Yazar "Yaman, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Fakih ve Ahlâk -Fıkıh Etiği Üzerine Bazı Notlar-(2016) Yaman, AhmetAhlâk ile fıkıh/hukuk, insanı insan hüviyetine kavuşturan ve birbirini tamamlayan iki değer alanıdır. Ahlâkla fıkıh arasındaki bu lâzimiyyet ilişkisinin, aynı şekilde fıkhı üreten aktif özneyi de kuşattığı veya kuşatması gerektiği, açık bir husustur. Bu denemede iki başlık altında bu ilişkinin diyânî ve metodolojik veçhelerine kısa değiniler yapılacaktır. Diyânî boyuttan kastımız, fakihin fıkıh faaliyetini sürdürürken Yüce Allah ile olan misakına bağlılığı, kulluğu, âhiret kaygısı ve diğer insanlarla ilişkisiyle ilgili olan boyuttur. Metodolojik boyuttan maksadımız ise, fakihin fıkıh faaliyetini ilmî bir çerçevede sürdürürken göz önüne alması gereken ahlâkî ilkeler boyutudur.Öğe Fetvâ ve Mezhep Fetvâ Usûlü ve Tarihinin Tartışmalı Bir Konusu Olarak Fetvâ-Mezhep İlişkisi(2015) Yaman, AhmetFıkhî mezhepler, hukuk emniyetini sağlamak amacıyla sivil birer gerçeklik olarak oluşmuş ve yayılmıştır. Dinî-hukukî hayatı tanzim eden fetvâ da daha çok hukukî istikrar endişesiyle bu mezheplerden birisine bağlı bir faaliyet olarak süre gelmiştir. Bu gerçek, ehliyetli ve dirayetli bir müftîyi, bağlı olduğu mezhebi her zaman ve durumda mutlaka iltizam etmek ve onun çerçevesinin dışına asla çıkmamak zorunda bırakmaz. Nitekim fakihlerin çoğunluğu, amelî hayatın belli bir mezhebe göre sürdürülmesini caiz görmekle birlikte, bunun mutlaka yerine getirilmesi gereken bir dinî gereklilik olmadığı kanaatindedir. Fıkıh doktrinini usûlü, ilkeleri ve furûuyla kavrayabilen âlim bir müftî, metodolojik ve olgusal gerekliliklere bağlı olarak, kendi mezhebi içindeki görüşlerden birisini tercihle fetvâ verebileceği gibi, kendi mezhebi dışında bir başka görüşü benimseyip onunla da fetvâ verebilecektir. Aynı minvalde, metodolojik bir tavır ve ilkesel bir yaklaşım çerçevesinde fıkıh mirasının bütününden faydalanmak mümkün olduğundan, bilinen dört mezhebin dışına da çıkabilecektir.Öğe İlimler tarihi ile ilgili iki yeni eser(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 1994) Yaman, Ahmetİlimler tarihi pek çok bakımdan önemi bir disiplindir, insanoğlunun bu dünyadaki serüveninde ilim adamı kat ettiği merhaleleri, ulaştığı sonuçların, 'yaptığı yenilikleri ve bunları gerçekleştiren bilginleri tanımak, bugünü anlamak ve yarım kurmak İçin vazgeçilmez bir şarttır.Öğe İslam’ın temel kaynakları ve tarihî tecrübe ışığında gayri müslimlerler birlikte yaşamanın hukukî çerçevesi(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2015) Yaman, AhmetHerhangi bir inanç, ideoloji, hukuk veya sosyal sistemin, farklı nitelikleri ve mensubiyeti olan insanlarla birlikte yaşayabilme olgusuna bakışı, onun insan tekini nasıl gördüğüne ve bu insanın fizik ve metafizik farklılığını nasıl değerlendirdiğine göre tespit edilebilir. Bu açıdan bakıldığında tarihsel tecrübe ırkçı veya seçkinci, sınıfçı ya da kastçı anlayışlara sahip olan Roma, Grek, Hint, Yahudi, Hıristiyan, ve modern Batı medeniyetinin başarılı bir birlikte yaşama pratiği geliştiremediğini göstermektedir. İnsan tekinin saygınlığının onun âdemiyetinden yani insanlığından kaynaklandığını, bu yönüyle her bir insanın temel haklara sahip olduğunu ve farklılıkların Allah’ın dilemesine bağlı bir yaratılış gerçeği olduğunu bildiren İslam ise hem bir toplum içinde hem de toplumlararasında adalet ve hakkaniyet temelli bir birliktelik teorisine sahiptir. Bazı münferit ihlaller görülse de Medine’de kurulan ilk devletten itibaren Müslümanlar da farklı din ve kültür mensuplarıyla aynı havayı teneffüs etme pratiğini yüzyıllar boyunca sergileye gelmişlerdir.Öğe JEWS IN THE OTTOMAN MILLET SYSTEM AND THEIR JUDICIAL STATUS A Family Law Review(Bursa Ilahiyat Vakfi, 2013) Yaman, AhmetIn Ottoman society, which was formed on the basis of the millet system with the conquest of Istanbul, freedom of faith and opinion among the communities composing this society, which included the members of various religions and parties of society, was guaranteed. With regard to certain rights of self-determination, judicial acts and cases that concerned private law were resolved according to the laws and customs of each community. Along with the Rums and Armenians, Jews composed a significant part in the Ottoman millet system. Due to its multinational and multi-confessional social structure, the Ottoman Empire respected the religions and cultures of individuals in relation to private law. One of the fields in which this respect can be observed is the field of family law. Qddis valued the consideration of the parties and made decisions by taking those considerations into account. This sensitivity was exhibited in the preparation of the last example of Ottoman legislation, the Huquq-i Aila Qarar-namasi (Hukuk-Aile Kararnamesi [Decree of the Family Law]), and the provisions involving Jews and Christians were established separately. This study will examine the place of Jews in the Ottoman social order and their judicial status. The study will conclude with some evaluations comparing Jewish customs and the rules of family law that were applied to the Ottoman Jews within the framework of Huquq-i Aila Qarar-namasi, dated 1917.Öğe JEWS IN THE OTTOMAN MILLET SYSTEM AND THEIR JUDICIAL STATUS A Family Law Review(Bursa Ilahiyat Vakfi, 2013) Yaman, AhmetIn Ottoman society, which was formed on the basis of the millet system with the conquest of Istanbul, freedom of faith and opinion among the communities composing this society, which included the members of various religions and parties of society, was guaranteed. With regard to certain rights of self-determination, judicial acts and cases that concerned private law were resolved according to the laws and customs of each community. Along with the Rums and Armenians, Jews composed a significant part in the Ottoman millet system. Due to its multinational and multi-confessional social structure, the Ottoman Empire respected the religions and cultures of individuals in relation to private law. One of the fields in which this respect can be observed is the field of family law. Qddis valued the consideration of the parties and made decisions by taking those considerations into account. This sensitivity was exhibited in the preparation of the last example of Ottoman legislation, the Huquq-i Aila Qarar-namasi (Hukuk-Aile Kararnamesi [Decree of the Family Law]), and the provisions involving Jews and Christians were established separately. This study will examine the place of Jews in the Ottoman social order and their judicial status. The study will conclude with some evaluations comparing Jewish customs and the rules of family law that were applied to the Ottoman Jews within the framework of Huquq-i Aila Qarar-namasi, dated 1917.Öğe Sahâbenin fıkhî mezheplere kaynaklığı(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2014) Yaman, Ahmetİslâm’ın iki aslî kaynağının içerdiği hukukî normların anlam çerçevesi ve somut uygulama biçimi, sahabe neslinin anlayış ve uygulaması ile sonrakilere aktarıldığı için fıkıh ilmi açısından bu nesil merkezî bir konuma ve değere sahiptir. Sahâbe nesli sayesindedir ki, temel anlam ve ahkâm çerçevesi itibariyle özgün ve standart bir İslâm anlayışına sahip olunmuştur. Dolayısıyla amelî mezhepleri kendilerine nisbet ettiğimiz müctehid imamlar, ilkten bir keşfin sahibi değillerdir. En başta bilinen dört sünnî mezhep olmak üzere bütün fıkıh mezhepleri bir geleneğin ürünü ve temsilcileridirler. Bu geleneği de, sahâbeden tevârüs edilen bilgi, görgü ve uygulama belirlemiştir.Öğe Yahudilerin Osmanlı millet sistemi içindeki yeri ve hukukî konumları (aile hukuku özelinde bir değerlendirme)(2015) Yaman, Ahmetİstanbulun fethi ile birlikte Millet Sistemi esasına göre şekillenen Osmanlı toplumunda, bu toplumu oluşturan milletlerin, yani farklı din mensupları ve zümrelerinin din ve düşünce hürriyetleri garanti altına alınmış; buna ilaveten verilen kimi özerklikler doğrultusunda, özel hukuk alanına giren hukûkî işlemler ya da olaylar her milletin kendi hukukuna ve örfüne göre çözümlenmiştir. Rum ve Ermenilerin yanında Yahudiler de Osmanlı millet sistemi içinde önemli bir zümreyi teşkil etmekteydiler. İşte böyle çok milletli ve çok dinli bir toplumsal yapıya sahip olan Osmanlı Devleti, özel hukuk ilişkilerinde bireylerin din ve kültürlerine saygı göstermiştir. Bu saygının en açık görüldüğü alanlardan birisi de aile hukukudur. Kâdılar önlerine gelen davalarda tarafların telakkilerine değer vermişler ve bunlara göre hüküm tesis etmişlerdir. Osmanlı hukuk mevzuatının son örneği olan Hukuk-ı Aile Kararnamesi hazırlanırken de bu duyarlılık aynen sergilenmiş ve Mûsevîlere-Îsevîlere müteallık hükümler ayrıca dermeyân edilmiştir. Bu tebliğde, önce Yahudilerin Osmanlı toplum düzenindeki yerlerine ve hukukî durumlarına değinilecek; ardından 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi özelinde Osmanlı Yahudilerine uygulanan aile hukuku kuralları, Yahudi geleneği ile mukayese edilerek bazı değerlendirmeler yapılacaktır.