skolyoz ise vertebraların yana doğru eğrildiği bir durumdur. Skolyoza neden olan birçok etken olmasına rağmen, bildiğimiz kadarıyla literatürde amfizeme sekonder gelişen skolyoz bildirilmemiştir. Bu yazıda, doğumsal pulmoner amfizeme bağlı geliştiğini düşündüğümüz bir skolyoz olgusu sunuldu.
  • Öğe
    Complete right main bronchus rupture in a child: Report of a case
    (2015) Bayram, Altuntaş; Ceran, Sami; Güven, Sunam Sadi; Cinici, Özkan
    Ana bronş rüptürü ile sonuçlanan künt göğüs travmaları oldukça nadirdir ve muhtemelen yüksek bir hastane öncesi mortaliteye sahiptir.. Bu yaralanmalar, solunum zorluğu ve eşlik eden yaralanmalardan dolayı yüksek oranda mortaliteye sahiptir. Altı yaşında erkek çocuğu, künt toraks travmasından dolayı kliniğimize kabul edildi. Başka bir merkezde sağ pnömotoraks nedeniyle tüp torakostomi uygulanan hasta yetersiz akciğer ekspansiyonu nedeniyle kliniğimize refere edilmiş. Fizik muayenede orta düzeyde interkostal retraksiyon, taşipne ve siyanoz mevcuttu. Geliş anındaki direkt akciğer grafisinde sağda total pnömotoraks vardı ve hilus inferiora yer değiştirmişti. Hastaya rijid bronkoskopi yapıldı ve sağ ana bronşta total rüptür görüldü. Hastaya sleeve üst lobektomi yapıldı. Bronş rüptürlerinde erken tanı ve tedavinin önemini vurgulamayı amaçladık.
  • Öğe
    Evaluation of the Demographical and Clinical Characteristics of the Children with Foreign Body Aspiration: A Single Center Experience
    (2015) Pekcan, Sevgi; Göktürk, Bahar; Güner, Şükrü Nail; Altınok, Tamer; Energin, Vesile Meltem
    Amaç: Yabancı cisim aspirasyonu tespit edilen çocukların, demografik ve klinik özelliklerinin belirlenmesi, ebeveyn eğitim düzeyleri ve gelir seviyesi ile olan ilişkilerinin değerlendirilmesi planlanmıştır. Yöntemler: Çalışmamızda, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Göğüs Hastalıkları bölümüne aspirasyon nedeniyle başvuran ve yabancı cisim çıkartılan 17 hasta çocuğun retrospektif verileri ile aynı yaş ve cinsiyet dağılımına uyan 60 sağlıklı çocuğun demografik özellikleri değerlendirildi. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 14,94,8 ay olup, hastalardan 9'u (%53) erkekti. En sık başvuru şikayeti ani başlayan öksürük (%76,5) ve hışıltı (%64,7) iken, çekirdek (%47) en sık tespit edilen yabancı cisim oldu. Radyolojik incelemede en sık bulgu havalanma farkı (%76,5) iken, cisimler en sık sağ ana bronştan (%47) çıkarıldı. Hasta grubunda bir evde 5 ve üstünde kişi yaşama yüzdesi %76,5 iken, kontrol grubunda %46,6 idi (p0,008). Hasta grubunun gelir düzeyi kontrol grubuna göre belirgin olarak düşüktü (p0,02). Lise ve/veya üniversite eğitimi almamış anne oranı (%94,1), kontrol grubundaki annelere oranla (%63,3) daha yüksekti (p0,03). Sonuç: Bir çocukta ani başlayan öksürük ve hışıltı geliştiği durumlarda yabancı cisim aspirayonu akla gelmelidir. Düşük gelir, kalabalık aile ortamı ve annenin düşük eğitim düzeyi yabancı cisim aspirasyonu açısından önemli risk faktörleri arasında değerlendirilmelidir
  • Öğe
    Nötral baş pozisyonunda karotis arter palpasyonu yardımıyla internal jugular ven kanülasyonunun başarı oranı
    (2013) Apilioğulları, Burhan; Özbek, Seda; Kozanhan, Betül; Gündüz, Ergün; Altınay, Emine; Cebeci, Zübeyir; Sizer, Çiğdem; Saltalı, Ali Özgül; Çelik, Derya; Çelik, Jale Bengi
    Amaç: İnternal jugular ven (İJV) kanülasyonu bazı klinik durumlarda baş nötral pozisyonda tutularak yapılmalıdır. Ancak bu pozisyonda hangi anatomik işaretleme noktasının kullanılması gerektiği açık değildir. Bu çalışmanın amacı baş nötral pozisyonda iken karotis arter (KA) palpasyonu kullanılarak yapılan sağ İJV kanülasyonunun başarı oranlarını araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Bu prospektif randomize çalışma iki aşamada dizayn edildi. Birinci aşama: Birbirini takip eden 30 servikal bilgisayarlı tomografi görüntüsü çalışma öncesi sağ İJV ve KA arasındaki ilişkiyi belirlemek için incelendi. İkinci aşama: Sağ İJV kanülasyonu yapılması planlanan toplam 150 hasta çalışmaya alındı. Hastaların başı nötral pozisyonda tutuldu. Genel anestezi altında trendelenburg pozisyonu ve soluk sonu pozitif basınç uygulandı. Sağ İJV kanülasyonu 10 farklı klinisyen tarafından KA palpasyonu işaret noktası alınarak, iğneye medial yada laterale açı verilmeksizin uygulandı. Öncelikli hedefimiz iğne ile ilk üç girişimde sağ İJV ulaşabilme başarı oranlarının belirlenmesi idi. Bulgular: İğnenin toplam üç girişimde sağ İJV'ye ulaşma oranı %96,7 idi. Klinisyenler arasında başarı oranları açısından istatistiksel fark yoktu. Hastaların hiçbirinde KA delinmedi. Sonuç: Başın nötral pozisyonda tutulduğu hastalarda sağ İJV kanülasyonu için yüksek başarı oranlarından dolayı KA işaret noktası olarak etkili bir şekilde kullanılabilir.
