Yazar "Kurban, Sevil" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 29
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut apandisitte Ca125, CA19.9 ve karsinoembriyonik antijenden oluşan tümör belirteçlerinin rolü(2015) Kurban, Sevil; Köksal, HandeBu çalışmada, CA125, CA19.9 ve karsinoembriyonik antijen (CEA) gibi tümor belirteçlerinin serum değerlerinin akut apandisit (AA) tanısında herhangi bir değerinin olup olmadığı araştırıldı. Gereç ve yöntem: Akut apandisit tanısı ile ameliyat edilmiş 74 hasta ile 30 sağlıklı kişi bu çalışmaya dahil edildi. Histopatolojik inceleme sonrasında hastalar: akut fokal apandisit (AFA), süpüratif, flegmenöz ve gangrenöz apandisiti içeren ilerlemiş akut apandisit (AİA) ve akut perfore apandisit (APA) olarak sınıflandırıldı. Tümör belirteçleri için kan örnekleri ameliyat öncesi dönemde alındı. Bulgular: Hastaların ve kontrol grubunun CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri sırasıyla 13,349,26 ve 13,338,73; 20,1529,63 ve 12,7517,6; 1,330.97 and 1,120,57 idi. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. CEA düzeyleri hem hastalarda hem de kontrol grubunda normal sınırlar içerisindeydi. Serum Ca125 düzeyi; 74 hastanın 3'ünde, 30 sağlıklı kişinin 1'inde; serum CA19.9 düzeyi ise hastaların 15'inde, sağlıklı kişilerin 2'sinde yüksekti. Ancak bu aradaki farklar istatistiksel olarak anlamlı değildi. CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri lökosit sayısı, nötrofil oranı, semptomların süresi ve patolojik alt gruplara göre değerlendirildiğinde ise CA 19.9 seviyesi semptom süresi 24 saat olan hastalarda; 24 saat olanlara göre ve histopatolojik olarak AFA tanısı alanlarda APA tanısı alanlara göre daha yüksek bulundu. Sonuç: AFA ve semptom süresi 24 saat olan hastalarda serum CA 19.9 düzeyleri yüksek olmasına karşın, AA tanısında hala hikaye ve fizik muayenenin ana tanı yöntemi olduğu kanısına vardıkÖğe Biyokimya Laboratuvar Eğitimine Çok Disiplinli Yaklaşım(2013) Erkoç, Figen; Sepici Dinçel, Aylin; Levet, Kayrın; Özkan, Yeşim; Ekşioğlu, Subhan; Yüksel, Meral; Haklar, Goncagül; Yavuz, Özlem; Çelik, Haydar; Konuk, Muhsin; Kurban, Sevil; Uysal, Hamdi; Kısa, Üçler; Bodur, Ebru; Selvi, Meryem; Akca, Gülçin; Şimşek, BolkanÜlkemizde yüksek öğretim sistemi ile ilişkili yeterlilikler Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi bağlamında yeniden yapılandırılmaktadır. Avrupa Yeterlilikler Çerçeveleri ve bu çerçeveler ile ilişkilendirilmiş "Ulusal Yeterlilikler Çerçeveleri (UYÇ)" ile Avrupa Yükseköğretim Sistemleri arasında karşılaştırabilirlik ve şeffaflığın sağlanması ve yaşam boyu öğrenmenin yaygınlaştırılması öngörülmektedir. 3-4 Mayıs 2012 tarihlerinde "Biyokimya Laboratuvar Eğitimine Çok Disiplinli Yaklaşım Çalıştayı" isimli Ankara'da düzenlenen çalıştayın kapsamını öncelikle, biyokimya laboratuvar eğitiminde laboratuvarda çalışma ve deneysel metodoloji kültürünün kazandırılması ve bilimsel düşünme yeteneğinin geliştirilmesi oluşturmuştur. Çalıştay sonucunda mevcut durumda farklı bilim dallarında aynı başlık altında farklı bilimsel içerik ile yürütülmekte olan biyokimya laboratuvar eğitimine kalite güvencesinin sağlanmasına yönelik görüşler bir araya getirilmiştir. Daha önce yapılan çalışma ve toplantılar da dikkate alınarak çekirdek laboratuvar eğitimi programı oluşturulmuş; kazanımlar ve hedefler belirlenmiştir. Öğrenme-öğretme süreci ve değerlendirme konuları ele alınmıştır. Çekirdek laboratuvar programının yanı sıra bilimsel araştırma projeleri konusunda da farkındalık tartışılmıştır. Ayrıca değişik programlar arasında eşgüdümün sağlanması ve Avrupa Birliği uyum sürecinde gerekli altyapının tanımlanmasına dikkat çekilmiştir. Bunların dışında, ekipman ve sarf malzemesi teminindeki zorluklar, idarelerin sorumluluğu, öğrencilerin hazır bulunuşlukları ve yeterlilikleri, öğretim elemanlarının etkin laboratuvar eğitimi sağlamalarındaki yeterlilikleri, öğretim materyallerinin teminindeki sorunlar ve çözümler tartışılmıştır. Çalıştaya genç bilim adamları ve lisansüstü öğrenciler de aktif katılarak, biyokimya laboratuvarında çalışma kültürleri ile bilimsel düşünme yeteneğinin geliştirilmesinde olumlu adımlar atılmıştırÖğe Comparison of Salivary Cortisol, Serum