Yazar "Doğan, Metin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Böbrek taşı olan ve olmayan hastaların idrar kültürlerinde üreyen etkenler ve antibiyotik duyarlılıkları(2015) Balasar, Mehmet; Kandemir, Abdülkadir; Doğan, Metin; Ünlü, Mahmud Zahid; Pişkin, Mehmet MesutAmaç: Bu çalışmada, üroloji polikliniğine idrar yolu infeksiyon semptomları ile başvuran, görüntüleme tetkiklerinde böbrek taşı tespit edilen ve edilmeyen hasta gruplarının idrar kültürlerinde üreyen etken ve antibiyogram duyarlılık sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Kasım 2010 - Haziran 2013 tarihleri arasında üroloji polikliniğine idrar yolu infeksiyon semptomları ile başvuran 15-50 yaş arası hastalardan alınan idrar örnekleri Merkez Mikrobiyoloji Laboratuarında mikrobiyolojik açıdan değerlendirildi. Laboratuar bilgi sistemi veritabanından tarama yapılarak idrar kültürlerinde 105 koloni üzerinde bakteri üremesi olan hastaların idrar örnekleri çalışmaya dâhil edildi. Hastalar böbrek taşı olan (Grup I) ve olmayan (Grup II) olarak 2 gruba ayrıldı. Mikroorganizmaların tanımlanması ve antibiyotik duyarlılıkları tam otomatik cihaz ile yapıldı. Bulgular: Çalışmaya toplam 2882 hastanın idrar kültür sonuçları dâhil edildi. İdrar kültürlerinin 441 (%15.3)inde 105 koloni üzerinde bakteri üremesi tespit edildi. Bunların 119 (%27)u Grup I, 322 (%73)si Grup IIye ait sonuçlar idi. Grup Ideki hastalarda Acinetobacter spp. ve Enterobacter spp., Grup IIdeki hastalarda E. coli. ve Klebsiella spp. mikroorganizmalar daha yüksek oranda izole edilmiş olup istatistiki olarak anlamlı bulunmuştur. Enterokok türü mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılık oranlarının karşılaştırılmasında ise Grup I hastalarda, direnç oranlarındaki yükseklik siprofloksasin ve gentamisin için istatistikî olarak anlamlı bulunmuştur. Enterobactericeae türü mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılık oranlarındaki farklılık istatistikî olarak anlamlı bulunmamıştır. İzole edilen diğer mikroorganizmaların sayısı yeterli olmadığından antibiyotik duyarlılık oranları karşılaştırılmamıştır. Sonuç: Acinetobacter gibi dirençli infeksiyon etkeni mikroorganizmaların böbrek taşı olan hastalarda daha yüksek oranda izole edildiği gözlenmiş olup, tedavi öncesinde ve tamamlanmasından sonra mikroorganizmaların tespit edilmesi ve duyarlılık testlerinin değerlendirilmesi için idrar kültürleri yapılmalıdır.Öğe Çeşitli Klinik Örneklerden İzole Edilen Acınetobacter Türlerinin Kolistin, Tigesiklin ve Diğer Antibiyotiklere Karşı Direnç Profillerinin Araştırılması(2014) Doğan, Metin; Feyzioğlu, Bahadır; Baykan, MahmutAcinetobacter türleri antibiyotiklere karşı direnç geliştirebilmeleri ve hastane ortamında uzun süre canlı kalabilmeleri nedeniyle önemli nozo- komiyal patojenler arasında yer almaktadırlar. Bu çalışmada, hastanemiz kliniklerinde yatan hastaların çeşitli klinik örneklerinden izole edilen Acinetobacter spp. izolatlarının çeşitli antimikrobiyal ilaçlara karşı direnç seyirleri araştırılmıştır. Haziran 2011-Aralık 2013 tarihleri arasında; 540 (% 36.1) bronşiyal lavaj sıvısı, 290 (% 19.3) kan, 174 (% 11.6) yara yeri, 156 (% 10.4) trakeal aspirat, 109 (% 7.3) boğaz, 81 (% 5.4) idrar, 52 (% 3.5) balgam ve 96 (% 6.4) diğer örnekler (kateter ucu, torasentez sıvısı, beyin omurilik sıvısı, plevra sıvısı, periton sıvısı) olmak üzere çeşitli klinik örneklerden izole edilen toplam 1,498 Acinetobacter izolatı çalışmaya alınmıştır. Örneklerin 992si (% 66.2) yoğun bakım ünitelerinden, 506sı (% 33.8) çeşitli kliniklerden gönderilmiş olup poliklinik hastalarına ait örnek içermemektedir. Klinik izolatların tanımlanması ve antibiyotik duyarlılıkları konvansiyonel yöntemler ve otomatize sistem (VITEK 2, BioMerieux, Fransa) ile yapılmıştır. İzolatların 1,462si (% 97.6) Acinetobacter baumannii, yedisi (% 0.5) Acinetobacter lwoff ii, ikisi (% 0.1) Acinetobacter haemolyticus, 27si (% 1.8) Acinetobacter spp. olarak tanımlanmıştır. İzolatların direnç seyirlerine bakıldığında; tüm antibiyotiklerde yıllar içinde direnç artışı gözlenirken, amikasin (% 67.5) ve gentamisin (% 68.6) direncinde azalma eğilimi gözlenmiş, sef tazidim direncinde ise oransal bir değişiklik olmamıştır. Tüm yıl- larda en düşük direnç kolistin (% 1.4) ve tigesiklin (% 6.9) için gözlenmiş olup, en etkisiz olanlar ise sef tazidim (% 93.4), piperasilin-tazobaktam (% 93.2), siprof loksasin (% 93.2), meropenem (% 91.6), ampisilin-sulbaktam (% 91.4), imipenem (% 91.3), sef epim (% 91.1) ve levof loksasindir (% 90.9). Amikasin (% 67.5) ve gentamisin (% 68.6) için nispeten daha düşük direnç oranlarına rastlanılmıştır. Bu çalışmada, karbapenemler dahil tüm beta-laktam grubu antibiyotiklere ve kinolon grubu antibiyotiklere karşı yüksek düzeyde direnç olduğu; önemli bir tedavi seçeneği olan karbapenemlere direnç artışının devam ettiği; en etkili antimikrobik tedavinin sırasıyla kolistin ve tigesiklin olmasının yanısıra, amikasin ve gentamisine nispeten daha düşük direnç oranları gözlenmesi nedeniyle bu antimikrobiyallerin de ampirik tedavide yer alabileceği kanaatine varılmıştır.Öğe Çeşitli klinik örneklerden izole edilen anaerop bakterilerin tanımlanması ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi(2008) Doğan, Metin; Baysal, BülentBu çalışma anaerobik infeksiyondan şüphelenilen hastaların çeşitli kliniklerden alınan materyallerinden izole edilen anaerop bakterilerin tanımlanması ve bazı antibiyotiklerin duyarlılık oranlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.Gereç ve yöntem: 2007 yılında Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi, Merkez Mikrobiyoloji Laboratuvarında, 100 klinik örnek anaerop bakteri izolasyonu için incelendi. Örnekler, %5 defibrine koyun kanı ilave edilmiş Scheadler agar, Wilkins Chalgren agar ve kıymalı buyona ekildi. Kan örnekleri Bactec Plus Anaerobic F şişelerine inoküle edildi ve firmanin otomatize sisteminde inkübe edildi.İzole edilen anaerobik bakteriler, konvansiyonel yöntemler, API 20 A paneli ve An-Ident Discs testleri kullanılarak identifiye edildi. Penicillin G, klindamisin, sefoksitin, metronidazol, piperasilin/tazobaktam ve imipenem duyarlılıkları her bir izolat için E test metodu ile belirlendi.Bulgular: 14 klinik örnekten 22 anaerop bakteri izole edilmiştir, 10 izolat Bacteroides grubundan, 7 izolat Peptostreptococcus grubundan ve beş izolat da diğer gruplardan idi. En yüksek direnç oranı penisiline karşı (%41) bulunurken, klindamisin, sefoksitin, metronidazol, piperasilin/tazobaktam ve imipenem duyarlılık oranları ise sırası ile %82, %95, %91, %100 ve %100 olarak bulunmuştur.Sonuç: Çalışmamızda yüksek oranda penisilin direnci görüldüğünden empirik tedavide penisilin tercih edilmemelidir. Metronidazol ve sefoksitin empirik tedavide tercih edilebilir, ama antibiyotik duyarlılık deneylerinin yapılması daha faydalı olacaktır. İmipenem ve piperasilin/ tazobaktama direnç gözlemlenmemiştir, bu yüzden, bu antibiyotiklerin dirençli suşlar için saklanmasında fayda vardır.Öğe Çocukların idrar örneklerinden izole edilen bakteriler ve antibiyotik duyarlılıkları(2013) Doğan, Metin; Aydemir, Özlem; Feyzioğlu, Bahadır; Baykan, MahmutBu çalışmada 0-16 yaş grubu çocuklarda idrar örneklerinden izole edilen bakterilerin tanımlanması ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Temmuz 2008- Ekim 2012 yılları arasında hastanemize başvuran ve idrar yolu infeksiyonu olabileceği düşünülen, 2,983 hastanın idrar örnekleri, kültür ve antibiyogramlarının değerlendirilmesi amacıyla çalışmaya alınmıştır. Tüm idrar örnekleri kanlı agar ve eozin metilen mavisi (EMB) agara ekilmiştir. Üreme olan bakterilerin tanımlaması konvansiyonel