Yazar "Karaibrahimoğlu, Adnan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The Comparison of Socio-Demographic and Clinical Variables of Inmates Using Gabapentin For Medicinal Purposes and Those Abusing The Drug(2017) Çicekçi, Faruk; Yüksekkavas, Dinçer; Aydın, Adem; Karaibrahimoğlu, Adnan; Uca, Ali UlviAmaç: Gabapentini tedavi amaçlı-endikasyonlu kullanan mahkumlar ile kötüye kullanan mahkumlar arasındaki sosyodemoğrafik ve klinik verileri karşılaştırmak. Metod: Bu çalışmaya Haziran 2012-Aralık 2014 yılları arasında Konya E Tipi Cezaevinde kalan, cezaevi polikliniğine başvuran ve ağrı polikiliniğimize sevkedilen gabapentin kullananlar mahkumlar dahil edildi. Gabapentini mevcut şikayetlerinden dolayı endikasyonsuz kullananlar (Grup 1), hastalığa bağlı olarak endikasyonlu kullananlar (Grup 2) DSM IV-TR ye göre madde bağımlılığı, madde kötüye kullanımı ve gabapentin kötüye kullanımı yönünden araştırıldı. Bulgular: Endikasyonsuz gabapentin kullanan mahkumların (Grup 1) tamamına yakını (n:21) gabapentini kas ağrıları, nöropatik ağrı, uyku bozukluğu, anksiyete belirtileri, terleme, titreme ve bulantı-kusma için kullandığını belirtirken, endikasyonlu olarak gabapentini kullanan mahkumlar (Grup 2) daha çok mevcut hastalıklarının belirtilerini baskılamak için (diyabetik nöropati, ve epilepsi) kullandıkları tespit edilmiştir. Endikasyonsuz kullanan grubun birinci derece yakınlarında alkol/madde kullanımının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (P0.001). Grup 1 için madde bağımlılığı (n10) ve madde kötüye kullanımı (n13) anlamlı olarak Grup 2den yüksek bulunmuştur (P0.001). Sonuç: DSM IV-TRye göre madde bağımlılığı ve madde kötüye kullanımı tanısı alan mahkumların cezaevine girdikten sonra özellikle opioid çekilme belirtilerini engellemek için gabapentin kullandıkları ve gabapentin kötüye kullanımı tanımına uydukları görülmüştür.Öğe Course of sepsis in rats with thyroid dysfunction(2017) Taşcı, Halil İbrahim; Erikoğlu, Mehmet; Toy, Hatice; Karaibrahimoğlu, AdnanObjective: Numerous studies show the relationship between sepsis and thyroid hormones. Virtually all these studies investigate changes in post-sepsis thyroid hormones and the relationship between these changes and the progression of the disease. Our aim in this study was to investigate the progression of sepsis in rats with thyroid dysfunction. Material and Methods: The study involved four groups, each containing seven female Wistar albino rats: Group 1: Sham, Group 2: Control (Sepsis), Group 3: Hyperthyroidism-Sepsis, and Group 4: Hypothyroidism-Sepsis. Group 1 only received laparotomy. Group 2 only had sepsis. Sepsis was induced in Group 3 and Group 4 following formation of hyperthyroidism and hypothyroidism, respectively. After 24 hours, relaparotomy and thoracotomy were performed, and tissue and blood samples were drawn. Results: Dysfunctions seen in the liver, lungs, and kidneys during sepsis and other findings of sepsis were milder in the hyperthyroidism group in comparison to both the control and hypothyroidism groups. Conclusion: The results of Simon’s grade, histopathological organ damage, and laboratory parameters revealed that the progression of sepsis was milder in the hyperthyroid group than in the hypothyroid and euthyroid groups. The progression in the hypothyroid group was the most severe. Therefore, the results of the study raise the question of whether immediate treatment in cases of hypothyroidism and slow return of thyroid function to normal levels in cases of hyperthyroidism are adequate treatment approaches in patients who may develop sepsis or septic shock.” To determine the answer to this question, more detailed studies are required with a higher number of subjects.