Cortisol, Plasma ACTH and Urinary Free Cortisol Levels in Thyrotoxic and Hypothyroid Patients(Ortadogu Ad Pres & Publ Co, 2012) Gonen, Mustafa Sait; Ozkaya, Emin; Kurban, Sevil; Ipekci, Suleyman Hilmi; Duran, Cevdet; Kulaksizoglu, SevsenObjective: Hypothalamo-pituitary-adrenal (HPA) axis is affected by thyroid hormones. The present study was designed to compare the level of salivary cortisol, serum cortisol, plasma adrenocorticotropic hormone (ACTH) and urinary free cortisol (UFC) levels in patients with subclinical and overt thyrotoxicosis and hypothyroidism. Material and Methods: We analyzed the salivary cortisol, serum cortisol, plasma ACTH and UFC levels in 123 patients with thyroid dysfunction. The patients were classified into four groups; overt thyrotoxicosis (n=32), subclinical thyrotoxicosis (n=29), overt hypothyroidism (n=28) and subclinical hypothyroidism (n=34). Results: There were no significant differences in terms of salivary cortisol, serum cortisol, plasma ACTH and UFC levels in patients with subclinical and overt thyrotcodcosis (p>0.05). Similarly, no significant differences could be detected in terms of salivary cortisol, serum cortisol, plasma ACTH and UFC levels in patients with subclinical and overt hypothyroidism (p>0.05). The comparison of patients with hypothyroidism and thyrotoxicosis also did not yield any significant difference in terms of salivary cortisol, serum conisol, plasma ACTH and UFC levels (p>0.05). Conclusion: Similar salivary cortisol, serum cortisol, plasma ACTH and UFC levels were detected in patients with hypothyroidism and thyrotoxicosis. Thus, we may suggest that thyroid hormone status does not play a role in the HPA axis. The major limitation of this study was the absence of a healthy control group. Further studies with large numbers of patients are required to clarify the association between thyroid hormone dysfunction and glucocorticoid levels.Öğe Comparison of urinary neutrophil gelatinase-associated lipocalin, C-reactive protein and procalcitonin in the diagnosis of late onset sepsis in preterm newborns(Taylor & Francis Ltd, 2013) Ertugrul, Sabahattin; Annagur, Ali; Kurban, Sevil; Altunhan, Huseyin; Ors, Rahmi[Abstract Not Availabe]Öğe Diyet yağlarının beyinde lipid peroksidasyonu, AOA, NO ve lipidler üzerine olan etkilerinin araştırılması(Investigation of effect of diet oils on lipid peroxidation, AOA, NO and lipids levels in the brain, 2005) Kurban, Sevil; Mehmetoğlu, İdrisalışmamızda toplum tarafından en çok tüketilen yağlar olan ayçiçek yağı, zeytin yağı, margarin, soya yağı ve tereyağının beyinde kolesterol, trigiiserid (TG), fosfolipid, lipid pe-oksidasyonu, antioksidan aktivite (AOA) ve nitrik oksit (NO) düzeyleri üzerine olan etkilerini araştırmayı amaçladık. Bunun için, 72 adet dişi rat alındı ve her birinde 12 adet olmak üzere 6 gruba ayrıldı. Kontrol grubu standart laboratuar yemi ile, diğer gruplar % 15 oranında yukarıda belirtilen yağları içeren yem ile 8 hafta süre ile beslendi. Bu süre sonunda fareler dekapite edilerek beyin örnekleri alındı. Beyin dokusu homojenize edilerek kolesterol, TG, fosfolipid, malondialdehid (MDA), AOA ve NO düzeyleri ölçüldü ve aşağıdaki bulgular elde edildi: 1- Grupların beyin MDA ve NO değerleri arasında istatistik! açıdan önemli bir fark bulunamadı. 2- Gruplara ait en yüksek AOA değeri zeytinyağı grubunda en düşük değer soya yağı grubunda bulundu. Bu parametreye göre yağlar büyükten küçüğe doğru zeytin yağı > tereyağı > kontrol > margarin > ayçiçek yağı > soya yağı şeklinde sıralanmaktadır. Gruplara ait AOA değerleri karşılaştırıldığında zeytin yağı grubunun değerleri kontrol (p<0.05), margarin (p<0.001), ayçiçek yağı (p<0.00i) ve soya yağı (p<0.001) grubunun değerlerinden, tereyağı grubunun değeri ayçiçek yağı (p<0.01) ve soya yağı (p<0.001) grabunun değerlerinden ve kontrol grubunun değerleri ayçiçek yağı (p<0.05) ve soya yağı (p<0.01) grubunun değerlerinden önemli derecede yüksek bulundu. 