yöntemlerle yapılmıştır. Antibiyotik duyarlılıkları disk difüzyon yöntemi ile test edilmiştir. Toplam 2,983 idrar örneğinin 337’sinde (% 11.3) üreme gözlenmiştir. En sık izole edilen bakteri Escherichia coli (% 64.4) olmuştur. Bunu sırası ile Enterococcus spp. (% 15.7), Proteus spp. (% 7.1), Klebsiella spp. (% 5.3), Enterobacter spp. (% 5.9) ve koagülaz negatif stafilokok (KNS) (% 1.5) takip etmiştir. E.coli, Proteus spp., Klebsiella spp., Enterobacter spp. suşlarının tümü amikasin, gentamisin ve imipeneme karşı duyarlı iken, ampisilin (% 69.5) ve trimetoprim/sülfametoksazole (% 79.6) duyarlılığın en düşük olduğu gözlenmiştir. Enterococcus spp. suşlarının (n:53) tümü linezolid ve vankomisine duyarlı bulunmuş, direnç oranları nitrofurantoine % 7.6, penisiline % 17, eritromisine % 28.3 olarak saptanmıştır. Hastanemizin hasta populasyonunda, antibiyotik duyarlılık oranları diğer çalışmalara göre yüksek olmasına rağmen, dar spektrumlu antibiyotik seçimi ve direnç gelişimini engellemek açısından kültür ve antibiyogram yapılmasının yararlı olabileceği unutulmamalıdır.Öğe Kanser hastası çocuklarda bağırsak paraziti enfeksiyonlarının değerlendirilmesi(2013) Durak, Fatih; Doğan, Metin; Atambay, Metin; Özgen, Ünsal; Özen, MetehanAmaç: Bu çalışmada sağlıklı, kanserli ve kanser tedavisi sonrası hayatta kalan çocuklardaki bağırsak parazitlerinin prevalansını ve cinsini tespit edilmesi, ayrıca nötropenik dönemde parazitlerin insidansı ve cinsinde değişikliğin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Çalışmada üç farklı hasta grubu oluşturulmuştur. Birinci grup hematolojik maligniteli veya solid tümörlü yoğun kemoterapi alan ve mutlak nötrofil sayısı 1000/mm3’ün altında olan immün yetmezlikli seksen hastadan oluşurken, ikinci grup hematolojik maligniteli veya solid tümörlü mutlak nötrofil sayısı normal ve ayaktan idame kemoterapi alan seksen beş hastadan, üçüncü grup ise çeşitli sebepler nedeni ile pediatri hematoloji polikliniğine başvurmuş immün yetmezliği olmayan ve kronik immün baskılayıcı tedavi almamış yüz yetmiş iki hastadan oluşmuştur. Hastalardan üç gün üst üste dışkıda parazit incelemesi yapılmıştır. Bulgular: Birinci gruba dahil edilen hastalarda parazit prevalansı diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Çalışmaya alınan bütün gruplarda en sık rastlanan parazit Giardia intestinalis olmuştur. Mutlak nötrofil sayısı 1000/mm3’ün altında olan hastalarda parazit varlığı, mutlak nötrofil sayısı 1000/mm3’ün üzerinde olan hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek tespit edilmiştir. Sonuç: İmmün yetmezlikli hastalarda bağırsak paraziti prevalansının diğer gruplara göre yüksek bulunmuştur. Bu tür hastalarda enfeksiyon bulguları olduğunda, parazitik enfeksiyon olasılığının gözardı edilmemesi gerektiği kanaatine varılmıştır.Öğe Konya İlinde Klinik Örneklerden İzole Edilen Mycobacterium tuberculosis Kompleks Suşlarının BirinciSeçenek Anti-tüberküloz İlaçlara Direnç Oranları(2016) Taşbent, Fatma Esenkaya; Doğan, MetinAmaç: Bu çalışmada, 2014 ve 2015 yılını içeren iki yıllık süreçte, laboratuvarımızda izole edilen Mycobacterium tuberculosis kompleks izolatlarının birinci seçenek antitüberküloz ilaçlara duyarlılıklarının retrospektif olarak araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Tüberküloz ön tanısı ile gönderilen şüpheli örnekler Ehrlich-Ziehl-Neelsen yöntemi ile boyanarak, mikroskobik olarak değerlendirilmiş, Löwenstein-Jensen besiyeri ve otomatize kültür sistemine (Mycolor TK, Salubris A.