Öğe Miyoplarda Multifokal Elektroretinografı(2016) Tokgöz, Mine; Özkağnıcı, Ahmet; Gündüz, Mehmet Kemal; Karaibrahimoğlu, AdnanAmaç: Miyop bireylerde maküla ve periferik retina fonksiyonlarının multifokal elektroretinografi (Mf-ERG) ile incelenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Yüz on sekizi kadın, ve 106'sı erkek, olmak üzere toplam 224 hasta Mf-ERG ile incelendi. Kırma kusuru derecesine göre hastalar dört gruba ayrıldı. Birinci grup 0,00-0,75 D (kontrol grubu), ikinci grup -1,00-3,00 D, üçüncü grup -3,25-6,00 D, dördüncü grup -6,25-12,00 D miyoplardan oluşturuldu. Mf-ERG ile 1. kernel yanıtları incelendi. Bulgular: Mf-ERG ilk pzitif (P1) ve ilk negatif (N1) amplitüdleri santral bölge dışında perifere doğru azalırken, latanslar santral bölge de dahil hemen hemen tüm halkalarda uzamış bulundu. N1 dalgası amplitüd ve latans değerleri aksiyel uzunluk/sferik ekivalan (AU/SE) ile zayıf orta şiddette korelasyon gösterirken, P1 dalgası amplitüd ve latans değerleri AU/SE ile hiçbir halkada korelasyon göstermedi. Sonuç: Yüksek miyoplardaki Mf-ERG yanıtlarında anlamlı farklılığın AU ve SE'nin etkisinden ziyade oldukça kompleks bir yapıya sahip olan retinadan kaynaklandığı düşünülmektedir. Mf-ERG yanıtlarında hem latans hemde amplitüdlerin bozulması ise miyopide iç ve dış retinal fonksiyonların bozulduğunu göstermektedir.Öğe Modified Ridge Regression Parameters: A Comparative Monte Carlo Study(2014) Asar, Yasin; Karaibrahimoğlu, Adnan; Genç, AşırIn multiple regression analysis, the independent variables should beuncorrelated within each other. If they are highly intercorrelated, thisserious problem is called multicollinearity. There are several methodsto get rid of this problem and one of the most famous one is the ridgeregression. In this paper, we will propose some modified ridge parameters. We will compare our estimators with some estimators proposedearlier according to mean squared error (MSE) criterion. All resultsare calculated by a Monte Carlo simulation. According to simulationstudy, our estimators perform better than the others in most of thesituations in the sense of MSE.Öğe Ölüm istatistiklerinde MERNİS ve defin kayıtlarının karşılaştırılması: Erzurum bölgesi(2017) Karaibrahimoğlu, Adnan; Nuray, FatihSon yıllarda istatistiksel bilgilerin üretiminde idari kayıtların oranı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde artmaktadır. Bu amaçla ülkeler idari kayıt sistemlerini güçlendirmekte, bu sistemler birbirleri ile ilişkilendirilerek yeni sistemler ve veri tabanları elde edilmektedir. Bu çalışmada 2005-2007 yıllarına ait TRA1 Erzurum, Erzincan ve Bayburt bölgesinde veri girişi yapılan defin ruhsatlarında (ölüm istatistik formu) belirtilen ölümler ile aynı zaman diliminde MERNİS veri tabanına kaydı yapılan ölümler karşılaştırılmıştır. Kayıtların elde edilme yöntemleri tartışılarak her iki kayıtta da önemli kapsam eksiklikleri bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca daha kaliteli bir kayıt sistemi için önerilerde bulunulmuştur.Öğe The role of soluble urokinase plasminogen activator receptor (SuPAR) as an indicator of the severity of acute pancreatitis(2018) Küçükceran, Kadir; Ergin, Mehmet; Kılınç, İbrahim; Karaibrahimoğlu, Adnan; Çolak, Tamer; Tuncar, Alpay; Dündar, Zerrin Defne; Koçak, Sedat; Girişgin, Abdullah Sadık; Gül, Mehmet; Cander, BaşarBackground/aim: Soluble urokinase plasminogen activator receptor (suPAR) has been reported to have a positive correlation with theactivation degree of the immune system. This study’s aim is to investigate the efficiency of SuPAR serum levels in acute pancreatitis (AP)patients in determining the severity of disease.Materials and methods: This prospective research involves patients who arrived at the emergency service, were over 18 years old, hadnontraumatic abdominal pain and diagnosis of AP, and agreed to join the study. Demographic characteristics, contact information,laboratory and imaging test parameters, Ranson’s criteria, the Balthazar Severity Index, the Rapid Acute Physiologic Score (RAPS), andthe modified Glasgow (Imrie) score of all patients were recorded. Two study groups were created as score of 3 (mild, Group I) and 3(severe, Group II) for pancreatitis according to Ranson’s criteria.Results: During the study period, 59 sequential patients with AP were included in the study. It was seen that 79.7% of the study group(n 47) were in Group I. Etiologically 67.8% (n 40) cases were biliary and 32.3% (n 19) were nonbiliary diseases. According to theresults, suPAR level was effective in distinguishing the severity of AP (AUC 0.902, P 0.001 (95% CI: 0.821–0.984)). With regardto determining severe disease, suPAR had an optimum cutoff value of 6.815 ng/mL, sensitivity of 91.66%, specificity of 82.97%, andnegative predictive value of 97.5%.Conclusion: Our study was performed the determine the efficiency of suPAR level in predicting severe disease in AP patients. We foundit significant in indicating the severity of disease according to the study results.