3- Grupların beyin kolesterol değerleri büyükten küçüğe doğru zeytin yağı > ayçiçek yağı > soya yağı > margarin > tereyağı > kontrol şeklinde sıralanmaktadır. Bu gruplardan, zeytin yağı grubunun değerleri diğer gruplardan (p< 0.001), ayçiçek yağı grubunun değerleri soya yağı, margarin, tere yağı ve kontrol (soya yağı-p<0.05, diğerieri-p<0.001) grubunun değerlerinden ve soya yağı grabunun değerleri margarin (p<0.005), tereyağı (p<0.005) ve kontrol grabunun değerlerinden (p<0.001) önemli derecede yüksek bulundu. 4- Grupların beyin TG değerleri büyükten küçüğe doğru zeytin yağı > soya yağı > ayçiçek yağı > tereyağı > kontrol > margarin şeklinde sıralanmaktadır. Grupların TG değerleri karşılaştırıldığında, zeytin yağı grabunun değerleri kontrol, margarin, ayçiçek yağı ve tereyağı gruplarının değerlerinden (p<0.001), soya yağı grabunun değerleri kontrol ve margarin gruplarının değerlerinden (p<0.001) ve ayçiçek yağı grabunun değerleri margarin grubundan (p<0.05) önemli derecede yüksek bulundu. 625- Grupların beyin fosfolipid değerleri büyükten küçüğe doğru zeytin yağı > soya yağı > kontrol > margarin > ayçiçek yağı > tereyağı şeklinde sıralanmaktadır. Bu grupların fosfolipid değerleri karşılaştırıldığında zeytin yağı ve soya yağı gruplarının değerleri kontrol, margarin, ayçiçek yağı ve tereyağı gruplarının değerlerinden önemli derecede yüksek bulunurken ilk iki grubun fosfolipid değerleri arasındaki fark önemli değildir. Gruplarımıza ait beyin lipid düzeyindeki değişiklikleri ve bu değişikliklerin organizma açısından etkilerini izah edemedik. Dolayısı ile, bu önemli bulgunun daha ileri araştırmalarla değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Sonuç olarak, yağlar antioksidan özellikleri açısından değerlendirildiğinde sağlık açısından en faydalı yağın zeytinyağı olduğu ve bunu sırası ile tereyağı, margarin, ayçiçek yağı ve soya yağının takip ettiği söylenebilir.Öğe The Effect of Soluble TREM-1 in Idiopathic Granulomatous Mastitis(Taylor & Francis Inc, 2022) Ates, Dervis; Doner, Hulusi Cem; Kurban, Sevil; Koksal, HandeBackground and objectives: The aim of this study is to investigate the effect of soluble triggering receptor expressed on myeloid cells-1 (sTREM-1) in idiopathic granulomatous mastitis (IGM). Methods: This case-control study was conducted in Saglik Bilimleri and Necmettin Erbakan Universities. Sixty patients with IGM diagnosis (Group P) and 25 healthy females as control group (Group C) were included. Group P was divided into two subgroups according to the activity of disease: patients with active lesion (Group P-A), and patients without any symptoms, in remission (Group P-R). The ELISA method was used to measure sTREM-1 level. Results: Group P's sTREM-1 were higher than Group C (p < .0001). The difference between sTREM-1 levels of Groups P-A, P-R and C was significant statistically (p < .0001). Group P-A's sTREM-1 levels were higher than Group C (p < .0001). Also, sTREM-1 levels of Group P-R were higher than Group C (p = .006). When sTREM-1 levels of patients receiving steroid therapy and did not in Group P-R were analyzed, the sTREM-1 levels of the patients not receiving steroid treatment were found to be statistically higher than Group C (p = .002). Although the sTREM-1 levels of the patients who did not receive steroid therapy were higher than those who received steroid therapy, the difference was not statistically significant (p > .05). Conclusion: We concluded that the detected high sTREM-1 levels contributed to inflammation in IGM. In particular, blockade of TREM may be a promising treatment option in resistant or multiple recurrent patients.Öğe Effects of forskolin and rolipram on serum leptin, resistin and adiponectin levels in diet induced obesity in Wistar rats(2015) Mehmetoğlu, İdris; Döşeyici, Sibel; Kurban, Sevil; Taşyürek, ErkanAmaç: Bir adenilat siklaz aktivatörü olan forskolin ve bir selektif fosfodiesteraz 4 inhibitörü olan rolipram siklik adenozin monofosfat (cAMP) seviyesini artırarak lipolizi stimule ve vücut ağırlık artışını inhibe ederler. Bu çalışmada forskolin ve rolipramın sıçanlarda diyetle indüklenen obezitede leptin, rezistin and adiponektin üzerine olan etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır.Metod: 50 sıçan randomize olarak 5 gruba ayrıldı. Grup I standart pellet diyet ile diğer gruplar ise yüksek yağlı diyetle 10 hafta beslendi. Çalışmanın son iki haftasında grup II yüksek yağlı diyet ile