Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe The Effects of Using Cements of Different Thicknesses and Amalgam Restorations with Different Young's Modulus Values on Stress on Dental Tissue: An Investigation Using Finite Element Analysis(MDPI, 2023) Gönder, Hakan Yasin; Gökberkkaan Demirel, Mehmet; Mohammadi, Reza; Alkurt, Sinem; Fidancıoğlu, Yasemin Derya; Yüksel, İbrahim BurakBackground: In this study, it was aimed to use a finite element stress analysis method to determine the amount of stress on enamel, dentin, restoration, resin cement and glass ionomer cement in amalgam class II disto-occlusal (DO) cavities by using two different cements with different thicknesses and amalgams with different Young' s modulus values, respectively. Methods: A three-dimensional tooth model was obtained by scanning an extracted human maxillary first molar with dental tomography. A class II DO cavity including 95-degree cavity margin angles was created. Resin cement (RC) and glass ionomer (GI) cement with different Young' s modulus measures (RC: 7.7 GPa, GI: 10.8 GPa) were used in amalgam. Different thickness combination groups were simulated: 50 mu m, 100 mu m and 150 mu m. Additionally, amalgams with different Young' s modulus values were used with the same thickness of different cements (Amalgam Young's modulus: 35 GPa and 50 GPa). A load of 600 N was delivered to the chewing area. The stress distributions on enamel, dentin, restoration, resin cement and class ionomer cement were then analyzed using finite element analysis. Results: The most stress accumulation was observed in the enamel tissue across all groups where resin cement or glass ionomer cement were used in different thicknesses and where amalgam restorations were used with different Young's modulus values. The least stress accumulation was observed in the cement itself. Conclusions: According to the results obtained, there was no difference between the two cement types in terms of stress accumulations in the models. However, when the same cements with different thicknesses were evaluated, it was concluded that the presence of both glass ionomer and resin cement with a thickness of 150 mu m causes less stress on the restoration surface. Furthermore, when the cements were combined with different thicknesses and with different amalgam Young' s modulus values, it was concluded that 50 GPa causes less stress on restoration surface.Öğe Investigation of Tooth Extraction Reasons in Patients Who Applied to a Dental Faculty(2018) Taşsöker, Melek; Menziletoğlu, Dilek; Baştürk, Funda; Karabekiroğlu, Said; Şener, SevgiObjective: This study was aimed to determine the reasons for extraction of permanent teeth in patients who applied to Necmettin Erbakan University Faculty of Dentistry in Turkey. Materials and Methods: A clinical survey was done for the patients ranging in age from 11 to 79 years that has undergone tooth extraction at department of oral and maxillofacial surgery. The permanent tooth extraction reasons were recorded excluding third molars. Reasons for tooth extraction were assigned to eight groups: tooth caries, periodontal disease, orthodontic, endo-perio lesions, preprosthetic, patients request, trauma and other reasons. Additionally, frequency of tooth brushing and dental visit, sociodemographic datas such as age, gender, residence place, education and income level were recorded for each participant. Obtained data were statistically analyzed by using descriptive statistics and chi-square test with a significance level at p0.05. Results: A total of 792 teeth were extracted from 487 patients. Males were 50.7% while females formed 49.3%. The reasons for extractions were: tooth caries 39.6%, periodontal disease 31.2%, orthodontic 1.8%, endo-perio lesions 17.5%, preprosthetic 6.8%, patient request 2.1%, trauma 0.8% and 0.2% other reasons. The tooth type most frequently extracted was the first left mandibular molar. The tooth type least frequently extracted was the left mandibular canine. Conclusion: Both caries and periodontal disease were the main reasons for tooth extraction in this Turkish subpopulation, so that proper oral health system including efficient programs focusing on prevention and treatment of these diseases should be created and developed.