  • Öğe
    Akciğer iskemi reperfüzyonunun tetiklediği böbrek hasarında karnosol ön koşullaması
    (2014) Apilioğulları, Burhan; Keşli, Recep; Esme, Hıdır; Yüceaktaş, Ali; Yoldaş, Banu
    Amaç: Bu deneysel çalışmada, akciğer iskemi/reperfüzyonu (İ/R) ile indüklenen böbrek hasarı üzerine karnosolun koruyucu etkisi araştırıldı.Çalışma planı: Yirmi dört Yeni Zelanda beyaz tavşanı üç gruba randomize edildi. Grup IR; akciğer İ/R grubu (60 dk. iskemi-60 dakika reperfüzyon), grup CIR; akciğer İ/R'si öncesi karnasol bolus enjeksiyonu ve grup S; plasebo grubu (pulmoner hilus klemplenmedi). Böbrek dokusu miyeloperoksidaz (MPO) ve interselüler adezyon molekülü -1 (ICAM-1) düzeyleri değerlendirildi.Bul gu lar: Böbrek dokusu MPO ve ICAM-1 düzeyleri grup IR'de, grup CIR ve grup S ile karşılaştırıldığında, anlamlı olarak daha yüksek idi (sırasıyla, p0.021 ve p0.0001). Grup CIR ve grup S arasında ise ölçülen parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi.So nuç: Çalışma sonuçlarımız akciğer İ/R'sine bağlı böbrek hasarında aktif nötrofil sekestrasyonu ile ilişkili MPO ve ICAM-1 düzeylerinin arttığını ve karnosolun bu hasarda koruyucu etkisi olabileceğini göstermektedir
  • Öğe
    The effects of ankaferd blood stopper on DNA damage and enzymes with paranchymal damaged rabbits
    (2017) Metin, Bayram; Menevşe, Esma; Sivrikaya, Abdullah; Altınok, Tamer; Arıkoğlu, Hilal
    Ankaferd blood stopper (ABS) is a medical product that is used in several injuries, dental operations, prevention of minor or major bleeding after spontaneous or surgerical operations and have anti-microbial, anti-inflamatory, anti-thrombin, anti-platelet, anti-atherosclerotic, anti-oxidants effects. The present study is aimed to evaluate the effects of ABS on 8-hydroxy-2?-deoxyguanosine (8-OHdG), superoxide dismutase (SOD), myeloperoxidase (MPO) levels over pleural adhesions in rabbits with pulmonary parenchymal damage.16 New Zelland species rabbits were divided in two groups such as control (n7) and study group (n7). One rabbit in each group died during anesthesia. In both groups, we performed wedge resections in equal size to the left lower lobes of all rabbits. No interventions were made on control group, whereas 5 puff’s (1 cc) ABS was performed to the resection area at study group. Tube thoracostomy that performed both groups were terminated postoperatively at 6th hour after drainage and air leakages follow up. Rabbits were sacrificed with anesthetics at postoperative 8th day. Lung tissues were collected for analyzing of 8-OHdG, SOD, MPO. The 8-OHdG levels were respectively 2.010.39 ng/ml in control group and, 0.380.12 ng/ml in study. The differences between study and control group were statistically important group (p0.001). SOD and MPO levels did not show any statistically importance in the groups. As a conclusion, we can say that oxidative DNA damage prevented by ABS.