beslenmeye devam ederken, grup III, grup IV ve grup V'e yüksek yağlı diyete ilave olarak sırası ile forskolin, rolipram ve forskolin ile rolipram orogastrik tüp ile verildi. Sonra sıçanlar sakrifiye edildi ve serum leptin, rezistin and adiponektin seviyeleri ölçüldü.Bulgular: Grup I ile kıyaslandığında Grup II (adiponektin için p0.001, leptin için p0.01), grup III (p0.01) ve grup V'in (p0.05) adiponektin seviyeleri anlamlı olarak azalmış, leptin seviyeleri ise anlamlı olarak artmıştı. Grup IV'ün leptin seviyesi grup II ile kıyaslandığında anlamlı olarak azalmıştı (p0.05). Grupların rezistin seviyeleri arasında anlamlı bir fark bulunamadı.Sonuç: Bulgularımız, rolipramın, cAMP seviyeleri üzerine olan etkisine ilave olarak diyetle indüklenen obezitede leptin ve adiponektin seviyelerinde herhangi bir değişiklik olmasını engellediğini göstermiştir. Ayrıca forskolin ve rolipram grupların rezistin seviyelerine etki göstermemiştir. Bu bulguları altında yatan mekanizmaların nedeni bilinmemekte ve daha sonraki çalışmalarda araştırılması gerekmektedir.Öğe EFFECTS OF PHOTOTHERAPY ON SERUM PARAOXONASE ACTIVITY AND TOTAL ANTIOXIDANT CAPACITY IN NEWBORN JAUNDICE(Nobel Ilac, 2014) Kurban, Sevil; Annagur, Ali; Altunhan, Huseyin; Mehmetoglu, Idris; Ors, Rahmi; Erdem, Said Sami; Yerlikaya, Fatma HumeyraObjective: Phototherapy is an efficient and commonly used form of therapy for the treatment of neonatal hyperbilirubinemia. Paraoxonase 1 (PON1) is an anti oxidative enzyme, which eliminates lipid peroxides. The aim of our study was to investigate the effect of phototherapy on serum PON1 activity and total antioxidant capacity (TAC) in hyperbilirubinemic full-term newborns. Material and Method: The study was performed on 40 full-tenn newborns between 3 to 15 days of age exposed to phototherapy. SerumPON1 activity and TAC levels of the babies were determined before and after phototherapy by spectrophotometric assays. Results: We have found that PON1 activity was not significantly affected by phototherapy whereas TAC levels were decreased significantly after phototherapy (p<0.001). Conclusion: Our findings demonstrated that phototherapy has no direct effect on PON1 activity. Also, decreased TAC levels might have resulted from increased oxidative stress which may lead to consumption of antioxidant molecules.Öğe The effects of selenium and vitamin E on lung tissue in rats with sepsis(Canadian Soc Clinical Investigation, 2012) Atli, Mustafa; Erikoglu, Mehmet; Kaynak, Adnan; Esen, Haci H.; Kurban, SevilPurpose: In this study we examined the ability of selenium and vitamin E to prevent sepsis-induced changes in lung tissue. Methods: Fifty rats were divided into five groups: Group 1: Control group; Group 2: Sepsis group. In this group only cecal ligation and perforation (CLP) was performed. Group 3: Selenium group. An intraperitoneal dose of 100 mu g selenium was given for the first two days followed by a daily dose of 40 mu g for the next five days. CLP was performed the following day. Group 4: Selenium and vitamin E group. In addition to selenium, vitamin E was given intramuscularly in a dose of 250 mg/kg/day for seven days. CLP was performed the following day. Group 5: Vitamin E group. Vitamin E was given intramuscularly in a dose of 250 mg/kg/day for seven days. CLP was performed the following day. Results: There were significant differences between Group 2 and all other groups in terms of blood gas values (pH, pCO2, SaO2), and leukocyte, C-reactive protein (CRP) and glutathione peroxidase levels (p< 0.005). There was no statistically significant difference between groups 3, 4 and 5 in terms of histopathological changes in lung tissue (p> 0.05), but all groups were significantly different compared with Group 2 (p< 0.05). Conclusion: Sepsis-induced lung tissue damage can be reduced or prevented by pretreatment with of selenium and/or vitamin E in a rat model.