Sayı 41 (2016)

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 9 / 9
  • Öğe
    Abdulhay el-Leknevî, el-Ecvibetü’l-fâziletü li’l-es’ileti’l-aşarati’lkâmileti, Daru’l-beşâir, Beyrut 2005, 301 sayfa (Kitap Tanıtımı)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) Samar, Mahmut
    İslamî ilimler manzûmesi içinde yer alan ilmî disiplinlerin ikinci kaynağı sünnettir. Bu nedenle sünnet verilerinin (hadislerin) sıhhatli bir şekilde nakledilmesi ve muhtevası olan metnin doğru anlaşılması önemlidir. Muhakkik İslam alimleri asırlar boyunca bunun üzerinde durmuş, önemine işaret etmişlerdir. Zira sünnetin sıhhatli bir şekilde nakledilip doğru anlaşılması, dayanağı sünnet ve/veya hadis olan mevzuların hükmünü tespit etme bakımından zarûriyet arz eder. Bu zorunluluğu gören Abdulhayy el-Leknevî sünnet verilerinin sağlıklı bir şekilde aktarılmasının ve doğru anlaşılmasının gereği ve yöntemi hakkında doyurucu bilgiler veren bir çalışmaya imza atmıştır.
  • Öğe
    Câhiliyye Döneminde Araplar: Cahiliyye Şiirine Göre İslam Öncesi Arap Toplumu ve Kur'ân'ın Getirdiği Değişim Harun Öğmüş, İz Yayıncılık, İstanbul, 2013, 373 sayfa (Kitap Tanıtımı)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) Sayğın, Sümeyye
    Yazarın konuyla ilgili ikinci kitabı olan ve “Câhiliyye Döneminde Araplar (Câhiliyye Şiirine Göre İslam Öncesi Arap Toplumu ve Kur'ân'ın Getirdiği Değişim)” adıyla yayımlanan bu eser câhiliyye şiiri ile Kur'ân'ın nâzil olduğu ortamı tespit etmek ve Kur'ân-ı Kerim'in bu ortamda meydana gtirdiği değişime ışık tutmak amacı ile kaleme alınmıştır. Eser, 2014 yılında, Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından verilen “Akdeniz İlâhiyat Araştırmaları Ödülülleri” kapsamında mansiyon almaya değer görülmüştür.
  • Öğe
    Edward Said ile ‘oryantalizm’e dair…
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) Jhally, Sut; Köroğlu, Adem
    Prof. Dr. Sut Jhally (University of Massachusetts Amherst): Geleceğin bilim adamları XX. yüzyılın son çeyreğinin entelektüel tarihine dönüp baktığında, Columbia Üniversitesi Profesörü Edward Said’in çalışmaları “çok önemli ve etkili” olarak tanımlanacaktır. Özellikle Said’in 1978’de yayımladığı “Oryantalizm” adlı kitabı son derece önemli sayılacaktır. Bu eser, Ortadoğu araştırmaları alanında devrim yaratmış ve Postkolonyal teori gibi tamamıyla yeni araştırma alanları oluşturmanın yanısıra İngilizce, Tarih, Antropoloji, Siyaset Bilimi ve Kültür Araştırmaları gibi birçok alanı etkilemiştir. Bu kitap 26 dile tercüme edilmiş olup birçok üniversite ve yüksekokulun ders müfredatında yer almaktadır. Ayrıca son otuz yılın en çok tartışılan ve yoğun münazaralar ve ihtilafları ateşleyen ilmi kitaplardan biridir. ‘Oryantalizm’ kitabı, bizim örneğin Ortadoğu’da hiç bulunmamış ve oradan hiç kimseyle tanışmamış olmamıza rağmen, orada yaşayan insanların nasıl inandığı ve nasıl davrandıkları hakkında peşinen bir düşünceye nasıl sahip olduğumuz sorusuna cevap vermeye çalışıyor. Daha genel olarak ‘Oryantalizm’ kitabı, bize farklı gözüken insanları yani yabancıları nasıl olup da ten rengi sebebiyle anlamlandırabildiğimiz sorusunu soruyor.
  • Öğe
    Richard King, Orientalism and Religion: Postcolonial Theory, India and “The Mystic East”, Routledge, London 2001, ss. IX, 283 sayfa (Kitap Tanıtımı)
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) İnal, İbrahim Hakkı
    Edward Said’in meşhur kitabı Orientalism: Western Conceptions of the Orient (Türkçe terc. Berna Ülner, Şarkiyatçılık: Batının Şark Anlayışları, Metis Yayınları, İstanbul 2016) yayınlanmadan önce, Oryantalistler kongresinde bu kelimenin kullanılmaması yönünde zaten karar alınmış bulunuyordu. 1978’de bu kitap yayınlandıktan sonra ise söz konusu kelime pejoratif bir anlam çağrıştırır hale geldi ve Doğu uzmanları kendilerini oryantalist olarak tanımlamaktan imtina eder oldular. Ülkemizde başka alanlarda etkileri tartışılır olmakla birlikte, Oryantalizm söz konusu olduğunda ilk akla gelen şey onların İslam araştırmaları alanında öne sürdükleri düşünceler olmuş, değişik İslami disiplinlerde oryantalistlerin ortaya attıkları fikirler onlarca yıldır tartışılmış ve bu konularla ilgili tezler hazırlanıp sempozyumlar düzenlenmiştir.
  • Öğe
    Haccın edâsında öne çıkan semboller
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) Işık, Şemsettin
    Kur’an-ı Kerim, çeşitli zaman ve mekânlarda yaşayan farklı bilgi düzeyindeki kişilere hitap etmek üzere gönderilmiştir. Dolayısıyla bu kitap, vermek isteği mesajın muhatapları tarafından rahat bir şekilde anlaşılabilmesi için nazil olduğu Arap dil malzemesi ve üslubuna yeni bir veçhe kazandırarak onu zirveye taşımıştır. Bu itibarla ele aldığı konuları beyan ederken, ona uygun edebî bir üslup ve muciz bir ifade biçimi kullanmıştır. Bunlardan birisini de haccın edâsına dair hususların, şiarlar eşliğinde verilmesi oluşturmaktadır. Böylece hem hac ibadetine farklı bir veçhe kazandırılmış; hem de sembolize edilerek müşahhaslaştırılmış olmaktadır. Biz de buradan hareketle hac ibadetinde kişiye ve edâya yönelik sembolleşen hususları ele almayı murat ettik.
  • Öğe
    İnsan rûhu, ezelî olan tanrısal bir öz müdür?
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) Turan, Maşallah
    Hakkındaki bilgi azlığı sebebiyle geçmişte olduğu gibi günümüzde de birçok kimse için “rûh” kavramı, bir merak konusu olmaya devam etmekte, bir sorun olarak düşüncelerinde yer almaktadır. İnsanın hem biyolojik canlılığının, hem de algılayıcı ve bilici özünün kaynağı olan rûhun maddeden ayrı, ezelî bir cevher olduğu görüşü, ilk zamanlar Batı Felsefesindeki tartışmalarda ön plana çıkar. Ancak zamanla gerek Hıristiyan düşünce tarihinin, gerekse felsefe kültürünün Arapçaya tercümesiyle beraber kimi İslamî öğretiler üzerinde de etkili olmuştur. Günümüzde, Müslümanlar arasında rûhun tanrısal bir öz olduğu veya tanrısal özden geldiği anlayışı kolaylıkla gündeme getirilebilmektedir. Bu bağlamda özellikle rûhun tanrı ile özdeş olmadığı, ezelî olmayıp sonradan yaratıldığı, tanrıdan kopup gelen bir parça olmadığı meselesinin açık bir şekilde ortaya konmasının önem arz ettiği görülmektedir.
  • Öğe
    el-Harirî’nin Maqâmât’ında geçen darbımesellerin analitik kritiği
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) Çiçek, Hacı
    Darbımeseller/atasözleri, toplumların duygu, düşünce, inanç ve kültürlerini yansıtan özlü sözlerdir. Büyük tecrübelerin sonucunda vurgulanmıştır. Asırlardan süzülerek nesilden nesillere ulaşmıştır. Genelde içinde tecnis ve seci gibi edebî sanatları içerirler. Çoğu zaman insanlar, bir konuya ilişkin duygu ve düşüncelerini açıklarken, toplumunun öz kültürü olan darbımeselleri birer örnek ve şahit olarak göstermiştir. Bu olgu, her toplum için geçerlidir. Arap toplumunun da duygu ve düşüncelerine tercüman olan birçok darbımesel vardır. Arap dili ve edebiyatıyla ilgilenen bazı âlimler, eserlerinde darbımesele yer vermiştir. Onlardan bir tanesi de el-Harîrî’dir. el-Harîrî, elli makameden oluşan Maqâmât adlı eserinde yeri geldikçe darbımeselleri örnek vermiş, onların sonraki nesillere aktarılmasında bir köprü olmuştur. el-Harîrî, eserinde secili cümlelerin arasına darbımeselleri serpiştirmeyi başarmıştır. Bu başarısından, sitayişle söz edilmiştir. Onun zikrettiği bütün darbımesellere ulaştığımızı söyleyemeyiz. Sadece, çok cüzi bir kısmına ulaşamadığımızı söyleyebiliriz. Biz, bu çalışmamızda Maqâmât’ta geçen darbımesellerin analitik kritiğini yapacağız.
  • Öğe
    Kur’ân’da “Gafûr” ismi ve geçtiği âyetlerle ilgisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) Güneş, Abdulbaki; Altın, Mehmet
    En güzel isimler Allah’ındır. Kur’ân’da bu durumu ifade etmek için “el-esmâu’lhusnâ” tabiri kullanılmıştır. Bu isimler, zât-ı ilâhîyi niteleyen ve tanıtan vasıflar olması sebebiyle Kur’ân’da çokça yer alırlar. Nitekim Kur’ân’ın ana konusu her ne kadar insan ise de merkezî konusu Allah’tır. Başka bir ifadeyle Kur’ân’da bütün konular Allah merkezli bir ifâde örgüsü içinde sunulur. Esmâ-i hüsnâ genellikle âyetlerin sonlarında tekli veya ikili olarak zikredilir. Tek ya da ikili esmâ-i hüsnâ, sonunda geldiği âyetlerin ve o âyetlerin içerisinde yer aldığı pasajların muhtevâsıyla sıkı bir münâsebet içindedir. Bilhassa ikili isimler ilk bakışta secî için getirilmiş kafiye unsurları olarak görünse de dikkatli bir bakışla bunun temel nedeninin anlam ve âyetle olan münâsebet olduğu görülecektir. Kur’ân’da yoğun olarak kullanılan ve 91 âyette Allah’a nisbet edilen “Gafûr” ismi; çoğunlukla esmâ-i hüsnâdan bazı isimlerle birlikte terkip oluşturmak suretiyle Allah’a nisbet edilmektedir. Kur’ân’ın sadece iki yerinde tek başına yalın olarak Allah’a izafe edilirken, yetmiş iki yerde Rahîm, altı yerde Halîm, dört yerde Afûv, üç yerde Şekûr, iki yerde Azîz ve birer yerde de Vedûd ve Rab isimleriyle birlikte Allah’ı nitelemektedir. “Gafûr” isminin birlikte kullanıldığı diğer isimler (el-Esmâu’l-Hüsnâ) ile geçtiği âyetlerin içerikleriyle olan bağlantısı incelendiğinde tenâsüp/uyum içinde olduğu görülür.
  • Öğe
    İnsan fiillerinin yaratılması problemi -Kulların fiileri ve yedi mezhep risalesi örneği-
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2016) Korkmaz, Sıddık
    İnsan Fiillerinin yaratılması konusunu Ebu’l-Hasan el-Eş’arî, İmam Mâturidî, Ebû İshak İsferâyînî, Kadî Ebû Bekir Bâkıllânî, Cebriye, Mutezile ve Hukemâ’nın bakış açısıyla ele alan Risâle’nin tahkik ve tercümesinin verildiği çalışma, yazıldığı dönemin medrese kültür yapısını göstermesi bakımından orijinaldir. Elimizdeki Risâle’den hareketle, hicrî XIII. miladî XIX. yüzyılda, başta Erzincan olmak üzere Anadolu’da Mâtürîdîlik akidesinin medreselerde okutulduğu, Kelam ilminin derin konularından olan kulların fiillerinin yaratılışı meselesinin ele alındığı, incelendiği ve bu mezhebin fikirlerinin tasvip gördüğü sonucuna ulaşmak mümkündür. Risâlenin yazarı belli olmamakla birlikte Celaleddin Devvânî’den alıntılanmış ve Erzincanlı Süleyman Efendi tarafından aktarılmıştır. Çalışmamızda Risâle’de özet olarak verilen fikir ve tanımlamaların karşılaştırılmalı tahkiki yoluna gidilmemiş, aslına sadık kalarak takdim ve tercümesi yoluna gidilmiştir.