Öğe Serum Heat Shock Protein 70, S100A12 and Matrix Gla Protein in Childhood Obesity and Metabolic Syndrome(2016) Can, Ümmügülsüm; Büyükinan, Muammer; Güzelant, Asuman; Karaibrahimoğlu, AdnanAmaç: Metabolik Sendromun primer nedeni erişkin ve çocuk popülasyonunda insülin rezistansı ile sonuçlanan düşük dereceli inflamasyon ile ilgili obezitedir. Heat şok protein 70,S100A12 ve matriks Gla protein kronik inflamatuar hastalık ile ilgilidir. Çocuk çağı obezitesi ve metabolik sendromun da bu markırları değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma 10-15 yaş aralığında 45 obez çocuk ve 47 metabolik sendrom'lu çocukta yapıldı. Heat şok protein 70, S100A12 ve matriks Gla protein ELISA metodu kullanılarak ölçüldü.Bulgular: Obez çocuklarda serum matriks Gla protein ve S100A12 seviyeleri metabolik sendrom'lu gruptan anlamlı olarak yüksekti (p0.05). İlaveten, metabolik sendrom ve obez bireyler arasında serum hsCRP (p0.288) ve heat şok protein 70 (p0.960) fark yoktu. Her iki grupta S100A12, matriks Gla protein ve heat şok protein 70 seviyeleri arasında anlamlı pozitif korelasyon vardı. Sonuç: Bulgularımız S100A12, matriks Gla protein ve heat şok protein 70 biyomarkırları metabolik sendrom ve obezite ile anlamlı olarak ilgili olduğunu gösterdi. Obezite metabolik sendrom gelişiminde önemli bir risk faktörüdür. Obezitede bu proteinlerin artışı, metabolik sendrom ve diabet gibi metabolik bozuklukların gelişiminin önlenmesinde ilgi çekici olabilir.Öğe Toprak Özelliklerinin Mekânsal Değişim Desenlerinin Jeoistatistiksel Yöntemlerle Belirlenmesi(2013) Başbozkurt, Hakan; Öztaş, Taşkın; Karaibrahimoğlu, Adnan; Gündoğan, Recep; Genç, AşırToprak gibi doğal kaynakların mekânsal değişiminin belirlenmesi, söz konusu kaynakların sürdürülebilir kullanım ve yönetiminde büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada; “Çamgazi Toplulaştırma ve TİGH (Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri) Projesi” kapsamında Adıyaman’ın Merkez ilçesine ait 19 köyü kapsayan alana ait toprak örneklerinde belirlenen; tane büyüklüğü (kum, silt ve kil), % saturasyon, toprak reaksiyonu (pH), çözünebilir tuz, elektriksel iletkenlik (EC), kireç miktarı, değişebilir Ca+Mg ve Na içerikleri ile B (Bor) kosantrasyonu gibi özelliklerin mekânsal bağımlılıklarının jeoistatiksel metotlarla incelenmesi ve haritalanması hedeflenmiştir. İncelenen toprak özeliklerinden kum, silt, Ca+Mg ve Na izotropik lineer model, % saturasyon, pH, EC, kireç, kil ve B ise izotropik üssel model ile tanımlanmıştır. Toprak özelliklerinin mekânsal bağımlılıkları varyasyon katsayısı, variogram ve Moran’s I indeksine göre değerlendirilmiştir. Yapılan araştırmada bu üç yönteme göre saturasyon, tuz, kireç, kil ve B’un mekânsal bağımlılığının orta ve yüksek derecede olduğu görülmüştür. Ayrıca alansal kriging interpolasyon metodu kullanılarak her bir özelliğin çalışma alanında örneklenmeyen alanlardaki değerleri tahmin edilerek dağılım desenleri haritalanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre çalışma alanı topraklarının mekânsal bağımlılık derecelerinin genellikle orta ve yüksek düzeylerde olduğu belirlenmiştir. İncelenen toprak özelliklerine ait yersel değişim haritaları yardımıyla çalışma alanında daha etkin toprak ve bitki yönetim stratejilerinin belirlenmesi mümkün olabilir.Öğe Yaşa Bağlı Maküla Dejenerasyonunda Anti-VEBF İlaçların Retinada Yaptığı Değişiklikler(2015) Donbaloğlu, Meryem; Gündüz, Mehmet Kemal; Kerimoğlu, Hürkan; Şatırtav, Günhal; Oltulu, Refik; Karaibrahimoğlu, AdnanAmaç: Yaşa bağlı maküla dejenerasyonunda intravitreal anti-VEBF ajanların retinada yaptığı değişikliklerin spektral optik koherens tomografi (OKT) ile değerlendirilmesi.Gereç ve Yöntem: Eksüdatif yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (YBMD) olan 78 gözde, spektral OKT ile retina sinir lifi tabakası (RSLT) ve maküla kalınlıkları intravitreal anti-VEBF enjeksiyonları öncesinde ve 6 enjeksiyon sonrasında kaydedilerek karşılaştırıldı. Sonuçlar: Anti-VEBF enjeksiyonları sonrasında, RSLT kalınlığı 103.242.06 µ'dan 101.171.49 µ'na geriledi (p0.362). Maküla kalınlığı 420.1516.79 µ'dan 358.5913.52 µ'a geriledi (p0.001). Tartışma: Anti-VEBF ajanlar yaşa bağlı maküla dejenerasyonunda maküla kalınlığında anlamlı azalmaya neden olurken, RSLT kalınlığında anlamlı olmayan azalmaya neden olmaktadır.