Öğe Evaluation of serum myostatin levels in patients with insulin dependent diabetes mellitus(Karger, 2021) Selver, Muhammed Burak; Atabek, Mehmet Emre; Eklioglu, Beray Selver; Kurban, Sevil[Abstract Not Availabe]Öğe Hipoalbüminemik Hastalarda Albümin Ölçümünde BCG ve BCP Yöntemlerinin Karşılaştırılması(2015) Mehmetoğlu, İdris; Önce, Müfide; Kıyıcı, Aysel; Kurban, SevilAmaç: Klinik laboratuvarlarda albümin ölçümünde boya bağlama esasına dayanan yöntemler olan bromcresol green (BCG) ve bromcresol purple (BCP) yıllardır yaygın olarak kullanılmaktadır. Yöntemler arasında fark olduğu ve bu farkın hipoalbüminemik bireylerde daha da belirgin olduğu öne sürülmektedir. Biz de çalışmamızda hipoalbümineminin belirgin olduğu yoğun bakım ve hemodiyaliz hastalarında serum albümin ölçümünde BCG ve BCP yöntemlerini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmada hemodiyaliz ve yoğun bakım ünitelerinde izlenmekte olan 24 hemodiyaliz ve 20 yoğun bakım hastasının serum örnekleri kullanıldı. Hastaların rutin kontrolleri sırasında biyokimya laboratuvarına gelen kan örnekleri önce laboratuvarda rutin kullanımda olan BCG yöntemi ile analiz edildi. Daha sonra ise uygun koşullarda saklanan serum örneklerinde albümin analizi BCP yöntemi ile tekrarlandı. Yöntemler arası fark için Bland Altman grafiği ve Passing Bablok regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Hemodiyaliz grubunun ortalama serum albümin düzeyleri BCG ve BCP yöntemleri ile sırasıyla 3.050.60 g/dL ve 2.420.67 g/dL iken; yoğun bakım hastalarında 3.350.32 g/dL ve 2.550.43 g/dL olarak bulundu. Her iki grupta da BCG ile ölçülen albümin konsantrasyonları BCP'ye göre anlamlı olarak yüksek bulundu (p0.0001 ve p0.0001). Sonuç: Hipoalbüminemik bireylerde serum albümin düzeylerini BCG yöntemi, BCP yöntemine göre daha yüksek ölçmektedir. Bu durum albumin düzeyi izlenmesinde ve albumin replasman tedavisi için karar vermede dikkate alınmalıdır.Öğe Influence of Exercise on Leptin, Adiponectin and Quality of Life in Type 2 Diabetics(Galenos Yayincilik, 2015) Dede, Nesrin Dogan; Ipekci, Suleyman Hilmi; Kebapcilar, Levent; Arslan, Mihriban; Kurban, Sevil; Yildiz, Mustafa; Gonen, Mustafa SaitPurpose: This study aimed to investigate the influence of aerobic exercise on the quality of life and leptin and adiponectin levels in patients with type 2 diabetes mellitus. Material and Method: Patients were randomized into two groups: aerobic exercise-training and control group. Parameters were assessed at baseline and end of the twelve-week follow-up for 60 type 2 diabetic patients who completed the program. The 36-item Short Form Health Survey was administered to the patients. Results: The exercise-training group results showed a decrease in adiponectin and leptin levels, a reduction of waist circumference and percentage of body fat (p=0.007, 0.023, 0.012 and 0.048, respectively). The leptin levels in the aerobic exercise group were positively correlated with body mass index (r=0.303, p=0.021) and percentage of body fat (r=0.371, p=0.005); they were negatively correlated with physical problems (r=-0.482; p=0.009) and pain (r=-0.540; p=0.003). Exercise led to statistically significant improvements in the SF-36 physical functioning and mental health subscales (p=0.020 and 0.023, respectively). Discussion: The association of better HbA1c, waist circumference, and percentage of body fat with improved mental and physical scores may be related to a decrease in leptin levels, despite a significant reduction in serum adiponectin levels.Öğe Investigation of Oxidative Stress Markers in Essential Hypertension(Clin Lab Publ, 2013) Toker, Aysun; Mehmetoglu, Idris; Yerlikaya, F. Humeyra; Nergiz, Suleyman; Kurban, Sevil; Gok, HasanBackground: The main goal of this study was to evaluate ischemia modified albumin (IMA), total antioxidant status (TAS), and total oxidant status (TOS) levels in treated essential hypertensive patients and to compare them with levels of normotensive subjects. Methods: In 45 hypertensive and 30 control subjects, serum levels of IMA were determined manually using a spectrophotometric Co(II)-albumin binding assay. TAS and TOS levels were evaluated spectrophotometrically. Lipid profile was estimated by routine methods. Results: Hypertensive patients had significantly higher levels of TOS and IMA (p = 0.020 and p = 0.034, respectively) and lower levels of TAS (p = 0.016) in comparison with control subjects. Serum levels of TAS were negatively correlated with TOS and IMA levels in the patient group. Serum levels of TOS were also positively correlated with IMA levels. There was no significant correlation between blood pressure and TAS, TOS, and IMA levels. Conclusions: Our results showed higher levels of IMA in hypertensive patients. We suggest that higher levels of IMA may result from increased oxidative stress and decreased antioxidant status in hypertensive patients.Öğe Investigation of the relationship between serum sclerostin and dickkopf-1 protein levels with bone turnover in children and adolescents with type-1 diabetes mellitus(Walter De Gruyter Gmbh, 2022) Kurban, Sevil; Eklioglu, Beray Selver; Selver, Muhammed BurakObjectives Diabetes mellitus (DM) is widely known to have a detrimental effect on bone health and is associated with increased fracture risk. Recently, the Wnt/beta-catenin signaling pathway and its inhibitors sclerostin and dickkopf-1 (Dkk-1) were found to be involved in the control of bone mass. The present study aimed to measure serum sclerostin and Dkk-1 protein levels in children and adolescents with type-1 DM and compare with other bone turnover markers and bone mineral density (BMD). Methods This study was performed on 40 children and adolescents with type-I DM and 40 healthy children and adolescents. Anthropometric measurements and pubertal examination were done. In addition to laboratory analysis, dickkopf-1, sclerostin, cross-linked N-telopeptides of type I collagen (NTx), bone alkaline phosphatase (bALP), and osteocalcin levels were studied. BMD of the participants was measured by calcaneus ultrasonography. Results Dickkopf-1 levels of the children and adolescents with type-1 DM were significantly higher, vitamin D, NTx, osteocalcin, and phosphorus levels were significantly lower than those of the controls (p<0.001). Fasting blood glucose, HbA1c, and insulin were significantly higher in the type 1 DM group (p<0.01). Conclusions Both bone remodeling and its compensatory mechanism bone loss are lower in children and adolescents with type-1 DM than in the controls. Also, higher levels of Dkk-1 play a role in decreased bone turnover in these patients. Since Dkk-1 and sclerostin seem to take a role in treating metabolic bone diseases in the future, we believe that our findings are significant in this respective.Öğe Investigation of the relationship between serum sclerostin and dickkopf-1 protein levels with bone turnover in children and adolescents with type-1 diabetes mellitus(Walter De Gruyter Gmbh, 2022) Kurban, Sevil; Eklioglu, Beray Selver; Selver, Muhammed BurakObjectives Diabetes mellitus (DM) is widely known to have a detrimental effect on bone health and is associated with increased fracture risk. Recently, the Wnt/beta-catenin signaling pathway and its inhibitors sclerostin and dickkopf-1 (Dkk-1) were found to be involved in the control of bone mass. The present study aimed to measure serum sclerostin and Dkk-1 protein levels in children and adolescents with type-1 DM and compare with other bone turnover markers and bone mineral density (BMD). Methods This study was performed on 40 children and adolescents with type-I DM and 40 healthy children and adolescents. Anthropometric measurements and pubertal examination were done. In addition to laboratory analysis, dickkopf-1, sclerostin, cross-linked N-telopeptides of type I collagen (NTx), bone alkaline phosphatase (bALP), and osteocalcin levels were studied. BMD of the participants was measured by calcaneus ultrasonography. Results Dickkopf-1 levels of the children and adolescents with type-1 DM were significantly higher, vitamin D, NTx, osteocalcin, and phosphorus levels were significantly lower than those of the controls (p<0.001). Fasting blood glucose, HbA1c, and insulin were significantly higher in the type 1 DM group (p<0.01). Conclusions Both bone remodeling and its compensatory mechanism bone loss are lower in children and adolescents with type-1 DM than in the controls. Also, higher levels of Dkk-1 play a role in decreased bone turnover in these patients. Since Dkk-1 and sclerostin seem to take a role in treating metabolic bone diseases in the future, we believe that our findings are significant in this respective.Öğe INVESTIGATION OF THE RELATIONSHIPS OF OBESITY WITH MELATONIN AND DEHYDROEPIANDROSTERONE LEVELS(Nobel Ilac, 2017) Mehmetoglu, Idris; Gokce, Seyid; Kurban, Sevil; Gokce, Recep; Atalar, Mehmet Nuri; Celik, MuhammedObjective: Melatonin is synthesized in pineal gland and plays a role in energy metabolism and the weight-reducing effects. Dehydroepiandrosterone (DHEA) is synthesized primarily by the zona reticularis of adrenal cortex and to a lesser degree by the gonads. DHEA has antioxidant, antilipidperoxidative, antiinflammatory, antiatherogenic, antiaging and weight-reducing or preventing effects. Our aim of this study was to investiagate blood DHEA, melatonin, insulin resistance (IR) and lipids levels and correlations between them in obese and nonobese subjects. Material and Method: The study was performed on 33 obese subjects ((16 male (M), 17 female (F)) aged 40.03 +/- 8.47 years and 33 normal weight healty controls (15M, 18F) aged 28.76 +/- 6.22 years. In both groups, DHEA, melatonin, IR, high-density lipoprotein (HDL), low-density lipoprotein (LDL) and total cholesterol and triglyceride levels and correlations between them were investigated. DHEA and melatonin levels were determined by ELISA method and insulin, fasting blood glucose levels and lipid parameters were determined by rutin method using commercially avilable kits. IR was calculated using a formula. Results: There was no statistically significant differences between DHEA and melatonin levels of the groups and there were no correlations between them in both groups. However, there was a significant negative correlation between DHEA and triglyceride levels in the obese group (r=-0.342, p<0.05). Conclusion: Our results show that DHEA and melatonin levels were not changed in obesity and they have no effects on IR. However significant negative correlation between DHEA and triglyceride levels in obese subjects needs to be more investigated in terms of the effect of DHEA on adipose tissue and obesity.Öğe Kistik Fibrozis Dışı Bronşiektazili Çocuk Hastalarda Oksidan ve Antioksidan Denge(2018) Pekcan, Sevgi; Köse, Seda Karataş; Bahar , Göktürk; Kurban, Sevil; Güner, Şükrü NailAmaç: Çocuklarda, oksidan ve antioksidan dengenin kistik fibrosis dışı bronşiekatazi (non-CF BE) patogenezi ve prognozundaki etkisinin değerlendirilmesi.Gereç ve Yöntem: Haziran 2009 ve Ekim 2010 tarihleri arasında nonCF BE tanılı 29 çocuk çalışmaya alındı. Otuz sağlıklı çocuk kontrol grubunu oluşturdu. Sağlıklı ve hasta çocuklarda paraoksonaz1 (PON1), total oksidan durum (TOS) ve total antioksidan durum (TAS) serum düzeyleri stabil ve alevlenme dönemlerinde ölçüldü.Bulgular: Hasta grubunda PON1 ve TAS düzeyleri alevlenme döneminde kontrol gurbuna göre daha düşüktü (p 0.05 ve p 0.01, sırasıyla). İmmün yetmezlikli hastalarda oksidatif stresi gösteren TOS düzeyleri ve TAS/TOS oranı kontrol grubuna göre daha düşüktü (p 0.008 ve p 0.01, sırasıyla). TAS düzeyleri ve PON1/TOS oranı orta-şiddetli bronşiektazili hastalarda hafif bronşektazili hastalardan daha düşüktü (p 0.04 ve p 0.03, sırasıyla).Sonuç: Alevlenme döneminde non-CF BE çocuklarda oksidatif stres artmış ve anti-oksidan kapasite azalmıştır. Antioksidan tedavi özellikle immün yetmezliği ve/veya orta-şiddetli bronşiaktazisi olan non-CF BE hastalarda oksidatif stresin neden olduğu hasarın şiddetini azaltmaya yardımcı olacak, özellikle daha iyi prognoza katkıda bulunacaktır.Öğe Laparoskopik kolesistektomide karbondioksit pnömoperitoneumun beyin natriüretik peptid ve troponin I üzerine etkileri(2015) Kurban, Sevil; Köksal, HandeBu çalışmanın amacı, LK sırasında CO2 pnömoperitoneumun BNP ve cTnI içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır.Amaç: Bu çalışmanın amacı laparoskopik kolesistektomi sırasında karbondioksit pnömoperitoneumun beyin natriüretik peptid (BNP) ve troponin I'yı (cTnI) içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Hastalar; laparoskopik kolesistektomi uygulanan hastalar (Grup I) ve genel anestezi altında diğer cerrahi işlem uygulanan hastalar (Grup II) olarak iki gruba ayrıldı. Kan örnekleri preoperatif, peroperatif dönemde ve ameliyatın 24. saatinde alındı. Troponin I ve BNP düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Hiçbir hastada ameliyat sırasında elektrokardiyografide akut ST değişikliği saptanmadı. Grup I'de ameliyattın 24. saatindeki BNP düzeyleri hem preoperatif hem de peroperatif dönem BNP düzeylerinden anlamlı yüksek bulundu. Grup II'nin BNP düzeyleri değerlendirildiğinde aralarında anlamlı fark saptanmadı. Grup I ve II'de cTnI düzeyleri arasında anlamlı fark saptanmadı. Sonuç: Laparoskopik kolesistektomiye bağlı pnömoperitoneum kardiyak iskemik olaya yol açmadan hemodinamik değişlikliğe yol açmaktadır.Öğe Obesity Is an Independent Determinant of Ischemia-Modified Albumin(Karger, 2012) Mehmetoglu, Idris; Kurban, Sevil; Yerlikaya, Fatma Humeyra; Polat, HakkiObjective: We have measured ischemia-modified albumin (IMA), total antioxidant status (TAS), total oxidant status (TOS) and high-sensitivity C-reactive protein (hsCRP) levels in obese and normal-weight subjects to investigate if IMA can be used as a biomarker of oxidative stress and inflammation and if IMA was an independent determinant of obesity or not. Methods: The study was performed on 92 obese subjects (20 male, 72 female) aged 38 +/- 11 years and 78 normal-weight controls (19 male, 59 female) aged 37 +/- 11 years. Serum lipids, IMA, TAS, TOS, and hsCRP levels of the subjects were measured. Results: IMA (p < 0.05), TOS (p < 0.001), and hsCRP (p < 0.001) levels of the obese subjects were significantly higher, whereas TAS levels were significantly lower (p < 0.05) than those of the controls after adjustment for age and gender. In the linear regression analysis, waist circumference (r(2) = 0.139, p < 0.01), BMI (r(2) = 0.136, p < 0.01) and insulin (r(2) = 0.120, p < 0.05) were shown to be significant independent determinants of IMA levels. Conclusions: We have found that oxidative stress and inflammation were increased and antioxidative defense was decreased, which resulted in increased levels of IMA, a biomarker of ischemia, in obese subjects. Also, obesity and insulin were found to be independent determinants of IMA. Thus, obese subjects are under high risk of ischemia, and IMA may be used as a biomarker of oxidative stress and ischemia. Further larger investigations are needed to confirm this opinion. Copyright (C) 2012 S. Karger GmbH, FreiburgÖğe Plasma 9-cis, 11-trans ve 10-trans, 12-cis Conjugated Linoleic Acid Isomers Levels in Continuous Ambulatory Peritoneal Dialysis Patients(Turk Nefroloji Diyaliz Transplantasyon Dergisi, 2012) Yerlikaya, Fatma Hmeyra; Mehmetoglu, Idris; Kurban, Sevil; Tonbul, Halil ZekiOBJECTIVE: Peritoneal dialysis is a renal replacement therapy in patients with end stage renal disease. Conjugated linoleic acid (CLA) refers to a class of positional and geometric conjugated isomers of the omega-6 essential fatty acid, linoleic acid. This study aimed to investigate biologically active isomers of CLA (10-trans, 12-cis CLA and -9-cis, 11-trans CLA) and the relationship between these fatty acids and weight, body mass index (BMI), C-reactive protein (CRP) and parathyroid hormone (PTH) in continuous ambulatory peritoneal dialysis patients (CAPD) and healthy subjects. MATERIAL and METHODS: This study was performed on 51 (21M, 30F) CAPD patients at least 6 months under dialysis, aged 20-75 years and 45 (25M, 20F) healthy control subjects aged 20-60 years. Plasma 10-trans, 12-cis CLA (t10, c12 CLA) and 9-cis, 11-trans CLA (c9, t11 CLA) levels were measured by GS-MS technique. RESULTS: t10, c12 and c9, t11 isomers of CLA levels of the CAPD patients were as follows: 11.84 +/- 5.3 and 8.34 +/- 4.4 mg/L respectively. The same parameters of the controls were as follows: 12.88 +/- 4.1 and 9.20 +/- 4.5 mg/L, respectively. The differences between plasma CLA isomers levels of CAPD patients and control subjects were not significant. Isomers of CLA negatively correlated with serum PTH levels in CAPD patients. However, there was no significant correlation between plasma isomers of CLA and weight, BMI, CRP in CAPD patients. CONCLUSION: These findings suggest that a CLA-rich diet may help in reducing high levels of parathyroid hormone in the case of good control of phosphorus in CAPD patients associated with secondary hyperparathyroidism.