Öğe Dentin hassasiyetinin tedavisi ve lazerler(2018) Sağ Güngör, Fatma; Karabekiroğlu, SaidGünümüzde, toplumsal gelişmelere bağlı olarak dişlerin ağızda kalma süreleri uzadıkça dentin hassasiyetinin görülme sıklığı da artmıştır. Dentin hassasiyeti; herhangi bir dental defekt ya da patoloji ile açıklanamayan, dişin termal, kimyasal, mekanik ya da osmotik uyarılarla karşılaşması sonucu ekspoze dentin yüzeyinde oluşan akut, ani, keskin ve kısa süreli bir ağrı şeklinde tanımlanmaktadır. Dentin hassasiyetinin teşhisi sübjektif yöntemlere dayandığından tedavi şeklinin belirlenmesi de güçtür. Tedavi amacıyla evde ya da hekim tarafından uygulanan pek çok materyal ve yöntem geliştirilmiştir. Fakat bu tekniklerin başarıya ulaşabilmesi için etiyoloji ve risk faktörlerinin elimine edilmesi öncelikli olmalıdır. Bu derlemede hassasiyete sebep olan faktörlerin giderilmesine ya da değiştirilmesine yönelik oluşturulan tedavi planlaması ve aralarında pro-arjin ve novamin gibi yeni geliştirilmiş teknolojiler ile lazerlerin de yer aldığı tedavi yöntemleri anlatılmaktadır.Öğe Toplum Bazlı Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Programlarında Erken Dönem Koruyucu Uygulamaların Yeri ve Önemi(2017) Karabekiroğlu, Said; Ünlü, NimetDiş çürükleri birçok ülkede önemli bir halk sağlığı sorunudur. Çürük ağızda klinik olarak görülebilir hale gelmeden uzun süre önce başlayan kronik bir hastalıktır. Bu nedenle çürük çalışmalarının odak noktası diş çürüğünün önlenmesi ve başlangıç çürüklerinin remineralizasyonuna doğru yönelmiştir. Çürüğe sebep olan etkenlerin bilinmesi bu sorunun önüne geçilmesini tam olarak önleyememektedir. Bu derlemenin amacı toplum bazlı koruyucu ağız diş sağlığı programlarında erken dönem koruyucu uygulamaların yeri ve önemini anlatmaktır. Bu makale, tüm çocuklar ve özellikle de diş çürüğü riskinde olan çocuklar için sözlü sağlık sonuçlarını iyileştirmek için tasarlanmış pratik tabanlı koruyucu-önleyici ağız sağlığı programlarını anlamak ve uygulamak için gereken güncel kavramları ve bilimsel kanıtların bir derlemesidir.Öğe Dentin hassasiyetinin etiyolojisi ve risk faktörleri(2017) Sağ Güngör, Fatma; Karabekiroğlu, SaidDentin hassasiyeti prevalans, etiyoloji ve risk faktörleri açısından geniş bir varyasyona sahip yaygın bir klinik bulgudur. Ekspoze olmuş dentinin termal, buharlaşma, dokunma, elektriksel, osmotik veya kimyasal uyaranlara karşı cevap olarak oluşturduğu ani, keskin ve kısa süreli bir ağrı ile karakterizedir. Dentin hassasiyeti ile ilgili yapılan prevalans çalışmaları çok farklı sonuçlar ortaya koymuştur. Esas olarak, diş minesinin aşınması, sement kaybı ya da dişeti çekilmesine bağlı olarak dentin tübüllerinin ağız ortamına açılması sonucu ortaya çıkar. Bu durum ise bireyden bireye değişebilen birçok faktöre bağlı olarak meydana gelmektedir. Bu nedenle doğru bir teşhis ve tedavi planlaması için öncelikle etiyolojik faktörlerin belirlenmesi gerekmektedir. Bu derlemede dentin hassasiyetinin tanımı, prevalansı, mekanizması, etiyolojisi ve risk faktörleri ile klinik tanı ve teşhis yöntemleri anlatılmaktadır.Öğe Amalgam yüzeyine uygulanan farklı yüzey işlemlerinin ve farklı adeziv sistemlerinin ortodontik amaçlı molar tüplerin bağlanma dayanımları üzerine etkilerinin değerlendirilmesi(2017) Soğancı, Ahmet Ertan; Karabekiroğlu, Said; Bektaş, Zeliha; Gürses, Merve; Ünlü, NimetAmalgam yüzeyine uygulanan farklı yüzey işlemlerinin ve farklı adeziv sistemlerinin ortodontik amaçlı molar tüplerin bağlanma dayanımları üzerine etkilerinin değerlendirilmesi Amaç: Bu araştırmanın amacı, kumlama, elmas frez ve Er-YAG lazer ile pürüzlendirilmiş farklı amalgam yüzeylerine farklı yapıştırma sistemleri ile yapıştırılmış ortodontik molar tüplerin bağlanma dayanımlarının karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Kendiliğinden sertleşen akrilik ile imal edilen 60 kalıpta molar tüpler için standart boşluklar hazırlanıp, amalgam pürüzlendirmesi için 20 örnekten oluşan 3 gruba ayrıldı ve ayrıca 2 farklı yapıştırıcıya göre 2 alt gruba bölündü. 1. Grupta örnek yüzeyleri elmas frezle, 2. grupta aliminyum oksit tozu ile 3. grupta ise Er-YAG lazer ünitesi ile pürüzlendirildi. Molar tüplerinin bütün gruplardaki amalgam yüzeylerine bağlanması için 2 farklı yapıştırma sistemi uygulandı. Universal test makinesi kullanılarak makaslama kuvveti uygulandı. Molar tüplerinin örneklerden söküldüğü andaki kuvvetler kaydedildi. Bulgular: Ortodontik molar tüplerin, amalgam yüzeylerine bağlanma pürüzlendirme yöntemlerine ve 2 farklı yapıştırma sistemine göre istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. dayanımı değerleri karşılaştırıldığında farklı Sonuç: Amalgam yüzeyindeki tüm yüzey pürüzlendirme işlemlerinin, bu çalışmada kullanılan 2 farklı yapıştırma sistemi ile yapıştırılan ortodontik molar tüplerin, tüm gruplarda benzer bağlanma dayanımına sahip olduğu saptanmıştır.Öğe Ortodontı̇k Tedavı̇ Gören Bı̇reylerde Significant Caries Index Uygulamasının Çürük Rı̇skı̇ Üzerı̇ne Etkı̇sı̇: Pı̇lot Çalışma(2014) Ünlü, Nimet; Karabekiroğlu, Said; İleri, Zehra; Kahraman, Fatma BetülAmaç: Ortodontik tedavi gören hastalarda Significant Caries Index uygulamasının çürük riski üzerine etkisini incelemektir. Materyal Metod: Sabit ortodontik tedavi gören 90 birey değerlendirildi. Bütün hastalar 0,018 inç slot preadjusted sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Bireyler tedavi başlangıcında (T1) ve tedavi bitiminde (T2) beyaz nokta lezyonu görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. Her birey için T1 ve T2 de DMFT (Çürük, Dolgulu ve Eksik Diş Sayısı) indeksi değeri hesaplandı. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri ve bitewing radyograflar kullanıldı. Tüm kayıtların alınmasından sonra bireyler başlangıç Significant Caries Index değerine göre 3 risk grubuna (G1,G2,G3) ayrıldı. Bulgular: Çalışmayı tamamlayan 72 hastanın (38 kız, 34 erkek) yaş ortalaması T1'de 14,71,63 olarak bulundu. DMFT ortalaması 3,18 olarak bulunurken, Significant Caries Index değerinin 5,00 olduğu görüldü. Tedavi sürecinde ortalama DMFT artışı 0,14 olarak bulundu. T1'de beyaz nokta lezyonu görülme sıklığının %16,6 olduğu, T2' de %59,6 olduğu görüldü. Beyaz nokta lezyonu görülme insidansı %40 olarak bulundu. Significant Caries Index uygulamasına göre oluşturulan risk grupları arasında DMFT artışı, beyaz nokta lezyonu oluşumu ve şiddeti açısından anlamlı fark olmadığı görüldü (p0,05). Sonuç: Sabit ortodontik tedavi gören bireylerde Significant Caries Index uygulamasının bireylerin DMFT indeksi değişimi ve beyaz nokta lezyonu oluşumu üzerine belirleyici bir rol oynamadığı bulunmuştur.Öğe The effects of fixed orthodontic treatment period on white spot lesion prevalence and DMFT index(2014) Karabekiroğlu, Said; Ünlü, Nimet; İleri, Zehra; Kahraman, Fatma BetülAmaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavi süresinin DMFT (D: çürük, F: dolgulu ve M: eksik diş sayısı) indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşum sıklığı üzerine etkisini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Sabit ortodontik tedavi gören 84 birey (45 kız, 38 erkek, 13-18 yaş, ortalama yaş 14.70.8) bu çalışma kapsamında değerlendirildi. Bütün hastalar 0,018 inç slot MBT sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Bireyler tedavi başlangıcında (T1) ve tedavi bitiminde (T2) bir araştırmacı tarafından beyaz nokta lezyonu (BNL) görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanıldı. Bireyler sabit ortodontik tedavi görme sürelerine göre (Grup A: 0-18 ay, Grup B:18-30 ay ve Grup C: 30 ay) üç alt gruba ayrıldı.Bulgular: 84 bireyde T1' de BNL görülme sıklığı % 15.4 iken, T2' de % 69.0' a yükseldiği ve insidans hızının % 53.6 olduğu bulundu. Yeni oluşan lezyonların en çok alt birinci büyük azı dişlerinde (% 20.6) oluştuğu, bunu üst lateral dişler (% 16.3) ve alt ikinci küçük azı dişlerin (% 13.7) takip ettiği görüldü. T2 sonuçlarına göre; Grup C ve diğer iki grup arasında (Grup A ve Grup B) DMFT ortalaması (p0.05) ve BNL oluşum sıklığı (p<0.05) açısından anlamlı fark olduğu bulundu.Sonuç: 30 aydan daha uzun süren ortodonti tedavisinde bireylerin DMFT değerinin ve BNL oluşturma riskinin anlamlı derecede yükseldiği görülmektedir. Bu durumdaki bireylere daha etkili bir ağız bakım desteği sağlanmalı ve çürükten koruyucu uygulamalar yapılmalıdır.Öğe Sabit ortodontik tedavinin DMFT indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşumu üzerine etkisi(2014) Karabekiroğlu, Said; Ünlü, Nimet; Kahraman, Fatma Betül; İleri, ZehraAmaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavinin DMFT indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşumu üzerine etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya sabit ortodontik tedavi gereksinimi olmayan 26 birey (kontrol: Grup A) ve sabit ortodontik tedavi görecek olan 30 birey (test: Grup B) dahil edildi.Grup B deki bütün hastalar 0,018 inç slot preadjusted sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Tüm bireyler çalışma başlangıcında (T1) ve sonrasında (T2) beyaz nokta lezyonu (BNL) görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. Her birey için T1 ve T2de DMFT (Çürük, Dolgulu ve Eksik Diş Sayısı) indeksi değeri hesaplandı. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri ve bitewing radyograflar kullanıldı. İstatistik analiz için Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri kullanıldı. Bulgular: İki grup arasında DMFT indeksi değişimi anlamlı bulunmazken, Grup Bde BNL oluşumu (%66,6) Grup Aya göre (%26,9) anlamlı derecede yüksek bulundu (p0,000). Grup Bde BNL oluşumu ve DMFT indeksi ve cinsiyet arasında ilişki bulunamadı. Sabit ortodontik tedavi sonrasında en çok BNL oluşumunun alt birinci büyük azı dişler (%28,8), alt ikinci küçük azı dişler (%23,2) ve üst yan kesici dişlerde (%19,2) oluştuğu belirlendi. Sonuçlar: Sabit ortodontik tedavi görmekte olan bireylerde beyaz nokta lezyonu oluşumunun önlenmesi için bireylerin ağız bakım alışkanlıklarının iyileştirilmesi ve ilave flor desteğinin arttırılmasının gerekli olduğu düşünülmektedir.Öğe Genç yetişkin bireylerde bruksizm farkındalığı ve ilişkili değişik faktörlerin değerlendirilmesi(2014) Karabekiroğlu, Said; Şener, Sevgi; Ünlü, NimetAmaç: Bu çalışmanın amacı genç yetişkin bireylerin bruksizm farkındalığı düzeyini incelemek ve değişik faktörlerle ilişkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde, her iki cinsiyetten (18-25 yaş arasındaki) 510 genç yetişkin öğrenci üzerinde gerçekleştirildi. Bireylerden cinsiyet, sistemik durum, anne-baba eğitim düzeyi ve gelir düzeyi konularında sorular içeren anket formunu doldurmaları istendi. İnsizal dişlerin aşınma düzeyini belirlemek amacıyla ağızda bulunan ön dişler Smith and Knight aşınma indeksine göre değerlendirildi. İstatistik analiz için Chi-square testi kullanıldı. Bulgular: Bruksizm farkındalığının oranı %33,9 olarak bulundu. Bruksizm ile yaş, sistemik durum, ilaç kullanımı, annenin eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi, hekime gitme sıklığı, yatmadan önce fırçalama arasında anlamlı ilişki bulunamadı (p0.05). Diğer yandan bruksizm ve cinsiyet (p0,013), bruksizm ve babanın eğitim düzeyi (p0.005), bruksizm ve diş fırçalama sıklığı (p0,014), bruksizm ve insizal diş aşınması (p0,003) arasında anlamlı ilişki bulundu. Sonuçlar: Diş hekimliği öğrencilerinde bruksizmin yaygın olduğu görülmektedir. Subjektif bulgular vermesinden dolayı bruksizmin teşhisi oldukça zordur. Diğer yandan insizal diş aşınmasının objektif bulgu verdiği düşünülür ve bu nedenle bruksizm teşhisinde önemi büyüktür.Öğe Prevalence of dental erosion and association between socioeconomic factors in Turkish schoolchildren(2014) Karabekiroğlu, Said; Ünlü, Nimet; İleri, Zehra; Şener, SevgiBackground: This study's purpose was to assess the prevalence of dental erosion in adolescents and to evaluate the association between erosion and socioeconomic factors. Methods: This study was carried out on 188 adolescents (14-16 years old) of both gender who attending Dentistry Faculty of Konya, Turkey. A calibrated examiner used the O'Brien index for assessment of dental erosion on the buccal and palatal surfaces of the permanent maxillary incisors and on the occlusal surfaces of the permanent first molars. Data on age, gender, mean family income and parental educational status were collected by a questionnaire completed by the subjects. Descriptive statistics were applied to the data, and the associations between erosion and socioeconomic variables were investigated by chi-square test (P>0.05). Results: 17.5% (n33) of the subjects exhibited dental erosion, with only enamel being involved. Occlusal surface of the lower first molar was the most commonly affected teeth (7.57%); followed by palatal surface (2.59%) and buccal surface (1.46%) of maxillary incisors, respectively. There was no correlation between dental erosion and age, gender, socioeconomic factors. Conclusion: No statistically significant association was observed between erosion, age, gender and socioeconomic factors. In Turkey, dental erosion seems to be a significant, but not serious problem for dental health in adolescents.Öğe Okul Çağındaki Çocuklarda Diş Hekimi Ziyaret Sıklığının Çürük Deneyimi Ve Ağız Sağlığı Faktörleri Üzerine Etkisi(2015) Karabekiroğlu, Said; Öncü, Elif; Kaplanoğlu, Kadir; Ünlü, NimetAmaç: Bu çalışmada okul çağındaki çocuklarda diş hekimi ziyaret sıklığının çürük deneyimi ve ağız sağlığı faktörleri üzerine etkisi incelenmiştir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ne başvuran 188 (14-16 yaş arasındaki) okul çağındaki birey üzerinde gerçekleştirildi. Her birey için DMFT (Çürük, Dolgulu ve Eksik Diş Sayısı) indeksi, plak ve gingival indeks değerleri hesaplandı. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri, radyografik değerlendirme de bitewing radyograflari kullanıldı. Bireylerden cinsiyet, yaş, diş hekimi ziyaret sıklığı, ağız bakım alışkanlıkları, anne-baba eğitim düzeyi ve gelir düzeyi konularında sorular içeren anket formunu doldurmaları istendi. Tüm kayıtların alınmasından sonra bireyler diş hekimi ziyaret sıklığına göre düzenli ve düzensiz olmak üzere iki gruba ayrıldı. İstatistik analiz için Chi-square testi kullanıldı. Bulgular: Sonuçlara göre düzenli diş hekimi ziyareti olan birey sayısı 47 iken, 141 bireyin düzensiz gruba girdiği bulundu. Diş hekimi ziyaret sıklığına göre oluşturulan gruplarda ilk diş hekimine gitme yaşı (p0.001), çürüklü (p0.001) ve dolgulu (p0,029) diş sayısı ortalaması, plak indeksi (p0,005), diş fırçalama sıklığı (p0,004) ve yatmadan önce fırçalama (p0,013) açısından anlamlı derecede fark olduğu görüldü. Diğer yandan cinsiyet (p0,308), eksik diş ortalaması (p0,421), DMFT ortalaması (p0,183), gingival indeks (p0,05), diş ipi kullanımı (p0,101) ve gargara kullanımı (p0,155), anne (p0,084) ve babanın (p0,489) eğitim seviyesi ve gelir düzeyi (p0,768) açısından ilişki bulunmadı. Sonuç: Düzenli diş hekimi ziyaretlerinin çocukların ağız bakımının desteklenmesi ve genel çürük risklerinin düşürülmesi açısından son derece önem arz ettiği düşünülmektedir.Öğe Birinci büyük azı dişlerde çürük gelişme riskinde sabit ortodontik tedavinin etkisi(2014) Karabekiroğlu, Said; İleri, Zehra; Yılmaz, Mehmet Emre; Ünlü, NimetBackground: This study's purpose was to assess in detail the effect of fixed orthodontic treatment on caries risk of permanent first molar teeth. Methods: Seventy four patients who were undergoing fixed orthodontic treatment were invited to participate in this study. The status of permanent first molars were evaluated using World Health Organization (WHO) criteria in three different times; T0Immediately before the fixed orthodontic treatment, T1After fixed orthodontic treatment, T2 At least 12 months after fixed orthodontic treatment. Clinical examination and bitewing radiographs was utilized when the risk assessment performing. Caries risk assessment was assessed at patient, tooth, surface and WSL (white spot lesion) levels. The buccal surfaces of first permanent molars white spot lesions (WSL) was examined according to the Gorelick index. Results: 60 patients completed study (35 female, 25 male) whose mean age 14.7 ± 0.8 at T0 were found. Subjects, whose permanent first molars affected from caries was found to be 58,3% at T0, 66,6% at T1 and 73,3% at T2. Permanent first molars mean DMFT was found to be 1,50 at T0, 1,66 at T2 and 1,78 at T2. Occlusal surface showed a high susceptibility at T0, but approximal surfaces were developed new caries period of three years. WSL incidence in subjects was found to be 25% T0, 58,3% at T1 and 50% at T2. Conclusion: It can be concluded that first permanent molars caries risk was affected by fixed orthodontic treatment.Öğe Genç yetişkinlerde birinci büyük azı dişinde çürük görülme sıklığı ve ağız bakım faktörleri ile ilişkisi(2014) Karabekiroğlu, Said; Ünlü, Nimet; Şener, SevgiAmaç: Bu çalışmada DMFT (çürük-kayıp-dolgulu diş sayısı) indeksine göre farklı çürük risk grubundaki genç yetişkin bireylerin daimi birinci büyük azı dişinde çürük görülme sıklığı ile oral hijyen faktörleri arasındaki ilişki değerlendirildi. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma için 18 yaşındaki 360 genç yetişkin birey değerlendirildi. Birinci büyük azı dişinin çürük tespiti Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanılarak yapıldı. Bireylerin genel çürük deneyimi (DMFT) baz alınarak 3 farklı risk grubu oluşturuldu. DMFT si 0-2 olanlar Düşük Risk (R1), 3-5 olanlar Orta Risk (R2), 6 veya daha fazla olanlar ise Yüksek Risk (R3) grubuna dahil edildi. İstatistik analiz için Chi-square testi kullanıldı. Bulgular: Her risk grubu 120 bireyden oluştu. Toplamda 360 bireyin %23,6 sının bütün 1.büyük azı dişlerinin sağlam olduğu, %17,2’ sinin ise bütün 1.büyük azı dişlerinin çürük olduğu tespit edildi. Dört birinci büyük azı dişinin sağlam olma sıklığı R1 grubunda (%61), R2 grubunda (%8) ve R3 grubunda (%1) olarak bulundu. Birinci büyük azı dişinin çürük durumu ile diş fırçalama sıklığı arasında anlamlı ilişki bulunurken (p0.017), diş hekimine gitme sıklığı (p0,506), yatmadan önce fırçalama (p0,091), florlu diş macunu kullanımı (p0,425) ve topikal flor uygulatma (p0,326) arasında anlamlı ilişki bulunamadı. Sonuç: Bu bireylerde birinci büyük azı dişi çürüme oranının oldukça yüksek olduğu ve genel DMFT değerinin yükselmesinde bu dişin önemli bir etkiye sahip olduğu görüldü. Diş fırçalama sıklığı arttıkça birinci büyük azı dişlerinde çürük görülme oranı azaldığından genç bireylerin diş fırçalama sıklıklarını arttırmaları tavsiye edilebilir.