Ş., İstanbul) ekimleri yapılmıştır. Üreme görülen kültür tüplerinde Mycobacterium tuberculosis kompleks tanımlaması ve streptomisin, izoniazid, rifampisin, etambutol duyarlılıkları çalışılmıştır. Bulgular: Çalışmaya laboratuvara gönderilen 5406 klinik örnekten, Mycobacterium tuberculosis kompleks izole edilmiş 266 suş dâhil edilmiştir. Her hasta için tek bir suş çalışmaya alınmıştır. Streptomisin, izoniazid, rifampisin ve etambutole toplam direnç oranları sırasıyla %4.5, %6.4, %9 ve %4.5 olarak bulunmuştur. Hastaların %83.1'i tüm antibiyotiklere duyarlı olup, antimikobakteriyel ilaçlar içinde en yüksek direnç rifampisin için saptanmıştır. Çok ilaca direnç oranı ise %2.6 olarak bulunmuştur. Çalışmada ayrıca Ehrlich-ZiehlNeelsen boyama yöntemi ile otomatize kültür sistemi sonuçları karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Sonuç: Tüberkülozda direnç paternlerinin izlenmesi, uygulanacak tedavi protokollerinin belirlenmesinde önemli olduğu gibi uzun vadede direnç gelişiminin önlenmesinde de yararlı olacaktır.Öğe Listeria monocytogenesin etken olduğu bir menenjit ve bakteriyemi olgusu(2014) Doğan, Metin; Esenkaya Taşbent, Fatma; Feyzioğlu, Bahadır; Baykan, MahmutListeria monocytogenes genelde zoonotik inf eksiyon etkenidir. Yaşlı ve bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda önemli bir patojen olup, sağlıklı kişilerde çok nadir görülmektedir. Foliküler lenf oma ve kronik böbrek yetmezliği tanısı ile takip edilen 61 yaşındaki kadın hasta bilinç değişikliği ve ateş nedeniyle hastaneye yatırılmıştır. Hastanın fizik muayenesinde meninjiyal irritasyon bulguları saptanmıştır. Yapılan lomber ponksiyonda, beyin omurilik sıvısının (BOS) bulanık olduğu gözlenmiştir. BOS yaymasında, polimorfonükleer lökosit hakimiyeti olan bol lökosit görülmüş, mikroorganizma görülmemiştir. Hastanın hastaneye yatışından dört gün sonra kan ve BOS kültürlerinin her ikisinde de katalaz pozitif , oksidaz negatif, kokobasil görünümünde gram pozitif bakteri üremesi olmuştur. İzolatlar konvansiyonel yöntemlerle ve otomatize sistem ile L.monocytogenes olarak tanımlanmış ve disk difüzyon metodu ile yapılan duyarlılık çalışmasında, çalışılan tüm antibiyotiklere duyarlı oldukları gözlenmiştir. Ampirik olarak başlanan meropenem tedavisi, bakterinin duyarlı olduğu ampisilin ile değiştirilmiştir. Tekrarlanan kültürlerde üreme olmayan hasta şifa ile taburcu edilmiştir. L.monocytogenesin, özellikle immün sistemi baskılanmış hastalarda menenjit ve bakteriyemi etkeni olabileceğinin akılda tutulması gerekliliğinin vurgulanması amacıyla bu olgu sunulmuştur.Öğe On yıllık dönemde S.aureus suşlarının antibiyotik direnç durumundaki değişim(2014) Doğan, Metin; Feyzioğlu, Bahadır; Baykan, MahmutAmaç: S.aureusun neden olduğu infeksiyonlarda metisiline direncin araştırılması tedavinin yönlendirilmesinde yardımcı kriterdir. Bu çalışmada, laboratuvarımızda soyutladığımız S.aureus suşlarının yıllara göre metisiline ve diğer antibiyotiklere direnç oranlarının retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Ocak 2001 Aralık 2002 tarihleri ile Ocak 2011 Aralık 2012 tarihleri arasında Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarına gönderilen, yatan hastalardan alınmış çeşitli klinik örneklerden soyutlanan S.aureus suşlarının yıllara göre metisilin ve diğer antibiyotiklere direnç oranları retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmada 2001-2002 yıllarında 1160 S.aureus izolatı değerlendirilirken, 2011-2012 yıllarında 924 S.aureus izolatı değerlendirilmiştir. 2001-2002 yıllarında %49.1 oranında metisilin rezistansı gözlenirken, 2011-2012 yıllarında %37.3 oranında metisilin rezistansı gözlemlenmiştir. 2001-2002 yıllarında vankomisin ve teikoplanine karşı direnç gözlenmezken, 2011-2012 yıllarında 6 (%1.7) izolatta direnç gözlenmiştir. 2011-2012 yıllarına linezolid, mupirosin ve tigesikline karşı direnç belirlenmemiştir. Sonuç: S.aureusa bağlı infeksiyonların tedavisinde antibiyotik kullanımı ve hastane infeksiyonlarının kontrolü yönünden hastanelerin kendi direnç profillerini belli aralıklarla gözden geçirmelerinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır.