Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 25
  • Öğe
    Acute Cyanide Intoxication Related to Apricot Seed: The Findings of Cranial Magnetic Resonance Imaging
    (2016) Ünal, Özkan; Özen, Özkan; Çaksen, Hüseyin
    Siyanür düşük dozlarda bile hızlıca dakikalar içerisinde ölüme yol açabilen güçlü bir zehirdir. Erik, kiraz, kayısı, şeftali, acı badem gibi meyvelerin çekirdeklerinde bulunan amigdalin maddesi midede hidrojen siyanüre dönüşebilmektedir. Siyanür zehirlenmeleri nadiren siyanür glikozitleri içeren gıda ürünlerinin alımını takiben gözlenir. Kayısı çekirdeği yenmesine bağlı siyanür intoksikasyonu gelişen 3,5yaşındaki erkek hastaya intoksikasyonun 9. gününde beyin manyetik rezonans görüntüleme yapıldı. Beyin Manyetik rezonans görüntülemede, bilateral lentiform nükleusta hemorajik hasar ve kaudat nükleuslarda hasar gözlemlendi. Amacımız kayısı çekirdeği yenmesinden sonra meydana gelen siyanür zehirlenmesi olgusunun beyin manyetik rezonans görüntüleme bulgularını sunmaktır.
  • Öğe
    Postiktal psikoz
    (2012) Tokgöz, Serhat; Akpınar, Zehra; Uğuz, Faruk; Seren, Behiç
    Postiktal psikoz epileptik hastalarda görülen psikozların % 25'ini oluşturur. Tipik olarak tonik klonik veya kompleks parsiyel nöbet kümeleri sonrası ortaya çıkar. Bilateral bağımsız epileptik aktivite postiktal psikozlu hastalarda sıklıkla görülmektedir. Olguda postiktal psikoz gelişen ve risperidon ile tedavi edilen epileptik bir hasta sunulmuştur.
  • Öğe
    The Evaluation of Quality of Life of Relatives Caring for Patients with Parkinson’s Disease
    (2018) Odabaş, Faruk Ömer; Uca, Ali Ulvi
    Objective: To evaluate quality of life (QoL) of relatives taking care of patients with idiopathic Parkinson’s disease (IDP). Methods: Sixty patients with IPD and 60 patients’ relatives were included into the study, and 50 healthy individuals consisted of the controls. In the study group, the Unified Parkinson's Disease Rating Scale (UPDRS)scores and the Hoehn-Yahr Scale (HYS) stages were determined. Depression levels of the IPD patient’s relatives and the controls were measured using the Beck Depression Inventory (BDI), while pain and fatigue levels were found via the Visual Analogue Scale (VAS), and QoL was assessed with shorth form-36 (SF-36). Findings: When the relatives of patients with IPD were compared with the controls, a statistically significance was found between pain, fatigue and depression levels and SF-36 physical and mental component scores. While a positive correlation was observed between patient’s UPDRS scores, and relatives’ BDI, pain and fatigue levels, a negative correlation was found between SF-36 component and SF-36 physical component scores in these groups. Conclusions: Decreasing QoL significantly, IPD is a disorder affecting considerably both patients and their relatives’ lives and not only patients but also their relatives are influenced from the condition on a large scale. As the disease progresses, the influence becomes defined and an increase is seen in clinical findings while a decrease is witnessed in QoL of IPD patients and their relatives.
  • Öğe
    Kortikal Körlük
    (2013) Uca, Ali Ulvi; Kozak, Hasan Hüseyin
    Lateral genikülat cismin başlangıcı ile oksipital korteks arasındaki herhangi bir yerde oluşan bilateral retrokiazmal lezyonların yol açtığı tabloya kortikal körlük denir.
  • Öğe
    İzotretinoin kullanımına bağlı gelişen sekonder intrakraniyal hipertansiyon olgusu
    (2014) Doğan Apaydın, Ebru; Genç, Emine; Demir, O.; Eruyar, E.
    İdiyopatik intrakraniyal hipertansiyon (İH) sekonder bir neden belirlenmeksizin ortaya çıkan baş ağrısı ve görme bozukluğu olarak tanımlanır. Buna yol açan potansiyel nedenler saptanmışsa sekonder İH teriminin kullanılması daha uygundur. Sunulan olguda retinoid kullanımına bağlı sekonder İH gelişmiş, ilacın kesilmesi ve uygun tedavi ile birkaç hafta sonra büyük oranda düzelme gözlenmiştir. Yirmi yaşında kadın hasta baş ağrısı, bulantı ve bulanık görme yakınmalarıyla başvurdu. Başvurudan önceki altı ay boyunca izotretinoin tedavisi almaktaydı. Birkaç gün önce bir dış merkezde retinoid tedavisi bırakılarak düşük doz asetazolamid başlanmasına rağmen hiç düzelme olmamıştı. Başvurduğunda BOS basıncı 81cm H2O idi ve her iki görme alanında tama yakın konsantrik daralma vardı. Tekrarlayan lomber ponksiyonlar ve daha yüksek doz asetazolamid ile günler içinde semptomları düzeldi. Taburcu olduğunda görme alanları büyük oranda düzelmişti. Tetrasiklin, steroid ve retinoidler dermatoloji pratiğinde nispeten sık kullanılırlar. Bu ilaçların özellikle genç kadın hastalarda kullanımı sırasında sekonder İH zaten yatkınlık taşımaları nedeniyle akılda tutulmalıdır.
  • Öğe
    Anxiety, Mood, and Personality Disorders in Patients with Benign Paroxysmal Positional Vertigo
    (2018) Kozak, Hasan Hüseyin; Dündar, Mehmet Akif; Uca, Ali Ulvi; Uğuz, Faruk; Turgut, Keziban; Altaş, Mustafa; Aziz, Suhayb Kuria; Tekin, Gonca
    Introduction: This study presents the current prevalence of anxiety,mood, and personality disorders as well as factors associated with theexistence of psychiatric disorders in patients with benign paroxysmalpositional vertigo (BPPV).Methods: The study sample comprised 46 patients with BPPV and 74control subjects. Anxiety and mood disorders were ascertained via theStructured Clinical Interview for the Diagnostic and Statistical Manual(DSM) of Mental Disorders, Fourth Edition/Clinical Version. Personalitydisorders were diagnosed via the Structured Clinical Interview for DSM,Revised Third Edition, Personality Disorders.Results: Of the 46 patients, 18 (39.1%) had at least one mood or anxietydisorder and 13 (28.3%) had at least one personality disorder. The mostcommon Axis I and Axis II disorders in the patient group were majordepression in 8 (17.4%) and obsessive–compulsive personality disorderin 10 (21.7%) patients, respectively. It was found that major depression(p0.021), generalized anxiety disorder (p0.026) and obsessive–compulsive personality disorder (p0.001) were more prevalent in theBPPV group compared with the control group.Conclusion: Results suggest that psychiatric disturbances should becarefully checked in patients with BPPV due to the relatively high rateof comorbidity.
  • Öğe
    Guillain-Barré sendromu erken tanı ve tedavisindeki engel: Ense sertliği
    (2014) Uca, Ali Ulvi; Seyithanoğlu, Abdullah; Anlıaçık, Süleyman Ömer; Kavalcı, Şahin
    Guillain-Barré Sendromu akut, hızlı progresif, asendan, simetrik güçsüzlük ve arefleksi ile karakterize akut inflamatuvar poliradikü- lonöropatidir. Bu sendromda tanı öykü ve muayeneye büyük ölçüde bağlı olmakla birlikte beyin omurilik sıvısı analizi ve elektrodiag- nostik testlerle dogrulanır. Bazı vakalarda atipik bulgular tanıda gecikmeye neden olabilir. Bu yazıda ense sertliği gibi atipik bulgusu olan GBS'li 66 yaşında kadın hasta sunuldu.
  • Öğe
    Diyabetik Üremik Hastada Bazal Ganglion Tutulumu ve Kore
    (2014) İlik, Faik; Büyükgöl, Hüseyin; Öğmegül, Ayşegül
    Diyabetik üremik hastalarda akut bilateral bazal gangliyon oluşumu ile ilişkili sendromlar yaygın değildir. Üremik ensefalopati tipik olarak kortikal tutulum gösterir. Konfüzyon, nöbetler, tremor ve myoklonik nöbetler görülür. Bazal gangliyonlar anatomik olarak tutulursa kore dahil hareket bozuklukları görülür. Biz bu vakada koreye neden olan, bazal gangliyon tutulumlu üremik diyabetik hastayı nadir görülmesi nedeniyle sunduk
  • Öğe
    Bisoprolol-induced delirium in a patient with ischemic stroke: A case report
    (2015) Kozak, Hasan Hüseyin; Uca, Ali Ulvi; Uğuz, Faruk
    Deliryum yaygın bilişsel bozukluk, hallüsinasyonlar, duygu-durum değişiklikleri ve uyku-uyanıklık döngüsünde bozulmalar gibi çok sayıda belirtiyi içeren yaygın bir nöropsikiyatrik klinik sendromdur. Hastaneye yatan tüm hastaların %10-30'unda görülmektedir. Ayrıca, Deliryum morbidite, mortalite ve sağlık hizmetlerinin kullanılmasında artmayı içeren kötü sonuçlarla ilişkili yaygınbir durumdur. Kognitif yetersizliğin etiyolojisi multifaktöriyel olarak düşünülse de, ilaçların da deliryumun önemli bir nedeni olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada, bisoprololün neden olduğu akutdeliryum tablosuyla gelen ve bisoprololün kesilmesiyle deliryum semptomlarının tamamen kaybolduğu bir hastayı sunuyoruz. Bisoprolol kardiyologlar tarafından hipertansiyon ve aritmi tedavisi için yaygın olarak kullanılmaktadır. Beta blokör ajanların bazen santral sistemi etkilerinin olabildiği ve bu nedenle yaygın psikiyatrik sendromların istenmeyen bir nedeni olabildikleri belirlenmiştir.
  • Öğe
    Multiple Skleroz'lu Hastalarda Üst Ekstremite Ataksisinin Bilgisayar Analizi İle Değerlendirilmesi
    (2017) Erdeo, Fatma; Armutlu, Kadriye; Uca, Ali Uca; Yıldız, İbrahim
    Amaç: Multipl Skleroz (MS) gibi nörolojik ve nörofizyolojik bozukluk ve özrü olan hastalıkları tam ve kusursuz değerlendirmek zordur. MS'te üst ekstremite koordinasyon problemini değerlendirmek amacıyla yeni bir test (Multipl Skleroz Ataksi Testi)(MSAT) geliştirdik. Bu test bize üst ekstremite koordinasyon probleminin şiddetini tam değerlendirmek için bilgisayar tabanlı bir değerlendirme platformu sağlamaktadır. Bulgular: EDSS ile hastaların dominant el (sağ el)arasında istatiksel olarak anlamlı bir korelasyon tespit edilmedi. (p0.05).ICAR değişkeni ile dominant ve non-dominant el arasında anlamlı bir korelasyon tespit edilmedi (p0.05).Hasta ve sağlıklı kişilerin sağ el karşılaştırması için yapılan analizde bu iki grup arasında ortalamalar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık vardır (p0.05). Sonuç: MSAT, üst ekstremite ataksisini daha objektif değerlendirebilir. Tedavi öncesi ve sonrası hastanın fonksiyonel durumu hakkında bilgi verebilir. Bu yöntem, klinik değerlendirme ve araştırmada kaydedilen ilerlemeyi hızlandıracak açık bir potansiyele sahip, eğitim alanında standartlaştırılmış bilgisayara uyarlanmış testlerin yaptığı gibi, MS'deki klinik değerlendirme ve araştırma üzerinde aynı dönüştürücü etkiye sahip olabilir.
  • Öğe
    Association between Hemispheric Asymmetry and Horizontal Rapid Eye Movements during Rapid Eye Movement Sleep
    (2017) Uca, Ali Ulvi; Genç, Bülent Oğuz; Süleyman, İlhan
    Amaç: İnsanlarda REM uykusunda oluşan hızlı göz hareketlerinin (HGH) fonksiyonel önemi ve orijini tam anlaşılamamıştır. HGH'nin, REM uykusunda rüya görme ve merkezi sinir sistemi aktivasyonuyla eşzamanlı görülmesi ilginçtir. Bu çalışma; REM uykusunda oluşan horizontal hızlı göz hareketlerinin (HHGH) yöneliş-amplitüt-açısal değerlerini ölçmeyi, yaşla ilişkilerini, hızlı göz hareketlerinin temelindeki anatomik, fizyolojik mekanizmaları açıklamayı ve hemisferik asimetri kavramına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Yöntem: Yaşları 19-70 arasında değişen 25 denek bir gecelik spontan uyku esnasında standart prosedürler uygulanarak kayıtlandı. Bir gecelik REM periyodunda sağa ve sola HHGH dağılım analizi, HHGH açısal değerleri ve HHGH amplitüt ortalamaları karşılaştırıldı. Bulgular: Yapılan istatistiki değerlendirmeyle hemisferik bir asimetriyi gösterecek anlamlı bir sonuç elde edilmedi. Sonuç: REM uykusu, HGH ve rüya için dominant bir hemisfer göstermek mümkün gözükmemektedir. Çalışmaların bir kısmı sağ hemisfer bir kısmı sol hemisfer üstünlüğünü ortaya koymaya çalışırken diğer kısım ki (bizim çalışmamızda bunu desteklemekte) iki hemisferin koordineli çalıştığını savunmaktadır.
  • Öğe
    Psoriasisli Hastalarda Serum Nöroinflamatuvar Belirteç Seviyeleri ve Geniş Çaplı Periferik Sinir Lifi Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi
    (2016) Balevi, Ali; Özdemir, Mustafa; Güney, Figen; Tol, Hüseyin; Okudan, Nilsel; Belviranlı, Muaz; Şahin, Kemal Tahir
    Amaç: Günümüzde tümör nekroz faktör-alfa (TNF-?) inhibitörleri, özellikle şiddetli psoriasisin tedavisinde tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Ancak psoriasisli hastalarda TNF-? inhibitör tedavisiyle ilişkilendirilmiş multipl sklerozis (MS) ve periferal nöropatiler bildirilmektedir. Psoriasis tedavisinde kullanılan TNF-? inhibitörleri, altta yatan nörolojik bozukluğu ortaya çıkarıp çıkarmadığı bilinmemektedir. Bu çalışmanın amacı; psoriasis ile multipl sklerozis ve periferal nöropatiler arasında bağlantı olup olmadığını araştırmaktır. Yöntemler: Bu çalışmada; 50 psoriasisli hasta ve 25 sağlıklı kontrol çalışmaya alındı. Nörolojik muayene ve iğne elektromiyografi testleri uygulandı. Nöroinflamatuvar süreçte rol alan matriks metalloproteinaz-2 (MMP-2), matriks metalloproteinaz-9 (MMP-9), S100 kalsiyum bağlayıcı protein (S100B) ve nöron spesifik enolaz (NSE) seviyeleri serumda ölçüldü. Bulgular: Sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırıldığında serum MMP-9 seviyeleri psoriasisli hastalarda yüksek tespit edilirken MMP-2 ve NSE seviyeleri psoriasisli hastalarda, sağlıklı kontrollere göre düşük tespit edildi. Serum S100B seviyeleri açısından her 2 grup arasında fark yoktu. Tüm hastalarda ve sağlıklı kontrollerde tüm nörofizyolojik parametreler normal bulundu ve 2 grup arasında fark tespit edilmedi. Sonuç: NSE ve MMP-9, psoriasisli hastalarda MS'in oluşmasında rol oynuyor olabilir. Özellikle ailesel MS öyküsü olan psoriasisli hastalarda, TNF-? inhibitörü ajan başlamadan önce bu belirteçlerin ölçülmesinin faydalı olabileceğini düşünüyoruz.
  • Öğe
    Multipl Sklerozlu Erkek Hastalarda Cinsel Disfonksiyonun Değerlendirilmesi
    (2018) Odabaş, Ömer Faruk; Gümüş, Haluk; Akkurt, Halil Ekrem; Uca, Ali Ulvi; Yılmaz, Halim
    Amaç: Erkek cinselliği üzerine multiple skleroz (MS)’un etkileriniaraştırmak.Yöntem: Vaka grubuna 61 MS’li erkek hasta, kontrol grubuna 60sağlıklı erkek birey dahil edildi. MS’li hastaların fonksiyonel durumlarıGenişletilmiş Özürlülük Durum Skalası (Expanded Disability StatusScala –EDSS), depresyon düzeyleri Beck Depresyon Ölçeği (BDİ), ağrıdüzeyleri Vizüel Analog Skala (VAS), cinsel işlevleri International Indexof Erectile Function (IIEF) ve yaşam kaliteleri short form-36 (SF-36) iledeğerlendirildi.Bulgular: MS’li hastalar EDSS 5,5 olan 45 hasta ve EDSS 5,5 olan 19hasta şeklinde sınıflandırıldı. MS’li hastalarda ortalama VAS ve BDİskorları kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekidi (p0,05). MS’li hastalarda ortalama IIEF skorları ve SF-36 tüm altgrup skorları kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecededüşük idi (p0,05). MS’li hasta grubunda EDSS ortalaması 2,752,42idi. MS’li erkek hastalarda IIEF skorları ile SF-36 mental ve fizikselkomponent ortalamaları arasında pozitif yönde korelasyon mevcut ikenIIEF skorları ile yaş, hastalık süresi, atak sayısı, evlilik yılı, EDSS, VAS veBDI skorları arasında negatif yönde korelasyon mevcut idi (p0,00). BDI17 depresyon lehine değerlendirildiğinde MS’li hastaların %62,5’unda,kontrol grubunun %11,7’inde depresyon saptandı (p0,001).Sonuç: MS’li erkek hastalarda cinsel fonksiyonlar olumsuz yöndeetkilenmektedir. MS’li erkek hastalarda cinsel fonksiyonlar; artmışözürlülük (EDSS), ağrı ve eşlik eden depresyon düzeyi ile ilişkiligörünmektedir. Bu nedenle, MS’li erkek hastalar takipleri sırasındaözürlülük yanında cinsel işlev bakımından da değerlendirilmelidir.
  • Öğe
    The Comparison of Socio-Demographic and Clinical Variables of Inmates Using Gabapentin For Medicinal Purposes and Those Abusing The Drug
    (2017) Çicekçi, Faruk; Yüksekkavas, Dinçer; Aydın, Adem; Karaibrahimoğlu, Adnan; Uca, Ali Ulvi
    Amaç: Gabapentini tedavi amaçlı-endikasyonlu kullanan mahkumlar ile kötüye kullanan mahkumlar arasındaki sosyodemoğrafik ve klinik verileri karşılaştırmak. Metod: Bu çalışmaya Haziran 2012-Aralık 2014 yılları arasında Konya E Tipi Cezaevinde kalan, cezaevi polikliniğine başvuran ve ağrı polikiliniğimize sevkedilen gabapentin kullananlar mahkumlar dahil edildi. Gabapentini mevcut şikayetlerinden dolayı endikasyonsuz kullananlar (Grup 1), hastalığa bağlı olarak endikasyonlu kullananlar (Grup 2) DSM IV-TR ye göre madde bağımlılığı, madde kötüye kullanımı ve gabapentin kötüye kullanımı yönünden araştırıldı. Bulgular: Endikasyonsuz gabapentin kullanan mahkumların (Grup 1) tamamına yakını (n:21) gabapentini kas ağrıları, nöropatik ağrı, uyku bozukluğu, anksiyete belirtileri, terleme, titreme ve bulantı-kusma için kullandığını belirtirken, endikasyonlu olarak gabapentini kullanan mahkumlar (Grup 2) daha çok mevcut hastalıklarının belirtilerini baskılamak için (diyabetik nöropati, ve epilepsi) kullandıkları tespit edilmiştir. Endikasyonsuz kullanan grubun birinci derece yakınlarında alkol/madde kullanımının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (P0.001). Grup 1 için madde bağımlılığı (n10) ve madde kötüye kullanımı (n13) anlamlı olarak Grup 2den yüksek bulunmuştur (P0.001). Sonuç: DSM IV-TRye göre madde bağımlılığı ve madde kötüye kullanımı tanısı alan mahkumların cezaevine girdikten sonra özellikle opioid çekilme belirtilerini engellemek için gabapentin kullandıkları ve gabapentin kötüye kullanımı tanımına uydukları görülmüştür.
  • Öğe
    The effect of erythropoietin application on erythrocyte Na,K- ATPase activities in patients with diabetic polyneuropathy
    (2013) Akbulut, Seval; Gürbilek, Mehmet; Kıyıcı, Aysel; Aköz, Mehmet; Altıntepe, Lütfullah; Karakuşçu, Aynur; Topcu, Cemile
    Amaç: Bu çalışmada diyabetik polinöropatili hastalarda eritropoietin uygulamasının eritrosit membranı Na,K-ATPaz aktivitesi üzerine etkisini araştırmayı amaçladık.Metot: Çalışma Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji kliniği ve Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Biyokimya bölümünde yapıldı. Bu çalışma eritropoietin tedavisine başlanacak, 11 diyabetik polinöropatili hasta ile sağlıklı 10 kontrol vakası üzerine gerçekleştirildi. Hastalar diyabetik polinöropati tanısı almış, eritropoietin tedavisine yeni başlanacak hastalardan seçilmiştir. Hastalarda eritropoietin 150 U/kg/hafta dozunda kullanıldı. Sağlıklı kontrollerden ve diyabetik hastalardan eritropoietin uygulamasından önce ve bir ay sonra olmak üzere heparinize kan örnekleri alındı. Eritrosit membranları izole edildi ve eritrosit membranı Na,K-ATPaz aktviteleri ölçüldü. Na,K-ATPaz aktivitesi mmolPi.mg.protein-1.10 min-1olarak verildi.Bulgular: Na,K-ATPaz enzim aktivitesi kontrol grubunda ve eritropoietin uygulamasından önce ve sonra sırasıyla 2.910.38 µmolPi.mg.prt-1.10min-1, 1.930.38µmolPi.mg.prt-1.10min-1ve 2.400.63 µmolPi.mg.prt-1.10min-1 olarak bulundu. Na,K-ATPaz enzim aktivitesi uygulama öncesi hasta grubunda kontrol grubu ile karşılaştırıldığında azalmış olarak, uygulama sonrası grupta hastaların bazal seviyeleri ile karşılaştırıldığında artmış olarak bulundu. Çalışmamızda Eritropoietin tedavisinin 30. günündeki eritrosit zarı Na,K-ATPaz enzim aktivitesinin tedavi öncesindeki Na,K-ATPaz enzim aktivitesine gore %24 arttığını gözlemledik.Sonuç: Eritropoietin tedavisinin nöropatiyi iyileştirebildiği ve bu iyileşmenin, belirteç olarak kullanılabilen Na-K ATPaz enzim aktivitesi artışı ile desteklendiği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Cerebellitis and Concomitant Acute Hydrocephalus in a Child: Case Report
    (2014) Erdi, Fatih; Emiroğlu, Melike; Kaya, Bülent; Karataş, Yaşar; Güney, Önder
    Acute cerebellitis is a severe neurological disease characterized by mild or high-grade fever, nystagmus, tremor, truncal ataxia, dysarthria, headache, and altered mental state. The diagnose can be established on the basis of clinical symptoms, radiological imaging and laboratory findings. Acute life threatening hydrocephalus can be seen as a complication of acute cerebellitis associated with obstruction at the level of the fourth ventricle. Neurosurgical procedures as a life-saving intervention can be required which range from external ventricular drainage to ventricular peritoneal shunt and posterior fossa decompression. In this report we present a case of cerebellitis and concomitant acute hydrocephalus in a child which was treated succesfully with external ventricular drainage and medical treatment and also discuss the main features of this rare but important concomitance.
  • Öğe
    The Alice in Wonderland Syndrome: A Case of Aura Accompanying Cluster Headache
    (2015) Uca, Ali Ulvi; Kozak, Hasan Hüseyin
    Background: Cluster headache (CH) is a primary headache which has highly specific and sensitive criteria, and notpresence of an aura. It has been recently reported that CH may not presence with aura more than ever and this condition will be identified by headache specialists as a new form of CH. Case Report: As there is no report to our knowledge on Alice in Wonderland syndrome (AIWS) manifest- ed as CH aura in the literature, we present a case of a 35-year-old man having AIWS as CH aura. Conclusion: Clinically, AIWS is not uncommon and is likely to be underestimated as a diagnostic entity. Val- proate may be preferred for treatment in CH patients with AIWS aura.
  • Öğe
    Common variable immunodeficiency in adults requires reserved protocols for long-term follow-up
    (2016) Çalışkaner, Ahmet Zafer; Reisli, İsmail; Arslan, Şevket; Uçar, Ramazan; Ataseven, Hüseyin; Selçuk, Nedim Yılmaz
    Background/aim: The aim of this study is to establish follow-up protocols for adult patients with common variable immunodeficiency (CVID) in a recently founded adult immunology clinic in the Central Anatolia Region of Turkey, where a clinical immunology center for adults was not available previously. Materials and methods: A total of 25 patients with CVID aged 18 years and older were included in this study. The file format consisted of 13 pages and was developed for the purpose of the study. Separate sections were designated for identity information, medical history, disease course, previous and current laboratory and imaging studies, follow-up plans, detection and management of complications/ comorbidities, and treatment results. Results: The mean age of the patients was 36.6 ± 13.4 years. The delay in diagnosis was 107 ± 95.6 months. In 92% of patients, initial symptoms resulting in admission to healthcare facilities were infections. Seventeen of 25 patients (68%) had bronchiectasis at the beginning of follow-up. Conclusion: Early identification of complications and comorbidities in patients with CVID will significantly improve quality of life and survival. Close observation and standardized protocols for follow-up are essential components of management.
  • Öğe
    Nadir Bir Baş Dönmesi Nedeni Olarak Glomus Tümörü
    (2015) Kozak, Hasan Hüseyin; Uca, Ali Ulvi