Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi
Bu bölüm için kalıcı URI
Başlık Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 176
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 13. Yüzyılda Anadolu'nun İslamlaşma Sürecindeki İsmaili Etkiler ve Bu Etkilerdeki Vefâilik Boyutu(2016) Ay, ZahideBu çalışmanın amacı, Moğol istilası önünden Anadolu'ya gelen Türk ve Fars dilli göçlerin oluşturduğu atmosferdeki muhtemel İsmaili etkiler konusunun Vefâi tarikatının buradaki mevcudiyeti ile bağlantılı olabileceği varsayımımızı tartışmaya açmaktır. Bu varsayımı da öncelikle Orta Asya ve İran'dan Anadolu'ya yönelen göçlerdeki heterodoks unsurlar bağlamında ele alacağız. Bunun nedeni, muhtemel İsmaililik etkisinin özellikle bu gruplar üzerinde etkili olmasıdır. Son çalışmalar, bu çevrelerden birinin lideri olan ve Babai isyanının başında yer alan Baba İlyas'ın bir Vefâi şeyhi olduğunu kanıtlamaktadır. Buradan yola çıkarak, çalışmamızın ana dayanağı olan, 16. yüzyılda karşımıza Kızılbaş adı altında çıkacak grupların önemli bir kısmının, 13. yüzyılda Anadolu'da meydana gelen Babai isyanı etrafında bir araya gelen aşiretler olduğunu, Vefâilik ile bağlantı üzerinden değerlendirmeye çalışacağız.Öğe 15.-16. yüzyıllarda Bedahşan İsmailileri arasındaki Şii-tasavvufi hareketler ve Safevî etkisi(2016) Ay, ZahideBu çalışmanın amacı, Moğol istilası sonucu İran'daki Alamut Nizarilerinin devrilmesi sonrası Nizari İsmaililerinin bir kolu olan Bedahşan İsmaililerinin, 16. yüzyıla gelindiğinde nasıl bir İsmaililik yorumuna sahip olduklarını irdelemektir, 13.-15. yüzyıllarda bütün İslam dünyasında etkili olan tasavvufi etkinin, 15. yüzyıl Bedahşanı'ndaki İsmaililik yorumunun hangi Şii eğilimli tasavvuf hareketleri kanalıyla olduğunu araştırmaktır ve bölgede üretilen şifahi malzemede yer alan Oniki İmamcı Şiilik unsurlarının, Bedahşan İsmaililiğine, bu Şii eğilimli tasavvuf akımlarının etkisinden ziyade Safevî etkisiyle girdiğini kanıtlamaya çalışmaktır. Bedahşan İsmaililiği konusu, antropolojik ve folklorik olarak son zamanlarda bir nebze çalışılıyor olsa da tarih disiplini açısından çok az çalışılan bir meseledir. Bunun en başta gelen nedeni, tarih kaynağı olarak kabul edebileceğimiz yazılı malzemeden yoksun olmasıdır. Bedahşan İsmaililiği hakkındaki malzememiz, biraz mitolojik biraz teolojik nitelikteki, zaman ve mekan belirtmeyen bölgede üretilen şifahi malzemedir. Bu çalışma, yöntem olarak sahada yaptığımız gözlem ve topladığımız bu şifahi metinlerin, tarih metodolojisine uygun olarak tetkik edilmesi sonucu meydana gelmiştir.Öğe 20. Yüzyıl Türk Edebiyatında Günlük(NEÜ Yayınları, 2023) Fıstıkçıoğlu, Ferhat MustafaEdebî tarihe ilişkin eserlerde yazmayan bilgileri nerede bulabilirsiniz? Ediplerimizi daha yakından tanımak; onların toplumsal, siyasi, edebî ve kişisel düşüncelerini öğrenmek ister misiniz? Elinizdeki kitap, doktora çalışması olarak edebiyatımızda geri planda kalmış bir türü, günlüğü, ele alıyor. Eser, modern anlamda 19. yüzyılın sonlarından başlayan günlük serüvenimizi 2000'li yıllara kadar ulaştırıyor. 46 yazarın 88 günlüğünde yer alan bilgiler konularına göre tasnif edilmiş şekilde sizi bekliyor.Öğe Abâkâ Han’ın dinî şahsiyeti ve Anadolu’daki uygulamaları(2016) Akkuş, MustafaMoğollar Cengiz Han'ın liderliğinde toplanarak kısa sürede büyük bir imparatorluk kurmuş, Asya ve Avrupa'da hâkim güç haline gelmişlerdir. Mengü Han zamanına kadar birçok istila faaliyetinde bulunan Moğollar, onun büyük han olmasıyla da kurultayda büyük bir ordu teşekkül ederek İslam Dünyasına karşı nihai bir saldırı başlatmışlardır. Ordunun başında Türkistan ve İran topraklarını geçerek Bağdat önlerine gelen Hûlâgû, Abbasi Halifeliğini yıkarak İran, Irak, Azerbaycan ve Suriye topraklarının bir kısmını da içine alan geniş coğrafyada kendi devletini kurmuştur. Büyük Moğol Hanlığına tabi olan İlhanlı Devleti, Mısır dışında kalan tüm İslam toprakları üzerinde hâkimiyetini sağlamıştır. Hûlâgû Han'ın bölgede devletini tesis ettikten bir süre sonra ölmesiyle beraber yerine büyük oğlu Abâkâ geçmiştir. Abâkâ Han babasının takip ettiği siyaseti aynen devam ettirmiş, bölgenin temel unsurunu oluşturan Müslüman halk üzerinde şiddetli baskı kuran sert bir politika gütmüştür. Bu çalışmamızda Abâkâ Han'ın İlhanlı topraklarında ve hâkimiyetlerini tanıyan milletler üzerinde uyguladığı siyaset ve bu politikaları şekillendiren dini yönü ele alınacaktır. Bu amaçla Abâkâ Han'ın dini şahsiyeti, dini eğitim ve kültürü, dinlere bakışı, din adamlarıyla ilişkileri ve bunun siyasetine yansımalarına değinilecektir. Özellikle dini anlayışının ve uygulamalarının Anadolu Selçuklu devleti ve Müslüman Anadolu halkı üzerindeki etkileri gösterilmeye çalışılacaktır.Öğe Abdî’nin Zafernâme’si(2015) Gürbüz, MehmetFetihnâme, gazanâme, gazavatnâme türlerindeki eserler, ilk elden tarihî bilgi içermeleri sebebiyle tarih bilimi için önemli kaynaklardandır. Bununla birlikte bu eserlerin çoğunlukla sanatçı kimliği olan şairler/yazarlar tarafından kaleme alınmış olması, onları edebiyat araştırmaları için de önemli kaynaklar hâline getirir. Bu durum, söz konusu metinlerin sadece bir edebî şahsiyet tarafından yazılmasıyla ilgili değildir. Bu tür eserlerde yazarlar/şairler, bir sanatçı duyarlılığıyla çıkılan seferin, yapılan savaşın, kazanılan zaferin, yapılan antlaşmanın toplumda nasıl bir etkiye yol açtığını da yansıtırlar. Böylelikle eser, resmî tarihten farklı olarak dönem toplumunun zihniyetiyle ilgili çıkarımlar yapılabilecek bir belge niteliği kazanır Bu makalede Sarhoş Abdî'nin, içerdiği tarihî bilgilerle ve edebî yönüyle dikkat çeken Zafernâme'si incelenecek ve eserin çevriyazılı metni verilecektir. Genel olarak eserin konusunu, Vezir-i Azam Sinan Paşa'nın 1593-1594 yıllarında Avusturyalılara karşı düzenlediği Nemçe (Avusturya) seferi oluşturmaktadır. Mesnevi nazım şekliyle kaleme alınmış olan Zafernâme'de, Nemçe seferi çerçevesinde Tata [Bespirem/Pespirim (: Weszprem)], Papa, Senmarten (Saint Martin) ve Yanık (Raab, Györ) kalelerinin fethi anlatılmıştır. Mesneviden önce bir dibace yer almaktadır. Maddi bir beklenti içerisinde olduğu anlaşılan Abdî, başka edebî anlatılara da konu olan bu zaferleri kısaca tasvir etmiştir. Şair, kronolojik ayrıntılara ve detaylı tarihî bilgilere girmeden seferin ve yapılan savaşların önemli gördüğü aşamalarına genel hatlarıyla değinmiş, padişahın, Vezir-i Azam Sinan Paşa'nın ve Osmanlı ordusunun savaş meydanındaki başarılarını övmüş, Nemçe (Avusturya) ordusunu yermiştir.Öğe ABD’deki Türk yerel medyasının tarihi gelişim süreci örnek inceleme: Forum Gazetesi(2013) Yeşil, Muhacir MuratEtnik toplumların bulundukları yabancı ülke topraklarında asimile olmadan yaşabilecekleri yeni bir hayata başlayabilmeleri için kültür ve yardımlaşma dernekleri gibi kuruluşlara, çocuklarına ana dillerini ve kültür değerlerini öğretecek okullara, ibadet edilecek ibadethanelere ve kimliklerini tanıtacak ve koruyacak medya organlarına sahip olmaları gerekir. Bunlar diyasporik toplum kavramının inşa edici ögeleri olarak kabul edilir. Medyanın buradaki rolü hem tüm bu ögelerin faaliyetlerini içte diyasporik toplum bireylerine, dışta da yaşanılan yabancı ülke insanlarına tanıtmaktır. Internet teknolojisinde yaşanan büyük gelişmeler sonucu artık globalleşen medyanın, dil, din ve kültür değerleri ile ilgili haber ve yorumlarıyla, diyasporanın anavatan ile yaşanan yabancı ülke arasında direk bağ kurulmasına hizmet etmesi söz konusudur. Bu bakımdan medya diyasporik toplumlarda kimlik inşa edici (konstraktif) bir rol üstlenmektedir. Medyanın bundan başka bir görevi de yaşanılan ülkenin ulusal ve yerel medyasında diyasporik toplum aleyhinde çıkabilecek asılsız haberlere hatalı yorumlara cevap vermek, okuyucusuna çarpıtılan, aslı astarı olmayan haberlerin doğrusunu vermektir. Bu nedenlerle diyasporik toplumların kendi yerel medya organlarına sahip olmaları çok önemlidir. ABD'deki diğer diyasporik toplumlarla kıyaslandığında Türk toplumunun medya tarihinin oldukça yeni olduğu görülür. Bir başka ifadeyle Türk Amerikan toplumu, kendisine ait medya organlarına sahip olma konusunda diğer toplumları bir hayli geriden takip etmektedir. Ancak ne kadar geriden gelse de Türk Amerikan toplumu bu süre zarfında çok sayıda dikkate değer dergi ve gazete gibi yayınlar çıkarmıştır. Çalışmanın ilgili bölümlerinde detaylarına ulaşılabileceği gibi, Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu-TADF, Türk Amerikan Dernekleri Asemblesi-ATAA gibi kuruluşlar tarafından madden desteklenen birkaç yayın dışında kalan tüm yayınlar, medyaya ilgi duyan Türk girişimcilerin kendi kişisel çabaları ve fedakarlıkları ile çıkarılmıştır. Bu noktadan hareketle, bir çok yayının birkaç sayı sonra çıktıktan sonra kapanmak zorunda kalmasının asıl nedenin ekonomik olduğu söylenebilir. Bu çalışmada Amerika'daki Türk yerel medyasının tarihi gelişim safhaları irdelenerek, yaşanan sorunlar tartışmaya açılacak, eldeki bilgiler tek tek analiz edilerek ve geleceğe ışık tutulmaya çalışılacak.Öğe Alternatif Dijital Evren Metaverse-I "Kavramsal Tartışmalar, Sosyoloji, Psikoloji, Sanat ve Etik"(NEÜ Yayınları, 2022) Editörler: Güven, Ahmet; Tam, Mehmet Sinan; Güven, Ahmet; Tam, Mehmet SinanMetaverse kavramının ne olduğuna ilişkin muğlaklık halen bir sis örtüsü gibi tartışmanın üzerine çökmüş durumdadır. Hegel'in “Minerva'nın baykuşu alacakaranlıkta uçar” sözü bu noktada anlam kazanıyor. Teknoloji, düşünceye fırsat vermeksizin hükmünü sürer ve hayatı ortaya çıkarır. Yapılar, kurumlar, zihinler ve insan tipolojileri buna göre şekillenir. Düşünce bütün bu yaşananlar üzerine faaliyet göstermeye başlar. Bilgeliğin sembolü olan Minerva'nın baykuşu bu yüzden, her şey geçtikten ve teknoloji hükmünü sürdükten sonra ortaya çıkar. Bu çalışma Metaverse'ün ne olduğunu anlama yolunda biraz erken uçurulmaya çalışılmış bir baykuştur. Eksiklikleri ve kusurlarıyla bu çalışma, Türkiye'de Metaverse hakkında iletişim disiplini ve bu disiplinle ilgili alanları da içerisinde barındıran ilk editoryal kitap çalışmasıdır. On beş metnin yer aldığı bu kitapta; mevcut Metaverse platformlarının durumuna ilişkin bir metinle başlıyor. Metaverse'yi sosyolojik bir tahlille ele alan çalışmayı neuralink, nöroteknolojiler ve algoritmik yönetim ile dijital okur yazarlıkla ilgili iki adet çalışma takip ediyor. Biri ruh sağlığına olan olası etkiler; diğeri ise duygusal ve ikili ilişkiler olmak üzere Metaverse ve psikoloji ilişkisine dair iki metinden hemen sonra meselenin sanat boyutuyla olan durumu tartışılmıştır. Katılım temelli sanat, sinema ve gerçeklik çerçevesinde yürütülen Metaverse ve sanat tartışmasını içeren metinlerden sonra gazeteciliğin Metaverse ile olan sürükleyici dönüşümü, teknoloji ve modanın Metaverse'de yansımalarını ele alan üç metin geliyor. Metaverse ve etik sorunlar, Metaverse ve güvenlik ve Metaverse'ün hukuki boyutlarının yer aldığı son metinler ile ilk cilt “Kavramsal Tartışmalar, Sosyoloji, Psikoloji, Sanat ve Etik” alt başlığıyla tamamlanmış oluyor.Öğe Alternatif Dijital Evren Metaverse-II "Reklam, Pazarlama, Marka ve İşletme Yönetimi"(NEÜ Yayınları, 2022) Editörler: Güven, Ahmet; Tam, Mehmet Sinan; Güven, Ahmet; Tam, Mehmet SinanBazı konular vardır herkesin üzerinde konuştuğu fakat konuşanların çok azının fikir sahibi olduğu. İşte Metaverse'de bu konulardan biridir. Metaverse bugün için geleceğin teknolojisi olarak görülse de meselenin fazla abartıldığını düşünenler de yok değil. Bazıları Metaverse'ü merkeziyetsizliği ve şeffaflığı pekiştirip bugünkü siyasal kavramları değiştirecek hatta devlet kavramını törpüleyecek yeni bir dünya düzeni olarak görmektedir. Bazıları ise bugün bir pazarlama taktiği hatta daha özgür olacağımız algısını oluşturacak bir illüzyon olarak bunu düşünmektedir. Öyle veya böyle kavram, akademinin kucağına bir tartışma nesnesi olarak düşmüş durumda. Elinizdeki bu çalışmaya akademinin gösterdiği ilgi de bunun bir kanıtı niteliğindedir. Eksiklikleri ve kusurlarıyla bu çalışma, Türkiye'de Metaverse hakkında iletişim disiplini ve bu disiplinle ilgili alanları da içerisinde barındıran ilk editoryal kitap çalışmasıdır. Bu kitap, “Reklam, Pazarlama, Marka ve İşletme Yönetimi” alt başlığıyla toplam on üç metinden meydana geliyor. İlk iki metin doğrudan Metaverse ve reklam ilişkisinin ele alındığı metinler iken sonraki iki çalışma, reklamın yanı sıra pazarlama, dijital pazarlama ve marka iletişimini de ele alıyor. Metaverse evrenindeki etkileyicilerin (influencer) incelendiği çalışmayı, işletme yönetimi ile örgüt kültürünün Metaverse ile ilişkisini değerlendiren iki çalışma takip ediyor. Metaverse'ün ekonomi boyutuna değinen iki çalışmadan biri merkeziyetsiz finans kavramı etrafında inceleme yaparken diğeriyse kripto paraların rolünü değerlendiriyor. Metaverse ve sağlık iletişimi, sosyal medya kullanıcılarının Metaverse'ü konumlandırma biçimleri, dijital oyunlar ve dijital kimlik konularını ele alan üç metinden sonra en son olarak Metaverse ile birlikte gelecekteki olası meslekleri inceleyen bir çalışmayla ikinci cilt nihayete eriyor.Öğe Altın Orda-İlhanlı ilişkilerinde dinin rolü(2016) Akkuş, MustafaCengiz Han'ın liderliğinde toplanan Moğol kabileleri, XIII. yüzyılın ilk çeyreğinde büyük bir istila hareketi başlatmışlar, kısa sürede Asya ve Avrupa'da hızla yayılarak, hâkimiyet kurdukları alanlarda önemli devletler ihdas etmişlerdir. Bu büyük coğrafyada Cengiz Han'dan sonra oğulları ve torunları tarafından kurulan bu devletler bir süre sonra Cengiz Han'ın tanıdığı hakları çıkarlarına ters gördüklerinden gözardı etmişler, fırsat buldukları ilk andan itibaren birbirleriyle mücadele etmekten çekinmemişlerdir. Cengiz Han sağlığında batıda istila edilen yerlerin tamamını büyük oğlu Cuci'ye bırakmış, bu topraklar oğlu ve torunları tarafından idare edilmiş ve burada Atın Ordu devleti kurulmuştur. Mengü Han'ın büyük Moğol imparatorluğunun başına geçişine kadar dönem dönem bazı sürtüşmeler yaşansa da batıda ele geçirilen topraklar Cuci'nin oğullarının yönettiği Altın Orda hanlarına bırakılmıştı. Ancak Mengü Han döneminde Hülagu'nun komutasında düzenlenen batı seferiyle, Abbasi halifeliği yıkılıp, Irak ve Suriye'nin bir kısmı alınarak İran merkezli Ortadoğu'da İlhanlı devletinin kurulması Cengiz'in torunları arasında kavgaların büyümesine neden olmuştur. Bu çalışmamızda İlhanlılar ile Altın Orda arasında sürtüşmelerin temelini oluşturan ve Cengiz Han'ın vadettiği Altın Orda'ya verilmesi gereken haklar ile Azerbaycan toprakları üzerindeki hâkimiyet kavgası tarihsel süreç içerisinde ele alınacaktır. Ağırlıklı olarak İlhanlı-Altın Orda çekişmesinde dinin rolü, o dönemde Sünni Müslümanların liderlik ve koruyuculuğunu üstlenmeye çalışan Memlüklerin bu ilişkilerdeki etkisi üzerinde durulacaktır. Özellikle de Berke Han gibi İslamiyet'i benimsemiş Altın Orda Hanları döneminde büyük savaşlara kadar götüren bu çekişmelerde dini politikalar ve uygulamaların nasıl olduğu gösterilmeye çalışılacaktır.Öğe Anadolu bölge ve yöre tipleri bağlamında Eğisteli/Bağbaşı (Konya) fıkraları(2017) Ayva, Aziz; Kalaycı, MuhammedAnlatmaya bağlı Türk halk edebiyatı türleri içerisinde yer alan fıkralar; mizahî unsurları, kısa ve yoğun anlatımı, güldürürken düşündüren özelliği ve sade bir dille anlatılmalarıyla diğer türlerden kolayca ayrılırlar. Türk fıkraları üzerindeki çalışmalar başta Nasreddin Hoca olmak üzere belli başlı tipler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ünü ulusal sınırların dışına taşmış Nasreddin Hoca fıkralarının yanında daha dar çevrelerde tanınan yöresel ve bölge tipleri de Türk fıkralarının zenginliğinin işareti olarak kabul edilebilir. Bu bağlamda; Konya'nın Hadim ilçesine bağlı Eğiste (Bağbaşı) Köyü/Mahallesi insanları üzerine öteden beri anlatılan fıkralar da yöresel ve bölge tipleri içerisinde daha önce ele alınmamış bir fıkra tipi olarak dikkat çekmektedir. Yöre insanının karşılaştığı olaylar karşısındaki tavrı; mizah, hazırcevaplık ve yöresel unsurlarla birleşince orijinal bir fıkra tipini ortaya çıkarmıştır. Makalemizde Eğiste (Bağbaşı)'den derlenen fıkralardan hareketle Eğisteli fıkra tipinin özellikleri, yörenin coğrafî ve kültürel özellikleriyle tip arasındaki ilişki, fıkra tipinin mizah unsurları gibi konular ele alınacak ve yöreden derlenmiş fıkralardan örnekler verilecektir.Öğe Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasında Kalenderi grupların rolü(2014) Akkuş, MustafaAnadolu'da Moğollarla mücadele eden dini ve sosyal zümrelerin yanında Moğol tahakkümüne karşı herhangi bir muhalefet göstermeyen, o dönemin siyasi ve askeri gücü olan Moğollarla beraber hareket eden tasavvufi zümreler de bulunuyordu. Anadolu'nun istilasında fikren ve askeri güç olarak Moğollara destek veren, Moğol kadrolarında bizzat görev alarak, istilaya katkı sağlayan veya Anadolu'yu istila eden Moğollara karşı itaati savunan tasavvufi zümreler ve topluluklar da vardı. Bir tarafta meşreplerini Anadolu'da yaymak ve hâkim zümre olarak söz sahibi olmak isteyen Kalenderiler gibi tasavvufi gruplar mevcutken, diğer tarafta istila ettikleri ülkeye tamamen hükmetmek isteyen, kendilerine muhalif dini zümrelere karşı destekçilere ihtiyaç duyan Moğollar duruyordu. Kalenderi gruplar olarak ele aldığımız Cavlakî, Haydârî ve Rufâîler Anadolu'yu hâkimiyetleri altına almaya çalışan Moğolların yanında yer alarak diğer dini zümrelere karşı üstünlük sağlıyorlardı. Bu zümreler istilada takındıkları tavırlarıyla, Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasında büyük bir rol oynuyorlardı. Bu çalışmamızda öncelikle Anadolu'da Kalenderi grupların varlığına kısaca değinilecektir. Daha sonra Anadolu'nun istilasında ve İlhanlı hâkimiyeti döneminde Moğollarla ilişkileri, Moğolların dini siyasetindeki rolleri, Moğol muhalifi zümrelerle mücadeleleri ile Anadolu'da Moğollara yaptıkları askeri, idari ve dini hizmetlerinin Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasındaki etkileri ele alınacaktır. Ayrıca Moğollar ile Kalenderiler arasında var olan bu yakınlığın sebepleri, tarafların bu ittifaktan beklentileri ile Anadolu'da meydana getirdiği etkiler ve sonuçlar değerlendirilecektir.Öğe Aristoteles'in Kategoriler Kuramının Ele Alınış Biçimleri(2016) Altunya, Hülya; Yeşil, MustafaAristoteles'in kategoriler kuramı felsefe tarihindeki en tartış- malı konulardan birisidir. Gerek geç Antik Çağ ve Orta Çağ düşü- nürleri gerekse modern ve çağdaş düşünürler bu kuramı farklı açı- lardan yorumlamaktadırlar. Kategoriler kitabı bütün varlığı on kategoride tasnif etmiş olsa da, Aristoteles tarafından kurgulanan bu kategorilerin dilsel, ontolojik veya mantıksal yapıda olup olmadıklarını belirlemek çok kolay değildir. Öyle görünüyor ki bir yorumcunun ilgili metni okuma biçimi bu soruya nasıl cevap verileceğini belirgin hale getirmektedir.Öğe Armağan Kültürü(NEÜ Yayınları, 2022) Birekul, MehmetBu çalışma insan davranışlarının bir kültür aktarımı içerisinde sürekliliğini korurken bu davranışları yönlendiren zihniyet dünyasının dönemin paradigması ile ilişkili olarak değiştiği iddiasını dile getirmektedir. Bu kültürel gerçekliğin gündelik hayattaki en güzel karşılıklarından birisi de "hediyeleşme" alışkanlıklarıdır. Armağan kültürü olarak ifade edebileceğiz hediyeleşme davranışı, geçmişten günümüze tüm toplumlarda karşılığı olan sosyal, kültürel ve ekonomik bir davranış biçimidir. Geleneksel toplumlarda mübadelenin, otoritenin ve kutsalın hâkim olduğu potlaç kültürü içerisinde kendisini ifade eden bu bağış kültürü, benzer bir biçimde günümüz toplumlarında özel günlerde ve ritüelleşen gelenekler içerisinde karşılıklı değiş-tokuşun, güç gösteriminin ve kutsal arayışının bir araçsalı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma göstermiştir ki, gündelik hayat içerisinde sıkça tekrarlanan ve geçmişten günümüze hayatın ritmi içerisinde önemli bir yer tutan hediyeleşme kültürü, Türk toplumu için de sosyal, kültürel ve ekonomik önemi korumakta ancak modern dünyanın içerisinde bulunduğu dönüşüme paralel olarak bir anlamda kutsaldan sekülere doğru dönüşmektedir.Öğe Aşırı Sağ ve Çokkültürlük: Avrupa’da Ötekileştirilen “Göçmenler”(2017) Yardım, MüşerrefÇokkültürlülüğe karşı çıkan ve Avrupamerkeziyetçi bir kültür ideolojisini esas alan aşırı sağ parti ve gruplar argümanlarını, göçmenlerin kültürel farklılıklarına, topluma uyum sağlamakta zorlandıklarına ve ekonomik "yük" olduklarına dayandırmaktadırlar. Güvenlik anlayışının, Soğuk Savaş'ın bitimini takip eden süreçte değişmesiyle birlikte, göçmenler birer "güvenlik sorunu" olarak algılanmaya başlanmışlardır. Göçmenleri güvenliği tehdit edici unsur olarak gören bu yeni bakış açısı, aşırı sağ partiler için istismar konusu olmuştur. Hal böyleyken 11 Eylül saldırıları ve ardından meydana gelen Madrid, Londra, Paris ve Brüksel saldırıları Avrupa'nın gündemini güvenlik merkezli bir noktaya taşımıştır. Saldırılara karışan teröristlerin eylemleri için göç yollarını kullanmış olmaları veya yerleşik göçmenlerin saldırıların aktörleri olmaları, göçmenlerin "potansiyel terörist" olarak algılanmalarına sebebiyet vermiştir. Avrupa ülkeleri uyguladıkları politikalarla İnsan Hakları değerlerinden uzaklaşarak mültecileri "kültürel ve ekonomik sorun" olarak ele almaktadır. Bununla birlikte göçmenler ekonomik ve sosyo-politik yaşama dahil olmaları engellenmektedir.Öğe Atatürk’ün hedeflediği Türk kadını profilinin izleri: Konya nutku örneği(2019) Tekin, CemileTürk kadını tarihin eski devirlerinden beri eşinin yanında değerli idi. babanın olduğu gibi annenin de hakları vardı. Evlilik, karşılıklı saygı esasına dayanır, tek eşlilik dışında birliktelik düşünülmezdi. Ana ve babanın soyu eşit kabul edilir, eşler arasında saygı öne çıkardı. İslamiyet’in kabulünden sonra yeni dinî anlayış çerçevesinde bir hayat tarzı benimsenmiş, baba evin reisi kabul edilmiştir. Bununla birlikte kadın erkekten hep saygı görmüştür. Türk kadınına dünyadaki gelişmeler doğrultusunda yeni haklar vermek isteyen Gazi Mustafa Kemal Paşa “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” sözüyle kadının cemiyet ve uygarlık içindeki yerini vurgulamıştır. Kadın haklarını batılılaşmanın ve modernleşmenin bir öğesi olarak idrak etmiştir. Türk kadınına hep güvenmiş ve onun toplum içinde hak ettiği yer için inkılaplara imza atmıştır. Hiçbir devlet adamı, Atatürk kadar kadın hakları konusunda hassas olmamış ve O’nun kadar mücadele etmemiştir. Bu makalede Atatürk’ün Konya’da yaptığı konuşmada da Türk kadınına verdiği mesaj çerçevesinde hayatı boyunca yaptığı inkılaplar üzerinde durulmuştur. Ayrıca Konya gezisi ve konuşmasına temas eden metin ve çevirisi de çalışmanın ekinde sunulmuştur.Öğe Ateş ve ocak kültünün Anadolu’da yaygınlaşmasında Moğolların etkisi(2013) Akkuş, MustafaTürk halk inançlarında önemli yer tutan ocak kavramı Orta Asya halk ve kültürleri için kutsiyet ifade etmektedir. Toplumun en değerli öğesi olan aile kurumu ile de özdeş anlamlar ifade eden ocak, tarihsel süreç içerisinde birçok anlamları içerisinde barındırmıştır. Birbirinden ayırt etmediğimiz ocak ve ateş kültleri Orta Asya’dan Küçük Asya diye de tabir edilen Anadolu’ya halkların göçüyle beraber taşınarak, taşıdığı zengin mefhumlara daha da çok an- lamlar katmıştır. Bu kavramların Anadolu’ya taşınması ve yaygınlaşmasında en büyük pay şüphesiz Moğol istilası ve Moğollara aittir. Bu çalışmamızda öncelikle Moğollarda ateş ve ocak kültünün yeri ve önemi üzerinde durulacak, tarihsel süreç içerisinde kutsiyet atfettikleri bu kavramların içerdiği anlam ve Moğolların dini, sosyal ve siyasi hayattaki uygulamalarından bahsedilecektir. Daha sonra ise bu kavramların Anadolu’ya taşınmasında Moğol istilası ve Moğolların etkisi anlatılacaktır. Moğolların İslam dünyasına karşı istila hareketi ve bunun sonucunda İran, Azerbaycan, Irak ve Suriye’de kurulan, Anadolu’yu da tahakkümü altına alan İlhanlı devletinin desteklediği dini ve tasavvufi zümrelerin ateş ve ocak kavramlarının Anadolu’da yaygınlaşmasında ve yeni anlamlar kazanmasındaki rolleri ile Moğolların Anadolu’da uyguladıkları dini politikalarının, kavramların günümüze kadar devamlılığını sağlamasındaki etkisi gösterilmeye çalışılacaktır.Öğe Av tutkusunun mutfağı(2014) Koyuncu, Ahmetİnsanoğlunun yeryüzündeki tarihi kadar eski olan av tutkusunun en vazgeçilmez unsuru av aletleridir. Sanayi devrimiyle birlikte av aletleri de farklılaşmış ve av tüfeklerinin kullanımı gittikçe yaygınlaşmıştır. 1875'te İngiliz Anson ile Deeley tarafından şimdiki modellere en yakın yivsiz av tüfeği icat edilmiş, 20. yüzyıla girerken Browning, Remington, Winchester vb. firmalar yivsiz av tüfekleri üretmeye başlamıştır. Dünya genelinde 10 milyar dolarlık bir pazara sahip olan hafif silah sektöründe av tüfeği üretimi de önemli bir potansiyele sahiptir. Türkiye'de ise 1914 yılında temelleri atılan ve 1962 yılından beri av tüfeği üreten Huğlu Kasabası sektörün öncülüğünü üstlenmiştir. Bugün av tüfeği üretiminde en geniş ürün yelpazesine sahip dünyadaki ilk on firma arasına giren Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi'nin de bulunduğu sektörün ürettiği tüfekler, birçok ülkeden avcılar tarafından tercih edilmektedir. Başta Avrupa ülkeleri ve ABD olmak üzere tüm dünyaya av tüfeği ihracatı yapan bölgede, sektörün gelişmesi ve ihracat yapılıyor olması hem bölge insanına istihdam sağlamakta böylece bölgeden göçlerin önüne geçmekte hem de bölgenin refah seviyesinin ve sürdürülebilir kalkınmanın önünü açmaktadır. Sektör her geçen gün büyüme potansiyelini geliştirmesine karşın sektörün varlığını sürdürebilmesi, yenilikleri takip edebilmesi, rekabet gücü ve ihracatını artırabilmesi önünde bazı engeller mevcuttur. Bu noktadan hareketle, çalışmada, Huğlu Kasabası'nda hali hazırda faaliyet gösteren 11 üreticiden 10'u ile mülakatlar gerçekleştirilmiş ve üreticilerin sektörde yaşadıkları sorunlara incelenmiştir. Kalifiye eleman yetersizliği, yüksek vergi oranları, kayıt dışı üretim ve istihdam, AR-GE yatırımlarının olmayışı, yasal düzenlemeler, teşvikler, markalaşma, tanıtım ve pazarlama, hedef pazar(lar) vb. sektör için çözüme kavuşturulması gereken konular olarak ön plana çıkmıştır. Daha önce hiçbir akademik çalışmaya konu olmaması sebebiyle çalışma tümüyle özgündür.Öğe Avrupa Medyası İslamı: Habitus veya Fobya ?(2016) Yardım, MüşerrefMüslümanlar Avrupa medyasının gündeminden hiç düşmemektedir. Medya stereotiplere dayalı bir Islam ve Müslüman imajı yaymaktadır. Bu çalışmanın amacı bir taraftan Avrupa medyasının bu iki konuya yönelik hoşgörüsüzlük ve önyargıları nasıl kökleştirmekte olduğunu, diğer taraftan Bourdieu'nün "habitus ve alan" teorilerine dayanarak Avrupa medyasının bu meseleler ile ilgili algısının kaynağını belirlemeyi hedeflemektedir. Bir başka ifadeyle bu çalışma "Avrupa medyasının bu alanda geliştirdiği söylemi "fobya" veya "habitus" çerçevesinde mi değerlendirmek gerektiği" sorusuna cevap aramaktadır.Öğe Babıâli'de hizip çatışmaları: Ahmed Fevzi Paşa'nın Osmanlı donanmasını Mısır valisine teslimi olayı(2016) Dönmez, AhmetKaptan-ı Derya Ahmed Fevzi Paşa, 1839 yılında gerçekleşen Nizip Savaşı ve ardından II. Mahmud'un vefatıyla birlikte, Osmanlı donanmasını Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'ya teslim etti. Bu olayla ilgili mevcut literatürdeki bilgiler oldukça sınırlıdır. Babıâli'deki hizip çatışmalarının bir sonucu olarak gelişen söz konusu olay, yeni ortaya çıkarılan kaynaklara göre bu çalışmada incelenmektedir. Özellikle İngiliz Millî Arşivi'nde tespit edilen Fevzi Paşa'nın tercümanı Avidick'in konuyla ilgili ayrıntılı raporu esas alınarak hazırlanan bu araştırma, donanmanın Mısır valisine tesliminin nasıl ve hangi şartlarda gerçekleştiği hakkında son derece önemli ve yeni bilgiler ortaya koymaktadır. Bu gelişmelerde, başta Fransa olmak üzere Avrupa devletlerinin nasıl bir rol oynadıkları da çalışma içinde gösterilmektedir.Öğe Bauman’ın modern etik eleştirileri bağlamında ahlâkîliğin müphemliğine ilişkin görüşleri(2018) Başok Diş, SebileBauman’ın temel tezlerinden biri, ahlâkîliğin çeşitli yönlerden müphem biryapıya sahip olduğudur. O, modern etik ile postmodern etik arasındaki ayrımıbu iki etiğin ahlâkîlikteki müphemliğe nasıl yaklaştıklarını dikkate alarak yapar.Modern etik, modernliğin insanın ulaşabildiği her alana düzen getirme kaygı-sının bir ürünüdür. Yasa ve kurallar koyarak ahlâkîliğe de düzen getirme, onuevrenselleştirme ve akılla temellendirme amacı güder. Burada düzenle kastedi-len müphemliğin ortadan kaldırılmasıdır. Aydınlanma düşünürleri, müphemliğiortadan kaldırma işini üstlenmiş ve modern etiği inşa etmişlerdir. Bauman, buaçıdan modern etik konusunu ele alırken bu etiği inşa eden ahlâk filozoflarınınrollerine, amaçlarına, başarılarına değinmiş ve bunları çeşitli açılardan eleştir-miştir. Postmodern etik, ahlâkîliğin akla dayalı olmadığını, ahlâkî itkiye ve so-rumluluk duygusuna dayandığını, her ne kadar ahlâkîlik için yasa ve kurallargetirilmeye çalışılmışsa da ahlâkîliğin bunlarla oluşturulamayacağını, ahlâkîsorumluluk için kesin sınırların çizilemeyeceğini kabul ederek modern etiktenayrılır. Bu makalede Bauman’ın, ahlâkîliğin müphemliğine ilişkin görüşleri mo-dern etiğe getirdiği eleştiriler etrafında ortaya konmaya çalışılacaktır.